Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/538 E. 2022/1739 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, dolandırıcılık sonucu rızası dışında elinden çıktığı iddia edilen aracın, davalı tarafından iyi niyetle iktisap edilip edilmediği ve mülkiyetin tespiti davasında davalının iyi niyetinin korunup korunmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınır zilyetliğinin davacının iradesi dışında elinden çıktığı ve davalının aracı 2918 sayılı KTK'nın 20. maddesinde belirtilen şartlara uygun olarak iktisap etmediği, TMK'nın 988 ve 989/2. maddelerinin uygulanma şartlarının oluşmadığı gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının onanmasına, ancak sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “taşınır mülkiyetinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar her iki taraf vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan)13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin, adına tescilli ... plakalı aracı satmak için internete ilan verdiğini, aracı satın almak isteyen kişilerin müvekkilini dolandırarak satış bedelini ödemeden noterde devri sağladığını, planlı şekilde hareket eden dolandırıcıların hileli eylemleriyle müvekkilinin elinden aracın alındığını, konuyla ilgili ceza soruşturmasının devam ettiğini ve dolandırıcıların pek çok kişiyi aynı şekilde kandırdıklarının anlaşıldığını, aracın önce 01.08.2011 tarihinde (hakkında tutuklama kararı olan) ... ...’ye devredildiğini, aynı gün iki saat içinde ...’a satışın yapıldığını, bu kişi tarafından da davalıya satıldığını ve plakasının ... olarak değiştirildiğini, aracı satın alanların iyi niyetli olmadıklarını, iyi niyetli olsalar bile araç zilyedinin elinden rızası hilafına çıktığından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 989. maddesi gereği iyi niyetin sonuca etkisi olmayacağını ileri sürerek hâlihazırda davalı elinde bulunan araca tedbir konulmasını ve aracın mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespiti ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; dava konusu aracı ikinci el araç satışı yapılan internet sitesinde gören müvekkilinin ilandaki numarayı arayarak ... Otomotiv isimli otogaleriden ... isimli kişiyle konuştuğunu ve bilgi aldığını, aracı kontrol etmesi için ... isimli çalışanını galeriye gönderdiğini, burada yapılan pazarlık sonucu mutabık kalındığını ve müvekkilinin bedelini ödeyerek malı satın aldığını, müvekkilinin trafik sicilindeki kayda güvenerek ve iyi niyetle hareket ettiğini, davanın dolandırıcılık eylemini gerçekleştiren kişilere açılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.07.2015 tarihli, 2012/157 E., 2015/353 K. sayılı kararı ile; davacıya ait aracın davacının iradesi fesada uğratılarak ve bedeli ödenmeksizin ağır ceza mahkemesi dosyasında sanık olarak yargılanan ... ...’ye 01.08.2011 tarihinde devrinin sağlandığı, aynı gün iki saat içerisinde aracın bu kez dava dışı ...’a devredildiği ve ... tarafından da 06.10.2011 tarihinde davalıya satıldığı, bu hâlde TMK’nın 989. maddesindeki taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyedin o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içerisinde taşınır davası açabileceği hükmünün işlerlik kazanacağı, ... sıfatı ile zilyetten edinme söz konusu olmadığından davalının iyi niyetinin korunamayacağı, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetildiğinde ceza mahkemesi dosyasının kesinleşmesini beklenmenin makul yargılama süresini ihlâl sonucu doğuracağı, tespit talebi haklı ise de, tescilin bir idari işlem olması sebebiyle bu talebin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, aracın davacıya ait olduğunun tespitine, tescil talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 17.12.2018 tarihli ve 2018/6409 E., 2018/12246 K. sayılı kararı ile; “1-Davacı, dava dışı ...'ın kendisini dolandırarak araç bedelini ödemeden aracın noter satışını aldığını ve 01.08.2011 tarihinde aracın dava dışı ...'a, 06.09.2011 tarihinde ise davalıya satıldığını, aracın satışını üzerine alan kişiler tarafından dolandırıldığını savcılığa şikayette bulunduğunu, ceza davası açıldığını ileri sürerek davalı üzerindeki kaydının iptali ile kendi adına tesciline, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı aracın bedelini ödeyerek ve trafik kaydına güvenerek aracı satın aldığını, davanın davacıyı dolandıran kişilere açılması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, TMK'nın 988. maddesindeki ... sıfatı ile zilyetten edinme söz konusu olmadığından davalının iyi niyetinin korunmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davacının davasının kısmen kabulüne, öncesinde ... plakalı olup, bilahare ... plaka sayılı aracın mülkiyetinin davacı ...'e aidiyetinin tespitine, tescil talebinin reddine karar verilmiştir. Somut olayda davacının aracı dava dışı ...'a sattığı ...'ın aracın noter satışını aldığını ancak bedelini ödemediği, aynı gün aracı dava dışı ...'a sattığı ... tarafından da davalıya satıldığı dava dışı ... hakkında ceza davası açıldığı sabit olup, uyuşmazlık davalının iyiniyeti olup olmadığı ve iyiniyetinin korunup korunmayacağı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece her ne kadar davalının aracı ... sıfatıyla zilyetten almaması nedeniyle iyiniyeti kabul edilmemiş ise de, mahkemece davalı aracı iş bu davada taraf olmayan Yalçından satın almış olup, davacı şikayeti ile, aracı sattığını beyan ettiği dava dışı ... ... aleyhinde Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/736 esas sayılı dosyası ile ceza yargılamasını bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyleyken, mahkemece, ceza dosyası taraf beyanları da dikkate alınarak davalının iyi niyetli olup olmadığına ilişkin deliller tartışılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir…”gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 20.12.2019 tarihli ve 2019/195 E., 2019/372 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taşınır zilyetliğinin iradesi dışında elinden çıktığı iddiasına dayanan önceki malikin, davaya konu aracın son malikine karşı mülkiyetin tespiti istemiyle açtığı davada, davalının TMK’nın 988 ve 989/2 maddeleri anlamında iyi niyetinin (dava dışı kişilerin davacıya karşı dolandırıcılık suçundan yargılandığı ceza dosyasındaki taraf beyanları dikkate alınarak) araştırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, taşınır mülkiyetine ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.

13. Taşınır mülkiyeti TMK’nın 762. ve 778. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

14. Buna göre taşınırlar “nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddi şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçler” dir (TMK, m.762).

15. Taşınır satımının geçerliliği kural olarak şekil koşuluna bağlanmamıştır. Nakli için zilyetliğin devri gereken taşınır mülkiyetinde (TMK, m.763/1) aslolan zilyetlik karinesidir. Bir taşınırın zilyetliğini iyi niyetle ve malik olmak üzere devralan kimse, devredenin mülkiyeti devir yetkisi olmasa bile, zilyetlik hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hâllerde o şeyin maliki olur (m. 763/2).

16. Buna ilişkin TMK’nın 985. maddesi şu şekildedir;

“Taşınırın zilyedi onun maliki sayılır.

Önceki zilyetler de zilyetlikleri süresince o taşınırın maliki sayılırlar.”

17. Taşınırın mülkiyeti ile ilgili ihtilâf doğması hâlinde kanun koyucu, gasp ve saldırıya ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, bir taşınırın zilyedinin kendisine karşı açılan her davada üstün hakka sahip olduğu karinesine dayanabileceğini (TMK, m. 987) belirledikten sonra mal üzerindeki tasarruf yetkisi ve taşınır davası konusunda (para ve hamiline yazılı senetlerle ilgili 990. madde hükmü ayrık olmak üzere) ikili bir ayrıma gitmiştir.

18. İlk hâl; malın ... sıfatıyla zilyet sayılan kişiden alınması durumudur: TMK’nın 988. maddesine göre “Bir taşınırın ... sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyi niyetle mülkiyet veya sınırlı aynî hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile” korunacaktır.

19. Bu madde düzenlemesinde yer alan “... sıfatıyla zilyet”; malikin veya evvelki haklı zilyedin, zilyetliğini devam ettireceğine inanarak eşyasını kendisine bıraktığı, bir başka ifade ile zilyetliği evvelki veya hâlihazır vasıtalı zilyedin rızasına dayanan kimse şeklinde tanımlanmaktadır (... S. Tekinay/Sermet Akman/... Burcuoğlu/Atilla Altop: Tekinay Eşya Hukuku Cilt I, İstanbul 1989, s.166; ... Ünal/Veysel Başpınar: Şeklî Eşya Hukuku, Ankara 2017, s. 235; M. ... Oğuzman/... Seliçi/Saibe Oktay ...: Eşya Hukuku, İstanbul 2017, s. 521).

20. Kanun’un 988. maddesindeki koruma çerçevesinde üçüncü kişi iyi niyetle ve ... sıfatıyla zilyet sayılan kişiden ayni hak kazanır ve bu kazanımda tasarruf yetkisi dışında diğer geçerlilik unsurları mevcut olur ise mülkiyet ... sona ... önceki zilyet üçüncü kişiye karşı taşınır davası veya istihkak davası açarak hukuken sonuç alamayacaktır.

21. İkinci hâl ise, malın ... sıfatıyla zilyetten devralınmamış ve malikinin elinden rızası dışında çıkmış olması durumunda ortaya çıkar: Bir malın zilyedi, onu başkasına emanet etmiş olmayıp çaldırma, gasp, unutma gibi bir sebeple elinden çıkarmış bulunuyorsa, üçüncü şahıs böyle bir malı iyi niyetle iktisap etmiş olsa dahi onun iktisabı geçerli sayılmayacaktır.

22. Gerçekten TMK’nın 989. maddesi bu hususta gayet açıktır.

Buna göre; “Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabilir.

Bu taşınır, açık artırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyi niyetle edinilmiş ise; iyi niyetli birinci ve sonraki edinenlere karşı taşınır davası, ancak ödenen bedelin geri verilmesi koşuluyla açılabilir.

Diğer konularda iyi niyetli zilyedin haklarına ilişkin hükümler uygulanır.”

23. Kanun koyucunun iyi niyetin korunması hususunda emaneten bırakılan mallarla sahibinin elinden rızası olmadan çıkan mallar hususunda yaptığı ayrım şu düşünceye dayanmaktadır; malı başkasına emaneten bırakan kimse az çok risk altına girmiş ve emaneten verdiği şeyin, emanet alan tarafından başkasına geçirilmesi tehlikesini göze almış sayılabilir. Oysa malı rızası olmadan elinden çıkan kimsenin böyle bir riske önceden katlandığı söylenemez. Böyle olunca, bir malı iyi niyetle iktisap eden üçüncü şahsın menfaati, malı emaneten veren kimsenin menfaatine tercih edilmekte, rızası olmadan malı elinden çıkan kimsenin menfaatine ise feda edilmektedir.

24. Sahibinin elinden rızası olmadan çıkan bir taşınır ile ilgili olarak üçüncü kişi iyi niyetli dahi olsa mülkiyet kazanamaz. Ancak, iyi niyetli üçüncü şahsın malı bir açık artırmadan, pazardan veya bu gibi eşyayı satan bir kimseden iktisap etmesi durumunda 989. maddenin ikinci fıkrası gereği asıl mal sahibinin gerek bu şahıs, gerekse daha sonraki müktesipler aleyhinde açacağı iade davasını kazanabilmesi ancak üçüncü şahsın bu malı iktisap etmesi için verdiği bedeli ödemesi şartına bağlıdır.

25. Daha öz bir anlatımla, sahibinin elinden rızası dışında çıkan menkullerde üçüncü kişinin iyi niyeti yalnızca malın TMK’nın 989/2. maddesinde sayılan yerlerden alınması hâlinde ve sadece ödenen bedelin tazmin edilmesiyle sınırlı olarak korunur.

26. Dava konusu olayda davacı malın dava dışı üçüncü kişilerin hilesiyle elinden alındığı iddiasına dayandığından, gelinen aşamada, Kanun metninde geçen “sahibinin elinden rızası dışında çıkma” kavramından ne anlaşılması gerektiği açıklanmalıdır.

27. Yürürlük tarihi itibarıyla somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 23 ve devam maddelerinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, m. 36 vd.) düzenlenen irade fesadı hâlleri arasında yer alan hile 28. madde hükmünde;

“Diğer tarafın hilesiyle akit icrasına mecbur olan tarafın hatası esaslı olmasa bile, o akit ile ilzam olunmaz.

Üçüncü bir şahsın hilesine düçar olan tarafın yaptığı akit lüzum ifade eder. Şu kadar ki diğer taraf bu hileye vakıf bulunur veya vakıf olması lazımgelirse, o akit lazım olmaz”şeklinde açıklanmıştır.

28. Kelime anlamı “birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika” olan hile; bir kimseyi bir irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için, onda kasten hatalı bir kanaat uyandırma veya esasen mevcut olan hatalı bir kanaati koruma veya sürdürme fiilidir (Fikret ...:Borçlar Hukuku Genel Hükümler, gözden geçirilmiş 6. bası, İstanbul 1998, C:1, s. 368; Türk Hukuk Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, C. 1. S., 44,489).

29. Hilenin sebep olduğu sakatlık irade beyanında değil, iradenin oluşmasında meydana gelir. Bir diğer anlatımla, hilede aldatılan şahsın iradesi ile irade beyanı birbirine uygunsa da, bu iradenin oluşumunda aldatan tarafın sebep olduğu bir saik hatası söz konusu olur.

30. Aynı zamanda haksız fiil teşkil eden hile, yalnızca hukuk yargılamasının değil, ceza yargılamasının da konusudur.

31. Nitekim ceza hukuku öğretisinde hile; “Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde birtakım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan hâlden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir” (Sulhi Dönmezer: Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, İstanbul, 2004, s. 453) şeklinde tarif edilmiştir.

32. Bilhassa Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) dolandırıcılık ile ilgili hükümlerinde hile ile iradenin sakatlanması önem taşır.

33. Malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun maddi unsurunun hareket kısmı, 765 sayılı TCK’nın 503. maddesinde “bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler yapma”, 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde “hileli davranışlarla bir kimseyi aldatma” şeklinde ifade edilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.02.2015 tarihli ve 2013/11-727 E., 2015/1 K. sayılı kararı).

34. Bu tespitlerden sonra somut olayda olduğu gibi dava konusunun bir “araç” olması hâlinde uygulanması gereken hükümler ortaya konulmalıdır.

35. Yukarıda da değinildiği üzere, taşınır satımının geçerliği kural olarak biçim koşuluna bağlanmış değil ise de, bazı özel Kanunlar ile taşınır satımı için geçerlilik koşulu öngörülmüştür.

36. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 20. maddesinin (d) bendi :

“Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir” hükmünü içermektedir.

37. Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin noterler tarafından yapılacağı belirtilen maddeden de anlaşılacağı üzere trafik siciline tescil edilmiş motorlu aracın mülkiyetini devir borcu doğuran sözleşmelerin geçerliliği için resmî şekilde yapılması gerekmektedir.

38. Bu sözleşmelerin “araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak” yapılacağının belirtilmiş olması ise, diğer mülkiyeti devir borcu doğuran sözleşmelerden farklı olarak, motorlu aracın maliki dışında bir kimsenin söz konusu sözleşmeyi yapamayacağı anlamına gelmektedir. Bu durum, genel olarak taşınırlar için söz konusu olan, ... sıfatıyla zilyetten hak edinimini, motorlu araçlar bakımından imkânsız kılmaktadır.

39. Tasarruf yetkisine sahip olmayan kimsenin, her nasılsa trafik siciline malik olarak kaydedilmiş olması da bu kimseden hak edinen iyi niyetli üçüncü kişilerin edinimlerinin korunmasına yetmemektedir. Çünkü hukukumuzda, trafik siciline motorlu araç üzerindeki aynî hakları dış dünyaya açıklama işlevi tanınmadığı gibi, trafik sicilinin yansıttığı görünüşe güvenin korunacağına dair herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.12.2019 tarihli, 2017/13-505 E., 2019/1289 K.; 21.02.2018 tarihli ve 2017/4-1367 E., 2018/249 K. sayılı kararları).

40. Motorlu aracın malik dışında bir kimseden devralındığı her durumda, devredenin tasarruf yetkisinin yokluğu dışında, ayrıca bir geçersizlik sebebi bulunur. Motorlu aracın zilyetliğini herhangi bir surette malikin rızasıyla elinde bulunduran kimse (... sıfatıyla zilyet), mülkiyeti devir borcu doğuran sözleşmenin noterce düzenlenebilmesi için aranan, “tescil belgesine (ruhsata) sahip olma” veya “trafik sicilinde malik olarak kayıtlı bulunma” şartlarını sağlayamayacağından, geçerli bir devir sözleşmesi yapamaz. Açıklandığı gibi, geçerli bir sözleşme bulunmadan gerçekleştirilen zilyetlik devri de motorlu araç mülkiyetini geçirmeyeceğinden, zilyetliği devralan üçüncü kişi, iyi niyetli olsa dahi, aracın mülkiyetini kazanamaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.03.2021 tarihli, 2017/4-1422 E., 2021/321 K. sayılı kararı) .

41. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, adına tescilli olan aracını satmak için ilan verdiğini, bu ilanı gören kişilerce dolandırıldığını ve bedelini almaksızın aracın zilyetliğini ve mülkiyetini kaybettiğini, bu kişiler hakkında ceza davasının devam ettiğini, aracın en son davalıya satıldığını belirtmiştir. Davacı, adına kayıtlı ve zilyeti olduğu araca zilyetliğinin iradesi dışında elinden çıktığı olgusuna dayanmaktadır.

42. Dosya kapsamından aracın 01.08.2012 tarihli resmî araç satış sözleşmesiyle davacı tarafından dava dışı ... ...’ye satıldığı anlaşılmaktadır.

43. ... ... ile dava dışı on üç kişi hakkında, davacının da aralarında bulunduğu çok sayıda kişiye karşı kamu kurum ve kuruluşlarını aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlamasıyla dava açıldığı anlaşılmaktadır. Bu kişi Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/337 E. sayılı dava dosyasında verdiği ifadesinde; araç alım satımıyla uğraşan iş vereninin isteği ile satış için gelen araçları noterde önce kendi üzerine aldığını, bir iki gün sonra araçların başkalarına satıldığını, satış başına kendisine ücret verildiğini, satışlarda önce aracın kaporası verilip bakiyesinin ödeneceği söylenerek satıcıların noterde devir yapmasının sağlandığını, sonrasında bakiye sözleşme bedelinin ödendiğini görmediğini beyan etmiştir.

44. Bu beyanda aktarılan usulle benzer şekilde ... ... davacıya ait aracı devralır almaz aynı gün dava dışı ... isimli kişiye satmıştır. ... ise aracı 06.10.2011 tarihli sözleşmeyle davalı ...’e devretmiştir. Sözleşmede alıcı bizzat bulunmamış vekili sıfatıyla ... ... isimli kişi yer almıştır.

45. Tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan ...; kendisinin oto galerisi olmadığını ancak bir oto galericide çalıştığını, bir gün tanımadığı birinin kendisine dava konusu aracı getirdiğini, aracı beğendiğini ve kendisi için aldığını ancak çok yaktığı için birkaç ay sonra internete ilan verip satmak istediğini, davalının Konya’da kendisini aradığını ve aracı beğendiklerini, muayene etmek istediklerini söylediğini, yanında çalışan ... isimli kişinin gelerek aracı incelediğini ve beğenmesi üzerine davalının kendisinin ağabeyi ... ...’a verdiği vekâletle satışın gerçekleştiğini ifade etmiştir.

46. ... isimli tanık ise ifadesinde; yanında çalıştığı davalının internette görüp beğendiği aracı devralması için kendisine vekâlet verdiğini, İstanbul’da satıcı ile buluştuğunu, aracın internettekiyle aynı olduğunu görünce anlaştıklarını, kendisinin gelememesi ihtimaline binaen davalının satıcının ağabeyine de vekâlet çıkardığını beyan etmiştir.

47. Bu süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının üçüncü kişilerin hilesi ile taşınır zilyetliğini kaybettiği açıktır. Nitekim bu husus hem mahkemenin hem de Özel Dairenin de kabulündedir.

48. Taşınır zilyetliğinin zilyedin iradesi dışında elden çıktığı tespit edildikten sonra davalının iyi niyetli olup olmamasının somut olayda hukuken korunma sağlayıp sağlamayacağı tartışılmalıdır.

49. Davalı noterdeki satış sözleşmesiyle sicilde malik olarak gözüken kişiden aracı satın aldığını ve iyi niyetli olduğunu savunmuş ise de; ilk satış sözleşmesi satıcı davacının iradesi hile ile sakatlanmış olduğundan geçersizdir ve bu satışta alıcı olan kişinin ... sıfatıyla zilyet olduğundan bahsedilemez. Yukarıda açıklandığı üzere araç sicili yönünden kanun koyucunun öngördüğü bir sicildeki kayda ... koruması bulunmadığından geçersiz ilk satıştan sonraki devirler de davalıya hak bahşetmeyecektir.

50. Bu durumda somut olayda TMK’nın 988. maddesinin uygulanma imkânı bulunmadığından davalının bu madde bağlamında iyi niyetinin tartışılması da gerekmez.

51. Davalının diğer bir savunması aracın galeriden satın alındığı iddiasıdır ve TMK’nın 989/2. maddesine temas etmektedir. Kanun koyucu anılan maddede malı bir açık artırmadan, pazardan veya bu gibi eşyayı satan bir kimseden alan kişi eğer iyi niyetliyse ödediği bedel yönünden bu kişiye koruma sağlar.

52. Mahkemece bu savunmanın haklı olup olmadığı üzerinde durulmuş ve davalının akidi olan ...’ın galeri sahibi olup olmadığı araştırılmış ancak bu kişi adına oto galeri bulunmadığı anlaşılmıştır. Üstelik ... bir galeride çalışmaktaysa da internette gördüğü aracı kendisi için beğenip aldığını, davalının çalışanı olan ...’in de gelip muayene ederek beğendiğini ifade etmiştir. ... ise ifadesinde aracın oto galeriden alındığına dair herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Bu iki beyan birlikte değerlendirilğinde malın araç satışıyla uğraşan bir kişiden alındığını ispata yeterli olmayacakları açıktır. ...’ın bir oto galeri adına hareket ettiğine ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı da gözetildiğinde dosya kapsamı itibarıyla bu savunma davalı tarafça ispatlanamamıştır. Dolayısıyla somut olayda TMK’nın 989/2. maddesi de uygulanamaz.

53. Her iki maddenin koşulları mevcut bulunmakta olup, bu sebeple davalının iyi niyetli olup olmaması hukuken değer taşımadığında dava dışı kişiler hakkındaki ceza yargılaması çerçevesinde iyi niyetin tartışılmasına da gerek bulunmamaktadır.

54. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede; aracın gerçekten davacının iradesi dışında elinden çıkıp çıkmadığının ancak sattığı kişinin yargılandığı ceza davasında bu kişinin mahkumiyet cezası almasıyla belli olacağı, zira hukuk hâkiminin ceza yargılamasında kesinleşen maddi olgularla bağlı olduğu, bu nedenle ceza davasının bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi şeklindeki değişik gerekçeyle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ile direnme kararın Özel Daire kararında gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

55. Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

56. Ne var ki, sair yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun olduğundan, davalı vekilinin sair hususlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.12.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Değişik Gerekçe İle Bozma

KARŞI OY

İlk derece mahkemesince verilen kararda ceza dosyasına ilişkin olarak “Ağır Ceza Mahkemesi dosyasındaki deliller, satışlar arasındaki çok kısa süreler birlikte değerlendirildiğinde, davacının iradesinin fesada uğratılarak dolandırılmak suretiyle herhangi bir para ödenmeden aracın devrinin sağlandığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu itibarla dava konusu aracın rızası hilafına davacının elinden çıktığının kabulü gerekmiştir. TMK ‘nın 989. maddesi uyarınca taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı 5 (beş) yıl içinde taşınır davası açabilir burada TMK ‘nın 988. maddesindeki ... sıfatıyla zilyetten edilme söz konusu olmadığından davalının iyi niyetinin korunması mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetildiğinde Ceza Mahkemesi dosyasının kesinleşmesinin beklenmesi hâlinde makul yargılama süresi aşılacağından ceza dosyası sonucu beklenmemiştir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Özel Dairece yapılan temyiz incelemesi sonucu; somut olayda davacının aracı dava dışı ...'a sattığı ...'ın aracın noter satışını aldığını ancak bedelini ödemediği, aynı gün aracı dava dışı ...'a sattığı ... tarafından da davalıya satıldığı dava dışı ... hakkında ceza davası açıldığı sabit olup, uyuşmazlık davalının iyi niyeti olup olmadığı ve iyi niyetinin korunup korunmayacağı noktasında toplandığı, Mahkemece her ne kadar davalının aracı ... sıfatıyla zilyetten almaması nedeniyle iyi niyeti kabul edilmemiş ise de mahkemece davalı aracı iş bu davada taraf olmayan Yalçından satın almış olup, davacı şikâyeti ile, aracı sattığını beyan ettiği dava dışı ... ... aleyhinde Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/736 Esas sayılı dosyası ile ceza yargılamasın bulunduğunun anlaşılmakta olduğu, hâl böyleyken, mahkemece, ceza dosyası taraf beyanları da dikkate alınarak davalının iyi niyetli olup olmadığına ilişkin deliller tartışılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek bozma kararı verilmiştir.

Mahkemece verilen direnme kararında dava konusu aracın öncesinde ... plaka sayılı davacı ...’a ait iken Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi 2012/337 Esas sayılı dosyası içerisindeki delil ve belgelere göre üçüncü kişiler tarafından bedel ödenmeyerek dolandırılmak, iradesi fesada uğratılmak suretiyle Ağır Ceza dosyasında sanık olarak yargılanan ... ...’ye 01.08.2011 tarihinde devrinin sağlandığı aynı gün iki saat içerisinde aracın bu kez dava dışı ...’a devredildiği ve ... tarafından da aracın 06.10.2011 tarihinde davalı ... adına satışının yapılıp ... plaka numarasını aldığı, Ağır Ceza Mahkemesi dosyasındaki deliller, satışlar arasındaki çok kısa süreler birlikte değerlendirildiğinde; davacının iradesinin fesada uğratılarak dolandırılmak suretiyle herhangi bir para ödenmeden aracının devrinin sağlandığı, bu itibarla dava konusu aracın rızası hilafına davacının elinden çıktığının kabulü gerektiği belirtilmiştir.

Mahkemece ceza yargılaması yapılıyor gibi ceza mahkemesinde kamu davasına konu olan ve yargılaması devam eden olaya ilişkin Ceza Hukuku anlamında değerlendirme içerir şekilde davacının dolandırıldığından söz edilmesi yapılan hukuk yargılamasının mahiyetine aykırıdır.

Kararda ceza mahkemesindeki delillerden söz edilmiş ise de aracın davacının rızası dışında elinden çıktığına dair sonuca, ceza dosyasındaki hangi delillerle ulaşıldığı, beyanların ne şekilde değerlendirilerek bu sonuca varıldığı açıklanmamıştır. ... ile ... ... arasında yapılan satış ile davacının yaptığı satış arasında iki saatlik fark olmasının aracın ... dışında çıkmasına nasıl delil oluşturduğu hangi beyanlar da esas alınarak bunun kabul edildiği açıklanmamıştır.

İlk kararda bu hususa da değinilmeksizin ceza dosyasındaki deliller ibaresiyle yetinilmek suretiyle karar verilmiş bozma kararı üzerine her iki araç devri arasındaki süreden söz edilerek aynı sonuca varılmış ise de ceza dosyasındaki deliller ve beyanlar değerlendirilmeksizin hükme esas alındığı belirtilen delillerin ne olduğu ve neden esas alındığı açıklanmaksızın karar verilmesi doğru olmamıştır. Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi ceza dosyasındaki beyanlar da değerlendirilmek suretiyle davacının araç üzerindeki zilyetliğinin rızası dışında elinden çıkıp çıkmadığının bu beyanlarla ve toplanan delillerle bağlantı kurulmak suretiyle belirlenmesi, ceza dosyasındaki deliller yeterli değil ise gerekirse ceza dosyasının sonucunun beklenmesi gerekirken yetersiz gerekçeyle önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

Özel Daire kararı gibi direnme hükmünün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan direnme uygun bulunarak dosyanın Özel Daireye gönderilmesi yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.