"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “Rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik davacı Kurum ve davalı şirket vekillerinin istinaf başvurusu üzerine davacı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne ilişkin verilen karar davacı Kurum ve davalı şirket vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı ... ve davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... (SGK/Kurum) vekili asıl dava dilekçesinde; dava dışı sigortalı ...’ın 13.11.2002 tarihinde davalı işverene ait işyeri şantiyesinde sağ elinin demirlerin arasına sıkışması neticesinde geçirdiği iş kazası sonucu %29 oranında sürekli iş göremez durumuna girdiğini, iş kazasının meydana gelmesinde davalı işverenin kusurlu olduğunu, sigortalıya önce %10,3 oranındaki sürekli iş göremezlik derecesine göre 11.420,97TL, daha sonra sürekli iş göremezlik durumunun %29’a yükselmesi nedeniyle 89.526,10TL daha olmak üzere toplam 100.946,98TL peşin değerli gelir bağlandığını, 2.923,38TL geçici iş göremezlik ödeneği ve 108,05TL tedavi masrafı olmak üzere 103.950,86TL Kurum zararı oluştuğunu, kusur ve miktar bakımından fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 103.978,41TL Kurum zararından şimdilik 10.397,84TL’nin ödeme ve onay tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 19.08.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 89.798,57TL’ye yükseltmiştir.
5. Davacı Kurum vekili birleşen dava dilekçesinde; dava dışı sigortalı ...’ın 13.11.2002 tarihinde davalı ... A.Ş. işyerinde geçirdiği iş kazası sonucu sürekli iş göremez durumuna girdiğini, iş kazası nedeniyle 103.950,86TL Kurum zararı oluştuğunu, Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 2007/164 Esasına kayden işveren şirket aleyhine açılan davada 23.11.2009 tarihli kusur raporuna göre davalı ...’ya %20 oranında kusur verildiğini ileri sürerek Kurum zararından şimdilik 10.397TL’nin ödeme ve onay tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...’dan tahsiline ve dosyanın Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 2007/164 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
6. Davalı ... İnşaat ve Madencilik Anonim Şirketi vekili cevap dilekeçesi sunmamış, yetki itirazında bulunmuş yargılama sürecinde davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
7. Davalı ... birleşen davada cevap dilekçesi sunmamıştır.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
8. Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 26.08.2016 tarihli ve 2007/164 E., 2016/308 K. sayılı kararı ile; dosya içerisindeki mevcut tüm bilgi ve belgeler ile kusur raporları dikkate alındığında davacı Kurum zararının %90 kusur oranına göre 89.798,57TL olarak hesaplandığı, hesap ve kusur raporlarının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulü ile 87.070,28TL ilk peşin sermaye değerinin (PSD) gelirin onay tarihinden; 2.631,04TL geçici iş göremezlik ödeneğinin ödeme tarihinden; 97,25TL tedavi giderinin sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliyesi Mahkemesinin Birinci Kararı:
9. Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Kurum ve davalı şirket vekillerince süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.
10. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 11.01.2017 tarihli ve 2017/34 E., 2017/25 K. sayılı kararı ile; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 103. maddesindeki koşullar bulunmadığı hâlde adli tatilde görülen davanın yargılaması sonucu kurulan hükümde savunma kapsamında ileri sürülen kanıt ve dayanılan vakıalar konusunda hiçbir değerlendirme yapılmadan hukukî dinlenilme hakkına uygun denetime elverişli bir gerekçe oluşturulmaksızın karar verildiği, farklı kalemlerin faiz başlangıç tarihleri konusunda da hükmün infazında tereddüte yol açmayacak açıklıkta bir hüküm kurulması gereğine uyulmadığı gerekçesiyle aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulan kararın esası incelenmeksizin kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için HMK’nın 353/1-(a)-6 maddesi kapsamında dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
11. Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 17.07.2017 tarihli ve 2017/22 E., 2017/381 K. sayılı kararı ile; hükme esas alınan üçüncü rapor ile davalı şirketin %70, davalı ... 'nın %20, dava dışı sigortalı işçi ...'ın %10 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, dosyada toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları ile hükme esas alınan 05.06.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda belirlendiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliyesi Mahkemesinin İkinci Kararı:
12. Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Kurum ve davalı şirket vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
13. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 24.12.2018 tarihli ve 2017/2011 E., 2018/2013 K. sayılı kararı ile; davalı şirketin %70 oranında, profilleri indirmede işaretçi bulundurulmasını istemeyen ve bir adet yerine iki adet profil yükletilmesine izin veren davalı vinç operatörü ...'nın %20 oranında, dava dışı sigortalı işçinin ise işine gerekli dikkat ve özeni göstermeyişi nedeniyle %10 oranında kusurlu oldukları tespitinde bulunan ve birbirini teyit eden 23.11.2009 ve 31.05.2016 tarihli kusur raporlarının oluşa uygun, yargısal denetime elverişli, somut veri ve gerekçelere dayalı, yöntemince düzenlendiği, iş kazasının oluşunda kusurlu olduğu belirlenen davalıların 506 sayılı Kanun’un 26. maddesi gereğince Kurum zararını tazminle sorumlu bulunduklarından %90 oranında kusura göre belirlenen Kurum zararının ıslah dilekçesi doğrultusunda davalılardan müteselsilen tahsiline yönelik kararın 87.070,28TL peşin sermaye değerli gelir miktarının hüküm kısmında 87.080,28TL olarak belirtilmesi ve harç miktarının yanlış hesaplanmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
14. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı Kurum ve davalı şirket vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
15. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.09.2020 tarihli ve 2019/1669 E., 2020/4481 K. sayılı kararı ile; “..V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı kurum ve davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Eldeki davada, 13.11.2002 günlü iş kazası sonucu %10,3 oranında sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bu oran üzerinden gelir bağlanmış, sonradan bu oranının %29’a yükselmesi nedeniyle bu oran üzerinden yeniden bağlanan ilk peşin değerli gelir talep edilmiş olup artışlı gelirin %90 kusur karşılığına hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğine göre; 13.11.2002 günlü iş kazası sonucu %10,3 oranında sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalının bu oranı, 04.08.2005 tarihi itibarıyla artmayla %29'a ulaşmış ve maluliyete itiraz neticesinde ATK 3. İhtisas Kurulu'ndan alınan raporla sigortalının %14,1 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 13.11.2002 tarihi itibariyle 6 aya kadar uzayabileceği ve bu süre zarfında %100 malul sayılması gerektiği belirtilmiş, çelişki üzerine ATK Genel Kurulu'ndan alınan raporla sigortalının %14,1 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 13.11.2002 tarihi itibariyle 6 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir.
Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yolun ne olduğu 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları”na dair 95. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, Kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S.Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Öte yandan; Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi raporu arasında çelişki ortaya çıkması durumunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2010 gün ve 10-390 / 449 sayılı kararında da belirtildiği şekilde, çelişkinin Adli Tıp Kanunu'nun 15. maddesi gereği Adli Tıp Üst Kurulunca giderilmesi gereklidir. Çelişkinin Yüksek Sağlık Kurulu ile Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalından alınan sağlık kurulu arasında çıkması halinde de, amacın uyuşmazlığı en geniş katılımlı bir kurul kararı ile sona erdirmek, yeni çelişkilerin ortaya çıkıp uyuşmazlığı çözümsüzlüğe itmeyi engellemek olduğu dikkate alındığında, Adli Tıp Üst Kuruluna başvurulmalı ve alınacak raporla uyuşmazlık sona erdirilmelidir.
Somut olay incelendiğinde; kazalının sürekli iş göremezlik oranının başlangıçta %10,3 olmasına rağmen, bilahare artma ve azalma kayıtlarıyla en son %14,1 olması karşısında; anılan prosedür kapsamında, Mahkemece, sürekli iş göremezlik oranının düzeltme kaydı ile mi yoksa azalma kaydıyla mı %14,1 olduğu, iyileşme süreci sonunda sürekli iş göremezlik oranının ne olduğu Adli Tıp Üst Kurulu'ndan alınacak ek raporla belirlenmeli, bu belirlemeye göre başlangıçta %10,3 sürekli iş göremezlik oranı olup artma varsa baştan itibaren artan orana göre ilk peşin sermaye değerli gelirin saptanması ve fark iş göremezlik oranının düşülmesi gerekirken davacı kurumun hatalı hesap yöntemiyle belirlenen gelir esas alınmak suretiyle karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin davacı kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır...” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
16. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 10.02.2021 tarihli ve 2020/2041 E., 2021/229 K. sayılı kararı ile; davacı Kurum tarafından hatalı hesaplandığı belirtilen ve bu hata nedeniyle davalı aleyhine sonuç doğuran peşin sermaye değerli gelir tutarı üzerinden açılan dava sonucu Kurum tarafından isteme dayanak yapılan tutarlar esas alınarak verilen ilk derece mahkemesi kararının davalı tarafça istinaf edilmediğinden dava konusu peşin sermaye değerli gelirin tutarı yönünden davacı Kurum yararına usulî kazanılmış hak oluştuğu, davalı tarafça istinaf edilmeyen ilk derece mahkemesi kararına konu alacak tutarı kamu düzenine ilişkin olmadığından istinaf incelemesinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gibi ilk derece kararını istinaf etmeyen davalı şirket yönünden kesinleşen konuların bozma nedeni yapılmasına da olanak bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
17. Direnme kararı süresi içinde davacı Kurum ve davalı şirket vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
18. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; rücuan tazminat istemli eldeki davada dava dışı kazalı işçinin sürekli iş göremezlik oranının başlangıçta %10,3 olmasına rağmen en son %14,1 olması karşısında düzeltme kaydı ile mi yoksa azalma/artma kaydıyla mı %14,1 oranında olduğu ve iyileşme süreci sonunda sürekli iş göremezlik oranının Adli Tıp Üst Kurulundan alınacak ek raporla belirlenerek başlangıçta %10,3 oranında olan sürekli iş göremezlik derecesinde artma varsa baştan itibaren artan orana göre ilk peşin sermaye değerli gelir saptanarak düşük iş göremezlik oranı ile artan iş göremezlik oranı arasındaki fark iş göremezlik oranına karşılık gelen miktarın mahsubu suretiyle belirlenen gelir esas alınarak karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
19. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle ilk derece mahkemesinin 17.07.2017 tarihli ve 2017/22 E., 2017/381 K. sayılı kararına karşı davalı şirket vekilinin de istinaf yoluna başvurmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince davalı şirket vekilinin istinaf başvurusu ile ilgili inceleme yapılmadığı anlaşılmakla direnme kararı ile Özel Daire bozma kararı ve Bölge Adliye Mahkemesinin 24.12.2018 tarihli ve 2017/2011 E., 2018/2013 K. sayılı kararının kaldırılarak davalı şirket vekilinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
20. İlk derece mahkemesince verilen asıl ve birleşen davaların kabulüne ilişkin 26.08.2016 tarihli ve 2007/164 E., 2016/308 K. sayılı karara yönelik davacı Kurum ve davalı şirket vekillerinin istinaf istemi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 353/1-(a)-6 maddesi kapsamında ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince ek hesap raporu alınarak 17.07.2017 tarihli 2017/22 E., 2017/381 K. sayılı ikinci kararın verildiği, gerekçeli kararın davalı şirkete 03.08.2017; davacı Kurum vekiline ise 03.08.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirket vekilinin de 05.09.2017 tarihinde UYAP üzerinden elektronik imza ile gönderdiği dilekçe ile karara karşı istinaf yoluna başvurduğu ve aynı tarihte maktu istinaf harcı yatırdığı ancak Bölge Adliye Mahkemesince davalı şirket vekilinin 05.09.2017 tarihli istinaf başvurusu hakkında inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.
21. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararında da ilk derece mahkemesi kararının davalı tarafça istinaf edilmeyerek davalı yönünden kesinleştiğinin gerekçe yapıldığı görülmüştür.
22. Bu hâlde ortada usulüne uygun olarak tamamlanmış bir istinaf incelemesinden söz edilemeyeceğinden davalı şirket vekilinin de 05.09.2017 harç tarihli istinaf başvurusunun incelenmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekir.
23. Hâl böyle olunca Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.09.2020 tarihli ve 2019/1669 E., 2020/4481 K. sayılı kararı ile bu karara karşı verilen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 10.02.2021 tarihli ve 2020/2041 E., 2021/229 K. sayılı direnme kararı ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 24.12.2018 tarihli ve 2017/2011 E., 2018/2013 K. sayılı kararı ortadan kaldırılarak Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 17.07.2017 tarihli ve 2017/22 E., 2017/381 K. sayılı kararına yönelik istinaf başvuru dilekçesi de değerlendirilerek istinaf incelemesi yapılması için Bölge Adliye Mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiş bu nedenle direnme adı altında verilen karara karşı temyiz itirazları inceleme konusu yapılmamıştır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.09.2020 tarihli ve 2019/1669 E., 2020/4481 K. sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 10.02.2021 tarihli ve 2020/2041 E., 2021/229 K. sayılı direnme kararının ve 24.12.2018 tarihli ve 2017/2011 E., 2018/2013 K. sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 17.07.2017 tarihli ve 2017/22 E., 2017/381 K. sayılı kararına yönelik usulüne uygun istinaf başvurusu incelemesi için dosyanın İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Davacı Kurum ve davalı şirket vekillerinin direnme kararına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 15.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.