"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Denizli 3. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından verilen davalı vekilinin istinaf başvuru talebinin esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında kurulan hükme yönelik davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde LPG dolum tesisi sorumlu müdürü olarak çalıştığını, son olarak 30.12.2011-30.12.2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere belirli süreli iş sözleşmesi imzaladığını, mevzuat gereği her yıl düzenlenmesi gereken sorumlu müdürlük belgesinin davalı işverenin olur vermemesi nedeniyle Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından düzenlenemediğini, iş sözleşmesinin haklı neden bulunmaksızın feshedildiğini, iş sözleşmesi gereğince bakiye 23 aylık ücretin ve son ay ücretinin ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile son ay ücreti ve bakiye 23 aylık ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 24.03.2010 tarihli iş sözleşmesinin geçerli olduğunu, davacının ihtara rağmen işe başlamaması, izinsiz mazeretsiz olarak işe gelmemesi, haftalık düzenlemesi gereken raporlarını düzenlememiş olması ve 2015 yılı vizesinin yaptırmamış olması nedeniyle iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Denizli 3. İş Mahkemesinin 26.01.2017 tarihli ve 2015/417 E., 2017/12 K. sayılı kararı ile; davalı işverenin olur vermemesi nedeniyle LPG dolum tesisleri belgesinin düzenlemediğinden davacının işyerine gitmeyerek eylemli olarak iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği, davalı işverenin son aya ait ücreti ödediğini ispat edemediği, taraflar arasındaki iş sözleşmesi belirsiz süreli olduğundan davacının bakiye süre ücret alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Denizli 3. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
8. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 10.03.2017 tarihli ve 2017/464 E., 2017/441 K. sayılı kararı ile; davacının yaptığı işin niteliğine göre belirli süreli iş sözleşmesini yapmasını gerektirir objektif bir neden bulunmadığı, taraflar arasındaki iş sözleşmesi belirsiz süreli olduğundan bakiye süre ücret alacağı talebinin reddi gerektiği, iş sözleşmesi davalı işveren tarafından haklı neden bulunmaksızın feshedildiğinden davacının ihbar tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak kıdem ve ihbar tazminatları bakımından davanın kısmen kabulüne, ücret alacağı bakımından davanın kabulüne, bakiye süre ücret alacağı talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22.12.2020 tarihli ve 2017/22984 E., 2020/19541 K. sayılı kararı ile; davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2-Taraflar arasında önce sözleşmenin belirli süreli olup olmadığı ve belirli süreli iş sözleşmesi mevcut ise bunun süresinden önce feshine dayalı olarak işverence ödenmesi gereken kalan süreye ait ücretler konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 11. maddesinde, “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif şartlara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir sebep olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı sebebe dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar” şeklinde düzenleme ile bu konudaki esaslar belirlenmiştir.
İş ilişkisinin süreye bağlı olarak yapılmadığı hallerde sözleşmenin belirsiz süreli sayılacağı vurgulanarak ana kural ortaya konulmuştur. İş sözleşmelerinin belirsiz süreli olması asıl, belirli süreli olması istisnadır. Kanunda belirli süreli işlerle, belirli bir işin tamamlanması veya belli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif şartlara bağlı olarak belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilecektir.
Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilere göre daha az koruma altına olduğu düşünüldüğünde, iş sözleşmelerinin belirsiz süreli olmasının asıl, belirli süreli olmasının istisna olarak düzenlenmesinin işçinin korunması amacına matuf olduğundan davalı işverence objektif neden yokluğunun ve dolayısıyla sözleşmenin belirsiz süreli olduğunun ileri sürülmesi halinde işçinin korunması amacını taşıyan düzenlemenin aksine sonuç doğuracak şekilde uygulanması kanunun amacına aykırı olacağı gibi hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.
Somut olayda, taraflar arasında Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Otogaz İstasyonu Sorumlu Müdür Tip Sözleşmesi başlıklı sözleşme 30/12/2011-30/12/2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere imzalanmış olup bu sözleşmenin belirli süreli olduğu kararlaştırılmıştır. Davalı işveren önce belirli süreli sözleşme yapıp daha sonra bu sözleşmenin belirsiz süreli olduğunu ileri süremez. Bu nedenle işçiyi korumaya yönelik bakiye süre ücreti düzenlemesinin işveren lehine değerlendirilemeyeceği gözetilmeksizin mahkemece objektif neden bulunmadığı ve iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğundan bahisle dava konusu bakiye süre ücreti talebinin reddi isabetli olmamıştır. Davalı tarafından temyiz konusu edilmeyen iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile de davacının iş sözleşmesinin 07/02/2015 tarihinde feshedildiği anlaşılmakla, Borçlar Kanunun 438/2.maddesi de gözetilerek davacının bakiye süre ücret alacağı belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı :
11. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 15.04.2021 tarihli ve 2021/712 E., 2021/1062 K. sayılı kararı ile; bozma kararında davalı işverenin önce belirli süreli iş sözleşmesi yapıp sonrasında bu sözleşmenin belirsiz süreli olduğunu ileri süremeyeceği, bu hususun hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıdığı belirtilmiş ise de, haksız feshe bağlı olarak ihbar tazminatını talep eden davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunu kabul ettiği, davacının da iş sözleşmesi kurulduğu andan itibaren belirsiz süreli olduğunu bildiği ve iradesinin de bu yönde olduğu, hem belirsiz süreli iş sözleşmesinin feshi sonucuna bağlı hakları talep eden, hem de belirli süreli iş sözleşmesinin sonucuna bağlı bakiye süre ücreti talep eden davacının iyi niyetli olmadığı, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğu anlaşıldığından bakiye süre ücret alacağına hak kazanma koşullarının oluşmadığı, davalı işverenin iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğuna ilişkin savunmasının somut uyuşmazlık açısından hakkın kötüye kullanılması niteliği taşımadığı gerekçesiyle oy çokluğu ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında 30.12.2011-30.12.2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere imzalanan iş sözleşmesinin, davalı işveren tarafından belirsiz süreli olduğunun ileri sürülüp sürülemeyeceği, iş sözleşmesinde bulunan bakiye süre ücret alacağına ilişkin düzenlemenin davalı işveren lehine değerlendirilip değerlendirilemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre iş sözleşmesi davalı işveren tarafından haklı neden bulunmaksızın feshedilen davacının bakiye süre ücret alacağına hak kazanıp kazanamadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce,
1- Direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği,
2- (1) numaralı ön sorunun aşılması hâlinde; davacı vekili dava dilekçesinde, diğer işçilik alacaklarının yanı sıra fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 52.900TL bakiye süre ücret alacağının davalıdan tahsilini talep ettiği, davacı vekilinin ıslah talebinin bulunmadığı, ilk derece mahkemesince kıdem tazminatı bakımından davanın kısmen kabulüne, ücret alacağı bakımından davanın kabulüne, ihbar tazminatı ve bakiye süre ücret alacağı bakımından davanın reddine dair verilen kararın taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak kıdem ve ihbar tazminatları bakımından davanın kısmen kabulüne, ücret alacağı bakımından davanın kabulüne, bakiye süre ücret alacağı talebinin reddine karar verildiği, kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra bakiye süre ücret alacağının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edildiği gözetildiğinde, bozma konusu bakiye süre ücret alacağı bakımından direnme kararında reddedilen miktar olan 52.900,00TL’nin direnme karar tarihi olan 15.04.2021 tarihi itibariyle Bölge Adliye Mahkemelerinin verdiği kararlarda 78.630,00TL olan temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı, buna göre davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususları ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
(1) numaralı ön sorun yönünden:
15. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
16. Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukukî olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
17. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, yeni hüküm olarak kabul edilir.
18. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının yaptığı işin niteliğine göre belirli süreli iş sözleşmesini yapmasını gerektirir objektif bir neden bulunmadığı, taraflar arasındaki iş sözleşmesi belirsiz süreli olduğundan bakiye süre ücret alacağı talebinin reddi gerektiği, iş sözleşmesi davalı işveren tarafından haklı neden bulunmaksızın feshedildiğinden davacının ihbar tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak kıdem ve ihbar tazminatları bakımından davanın kısmen kabulüne, ücret alacağı bakımından davanın kabulüne, bakiye süre ücret alacağı talebine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra taraflar arasında 30.12.2011-30.12.2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere imzalanan sözleşmenin belirli süreli olduğunun kararlaştırıldığı, davalı işverenin önce belirli süreli sözleşme yapıp daha sonra bu sözleşmenin belirsiz olduğunu ileri süremeyeceği, bu nedenle işçiyi korumaya yönelik bakiye süre ücreti düzenlemesinin işveren lehine değerlendirilemeyeceği gözetilmeksizin objektif neden bulunmadığı ve iş sözleşmesinin belirsiz olduğundan bahisle bakiye süre ücret talebinin reddinin isabetli olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
19. Bölge Adliye Mahkemesince, bozma kararında davalı işverenin önce belirli süreli iş sözleşmesi yapıp sonrasında bu sözleşmenin belirsiz süreli olduğunu ileri süremeyeceği, bu hususun hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıdığı belirtilmiş ise de, haksız feshe bağlı olarak ihbar tazminatını talep eden davacının iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğunu kabul ettiği, davacının da iş sözleşmesi kurulduğu andan itibaren belirsiz süreli olduğunu bildiği ve iradesinin de bu yönde olduğu, hem belirsiz süreli iş sözleşmesinin feshi sonucuna bağlı hakları talep eden, hem de belirli süreli iş sözleşmesinin sonucuna bağlı bakiye süre ücreti talep eden davacının iyi niyetli olmadığı, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğu anlaşıldığından bakiye süre ücret alacağına hak kazanma koşullarının oluşmadığı, davalı işverenin iş sözleşmesinin belirsiz süreli olduğuna ilişkin savunmasının somut uyuşmazlık açısından hakkın kötüye kullanılması niteliği taşımadığı gerekçesiyle oy çokluğu ile direnme kararı verilmiştir.
20. Açıklanan bu maddi ve hukukî olgulara göre, direnme kararında gerekçenin önceki karara göre genişletildiği, var olan gerekçeyi değiştirilmediği, bozma kararını karşılayan direnme gerekçesi niteliğinde olduğu bu nedenle kararın yeni hüküm olarak nitelendirilemeyeceği kabul edilmiştir.
21. Hâl böyle olunca, (1) numaralı ön sorunun bulunmadığına oy birliği ile karar verilerek, ikinci ön sorunun değerlendirilmesine geçilmiştir.
(2) numaralı ön sorun yönünden:
22. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un Geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.
23. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, aynı Kanun’un 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-(a) maddesi uyarınca “miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.
24. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle ile belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
25. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 15.04.2021 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 78.630,00TL’dir.
26. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
27. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup davacı, diğer işçilik alacaklarının yanı sıra fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 52.900,00TL bakiye süre ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah talebinde de bulunmamıştır.
28. İlk derece mahkemesince kıdem tazminatı bakımından davanın kısmen kabulüne, ücret alacağı bakımından davanın kabulüne, ihbar tazminatı ve bakiye süre ücret alacağı bakımından davanın reddine dair verilen kararın taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak kıdem ve ihbar tazminatları bakımından davanın kısmen kabulüne, ücret alacağı bakımından davanın kabulüne, bakiye süre ücret alacağı talebinin reddine karar verilmiştir.
29. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra bakiye süre ücret alacağının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesi tarafından direnme kararı verilmiştir.
30. Bu durumda direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edildiği de gözetildiğinde uyuşmazlık konusu olan bakiye süre ücret alacağı bakımından direnme kararında reddedilen miktar olan 52.900,00TL’nin Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 15.04.2021 tarihinde geçerli olan 78.630,00TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
31. Hâl böyle olunca davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
.