"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1250 E., 2021/1932 K.
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı-karşı davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı dava dilekçesinde; eşi ile 2006 yılında evlendiklerini, bu evlilikten... isimli ortak çocuklarının olduğunu, bu çocuğa kendi annesi ile babasının baktığını, evliliklerinin ilk yıllarının mutlu bir şekilde geçtiğini, daha sonra kadının asabi mizaçlı bir hâl aldığını ve olur olmaz şeyleri bahane ederek evde huzursuzluklar çıkardığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, ortak çocukla ilgilenmediğini, temizlik yapmadığını, davalı ile ruhen ve bedenen anlaşamadıklarını ileri sürerek boşanmalarına ve çocuğun velayetinin tarafına verilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP VE KARŞI DAVA
Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; tarafların görücü usulüyle evlendiklerini, erkek eşin sürekli olarak bir işte çalışmadığını, sorumsuz davranışlar sergilediğini, başka kadınlarla samimi şekilde mesajlaştığını, kendisinin bu durumun düzeleceğini düşünerek sabrettiğini, ortak çocuk doğduktan sonra da eşinin ilgisizliğinin devam ettiğini, son olarak kendisini daha sonra yanına alacağını belirtip çalışmak için yurt dışına gideceğini söyleyerek ortak konuttan ayrıldığını, ancak bir daha kendisine ulaşılamadığını, en son ortak konutun eşyalarının başkalarına satıldığını ve evin boşaltıldığını öğrendiğini belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin babaya verilmesine, kadın eş yararına aylık 500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 50.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİNİN BİRİNCİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.10.2017 tarihli ve 2016/316 Esas, 2017/191 Karar sayılı kararıyla; boşanmaya sebep olan olaylarda kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanamadığı, buna karşılık 05.04.2017 tarihli duruşmada erkeğin eşin boşanma davası devam ederken eşini bir kez aldattığını ifade ettiği, hâl böyle olunca erkek eşin evlilik birliği devam ettiği sürece riayet etmesi gerekirken sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, gerçekleşen olaylara göre erkek eşin tam kusurlu, kadın eşin ise kusursuz olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin babaya verilmesine, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında erkek eşin kusurlu olduğu dikkate alınarak kadın eş yararına aylık 200,00 TL yoksulluk nafakasına, 5.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.10.2018 tarihli 2018/329 Esas, 2018/1323 Karar sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispat edilemediği, bu nedenlerle kadının karşı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı ise de, karşı davada verilen boşanma kararı istinaf konusu edilmediğinden bu durumun eleştirilmekle yetinildiği, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin daha fazla kusurlu olduğu ispat edilememesine rağmen kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu mahkemece tarafların tespit olunan ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek kadın yararına belirlenen aylık 200,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası makul olup belirlenen bu nafakanın fahiş olduğuna yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı-karşı davalı erkek eşin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekilince temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...1- Davalı- karşı davacı kadının tedbir ve yoksulluk nafakasının miktarına yönelik istinaf başvurusu bulunmaması nedeniyle, buna yönelik itirazlarının incelenmesi mümkün olmadığından temyiz dilekçesinin bu yönden reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalı- karşı davacı kadının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a) İlk derece mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle kusurlu olduğu, davalı-karşı davacı kadının ise kusurunun bulunmadığı kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş, istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, davacı-karşı davalı erkeğin iddia edilen kusurlu davranışlarının ispatlanamadığı gerekçesiyle erkeğe kusur yüklenemeyeceği, her iki tarafın kusurunun bulunmadığı kabul edilmiştir. Hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-karşı davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekirken yazılı şekilde kusursuz olarak kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
b) Yukarıda (a) bendinde açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-karşı davalı erkek tam kusurludur. Gerçekleşen bu durum karşısında, kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davalı-karşı davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde bu isteklerin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 14.10.2020 tarihli ve 2019/176 Esas, 2020/88 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak kadın eşin, erkeğin evlilik birliğinin sorumluluklarından kaçındığı ve huzursuzluk çıkardığı iddialarını ispat edemediği, tanıkların taraflar arasında yaşanan olaylarda bilgi sahibi olmadıklarını beyan ettikleri, kadın eşin ise eşinin daha kusurlu olduğu hususunda haklılığını ispata elverişli somut deliller ileri sürdüğü, erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğine dair mesajlar ve fotoğraflar sunduğu, davacı erkeğin ...isimli bir kadınla evlilik birliği devam ederken görüşmeler yaptığı, samimi fotoğraflar çekildiği, bütün bu açıklamalar doğrultusunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren tarafın erkek eş olduğu gerekçesiyle karşı asıl davanın reddine, karşı davanın ise kabulüne karar verilmiş, kadın eş yararına verilen 200,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 15.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminata karar verilmiştir.
C. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Dairenin 25.10.2018 tarihli ve 2018/329 Esas, 2018/1323 Karar sayılı kararı ile “davacı-karşı davalı erkek vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile davalı-karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat talebinin reddine, davacı-karşı davalı erkeğin sair, istinaf itirazlarının esastan reddine" hükmedildiği, bu kararın kadın vekili tarafından kusur belirlemesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi, tedbir ve yoksulluk nafakasının miktarı yönünden temyiz edildiği, yapılan temyiz incelemesi neticesinde; Özel Dairece kararın bozulduğu, bozma kararı sonrası dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekirken sehven ilk derece mahkemesine gönderildiği, görevsiz olan ilk derece mahkemesince yeniden yargılama yapılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm tesis edildiği, görevsiz mahkemece bozma ilâmından sonra yapılan işlem ve alınan kararların yok hükmünde olduğu, bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-karşı davacı vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı erkek eşin tam kusurlu olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı kadın eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 174/1-2 nci maddesi gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166 ve 174 üncü maddeleri.
2. Değerlendirme
1.Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. Türk Medeni Kanunu'nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin 1 ve 2 nci fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
3.Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıda anılan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
4. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
5. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi-manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.
6. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174 üncü maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
7. Maddi tazminat, kişinin mal varlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
8. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 nci maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2 nci maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
9. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 26.10.2006 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten... isimli ortak bir çocuklarının bulunduğu, kadın eş vekilinin verdiği cevap ve karşı dava dilekçesinde, eşinin başka kadınlarla samimi şekilde mesajlaştığını ileri sürdüğü, kadın eşin dosyaya sunduğu fotoğraflar, video kaydı ve mesajlardan erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu, ayrıca erkek eşin dava devam ederken eşini bir kez aldattığını duruşmada beyan ettiği, boşanmaya sebep olan olaylarda güven sarsıcı davranışları sabit olan erkek eşin tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, erkek eşin iddia edilen kusurlu davranışlarının ispatlanmadığı gerekçesiyle her iki tarafın kusurunun bulunmadığının kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.
10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen aldatma eylemlerinin erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, kadın eşin erkeğin güven sarsıcı davranışlarını ispatlayamadığı, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların kusursuz olduklarını benimseyen direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
11. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,03.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.