"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/22 E., 2022/60 K.
KARAR : Davanın reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 08.12.2021 tarihli ve
2021/3446 Esas, 2021/7680 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; ... ili ... ilçesi ... köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında Hazineye ait veya sahipsiz taşınmazların yasal koşullar oluşmadan köyde yaşamayan, yıllar önce ölmüş veya köyü terk etmiş paravan kişiler adına tespit edildiğini, sonrasında ilgili kişilerden satın alınmış gibi taşınmazların menfaat ilişkileri olan şahıslar adına tescil edilmeleri nedeniyle ağır ceza mahkemesinde ilgili kişiler aleyhine ceza davası açıldığını, tapu ve kadastro müfettişleri tarafından bu konu hakkında hazırlanan raporda 102 ada 8 parsel sayılı taşınmaz için tespitin yolsuz tescil niteliğinde olabileceği, zilyetlik devir senedinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, zilyetlik kazanım şartlarının oluşup oluşmadığının araştırılması için tapu iptali ve tescil davasının açılması gerektiğinin bildirildiğini, zilyetlik devir senedindeki imzanın ... ...’a ait olmama ihtimalinin yüksek olduğunu, devir senedi tarihinde tespit maliki ... ...’ın henüz onyedi yaşında olduğunu, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı asıl cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazı kadastro tespitinden sonra 07.08.2009 tarihinde satın aldığını, tapu kaydının aleni olduğunu, iyiniyetin yasalarca korunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.03.2018 tarihli ve 2016/53 Esas, 2018/34 Karar sayılı kararı ile; dava konusu 102 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 08.11.1999 tarihli kadastro çalışmalarında dam ve arsası niteliği ile ... ... adına tespit edildiği, sonrasında Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Başmüfettişleri tarafından tasarruf işleminin incelenerek sıhhat kazandırılması gerektiği belirtilmekle yapılan tespitin kadastro komisyonu tarafından yeniden incelendiği ve 08.10.2002 tarihli kadastro komisyon tutanağına göre taşınmazın Hazine adına tespitinin yapılmasına karar verildiği, daha sonra ... ...'ın 14.11.2007 tarihinde itirazı üzerine 03.12.2007 tarihli kadastro komisyonu kararına göre Maliye Hazinesi adına yapılan tespitin iptal edilerek ... oğlu ... ... adına tespitin yapılmasına karar verildiği ve tespitin 11.01.2008 tarihinde kesinleştiği, sonrasında ise taşınmazın ... ...'a, ondan da yine davalı ...'a 07.08.2009 tarihinde satış yoluyla devredildiği, taşınmazda 1973'ten önceki bir tarihte imar ihyanın tamamlanmış olduğu ve yine 01.03.2018 tarihli ek bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufunda olan (taşlık, kayalık, orman, mera vb.) yerlerden olmadığı, somut olayda davalının kadastro sonucu oluşan tespit maliki olmayıp, tespitten sonra dava konusu taşınmazı satın aldığı ve iyiniyetli malik konumunda bulunduğu, dolayısıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023 üncü maddesi gereği tapu kütüğündeki tescile güvenerek iyiniyetle mülkiyeti kazanan davalının bu kazanımının korunması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.09.2018 tarihli ve 2018/496 Esas, 2018/460 Karar sayılı kararı ile; davacı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...Davacı Hazine, ... İlçesi ... Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında Hazineye ait veya sahipsiz taşınmazların yasal koşullar oluşmadan köyde yaşamayan, yıllar önce ölmüş veya köyü terk etmiş paravan kişilerin adına tespit edildiğini daha sonra ilgili kişilerden satın alınmış gibi taşınmazların menfaat ilişkileri olan şahıslar adına tescil edilmeleri nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesinde ilgili kişiler aleyhine ceza dosyası açıldığını, tapu ve kadastro müfettişleri tarafından bu konu hakkında hazırlanan raporda, 102 ada 8 parsel sayılı taşınmaz için, tespitin yolsuz tescil niteliğinde olabileceği, zilyetlik devir senedinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, zilyetlik kazanım şartlarının oluşup oluşmadığının araştırılması için tapu iptal ve tescil davasının açılmasının gerektiği, nüfus kayıtlarından sadece ... ...’ın 1915 doğumlu olduğu ve 1949 yılında evlendiği, bu kişinin sağ olup olmadığı, ... da yaşayıp yaşamadığı, yaşamış ise ne zaman ayrıldığının belirlenemediği, zilyetlik devir senedindeki imzanın ... ...’a ait olmama ihtimalinin yüksek olduğunu, devir senedi tarihinde tespit maliki ... ...’ın henüz 17 yaşında olduğunu, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tescilini talep etmiştir.
Dosya kapsamından dava konusu edilen 102 ada 8 parsel sayılı 1.176.57 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 1937 tarih 1916 sıra nolu vergi kaydında ... ... ... adına kayıtlı olduğu 1942 yılında prika olarak ... ...’a verildiği, ... ... tarafından 1987 yılında ... ...’a satılarak zilyetliğinin devir edildiği halen bu şahıs tarafından zilyet olunduğu belirtilerek tescilin 11.01.2008 tarihinde ... ... adına yapıldığı daha sonra 02.06.2008 yılında ... ... tarafından tapuda dava dışı ... ...’a satıldığı en son da 07.08.2009 yılında tapuda davalı ... ...’e satılarak kaydın devir edildiği anlaşılmaktadır.
Davalı ... ..., dava konusu taşınmazın kadastro tespitinden sonra 07.08.2009 tarihinde satın aldığını, tapu kaydının aleni olduğunu, tapu kaydına güvenerek taşınmazı satın aldığını, iyi niyetinin yasalarca korunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince TMK’nun 1023. maddesi gereğince tapu kütüğündeki tescile güvenerek iyi niyetle mülkiyeti kazanan davalının bu kazanımın korunması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı Hazine vekilinin istinafı başvurusu üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşüldü.
Mahkemece, Hazinenin açtığı tapu iptal ve tescil davasının, tapu kütüğündeki tescile güvenerek iyi niyetle mülkiyeti kazanan davalının bu kazanımın korunması gerektiği gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir.
Dava konusu taşınmaz vergi kaydı, hibe, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik nedeniyle tespit görmüş olmasına rağmen mahkemece vergi kaydı yöntemince uygulanıp dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiş ise de bir an vergi kaydının çekişmeli taşınmaza uyduğu kabul edilse dahi zilyetlik ile birleşmeyen vergi kaydının hukuki değer taşımayacağı kuşkusuzdur.
Dosya içerisinde bulunan çekişmeli taşınmaza ait fotoğraflardan taşınmazın tamamının sık dikenli yıllık yabani otlarla kaplı olduğu, imar-ihya faaliyetinde bulunulmadığı ve taşınmazın sınırlarının belirgin olmadığı anlaşılmaktadır. Keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından çekişmeli taşınmazın vergi kayıt maliki tarafından 1970 li yıllara kadar kullanıldığı ancak daha sonra köyü terk ettiği o tarihten sonra taşınmazın sahipsiz kaldığı, bir süre belirsiz kişiler tarafından kullanıldığı ancak daha sonra üzerindeki ağaçların bakımsızlıktan kuruduğu, damın ise yıkılarak kullanılamaz hale geldiği anlaşılmaktadır.
Jeodezi ve Fotoğrametri uzmanı bilirkişisinin 1973 ve 1985 tarihli hava fotoğraflarında çekişmeli taşınmazın üzerinde badem ve meyve ağaçlarının belirgin olduğuna dair tespiti ile ziraat bilirkişisinin taşınmaz üzerinde son 30-35 yıldır herhangi bir tarımsal faaliyet yapılmadığı, taşınmazın dikenli yıllık yabani otlarla kaplı olduğu, taşınmazın imar ve ihya edilen yerlerden olmadığına ilişkin tespitleri de taşınmazın kullanılmadığı hususunu doğrulamaktadır.
Çekişmeli taşınmazın görülen bu nitelikleri gözetilerek Hazinenin açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; iyiniyetli üçüncü kişinin tapu kütüğündeki kayıtlara bakmasının yeterli olduğu, tescilin geçerlilik şartlarının muteber olup olmadığını araştırmak zorunda olmadığı, tapu kütüğüne güvenmesinin iyiniyetli sayılması için yeterli sayılacağı, davalının da dava konusu taşınmazı iktisap ederken tapu kütüğüne güvenerek devraldığı, dosyada davalının iyiniyetli olmadığına yönelik herhangi bir delilin de bulunmadığı, davalının iyiniyetli üçüncü kişi olduğu ve kazanımının korunması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine temsilcisi, mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulamanın hüküm için yeterli olmadığını, taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetliğin bulunmadığını, kazanım koşullarının oluşmadığını, taşınmazın çok kısa süre içinde birden çok el değiştirdiğini, dava konusu satım işleminde iyiniyetin korunamayacağını ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tapu iptali ve tescil istemine ilişkin eldeki davada; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup olmadığı, tapu kütüğüne güvenerek iyiniyetle devralma olgusunun eldeki davaya etkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16 ve 17 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023 üncü maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın üzerinde toplandığı yön itibariyle öncelikle kamu malı kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.
2. Kamu tüzel kişilerinin ellerinde bulunan taşınır ve taşınmaz mallardan kamu tarafından faydalanılanlara, bir kamu hizmeti ve faaliyetine tahsis edilen mallara ve sahipsiz mallara kamu malları denir (Türk Hukuk Lügatı, Cilt I, Ankara 2021, s. 642-643). Yararlanma, tahsis şekli, mahiyet gibi ölçütler çerçevesinde kamu malları çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır. Bir malın kamu malı niteliğinde olup olmadığı kamu hukuku düzenine, özellikle de idare hukukunun kural ve ilkelerine göre belirlenir. Başka bir anlatımla kamu malları özel hukukun alanı dışındadır (... T. Gürsoy/Fikret Eren/... Cansel; Türk Eşya Hukuku, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, s. 33; Akın Düren, İdare Malları, Ankara 1975 s. 40; ... Oğuzman/Özer Seliçi/Saibe Oktay ...; Eşya Hukuku, İstanbul 2017, s. 14 vd.). 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nde (MK md 641,912) ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda (TMK md. 715, 999) yer alan kamu malları konusundaki hükümler, değinilen kuralın istisnaları değil, onun teyidi mahiyetindeki düzenlemelerdir; bu hükümlerle kamu malları eşya hukukunun dışında bırakılmışlardır.
3. Kamu malları kavramına ilişkin en açık ve ayrıntılı yasal düzenleme, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ncı maddesinde yer almaktadır. Bu maddede, “Kamu Malları” başlığı altında, kamunun ortak kullanımına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerler ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerler hakkında ayrıntılı bir düzenlemede bulunulmuştur. Maddenin (A) bendi kamu hizmetinde kullanılan okul, hastane gibi yerlerin; (B) bendi kamunun yararlandığı mera, yaylak gibi orta malı taşınmazların; (C) bendi Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kayalar, tepeler gibi yerlerin; (D) bendi de Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanların, kadastro çalışmaları sırasında ne şekilde işleme tabi tutulacaklarını açıklamıştır. Doktrinde kamu malları için şöyle bir tanım verilmektedir. Kamunun doğrudan doğruya ortak yararlanmasına veya kullanılmasına doğal nitelikleri gereği açık olan (sahipsiz mallar) veya Devlet ya da kamu tüzel kişisi tarafından Kanunun doğrudan doğruya yararlanmasına veya kullanılmasına tahsis edilen (Orta Malları) veyahut bir kamu hizmetinin vasıtası olmak üzere tahsis edilen mallara (Hizmet Malları) kamu malı denir (Düren s. 45).
4. Bir malın kamu malı olarak nitelendirilmesinin hukuksal sonuçları şunlardır: Kamu malları üzerinde özel mülkiyet kurulamaz ve bunlar kamu hizmetine tahsis olundukları, yetkili idarece kamu malı olmaktan çıkarılmadıkları sürece temlik edilemez, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla da edinilemezler (Gürsoy/Eren/Cansel, s. 35). Devlet mallarının haczine de olanak yoktur (İcra ve İflas Kanunu md. 82). Buradaki “özel mülkiyet kurulamaz” sözü, “gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetine giremez” şeklinde anlaşılmalıdır. Temlik edilebilmeleri için de, mutlak surette kamu hizmetine tahsis olunma niteliklerinin, yetkili organın hukuka uygun bir tasarrufu sonucunda ortadan kalkması, dolayısıyla kamu malı olma niteliğini yitirmeleri gerekir. Yetkili idare organlarınca kamu mülkü olmaktan çıkarılmış bulunmayan bir taşınmaz malın, her nasılsa açık bırakılan tapu sicilindeki kaydına iyi niyetle dayanmak veya hak kazandırıcı süre içinde elde bulundurmak yollarıyla mülk edinilmesi düşünülemez. Diğer bir ifade ile kamu malı niteliği kazanmış bir taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağından tapuya bağlansa bile MK 931 inci maddesi (TMK md. 1023) bu durumda uygulanamaz (... Reşit Karahasan, Türk Medeni Kanunu Eşya Hukuku, İstanbul 1977, s.1421).
5. Somut olayda çözümlenmesi gereken öncelikli sorun bu açıklamalar karşısında dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde olup olmadığı hususudur.
6. Dava konusu taşınmaz kadastro çalışmaları sırasında 08.11.2009 tarihinde vergi kaydı, hibe, satınalma ve kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle ... ... adına tespit görmüştür. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Başmüfettişleri tarafından tasarruf işleminin incelenerek sıhhat kazandırılması gerektiği belirtilmekle 08.10.2002 tarihli komisyon kararı ile; zilyetliğin devredildiği ... ...'ın 15.09.1970 doğumlu olduğu, satış tarihinde on sekiz yaşını doldurmadığı, bu nedenle yapılan satış işleminin hukuken geçersiz olduğu, alıcı ... ...'ın 3402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi gereğince zilyetliğinin oluşmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle taşınmazın Hazine adına tespitinin yapılmasına karar verilmiştir. ... ...'ın 14.11.2007 tarihinde komisyon kararına itiraz etmesi üzerine 03.12.2007 tarihli komisyon kararı ile taşınmazın Hazine adına yapılan tespitin iptal edilerek ... ... adına tespitin yapılmasına karar verilmiş ve 11.01.2008 tarihinde kadastro tespiti kesinleşmiştir. Kadastro tespitinin ... ... adına kesinleşmesinden sonra dava konusu taşınmaz 02.06.2008 tarihinde ... ...'a, ondan da 07.08.2009 tarihinde davalıya tapuda yapılan satış yolu ile devredilmiştir.
7. Mahallinde keşif yapılmış olup, alınan ziraat ve inşaat bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmaz üzerinde her türlü tarımsal alet ve makinelerin rahatlıkla kullanılabileceği, son 30-35 yıldır herhangi bir tarımsal faaliyet yapılmaması nedeniyle dikenli yıllık yabani otlarla kaplı olduğu, taşınmazın imar ihya edilen yerlerden olmadığı tespitinde bulunulmuş, ziraat bilirkişi ek raporunda ise dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufunda olan (taşlık, kayalık, orman, mera vb.) yerlerden olmadığı belirtilmiştir.
8. Jeodezi ve Fotogrametri uzmanı bilirkişi raporunda, 1973, 1985 ve 1997 tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yapıldığında taşınmazın köy içine bitişik olduğu, doğusunda yol, diğer sınırlarının ise şahıs parselleri ile çevrili olduğu, sınırlarının belirgin olarak görüldüğü, mahalli bilirkişilerin beyanlarında belirtmiş oldukları sonradan kuruduğu ve kesildiği belirtilen badem ve meyve ağaçlarının 1973 ve 1985 yıllarındaki hava fotoğraflarında belirgin olarak görüldüğü, taşınmaz üzerinde keşif esnasında da görülen damın tüm hava fotoğraflarında mecut olduğu, imar ve ihyanın 1973 tarihinden önce tamamlandığı belirtmiştir.
9. Dolayısıyla 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17 nci maddesi çerçevesinde koşulların varlığı hâlinde orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanun'un 14 üncü maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün bulunmaktadır. Bu nedenle imar ihya yolu ile kazanılması mümkün olan taşınmazların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16 ncı maddesinde düzenlenen kamu malı niteliğinin bulunmadığı dikkate alındığında iktisapta bulunan tapu kayıt malikinin iyiniyetli olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
10. Hâl böyle olunca ilk derece mahkemesinin dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olabileceğine yönelik tespiti yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle yerindedir.
11. Ne var ki tapu malikinin 4721 sayılı Kanun'un 1023 üncü maddesinde düzenlenen tapu siciline ... ilkesinden yararlanıp yararlanamayacağı hususu Özel Dairece incelenmemiş olup, tapu malikinin iyiniyetli olup olmadığının değerlendirilmesi ve bu yöne ilişkin temyiz itirazlarını incelenmek üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan bu değişik gerekçe ve sebeplerle;
Direnme uygun bulunduğundan, davacı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
15.11.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.