"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Hizmet Tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik fer’î müdahil ... Kurumu vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi tarafından verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar fer’î müdahil ... Kurumu vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı fer’î müdahil ... Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 20.10.1993-30.06.1996 tarihleri arasında kesintisiz asgari ücretle çalıştığını, davalı işveren tarafından 20.10.1993 tarihinde işe giriş bildirgesinin Kuruma verildiğini ancak hizmetlerinin eksik bildirildiğini ileri sürerek 20.10.1993-30.06.1996 tarihleri arasında davalı işyerinde kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Halıcılık San. ve Tic. A.Ş.’ye 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılmış olup davaya cevap verilmemiştir.
6. Fer’î müdahil ... Kurumu (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davanın kamu düzenini ilgilendiren nitelikte olduğunu, bu nedenle çalışma olgusunun re’sen araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin 06.04.2017 tarihli ve 2016/253 E., 2017/95 K. sayılı kararı ile; uyuşmazlık konusu dönemde davacının davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak kesintisiz ayda 30 gün çalıştığı anlaşılmış ise de Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Daireleri arasında kısmen görüş farklılığı bulunmakla birlikte 506 sayılı Kanun'un 3.maddesinin II numaralı fıkrasına 20.06.1987 tarihli 3395 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle eklenen (D) bendinin istisna getirmeyen bağlayıcı ve yasaklayıcı nitelikte olması, yine aynı bendi yürürlükten kaldıran 29.07.2003 tarihli 4958 sayılı Kanun'un 57. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunda kanunların geriye yürüyeceğine ilişkin düzenleme bulunmaması karşısında yasal sorumluluğunu dönemindeki mevzuata göre yerine getiren davalı işverene yeni sorumluluklar yüklenemeyeceği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin Birinci Kararı:
8. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 12.12.2017 tarihli ve 2017/1123 E., 2017/1350 K. sayılı kararı ile; davacıya evinde halı dokuması için tezgah tahsis olunup olunmadığının ve hizmet akdi ilişkisinin oluşup oluşmadığının araştırılmadığı, davalı işyerinde uzun vadeli sigorta kollarına tabi çalışanların bulunup bulunmadığının değerlendirilmediği, istinaf kanun yolunun tarafların sunduğu ve re’sen belirlenen delillerin değerlendirilmesi, bu hâliyle kamu düzenine ilişkin davada toplanılması gereken deliller toplanmadan karar verildiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülüp belirtilen noksanlıklar giderilerek denetime elverişli karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
10. ... İş Mahkemesinin 29.03.2018 tarihli ve 2018/80 E., 2018/175 K. sayılı kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından belirtilen araştırma yapılmaksızın önceki gerekçe tekrar edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin İkinci Kararı:
11. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
12. ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 31.01.2019 tarihli ve 2018/1888 E., 2019/205 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten dosyada davacı ve tanıklarının hizmet cetvellerinin bulunmadığı, ilk derece mahkemesince yargılama ve tahkikat aşamasına geçilmesi ve hukukî dinlenilme hakkı gözetilerek toplanacak deliller değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülüp belirtilen noksanlıklar giderilerek denetime elverişli karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı:
13. ... İş Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ve 2019/60 E., 2019/170 K. sayılı kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesinin kararı doğrultusunda yeniden dinlenilen bordro tanıklarının çırak ve ustaların aynı işi yaptığını, çırakların da fiili olarak üretime katıldıklarını beyan ettikleri, itibar edilen bordro tanıklarının beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının davalıya ait halı atölyesinde işverenin denetim ve gözetimi altında ücret karşılığında fiili olarak hizmet akdi ile çalıştığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin Üçüncü Kararı:
14. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde fer’î müdahil ... Kurumu vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
15. ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 25.09.2019 tarihli ve 2019/1628 E., 2019/1686 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne dair kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle fer’î müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
16. ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde fer’î müdahil ... Kurumu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
17. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17.03.2021 tarihli ve 2020/3486 E., 2021/3505 K. sayılı kararı ile; “…Davacının, davalı işverene ait halı atölyesinde 20/10/1993-30/06/1996 tarihleri arasında geçen Kuruma bildirilmeyen hizmetlerinin tespitini istediği eldeki davada, davalı şirkete ait ... sicil sayılı işyerinde 20/10/1993 tarihinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesi verilmiş olduğu, davacının söz konusu işyerinden Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortasına tabi olmayanlara ait dönem bordroları ile bildirilen 1993/3. dönem bordrosunda 43 gün, 1994/1 dönem bordrosunda 2 gün hizmet sürelerinin bulunduğu ayrıca dinlenen bordrolu tanıkların ise çalışmayı doğruladıkları belirgindir.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 3. maddesinin II numaralı fıkrasına, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 1. maddesiyle eklenen (D) bendinde “El halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında yalnız iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanır. Ancak bunlar istekleri halinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları bakımından 85 inci madde hükmüne göre isteğe bağlı sigortalı olabilirler.” düzenlemesine yer verilmiş, sonrasında 06.08.2003 günü yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 57. maddesiyle söz konusu bent ilga edilmiş olup yürürlükten kaldırmaya yönelik yasama işleminin geriye yürütüleceğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığından, şu durumda 09.07.1987 – 05.08.2003 (dahil) dönemi bakımından bentte yazılı nitelikteki hizmetin 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince uzun vadeli sigorta kollarına tabi zorunlu sigortalılık olarak değerlendirilemeyeceği belirgindir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava irdelendiğinde, uyuşmazlık konusu 20/10/1993-30/06/1996 arası dönemde anılan Kanun kapsamında malûllük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları bakımından 85. madde gereğince isteğe bağlı sigortalılık başvurusu bulunmayan davacının sunduğu yazılı belgeler karşısında uyuşmazlık konusu dönemde davacının, işverene bağlı olarak yerine getirdiği faaliyetin “el halıcılığı dokuma işi” niteliğinde olup olmadığı belirlendikten sonra, yapılan işin el halıcılığı kapsamında olduğunun anlaşılması halinde davanın 20/10/1993-30/06/1996 dönemi yönünden reddine, aksi halde elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
O hâlde, feri müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
18. ... İş Mahkemesinin 06.07.2021 tarihli ve 2021/127 E., 2021/120 K. sayılı kararı ile; dava ve cevap dilekçeleri, Kurum kayıtları, tanık beyanları ve dosya kapsamına göre Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2016/14756 E., 2017/352 K. sayılı kararı ve Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2016/16852 E., 2018/2982 K. sayılı kararlarının da emsal nitelikte kabul edildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
19. Direnme kararı süresi içinde fer’î müdahil ... Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
20. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 20.10.1993-30.06.1996 tarihleri arasında hizmet tespitini talep ettiği eldeki davada 506 sayılı Kanun'un 3. maddesinin II numaralı fıkrasına 20.06.1987 tarihli ve 3395 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle eklenen ancak 29.07.2003 tarihli ve 4958 sayılı Kanun'un 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılan D bendindeki düzenleme kapsamında işverene bağlı olarak yerine getirdiği faaliyetin sadece kısa vadeli sigorta kollarından yararlanılmasını gerektirir şekilde “el halıcılığı dokuma işi” niteliğinde olup olmadığı araştırılarak yapılan işin el halıcılığı kapsamında olduğunun anlaşılması hâlinde davanın reddine, aksi hâlde elde edilecek sonuca göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
21. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.
22. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinin 10. fıkrasında ise; "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
23. Mülga 506 sayılı Kanun'un 2. ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kimselerin ayrıca aynı Kanun'un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir.
24. Öte yandan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde kısa vadeli sigorta kollarının iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortası kollarını; uzun vadeli sigorta kollarının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası kollarını ifade ettiği belirtilmiştir.
25. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506 sayılı Kanun’da olduğu gibi her bir sosyal riski güvence altına alan bir sosyal sigorta sistemi benimsememiş, sosyal tehlikeleri kendi içinde gruplandırarak uzun vadeli sigorta kolu ile kısa vadeli sigorta kolu olmak üzere iki sigorta kolu içinde düzenlemiştir (Güzel, Ali/Okur, Ali Rıza/Caniklioğlu Nurşen; Sosyal Güvenlik Hukuku, Yenilenmiş 18. Bası, ... 2020, s.463).
26. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kısa vadeli sigorta kollarından olan iş kazası ve meslek hastalığı (birlikte), hastalık ve analık sigortalarını ayrı ayrı düzenlemiş, bunların primlerini ayırmışken 5510 sayılı Kanun bu sigorta kollarını “Kısa Vadeli Sigorta Hükümleri” başlığı altında birlikte düzenlemiş bulunmaktadır. Bu sigorta kollarının ortak özellikleri kısa vadede ortaya çıkan risklerden oluşması ve fon biriktirme esasına dayanmamasıdır (Tuncay, A.Can/Ekmekçi, Ömer: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 20.Bası, ... 2019, s.387).
27. Belirtilmelidir ki kısa vadeli sigorta kolları anlık oluşabilecek riskleri kapsamakta, sigortalıları kısa vadede oluşabilecek risklere karşı koruma fonksiyonunu yerine getirmektedir.
28. Kısa vadeli sigorta kollarından olan iş kazası ve meslek hastalığı sigortası mesleki risk; hastalık ve analık sigortaları ise fizyolojik risk grubunu oluşturmaktadır Sosyal güvenlik sistemlerinin temel amacı iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık gibi risklerin ortaya çıkması durumunda bu tür risklerle karşılaşan sigortalılara ekonomik bir güvence sağlamaktır. Bu nedenle SGK, sigortalıların bu riskler karşısındaki kayıplarını önlemek ve olumsuzluklarını gidermek için çeşitli maddi yardımlar ve haklar sağlamaktadır.
29. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 16. maddesinde iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortasından sağlanan haklar düzenlenmiştir. Bu haklar sigortalıya geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi, sürekli iş göremez durumuna girmiş olan sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanması, gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği; ve iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı için ilgili maddede belirtilen yakınlarına cenaze ödeneği verilmesi olarak sıralanmıştır.
30. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda kısa vade sigorta kolları gibi uzun vade sigorta kolları da tanımlanmamış malûllük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir.
31. Malûllük durumu uzun vadeli sigorta kolu içinde düzenlenen ilk sosyal tehlikedir. Malûllük yaşlılık ve ölüm gibi kalıcı ve sürekli etki yaratır. Bu nedenle bu kapsamda yapılan yardım da süreklilik taşır. Malûl duruma düşmesi nedeniyle çalışamayan ve ücretinden yoksun kalan sigortalıya mahrum kaldığı bu gelir, uzun vadeli sigorta kolundan sağlanır (Güzel/Okur/Caniklioğlu s. 463).
32. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na göre uzun vadeli sigorta kolları arasında yer alan yaşlılık sigortası kolu da yine uzun süreli yardım yapan sigorta türü olup sosyal sigortaların kuşkusuz en önemli kollarından birisidir. Bu sigorta kolu ile çalışma gücünü kaybetmiş veya çalışma gücü azalmış sigortalılara yaşamlarını idame ettirmek için sosyal güvence sağlanması amaçlanır.
33. Uzun vadeli sigorta kolları arasında son düzenlenen ölüm sigortası ise sigortalının ölümü hâlinde geride kalanların başka bir deyişle geçimi sigortalı tarafından sağlanan aile bireylerinin geleceklerini güvence altına almayı amaçlar. Korumanın kapsamı ölenin geride bıraktığı aile bireyleridir. Ancak bunun sosyal sigortalar uygulamasındaki özelliği, sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan bir nedenden ötürü ölümü hâlinde geride kalanlarına gelir bağlanması ve bazı yardımlar sağlanmasıdır. Nitekim sigortalının iş kazası ve meslek hastalığı dolayısıyla ölümü hâlinde geride kalanlarına yapılacak yardımlar ve bunların koşulları iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasında düzenlenmiş bulunmaktadır (Tuncay/Ekmekçi; s.546).
34. Mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise hizmet süresinin kurumlara emeklilik keseneği veya malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödenmiş süreleri ifade ettiği belirtilmiştir.
35. Gelinen bu noktada “el halıcılığı dokuma işi” üzerinde durulmalıdır.
36. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun ilk hâlinde "el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar" hakkında özel bir düzenleme bulunmamakta iken 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 20.06.1987 tarihli ve 3395 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un “Sigortalı sayılmayanlar başlıklı” 3. maddesinin II numaralı fıkrasına (D) bendi eklenmiş olup buna göre;
"D) El halıcılığı dokuma işlerinde çalışanlar hakkında yalnız iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kolları uygulanır. Ancak bunlar istekleri halinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollan bakımından 85 inci madde hükmüne göre isteğe bağlı sigortalı olabilirler".
37. Söz konusu hüküm 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun'un 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup yürürlükten kaldırmaya yönelik yasama işleminin geriye yürütüleceğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.
38. Şu durumda 09.07.1987–05.08.2003 (dahil) dönemi bakımından 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin II numaralı fıkrasının (D) bendinde belirtilen el halıcılığı dokuma işlerinde geçen hizmetin uzun vadeli sigorta kollarına tabi zorunlu sigortalılık olarak değerlendirilemeyeceği belirgindir.
39. Somut olayda davalı işyerinden davacı adına 20.10.1993 tarihli ilk işe giriş bildirgesinin düzenlendiği ve Kurum kayıtlarına intikal ettiği, davalı işveren tarafından malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olmayanlar yönünden düzenlenen 1993 yılı 3. dönem bordrosunda 43 gün ve 1994 yılı 1. dönem bordrosunda 2 gün davacı adına hizmet bildirildiği, dinlenen davacı tanıklarının işyerinde halı dokumacılığı işi yaptıklarını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
40. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgulara göre; uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin II numaralı fıkrasının (D) bendine göre el halıcılığı dokuma işlerinde çalışanların iş kazaları ile meslek hastalıkları, analık ve hastalık sigorta kollarına tabi olacağı, malûllük, yaşlılık, ölüm sigorta kollarının bunlar hakkında uygulanmayacağı gözetilerek davacının davalı işverene bağlı olarak yerine getirdiği faaliyetin “el halıcılığı dokuma işi” niteliğinde olup olmadığı araştırıldıktan sonra yapılan işin el halıcılığı kapsamında olduğunun anlaşılması hâlinde davanın reddine, aksi hâlde elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
41. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
42. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Fer’î müdahil ... Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.