"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, taraf vekilleri ile fer’î müdahil vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekilleri ve fer’î müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankada hesap açtırarak hazine bonosu aldığını, yanında çalışan Şükran Gümüşkaya isimli kişinin davalı bankadaki hesaplardan banka çalışanlarının gerekli dikkati ve özeni göstermemesi sonucunda çeşitli tarihlerde, çeşitli miktarlarda paralar çektiğini, bu ödemelerden müvekkilinin haberi olmadığını, bahse konu paraların mevzuata aykırı şekilde ödenmiş olmasından banka ve istihdam ettiği kişilerin sorumlu olduğunu ileri sürerek tüm zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 18.000TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticarî reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; hesap ile ilgili işlemlerde bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacının işlemlerin tamamından haberdar olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6.1. Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.10.2012 tarihli ve 2005/186 E., 2012/314 K. sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş; davacı vekili ile fer’î müdahil vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27.02.2015 tarihli ve 2014/16833 E., 2015/2677 K. sayılı kararı ile karar bozulmuştur.
6.2. Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.12.2018 tarihli ve 2016/202 E., 2018/496 K. sayılı kararı ile bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacının çalışanı olan dava dışı Şükran Gümüşkaya'nın davalının banka hesaplarından 20.12.2004 tarihinde 16.000TL ve 07.12.2004 tarihinde 2.000TL çektiği, 07.02.2004 ve 20.12.2004 tarihli
dekonttaki imzaların davacının eli ürünü olmadığı, banka hesabına giren paranın hesap sahibine yada onun talimatı ile üçüncü kişiye ödenebileceği, davacı tarafından bahsi geçen ödemelere ilişkin herhangi bir talimatın verilmediği, banka tarafından yapılan ödemelerin usulsüz olduğu, dava dışı Şükran Gümüşkaya'nın davacının çalışanı olduğu ayrıca davacının hesaplarını kontrol etmediği ve zarar görmemek için gerekli önlemleri almadığı bu nedenle de davacının müterafik kusurunun bulunduğu gerekçesiyle taraflar eşit kusurlu kabul edilerek davanın kısmen kabulü ile 8.000TL'nin 20.12.2004 tarihinden, 1.000TL'nin 07.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri ve fer’î müdahil vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.12.2019 tarihli ve 2019/1147 E., 2019/7915 K. sayılı kararı ile; “…1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, davalı nezdinde bulunan hazine bonolarının, banka çalışanlarının dikkat ve özensizliği sonucu davacı yanında çalışan dava dışı Şükran tarafından, izinsiz olarak paraya çevrilmesinden kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davanın reddi üzerine Dairemizce verilen bozma ilamında, hesaba giren paranın sadece hesap sahibine veya onun izni ile başkalarına ödenmesinde bankaların dikkat ve özen yükümlülüğünün bulunduğu, yapılan ödemenin usulüne uygun olduğunu ispat yükünün bankaya ait olduğu, ödeme belgelerinde davacının imzasının bulunup bulunmadığı, ödemelerin usulsüz olduğunun anlaşılması halinde, banka hesap ekstrelerinin getirtilerek davacının bu işlemlere icazet verip vermediğinin ve varsa usulsüz işlemleri yapan kişinin davacı çalışanı olması halinde zararın oluşumunda davacının da müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı denetlenmeden karar verilmesi bozma sebebi yapılmış, mahkemece de bozmaya uyulmuştur. Bozma sonrası yapılan yargılamada mahkemece, davacının eli ürünü olmayan belgelere istinaden paranın ödenmesi nedeniyle davalı banka, parayı çeken kişinin kendi elemanı olması nedeniyle de davacı eşit kusurlu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, davacı tarafa ait hesabın hazine bonosu hesabı olduğu, paraya çevrilen hazine bonolarının öncelikle davacının hesabına yatırıldığı ve bu hesaptan dava dışı Şükran’a ödeme yapıldığı, konuya ilişkin ceza yargılamasının yapıldığı Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/46 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında bizzat davacının 14.03.2005 tarihli duruşma sırasında “hesaplarımı günlük kontrol ettiğim doğrudur. Ancak Hazine bonosu hesaplarımı kontrol etmiyordum” şeklinde beyanda bulunduğunun iddia edilmesi karşısında, bozdurulan hazine bonolarının öncelikle davacının günlük kontrolünü yaptığını ikrar ettiği hesaba yatırılıp daha sonrasında davacı çalışanı Şükran tarafından bankadan çekilip çekilmediği, teknik olarak bozdurulması halinde yatırım hesabından (aynı hesaptan) çekilmesinin mümkün olup olmadığı, bu suretle davacının hesaptan paraların çekilmesine icazet vermiş sayılıp sayılmayacağı, hususları irdelenmeksizin ve icazet vermesi halinde davalı bankanın sorumlu tutulamayacağı değerlendirilmeksizin eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle temyiz eden davalı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şeklinde göre davalı banka vekilinin sair temyiz itirazları ile fer'i müdahil vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.06.2020 tarihli ve 2020/50 E., 2020/77 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri ve fer’î müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının çalışanı tarafından yapılan davaya konu işlemler nedeniyle icazet vermiş sayılıp sayılmayacağı hususunun araştırılmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, 16.06.2020 tarihli duruşmada taraf vekillerince Özel Daire bozma ilamına uyulmasının talep edilmesine rağmen, mahkemece direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
13. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 429. maddesi hükmüne göre; hâkim, Yargıtayın bozma kararı üzerine tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir.
14. Hâkim kural olarak, Yargıtayın bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak, uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir.
15. Diğer taraftan, çekişmeli yargıda bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısı ile hâkimin kendiliğinden (re’sen) göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması hâlinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse, artık mahkeme önceki kararda direnemez. Zira bozmaya uyulması talep edilmekle artık bozma lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak doğmuş olur.
16. “Usulî kazanılmış hak” kavramı davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
17. Bu itibarla, aleyhine verilen bozma kararını benimsemek suretiyle bozma kararına uyulmasını isteyen tarafın bu kabulü, hukukî sonuç doğuracak nitelikte olup bozma hükümlerinin yerine getirilmesi konusunda, bozma kararı lehine olan taraf yararına usule ilişkin kazanılmış hak oluştuğunun kabulü gerekir. Böyle bir durumda mahkemenin, bozmayı kabul yönündeki bu irade açıklamasını nazara almadan, kazanılmış hakkı ihlal ederek direnme kararı vermesi olanaklı değildir.
18. Somut olay incelendiğinde; mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararı taraf vekilleri ile fer'î müdahil vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece araştırmaya yönelik olarak davalı lehine bozulmuş, Özel Daire bozma kararını müteakip mahkemece 16.06.2020 tarihli duruşmada tarafların beyanları alınmıştır. Davacı vekili, eksik tahkikata yönelik bozma ilamına bir diyecekleri olmadığını, bozma ilamına uyulmasını belirtmiş; davalı vekili de bozma ilamına lehe olan hususlar yönünden uyulmasını talep etmiştir.
19. Bu durumda; bozma sebebinin kamu düzenine ilişkin olmadığı, bozmanın davalı lehine yapıldığı, taraflarca da direnme kararı verilmesinin istenilmediği gözetildiğinde mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
20. Bu nedenle direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Taraf vekilleri ve fer'î müdahil vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440-III/1 maddesi gereğince miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.