"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki "Alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelenerek süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HKM) 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davacı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin Trakya Üniversitesi Rektörlüğü ile 01.01.2011-31.12.2011 tarihleri arasındaki süreyi kapsayan sözleşme imzalayarak özel güvenlik hizmeti verdiğini, müvekkilinin bu işi yerine getirdiği işyeri bakımından 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi uyarınca %5 Hazine teşvikinden yararlanması gerektiğini, davalı Kurum tarafından 01.03.2011 tarihine kadar bu teşvikten yararlandırılmakla birlikte 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde yapılan değişiklikle ihaleli işlerin kapsam dışına çıkarıldığından bahisle 01.03.2011 tarihinden itibaren %5 Hazine teşvikinden yararlandırılmadığını, ancak 6111 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesindeki düzenleme kapsamında müvekkilinin hizmet alımı işinin süresinin sonuna kadar 2011 yılı Mart ayı ila Aralık ayları arasındaki dönemde toplam 49.243,49TL tutarında teşvikten yararlanması gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 49.243,49TL’nin yasal faiziyle birlikte davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili (SGK/Kurum) cevap dilekçesinde; öncelikle prim teşvikinin muhatabının Maliye Bakanlığı olması nedeniyle müvekkili Kurumun taraf sıfatının bulunmadığını ayrıca alacak isteminin koşulları oluşmadığından davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 25. İş Mahkemesinin 21.02.2017 tarihli ve 2016/1081 E., 2017/52 K. sayılı kararı ile; 6111 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesindeki düzenleme gereğince ihale ilan ve sözleşme tarihlerinin 01.03.2011’den önce olması nedeniyle hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle davacının 49.243,49TL fazladan yatırmış olduğu prim alacağının ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. Ankara 25. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 26.09.2017 tarihli ve 2017/1323 E., 2017/1415 K. sayılı kararı ile; 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde değişiklik yapılarak ihale konusu işlerin teşvik kapsamından çıkarıldığı, böylece ihale konusu işlerin teşvikten yararlandığı dönemin 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasındaki süreyle sınırlı kaldığı, 4734 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklere ilişkin olan 6111 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesindeki hükmün, dava konusu olayın 5510 sayılı Kanun kapsamında kaldığı gözetildiğinde somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 12.04.2021 tarihli ve 2020/893 E., 2021/5060 K. sayılı kararı ile; "....Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 81. maddesinin (ı) bendinin 6. cümlesinde, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 38. maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde; “(Değişik cümle: 13.02.2011 - 6111 S.K./38. md.)Bu bent hükümleri; 21.04.2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30'uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile 08.09.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa, 04.01.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapım işleri ile 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri, sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz. Hazinece karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.” hükümleri getirilmiş olup, ihaleli işler kapsam dışı bırakılmıştır.
Bununla birlikte, dava konusu dönemde, anılan madde hükmünde; (13/02/2011 kabul tarihli, 25/02/2011 tarih ve 27857 (Mük.) sayılı R.G.de yayımlanan 6111 sayılı Kanunun 38. maddesi ile değiştirilen cümle) :"Bu fıkra hükümleri Kamu idareleri işyerleri ile bu Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz." hükmü yer almakta olup, ihaleli işlerin kapsam dışı bulunduğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Anılan Kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylarda uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, belirtilen değişikliğin 6111 sayılı Kanunun 215. maddesinde belirtildiği üzere Kanun'un Resmi Gazete'de yayımlandığı 25.02.2011 tarihini takip eden ayın birinci günü yürürlüğe gireceği hususu dikkate alındığında ve anılan maddenin değişiklikten önceki halinde de, “Bu fıkra hükümleri Kamu idareleri işyerleri ile bu Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.” hükümlerinin yer aldığı ve ihaleli işlerin kapsam dışında bırakılmadığı gözetildiğinde; Mahkemece bu yasal mevzuat çerçevesinde istirdatı mümkün olan miktar belirlenmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen davanın reddine dair karar bozulmalıdır…”gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Ankara Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 15.09.2021 tarihli ve 2021/1178 E., 2021/1420 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6111 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde yapılan değişiklik dikkate alındığında davacı şirketin 01.03.2011-31.12.2011 tarihleri arasında %5 Hazine teşvikinden yararlanıp yararlanamayacağı; buradan varılacak sonuca göre istirdatı mümkün miktarın belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı miktar itibariyle temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamış, böylece istinaf yargılaması hukuk sistemimize dahil olmuştur.
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar; 361. ve 362. maddelerinde ise temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca, “Miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz.
17. Kesinlik sınırı kamu düzeninden olup bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
18. 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen "Parasal sınırların artırılması" başlıklı Ek 1. madde ile aynı Kanun'un 362/1-a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasına göre, "... 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır".
19. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 15.09.2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 78.630TL'dir.
20. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki HMK'nın 362. maddesinin 2. fıkrasında 1. fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği ve alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kesinlik sınırını aşmayan tarafın temyiz hakkının olmadığı ancak karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde diğer tarafın da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebileceği hüküm altına alınmıştır.
21. Öte yandan HMK'nın 366. maddesi atfıyla temyiz yolunda da uygulanan HMK'nın 346. maddesi uyarınca temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa kararı veren mahkemenin temyiz dilekçesinin reddine karar vermesi gerekmekle birlikte Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere temyiz edilen karar kesin olduğu hâlde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeden Yargıtaya gönderilmesi durumunda dosyanın mahalline geri çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verilmesi mümkündür.
22. Yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekilinin fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 01.03.2011-31.12.2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden davalı ... Kurumuna fazla ödendiğini iddia ettiği 49.243,49TL prim alacağının faiziyle birlikte istirdadını talep ettiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı sadece davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddedildiği, davanın reddine ilişkin kararı davacı vekilinin temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının onanmasını talep ettiği, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda davacının toplam alacağının 49.243,49TL olarak hesaplandığı, davacı vekilinin 02.09.2016 UYAP'a kayıt tarihli dilekçesinde rapora hesaplama noktasında bir itirazının bulunmadığı, aksine rapor doğrultusunda davanın kabulünü talep ettiği, Özel Dairece 6111 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde yapılan değişikliğin 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği, anılan Kanun’da yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylarda uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinin önceki hâlinde de ihaleli işlerin kapsam dışı bırakılmadığı gözetilerek istirdadı mümkün olan miktarın belirlenmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince önceki hükümde direnildiği, davacı vekilinin fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talep ettiği ve ilk derece mahkemesince hüküm altına alınmakla birlikte bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak reddine karar verilen dava değerinin toplam 49.243,49TL; direnme kararının verildiği 15.09.2021 tarihinde Bölge Adliye Mahkemeleri için geçerli temyiz edilebilirlik sınırının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a ve Ek 1. maddeleri uyarınca 78.630TL olduğu dikkate alındığında Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı miktar itibariyle temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı, bu nedenle ön sorun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
23. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2022 tarihli ve 2020/10-538 E., 2022/1926 K. ile 27.10.2022 tarihli ve 2021/10-259 E., 2022/1398 K. sayılı kararlarında benzer uyuşmazlıklarda aynı yönde karar verilmiştir.
24. Hâl böyle olunca davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddi gerekmektedir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.