"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2919 E., 2021/3233 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
Taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine, kamu düzenini ilgilendiren husular yönünden yapılan inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararının "hüküm" fıkrasının (1) nolu bendi kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin Ender Eczanesi’nin sahibi olduğunu, davalının 17.11.2016 tarihli yazısı ile taraflar arasında imzalanan 2016 yılı Eczane Protokolünün 5.3.10 uncu maddesi gereğince, Kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı olarak kuruma sahte reçete fatura ettiği gerekçesiyle uyarı cezası ve 13.957,40 TL cezai şart, 4.3.6 ncı maddesi gereğince cezai işleme konu 1.395,74 TL reçete bedelinin Kurum alacağından tahsiline karar verildiğini, Kurum işleminin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin ya da eczane çalışanlarının sahte reçete kullanımına herhangi bir dahillerinin bulunmadığını, sadece provizyon sisteminden onay verilen reçetenin karşılandığını, reçetenin sahte olduğunun bilinmesinin ve tespit edilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek cezai şart, reçete bedelinin tahsili ve uyarı işlemlerinin hukuka aykırı olduğunun tespiti ile iptaline, muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; Kurum işleminin taraflar arasındaki protokole ve mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.06.2018 tarihli ve 2017/106 Esas, 2018/280 Karar sayılı kararıyla; davacının provizyon sisteminden onay verilen reçeteyi karşılamak zorunda olduğu, eczane sahibi ve çalışanlarının sahte reçete veya sahte rapor düzenlenmesine iştirak ettikleri veya Kurumu zarara uğratmak kastı ile hareket ettikleri hususunun ispat edilemediği, bu durumda Kurum işleminin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 13.957,40 TL cezai şart işlemi ve 1.395,74 TL reçete bedelinin tahsili işleminin iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 15.06.2020 tarihli ve 2018/2454 Esas, 2020/899 Karar sayılı kararıyla; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, kamu düzenini ilgilendiren hususlar yönünden yapılan inceleme sonucunda uyarı cezasının iptali konusunda olumlu ya da olumsuz karar verilmediği, bu cezanın da iptalinin gerektiği gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi kararının "Hüküm" fıkrasının "SGK Başkanlığı Şanlıurfa Sosyal Güvenlik Merkezinin 17.11.2016 tarih ve 88973858/SHS-2 sayılı yazıları ile davacı tarafa uygulanan 1.395,74TL reçete bedeli tahsili ve 13.957,40TL cezai şart işleminin İPTALİNE," ilişkin (1) no'lu bendinin kaldırılmasına, davanın kabulü ile, SGK Başkanlığı Şanlıurfa Sosyal Güvenlik Merkezinin 17.11.2016 tarihli ve 88973858/SHS-2 sayılı yazıları ile davacı tarafa uygulanan 1.395,74 TL reçete bedeli tahsili, 13.957,40 TL cezai şart işlemi ve uyarı cezasının iptaline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;
"1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Dosya kapsamından dava konusu reçetenin hastanın bilgisi dışında düzenlenerek davacı eczaneden temin edilmesi suretiyle Kurumun zarara uğradığı ve söz konusu reçetedeki ilaçların teslim edildiği kişinin, taraflar arasındaki SGK kapsamındaki kişilerin Türk Eczacıları Birliği üyesi eczanelerden ilaç teminine İlişkin Protokol’e göre, eczacı veya çalışanları tarafından kimlik kontrolünün yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda eczacı tarafından taraflar arasındaki protokol hükümlerinin ihlal edildiği sabittir. Ayrıca Kurum sorumluluğunda olmayan reçetelerle ilgili davacının, davalı kurumdan reçete bedelini tahsil etmesi mümkün değildir. Aksi halde reçete bedellerinden sorumlu olmayan kuruma külfet yüklenmiş olacaktır. Davacı reçete bedelini ancak sahtecilik yapan kişilerden isteyebilir. Üçüncü kişilerin suç teşkil eden eylem ve fiillerinden davalı kurum sorumlu tutulamaz. Bu nedenlerle Kurumun protokolün 4.3.6. maddesinde yer alan hüküm uyarınca yersiz ödemelerini geri isteme hakkı olduğu kabul edilerek, davacının reçete bedeline ilişkin işlemin iptali talebinin reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Duruşma yapmadan verilecek kararlar” başlıklı 353 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) nolu alt bendi; “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, (...) duruşma yapılmadan karar verilir”;
Aynı kanunun 359 uncu maddesinin (2) nolu fıkrası ise; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.
Açıklanan bu kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; bölge adliye mahkemesinin, ilk derece mahkemesince kanunun olaya uygulanmasında hata edilmesi ve bu hatanın düzeltilmesi için yeniden yargılama yapmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak yeniden esas hakkında karar vermesi gerekmektedir.
Kabule göre; bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı tamamen kaldırılarak, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde; sadece ilk derece mahkemesince verilen kararın hüküm kısmının 1. nolu bendinin kaldırılarak; yerine "Davanın kabulü ile, SGK Başkanlığı Şanlıurfa Sosyal Güvenlik Merkezi’nin 17.11.2016 tarih ve 88973858/SHS-2 sayılı yazıları ile davacı tarafa uygulanan 1.395,74 TL reçete bedeli tahsili, 13.957,40 TL cezai şart işlemi ve uyarı cezasının iptaline," dair hüküm kurulması suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi, ilk derece mahkemesi kararının diğer kısımlarının ise aynen muhafaza edilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup eleştiri konusu yapılmakla yetinilmiştir. "gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, protokolün 5.3.10 uncu maddesine göre tesis edilen cezai işlem nedeniyle reçete bedelinin tahsiline karar verilebilmesi için bu maddede yer alan fiillerin işlendiğinin tespit edilmiş olmasının gerektiği, somut olayda anılan fillerin tespit edilememesi nedeniyle protokolün 4.3.6 ncı maddesinin uygulanmasının ve reçete bedellerinin davacı eczaneden tahsilinin mümkün olmadığı, dava konusu olmayıp eylem ve sonuçları farklı olan protokolün 5.3.2 ve 5.3.5 inci maddelerindeki kimlik sorgulama yükümlülüğünün eldeki davada değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davalı idarenin cezai işlem uygulanan protokol maddesi ile bağlı olduğu, eczacının da ancak cezai işlemde belirtilen protokol maddesi ile sorumlu tutulabileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; Kurum tarafından tesis edilen işlemde kanun ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığını, cezai işlemin davacıya tebliğ edilmediği ve savunmalarının alınmadığı yönündeki iddiaların gerçeklikten uzak olduğunu, davanın reddinin gerektiğini ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: taraflar arasında imzalanan 2016 yılı protokolünün 5.3.10 uncu ve 4.3.6 ncı maddeleri gereğince davacı eczacı hakkında uygulanan cezai şart, uyarı ve reçete bedelinin tahsiline ilişkin cezai işlemin iptalinin istenildiği, davacı eczacı ve çalışanlarının sahte reçete veya sahte rapor düzenlenmesine iştirak ettikleri veya Kurumu zarara uğratmak kastı ile hareket ettiklerinin ispatlanamadığı hususunun çekişmesiz olduğu somut olayda, kimlik kontrolü yükümlülüğünün yerine getirilmediği değerlendirilmesiyle protokolün bu yönden ihlal edildiği, dolayısıyla protokolün 4.3.6 ncı maddesine göre Kurumun yersiz ödemelerini geri isteme hakkı olduğu gerekçesiyle reçete bedelinin tahsiline ilişkin tesis edilen işlemin iptali talebinin reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce;
1. Direnme kararının temyiz incelemesi yapılırken öncelikle yeni hüküm incelemesinin mi yoksa miktar yönünden kesinlik incelemesinin mi yapılması gerektiği; yeni hüküm incelemesinin öncelikle yapılacağı sonucuna varılırsa, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu,
2. Birinci ön sorun aşılarak, miktar yönünden kesinlik incelemesinin öncelikle yapılacağı sonucuna varılırsa, uyuşmazlığın konusu olan reçete bedeline ilişkin talebin 1.395,74 TL ve direnme kararının verildiği 15.12.2021 tarihinde geçerli temyiz edilebilirlik sınırının 78.630,00 TL olması karşısında, direnme kararına yönelik davalı vekilinin temyiz isteminin kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi
2. Değerlendirme
a. Birinci ön sorun yönünden;
1.Hukuk Genel Kurulunca birinci ön sorun olarak; öncelikle yeni hüküm incelemesinin mi yoksa miktar yönünden kesinlik incelemesinin mi yapılması gerektiği hususu tartışılmış ve miktar yönünden kesinlik incelemesinin öncelikle yapılması gerektiğine 26.04.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla karar verilerek birinci ön sorun aşılıp ikinci ön sorunun incelenmesine geçilmiştir.
b. İkinci ön sorun yönünden;
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Kanun'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
2. Dosya içeriğine göre davalı Kurum'un 2016 yılı Eczane Protokolünün 5.3.10 uncu maddesi gereğice uyguladığı uyarı cezası ve 13.957,40 TL cezai şart işlemi iptal edilmiş ve bu husus kesinleşmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, protokolün 4.3.6 ncı maddesindeki reçete bedelinin tahsili işlemine ilişkin olmakla temyiz incelemesine konu miktar 1.395,74 TL'den ibarettir. Bu tutar, Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararını verdiği 15.12.2021 tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL'nin altında kalmaktadır. Bu hâlde, ikinci ön sorunun varlığının kabulü ile uyuşmazlığının kesinlik sınırının altında kaldığının kabulü gerekir.
3. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; protokolün 4.3.6 ncı maddesinde "Protokolün (5.3.) numaralı maddesindeki fillerin tespit edildiği reçetede fiili ilgilendiren reçete veya ilaç bedelleri ödenmez (5.3.3., 5.3.6. ve 5.3.14 maddeleri hariç). Kurumca yapılan yersiz ödemeler varsa, ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte eczacının Kurumda tahakkuk etmiş alacağından mahsup edilir" hükmünün bulunduğu, somut olayda protokolün 5.3.10 uncu maddesi gereğince uygulanan cezai işlemin iptaline karar verildiği, dolayısıyla 4.3.6 ncı maddesinin uygulanma dayanağının kalmadığı, Kurumun ilişkilendirmediği başka bir cezai işlem maddesiyle de resen ilişkilendirilemeyeceği, 4.3.6 ncı maddesinin tek başına uygulanamayacağı, bu hâlde anılan dava türünün muarazanın giderilmesi olduğu dikkate alınmak suretiyle kararın temyiz edilebilir nitelikte olduğu ve ön sorun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
4. Hâl böyle olunca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.04.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.