Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/458 E. 2022/765 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yurtdışı ve doğum borçlanmalarının iptali üzerine yapılan yeni başvurularda, borçlanma bedelinin hangi tarihteki prime esas kazanç üzerinden hesaplanması gerektiği hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İlk derece mahkemesinin, Özel Daire bozma kararına karşı verdiği kararın, bozmaya kısmen eylemli uyma neticesinde yeni bir hüküm niteliğinde olduğu ve direnme kararı olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki ''Kurum işleminin iptali ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik davalı ... (SGK/Kurum) vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından verilen karar davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz etmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Kurumun 18.10.2017 ve 19.10.2017 tarihli işlemlerinin iptali ile müvekkilinin ilk borçlanma talepleri olan 13.12.2012 tarihli ve 21.710.377 sayılı yurt dışı hizmet borçlanmasının ve 30.06.2014 tarihli ve 9.574601 sayılı doğum borçlanmasının geçerli sayılmasına, fazladan tahsil edilen yurt dışı borçlanma tutarı olan 36.159,49TL ve doğum borçlanma bedeli olan 3.937,44TL olmak üzere toplam 40.096,93TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir

Davalı Cevabı:

5. Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

6. ... İş Mahkemesinin 11.04.2019 tarihli ve 2018/234 E., 2019/129 K. sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamına göre davacının 13.12.2012 tarihli yurt dışı borçlanması ile 30.06.2014 tarihli doğum borçlanması taleplerinin 14.06.2017 tarihli müfettiş raporuna istinaden iptal edilmesinin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı Kurumun 18.10.2017 ve 19.10.2017 tarihli işlemlerinin iptaline, davacının 13.12.2012 tarihli yurt dışı borçlanması ile 30.06.2014 tarihli doğum borçlanması taleplerinin geçerli olduğunun tespitine, fazladan ödenen toplam 40.096,93TL'nin ödeme tarihinden itibaren davalı Kurumdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2019/1290 E., 2019/1457 K. sayılı kararı ile; davalı Kurumun hatalı işlemlerinden davacıyı sorumlu tutmanın hukuken mümkün olmadığı, bu hâli ile ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukukî değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02.11.2020 tarihli ve 2019/6152 E., 2020/6205 K. sayılı kararı ile; "...IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:

3201 sayılı Kanunun "Döviz İle Değerlendirme" başlıklı 4'üncü maddesi, "Sosyal güvenlik kuruluşlarınca döviz ile değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarı bir dolardır. Dövizin cinsi ve miktarı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebilir. Değişen miktar, tahakkuk ettirilmiş borçlanmanın tamamını ödememiş olanların bakiye borç sürelerine de uygulanır...." hükmünü; aynı Kanunun Geçici 2'nci maddesinin ikinci fıkrası ise, "Ancak, 4'üncü madde hükümlerine göre tahakkuk ettirilen borç miktarı, ödeme tarihindeki doların Türk Lirası karşılığı esas alınarak hesap ve tahsil edilir." hükmünü içermekte iken; anılan Geçici 2'nci madde, 5510 sayılı Kanunun 106'üncü maddesi ile tamamen yürürlükten kaldırıldığı gibi; aynı Kanunun 4'üncü maddesi de, 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5754 sayılı Kanunun 79'uncu maddesiyle değişikliğe uğramıştır.

5754 sayılı Kanunun 79'uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun "Borçlanma Tutarı ve Borçlanma Tutarının İadesi" başlıklı 4'üncü maddesi, "borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82'nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32'sidir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41'inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır.

Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli şartları yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıkları ödemeler, faizsiz olarak iade edilir…” hükmünü içermekte olup; anılan madde içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmalarda, borçlanma tutarının belirlenmesindeki "ödeme tarihi" kıstası, "borçlanma başvuru tarihi" olarak değişikliğe uğramıştır.

3201 sayılı Kanundan yararlanarak yurtdışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin de uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.

Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen borçlanma bedeli Yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesi gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye’de sigortalı olarak tescili bulunmayanların borçlanması 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması Kanun gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine, borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.

Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinden yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506 sayılı Kanunun 116'ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinde de üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanunla ilgili uyuşmazlıklarda üç aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.

Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihindeki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurtdışında geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.

Diğer bir olasılık da, Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda, 5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu esas alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 + 3 =6 ay) eklenmeli; davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma ilk başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir.

Somut olayda, davacının 13.12.2012 tarihinde yurtdışı borçlanması talebinde bulunduğu ,kurum tarafından 4048 gün karşılığı 40.609,55 TL borçlanma bedeli tahakkuk ettirildiği ,borç bildiriminin davacıya 25.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlanma bedelinin 15.02.2016tariinde ödendiği,

Yine davacının 30.06.2014 tarihinde doğum borçlanması talebinde bulunduğu ,kurum tarafından 525 gün karşılığı 5.997.60 TL borçlanma bedeli tahakkuk ettirildiği, borç bildiriminin davacıya 15.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlanma tutarının 15.02.2016tarihinde ödendiği, 14.06.2017 tarihli müfettiş raporuyla ‘’il müdürü davacının eşi ... ‘in yetkisini kullanarak eşine ait 2012 evrak kayıtlı yurtdışı borçlanma talebi ile 2014 yılı evrak kayıtlı doğum borçlanma talebine ait borçlanma tebliğatlarını 2016 yılında tebliğ ettirip ödenmesini sağladığı değerlendirilerek borçlanma işlemlerinin iptal edildiği, davacı tarafından 28.11.2017 tarihinde yeniden doğum borçlanması talebinde bulunulduğu, Kurum tarafından 9.935.04 TL borç tahakkuk ettirildiği, davacı tarafından önceki yatırılan tutarla, yeni tutar arasındaki 3.937,44 TL'lik farkın 29.11.2017 tarihinde itirazi kayıtla yatırıldığı, yine davacı tarafından 18.10.2017 tarihinde yeniden yurtdışı borçlanma talebinde bulunulduğu, Kurum tarafından 76.769.04 TL yurtdışı borçlanma bedeli tahakkuk ettirilerek davacı tarafından önceki yatırılan tutarla yeni tutar arasındaki 36.159.49TL farkın 20.11.2017 tarihinde itirazi kayıtla yatırıldığı anlaşılmıştır.

Kurum 2012 tarihli başvurudan, (3+3) 6 aylık süreden sonra kurumca yapılmış borçlanmanın geçerli olmadığı, esasen borçlanma talebinin ortadan kalkmış bulunduğu,bu hususun yeniden borçlanma talebinde bulunulması talebi karşısında düşmüş bir hakkın, Kurum işlemiyle sonradan geçerli hale getirilip, daha sonra müfettiş raporu ile iptal edilmesi karşısında, davanında 2018 yılında açıldığı gözetilerek ,borçlanma bedelinin dava tarihi esas alınmak suretiyle belirlenmesi gereğinin gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. ... İş Mahkemesinin 16.02.2021 tarihli ve 2020/543 E., 2021/80 K. sayılı kararı ile; 2014 yılında yapılan doğum borçlanmasının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, yapılan borçlanmanın geçerli olduğunun tespitine ve fark borçlanma tutarına karşılık ödenen paranın faizi ile birlikte geri alınmasına ilişkin hüküm yönünden bozma ilamında herhangi bir bozma sebebine yer verilmeyerek hükmün bu kısmının bozma kapsamı dışında bırakıldığı ve davacı lehine usulî kazanılmış hak oluştuğu, 2012 tarihli yurtdışı borçlanma talebinin iptaline yönelik Kurum işleminin ise yerinde olduğu, 2012 yılındaki borçlanmanın geçersiz sayılmasının ardından 18.10.2017 tarihli borçlanma talebi üzerine başvuru tarihi esas alınarak tahakkuk ettirilen borçlanma bedeli ile bundan önce yatırılan tutar arasındaki farkın yasal süresi içinde 20.11.2017 tarihinde davacı tarafından ödendiği, bozma kararında 2017 yılında yapılan borçlanmanın geçersiz sayılmasını gerektirecek bir sebepten söz edilmediği, buradan hareketle davacının 2017 yılında yaptığı başvuru esas alınarak yurt dışı borçlanma tutarının belirlenmesine ilişkin Kurum işleminin yerinde olduğu, dolayısıyla bozma ilamında ulaşılan sonucun aksine dava tarihi esas alınarak yurt dışı borçlanma tutarının belirlenmesini gerektirecek bir durum bulunmadığı ve davacının bu tutarın iadesine ilişkin talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 30.06.2014 tarihli doğum borçlanmasının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, 13.12.2012 tarihli yurt dışı borçlanmasının iptaline ilişkin Kurumun 18.10.2017 tarihli işleminin iptaline dair talebinin reddine, davacının 30.06.2014 tarihli doğum borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine, 13.12.2012 tarihli yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğunun tespiti talebinin reddine, davacının doğum borçlanmasına ilişkin 3.937,44TL fark borçlanma tutarının ödeme tarihi olan 29.11.2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan alınarak davacıya ödenmesine, 18.10.2017 tarihli yurt dışı borçlanma talebi üzerine davalı Kurumca tahakkuk ettirilerek ödettirilen 36.159,49TL fark borçlanma tutarının faiziyle birlikte iadesine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Direnme Kararını Temyizi:

12. Direnme kararını süresi içinde taraf vekilleri temyiz etmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2012 tarihli başvurudan itibaren (3+3) 6 aylık süre geçtikten sonra Kurumca yapılan borçlanmanın geçerli olmadığının Özel Daire ile ilk derece mahkemesi arasında ihtilafsız olduğu eldeki davada 18.10.2017 tarihli Kurum işleminin geçerli kabul edilip edilemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre davanın 2018 yılında açıldığı gözetilerek borçlanma bedelinin dava tarihi esas alınmak suretiyle belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

15. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.

16. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.

17. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.

18. Somut olayda ilk derece mahkemesince Kurumun 13.12.2012 tarihli yurt dışı borçlanması ile 30.06.2014 tarihli doğum borçlanmasının iptaline ilişkin 19.10.2017 ve 18.10.2017 tarihli işlemlerinin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle bu işlemlerin iptaline, 13.12.2012 tarihli yurt dışı borçlanması ile 30.06.2014 tarihli doğum borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine, fazladan ödenen toplam 40.096,93TL'nin ödeme tarihinden itibaren davacıya iadesine karar verilmiş olup bu karara yönelik istinaf başvurusu esastan reddedilen davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece 2012 tarihli başvurudan 6 aylık süre geçtikten sonra Kurumca yapılan borçlanmanın geçerli olmadığı, yeniden borçlanma talebinde bulunulması karşısında düşmüş hakkın Kurum işlemiyle geçerli hâle getirilip daha sonra müfettiş raporu ile iptal edildiği ve davanın 2018 yılında açıldığı gözetildiğinde borçlanma bedelinin dava tarihi esas alınmak suretiyle belirlenmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.

19. İlk Derece Mahkemesince 16.02.2021 tarihli duruşmada "1-Taraf vekillerinin beyanları ve bozma ilamının içeriği ile dosya kapsamı birlikte değerledirildiğinde Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02/11/2020 tarihli 2019/6152 Esas ve 2020/ 6205 karar sayılı bozma ilamına DİRENİLMESİNE karar verilerek tefhimle açık yargılamaya devam olundu.” yönündeki ara kararı ile önceki hükümde direnilmiş, hükmün gerekçesinde ise 2014 yılında yapılan doğum borçlanmasına iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, borçlanmanın geçerli olduğunun tespitine ve fark borçlanma tutarının iadesine ilişkin hükmün bozma kapsamı dışında kaldığı, ancak 2012 yılındaki borçlanmanın iptalinden sonra 18.10.2017 tarihli borçlanma talebi üzerine tahakkuk ettirilen borçlanma bedelini davacının süresinde ödediği, bu işlemin geçerli olduğu, bu nedenle dava tarihi esas alınarak borçlanma bedelinin belirlenmesi gerektirecek bir durum bulunmadığı belirtilerek davanın kısmen kabulü ile 30.06.2014 tarihli doğum borçlanmasının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, borçlanmanın geçerli olduğunun tespitine, 3.937,44TL fark borçlanma tutarının faiziyle birlikte davalı Kurumdan alınarak davacıya ödenmesine, 13.12.2012 tarihli yurt dışı borçlanma işleminin iptaline ilişkin Kurum işlemleri ilgili davacının taleplerinin reddine karar verilmiştir.

20. Görüldüğü üzere İlk Derece Mahkemesince hüküm sonucunu da kapsayacak şekilde bozma kararına kısmen eylemli uyma neticesinde Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik gerekçeye dayalı yeni hüküm verilmiştir.

21. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil, bozmaya kısmen eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.

22. Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir.

23. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Taraf vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 26.05.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.