Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/85 E. 2022/1723 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının, yıllık tarımsal faaliyet gelirlerine göre muafiyet durumu ve tarımsal faaliyetinin varlığına bağlı olarak tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının tarımsal faaliyet gelirlerinin muafiyet sınırının altında olup olmadığının ve muafiyet kapsamında değilse tarımsal faaliyetinin varlığının araştırılması gerektiği gözetilerek, bu hususlar incelenmeden verilen direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince taraf vekillerinin istinaf başvurunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; 15.05.2002 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur tescili bulunan müvekkilinin 24.07.2008 tarihli dilekçesi ile 5458 sayılı Kanun’un 15. maddesi ile değişik 2926 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (c) bendi uyarınca yıllık tarımsal faaliyet gelirlerine ilişkin masrafları düştükten sonra kalan tutarın ortalamasının asgari ücret tutarından az olduğunu beyan ve taahhüt ederek 24.07.2008 tarihinde terkininin yapılmasını talep ettiği, müvekkilinin talebi doğrultusunda Kurumun 24.07.2008 tarihine kadar sigortalılığını devam ettirdiğini, 15.05.2002-24.07.2008 tarihleri arasındaki döneme ait prim tutarlarını da 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırarak ödediğini, 09.10.2015 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebi üzerine 01.04.2006-24.07.2008 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin iptal edilmesinden dolayı 4598 prim günü bulunduğundan bahisle yaşlılık aylığı talebinin reddedildiğini ileri sürerek müvekkilinin yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, 09.10.2015 tahsis talep tarihini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına ve birikmiş her bir yaşlılık aylığının ödenmesi gereken tarihten itibaren ödeme tarihine kadar işlemiş yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... (Kurum/SGK) vekili cevap dilekçesinde; davacının 1479 sayılı Kanun’a tabi 3232 gün ve 2926 sayılı Kanun’a tabi 2229 gün sigortalılık süresi bulunmakta iken 5458 sayılı Kanun’un 15. maddesi uyarınca 2926 sayılı Kanun’a tabi sigortalılık süresinin 1396 güne düştüğünü ve toplam sigortalılık süresinin 4628 gün olduğunu ancak kısmî yaşlılık aylığı için prim gün sayısının 5400 olması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

6. ... İş Mahkemesinin 24.02.2017 tarihli ve 2015/642 E., 2017/125 K. sayılı kararı ile; davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında 25.11.1996 tarihinde başlayan 9 yıl 1 ay 22 gün isteğe bağlı; 15.05.2002-24.07.2008 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında 6 yıl 2 ay 9 gün sigortalılığının bulunduğu, 05.03.1942 doğum tarihli davacının yaşlılık aylığı tahsis talep tarihinde 73 yaşında olduğu, toplam 15 yıl 4 ay 1 gün sigortalı hizmetinin bulunduğu ve prim borcunun olmadığı, 1479 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesi gereğince yaşlılık aylığı tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığı, bilirkişi raporununda hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacıya 01.11.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine, aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı:

7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekillerince süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 22.09.2017 tarihli ve 2017/1472 E., 2017/1270 K. sayılı kararı ile; davacının 24.07.2008 varide tarihli dilekçesi ile 24.07.2008 tarihinden itibaren sigortalılığının terkini isteğinde bulunduğu, 5458 sayılı Kanun ile değişik 2926 sayılı Kanunun 4/1-c vd. maddelerinde sözü edilen sigortalılığın sona ermesi konusunda ayrıntılı düzenleme bulunmadığı, 4/1-c maddesinin lafzına bağlı kalınarak davacının 01.04.2006-24.07.2008 tarihleri arasındaki Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin iptal edilmesinin sigortalılığın vazgeçilemez ve feragat edilemez anayasal hak özelliği ve sosyal güvenlik ilkelerine aykırı olup sigortalılık terkinin 24.07.2008 tarihi olması gerektiği, uyuşmazlık konusu olmayan 25.11.1996-28.02.2001 ve 15.03.2011-30.10.2015 tarihleri arasındaki 1479 sayılı Kanun kapsamında primi ödenmiş 3198 günlük isteğe bağlı sigortalılık süresi ile yukarıda belirtildiği şekilde kabul edilen 15.05.2002-24.07.2008 tarihleri arasındaki 2926 sayılı Kanun kapsamındaki 2229 gün süre dâhil primi ödenmiş toplam sigortalılık süresinin 5427 gün olduğu, 2015 yılı Ekim ayı priminin dâhil olduğu 815,05TL prim ödemesinin 11.11.2015 tarihinde gerçekleştiği ve bu tarih itibarıiyle prim borcu bulunmadığı, 05.03.1942 doğumlu olan davacının 09.10.2015 yaşlılık aylığı tahsis talep tarihi itibariyle 73 yaşında olduğu ve prim borcunun sona erdiği 11.11.2015 tarihini takip eden aybaşından itibaren 1479 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesi uyarınca yaşlılık aylığına hak kazandığı, öte yandan masrafa eklenmek suretiyle davalı Kurumun harçtan sorumlu tutulmasının hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davacıya 01.12.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ve her bir aylığın ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14.11.2019 tarihli ve 2017/6459 E., 2019/8634 K. sayılı kararı ile; “...IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:

Davalı kurum vekili İstinaf Mahkemesince verilen kararın eksik araştırma olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:

2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.

Anılan Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9. maddesi Kuruma re'sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.

Anılan Kanunun 10.maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T. ... Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.

Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, 2011/10-230 Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, Mahkemece;

1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,

2-Dönem içinde ... Bankası, Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla "Tarımsal Amaçlı Kredi" kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,

3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,

4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun "Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, "Zirai kazançta vergileme" başlıklı 53, ve "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun " Vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere " Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler." Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.

5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesi celp edilmeli,

6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı Kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu'nun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.

Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6. maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK.'nun 14.02.2007 gün, 2007/21-73-71 sayılı ve 14.03.2012 gün, 2011/10-804-152 sayılı kararları göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.

Eldeki davaya konu somut olayda; 01/04/2006-24/07/2008 tarihleri arası dönemde 5458 sayılı Kanunun 15. ci maddesi gözetilerek bu dönemdeki tarımsal faaliyet gelirleri de ay be ay belirlenip mukayese edilerek, muafiyet durumu irdelenmeli, aksi halde bu dönem için de tarımsal faaliyet araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Yukarıda belirtilen hukuki ve maddi olgular değerlendirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ... İş Mahkemesinin 24.02.2017 tarih ve 2015/642-2017/125 sayılı kararının, HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca, düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden karar verilmesine ilişkin kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarihli ve 2020/156 E., 2020/506 K. sayılı kararı ile; davalı Kurumun davacıyı 01.04.2006-24.07.2008 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak kabul etmiş iken 24.07.2008 varide tarihli dilekçesindeki talebini geriye yönelik uygulamak sureti ile bu tarih aralığındaki sigortalılık süresini iptal ederek diğer bir anlatım ile davacının istek konusu dönemde tarımsal faaliyette bulunmadığına dair bir uyuşmazlık çıkarmadığı, bu nedenle sözü edilen dönem yönünden davacının tarımsal faaliyetten kaynaklanan gelirlerine göre muafiyet durumunun irdelenmesine ve tarımsal faaliyetinin araştırılmasına gerek olmadığı, 24.07.2008 varide tarihli dilekçedeki isteminin geriye yönelik olarak uygulanmasına imkan veren yasal bir düzenlemenin bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 24.07.2008 varide tarihli dilekçesindeki talebi kapsamında 5458 sayılı Kanun’un 15. maddesi ile değişik 2926 sayılı Kanun’un 4/1-c maddesi uyarınca geriye dönük olarak 01.04.2006-24.07.2008 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun’a tabi sigortalılık süresinin iptal edilip edilemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre anılan dönemdeki tarımsal faaliyet gelirlerine göre muafiyet durumunun iredelenmesi ve aksi durumda bu dönem için de tarımsal faaliyetinin araştırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece araştırmaya yönelik bozulduğu, davacı vekilinin 10.02.2020 elektronik imza tarihli dilekçesi ile önceki hükümde direnme talep ettiği ancak 17.06.2020 tarihli duruşmada bozma ilamına uyulması yönünde beyanda bulunduğu dikkate alındığında direnme kararı verilip verilemeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılmış ve ön sorun bulunmadığı oy birliğiyle kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

IV. GEREKÇE

15. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

16. Davanın yasal dayanağını oluşturan ve 17.10.1983 tarihinde kabul edilip 20.10.1983 tarihli ve 18197 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu (2926 sayılı Kanun)'un 2. maddesinin ilk hâlinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden 22 yaşını doldurmuş erkeklerle 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların bu kanuna göre sigortalı sayılacağı belirtilmiş, 15.04.1987 tarihli ve 3350 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile eklenen fıkra ile de uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri hâlinde kapsama alınacağı hükme bağlanmıştır.

17. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun sözü edilen 2. maddesi 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'un 48. maddesi ile değişikliğe uğramış olup madde;

"Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.

Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

18. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 3. maddesinin (b) bendinde "Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar..." şeklinde tanımlanmıştır.

19. Bu itibarla 2926 sayılı Kanun'un 2. ve 3. maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan kanunda öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun m.5).

20. Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanun'a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca re'sen yapılacak ve Kanun'un 5. maddesi hükmü gereğince tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.

21. Diğer yandan 2926 sayılı Kanun'un 10. maddesinde kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, ... Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye ... Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu anlaşılmaktadır.

22. Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması ile de Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2010 tarihli ve 2010/10–359 E., 2010/368 K.; 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 E., 2017/215 K. ile 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 E., 2017/242 K. sayılı kararları).

23. Öte yandan 04.03.2006 tarihli ve 26098 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 22.02.2006 tarihli 5458 sayılı Kanun ile değişik 2926 sayılı Kanun’un “Sigortalı sayılmayanlar” başlıklı 4. maddesinin mülga (c) bendi; “Yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, 16 yaşından büyükler için tespit edilen asgari ücret tutarından az olduğunu beyan eden veya belgeleyenler sigortalı sayılmazlar". şeklinde düzenlenmiştir.

24. Son olarak 5510 sayılı Kanun'un konuyla ilgili hükümlerine değinilmelidir.

25. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4/1-b-4. maddesinde; köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, anılan Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin 19. bendinde tarımsal faaliyetin; “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde veya kamuya mahsus mahallerde; ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesini ve/veya bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından; muhafazasını, taşınmasını veya pazarlanmasını,” ifade edeceği; 7. maddenin (b) bendinde; sigorta hak ve yükümlülüklerinin “...tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, bir yıl içinde bildirilmesi halinde kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi hâlinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten...” itibaren başlayacağı hükme bağlanmıştır. 5510 sayılı Kanun'un 9. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinin 5. alt bendine göre ise tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların sigortalılığı tarımsal faaliyetin sona erdiği veya 6. maddenin 1. fıkrasının (ı) bendi uyarınca muafiyet kapsamına girdiği yahut 65 yaşını doldurması nedeniyle talepte bulunduğu tarihten itibaren sona erecektir. 5510 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde de kamu idarelerinde ve Kanun'un Ek 5. maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanun'da tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenlerin ve 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanların 5510 sayılı Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta hükümleri çerçevesinde sigortalı sayılmayacakları hüküm altına alınmıştır.

26. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, tarımsal muafiyet tarım Bağ-Kur sigortalılığını sona erdirme yöntemlerinden birisidir. Muafiyet kapsamına girenlerin sigortalılıklarının, muafiyet kapsamına girdikleri tarihten itibaren sona erdirilmesi gerekmekte olup sigortalı olma mecburiyeti ortadan kalkar.

27. Somut olayda; 15.05.2002 tarihinden itibaren 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan davacının 24.07.2008 tarihinde Kuruma verdiği dilekçeyle 01.04.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 2926 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (c) bendi gereğince yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden tarımsal faaliyet masrafları düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının 16 yaşından büyükler için tespit edilen asgari ücret tutarından az olduğunu beyan ve taahhüt ettiği, dilekçenin altına ise “24.07.2008 tarihinde terkinin yapılmasını arz ederim” yazdığı, Kurum tarafından 2926 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (c) bendine ilişkin değişikliğin yürürlüğe girdiği 01.04.2006 tarihi itibariyle sigortalılığının terkin edildiği, davacının yaşlılık aylığı tahsis talebinin prim gün sayısının yeterli olmadığı gerekçesiyle iptali üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

28. Şu hâlde yukarıda değinilen mevzuat hükümleri ile yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 5458 sayılı Kanun ile 2926 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (c) bendinin 01.04.2006 tarihinde değiştirilerek yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, 16 yaşından büyükler için tespit edilen asgari ücret tutarından az olduğunu beyan eden veya belgeleyenlerin sigortalı olmayacaklarının hükme bağlandığı, dolayısıyla davacının 24.07.2008 tarihli dilekçesinde de 5458 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten bahsedilerek sigortalılığın terkin edilmesinin talep edildiği gözetildiğinde davacının uyuşmazlık konusu dönemde 2926 sayılı Kanun’un 5458 sayılı Kanun ile değişik 4/1-c maddesi gereğince muafiyet kapsamında bulunup bulunmadığı yönünde araştırma ve inceleme yapılmaksızın karar verilmiş olması hatalı olup uyuşmazlık konusu dönem yönünden her aya ilişkin yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücret tutarından az olup olmadığı belirlenerek muafiyet durumu irdelenmeli, davacının muafiyet kapsamında olmadığının belirlenmesi hâlinde bozma kararında belirtilen esaslar çerçevesinde tarımsal faaliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı ve sonucuna karar verilmelidir.

29. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi gereği dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 13.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.