"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bilecik 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, anılan bozma kararına karşı taraflarca ileri sürülen karar düzeltme istemleri üzerine Özel Dairece önceki bozma kararı kaldırılarak karar yeniden bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkili ile dava dışı ... arasında imzalanan 05.12.2012 tarihli alacağın temliki sözleşmesi gereğince dava dışı ...'nun davalıdan doğmuş alacaklarının tamamının müvekkiline devredildiğini, dava dışı ... ve davalının da katıldığı toplantıda davalı tarafından imzalanan 01.12.1997 tarihli taahhüde göre; ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. ortakları olan ... ve ...’nun sahibi bulundukları şirket sermayesinin %40'ına tekabül eden toplam 400 adet hisselerinin davalının emanetinde ve sorumluluğunda üçüncü kişiye devredileceğini ve ... ile ...’nun bu hisselerinin her zaman iadesini isteme haklarına sahip olduklarını, iadenin istenmesi hâlinde davalının bu hisselerin ve şirket sermaye artışları ile ulaştıkları yeni hisselerin ... ile ... adına şirkete kaydını sağlayacağını taahhüt ettiğini, bu taahhüdünü yerine getirmemesi hâlinde hiçbir itirazda bulunmadan ...'na 20.000.000USD ödeyeceğini beyan ettiğini, davalının hisselerin iade edilmesi için kendisine gönderilen ihtarnameye kayıtsız kaldığını, bunun üzerine taahhüt edilen cezai şartın ödenmesi için ihtarname gönderildiğini, davalı tarafından ödeme yapılmaması üzerine müvekkili tarafından davalı aleyhine taahhüt edilen miktardan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) ödenen bedel düşüldükten sonra kalan 15.000.000USD ve işlemiş faizi üzerinden icra takibi yapıldığını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek davalının icra dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, 01.12.1997 tarihli belgedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, belgenin sahte ve gerçeğe aykırı olduğunu, dava dışı ... ve ...'nun dava konusu hisseleri müvekkiline devretmediklerini, 01.12.1997 tarihli belge içeriğinin muvazaalı işlem niteliğinde olduğunu, muvazaalı işlemlerin hem asıl işlem hem de fer’îleri yönünden geçersiz olduğunu, ayrıca ... ve ...’nun hisse bedellerinin haciz sebebiyle TMSF’ye ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
6. Bilecik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.05.2016 tarihli ve 2014/247 E., 2016/351 K. sayılı kararı ile; dava konusu 01.12.1997 tarihli taahhütnamede hisse devrinin her zaman talep edilebileceği öngörüldüğünden on yıllık zamanaşımı süresinin hisse devrinin talep edildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı ve bu nedenle davalının zamanaşımı def’înin yerinde olmadığı, 01.12.1997 tarihli taahhütname altındaki imzanın davalının eli ürünü olduğunun sabit olduğu, davalının 01.12.1997 tarihli taahhütname ile ... ve eşi ...'na ait hisselerin bu kişilere iade edilmemesinin rizikosunu (tehlikesini) bağımsız ve asli bir taahhüt olarak yükümlendiği, diğer bir anlatımla hisselerin iade edilmemesi nedeni ile ortaya çıkacak zararın riskini müstakil bir sözleşme ile garanti ettiği, bu nedenle dava konusu taahhütnamenin hukukî niteliğinin 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 110. maddesinde düzenlenen üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğu, bu garanti sözleşmesinde hisselerin devredenler tarafından iadesi talep edildiğinde devir işleminin gerçekleştirileceğinin ve hisse devri gerçekleşmediği takdirde ...’na 20.000.000USD ödeneceğinin davalı tarafından taahhüt edildiği, dava dışı ... tarafından hisselerin devri talep edilmesine rağmen hisse devrinin gerçekleştirilmediği, bu nedenle davalının icra dosyasına itirazının haksız olduğu, ayrıca alacak likit olduğundan davalının icra inkâr tazminatı ödemek zorunda olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, icra takibine yönelik davalının itirazının 15.000.000USD asıl alacak ve temerrüt tarihi olan 06.07.2012 tarihinden takip tarihine kadar işlemiş 1.228.229,17USD faiz olmak üzere toplam 16.228.229,17USD üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, hüküm altına alınan 15.000.000USD’nin %20'si tutarında (3.000.000,00USD) icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Bilecik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.03.2017 tarihli ve 2016/13131 E., 2017/1769 K. sayılı kararı ile; “…1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki benlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, 01/12/1997 tarihli “Sözleşme” başlıklı belgede yer alan 20.000.000 Amerikan Doları cezai şarttan TMSF'ye yapılan 5.000.000 Amerikan Doları ödeme düşüldükten sonra kalan miktarın tahsili amacıyla girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davaya dayanak yapılan 01/12/1997 tarihli taahhüt eden ... imzalı ve “Sözleşme” başlıklı belgede “... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinde ...’nun sahibi bulunduğu 200 adet, ...’nun sahibi bulunduğu 200 adet, toplamda şirket sermayesinin %40’ına (yüzde kırk) tekabül eden 2.000.000.000 TL (iki milyar lira) nominal değerde 400 adet hisselerin satışı ve ortaklıktan ayrılmaları gerçek bir devir değildir. Bu hisseler, benim emanetim ve sorumluluğumdadır. Hisselerin kendilerine iadesini her zaman isteyebilirler. İstediklerinde bu hisselerin ve şirket sermaye artışları yaparsa sermaye artışları ile ulaştıkları yeni hisselerin onlar adına şirkete kaydını sağlayacağımı taahhüt ederim. Bu taahhüdümü yerine getirmezsem, hiçbir itirazda bulunmadan, ...’na 20.000.000 Amerikan Doları (yirmi milyon Amerikan Doları) ödeyeceğimi, ödemeyi Amerikan Doları olarak veya ödeme tarihindeki TC Merkez Bankası Amerikan Doları satış kurundan Türk Lirası olarak yapmayı beyan ve kabul ederim.” ifadelerine yer verildiği anlaşılmaktadır. Davacıya alacağını temlik eden ... tarafından davalı tarafın sözü edilen taahhüdüne istinaden dava dışı ... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nin %40'ına isabet eden Yetkin ve ...’na ait hisselerin geri verilmesinin talep edildiği bildirilerek ihtarname keşide edilmiş; ardından, istenen devrin yapılmaması üzerine dava konusu belgede kararlaştırılan cezai şarttan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na ödenen miktar düşüldükten sonra kalan miktarın ödenmesi ihtar edilmiştir. 05/12/2012 tarihli alacağın temliki sözleşmesine istinaden ... davalıdan olan dava konusu 15.000.000 Amerikan Doları tutarındaki sözleşme tarihi itibariyle belirlenen alacağının tamamını davacıya temlik etmiş, davacı tarafından davalı aleyhine 15.000.000 Amerikan Doları asıl alacak ile işlemiş faizinin tahsili amacıyla icra takibine girişilmiş, eldeki davayla yapılan itiraz üzerine duran takibe itirazın iptali talep edilmiştir.
Alacağını temlik eden ...’nun TMSF'ye hitaben yazdığı dilekçelerinde ortağı olduğu Tekmar Mermer Granit San. ve Tic. A.Ş'ye Ali Avni Balkaner’in ortak olmasından sonra alınan krediler, usulsüz işlemler ile adı geçen Ali Avni Balkaner’in tutumu nedeniyle Tekmar Mermer Granit San. ve Tic. A.Ş'nin riskinin büyümesinin kendisini endişelendirmesi, edinilen değerlerin tehlikeye girmesi ve borçlarla karşı karşıya kalınacağını hissetmesi üzerine ... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ni kurduğunu, şirket hisselerinin %40’nın emaneten davalı ...’in kontrolündeki kişilere devredildiğini, herhangi bir devir bedelinin ödenmediğini, hisse devirlerinin geçersizliği hususunda açılacak davaların sonuçlanmasının uzun yıllar alacağını, özel yasaların TMSF'ye tanıdığı yetkilerle konunun etkili ve çabuk şekilde çözümleneceğini, ... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ndeki %40 hissenin devrinin geçersiz sayılarak, bu hisseler bedelinin Fona olan borçlarından mahsup edilmek üzere, 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasını istediğini bildirmiş; TMSF Fon Kurulu kararıyla dava konusu hacizli şirket hisseleri için 5.000.000 Amerikan Doları'nın tahsil edilmesine ve bu tutarın en geç 31/01/2008 tarihine kadar ... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’den nakden ve peşin olarak alınmasına karar verilmiş, adı geçen şirketçe belirlenen bedelin ödenmesi üzerine hisselerin kaydındaki hacizler fek edilmiştir. ... ile ... tarafından TMSF'ye başvurularak ... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ndeki %40 hissesine sahip oldukları haklarına istinaden şirketten yapılacak tahsilatların Tekmar Grubu'nun kesin borç miktarı ve buna uygun ödeme tablosu belirlenene kadar bir depo hesabına alınarak muhafazası sonrasındaki belirlemelere göre borçlarına mahsup edilmesi istenmiştir.
Açıklandığı üzere dava konusu edilen 01/12/1997 tarihli belgede yer alan alacağını temlik eden ... ile ...’nun ... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ndeki toplam %40 oranındaki hissesi TMSF'ye olan borçlarına karşılık olmak üzere haczedilerek bedelleri şirket tarafından TMSF'ye ödenmiş, hisseler üzerindeki hacizler kaldırılmıştır. ... TMSF'ye olan borçlarının karşılığı olarak ... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ndeki dava konusu hisselerin bedellerinin TMSF tarafından tahsilini talep etmekle, belirlenen bedellerin şirket tarafından ödendiği nazara alındığında dava konusu 01/12/1997 tarihli belgede yer alan ve davalıya yüklenen istendiğinde hisselerin iadesi yükümlülüğünü yani belirtilen belgede yer alan garanti edilen edimin ifasını kendi eylem ve tutumlarıyla gerçekleştirilmesini engellemiş olmaktadır. Bu suretle, dava konusu emaneten devredildiği bildirilen ... Mermer Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'ndeki toplam %40 oranındaki hisse TMSF'ye başvuruları ile hisse sahiplerinin talebi doğrultusunda haczedilerek hisse bedelleri TMSF'ye ödenmekle temlik edenin hisselerin iadesini isteme hakkı ve dolayısıyla bu iade gerçekleşmezse 01/12/1997 tarihli belgede düzenlenen cezai şartın tahsilini isteme hakkı sona erdiğinden, dava konusu belgede geçen hisselerin iadesi taahhüdünü yerine getirmeyen davalıdan belirlenen cezai şart bedelinden TMSF'ye ödenen kısım düştükten sonra kalan kısmın tahsilinin istenemeyeceği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne hükmedilmesi doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin dava konusu cezai şartın tenkisinin gerektiğine ve icra inkar tazminatının tahsiline dair karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Direnme Kararı:
9. Bilecik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.2018 tarihli ve 2018/297 E., 2018/405 K. sayılı kararı ile; dava dışı ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından TMSF'ye yapılan 5.000.000USD ödemenin hisse bedeli olarak kabul edilebilmesi için hisselerin satışının ya da devrinin yapılmış olması gerektiği, oysa söz konusu hisseler üzerindeki hacizlerin kaldırılması ve şirkete atanan denetim ve yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilmesi karşılığında TMSF'ye 5.000.000USD ödeme yapıldığı ve hisselerin sahibinin değişmediği, kaldı ki; TMSF'ye ödeme yapan kişinin de hisselerin resmiyette sahibi görünen dava dışı ... değil ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. olduğu, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6762 sayılı TTK) 329. maddesi uyarınca iktisap yasağı nedeniyle ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kendi hisselerini zaten iktisap edemeyeceği, bu hâliyle ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından TMSF’ye yapılmış olan 5.000.000USD ödemenin hisselerin bedeli olarak kabulünün mümkün olmadığı, davalının ihtara rağmen taahhüdünü yerine getirmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı:
10. Bilecik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.05.2019 tarihli ve 2019/11-129 E., 2019/541 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda, davacı tarafından bozma sonrasında TMSF’nin 10.04.2018 tarihli yazısı dosyaya sunulmuş ve mahkemece bu yazıya atıf yapılarak direnme kararı verilmiştir. TMSF’nin 10.04.2018 tarihli yazısı daha önce dosya kapsamında bulunan TMSF’nin 27.12.2007 tarihli ve 2007/651 K. sayılı kararı ile aynı doğrultuda olsa da anılan yazıda ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. hisselerinin Fon tarafından herhangi gerçek veya tüzel kişiye satılmadığının açıkça belirtildiği, bu hususun ilk kararda yer almadığı ancak direnme kararının gerekçesinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, mahkemece, bozma sonrasında davacı vekilince dosyaya sunulan mütalaaların da incelendiği belirtilerek 6762 sayılı TTK’nın 329’uncu maddesinden ilk kararda bahsedilmediği hâlde direnme kararında bu maddeye yer verilerek ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin kendi hisselerini iktisap edemeyeceğinin belirtildiği ve yine ilk kararda dava konusu icra takibinin cezai şarta ilişkin olduğunun belirtildiği hâlde direnme kararında dava konusu icra takibinin sözleşmede kararlaştırılan tazminata ilişkin olduğuna yer verildiği görülmektedir.
Görüldüğü üzere mahkemece ilk kararın Özel Dairece bozulmasından sonra dosyaya giren TMSF’nin yazısı çerçevesinde ve ayrıca ilk kararda yer almayan gerekçelerle direnme kararı verilmesi direnme kararının gerekçesinin değiştirilmesi anlamına gelmektedir.
Bu nedenle, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı bu kararın gerçekte direnme olmayıp, ilk kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, davacı tarafından bozma sonrası dosyaya sunulan TMSF’nin 10.04.2018 tarihli yazısının dosya kapsamında daha önce bulunan TMSF’nin 27.12.2007 tarihli ve 2007/651 K. sayılı kararının tekrarı niteliğinde olduğu, mahkemece anılan yazıya atıf yapılarak karar verilmiş olmasının yeni hüküm niteliğinde olmadığı, ayrıca direnme kararında 6762 sayılı TTK’nın 329’uncu maddesinden bahsedilerek ilk karardaki gerekçenin güçlendirildiği ve ön sorunun bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir…” gerekçesiyle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
12. Hukuk Genel Kurulu kararı sonrasında Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.11.2019 tarihli ve 2019/4025 E., 2019/7000 K. sayılı kararı ile kararın bozulmasına karar verilmiş, bunun üzerine taraf vekilleri karar düzeltme isteminde bulunmuşlardır.
13. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.03.2021 tarihli ve 2020/1116 E., 2021/2777 K. sayılı kararı ile; “…1- Dava, alacağını davacıya temlik eden dava dışı ... ile davalı arasında düzenlenen 01.12.1997 tarihli sözleşmede kararlaştırılan cezai şarttan TMSF'ye ödenen bedelin düşülmesi ile bakiye kalan miktarın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İcra takibi ile talep edilen cezai şartın kaynağı, 01.12.1997 tarihli sözleşme başlıklı sadece ... tarafından imzalanan belgedir. Bu belgede davalı ..., ... A.Ş.'de ...'nun sahibi bulunduğu 200 adet, ...'nun sahibi bulunduğu 200 adet toplamda şirket sermayesinin %40'na tekabül eden hisselerin satışının gerçek bir devir olmadığını, hisselerin kendisinin emanet ve sorumluluğunda olduğunu, hisselerin iadesi talep edildiğinde iade edeceğini, bu taahhüdünü yerine getirmezse ...'na 20.000.000 USD ödeyeceğini taahhüt etmiştir.
Ancak, ... dava dilekçesindeki beyanlara göre, kendisinin de ortağı olduğu başka şirketlerdeki ortakların bankalarla olan ilişkilerinden kaygı duyduğunu ve gerçekleşecek olumsuzluğun kendisine de yansıyabileceğini düşünerek ... A.Ş.'deki hisselerini muvazalı olarak davalıya devrettiğini belirtmesine rağmen, evvela 18.01.2005 tarihinde TMSF'ye dilekçe vererek ... A.Ş'de iki ana ortak olduğunu, birinin kendisi diğerinin ... olduğunu, payını ...'e devrettiğini, ancak kendisine para ödenmediğini, bu işlemi Tekmar A.Ş.'nin kullandığı kredilerden doğan risklerin ... A.Ş.'ni etkilememesi için yaptıklarını bildirmiş; bilahare ise yine TMSF'ye verdiği 03.07.2006 tarihli dilekçesinde ... A.Ş. hisselerini yediemin olarak ...'e devrettiğini, hiçbir bedel almadığını bildirerek % 40 hisse devrinin geçersiz sayılmasını ve bu hisselerin bedelinin TMSF'ye olan borçlarından mahsup edilmek üzere 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasını talep etmiştir. Bunun üzerine, öncelikle TMSF'nin 18.10.2007 tarih ve 2007/522 sayılı kararı ile hisse devrinin geçersiz sayılmasına karar verilmiş; daha sonra ise 27.12.2007 tarih ve 2007/651 sayılı Fon Kurulu Kararına göre de Yetkin ve ...'na ait ... A.Ş.'deki hacizli hisselerin değeri 13.900.000 USD olarak belirlenmiş ise de, hacizli hisselerin azınlık hissesi olarak satışa çıkması nedeniyle rağbetin az olacağı, şirketin istihdam ettiği kişi sayısı nedeniyle itibarının zedelenmemesi ve değerini yitirmemesi ve ayrıca şirketin Bilecik'te olması nedeniyle hisse satışında zorluklarla karşılaşılabileceği hususları dikkate alınarak hacizli hisseye mukabil ortaklardan ...'den 5.000.000USD tahsil edilmesi ve bedelin nakden ve peşin olarak ödenmesi kaydı ile şirkete atanan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin görevlerinin sonlandırılmasına karar verilmiştir.
Bundan sonra ... ilk kez 18.01.2011 tarihinde davalıya ihtarname göndererek emanet verilen hisselerin iadesini istemiş, davalının iade etmemesi üzerine 21.06.2012 tarihli ihtarla da 01.12.1997 tarihli sözleşmede gösterilen cezai şart bedeli 20.000.000 USD'den TMSF'ye ödenenen 5.000.000 USD düşüldükten sonra kalan 15.000.000 USD'nin 10 gün içinde ödenmesi ihtar edilmiş ve ödenmemesi üzerine de ... tarafından 05.12.2012 tarihinde yapılan temlike istinaden dava konusu olan icra takibi alacağın dayanağı cezai şart olarak gösterilmek suretiyle davacı tarafından başlatılmıştır.
Davacı, her ne kadar davalı tarafından 01.12.1997 tarihinde düzenlenen belgeye dayalı olarak bu belgede belirlenen cezai şart alacağından TMSF'ye ödenen miktarı düşerek bakiyesini talep etmekte ise de davacının öncelikle TBK'nın 179/1 maddesi gereğince edimin ifa edilmemesi suretiyle sözleşmeye aykırılığın gerçekleştiğini, davalının sözleşmeyi ihlal ettiğini ispatlaması gerekir. ..., TMSF'ye yazdığı dilekçelerinde kayden görünmese de ... A.Ş.'nin %40 hissesinin aslında kendisine ait olduğunu, Tekmar A.Ş.'nin kredi borçları nedeniyle riski görerek emaneten davalıya devrettiğini ve devrin geçersiz kabul edilerek hisse bedellerinin borcuna mahsup edilmesini talep ettiğinden ve bundan sonra TMSF tarafından öncelikle hisse devri geçersiz sayılarak hisseler haczedilip bilahare 5.000.000 USD ödenmesi sonucunda haczin kaldırılmasına karar verildiğinden, 01.12.1997 tarihli belgeye göre "hisselerin istenildiği an geri verilmesi" şeklinde davalıya yüklenen edimin ifasını, ... kendi eylem ve tutumları ile engellemiş bulunmaktadır. Sözleşmeyi ihlal eden davalı olmayıp, edimin yerine getirilmesini alacağı davacıya temlik eden ... kendi hal ve davranışları ile engellemiş olduğundan cezai şartı talep etmesi mümkün değildir.
Bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekmekle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemiz bozma ilamının kaldırılarak, kararın açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir…” gerekçesi ile karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Direnme Kararı:
14. Bilecik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.09.2021 tarihli ve 2021/171 E., 2021/330 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; hisse devrinin söz konusu olmadığı, 27.12.2007 tarihli TMSF Kararı'nda hacizli hisselerin bedelinin 13.900.000USD olduğu, ancak 5.000.000USD karşılığında hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği, buna göre ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılan ödemenin hacizlerin kaldırılması için yapıldığı, dava dışı ...’nun hisse devrini imkânsız hâle getirmediğinden cezai şartın talep edilebileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 01.12.1997 tarihli taahhütnameye konu olan ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki toplam %40 oranındaki hissenin bedelinin TMSF’ye olan borçlarından mahsup edilmesinin temlik eden ... tarafından talep edilmesi ve ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından TMSF’ye 5.000.000USD ödenmesi karşısında temlik eden ...’nun hisselerin iadesini isteme hakkının bulunup bulunmadığı ve buradan varılacak sonuca göre 01.12.1997 tarihli taahhütnamede düzenlenen tazminatın tahsilinin talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
17. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
18. Günümüzde mevcut borç ilişkilerinin çeşitliliği karşısında, taraflarca tesis edilen hukukî ilişkilerdeki “güven” ihtiyacı nedeniyle garanti sözleşmeleri, bu ihtiyacı temin bağlamında önem arz eden bir hukukî kurum olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Garanti sözleşmeleri en geniş anlamıyla, bir kimsenin başkasının karşısında bulunduğu tehlikeyi kendi üzerine almasını öngören bütün sözleşme ve anlaşmalar için kullanılmaktadır (Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri C. II, İstanbul 2010, s. 684). Bu teminat; taşınır, taşınmaz, alacak veya işletme üzerinde rehin tesisi suretiyle aynî veya başlıca kefalet, birlikte borç üstlenme, sigorta sözleşmesi ve garanti sözleşmesi gibi görünümlerle karşımıza çıkan şahsî teminat mahiyeti taşıyabilir.
19. Şahsî teminat sağlayan garanti sözleşmeleri, garanti alanın belli bir davranışa girişmesinden (yöneltici, saf garanti sözleşmesi) veya kendisi ile borç ilişkisine giriştiği bir üçüncü kişinin edimini yerine getirmemesinden (teminatı amaçlayan garanti sözleşmesi) doğan zarar tehlikesini, garanti verenin bağımsız bir taahhütle kısmen veya tamamen üzerine aldığı sözleşme olarak tanımlanabilir (Tandoğan, s. 809).
20. Garanti sözleşmeleri mevzuatımızda bağımsız bir tanıma sahip olmamakla birlikte 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 128. maddesinde garanti sözleşmelerinin bir alt türü olarak nitelendirilebilecek “üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmeleri” düzenlenmiştir. Bu tür sözleşmelere dair benzer bir hüküm de BK’nın 110. maddesinde “başkasının fiilini taahhüt” başlığı altında düzenlenmiştir.
21. Türk Borçlar Kanunu’nun 128 maddesi; “Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
Belirli bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği kararlaştırılabilir.” şeklinde olup anılan hükümle üçüncü kişinin fiilini taahhüt/üstlenme müessesesi düzenleme altına alınmıştır (BK m. 110). Buna göre TBK’nın 128. maddesinde üçüncü kişinin fiilini üstlenme, bir kimsenin diğer kimseye üçüncü kişinin herhangi bir fiilini yahut edimini taahhüt ederek bu fiilin gerçekleşmemesi hâlinde uğranılan zararı gidermeyi üstlenmesi olarak ele alınmıştır.
22. Bu sözleşmelerde sözleşmenin tarafları üçüncü kişinin fiilini üstlenen/taahhüt eden ile lehine taahhütte bulunulan olup fiili üstlenilen/taahhüt edilen üçüncü kişi sözleşmenin tarafı değildir. Burada üçüncü kişinin fiilini üstlenen/taahhüt eden (garanti veren), bu yöndeki iradesini üçüncü kişinin temsilcisi sıfatıyla değil kendi nam ve hesabına yapmakta, başkasının fiilini kendi adına üstlenerek fiilin gerçekleşmemesi hâlinde oluşacak olan zarardan kaynaklanan sorumluluğu üzerine almaktadır. Bu sebeple fiili üstlenilen/taahhüt edilen üçüncü kişi sözleşmenin tarafı olmayıp sözleşmenin hukukî sonuçlarından üçüncü kişi değil, sözleşmelerin nisbîliği ilkesi gereği onun fiilini üstlenen/taahhüt eden sorumlu olur. Dolayısıyla üçüncü kişinin fiilini üstlenme/taahhüt niteliğindeki bir sözleşmenin bağlayıcılığı, fiili taahhüt edilen kişinin belirli bir yönde davranmayla yükümlü olmasına bağlı değildir. Bu anlamda fiili üstlenilen/taahhüt edilen üçüncü kişinin sözleşme alacaklısına (lehine taahhütte bulunulana) hiçbir borcu olmasa yahut edimi geçersiz bir borç ilişkisinden kaynaklansa dahi taahhüt edilen fiilin ifa edilmemesi hâlinde ortaya çıkacak olan zarardan yine üçüncü kişinin fiilini üstlenen/taahhüt eden sorumlu olur.
23. Türk Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi kapsamında tesis edilen sözleşmelerin geçerliliği kapsamında öncelikle üçüncü kişinin fiilini üstlenenin/taahhüt edenin fiil ehliyetini haiz olması gerekir. Öte yandan üçüncü kişinin fiili bakımından lehine taahhütte bulunulan kişinin ise temyiz kudretine sahip olması yeterli olup ayrıca fiil ehliyetinin varlığı kural olarak aranmaz. Fiili üstlenilen/taahhüt edilen üçüncü kişinin ise; üstlenilen/taahhüt edilen fiilini yerine getirebilecek durumda olması beklenir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, C. I, Ankara 2012, s. 853).
24. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme/taahhüt sözleşmeleri ayrıca, tüm sözleşmeler bakımından varlığı aranan genel geçerlilik koşullarına tabi olup bu şartların mevcudiyeti, üçüncü kişinin fiilini üstlenen/taahhüt eden ile lehine taahhütte bulunulan arasındaki hukukî ilişkide aranır. Öte yandan önemle belirtilmelidir ki; üstlenilen/taahhüt edilen üçüncü kişi fiilinin hukuka, ahlâka ve emredici hükümlere aykırı olmaması gerekir. Böyle bir fiilin üstlenilmesi/taahhüt edilmesi hâlinde sözleşme, TBK’nın 27. maddesi gereği hükümsüzlük yaptırımına tabidir (Uygur, s. 853). Buna ek olarak fiili taahhüt edilen üçüncü kişinin belirli bir şahıs olmasına gerek bulunmamakta olup edime konu olabilecek her şey, üçüncü kişinin fiilini taahhüt sözleşmesine konu olabilir. Bu kapsamda üstlenilen/taahhüt edilen fiil müspet nitelikte olabileceği gibi belirli bir fiili yapmama şeklinde ortaya çıkabilecek tarzda bir menfi nitelikte de olabilir.
25. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme/taahhüt sözleşmesinin geçerliliği herhangi bir şekil şartına bağlı olmamakla birlikte yazılı şekil, tazmin borcunun kapsamını ispat yönünden önem taşır. Ayrıca sözleşme serbestîsi ilkesinin doğal sonucu olarak taraflar, sözleşme ile hangi zarar kalemlerinin, hangi miktarlarda tazminat kapsamına dâhil olacağını, genel emredici hükümler çerçevesinde serbestçe kararlaştırabilirler. Böyle bir sözleşmenin varlığı hâlinde talep hakkı, şartları oluştuğu takdirde, ahde vefa ilkesi gereğince tarafların sözleşmeye koydukları sınır ile belirlenir. Bununla birlikte üçüncü kişinin edimi için verilen garantiden dolayı talep edilebilecek tazminata sınırlandırma yapılmamış olması, sözleşmenin geçerliliğine etkili değildir.
26. Sözleşmede ödenecek tazminata dair belirlemenin yapılmamış olması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince üstlenen/taahhüt edenin sorumluluğunun sınırsız olacağı şeklinde yorumlanamaz. Gerçekten bir sözleşmenin geçerli olması için, onun taraflara yüklediği hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde açık, başka bir deyimle yeteri kadar belirli olmalıdır. Bu itibarla, limit gösterme şartı bulunmamakla birlikte üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesinde hangi fiilin üstlenildiğinin/taahhüt edildiğinin belli olması ya da garanti edilen fiilin boyutlarının tereddüt yaratmayacak biçimde belirlenebilir nitelikte bulunması gerekir. Bu nedenle sözleşme düzenlendiği anda garanti edilen edimin sınırlarının açıkça belirlenmemiş olması ya da bunu belirlemeye yarayan koşul ve açıklamaların sözleşmede yer almaması hâlinde garanti edenin sorumluluğundan söz edilemez.
27. Belirtilen bu hususlar yanında, üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesinde, üstlenilen/taahhüt edilen fiilin gerçekleşmemesi hâlinde ödenecek olan tazminat miktarının taraflarca, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde belirlenmesi de mümkündür. Götürü tazminat olarak adlandırılan bu tür tazminat, asıl borcun ihlâl edilmesi hâlinde tazmin edilmesi gereken zarar miktarının önceden ve götürü olarak kararlaştırılmasını ifade eder. Götürü tazminatın belirlenmesiyle taraflarca, zararın tazmini anlamında ispat yükünden kurtularak sözleşmede hukukî güvenliği tesis amaçlanır. Götürü tazminatın belirlenmesi ile üçüncü kişinin fiilinin ifa edilmemesi hâlinde meydana gelen zararın tazmininde, borçlunun sorumluluğunun belirlenmesi yanında ayrıca borçlunun sorumluluğunun sınırlandırılması da söz konusu olur.
28. Türk Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi kapsamındaki üçüncü kişinin fiilini üstlenmede/taahhütte borçlu (garanti veren), diğer bir şahsın edimini onun mümessili sıfatıyla hareket etmeksizin kendi adına ve hesabına yaptığı bir sözleşme ile taahhüt etmektedir. Bu taahhütle yükümlülük altına giren kimse kendi fiilini taahhüt edecek yerde üçüncü kişinin fiilini taahhüt etmekte ve bu taahhüt ifa edilmediğinde, yani üçüncü kişi tarafından fiil yerine getirilmediğinde meydana gelen zararı ödemek zorunda kalmaktadır (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2006, s. 1107). Bu itibarla borçlunun sorumluluğu, başka bir borcun varlığına, geçerliliğine ve dava yahut takip edilebilir olmasına bağlı değildir. Bu kapsamda alacaklı ve borçlu arasındaki garanti ilişkisinin fiili taahhüt edilen üçüncü kişi ile lehine taahhütte bulunulan arasındaki hukukî ilişki ile arasında aslilik-fer’îlik ilişkisi bulunmamaktadır. Taahhüt edilen fiil ifa edilmezse doğacak zarardan, fiili taahhüt edilen üçüncü kişi değil, onun fiilini taahhüt eden/üstlenen borçlu sorumlu olacaktır.
29. Üçüncü kişinin edimini üstlenme/taahhüt sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bu kapsamda lehine taahhütte bulunulanın, borçlu tarafından kendisinin yöneltilmek istenildiği davranışta veya girişimde bulunmak hususunda ona karşı bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ayrıca lehine taahhütte bulunulan, taahhüt edilen fiilin gerçekleşmesini kusuru ile engelleyecek olsa dahi fiili üstlenene/taahhüt edene karşı sözleşme kapsamında bir yükümlülüğü yahut tazminat sorumluluğu doğmaz. Böyle bir durumda lehine taahhütte bulunulan ancak tazminat isteme hakkını kaybeder.
30. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; alacağını davacıya temlik eden dava dışı ... ile dava dışı ...’na ait dava dışı ... Mermer San. ve Tic. A.Ş. nezdindeki toplamda 400 adet hissenin aynı kişilerce devredildiği, buna ilişkin olarak 01.12.1997 tarihli “Sözleşme” başlıklı taahhütname ile anılan hisselerin devrinin gerçek bir devir olmadığının, bu hisselerin kendisinin sorumluluğunda olduğunun, hisselerin iadesinin her zaman talep edilebileceğinin, istenildiğinde bu hisseler ve şirketin sermaye artışı yapmaları hâlinde bu artışla ulaşılan yeni hisse oranları ile şirkete kaydının sağlanacağının, hisselerin iade edilmemesi hâlinde ise hiçbir itirazda bulunulmaksızın 20.000.000USD’nin ödeneceğinin davalı tarafından dava dışı temlik eden ...’na taahhüt edildiği anlaşılmaktadır.
31. Dava konusu hisselere ilişkin olarak temlik eden dava dışı ... tarafından TMSF’ye sunulan 18.01.2005, 03.07.2006 ve 15.01.2008 tarihli dilekçelerde yukarıda bahsi geçen hisse devirlerinin gerçek bir devir olmadıkları, ... Mermer San. ve Tic. A.Ş.’nin finansal risklerden etkilenmemesi amacıyla hisselerin emaneten davalıya devredildiği, karşılığında bir bedelin alınmadığı, hisselerin gerçekte kendisine ait olduklarını beyanla anılan hisse devirlerinin geçersiz sayılarak hisse bedellerinin TMSF’ye olan borçlarından mahsup edilip 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un uygulanması talep edilmiştir. Bu talep üzerine TMSF tarafından alınan 27.12.2007 tarihli karar ile; o tarihte dava dışı ... adına kayıtlı ve TMSF lehine hacizli olan ... Mermer San. ve Tic. A.Ş.’nin %36,4 oranındaki hissesi için 5.000.000USD’nin ... Mermer San. ve Tic. A.Ş.’den 31.01.2018 tarihine kadar tahsil edilmesine, ödemenin yapılmasını müteakiben TMSF tarafından aynı şirkete atanan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin görevlerinin sonlandırılmasına, hisseler üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiş ve ... Mermer San. ve Tic. A.Ş. tarafından TMSF’ye yapılan ödemeler sonrasında hisseler üzerindeki hacizler kaldırılıp TMSF tarafından görevlendirilen yönetim ve denetim kurulu üyelerinin görevleri sonlandırılmıştır.
32. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna yapılan ödeme sonrasında ise temlik eden dava dışı ... tarafından 18.01.2011 tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek emanet verilen hisselerin iadesi istenilmiş, hisselerin iade edilmemesi üzerine 21.06.2012 tarihli ihtarla da 01.12.1997 tarihli sözleşmede gösterilen bedel olan 20.000.000USD'den TMSF'ye ödenenen 5.000.000USD mahsup edildikten sonra kalan 15.000.000USD'nin on gün içinde ödenmesi ihtar edilmiş ve ödenmemesi üzerine de dava dışı ... tarafından 05.12.2012 tarihinde yapılan temlike istinaden davalı aleyhine dava konusu olan icra takibi yapılmıştır.
33. Uyuşmazlık kapsamında öncelikle üzerinde durulması gereken husus; davalı tarafından imza altına alınan 01.12.1997 tarihli “Sözleşme” başlıklı taahhütname ve içeriğinin hukukî niteliğidir. Bu çerçevede anılan belge ile dava dışı temlik eden ...’na ve ...’na, devrettikleri dava dışı ... Mermer San. ve Tic. A.Ş. hisselerinin, istedikleri tarihte iadesine dair hisseleri elinde bulunduran üçüncü kişilerin fiili, bu kişilerden bağımsız olarak ve asli bir yükümlülük ile davalı tarafından kendi nam ve hesabına taahhüt edilmiş olup, hisselerin iade edilmemesi hâlinde de ortaya çıkacak olan zarara ilişkin olarak önceden belirlenmiş olan 20.000.000USD tazminatın temlik eden dava dışı ...’na ödeneceği davalı tarafından taahhüt edilmiş/üstlenilmiştir. Buradan hareketle 01.12.1997 tarihli belge ile temlik eden dava dışı ... ile davalı dışında hisselerin adına kayıtlı olduğu üçüncü bir kişinin fiili, davalı tarafından kendi nam ve hesabına üstlenilmiş ve bu fiilin gerçekleşmemesi hâlinde ortaya çıkacak olan zararın giderileceği yükümlenilmiştir. Bu hâlde davalı tarafından imzalanan 01.12.1997 tarihli “Sözleşme” başlıklı belgenin hukukî niteliği itibariyle TBK’nın 128. maddesinde (BK m. 110) düzenlenen ve tek tarafa borç yükleyen “üçüncü kişinin fiilini üstlenme/taahhüt” niteliğinde bir belge olduğu sahip olduğu özellikler itibariyle her türlü duraksamadan uzak olup alacağı temlik alan davacı ile davalı arasındaki hukukî ilişki, TBK’nın 128. maddesi (BK m. 110) bağlamında ele alınmalıdır.
34. Her ne kadar Özel Dairece, temlik eden dava dışı ...’nun TMSF'ye yazdığı dilekçelerinde; kayden görünmese de ... Mermer San. ve Tic A.Ş.'nin %40 hissesinin aslında kendisine ait olduğunu, davacının kredi borçları nedeniyle riski görerek emaneten davalıya devrettiğini ve devrin geçersiz kabul edilerek hisse bedellerinin borcuna mahsup edilmesini talep ettiğinden ve TMSF tarafından öncelikle hisse devri geçersiz sayılarak hisseler haczedilip bilahare 5.000.000USD ödenmesi sonucunda haczin kaldırılmasına karar verildiğinden, 01.12.1997 tarihli belgeye göre "hisselerin istenildiği an geri verilmesi" şeklinde davalıya yüklenen edimin ifasının, dava dışı temlik eden ...’nun eylem ve tutumları ile engellendiği, sözleşmeyi davalı ihlâl etmediğinden sözleşmede 01.12.1997 tarihli bedelin talep edilemeyeceği belirtilmiş ise de; Fon Kurulu’nun 27.12.2007 tarihli ve 2007/651 sayılı kararı uyarınca dava konusu şirket hisseleri üzerine TMSF tarafından konulan haczin kaldırılması için ifa edilen ödemenin dava dışı ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapıldığı, yapılan ödeme esnasında dava konusu şirket hisselerinin devrinin söz konusu olmadığı ve hisse maliklerinin değişmediği sabittir. Başka bir anlatımla 01.12.1997 tarihli taahhütnameye konu olan ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki toplam %40 oranındaki hissenin bedelinin TMSF’ye olan borçlarından mahsup edilmesinin temlik eden dava dışı ... tarafından talep edilmesi, ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından TMSF’ye 5.000.000USD ödenmesi ve hisseler üzerindeki hacizlerin fekki sonrasında bahse konu hisselerin mevcut durumunda herhangi bir değişim söz konusu olmadığı gibi 01.12.1997 tarihli taahhütnamede belirtildiği şekilde iade imkânı ortadan kalkmamıştır. Bu nedenle 01.12.1997 tarihli taahhütnamedeki "hisselerin istenildiği an geri verilmesi" şeklinde davalıya yüklenen edimin ifasının, dava dışı temlik eden ...’nun eylem ve tutumları ile engellendiği ve bu nedenle sözleşmede belirlenen tazminatı talep hakkının ortadan kalktığı söylenemez.
35. Buradan hareketle 01.12.1997 tarihli taahhütnamedeki "hisselerin istenildiği an geri verilmesi" şeklinde ifade edilen üçüncü kişilerin fiilinin ifası imkân dâhilinde olup talep hâlinde belirtilen ifanın gerçekleşmemesi hâlinde davalının, taahhütnamede önceden ve götürü olarak belirlenen 20.000.000USD tutarındaki tazminatı ödemekle yükümlü olacağı her türlü duraksamadan uzaktır. Temlik eden dava dışı ... tarafından, ... Mermer Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından TMSF’ye yapılan ödeme sonrasında aynı şirketin emaneten devredilen dava konusu hisselerinin iadesinin talep edilmiş olmasına rağmen anılan hisselerin iade edilmemesi sebebiyle, hisselerin maliki olan üçüncü kişilerin bu fiillerini TBK’nın 128. maddesi (BK m. 110) kapsamında ve 01.12.1997 tarihli taahhütnameyle üstlenen/taahhüt eden davalıdan, taahhüt edilen fiilin ifa edilmemesi nedeniyle aynı taahhütnamede götürü olarak belirlenen tazminatın, bu alacağı dava dışı ...’ndan temlik alan davacı tarafından tahsili talep edilebilir.
36. Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.
37. Ne var ki, Özel Dairece davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının (alacağın ve icra inkâr tazminatının miktarına yönelik) incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun olduğundan davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.