"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Marmaris Kadastro Mahkemesince davacılar ... ve ... tarafından açılan davaların kabulüne, davacılar ... ve ... tarafından açılan davanın kısmen kabulüne, diğer davacıların davalarının reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ...ve arkadaşları vekili ile davalı Hazine ve davalı ... İdaresi vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar ... ve arkadaşları vekili ile davalı Hazine ve davalı ... İdaresi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi:
4. Davacılar ...ve arkadaşları vekili Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 24.05.1995 harç tarihli dava dilekçesinde; davalı ...’un senetsizden açtığı tescil davası neticesinde Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.1976 tarihli ve 1976/9 E., 1976/256 K. sayılı kararı ile Tapu Müdürlüğünün cilt no 40, sayfa 97, sıra 16; cilt no 40, sayfa 97, sıra 17 ve cilt no 40, sayfa 98, sıra 18’de kayıtlı mükerrer tapu kayıtlarını aldığını, anılan taşınmazların müvekkilleri ve murislerine ait 21.7.1969 tarihli ve 63, 64 sıra ve 7.2.1962 tarih, 1-4 sıra ve Eylül 1340 tarihli ve 3 sıra numaralı kadim ve sahih tapu kayıtları ile geldi kayıtları kapsamı içerisinde kaldığını, davalının mükerrer tapu kaydı alarak malik gözüktüğü bu taşınmazları parça parça sattığını, satın alanların mağdur olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile müdahalenin men’ine karar verilmesini istemiştir.
5. Asli müdahiller ... ve ... vekili 09.08.1995 tarihli dilekçesinde; ...nin murisleri Müfide, Bedriye ve ....nin vekili .... tarafından Gelibolu maa Söğüt ve Ergöz çiftliklerinin tamamının dava dışı ...’a satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını, ... tarafından da değişik tarihlerde müvekkillerine satışlar yapıldığını, eldeki davanın kendilerine satılan taşınmazlarla ilgili olduğunu ileri sürerek davacılar yanında asli müdahil olmalarına ve mirasçı...adına tescil edilecek payın müvekkilleri... ve ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
6. Asli müdahil ... vekili 07.09.2009 tarihli dilekçesinde; davalı ...’un dava konusu taşınmazları tescil davası neticesinde edindiğini, ...’un zilyetliğinin eklemeli olarak yüz yılı aştığını, müvekkili ...’un ... mirasçılarından iki ayrı satış vaadi sözleşmesi ile 18.880 m2’lik taşınmazdan (kadastro ile 190 ada 55 sayılı parsel) toplamda 8000 m2’lik yeri satın aldığını, ancak tedbir kararı nedeniyle adına tescil ettiremediğini ileri sürerek kadastro tespitinde A harfi ile gösterilen 8000 m2’lik kısmın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
7. Fer’î müdahiller ... ve ... vekili 23.12.2009 havale tarihli dilekçesinde; müvekkillerinin dava konusu 190 ada 55 parsel sayılı taşınmazın zilyetlik yoluyla tescili için Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/959 Esas sayılı dosyasında dava açtığını, davanın müvekkillerini ilgilendirdiğini ileri sürerek davaya katılmak istediklerini beyan etmiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı:
8. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacıların ve murislerinin dava konusu taşınmazlarda hiçbir zaman zilyet olmadıklarını, tescil davası sırasında herhangi bir hak iddiasında bulunmadıklarını, dayanılan tapu kayıtlarının yolsuz işlemlerle oluşturulduğunu, tapu kayıtları kapsamında özel mülkiyete konu olamayacak yerlerin bulunduğunu, bu kayıtlara dayalı hak kazanılamayacağını belirterek davacılar ...ve arkadaşlarının açtığı davanın reddini savunmuş, davalı asıl ...’un yargılamanın devamı sırasında ölümü üzerine tüm mirasçıları davaya dahil edilerek yargılamaya devam olunmuş, ... mirasçıları vekili 02.11.2009 tarihli celsede; müdahil davacı ... tarafından açılan davayı kabul ettiklerini beyan etmiştir.
Birleştirilen 2010/264 Esas Sayılı Davada Davacı İstemi:
9. Davacılar ... ve ... vekili Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 30.10.2002 havale tarihli dava dilekçesinde; Marmaris ilçesi Hisarönü köyü Değirmenyanı mahallesi Dibektepe mevkiinde bulunan ve doğusu:..., batısı:..., güneyi:... taşınmazları ve kuzeyi:orman ile çevrili dava konusu yaklaşık 1000 m2 yüzölçümündeki taşınmazı müvekkillerinin önceki zilyet ...’ndan satın aldığını, ...’ın da daha önceki zilyet ...’tan satın aldığını, müvekkilleri lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek anılan kısmın müvekkilleri adına eşit oranda tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen 2010/264 Esas Sayılı Davada Davalı Cevabı:
10. Davalı ... idaresi vekili; orman tahdit haritası getirtilerek yapılacak keşif ile taşınmazın ormanla ilişiğinin saptanacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
11. Davalı Hazine vekili; dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında olan taşınmazlardan olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
12. Davalı Hisarönü Köyü Tüzel Kişiliği; usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmadığı gibi duruşmaları da takip etmemiştir.
Birleştirilen 2010/419 Esas Sayılı Davada Davacı İstemi:
13. Davacı ... vekili Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 26.05.2008 havale tarihli dava dilekçesinde; ... mirasçıları olan davalıların ekli 12.09.2006 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile intikal edecek 5520 m2’lik taşınmazı müvekkiline sattığını, bugüne kadar intikal ve devrin yapılmadığını ileri sürerek ... adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen 2010/419 Esas Sayılı Davada Davalı Cevabı:
14. Davalılar ... mirasçıları vekili 25.09.2008 tarihli celsede; müvekkilleri adına açılan davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
15. Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesince; davaya konu parseller hakkında kadastro tutanağı düzenlenmiş olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5. ve 27. maddeleri gereğince görevsizlik kararı ile dosya Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
16. Marmaris Kadastro Mahkemesinin 17.03.2011 tarihli ve 2008/470 E., 2011/176 K. sayılı kararı ile; davacıların mirasbırakanı ... Hanım’a isabet ettiği bildirilen çiftliklerin paylaşma işleminin 21 Haziran 1885 (1301 H.) tarihli başvuruya rağmen başvuru ile ilgili belgeler bekletilerek 25 yıl sonra 21 Ağustos 1910 (1326 H.) tarihinde yapıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihinde yürürlüğe giren Nizamname hükümlerine göre bu tarihten sonra vakıflarla ilgili olarak her türlü kayıt ve belgelerin tapu idarelerine devredildiği, her türlü tasarruf işlemlerinin devrin yapıldığı tapu idarelerince yapılması gerektiği, miras paylaşımının 1301 tarihinde yapılması nedeni ile tapu maliki Hacı ... Efendinin en geç bu tarihte öldüğünün kabulünün zorunlu olduğu, 1326 tarihine kadar tapu intikalinin yaptırılmayarak beklenildiği ve 1326 tarihinde Liva Meclisinde yaptırıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihli Nizamname gereği tapu idaresi önünde yapılması gerekirken neden 25 yıl sonra liva meclisinde yaptırıldığının anlaşılamadığı, davacıların dayandıkları bütün tapu kayıtlarının bu kayda dayanan ve bu kayıttan tedavül gören tapu kayıtları olduğu, işlem tarihi itibarı ile uyulması gereken yasal prosedüre uyulmayarak intikal yapılmasının ve bu intikal için de 25 yıl beklenilmesinin tapunun hukukî kıymetinin kalmadığını gösterdiği, yapıldığı tarihte meri olan yasanın ya da mevzuatın öngördüğü maddi ya da şekli şartları taşımayan işlemlerin hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, bu durumda tapu kaydının davalı zilyet lehine hukukî kıymetini kaybettiği; davacılar ...ve arkadaşlarının tutunduğu tapu kaydının gayri sabit sınırlı olup, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirleri ile düz hatlarla birleştirilmesi sonucu oluşan geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dere, dağ, ırmak, tepe, orman, kayalık-taşlık alan gibi yerlerin bulunması karşısında dış hat ya da sınır olarak belirlenen geometrik şeklin tarafları bağlayıcı addedilmesinin olanaksız olduğu, dayanılan tapu kaydının bu nedenle sınırları itibarı ile geçerli sayılmasının mümkün olmadığı; tapu kaydında sabit kabul edilebilecek bir sınır olmadığı için kayıtta yazılı miktarın nereden ölçüleceğini tespit etmenin mümkün olmadığı, kadastro çalışması sırasında tespit gören ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olan arazilerin çevresi dağ, tepe, orman, taşlık, kayalık ve benzeri arazilerle çevrili küçük sayılabilecek alanlardan oluştuğu, sınırların birleştirilmesi ile oluşan geometrik şeklin içinde kalan arazi yapısı içerisinde miktar itibarı ile uygulama yaparak davacıların tutundukları tapu kapsamında taşınmaz belirlenemeyeceği, tapu kaydının miktarı itibarı ile de araziye uygulanmasının mümkün olmadığı, bu açıdan da tapu kaydının hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesi uyarınca harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılacağı, davacılar ...ve arkadaşlarının ise davalı tarafın taşınmazı kendilerine teb’an ve kiracı sıfatıyla kullandığını kanıtlayamadığı, eski tapu kaydının davacıların zilyetliği ile birleşmediği, mülkiyet iktisabı için zilyetliklerinin bulunmadığı; kaldı ki, ailenin dayandığı tapu kayıtlarının miktar itibarı ile geçerli olduğu varsayılsa bile tapu kaydında yazılı taşınmaz miktarı, tapu kaydında malik görünen kişi sayısı, kaydın oluşturulduğu ve tedavül gördüğü zamanın tarımsal üretim metot ve tekniği, toprak işlemenin hayvan ve insan gücü ile yapılması, bir insanın da işleyeceği alanın çok kısıtlı olması hususları nazara alındığında davacıların ve murislerinin tapu kaydında belirtilen miktarı işlemelerinin mümkün olmadığı, eski tapu kayıtlarına tutunan davacıların işçi tutarak, araç gereç temin ederek vb. yollardan kayıtta yazılı miktarı işlediklerini de kanıtlayamadıkları, bu boyutta bir arazinin kiracılara verme usulü ile işlenmesi hâlinde bu durumun yöre halkının gözünden kaçmasının, şahit olan insan bulunamamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tapuda malik görünenlerin davaya konu taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğu için lehlerine tapunun hüküm doğurmasının mümkün olmadığı; hukukî değerini yitiren tapu kayıtlarının tedavül görmesi neticesinde yeni hak iddia edenler ortaya çıkmış ise de hukukî geçerliği olmayan tapu kayıtlarının tedavül görmesi ile yeni hak sahibi olunamayacağı, asli müdahiller ... ve ...’ın iddialarının dinlenme olanağı bulunmadığı; davacılar ...ve arkadaşlarının tutundukları tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı kapsadığı kabul edilse dâhi davalı tarafın 743 sayılı Medeni Kanun’un meriyetinden evvel 10 yılı aşkın bir süre taşınmazda zilyet olduğu, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un meriyet kazanmasından sonra da kadastro tespit tarihine kadar malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız devam ettiği, davacıların bu duruma müdahale edip varlığını iddia ettikleri haklarını korumak için herhangi bir çekişme yaratmadıkları, davalı tarafın bir insan ömrünü aşar zilyetliğinin te’ban ve kiracılık sıfatı ile devam ettiğinin davacılar tarafından kanıtlanamadığı, hâlen yürürlükte olan 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri gereğince davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının davalı lehine hukukî kıymetini yitirdiği, davalı lehine iktisap koşullarının oluştuğu; dava konusu taşınmazların geldisi olan tapuların Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.1976 tarihli ve 1976/9 E., 1976/256 K. sayılı ilamıyla davalı ... adına oluştuğu, dava konusu 186 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden; 30.03.1979 tarih ve 17 sıra numaralı tescil tapusunun fen bilirkişi raporuna ekli krokide A harfi ile gösterilen kısma sınırlar ve miktar itibarı ile uyduğu, keşif sırasında yapılan uygulama ile bu durumun sabit olduğu, her ne kadar taşınmazın alanı ile tescil tapusunun alanı arasındaki farklılıktan dolayı krokide B harfi ile gösterilen kısmın tapu kapsamı dışında kaldığını belirtmiş ise de, dava konusu taşınmazın sınırlarının batı kısmından geçen karayolu hariç gerçek kişilere ait tapulu taşınmazlarla çevrili olduğu, komşu taşınmaz sahiplerinin mülkiyetlerine müdahale kabul etmeyecekleri, aynı şekilde batısından geçen ve sınırı oluşturan karayolunun da kadim ve sabit olduğu, bu nedenle dava konusu taşınmaz sınırlarının genişlemesinin mümkün olmadığı, bir an tescil tapu kaydının B harfi ile gösterilen kısma uymadığı kabul edilse dâhi anılan kısım için 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki iktisap koşullarının zilyet lehine oluştuğu, davalı ... mirasçılarının kadastro tespitinden önce 186 ada 2 sayılı parseli müdahil davacı ...’a satış yoluyla devrettikleri, duruşma sırasında bunu doğruladıkları, bu nedenle taşınmazın ... adına tescili gerektiği, dava konusu 183 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden; 30.03.1979 tarih ve 18 sıra numaralı tescil tapusunun fen bilirkişi raporuna ekli krokide A harfi ile gösterilen kısma sınırlar ve miktar itibarı ile uyduğu, keşif sırasında yapılan uygulama ile bu durumun sabit olduğu, bu nedenle anılan kısmın davalı ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmesi gerektiği, krokide B harfi ile gösterilen kısmın revizyon gören tapu kaydının tesis tarihinden sonra eklendiği, tapu kaydının bu yönü orman olarak okuduğu, bu nedenle tapu kaydındaki miktar fazlası bu kısmın evveliyatının orman olduğu, ormandan açılarak sonradan tesis tapusuna eklendiği, zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, dava konusu 190 ada 55 parsel sayılı taşınmaz yönünden; 30.03.1979 tarih ve 16 sıra numaralı tescil tapusunun dava konusu taşınmaza sınırlar ve miktar itibarı ile uyduğu, keşif sırasında yapılan uygulama ile bu durumun sabit olduğu, 23.02.2011 havale tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide B harfi ile gösterilen ve tescil tapusu içinde kalan kısmın davalı ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmesi gerektiği, krokide A harfi ile gösterilen ve tescil tapusu içinde kalan kısmı davalı ... mirasçılarının kadastro tespitinden önce müdahil davacı ...’a satış yoluyla devrettikleri, duruşma sırasında bu durumu doğruladıkları, bu nedenle A harfi ile gösterilen kısmın ... adına tescili gerektiği, krokide D harfi ile gösterilen ve tescil tapusu içinde kalan kısmı davalı ... mirasçılarının kadastro tespitinden önce davacılar ... ve ...’a (aynı zamanda müdahil davacılar) satış yoluyla devrettikleri, duruşma sırasında bu durumu doğruladıkları, bu nedenle D harfi ile gösterilen kısmın ... ve ... adına tescili gerektiği, her ne kadar Sebile ve Musa Kazım tarafından Hazine, Orman İdaresi ve köy tüzel kişiliğine karşı tescil davası açılmış ise de tescile konu yerin tapulu taşınmaz olması nedeniyle tapu malikine karşı husumet yöneltilmesi gerektiği, anılan davalılar yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, bu nedenle anılan davalılara yönelik davaların husumetten reddi gerektiği, krokide F ve E harfleri ile gösterilen kısımların revizyon gören tapu kaydının tesis tarihinden sonra eklendiği, tapu kaydının bu yönü orman olarak okuduğu, bu nedenle tapu kaydındaki miktar fazlası bu kısımların evveliyatının orman olduğu, ormandan açılarak sonradan tesis tapusuna eklendiği, zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, davacılar ...ve arkadaşlarının davalarının tümden reddine, müdahil davacı ...’ın davasının kabulü ile dava konusu 186 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağındaki vasıf ile müdahil davacı ... adına tespit ve tapuya tesciline, müdahil davacı ...’un davasının kabulü ile dava konusu 190 ada 55 parsel sayılı taşınmazın krokide A harfi ile gösterilen 8.000,61 metrekarelik kısmının aynı ada ve parsel numarası ile kadastro tespit tutanağındaki vasıfla müdahil davacı ... adına tespit ve tapuya tesciline, müdahil davacılar ... ve ...’in davasının kısmen kabul kısmen reddi ile dava konusu 190 ada 55 parsel sayılı taşınmazın krokide D harfi ile gösterilen 636,05 metrekarelik kısmının aynı adada en son parsel numarasından sonra yeni bir parsel numarası verilmek sureti ile ½ hisseli olarak müdahil davacılar ... ve ... adına tespit ve tapuya tesciline, dava konusu 190 ada 55 parsel sayılı taşınmazın krokide B harfi ile gösterilen 10.246,30 metrekarelik kısmına yönelik bütün davacıların davalarının reddi ile bu kısmın aynı adada en son parsel numarasından sonra yeni parsel numarası verilmek sureti ile kadastro tespit tutanağındaki vasıfla davalı ... mirasçıları adına miras payları oranında tespit ve tapuya tesciline, dava konusu 190 ada 55 parsel sayılı taşınmazın krokide F ve E harfleri ile gösterilen kısımlarına yönelik bütün davaların reddi ile bu kısımların aynı adada en son parsel numarasından sonra yeni bir parsel numarası verilmek sureti ile 2.421,29 metrekare olarak orman vasfı ile Hazine adına tespit ve tapuya tesciline, dava konusu 183 ada 3 parsel sayılı taşınmazın krokide A harfi ile gösterilen 13.025,08 metrekarelik kısmına yönelik bütün davacıların davalarının reddi ile bu kısmın aynı ada ve parsel numarası ile kadastro tespit tutanağındaki vasıfla davalı ... mirasçıları adına miras payları oranında tespit ve tapuya tesciline, dava konusu 183 ada 3 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporuna ekli krokide B harfi ile gösterilen 2544,77 metrekarelik kısmı yönünden bütün davacılarının davalarının reddi ile bu kısmın aynı adada en son parsel numarasından sonra yeni bir parsel numarası verilmek sureti ile orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tapuya tesciline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
17. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar ...ve arkadaşları vekili ile davalı Hazine ve davalı ... İdaresi vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
18. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 31.01.2011 tarihli ve 2011/16099 E., 2012/591 K. sayılı kararı ile; ‘’...Bir kısım davacılar vekili Avukat ... tarafından dosyaya eklenmek üzere sunulan belgeler arasında yer alan Marmaris Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.10.2010 gün ve 2010/1028-926 sayılı veraset ilamından, davacılardan ...'nin, 14.10.2010 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geride eşi Hazzı kızı 1941 doğumlu ... ile çocukları ... ve ...'ın kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, .........
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.2011 gün ve 2011/11-554 -2011/684 sayılı kararında da değinildiği gibi, Necip Mümtaz Şereflinin öldüğü tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı H.Y.U.Y'nın 73. (6100 sayılı HMK’nun 27.) maddesinde yasanın gösterdiği istisnalar dışında hakimin tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için yasaya uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremeyeceği öngörülmüştür. Mahkemece davacı ... nin ölümüyle, mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır.
Açıklanan hususlar gözetilerek, davacılardan ...nin yargılama sırasında öldüğü anlaşıldığından, dava dilekçesi ve duruşma gününün adı geçenin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğ edilerek, davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır’’ gerekçesiyle ve bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
19. Marmaris Kadastro Mahkemesinin 13.02.2013 tarihli ve 2012/45 E., 2013/54 K. sayılı kararı ile; bozma ilamına uyularak ve Necip Mümtaz Şerefli mirasçıları davaya dahil edilerek yapılan yargılama neticesinde aynı gerekçe ile ilk hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
20. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar ...ve arkadaşları vekili ile davalı ... İdaresi ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
21. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 04.02.2014 tarihli ve 2013/9646 E., 2014/1465 K. sayılı kararı ile; ‘’…Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ila 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu, 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.
1) Hazine vekili ve Orman Yönetimi vekilinin 186 ada 2 parsele, 183 ada 3 parselin (A) ve 190 ada 55 parselin (A) ve (B) bölümlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda;
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, çekişmeli 183 ada 3 parselin (A)=13025,08 m² bölümünün 30.03.1979 tarih 18 sıra sayılı tapu kaydı, çekişmeli 186 ada 2 parselin 30.03.1979 tarih 17 sıra sayılı tapu kaydı, yine çekişmeli 190 ada 55 parselin (A)=8000,61 m², (B)=10246 m² bölümlerinin 30.03.1979 tarih 16 sıra sayılı tapu kaydı kapsamında kaldıkları ve tapu kayıtlarının oluşumuna dayanak teşkil eden Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.1976 tarih 1976/9-256 sayılı kararının davalılar ... mirasçıları ve katılanlar ile davalılar Hazine ve Orman Yönetimi arasında kesin hüküm oluşturduğu, kesin hükmün dava şartı olup yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiği anlaşıldığına göre, Orman Yönetimi ve Hazine vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Hazine vekilinin 183 ada 3 parselin (B) ve 190 ada 55 parselin (D), (E) ve (F) bölümleri ile davacılar ... mirasçıları ve arkadaşları vekilinin tüm taşınmazlara ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece, davacı gerçek kişilerin tapu kayıtlarının zilyetleri yararına hukuki kıymetini yitirdiği ve katılanlar ile davalı mirasçıların dayandığı 30.03.1979 tarih 16, 17 ve 18 sıra sayılı tapu kaydının kapsamında kaldığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki, muteriz davacılar tarafından açılan davada; çekişmeli taşınmazların Temmuz 1969 tarih 63, 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra sayılı tapuların kapsamında kaldığından davalı ve katılanların dayandığı tapu kayıtlarının mükerrer tapu olduğunu savunmuşlar, yargılama aşamasında başkaca delillere de dayanmalarına rağmen dayanılan tapu kayıtları ve delilleri taşınmazlara denetime elverişli ve yeterli kanaat oluşturacak şekilde uygulanmadığı gibi davanın tarafları arasında çözülmesi gereken çekişmeli taşınmazın, cinsi, ...Valide Sultan Vakfı olan Hisarönü, Ergöz ve Gelibolu - Söğüt Çiftlik tapuları kapsamında olup olmadığı, bu tapu kayıtları kapsamında ise, geldisi olan ...Valide Sultan Vakfı'nın mülk araziden tahsis edilen, sahih ve icareteynli vakıf olup olmadığı, Mart 1290 tarih 18, 19 ve 20 numaralı çiftlik tapularından paylaşım ve intikal yoluyla oluşan Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı tapularda malik olarak görülen Hacı ... kızı ... Hanım'ın kök tapu kaydı maliki Hacı ... (... ...) Efendi'nin kızı olup olmadığı, tapu kayıtlarının doğru temele dayanıp dayanmadığı ve düzenli şekilde intikallerinin yapılıp yapılmadığı ve yine 1948 yılında ölen Hacı ... kızı ... Hanım'ın davacı kişilerin miras bırakanı olup olmadığı, tapu kayıtlarının sahih esasa dayanıp dayanmadığı, çekişmeli taşınmazın bilinen en eski tarihte kimin tarafından kullanıldığı, kimden kime kaldığı, kadastro mahkemesine aktarılan tescil davasında dayanılan zilyetliğin Medeni Kanunun yürürlüğünden 10 yıl önceye uzanıp uzanmadığı, Arazi Kanunnamesinin 20 ya da 78. madde hükümlerinin yürürlükte olup olmadığı ve somut olayda uygulanıp uygulanamayacağı; davacıların dayandığı tapu kayıtlarının Hisarönü (Hisarönü Çiftliği), Çamlı (Gelibolu çiftliği) ve Karaca (Söğüt Çifliği) Köylerinde yapılan kadastro işlemlerinde revizyon görüp görmediği, görmüş ise hangi parsellere revizyon gördüğü, hükmen uygulanmış ise hangi parsellere uygulandığı, harita, plan ya da krokisinin bulunup bulunmadığı, değişebilir sınırlar içerip içermediği, sınırları itibariyle ya da miktarı ile çekişmeli parseli kapsayıp kapsamadığı, kayıt fazlasının nereden kaynaklandığı, zilyetlik yoluyla edinilip edinilemeyeceği, zilyetlik yoluyla kazanma iddiasında bulunan kişiler için bu koşulların oluşup oluşmadığı, adlarına tescil kararı verilen kişilerin zilyetliklerinin kiracı sıfatıyla mı yoksa malik sıfatıyla mı olduğu, zilyetlerin, tapu malikleri ve maliki evvellerine kira ya da benzeri bir ödeme yapıp yapmadıkları, çiftlik tapu malikleri ile Hisarönü Köyü'nden 79 kişi arasında görülüp kesinleşen Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333-51 sayılı kararının ve davacıların sunduğu diğer kararların, davanın tarafları için kesin hüküm niteliğinde bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın bu kararların kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin konular, mahkemece gerektiği şekilde irdelenmemiş, hangi delile niçin değer verildiği ya da niçin değer verilmediği, hangisinin diğerine üstün tutulduğu konusunda yeterli açıklama yapılmamış, iddia ve savunmada ileri sürülen hususlar cevaplanmamıştır.
3402 sayılı Kanunun 26 ve devamı maddelerinde kadastro mahkemesinin yargılama usûlü düzenlenmiştir. İstisnalar dışında, kadastro mahkemesi de, genel mahkemelerde olduğu gibi, tarafların iddiaları ve savunmaları ile bağlı olup, aynı yere ilişkin olsa bile, farklı dosyalarda sunulan delillere dayanılarak, hüküm kurulamaz. Başka deyişle, istisnalar dışında, kadastro mahkemesinde de, delillerin taraflarca sunulması ve dosyasının taraflarca oluşturulması ilkesi geçerlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ile dayanılan deliller, kesin ya da takdiri delil olmasına göre mahkemece tek tek değerlendirilmelidir.
Mahkemece, çiftlik tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin iddiaları ve sundukları deliller, dayandıkları tapu kayıtları yöntemince uygulanmamış, tapu kaydı uygulaması yönünden, Kadastro Mahkemesinin 05.04.2001 gün ve 1996/11-16 sayılı kararı kesin hüküm olarak kabul edilmiş ve bu dosyadaki tapu uygulamasına dayanılmışsa da, bu karar, o davanın tarafı olan tapu malikleri Necip Mümtaz Şerefli ve paydaşları yönünden Kadastro Kanunun 34. maddesi gereğince kesin hüküm oluştursa da, Kadastro Mahkemesinin sözü edilen 1996/11 E. sayılı dosyasında taraf olmayan Hazine ve bu dosyanın davacıları olan ve zilyetlikle edinme iddiasında bulunan gerçek kişiler yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı gözetilmemiştir.
Tapu kaydına dayanan davacıların tapuları hakkında verilen Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.11.1978 gün ve 1977/11819-13674 sayılı ve 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2001 gün ve 2001/418-2033 sayılı kararlarında açıklandığı gibi, Medenî Kanunun 04 Nisan 1926 tarihinde yayınlanıp 04 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 29 Mayıs 1926 tarihli ve 864 sayılı Tatbikat (Uygulama) Kanunu'nun 43. maddesinin “Kanunu Medeniye, Borçlar Kanunu ve bu Tatbikat Kanununa aykırı olan hükümler ile “mecelle mülgadır” hükmüyle, Mecelle ve Medenî Kanuna aykırı olan diğer eski mevzuat açıkça yürürlükten kaldırıldığı halde, 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunu, kaldırılan bu kanunlar arasında sayılmamıştır.
Medeni Kanunun yayınlandığı tarihten sonra ve fakat yürürlük tarihinden önce, kabul edilen 02.05.1926 tarih 837 sayılı Kanunla, Arazi Kanunnamesinin 68, 69, 70, 71, 74, 76, 84 ve 85. maddeleri yürürlükten kaldırıldığına göre, Arazi Kanunnamesi'nin diğer maddelerinin (özellikle Arazi Kanununun mera, yaylak ve kışlaklarla Medenî Kanuna aykırı olmayan diğer hükümlerinin) yürürlükte olduğunun kabul edilmesi gerektiği, nitekim 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanununun 36. maddesi ile Arazi Kanunnamesi'nin 97, 98, 99, 100, 101, 102 ve 105. maddelerinin yürürlükten kaldırılmış olması ve 27.01.1943 gün ve 5/7 sayılı ve yine 09.02.1944 gün ve 4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında, 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 45. maddesinin, Medenî Kanunun 658 ve 659. maddeleriyle zımnen yürürlükten kaldırıldığı, ancak, diğer maddelerinin halen yürürlükte olduğunun kabul edilmesi, yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 27.04.1949 gün ve 1948/7-1949/7 sayılı kararıyla da Arazi Kanunnamesinin 78. maddesi hükmüne değer verilmesi nedenleriyle, Arazi Kanunnamesinin Medenî Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin, bu arada konuyla ilgili 20. ve 78. maddelerinin yürürlükte olduğunun kabulü ile somut olayda anılan kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılıp tartışılması gerekmektedir.
Mahkemece, tapu kaydının çekişmeli parselleri kapsamadığı, bir an için kapsadığı kabul edilse bile, taşınmazların Medenî Kanunun yürürlüğünden önce tapu malikleri dışındaki kişiler tarafından 10 yıldan fazla süreyle zilyet edilmesi nedeniyle, Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydına değer verilemeyeceği kabul edildiğine göre, dayanılan tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmaza uyup uymadığı, başka bir anlatımla dava konusu taşınmazın davacılar ve katılan gerçek kişilere ait tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı konusunda yapılan uygulamanın yetersiz olması bir yana, zilyetliğe dayanan davacı ve önceki zilyetlerin Medenî Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce zilyet olup olmadıkları, zilyetlikleri varsa ne zaman ve ne şekilde başladığı, zilyetliğin çekişmesiz, aralıksız, malik sıfatıyla devam edip etmediği konularındaki araştırma ve bu konuda toplanan deliller de hüküm kurmaya yeterli değildir. Çiftlik sahibi tapu kaydı maliklerinin dayandığı kesinleşmiş mahkeme kararları, komisyon kararları, vergi kayıtları, şer’i mahkeme ilâmları, kamulaştırma kararları, Orman Yönetiminin yaptığı incelemeler ve raporlar ile şer’iye defteri örnekleri, bir kısım köylülerin çiftlik arazilerini kira ve icar vererek kullandıklarına dair 1940 yılından sonra noterde verdikleri taahhütnameler ile diğer deliller karşısında, yerel bilirkişi ve tanık sözlerine ne şekilde değer verildiği, çekişmeli taşınmaza önce ya da şimdi zilyet olan gerçek kişiler ile bu deliller arasında bağlantı bulunup bulunmadığı, zilyetliğe esas sözleri hükme esas alınan yerel bilirkişi ve taraf tanıkları ile bir kısım tapu malikleri muteriz davacılar arasında aynı nitelikte davalar olup olmadığı araştırılmamış ve irdelenmemiştir.
Oysa, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
O halde, mahkemece; aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği anlaşıldığından, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesi, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği göz önünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, muteriz davacılar Necip Mümtaz Şerefli mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek;
Tapu kayıtlarında geçen Hisarönü, Gelibolu (Karaca-Söğüt, Çamlı), Kırvasil (Orhaniye), Löngöz, Gölenya (İçmeler) köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idari sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, Cemaziyelahir 1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) Tarihli Mülkname, ...Valide Sultan Vakfıyesine ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795) tarih (12 Ramazan 1263 (1847)) tarih 477 sayılı Temessük, 25 Safer 1291 (1876) tarihli temessük, Hisarönü Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18 Örköz (Ergöz) Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.19, Gelibolu ve Söğüt Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı Örköz (Örgöz) Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı Gelibolu - Söğüt Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4, Hisarönü Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları yerel yönetim ve genel müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı,
Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemedeki tüm dosyalar ve tapu sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli,
Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli,
Sözü edilen tapu kaydına dayanılarak halen Marmaris Asliye, Sulh ve Kadastro Mahkemelerinde devam eden davaların konusu ve kimler arasında görüldüğü, sonuçlanan davalar varsa bunların konusu ve neticesi hakkında tarafların hazırlayacağı dava listesi kendilerinden alınmalı, esas defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak aynı türden uyuşmazlıklar tutanak ile belgelenmeli,
Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların tutunduğu mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli, ...Valide Sultan Vakfı'nın mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmeli, muteriz davacıların tapu kayıtlarının tesis ve tedavüllerinin nitelikleri ve mevzuat karşısındaki geçerlilikleri konuları üzerine değişik zamanlarda, üniversite öğretim üyelerinden 6100 sayılı H.M.K.'nun 293. maddesi hükmü uyarınca aldıkları bilimsel mütalaalar incelenmeli, gerekirse bu uzman kişiler H.M.K.'nun 293/2. maddesi uyarınca dinlenilmeli,
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritalarının orijinalinden renkli ve onaylı fotokopi örnekleri ile hava fotoğrafları ve amenajman planları, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer ve mevki ismi, varsa yakın kadastro parsel numaraları yazılmak suretiyle, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerin 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre doğal ya da kültürel sit alanı olup olmadığı sorulmalı, ilgili karar ve harita örnekleri getirtilerek dosyasına eklenmeli,
Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç orman yüksek mühendisi, üç harita mühendisi, üç jeolog bilirkişi ve üç ziraat uzmanı bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli,
Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; ...Valide Sultan Vakfiyesi ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli İcmali Hakani sureti: ...Menteşe sancağında, Ula kazasında vaki bir tarafı Çıtırlılı ve bir tarafı Derya Cibucak ve bir tarafı Karavasil Beli ve Mermeran Hududuna müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda Hisarönü Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, Örköz Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve Gelibolu çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18 , aynı tarih Varak 19, aynı tarih Varak 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile, bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise, bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihli tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı, uygulama sırasında, tutunulan Gelibolu maa Söğüt Çiftliği, Hisarönü Çiftliği ve Örköz Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş, Löngöz sınırlarının ortak sınır, Kırvasil (Orhaniye), Gölenya(içmeler) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince kayıt kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanacağı, Hisarönü Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parselle uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, Gelibolu maa Söğüt Çiftliği tapusunun Çamlı Köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı gözönünde bulundurularak, tapu kayıtları yerine uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, tapu kayıtları sınırında yazılı Langöz’ün tapu tesisinde Langöz Çiftliği olarak gösterilmesi nedeniyle “Langöz”ün nokta halinde mevki ismi olmayıp, Hisarönü, Ergöz ve Gelibolu Söğüt çiftliklerinin batı sınırını oluşturan geniş bir çiftlik arazisi olabileceği düşünülerek uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkiler yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile Kırvasil (Orhaniye) ve Gölenya (İçmeler) köyleri (ya da çiftlikleri) ile memleket haritasında Löngöz köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek, sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilip, kayıtlar 3402 sayılı Kanunun 20. ve 21. maddeleri hükmüne göre, sabit sınırlarla bağlantısı kesilmemek suretiyle, bu sınırlardan başlanarak uygulanıp, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanlar tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmeli, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli;
Daha sonra, dosyaya getirtilen en eski tarihli hava fotoğrafları, memleket haritaları, amenajman planları ve orman kadastro haritası ile kadastro paftası ve dayanılan tapu kayıtlarının sınırları ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını gösteren bilirkişi krokisi ve haritası, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yöntemince uygulanarak, tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadığı alanlar içinde kalıp 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen orman alanları belirlenmeli, yüzölçümüyle geçerli kapsamı dışında kalan orman alanlarının, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre zaten devlet ormanı sayılması nedeniyle, devletleştirmeye ve iadeye konu edilemeyeceği gözetilmeli, devletleşen orman alanları var ise, bu alanlarının yüzölçümü, tapu kayıtlarının yüzölçümünden düşüldükten sonra, artan bölümün tarım alanları ve yerleşim alanları için hüküm ifade edeceği, başka deyişle birbirlerine sınır olduğu ve toplam 14000 dönüm yüzölçümünde olduğu anlaşılan bu üç tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadıkları alan içinde kalan ormanların devletleştirme kapsamında olduğu gözönünde bulundurularak, devletleştirilen orman alanının yüzölçümü, tapu kaydı miktarından düşüldükten sonra, kalan miktarın bir bütün halinde çiftliğin tapu kaydı kapsamındaki diğer araziler olabileceği düşünülerek muteriz davacıların tapu kayıtlarının kapsamı belirlenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumunu çevre taşınmazlarla birlikte bu harita ve fotoğraflar üzerinde bir arada gösterecekleri, tapu kayıtlarının sınırları, yüzölçümü ile kapsadığı alanları ve devletleştirilen orman alanlarını birlikte gösterir ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmeli ve düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.
Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazın muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı içinde kaldığı belirlendiği takdirde; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme iddiasında bulunan davacı gerçek kişi ve katılan taraf ile tapu kaydına tutunan muteriz davacı tarafların tanıkları ve yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenip, zilyetliğin kiracı yada malik sıfatıyla olup olmadığı, Medeni Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl öncesine dayanan zilyetlik olup olmadığı, varsa zilyetliğin başlangıcının ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı sorulup, somut olaylara dayalı yeterli ve kesin yanıtlar alınmalı, bir birinin tekrarı niteliğindeki soyut sözlerle yetinilmemeli, tarafların dayandıkları deliller ile özellikle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333 E., 1994/51 K., ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 1961/25 K. Sayılı kararları ile 1189/103 Esas sayılı dava dosyası krokileri yerine uygulanmalı, Çiftlik ve tapu sahipleri tarafından sunulan kiralamaya ilişkin 1940 yılından sonra noterde düzenlenen taahhüt senetleri kendilerine okunarak, bu belgelerde söz edilen kişi ve taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazın ve taşınmaza zilyet olanın ilgisinin olup olmadığı hususundaki bilgileri sorulmalı, bu deliller karşısında bazı dosyalarda davacı, bazılarında davalı durumunda olan köylülerin zilyetliğinin asli zilyetlik olup olmadığı değerlendirilmeli, Türkiye genelinde 1936-1937 yıllarında arazi ve bina vergi yazımı yapıldığından Hisarönü, Gelibolu (Karacasöğüt, Çamlı), Orhaniye, Gölenya (İçmeler) Köyleri'nde bu yıllarda vergiye kayıt edilen arazi yada bina olup olmadığı Özel İdare Müdürlüğünden sorularak varsa getirtilip yerine uygulanmalı, bu köyde, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan gerçek kişiler, bunların bayi yada murislerinin, o yıllara ait hiç vergi kaydı yoksa bunun nedeni araştırılmalı, 1926 yılından önce asli zilyet olan kişilerin 1936-1938 yıllarında sahip oldukları yerleri vergiye kayıt ettirmemiş olmalarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, köylülerin vergi kayıtları olmayıp, çiftlik sahiplerinin vergi kayıtları olması halinde bu durumun köylülerin Hisarönü Köyü arazilerine o yıllarda aslî zilyet olmadıklarının karinesi sayılıp sayılmayacağı tartışılmalı, davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamında kalması ve tapuların sahih ve geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde, belgesizden mahkeme hükmü ile oluşup intikaller ile davalı mirasçılar ile katılanlar adına kayıtlı bulunan 30.03.1979 tarih 16, 17 ve 18 sıra sayılı tapu kayıtlarının mükerrer tapu olup olmadığı değerlendirilmeli,
Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazların davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı dışında kaldığı belirlendiği ya da tapu kaydı kapsamında kalmakla birlikte tapu kaydının, davalı mirasçılar ve katılanlar yararına hukuki kıymetini kaybettiği kabul edildiği takdirde, çekişmeli taşınmazların katılanın dayandığı tapu kaydı kapsamında kalması nedeniyle, şimdi olduğu üzere dava konusu 186 ada 2, 183 ada 3 parselin (A) ve 190 ada 55 parselin (A) ve (B) bölümlerinin şimdi olduğu gibi davalı ve katılanlar adına tesciline karar verilmeli,
Çekişmeli 183 ada 3 parselin (B) ve 190 ada 55 parselin (D), (E) ve (F) bölümlerine ilişkin olarak, bu taşınmaz bölümlerinin davalı mirasçıları ve katılanların dayandığı tapu kayıtlarının miktar fazlası konumunda oldukları, dayanılan tapu kayıtlarının tescil davası ile oluşması nedeniyle miktar fazlası kısım üzerindeki zilyetliğinde tescil davasından sonra başladığının kabulünün gerektiği gözönünde bulundurularak, 190 ada 55 parselin (D) bölümünün en eski tarihli memleket haritası ile hava fotoğrafları ve kadastro tesbit tarihinden 15-20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları incelenmek suretiyle öncesi, niteliği, imar ihya edildiği ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresi, kullanılıp kullanılmadığı ve tasarruf sınırlarının ne olduğu belirlenmeli, katılanlar Kazım Koç ve Sebile Candemir'in zilyetliğinin ne zaman başladığı, nasıl devam ettiği, kimden kime geldiği hususları yerel bilirkişi ve tarafların göstereceği tanıklardan sorularak saptanmalı, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları resmi belgeler ile denetlenmeli ve toplanan deliller birlikte değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir karar verilirken taşınmaz bölümlerinin eylemli durumu nazara alınarak vasfı belirlenmelidir.
Kabule görede, kadastro davalarında davanın tarafları yararına hükmedilecek vekalet ücretinin, 3402 sayılı Kanunun 31/3 maddesi uyarınca davanın önemi, vekilin sarf ettiği emek, tarafların davada iyi niyetle hareket edip etmediği, hak ve eşitlik kuralları gözönünde tutularak maktuan takdir ve tayin olunması gerekirken, hüküm yerinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenmesi de doğru değildir’’ gerekçesiyle birinci bentde açıklanan nedenlerle davalılar Hazine ve Orman İdaresinin 186 ada 2 sayılı parselin tamamına, 183 ada 3 sayılı parselin krokide A harfi ile gösterilen kısmına, 190 ada 55 sayılı parselin krokide A ve B harfleri ile gösterilen kısımlarına yönelik temyiz itirazlarının reddine; ikinci bentde açıklanan nedenlerle davacılar ...ve arkadaşları vekilinin tüm taşınmazlara, davalı Hazine vekilinin ise 183 ada 3 sayılı parselinde krokide B harfi ile gösterilen, 190 ada 55 sayılı parselin krokide D, E ve F harfleri ile gösterilen kısımlara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
22. Marmaris Kadastro Mahkemesinin 13.04.2016 tarihli ve 2015/22 E., 2016/21 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
23. Direnme kararı süresi içinde asıl davada davacılar ...ve arkadaşları vekili ile davalı Hazine ve davalı ... İdaresi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
24. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asıl davada davacıların (Şerefli ailesi) tutunduğu tapu kayıtlarının hukuken geçerli kayıtlar olup olmadığı, davalı ... zilyetliğinin 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunup bulunmadığı, davacıların tutunduğu tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekip gerekmediği, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve taşınmazın niteliğinden kaynaklı olarak zilyetlik yoluyla iktisabını engelleyen bir durumun bulunup bulunmadığı, sonucuna göre de, mahkemece tapu kayıtlarına kapsam tayini yönünden bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
25. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu taşınmazlara uyduğu saptanan 30.03.1979 tarihli ve 16, 17 ve 18 sıra numaralı tapu kayıtlarının davalı (tescil davacısı) ... tarafından Hazine, Orman İdaresi, Hisarönü Köyü Tüzel Kişiliği ve Karayolları Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılan tescil davası sonucunda Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.1976 tarihli ve 1976/9 E., 1976/256 K. sayılı kararına istinaden sırasıyla 18.880 m2, 5.520 m2 ve 13.000 m2’lik tarlalar olarak ... adına oluştuğu anlaşılmaktadır.
Tescil tapu kayıtları dikkate alınarak yapılan kadastro çalışmaları incelendiğinde;
a) Dava konusu Muğla ili Marmaris ilçesi Hisarönü köyü Kaledibi mevkiinde kain 190 ada 55 parsel sayılı taşınmazın 01.11.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, tarla niteliğinde, 21.304,05 m2 olarak 30.03.1979 tarihli ve 16 sıra numaralı tapu kaydı uygulanmak ve sonraki tarihli satışlar dikkate alınmak suretiyle ... mirasçıları, ..., ... ve ... tarafından tasarruf edildiği saptanmış ise de, Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/474 Esas ve 2002/959 Esas sayılı dosyalarda davalı olduğu belirtilerek ve 3402 sayılı Kanun’un 5. ve 13. maddeleri gereğince mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı,
b) Dava konusu Muğla ili Marmaris ilçesi Hisarönü köyü Başlıca mevkiinde kain 186 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 17.10.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, tarla niteliğinde, 6.159,48 m2 olarak 30.03.1979 tarihli ve 17 sıra numaralı tapu kaydı uygulanmak suretiyle ... mirasçıları tarafından tasarruf edildiği saptanmış ise de, Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/474 Esas sayılı dosyada davalı olduğu belirtilerek ve 3402 sayılı Kanun’un 5. ve 13. maddeleri gereğince mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı,
c) Dava konusu Muğla ili Marmaris ilçesi Hisarönü köyü Başlıca mevkiinde kain 183 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 16.10.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, iki kat kargir ev, tek katlı kargir bina, ahşap tek kat kargir bina ve tarla niteliğinde, 15.569,77 m2 olarak 30.03.1979 tarihli ve 18 sıra numaralı tapu kaydı uygulanmak suretiyle ... mirasçıları tarafından tasarruf edildiği saptanmış ise de, Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/474 Esas sayılı dosyada davalı olduğu belirtilerek ve 3402 sayılı Kanun’un 5. ve 13. maddeleri gereğince mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı,
kayda dayalı tespit edilmiştir.
26. Davacılar ...ve arkadaşları ile onlardan pay satın aldıklarını iddia eden diğer davacıların, ...Valide Sultan Vakfı’na ait olan Mart 1290/Safer 1291 tarih, 18 numaralı (4000 dönüm), 19 numaralı (3000 dönüm) ve 20 numaralı (7000 dönüm) maliki Hacı ... Efendi adına kayıtlı çiftlik tapu kayıtlarına dayandıkları, anılan tapu kayıtlarının ... ... (Hacı ...) kızı ... Hanım’a intikal ederek Ağustos 1326 tarihli 2, 3 ve 4 numaralı tapulara gittiği, ... Hanım’ın da çocukları Kamil Bey, Celal, Mahmut ve Necip’e ölünceye dek bakıp gözetmeleri karşılığında verdiği ve Eylül 1340 tarihli 3, 4 ve 5 numaralı kayıtların oluştuğu, bu kayıtların da 7.2.1962 tarihli 1, 4 ve 5 numaralı tapulara tedavül gördüğü; 18 numaralı kök tapu kaydının 23.05.1969 tarihli 10 ve 11 numaralı tapulara, oradan da 21.07.1969 tarihli 63 ve 64 numaralı tapulara gittiği, bu kayıtların da Hisarönü köyü 1 ilâ 169 numaralı parsellere revizyon gördüğü; 19 numaralı kök tapu kaydının revizyon görmediği; 20 numaralı kök tapu kaydının ise Çamlı köyü 373 ilâ 633 numaralı parsellere revizyon gördüğünün belirtildiği, ancak tespitlere itiraz edildiği; tapu kayıtlarının Hisarönü Çiftliğine ait Hisarönü köyü 1 ilâ 169 sayılı parsellere revizyon gören sınırlarının; D: Mezar Gediği, B: Dikili Taş, K: Löngöz, G: Kırvasil Beli ve bu yerden müfrez çiftlik; Gelibolu-Söğüt Çiftliğine ait Şubat 1962 tarih 1 sıra numarada 639 hektar 5240 m2 yüzölçümündeki (7000 dönüm) kadastro sırasında Çamlı köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere revizyon gören sınırları; D: Kocalan ve Balan Dağı, B: Taşbük ve Löngöz, K: Çilecik Gediği, G: Gökbel ve Karadağ ve Mezar Gediği ile çevrili olan ve Örköz (Ergöz) Çiftliğine ait Şubat 1962 tarih 4 sıra numarada 275 hektar 7907 m2 (3000 dönüm) yüzölçümündeki ve kadastro sırasında hiç bir parsele revizyon görmeyen sınırları; D: Mezar Gediği, B: İnbükü ve Dikilitaş K. Löngöz, G: Gölenya Beli sınırlı kayıtlar olduğu ve bu kayıtların doğru temele dayanan, intikalleri düzenli yapılan tapu kaydı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
27. Öncelikle, davacı ... ve arkadaşlarının dayandığı tapu kayıtları; hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbiri ile düz hatlarla birleştirilmesi suretiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunması, diğer bir anlatımla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesine göre sınırların değişebilir ve genişletilmeye elverişli olması nedeniyle dayanılan kayıtlar sabit hudutlu tapu kayıtları olmadığından hudutları ile değil, miktarı ile geçerli olan tapu kayıtlarıdır.
28. Diğer yandan, davacı tapu maliklerinin (Şerefli ailesi) dayandığı Mart 1290/Safer 1291 tarih 18, 19 ve 20 numaralı kök tapu kayıtları kapsamındaki taşınmazların Marmaris Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas, 2001/16 Karar sayılı dosyasına sunulan 08.03.2000 tarihli İsmet Sungurbey, Hüseyin Hatemi ve Nejla Giritlioğlu tarafından düzenlenen raporda belirtildiği gibi, gayrisahih (tahsisat kabilinden, irsadi ) vakıf taşınmazı olarak ...Valide Sultan Vakfına ait olan ve geliri vakfedilen mirî araziler olduğu ve bu hususun aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan ve Yargıtay’dan geçerek kesinleşen bir çok dava sonucunda saptandığı da açıktır.
29. Mirî arazilerde uygulanan 1274 tarihli (1858) Arazi Kanunnamesi’nin 20. ve 78. maddesinin yürürlükte olduğu da tartışmasızdır. Dava konusu edilen taşınmazda/taşınmazlarda da koşulları varsa bu hükümler uygulanacaktır. Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesinin uygulanmasında öncelikle dava konusu taşınmazın zilyet edilebilir nitelikte bir taşınmaz olması gerekir. Diğer iktisap şartları da şöyle sıralanmaktadır:
1) Davacının kesintisiz 10 yıl boyunca araziye malik sıfatıyla zilyet olması
2) Davacının süre boyunca küçük veya gayri mümeyyiz olmaması
3) Davacının araziye kaba güçle el koymuş olmaması
4)Arazinin ulaşması çok uzun sürecek uzak bir yerde olmaması (Sahibinin yaşadığı yer açısından)
5)Davacının araziyi geçerli bir sebep olmaksızın ele geçirip kullandığını süre içinde ikrar ve itiraf etmiş olmaması.
Şu hâlde, 10 yıl boyunca malik sıfatıyla zilyet olma, Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesine göre hak kazanmanın temel şartıdır. 20. maddenin aradığı maddi vakıaların ve kanuni şartların Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.10.1926 tarihine dek tamamlanmış olması gereklidir. Buna göre, mirî arazi niteliğindeki tapulu taşınmaz zilyedi tarafından malik sıfatıyla 04.10.1926 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanun’dan geriye doğru yani en az 1916 yılından 1926 yılına kadar kullanılıyorsa ve anılan maddedeki diğer koşulların da gerçekleşmesi hâlinde zilyet lehine tescil kararı verilebilecektir. Bunun yanı sıra edinim koşullarının oluşup oluşmadığının, her parsel yönünden ayrı ayrı irdelenmesi, parsel bazında tapu kaydının hukukî kıymetini koruyup korumadığının değerlendirilmesi gerekir. Tapu kaydının dava konusu edilen bir taşınmaz yönünden Arazi Kanunnamesi’nde belirtilen hükümler gözetilerek hukukî kıymetini yitirmiş olması, o tapu kaydının tamamen hukukî kıymetini yitirdiği anlamına gelmeyip, sadece dava konusu edilen ilgili taşınmaz yönünden hukukî kıymetini kaybettiğini göstermektedir. Başka bir taşınmaz yönünden aynı tapu kaydı, Arazi Kanunnamesi’ndeki koşullar oluşmamışsa hukukî kıymetini koruyacaktır.
30. Mahkemece dikkate alınması gereken husus, dava konusu edilen taşınmaz kadim tarım arazisi ise zilyedi lehine 1274 tarihli (1858) Arazi Kanunnamesi’nin 20.maddesinde düzenlenen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasıdır. Taşınmaz kadim tarım arazisi olmayıp, hâli arazi gibi zilyet edilmesi olanaklı bir yer değilse, en az 1916-1926 yılları arası 10 yıl zilyet olma koşulu gerçekleşmiş olmayacağından ve tapu hukukî kıymetini kaybetmeyeceğinden tapu kaydının kapsamının belirlenmesi ve hak sahibi olacak kişinin belirlenen bu kapsamdaki yeri kullanıyor olması gerekir.
31. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 22.10.2010 tarihinde dava konusu taşınmazlar başında yapılan keşif sırasında dinlenen 1928 doğumlu mahalli bilirkişi beyanında, dava konusu 186 ada 2 ve 183 ada 3 sayılı parsellerin öncesinde ... isimli kişiye ait olduğunu, ona da babası ...’dan kaldığını, ancak yaşı itibarı ile ...’ı tanımadığını, taşınmazların ... ile ... arasında trampaya konu edildiğini, ölen kadar ...nın kullandığını, akabinde mirasçılarına intikal ettiğini, dava konusu 190 ada 55 sayılı parselin ...’a ait olduğunu, ...’ya bu yerin annesi ...’tan kaldığını,...’in 1970’li yıllarda öldüğünü, ....e de anılan taşınmazın seferberlikte kaldığı (öldüğü) söylenen babası ...’den intikal ettiğini, ...nın ölümünden sonra mirasçıları tarafından bir kısmının üçüncü kişilere satıldığını, dava konusu taşınmazların köyün kurulduğu tarihten bu yana arpa ve buğday ekiminde tarla olarak kullanıldıklarını, davacılar ...ve arkadaşlarının isimlerini köyde 1970’li yıllarda kadastro çalışmaları sırasında duyduğunu, çok sayıda taşınmaza dava açmışlar ise de hepsini kaybettiklerini, köyde yerleri olduğunu ve bu yerlerini kiraya verdiklerini şimdiye kadar duymadığını ve görmediğini ifade ettiği gibi dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazlar hakkında da ayrıntılı bilgiler verdiği, davalı zilyet tanıklarının dava konusu taşınmazların evveliyatı ile ilgili mahalli bilirkişi beyanını doğruladıkları, keşif sırasında mahkeme tarafından yapılan gözlemde; dava konusu 186 ada 2 ve 183 ada 3 sayılı parsellerin büyükçe bir düzlüğün içerisinde yer aldığı, bu düzlükteki taşınmazların tamamının zirai amaçla kullanıldığı, dava konusu 190 ada 55 sayılı parselin diğer taşınmazların doğusunda aynı düzlükte yer aldığı, toprağın derin olduğu, yine zirai amaçla kullanıldığı, üç ayrı bölümden oluştuğu tespit edilmiştir.
32. Hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazlara uygulanan 30.03.1979 tarihli ve 16, 17 ve 18 sıra numaralı tapu kayıtlarının hudutları itibarı ile dava konusu taşınmazlara uyduğu, 183 ada 3 sayılı parselin krokisinde A harfi ile gösterdiği 13.025,08 m2’lik kısmın tescil tapu kaydı kapsamında, B harfi ile gösterdiği 2.544,77 m2’lik kısmın tescil tapu kaydı dışında; 186 ada 2 sayılı parselin krokisinde A harfi ile gösterdiği 5.558,69 m2’lik kısmın tescil tapu kaydı kapsamında, B harfi ile gösterdiği 600,60 m2’lik kısmın tescil tapu kaydı dışında; 190 ada 55 sayılı parselin krokisinde A harfi ile gösterdiği 8000,61 m2’lik kısmın tescil tapu kaydı kapsamında ve ... kullanımında, B harfi ile gösterdiği 10.246,30 m2’lik kısmın tescil tapu kaydı kapsamında ve davalı ... mirasçıları kullanımında, D harfi ile gösterdiği 636,05 m2’lik kısmın tescil tapu kaydı kapsamında ve ... ile ... kullanımında, E ve F harfleri ile gösterdiği sırasıyla 259,82 m2 ve 2.161,47 m2’lik kısımların ise tescil tapu kaydı dışında kaldığı saptanmıştır.
33. Ziraat bilirkişi, dava konusu taşınmazlardaki toprağın derin bir profile sahip (150-200 cm) killi-tınlı, su tutma kapasitesi iyi, fiziki yapısı gevşek, geçirgen ve süzek olduğunu, bu hususların toprağın uzun yıllardan beri tarım aletleri ile işlenmiş olduğunu gösterdiğini, dava konusu taşınmazların zirai manada imar-ihyasının tespitten geriye doğru yaklaşık 35-40 yıl öncesinde tamamlanmış olduğunu (bir başka ifadeyle zilyetliğin tamamlanma tarihinden daha da öncesine dayandığı), uzun yıllardır zirai amaçla kullanıldıklarını ve kadim ziraat arazileri olduğunu saptamıştır. Orman bilirkişi, dava konusu taşınmazların orman tahdidi dışında kaldığını, dava konusu 190 ada 55 sayılı parselin kuzey ucundaki 735 m2’lik kısmın bitki örtüsü (kızılçam ağaçları) ve asitli toprak yapısı bakımından eylemli orman olduğunu, anılan kısım dışındaki yer ile diğer dava konusu taşınmazların toprak yapısı ve bitki örtüsü yönünden orman niteliğinin bulunmadığını, orman içi açıklık olmadığı gibi 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanun ile değişik 2.madde ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B maddesi kapsamında orman dışına çıkarılan yerlerden de olmadığını tespit etmiştir. Jeolog bilirkişi, dava konusu taşınmazlarda kayalık, taşlık, doğal kumluk, çakıllık, sazlık ve bataklık bir alanın bulunmadığını belirtmiştir.
34. Dosya içeriği, toplanan deliller ve özellikle bilirkişi raporları ile de doğrulanan mahalli bilirkişi ve zilyet tanık beyanlarına göre; Marmaris Kadastro Mahkemesinin 1996/11 E., 2001/16 K. sayılı dosyasına sunulan 08.03.2000 tarihli ...ve ... tarafından düzenlenen raporda da belirtildiği gibi, davacı tapu maliklerinin (Şerefli Ailesi) dayandığı Mart 1290/Safer 1291 tarih 18, 19 ve 20 numaralı kök tapu kayıtları kapsamındaki taşınmazların ...Valide Sultan Vakfı’na ait taşınmazlardan geliri vakfedilen (tahsisat kabilinden, irsadi ) mirî arazilerden olduğu, mirî arazilerde uygulanan ve hâlen yürürlükte olan 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20. ve 78. maddelerinin eldeki davaya uygulanması gerektiği, dava konusu taşınmazların (orman sayılan kısımlar hariç) zilyet edilebilir nitelikte taşınmazlar olduğu, davalı ... ve önceki zilyetlerin dava konusu taşınmazları bir insan ömrünü aşan zamandan beri malik sıfatıyla ve zirai amaçla kullandığı, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.10.1926 tarihinden önce en az 10 yıllık süreyi kapsadığı, bir başka ifadeyle en az 1916 yılından 1926 yılına kadar davalı tarafın zilyetliğinin kanıtlandığı, bu durum karşısında davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesi gereğince dava konusu taşınmazlar bakımından hukukî kıymetini yitirdiği, o hâlde dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekmediği, öte yandan anılan 20. maddedeki diğer koşulların davalı lehine gerçekleştiği ve zilyetlerin tutunduğu tescil tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazlara yukarıda (§32) açıklandığı şekliyle uyduğunun yapılan uygulama ile saptandığı anlaşıldığından, orman sayılan kısımları hariç dava konusu taşınmazlar yönünden davalı ... mirasçıları ve onlardan pay satın alan zilyetler lehine tesciline ilişkin yerel mahkeme kararının isabetli olduğu anlaşılmaktadır.
35. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl davada davacılar ...ve arkadaşları vekili ile davalı ... İdaresi ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,
Harçlar peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.