Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/839 E. 2022/1876 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hâkimin verdiği karar nedeniyle HMK 46. maddesine dayalı tazminat davası açılıp açılamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından HMK’nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden herhangi birinin gerçekleştiğinin ispatlanamaması ve hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat sorumluluğu şartlarının oluşmaması gözetilerek, davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 1. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 1. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacının İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin amcası olan ... Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/256 E. sayılı dosyasında müvekkili aleyhine dava açtığı, mahkemece davanın kabul edilerek müvekkili adına kayıtlı 1341 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı ... adına tesciline karar verildiğini, ancak kararın tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmeden, taşınmazın muris tarafından iddia sahibi olan davacıya bağışlandığı kanıtlanmadan ve delil listesindeki tüm tanıklar dinlenmeden verildiği hâlde istinaf taleplerinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından duruşma istekleri de kabul edilmeksizin 19.04.2018 tarihli ve 2019/439 E., 2019/759 K. sayılı kararı ile taşınmazın değeri nedeniyle kesin olarak esastan reddedildiğini, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin daha önce verdiği kaldırma kararında imzası bulunan iki üyenin son kararda da imzalarının olduğunu, ancak görüşlerinin neden değiştiğinin anlaşılamadığını, gerek ilk derece mahkemesi gerekse bölge adliye mahkemesince verilen karar gerekçelerinin kabul edilemez olduğunu, istinaf talebi üzerine kesin olarak karar verilmesi nedeniyle temyiz haklarını da kullanamadıklarını ileri sürerek, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46/1. maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerine aykırı olarak verilen karar nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın belirlenerek tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Maliye Hazinesi vekili; öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığının incelenerek süresinde açılmadığı takdirde davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dava dilekçesinde somutlaştırma yükünün yerine getirilmediğini, davacının zararını belirtmediği gibi zararı ortaya koyacak delillerini de göstermediğini, ayrıca HMK’nın 46. maddesinde belirtilen şartların oluşmadığını, sınırlı sorumluluk nedenlerinden hiçbirisinin bulunmadığını, olayda kusur, kasıt ve hata da bulunmadığını, özel amaçla davranılmadığını belirterek davanın esastan reddini savunmuş, ayrıca HMK’nın 49. maddesine göre davacının disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla 29.03.2022 tarihli 2021/3 E., 2022/3 K. sayılı kararı ile;

“…DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Amcası ... Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/256 Esas sayılı davası ile dava konusu 5 parsel sayılı taşınmazı mirasbırakan ... kendisine bağışladığını ve zilyetliği teslim ettiğini, buna rağmen kadastro tespiti ile sehven ya da kasıtlı olarak taşınmazın ... adına tescil edildiğini iddia ederek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istediğini, Mahkemenin yargılama sonucunda kabul kararı verdiğini, taraflarınca kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabul edildiğini ve eksiklerin giderilmesi ve tanık beyanlarındaki çelişkinin giderilmesi için hükmün kaldırılarak mahkemesine gönderildiği, Mahkemece tekrar keşif yapıldığını, yeniden dinlenilen tanıkların hiçbirinin taşınmazın zilyetliğinin kadastro tespitinden önce davacıya teslim edildiğine ya da taşınmaz üzerindeki evin kadastro öncesinde davacı tarafından yapıldığına ilişkin beyanda bulunmamasına rağmen yine aynı kararın verildiğini, karar gerekçesinde önceki kararın aynen kopyalandığını, tanıklardan ... ifadesi olarak başka bir dosyadan aktarılan ifadelerin aynen korunması ile davacı tanıklarının davalı tanığı olarak gösterilmesinin ilk derece hakiminin kararı okumadan imzaladığını gösterdiğini, kaldırma kararında belirtilen hususların yerine getirilmeden hüküm kurulduğunu, karara karşı yaptıkları istinaf başvurusunun da değer nedeniyle kesin olarak esastan reddine karar verildiğini, ancak dosyada taşınmazın kadastro öncesinde davacıya bağışlandığı ve zilyetliğin devredildiği yönünde bir delil olmadığını, tanık beyanları arasındaki çelişkinin giderilmediğini, davacıya başka yer verilmediği gerekçesinin doğru olmadığını (davacıya 1339 ada 5, 1841 ada 1, 1340 ada 5, 1340 ada 12 ve 1840 ada 2 parsellerin verildiğini), tanık ...'in yalan söylediğini, onun dışında tüm tanıkların taşınmazdaki evi davacının kadastro işlemleri tamamladıktan sonra yapıldığını söylediğini, Bölge Adliye Mahkemesinin ilk kaldırma kararında imzası bulunan 2 üyenin son kararda da imzaları olduğunu, görüşlerinin neden değiştiğinin anlaşılamadığını, Bölge Adliye Mahkemesi ve Mahkeme kararının gerekçesinin kabul edilemez olduğunu ileri sürerek uğranılan zarar belirlenmek suretiyle tazminine karar verilmesini istemiştir.

CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılıp açılmadığı incelenerek süresinde açılmadıysa zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, zararın açıklanmadığını ve uğradığı ileri sürülen zararın belirli olmasına rağmen belirsiz alacak davası açıldığını, hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, hakimlerin dosyaya sunulan resmi belgelere ve delillere göre inceleme yaparak karar verdiklerini, kararlara karşı yasa yollarının düzenlendiğini, lehte ve aleyhte karar verilmesinin hakimin sorumluluğunu doğurmayacağını, HMK'nin 46 ncı maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını, tazminat talebinin yasal dayanağı olmadığını, HMK'nin 48 inci maddesinde sorumluluk nedenlerinin ve delillerinin açıkça belirtilmesi gerektiği düzenlenmiş olmasına rağmen ispata yarar delillerin sunulmadığını, keşif ve bilirkişi incelemesi taleplerinin davanın niteliği gereği uygun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

DELİLLER: Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2008 tarih, 2017/465E. (2015/226E.) 2018/425K. (2017/162K.) sayılı kararı, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 19.04.2019 tarihli, 2019/439 E. 2019/759 K. Sayılı ilamı, 07.09.2009 tarihli köy senedi, 1341 ada 5 parsel tapu kaydı, kadastro tutanakları, keşif.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, 6100 sayılı HMK'nin 46. maddesi gereğince hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak açılan maddi tazminat isteğine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1341 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ... oğlu ...’in 20 yılı aşkın zamandan beri çekişmesiz- aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet ve tasarrufunda iken taşınmazın 2000 yılında oğlu ...’e haricen ve rızaen kayıtsız ve şartsız hibe ederek zilyetliğini devrettiği ve halen onun kullanımında olduğu belirtilerek 23.02.2009 tarihinde senetsizden ... adına tespit edildiği, tespitin 19.03.2009 tarihinde kesinleştiği, Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/226 Esas sayılı davası ile ... tarafından 1341 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ...’e değil onun babası olan ... ’e ait olduğu, onun da taşınmazı elden kendisine bağışladığı iddiası ile tapu iptali ve tescil talepli dava açtığı, davalı ...’ın ise cevap dilekçesinde tarafların kök muris ...’ün sağlığında taşınmazların paylaşımı konusunda anlaştıklarını ve bu doğrulta tespitlerin yapıldığını, davacıya da anılan anlaşma uyarınca yerler verildiğini belirterek davanın reddini talep etmiş, karşı davasında ise ...’in 2011 yılında dava konusu taşınmaza izinsiz ve habersiz olarak bina inşa ettiğini ileri sürerek müdahalenin men’i ile hukuka aykırı yapılan binanın yıkılarak kaldırılmasını istediği, Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.06.2017 tarihli, 2015/226 Esas ve 2017/162 Karar sayılı ilamı ile ... ’in sağlığında yerleri böldüğü, dava konusu yeri davacı- karşı davalıya verdiği, davacının kardeşi ... 'in de bu durumu teyit ettiği, tanık anlatımlarıyla da muris ... 'in akıl sağılığının yerinde olduğu ve imza atabilecek kabiliyete sahip olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verildiği, kararın ... tarafından istinafı üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 23.11.2017 tarih, 2017/943 Esas ve 2017/1011 Karar sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazın muris tarafından kime bağışlandığı konusundaki tanık beyanlarının çelişkili olduğu ve bu çelişki giderilmeden hüküm tesis edildiği, ayrıca karşı davada dava değerinin tespit edilmediği ve harcın ikmal edilmediği gerekçeleriyle istinaf talebinin kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği, Mahkemece yapılan yargımla sonunda 07.11.2018 tarihli, 2017/465 Esas ve 2018/425 Karar sayılı hüküm ile murisin taşınmazı ...’e bağışladığı ve zilyetliğin de devredildiği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne birleştirilen davanın reddine karar verildiği, kararın istinafı üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 19.04.2019 tarihli , 2019/439 E. 2019/759 K. Sayılı ilamı ile davalı-karşı davacının istinaf talebinin esastan reddine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nin 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. Bu madde hükmüne göre hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a)Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b)Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c)Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç)Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d)Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e)Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.

Öte yandan, HMK'nin 190. maddesi ve TMK'nin 6. maddesi hükümleri gereğince herkes hakkını dayandırdığı maddi olguların varlığını ispat ile yükümlüdür.

Tazminat istemine konu olan olayda; asıl dava ile kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili, karşı dava ile de taşınmaza müdahalenin men’i ve yıkım isteminde bulunulduğu, Mahkeme hakimi tarafından kayıt-belgeler getirilerek keşif yapıldığı ve tanık dinlenmek suretiyle delil değerlendirilmesi sonucu hükme varıldığı, istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince inceleme yapılarak istinaf başvurusunun kesin olmak üzere esastan reddine karar verildiği anlaşıldığına göre, işleyen bir hukuki süreç ve sonuçlarıyla ilgili olmak üzere, Mahkeme hakiminin veya Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 19.04.2019 tarihli, 2019/439 E. 2019/759 K. Sayılı ilamında karar veren üyelerin eyleminin HMK'nın 46. maddesinde sayılan sınırlı hallerden birisini ihlal edici nitelikte olduğu hususu davacı tarafından ispat edilebilmiş değildir. Bu gerekçeyle, davanın reddine ilişkin aşağıdaki karar verilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın REDDİNE,

2-HMK 49. Maddesi gereğince takdiren 1000,00TL para cezasının davacıdan alınmasına,

3-Alınması gerekli 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının, 257,00 TL peşin harçtan mahsubu ile kalan 176,30 TL'nin istek halinde davacıya iadesine,

4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davalı vekili için belirlenen 7.425 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

5-Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerilerinde bırakılmasına, artan avansın istek halinde davacıya iadesine,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

8. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde; “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.

10. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

11. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

III. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 27.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.