Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/135 E. 2022/611 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekâlet sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin davada, taşınmaz satışını vekâleten gerçekleştiren davalı yönünden sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin bozma kararından sonra yeni delil ve gerekçelere dayanarak verdiği karar, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, Hukuk Genel Kurulu dosyayı temyiz incelemesi için Özel Daireye göndermiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın husumet (sıfat yokluğu) nedeniyle reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; yöneticisi yabancı uyruklu olan müvekkili şirketin Türkiye’de daha güvenilir şekilde yatırım yapabilmek için taşınmaz satışı konusunda davalıya verdiği vekâletle müvekkiline ait üç taşınmazın satıldığını ancak satış bedelinin vekil tarafından ödenmediğini, bu alacağın tahsili yönünde davalı hakkında başlattıkları icra takibine davalının haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı; kendisinin Av. ... isimli kişi yanında çalışan bir avukat olduğunu, gerçek vekâlet ilişkisinin davacı ile ... arasında olduğunu, davacı şirketin tüm hukukî işlemlerinde olduğu gibi davaya konu taşınmaz satışında da bu kişiden danışmanlık ve avukatlık hizmeti aldığını, vekil olarak kendisinin dâhil olduğu satışa ilişkin bedelin devir sonrasında ... isimli kişi tarafından 04.10.2010 düzenleme, 11.10.2010 vade tarihli senede istinaden ...’e ödendiğini, satış bedelinin emanet hesabında olduğunu, davanın ...’e ihbar edilmesi gerektiğini, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.07.2015 tarihli, 2011/617 E., 2015/460 K. sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazlar davacıya vekâleten davalı tarafından üçüncü kişilere satılmış ise de, şirketin vekilliğinin Av. ... tarafından yürütüldüğü, bu çerçevede davacı şirket yetkilisi ile ... arasında yapılan görüşme içeriklerine göre tüm işlemlerin ... ile yapıldığı, satış bedelinin bu kişide olduğu hususunun davacı tarafından bilindiği, satış bedelinin hiçbir zaman davalının uhdesine girmediği, bu nedenle davalının taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davanın husumet (sıfat yokluğu) nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 04.12.2017 tarihli ve 2017/9295 E., 2017/11866 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, davalı ile yapılan vekalet sözleşmesine dayalı olarak kendisine ait taşınmazların davalı tarafından satışı nedeniyle doğan alacağın tahsili istemiyle başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali talebinde bulunmuş olup, dava hukuki niteliği bakımından sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 392. maddesine dayanan vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. BK'nun 392. maddesi, vekilin vekaleti ifa için veya ifa dolayısıyla aldığı şeyleri derhal müvekkile verme borcu ile borç para borcu ise zamanında yerine getirilmemesi yüzünden faiz ödeme borcunu düzenlemiştir. Geniş anlamda hesap verme yükümlülüğünün diğer bir görüntüsü de vekilin vekaleti dolayısıyla üçüncü kişilerden müvekkil nam ve hesabına para tahsil ettiği hallerde söz konusu olur. Vekil, müvekkilden veya üçüncü kişilerden aldığı değerler ve kendi ücret, masraf ve tazminat alacakları hakkında hesap vermek zorunluluğundadır. Hesap verme borcu hukuksal nitelikçe bir yapma borcudur.

Somut uyuşmazlık itibariyle, davalı vekilin davacıya ait taşınmazları vekil sıfatı ile 04.10.2010 tarihinde dava dışı şahıslara sattığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasında vekalet ilişkisi olup davalı resmi senette satış bedelini aldığını belirtmiştir. Davalı bu bedeli davacıya ödediğini ispatlamak zorundadır. Bu nedenle dava dışı 3. kişinin sunduğu belgelerin dikkate alınması doğru değildir. Mahkemece, az yukarıda açıklanan yasa maddesi gözetilerek işin esası incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın husumet nedeniyle reddine dair hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 26.03.2021 tarihli ve 2019/767 E., 2021/432 K. sayılı kararı ile; ilk karar gerekçesinin yanında, vekâleten yapılan satış bedelinin ihbar olunan Av. ...’e ait bir hesapta bekletildiği, bu arada ... ile davacı arasındaki vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan ihtilâfın ceza yargılamasına konu olduğu ve davacı şirket yetkilisi Gunther L.J Vınck’in iftira suçundan hüküm giydiği ve bu kararın kesinleştiği, davanın ...’in avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan hapis/takas/mahsup savunma ve hakkını bertaraf etmek maksadı ile çalışan konumunda bulunan avukata karşı açıldığı belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; vekâlet sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkin davada, taşınmaz satışını vekâleten gerçekleştiren davalı yönünden dosya kapsamı itibariyle sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

13. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için; mahkeme, bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile HMK’ya eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).

14. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.

15. Somut olayda; Mahkemece davacıyla gerçek vekâlet ilişkisinin davalının yanında çalıştığı avukat (ihbar olunan ...) arasında olduğu, satış bedelinin de alıcı tarafından bu kişiye ödendiği, bu nedenle davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın sıfat (pasif husumet) yokluğundan reddine karar verilmiş, Özel Dairece satışın taraflar arasındaki vekâlet ilişkisi çerçevesinde yapıldığı, davalının bu sözleşmeden doğan hesap verme ve aldığını iade borcunun devam ettiği, üçüncü kişilerin sunduğu belgelerin dikkate alınamayacağı gerekçesiyle karar bozulmuştur. Ne var ki bozma kararı sonrası Mahkeme, ihbar olunan ...’e ait banka hesap kayıtları ile davacının ...’e karşı işlediği iftira suçundan mahkûmiyet cezası aldığı ceza yargılamasıyla ilgili evrakı dosya içerisine almış, ilk karar gerekçesinin yanında bu delillere de dayanarak direnme adı altındaki kararı tesis etmiştir. Bu hâlde kararın Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni belge ve gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu açıktır.

16. Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle, Hukuk Genel Kurulu kararının mahkemesince taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.