Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/42 E. 2022/1170 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İşçilik alacakları davasında, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağının belirsiz alacak olup olmadığı ve belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı işçinin ücretinin ve eklerinin tam olarak ne kadar olduğunu belirleyememesi ve bu hususta işverenin elinde bulunan belgelere ihtiyaç duyulması, belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli şartları oluşturduğundan, yerel mahkemenin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “İşçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatıyla) verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ... Temizlik Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Belediyesi bünyesinde 2009 yılından beri kesintisiz şekilde çalıştığını, çalışma süresinin bir döneminde mezbahada kasaplık, daha sonraki bir dönemde marangozluk yaptığını ve son olarak 2014 yılı Mayıs ayından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar geçen sürede gece bekçisi olarak çalıştığını, 04.08.2014 tarihinde iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin işvereni Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarında zaman zaman kayden değişmekle birlikte son işverenin ... Temizlik Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. olarak göründüğünü ancak müvekkilinin taşeron şirketleri bilmediğini, müvekkilini işe alanın ... Belediye Başkanı olduğunu, tüm emir ve talimatları belediye başkanı ve yetkililerinden aldığını, müvekkilinin kayden işvereni olarak görünen şirketler ile davalı ... arasındaki hukukî ilişkinin muvazaalı olduğunu, müvekkiline yıllık izin kullandırılmadığını ve ücretinin de ödenmediğini, 2014 yılı Mayıs ayından itibaren gece bekçisi olarak haftanın altı günü 17.00-08.00 saatleri arasında çalışan müvekkiline fazla çalışma ücretlerinin de ödenmediğini, davanın belirsiz alacak davası olduğunu ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... (Belediye) vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Belediyenin çalışanı olmadığından Belediyenin davada taraf sıfatının bulunmadığını, bir an için davacının Belediye çalışanı olduğu kabul edilse bile alacakların zamanaşımına uğradığını, aylık ücreti ve çalışma süresi belli olduğundan talep edilen alacakların gerçekte belirlenebilir nitelikte olduğunu, müvekkili Belediyenin kurum için gerekli olan temizlik, ilaçlama vb. bazı hizmetlerin alımını sözleşme ile başka şirketlerden ihale ile temin ettiğini, ihaleyi kazanan şirketin de satın alınan hizmetleri Belediyeye sunduğunu ve karşılığında bu şirkete ücret ödendiğini, hizmetin şirketin kendi elemanlarıyla yerine getirildiğini, çalışanların tüm özlük haklarının da şirket tarafından karşılandığını, bu nedenle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, öte yandan çalışmakta olduğu şirket tarafından davacının tüm alacaklarının ödendiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

6. Davalı ... Temizlik Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. (... Ltd. Şti.) vekili cevap dilekçesi vermemiş olup, yargılama aşamasında sunduğu beyan dilekçesinde davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının asıl olarak Belediye bünyesinde çalıştığını, her ne kadar işçilerin aylık ödemeleri ve sigorta primleri müvekkili şirket tarafından ödense de çalışma koşullarına ilişkin takdir yetkisinin Belediyede olduğunu, müvekkili şirketin işçilere emir ve talimat verme yetkisi bulunmadığını, davacının müvekkili şirkette çalıştığı 01.01.2014-04.08.2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin ücretlerinin, sigorta primlerinin ve fazla çalışma ücretinin ödendiğini, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112. maddesi gereğince davacının kıdem tazminatından müvekkilinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

7. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 12.05.2016 tarihli ve 2015/46 E., 2016/457 K. sayılı kararı ile; davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu, davacının iş sözleşmesinin 2014 yılında davalı işveren tarafından haklı sebebe dayanmaksızın feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 27.11.2019 tarihli ve 2016/23594 E., 2019/21682 K. sayılı kararı ile; davalıların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; “2-Taraflar arasında öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için gerekli şartları taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.

…Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde, davanın belirsiz alacak davası türünde açıldığı belirtilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin belirsiz alacak olup olmadığının değerlendirilmesi gereklidir.

Kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacakları bakımından davacı, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumdadır. Bu halde, kıdem ve ihbar tazminatı alacağının gerçekte belirlenebilir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği nazara alındığında hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik talebin usulden reddine karar verilmesi gerekirdi. Mahkemece yazılı gerekçeyle kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağı talebine ilişkin esasa girilerek karar verilmesi hatalı olup hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 05.02.2021 tarihli ve 2020/38 E., 2021/68 K. sayılı kararı ile; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının yemek yardımından yararlandığı kabul edilerek dava konusu alacakların hesaplandığı, kıdem ve ihbar tazminatları hesabına esas olan ücretin giydirilmiş ücret olduğu, bu ücrete işçinin asıl ücretine ek olarak sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatlerin de dâhil edildiği, bu kapsamda davacıya ayni olarak sağlanan yemek ve servis yardımlarının parasal değerinin tazminat hesabında göz önünde tutulması gerektiği, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8/3. maddesinde işverenin açıkça işçiye varsa ücret ve eklerini gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlü tutulduğu, bu kapsamda işveren tarafından Kanunun kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirerek gerekli belgeleri işçiye teslim ettiğine dair dosyaya bir delil sunulmadığı, bu durumda işçinin alacağını belirleyecek verilerin elinde bulunduğundan söz etmenin mümkün olmadığı, uyuşmazlık konusu alacak miktarının belirlenebilmesi için davalıda bulunan bilgi ve belgelere ihtiyaç duyulduğu, hesabın unsurlarından olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarı işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirleneceğinden davanın belirsiz dava olarak açılabileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davalı ... Temizlik Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dava konusu kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağının belirsiz alacak olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre sözü edilen alacaklar bakımından davacının belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.

14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlıklı 107. maddesinin 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7251 sayılı Kanun) ile değiştirilmeden önceki metninde;

“(1)Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2)Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

(3)Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” düzenlenmesi bulunmakta iken; 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile madde başlığı “Belirsiz alacak davası”; 2. fıkrası “(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde değiştirilmiş; maddenin 3. fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır.

15. Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.

16. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.

17. Madde gerekçesinde; “Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir.” şeklindeki açıklamayla alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir.

18. Bu kıstaslar; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;

i. Davacının kendisinden beklenememesi,

ii. Bunun olanaksız olması,

iii.Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.

19. Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.

20. İşçilik alacakları bakımından dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kıstası ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kıstasının birlikte değerlendirilip sonuca gidilmesi gerekir.

21. Kural olarak kişinin alacağını belirleyebilmesi için aynı zamanda belgeye bağlama yetkisinin olması veya bu konuda belge düzenlenip kendisine verilmesi gerekir.

22. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (İş Kanunu) 8. maddesinin 3. fıkrası ile işverene yazılı sözleşme yapılmayan hâllerde en geç iki ay içinde genel ve özel çalışma koşullarını, günlük ya da haftalık çalışma süresini, temel ücreti ve varsa ücret eklerini, ücret ödeme dönemini, süresi belirli ise sözleşmenin süresini, fesih hâlinde tarafların uymak zorunda oldukları hükümleri gösteren yazılı bir belgeyi işçiye verme yükümlülüğü getirilmiştir.

23. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin 2. fıkrası ile ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın kural olarak Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödeneceği, çalıştırdığı işçilerin söz konusu alacaklarını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişilerin özel olarak açılan banka hesapları dışında bu alacakları ödeyemeyeceği belirtilmiştir.

24. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 37. maddesi ile işverene işyerinde veya bankaya yaptığı ödemelerde işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işyerinin özel işaretini taşıyan bir pusula verme yükümlülüğü hükme bağlanmıştır. Söz konusu pusulada ödemenin günü ve ilişkin olduğu dönem ile fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretleri gibi asıl ücrete yapılan her çeşit ekleme tutarlarının ve vergi, sigorta primi, avans mahsubu, nafaka ve icra gibi her çeşit kesintilerin ayrı ayrı gösterilmesi zorunluluğu hüküm altına alınmıştır.

25. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 67. maddesinde günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile dinlenme saatlerinin işyerlerinde işçilere duyurulacağı; 75. maddesinde ise işverene çalıştırdığı her işçi için işçinin kimlik bilgilerinin yanında, İş Kanunu’nun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorunda olduğu bir özlük dosyası düzenlemesi gerektiği yükümlülükleri getirilmiştir.

26. İş sözleşmesi ile iş görme edimini yerine getiren, belge düzenleme yetkisi ve yükümlülüğü bulunmayan işçinin, alacaklarını belirleyebilmesi için işveren tarafından düzenlenen kanuna uygun belgelere ihtiyacı vardır. Diğer yandan iş ilişkisindeki alacak kalemlerinin hesaplanmasında çıplak ücret ya da giydirilmiş ücrete göre hesaplanan farklı alacak türleri bulunmaktadır. Örneğin kıdem tazminatı giydirilmiş ücretten hesaplanırken diğer işçilik alacakları (fazla çalışma, hafta tatili, yıllık ücretli izin alacakları gibi) çıplak ücretten hesaplanmaktadır.

27. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2012 tarihli ve 2012/9-838 E., 2012/715 K. sayılı kararında belirtildiği üzere işçilik alacaklarının özelliği dikkate alınarak alacakların belirli olduğunu söylemek mutlak olarak doğru olmadığı gibi aksinin kabulü de doğru değildir. Aynı şekilde bu nedenle talep konusu işçilik alacaklarının belirli olup olmadığının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesi daha doğru olacaktır.

28. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2016/22-2227 E., 2019/1402 K; 08.12.2020 tarihli ve 2015/(22)9-3234 E., 2020/1005 K.; 16.03.2021 tarihli ve 2021/(22)9-178 E., 2021/284 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.

29. Öte yandan işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı konusunda Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca yapılan değerlendirme sonucunda 15.12.2017 tarihli ve 2016/6 E., 2017/5 K. sayılı karar ile “İşçilik alacaklarının çok çeşitli tür, nitelik ve kapsamda olması, somut olayın özelliklerine göre oldukça değişkenlik göstermesi, hatta aynı tür işçilik alacaklarında dahi somut olayın özellikleri itibariyle işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı konusunda soyut ve genel nitelikte, her bir olayda geçerli olacak ölçüde bir karar alınamayacağından içtihadı birleştirmeye gerek olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmış ve sonuç olarak içtihadı birleştirmeye gerek olmadığı” yönünde karar verilmiştir.

30. Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin 2009 yılından 04.08.2014 tarihine kadar çalıştığını ileri sürmüş ancak aldığı ücret miktarı ile ilgili açıklamada bulunmamıştır.

31. Bilirkişi raporunda, davacının 01.07.2009-04.08.2014 tarihleri arasında brüt 1.134TL olan asgari ücret ile çalıştığı, takdiren günlük 8TL yemek yardımından yararlandığı kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatları hesaplanmış; yıllık izin ücreti ise dosyada imzalı izin defteri olmadığından tüm hizmet süresine göre belirlenmiştir.

32. Öncelikle davacı dava dilekçesinde yemek yardımından bahsetmediği hâlde dosya kapsamında bulunan ihale evraklarında sözleşme bedeline dâhil olan giderler arasında yemek bedelinin de bulunduğu görülmüştür. Bu nedenle yemek yardımının parasal değerinin tazminat hesabında göz önünde tutulacağı kuşkusuz olup, dava dilekçesinde yemek yardımından bahsedilmemesi sonuca etkili değildir.

33. Diğer yandan davacı bilirkişi raporunda dikkate alınan çıplak ücret miktarına da itiraz etmiş olup, müvekkilinin SGK kayıtlarına yansıyan ücretinin 1.460,85TL olduğunu, tazminata esas kazancının da (1.460,85TL+yemek ücreti) şeklinde olması gerektiğini, aylık ücret bu şekilde kabul edildiğinde kıdem ve ihbar tazminatlarına ilişkin hesaplamanın farklı çıkacağını, yıllık izin ücreti hesabında da çıplak ücretin hatalı belirlendiğini ileri sürerek ek rapor alınmasını talep etmiştir.

34. Açıklandığı üzere, davacının ücret miktarı konusunda ihtilaf bulunduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kıdem ve ihbar tazminatları hesabına esas olan giydirilmiş ücrete işçinin asıl ücretine ek olarak sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler de dâhil edilmektedir.

35. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesinin 3. fıkrasında işveren açıkça işçiye varsa ücret eklerini gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlü tutulmuştur. Bu kapsamda işveren tarafından Kanunun kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirerek gerekli belgeleri işçiye teslim ettiğine dair dosyaya bir delil sunulmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda işçinin alacağını belirleyecek verilerin elinde bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.

36. O hâlde uyuşmazlık konusu alacak miktarlarının belirlenebilmesi için davalıda bulunan bilgi ve belgelere ihtiyaç duyulduğu anlaşıldığından, anılan alacakların belirlenebilir olmadığı ve belirsiz alacak davasına konu edilebilecekleri sonucuna varılmıştır.

37. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.2022 tarihli ve 2021/(22)9-1013 E., 2022/111 K.; 06.07.2021 tarihli ve 2021/(22)9-453 E., 2021/914 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.

38. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, uyuşmazlık konusu alacakların miktarının davacı tarafından belirlenebileceği, belirsiz alacak davasının koşullarının bulunmadığı, yemek yardımının kıdem ve ihbar tazminatlarının hesabında dikkate alınması gerekse de dava dilekçesinde işyerinde yemek yardımı yapıldığına dair bir iddia bulunmadığı, iddia ile bağlı olarak değerlendirme yapıldığında kıdem ve ihbar tazminatları ile çıplak ücret üzerinden hesaplanan yıllık izin ücretinin belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği, bu nedenle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

39. Hâl böyle olunca direnme kararı yerindedir.

40. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalının esasa yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

41. Öte yandan dava tarihi “18.08.2014” olduğu hâlde direnme kararının başlık kısmında “02.02.2015” olarak hatalı yazılmış ise de bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle,

Direnme uygun bulunduğundan davalı ... Temizlik Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.09.2022 tarihinde oy çokluğu ile ve kesin olarak karar verildi.