Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/754 E. 2022/1344 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı işçinin, iş sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle feshe bağlı alacaklarının davalı işverenden tahsiline yönelik açtığı davada, işyeri devri nedeniyle fesih olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği ve davacının talep ettiği fesih tarihinin esas alınıp alınamayacağı hususunda yaşanan hukuki uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, iş sözleşmesinin feshedildiği iddia edilen tarih itibariyle aynı işyerinde yeni alt işveren nezdinde çalışmaya devam etmesi, iş sözleşmesinin yazılı olarak feshedildiğine dair bir belge ve delinin bulunmaması, davacının talep ettiği fesih tarihini doğrulayan herhangi bir bilgi ve delilin de olmaması ve davacının dava dilekçesinde muvazaanın tespitine ilişkin bir talepte bulunmaması hususları gözetilerek, Özel Daire bozma kararına direnilmesine ve davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “İşçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine ilişkin verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Anonim Şirketine ait ... Termik Santralinde 2008 yılından iş sözleşmesinin haklı nedene dayanılmaksızın davalı işverence feshedildiği 12.01.2015 tarihine kadar farklı alt işverenlerin işçisi olarak kesintisiz çalıştığını, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişki muvazaalı olduğundan baştan itibaren davalının işçisi sayılması ve alacaklarının da davalı işverenin işçilerine ödenen ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ihale makamı olduğundan taraf sıfatının bulunmadığını, dava dışı şirketler ile imzalanan hizmet alım sözleşmelerine göre çalıştırdıkları işçilerle ilgili sorumluluğun şirketlere ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. ... İş Mahkemesinin 10.10.2017 tarihli ve 2015/216 E., 2017/422 K. sayılı kararı ile; davacının alt işverenler nezdinde temizlik ve bakım işçisi olarak çalışmakta iken iş sözleşmesinin 12.01.2015 tarihinde feshedildiği, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 15. maddesine 5784 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen (g) bendi uyarınca elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtım faaliyeti gösteren kamu tüzel kişilerinin asli faaliyetleri konusunda hizmet alımı yapabileceklerinin mümkün hâle getirildiği, davalının yardımcı işlerin yanı sıra, asıl işin tamamını ya da bir kısmını da herhangi bir sınırlamaya bağlı kalmaksızın alt işverene verilebileceği, diğer muvazaa kriterlerinden hiçbirinin de somut olayda gerçekleşmediği, bu nedenle davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olmadığı, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2013/23916 E., 22377 K. ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2015/32716 E., 35405 K. sayılı kararlarının da bu yönde olduğu, davalı tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğine dair herhangi bir delil sunulmadığı gibi davacıya yıllık izinlerin tamamının kullandırıldığına ve izin ücretinin ödendiğine ilişkin tüm ödeme belgelerinin de sunulmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınmak ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 05.12.2019 tarihli ve 2019/4158 E., 2019/3103 K. sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamından davacının davalıya ait ... Termik Santrali İşletme Müdürlüğünde davalıdan temizlik işini ihale ile alan dava dışı alt işverenlerde temizlik işçisi olarak çalıştığı, özelleştirme ihalesini kazanan şirket tarafından kurulan ... Elektrik A.Ş. ile 22.12.2014 tarihinde devir sözleşmesi imzalandığı, davalının 12.01.2015 tarihli yazı ile davacının çalıştığı son alt işveren ve aynı zamanda kendi alt işvereni olan ... Şirketi ile aralarında imzalanan hizmet alım sözleşmesini 12.01.2015 tarihi itibariyle feshettiği, aynı tarihte ... Şirketi tarafından işten ayrılışının bildirildiği, davacının 13.01.2015 tarihinde ise termik santrali özelleştirme yoluyla satın alan ... Elektrik A.Ş.’nin alt işvereni ... Şirketi tarafından işe girişinin bildirildiği, dosyadaki delil durumuna göre iş sözleşmesinin feshinin söz konusu olmadığı, işyeri devri bulunduğundan davacının işyerindeki çalışmasına ara vermeksizin devam ettiği dolayısıyla feshe bağlı olan kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacaklarına hak kazanmasının mümkün olmadığı, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 25.02.2021 tarihli ve 2020/5135 E., 2021/5145 K. sayılı kararı ile; davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…Somut olayda; davacı işçi iş akdinin haksız olarak feshedildiği 12.01.2015 tarihine kadar değişen alt işverenlerde ara vermeden çalıştığını iddia etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, akdin haklı nedenle feshedildiğinin ispat külfeti davalı işverende olduğu halde davalının bu külfeti yerine getirmediğinden iş akdinin haksız olarak feshedildiği hususunda vicdani kanaat oluştuğu gerekçesiyle feshe bağlı alacaklar hüküm altına alınmış, davalı tarafın istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davalının 12.01.2015 tarihli yazı ile davacının çalıştığı son alt işveren ve aynı zamanda kendi taşeronu olan ... ünvanlı şirket ile aralarında imzalanan hizmet alım sözleşmesini 12.01.2015 tarihi itibariyle feshettiği, aynı tarihte ... ünvanlı şirket tarafından davacının çıkışının verildiği, davacının bir gün sonra 13/01/2015 tarihinde termik santrali özelleştirme yoluyla satın alan ... Elektrik A.Ş.’nin taşeronu olan ... şirketi tarafından işe girişinin bildirildiği, talep edilen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti alacaklarının feshe bağlı alacaklar olduğu, bu üç alacak dışında başkaca bir alacak talep edilmediği, delil durumuna göre iş sözleşmesinin feshinin söz konusu olmadığı, somut olayda işyeri devri bulunduğu, davacının işyerindeki çalışmasına ara vermeksizin devam ettiği dolayısıyla feshe bağlı olan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti alacaklarına hak kazanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

Ne var ki, dosyada mevcut hizmet döküm cetveli ve işyeri kayıtlarına göre davacı işçinin ... unvanlı şirketten 12.01.2015 tarihinde işten ayrılışını müteakip 13.01.2015 tarihinde aynı şirkette tekrar işe girişinin olduğu ve ... unvanlı işverende yine aynı işyerinde çalışmaya devam ettiği, 31.01.2015 tarihinde işten çıkışının olduğu, işten ayrılış bildirgesinde ayrılış kod numarasının ise “18” (işin sona ermesi) olarak gösterildiği görülmektedir. Buna göre, davacı işçinin iş sözleşmesinin feshinin 31.01.2015 tarihinde olduğu, bu tarihten sonra 18.03.2015 tarihinde bu davanın açıldığı ancak dava dilekçesinde iş sözleşmesinin 12.01.2015 tarihi itibariyle feshedildiği belirtilmiş olmakla taleple bağlı kalınarak 12.01.2015 tarihine kadar hesaplamaya gidilerek isteklerle ilgili hüküm kurulmalıdır.

3-Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır

4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 15. maddesine 09.07.2008 tarih ve 5784 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen ve 26.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren fıkrası; "Elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtım faaliyeti gösteren kamu tüzel kişileri, gerekli hallerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işlerini tabi oldukları ihale mevzuatı çerçevesinde hizmet alınması yoluyla yaptırabilirler” şeklindedir. Bu hüküm 30.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren 14.03.2013 tarih ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 30. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup 6446 sayılı Kanun'un 22. maddesi ile; "Lisans sahibi tüzel kişiler, lisansları kapsamındaki faaliyetlerle ilgili olarak hizmet alımı yapabilirler. Ancak, bu durum ilgili lisans sahibi tüzel kişinin lisanstan kaynaklanan yükümlülüklerinin devri anlamına gelmez. Hangi faaliyetlerin hizmet alımı yoluyla yaptırılabileceği Kurul tarafından belirlenir" şeklinde düzenleme getirilmiştir.

....'nin 27.07.2006 tarih ve 26241 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Ana Statüsünde, şirketin amacı aynen "kamu yararını gözeterek, karlılık ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde, güvenli sürekli, kaliteli, verimli, düşük maliyetli, çevreyi gözetir elektrik enerjisi üretimi ve satışı faaliyetinde bulunmak" olarak belirtilmiş olup, şirketin amaç ve faaliyetleri başlığı altında ise; "İlgili mevzuat hükümleri çerçevesinde üretim tesislerinde elektrik enerjisi üretmek", "Üretim tesislerinin işletilmesi ve kurulmasında diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu konulara ilişkin hizmet almak", "Elektrik üretimi için gereken her türlü etüt ve projeler ile inşaat ve tesisleri yapmak, yaptırmak ve söz konusu tesislerin proje, tesis ve işletme aşamalarında ülkemiz çevre mevzuatına uygun olmasını sağlamak amacıyla gerekli her türlü önlemleri almak ve kendi paylarına düşen hukuki ve mali sorumluluk, ilgili şirket veya kuruluşlarda kalmak üzere aldırmak","Üretim tesislerinin yapılması, bakımı ve onarımı, rehabilitasyonu, işletilmesi ve genişletilmesi ile ilgili her türlü mal ve hizmetleri yurt içinden ve/veya yurt dışından tedarik etmek" "Amaç ve faaliyet konuları ile ilgili olarak ve sahip olduğu imkanlar kullanılarak bedeli mukabilinde, gerektiğinde araç ve gereç kiraya vermek ya da üçüncü şahıslardan kiralamak", "Elektrik üretiminde kullanılacak maden tesislerini kurmak, kurdurmak, işletmek veya hizmet alımı yoluyla işlettirmek" "İlgili mevzuatta tanınan tüm hak ve yetkilerle faaliyette bulunmak" "Mevzuat hükümleri, çerçevesindeki diğer görevleri yapmak" olarak belirlenmiştir. 07.10.2020 tarih ve 31267 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan en son yenilenen ana statüsünde de şirket amaç ve faaliyetleri aynı şekilde düzenlenmiştir.

4628 sayılı Kanun gerekli hallerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işlerinin hizmet alımı yoluyla verilebileceğini düzenlemiş, 6446 sayılı Kanun ise bu hükmü yürürlükten kaldırmış Kurul tarafından belirlenecek işlerin hizmet alımı yoluyla verilebileceği öngörülmüştür. Bu nedenle öncelikle tüm ihale sözleşmeleri ve şartnameler getirtilerek, ihale ile verilen işin yardımcı iş olup olmadığı, asıl işin verilmesi halinde; ihale sözleşmelerinin tarihlerine göre 4628 sayılı Kanun döneminde ise "verilmesi gerekli" ve "üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işleri" ya da 6446 sayılı Kanun döneminde ise "Kurul tarafından belirlenen" işlerden olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Alt işverenlik sözleşmeleri bu kanunlara yani kanuni yetkiye uygun olarak yapılmış ise, İş Kanununda öngörülen “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik uzmanlık gerektiren iş” ve Alt İşverenlik Yönetmeliğinde yer alan "mal veya hizmet üretiminin zorunlu unsurlarından olan, işin niteliği gereği işletmenin kendi uzmanlığı dışında ayrı bir uzmanlık gerektiren iş" şartı sınırlandırması burada aranamayacağından bu sözleşmeler geçerli olacaktır.

Geçerli olarak yapılmış hizmet alım sözleşmelerinin varlığı halinde; gerekirse işyerinde keşif icra olunarak teknik bilirkişi marifetiyle ve gerekirse tanıklar tekrar dinlenerek, fiilen alt işverene verilen işin ne olduğu araştırılmalı, davacı işçinin ihale ile verilen iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadığı belirlenmelidir. İşçinin alt işverene bırakılan işler dışında çalıştırılması yapılan sözleşmeleri muvazaalı hale getirmeyip, bu durum tespit edildiğinde sadece o işçi için asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurlarının oluşmadığı sonucuna varılmalıdır. Bu durumda diğer işçiler açısından geçersizlik veya muvazaanın varlığından söz edilemez.

Somut olayda; davacı taraf davalı ile alt işveren arasında kurulan asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, baştan itibaren davalı asıl işveren işçisi sayılmasını gerektiğini iddia etmiştir. İlk Derece Mahkemesince gerekçeli kararda, dava konusu olayda davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olmadığı, hukuken geçerli bir alt işverenlik ilişkisi bulunduğu sonucuna varıldığı belirtilmiş, davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunu esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı işçinin davalı tarafa karşı aynı iddialarla daha önce 05.06.2014 tarihinde açılmış olan ve Yargıtay temyiz incelemesinden geçen davası bulunmaktadır. ... İş Mahkemesinin 29.05.2018 tarih ve 2018/128 Esas-2018/407 Karar sayılı kararı ile muvazaaya dayalı olarak davacının ilave tediye alacağı ile ücret farkı alacağı taleplerinin kabulü ile davacının toplu iş sözleşmesinden doğan alacak isteklerinin reddine karar verilmiş, söz konusu karar Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 11.09.2018 tarih ve 2018/10476 Esas-2018/18306 Karar sayılı kararıyla düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Bu durumda, davacı işçinin muvazaa iddiası yönünden (daha önce açılan söz konusu davada muvazaa tespitine dair kesinleşen karar nedeniyle kesinleşen dönem hariç olmak üzere) yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde yapılacak araştırma ile 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesi çerçevesinde davacının çalıştığı alt işverenin yaptığı işin asıl iş olup olmadığı, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığının, 4628 sayılı Kanun ile 6446 sayılı Kanunun hukuki çerçevesinde işlem tesis edilip edilmediğinin, davacının ihale ile verilen iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadığının tespiti ile geçerli bir asıl-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur.

Şu husus da gözden kaçırılmamalıdır ki, muvazaanın tespiti ihtimalinde, davacının asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanması için taraf sendikaya üye olması ve üyeliğin işverene bildirilmesi veya dayanışma aidatı kesilmesini talep etmesi gereklidir. Muvazaanın tespiti halinde, davacının asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanması için bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediği de belirlenmelidir. Bu şartların gerçekleşmemesi halinde ise davacı ile aynı dönem aynı işyerinde çalışan ve aynı işi yapan sendikasız emsal işçi olması halinde emsal işçi ücretlerinin dikkate alınması, sendikasız emsal işçi yoksa davalı ile davacının işverenleri arasındaki sözleşme ve şartnamelerde işçiye ödenecek ücretin belirlenmiş olması ya da işçiyle yapılan bireysel iş sözleşmesinde ücretin gösterilmiş olması halinde bu ücrete göre, böyle bir tespit yapılamadığı takdirde ise davacının almakta olduğu ücret üzerinden değerlendirme yapılması gerekmektedir.

O halde davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/1172 E., 2021/1499 K. sayılı kararı ile; (2) numaralı bozma sebebine direnilmesine, direnme kararı sonucu davanın reddine karar verileceğinden bu aşamada bozma kararının (3) numaralı bendindeki bozma sebebi ile ilgili olarak bir karar verilmesine yer olmadığına karar verildikten sonra, önceki gerekçelere ilaveten dosya içerisinde yazılı fesih bildirimi bulunmadığı gibi davacının da iş sözleşmesinin yazılı fesih bildirimi ile feshedildiğine dair bir iddiasının olmadığı, davacı tanıklarının davacı ile aynı birimde/bölümde çalışmayan güvenlik görevlileri olduğu, tanıkların iş sözleşmesinin özelleştirme nedeniyle sonlandırıldığını ifade etmişlerse de feshin hangi tarihte ve ne şekilde yapıldığına dair bir beyanda bulunmadıkları, bu tespitler kapsamında, iş sözleşmesinin 12.01.2015 tarihinde feshedildiğine yönelik davacı iddiasını destekleyen ve doğrulayan, hiçbir bilgi, belge ve delil bulunmadığı, SGK kayıtlarında davacının 12.01.2015 tarihinde işten ayrılışının bildirilmesinin bu tarihte iş sözleşmesinin feshedildiğini göstermediği, davalı veya dava dışı alt işverenler tarafından iş sözleşmesinin feshedildiğine dair bir iradenin ortaya konduğunu gösterir delil bulunmadığı, davacının 13.01.2015 tarihinde aynı işyerinde çalışmaya ve aynı işi yapmaya devam ettiği, sadece davacının çalıştığı işyerinin sahibinin değiştiği, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında davacının işvereni olarak görünen ... Şirketinin 12.01.2015 tarihine kadar davalıya hizmet verirken bu tarihten sonra işyerini özelleştirme sonucu satın alan dava dışı ... Elektrik A.Ş.’ye hizmet vermeye başladığı, dolayısıyla uyuşmazlığın işyeri devri hükümlerine göre çözülmesi gerektiği, davacının ve/veya vekilinin iş sözleşmesinin 31.01.2015 tarihinde feshedildiğine dair bir iddiasının bulunmadığı, bozma kararında iş sözleşmesinin 31.01.2015 tarihinde feshedildiğine dair tespit ve değerlendirmenin delil durumu ve dosya kapsamı ile bağdaşmadığı, dava dilekçesinin anlatım bölümünde davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun iddia edildiği ancak dilekçenin talep sonucu bölümünde muvazaanın tespiti ile ilgili bir karar verilmesinin talep edilmediği, yani eldeki davanın “tespit ve eda” davası değil, “eda” davası olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı işveren nezdinde dava dışı alt işverenler yanında çalışan davacı işçinin 18.03.2015 tarihli dava dilekçesi ile 12.01.2015 tarihinde iş sözleşmesinin haksız şekilde feshedildiği gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacaklarını talep ettiği somut olayda, davacının işyeri devri hukukî sebebine bağlı olarak dava tarihi itibariyle yeni alt işveren yanında çalışmaya devam edip etmediği, iş sözleşmesinin feshinin söz konusu olup olmadığı ile fesih olgusunun belirlenmesi bakımından dava dilekçesinde belirtilen tarih ile sınırlı değerlendirme yapılmasının gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre davacının feshe bağlı alacaklara hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, uyuşmazlık konusu olan ve talep edilen alacak miktarı dikkate alındığında, direnme karar tarihi olan 16.06.2021 tarihi itibariyle Bölge Adliye Mahkemelerinin verdiği kararlarda 78.630TL olan temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

15. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.

16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, aynı Kanun’un 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-(a) maddesi uyarınca “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.

17. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.

18. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 16.06.2021 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 78.630TL’dir.

19. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.

20. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup dava dilekçesinde kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağının davalıdan tahsili talep edilmiştir.

21. İlk Derece Mahkemesince taleple bağlı kalınmak suretiyle ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüne dair verilen 10.10.2017 tarihli karar davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

22. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra dava dilekçesinde iş sözleşmesinin 12.01.2015 tarihi itibariyle feshedildiği belirtilmiş olmakla taleple bağlı kalınarak 12.01.2015 tarihine kadar hesaplamaya gidilerek isteklerle ilgili hüküm kurulması ile muvazaaya yönelik araştırma yapılması ve sonucuna göre davacının ücretinin değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesi tarafından (2) numaralı bozma sebebine direnilmesine, direnme kararı sonucu davanın reddine karar verileceğinden bu aşamada (3) numaralı bentte yer alan bozma sebebi ile ilgili olarak bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

23. Somut olayda, dava dilekçesinde kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağı için talep edilen toplam alacak miktarının 3TL olduğu, İlk Derece Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olup olmadığına göre seçenekli hesaplama yapıldığı, buna göre aradaki ilişkinin geçerli olması ve ibraname ile yapılan ödemeler düşüldüğünde toplam alacak miktarının 15.898,77TL, aradaki ilişkinin geçerli olması ve ibraname ile ödemeler dahil olmadan toplam alacak miktarının 23.011,62TL; aradaki ilişkinin muvazaalı olduğunun kabul edilmesi ve ibraname ile ödemeler düşüldüğünde toplam alacak miktarının 37.337,52TL, aradaki ilişkinin muvazaalı olduğunun kabul edilmesi ve ibraname ile ödemeler dahil olmadan toplam alacak miktarının 44.450,37TL olarak hesaplandığı, İlk Derece Mahkemesince asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olduğu ve yapılan ödemelerin düşülmesi gerektiği kabul edilerek ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile toplam 3TL alacağa fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla hükmedildiği anlaşılmaktadır. Direnme kararını temyiz eden davacı yönünden bilirkişi raporunda yapılan ve yukarıda açıklanan seçenekli hesaplamalara göre toplam talep miktarlarının açık biçimde Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 16.06.2021 tarihinde geçerli olan 78.630TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.

24. Hâl böyle olunca davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.