"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda manevi tazminat yönünden bozulmuş, davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine karar maddi tazminat yönünden de bozulmuştur. Mahkemece maddi tazminat yönünden Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 01.04.2004 tarihinde sözleşme akdedildiğini, bu sözleşme uyarınca davalı şirketin reklam, sponsorluk ve diğer tüm tanıtım amaçlı projelerinde ve reklamlarında müvekkilinin sanatçı olarak yer alacağını, sözleşmenin 8 inci maddesine göre sözleşmenin 18 ay süreli olduğunu ve sona erme tarihinden bir ay önce fesih ihtarında bulunulmaması hâlinde sözleşmenin kendiliğinden 18 ay daha uzayacağını, dolayısıyla ihtarda bulunulmaması nedeniyle sözleşmenin 36 ay süreli hâle geldiğini, sözleşme gereğince müvekkiline aylık 850USD ödenmesi gerektiğini, ancak davalı tarafından sadece bir aylık ücretin ödendiğini, müvekkilinin diğer aylarda reklam için hazır beklediğini, fakat davalının iş vermediğini, müvekkilinin sözleşme uyarınca üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, ayrıca sözleşmenin 13 üncü maddesinde davalının edimini yerine getirmemesi hâlinde kayıtsız şartsız 5.000USD cezai şartın ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkili tarafından sözleşme gereğinin yerine getirilmesi için davalı ile defalarca iletişime geçildiğini, fakat netice alınamadığını, bu süreçte müvekkilinin manevi olarak da yıkıma uğradığını ileri sürerek cezai şart ve ücret alacaklarına istinaden şimdilik 10.000USD maddi tazminata ve manevi zarara karşılık 10.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiş; 11.12.2015 tarihli ıslah ile maddi tazminat talebini ücret alacağı için 29.800USD, cezai şart için 5.000USD olmak üzere toplam 34.800USD'ye çıkarmıştır.
Davalı Cevabı
5. Davalı vekili; mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğunu, davanın Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılması gerektiğini, ayrıca müvekkili şirketin çift imza ile temsil ve ilzam edilmesine rağmen dava konusu sözleşmede tek imzanın bulunduğunu, davacının 2004 yılı Mayıs ayında bir aylık bir dönemde tanıtımlarda görev aldığını ve karşılığında davacıya ödeme yapıldığını, davacının bu dönemden sonra müvekkili şirket ile ilgili reklamlarda ya da başkaca bir tanıtım organizasyonunda görev almadığını, dolayısıyla davacının iddia olunan sözleşme ile ilgili olarak müvekkili şirketten herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı
6.1. ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.06.2011 tarihli ve 2011/251 Esas, 2011/196 Karar sayılı kararı ile tensiben davalı vekilinin yetki itirazı kabul edilerek Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 06.03.2012 tarihli ve 2011/20752 Esas, 2012/5489 Karar sayılı kararı ile taraflar arasında düzenlenen sözleşmede ... mahkemelerinin yetkili olduğunun belirtildiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
6.2. ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.12.2012 tarihli ve 2012/563 Esas, 2012/351 Karar sayılı kararı ile davada ... Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 11.10.2013 tarihli ve 2013/24127 Esas, 2013/25102 Karar sayılı kararı ile karar onanmıştır.
6.3. ... 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 15.01.2016 tarihli ve 2013/222 Esas, 2016/1 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasındaki sözleşmenin yetkisiz temsil ile imzalandığı, fakat davalının bir aylık da olsa kısmen ifa ile sözleşmeyi kabul ettiği, bu nedenle sözleşmenin davalı şirketi bağladığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 8 inci maddesinde sözleşmenin 18 ay boyunca geçerli olduğu, sözleşme sona erme tarihinden bir ay öncesine kadar feshedilmediği takdirde otomatik olarak 18 ay daha uzayacağının kararlaştırıldığı, feshe ilişkin bir belgenin sunulmadığı dolayısıyla sözleşme süresinin 36 ay olduğu, sözleşmenin 9 uncu maddesine göre davalının davacıya sözleşme konusu reklamlarda görev alması karşılığında sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren, her ay sonunda 850USD ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, neticede davacının 5.000USD cezai şart ile birlikte toplam 34.800USD talep edebileceği, fakat 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 vd. maddeleri gereğince ücret alacağında hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği gerekçesiyle takdiren 25.000USD ücret alacağı ve 5.000USD cezai şartın toplamı 30.000USD ile davacının söz konusu sözleşmenin feshinden dolayı duymuş olduğu elem ve üzüntü nedeniyle somut olayın özelliğine göre takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.12.2017 tarihli ve 2016/4839 Esas, 2017/7572 Karar sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, taraflar arasında akdedilen 01.04.2004 tarihli sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin, olup mahkemece yazılı olduğu şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, manevi zarar, kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (TBK 58) maddesine göre, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir denilmiştir. Şahsiyet haklarına saldırıda, manevi tazminat istenebilmesi için 818 sayılı BK 49. (TBK 58) maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar ise şahsiyet haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğranılması, kusurlu olunması ve illiyet bağı bulunmasıdır. (Bkz. Prof Dr. Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, yirminci baskı, S.202-208) Somut olayda davacının, davalı tarafın sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle manevi zarara uğradığı kabul edilmiş ise de bu durumun MK'nin 24 ve BK'nin 49. (TBK 58) maddeleri anlamında kişilik haklarının ihlaline neden olacağının kabulü mümkün değildir. Her sözleşmeye aykırılık manevi tazminat gerektirmeyeceği gibi, davacı tarafça da sözleşmenin ihlal edilmesi nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği ispat edilememiştir. Bu itibarla, davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, BK'nin 49. (TBK 58) maddesinde öngörülen manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gözetilmeksizin, davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
9. Davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.10.2019 tarihli ve 2018/1657 Esas, 2019/6290 Karar sayılı kararı ile; “…1-Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere her türlü maddi ve manevi tazminatın yanında cezai şartında ödeneceği konusunda sözleşmedeki düzenlemeye göre, davalı vekilinin sair karar düzeltme istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, taraflar arasında akdedilen 01.04.2004 tarihli sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ve cezai şart istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir. Ancak, davacı tarafça dava değeri fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 10.000,00 USD maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat olarak belirtilmiş ve bu miktar üzerinden dava harçlandırılmış, davanın açıldığı ... 14. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce iş bölümü itirazının kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle dosyanın ... Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş, dosyanın gönderildiği ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine dair kararın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 06.03.2012 tarih, 2011/20752 E-2012/5489 K. sayılı ilamı ile karar bozulmuş, bozma sonrası ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce 06.12.2012 tarih, 2012/563 E- 2012/351 K. sayılı karar ile görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine ve dosyanın görevli ... Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş, davacı vekilince 11.12.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebi 34.800 USD'ne yükseltilmiş ve mahkemece de ıslahla artırılan bu miktar üzerinden istemin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise, kabulüne karar verilmiştir.
Islah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 177. maddesinde ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği düzenlenmiştir. Yine, mülga 1086 sayılı HUMK'un 84. maddesi de aynı mahiyettedir. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E- 2016/1 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, davacı vekili tarafından bozma sonrası ıslah edilen miktar üzerinden maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından kararın bu nedenlerle de davalı yararına bozulması gerekirken yazılı şekilde bozulmuş olduğundan, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 25.12.2017 tarih, 2016/4839 E-2017/7572 K. sayılı bozma ilamına yukarıda açıklanan nedenlerin (3) numaralı bent şeklinde ekleme yapılarak bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı
11. ... 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 22.10.2020 tarihli ve 2020/58 Esas, 2020/334 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin manevi tazminata yönelik bozma kararına uyulmuş; maddi tazminata yönelik bozma kararına ise her ne kadar Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı kararı gereği bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından bahisle maddi tazminat yönünden karar bozulmuş ise de bozma sonrası 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 177 nci maddesine 22.07.2020 tarihinde 7251 sayılı Kanun ile eklenen ek fıkra gereğince Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslahın yapılabileceği, usule ilişkin hükümlerin derhâl uygulanması gerektiği, dolayısıyla Özel Dairenin bozma ilamında belirtmiş olduğu bozma gerekçesinin Kanun değişikliği ile ortadan kaldırıldığı, zira önceki karar safahatında bozma sonrası tahkikata geçildiği, Kanun değişikliği dikkate alındığında davacının ıslah talebinin dikkate alınması ve talebin ıslah dilekçesi doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya üzerinden verilen yetkisizlik kararının Özel Dairece bozulması ve daha sonra verilen görevsizlik kararının Özel Dairece onanması sonrasında yetkili ve görevli mahkemece yapılan yargılama sırasında davacının ıslahla maddi tazminat talebini artırmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
16. Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez. Başka bir deyişle mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar, direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilir.
17. Somut olayda ise mahkemece bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin bozma kararı verilmesinden sonra ilk karar gerekçeleri yanında HMK’nın 177 nci maddesine 28.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun ile eklenen ikinci fıkra hükmüne dayanılarak direnme hükmü tesis edilmiştir. Söz konusu düzenleme bozma kararının verildiği tarihte henüz yürürlükte olmadığından Özel Dairece somut olaya etkisi değerlendirilmemiştir. Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar bu nedenle yeni hüküm niteliğindedir.
18. Hâl böyle olunca; mahkemece verilen bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, hem yeni hükme yönelik hem de 01.04.2021 tarihli tashih kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ
Açıklanan sebeperle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.