Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/898 E. 2022/1843 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hâkimin yargılama faaliyetleri nedeniyle açılan tazminat davasında, hâkimin hukuki sorumluluğunun şartlarının oluşup oluşmadığı ve görevsizlik kararının ardından davanın usulüne uygun yürütülüp yürütülmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Hâkimin yargılama faaliyetleri kapsamında yaptığı işlemlerin HMK 46. maddesinde belirtilen sınırlı sorumluluk hallerine girmediği ve davacının iddialarını ispatlayamadığı gözetilerek asıl davanın reddine ilişkin karar onanmış; görevsizlik kararının tebliğ edilmeden ve tarafların talepte bulunmadan dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi usule aykırı olduğundan birleşen davaya ilişkin karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 9. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 9. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, asıl davanın esastan ve birleşen davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı asıl ve birleşen dava dilekçelerinde; ... ... Mahkemesinin 2020/160 E. ve 2021/146 E. sayılı dosyalarında açılan hizmet tespiti davalarında mahkeme hâkimi ...’ın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesinden kaynaklı sorumluluğunun olduğunu, ... ... Mahkemesinin 2020/179 E. sayılı dosyasında açılan işçilik alacakları istemli davada ise hâkim ... tarafından dava şartının yokluğu hususunun taraflarınca ileri sürülmesine rağmen değerlendirilmediğini, bilirkişi ... tarafından dosyaya sunulan 29.01.2021 tarihli bilirkişi raporuna, bilirkişinin kendisine, bilirkişinin mahkemece re’sen atamasına karşı itirazları doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiğini, bilirkişinin şahsına itiraz etmesine rağmen dosyanın aynı bilirkişiye tevdi edilerek 0,01TL ücret takdirine karar verildiğini, 01.03.2021 tarihli dilekçe ile bilirkişinin reddi talebinde bulunduğunu, hâkimin 05.05.2021 tarihli duruşmada usul hükümlerine aykırı ara karar ile dosyanın ...' a tevdi edilmesine karar verdiğini ve bu sırada ... Bölge Adliye Mahkemesi üyesi olarak tayininin çıktığını, hâkimin ...'ye atanması ile birlikte bilirkişi ...'ı beraberinde ...'ye getirerek dava dosyalarını genellikle ...'a tevdi ettiğini, ...'de bilirkişilik yapan avukatlara az sayıda dosya verdiğini, ... Bölge Adliye Mahkemesine tayin olduktan sonra ...'ın da bilirkişi olarak görev almadığını, hâkimin dosyanın tevdii edilmesine karar verdiği bilirkişi ile birlikte hareket ederek HMK’nın 46. maddesini ihlal ettiğini ileri sürerek 2020/160 E. sayılı dosyadan dolayı 1.00TL maddi ve 49.000TL manevi; 2020/179 E. sayılı dosyadan dolayı 1.000TL maddi ve 24.000TL manevi ile 2021/146 E. sayılı dosyadan dolayı 1.000TL maddi ve 24.000TL manevi tazminatın haksız fiillerin vuku bulduğu tarihten itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, 16.03.2022 tarihli duruşmada ise; davanın sadece hâkim ...’in sorumluluğuna dayalı tazminat davası olarak görülmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... Hazinesi vekili asıl davaya ilişkin cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, husumet itirazında bulunduklarını, HMK’nın 46. maddesinde sınırlı olarak sayılan hâkimin hukukî sorumluluğunu gerektiren nedenlerden hiçbirinin eldeki davada bulunmadığını, davanın dayanağı olan ara kararların tek başına zarar doğurucu nitelikte olmadıklarını, dayanak dosyalarda yapılan yargılamanın henüz sonuçlanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 23.03.2022 tarihli ve 2022/1 E., 2022/1 K. sayılı kararı ile; işçilik alacaklarından kaynaklı 2020/179 E. (2021/84 E.) sayılı dosyaya ilişkin hâkim ...’in fiil ve kararlarından dolayı açılan davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddine, dosyanın görevli Yargıtay 9. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

7. Dosyanın gönderildiği Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 04.04.2022 tarihli ve 2022/2 E., 2022/1 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin 2021/4 E. sayılı dosyası ile bu dosyanın davacısının ve davalısının aynı olduğu, dava konularının tazminat olduğu, her iki dava arasında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle HMK’nın 166. maddesi gereğince davaların birleştirilmesine ve yargılamanın 2021/4 E. sayılı dosya üzerinden devamına karar verilmiştir.

8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19.04.2022 tarihli ve 2021/4 E., 2022/2 K. sayılı kararı ile;

“…İ D D İ A :

(A) Davacı asıl dava dilekçesinde özetle, 2020/179 esas sayılı dosyada davacı ... tarafından kendisine karşı işçi alacakları olduğu iddiasıyla aleyhine bir dava açıldığını, davacının iddialarına karşı cevap dilekçesi verdiğini, cevap dilekçesinde özetle; dava şartı noksanlığı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını belirttiğini, fazla çalışma ücretinin doğmadığını, davacının mesai saatleri içerisinde işyerinin karşısında bulunun alış veriş merkezinde alışverişler yaptığının davacının mahkemeye delil olarak sunduğu senet vasfında sayılan ... Bankası hesap ekstre özetinde görüldüğünü, davacının mesai yaptığını iddia ettiği saatlerde 154 kez AVM de alışverişler yaptığı ... Bankası hesap ekstresine göre düzenlenen excel tablosu ile sabit olduğunu, 28.12.2020 tarihli dilekçesi ile davlı tanıklarının bildiklerini anlatmasına Mahkeme Hakiminin izin vermemesi gerektiğini, kesin delillerin aynı kuvvette delil ile aksinin ispat edilebileceğini, tanık anlatımları ile kesin delillerin aksinin ispat edilemeyeceğini belirttiğini, bilirkişi ... tarafından dosyaya sunulan 29.01.2021 tarihli bilirkişi raporuna, bilirkişiye, Mahkemenin bilirkişiyi resen atamasına karşı beyanda buluduğunu, 09.02.2021 tarihli dilekçe ile H.S.K. Başkanlığına şikayette bulunduğunu, 25.02.2021 tarihli dilekçe ile reddi hakim talebinde bulunduğunu, 25.02.2021 tarihli duruşmada verdiği arar karar ile itirazları doğrultusunda, bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiğini, bilirkişiye itirazına rağmen dosyanın aynı bilirkişiye tevdi edildiğini, ve 0,01 TL ücret takdirine karar verildiğini, 01.03.2021 tarihli dilekçe ile bilirkişinin reddi talebinde bulunduğunu, 01.03.2021 tarihli dilekçe ile fer'i müdahil hakim hakkında tekrar şikayette bulunduğunu, fer'i müdahil hakimin 05.05.2021 tarihli duruşmada usul hükümlerine aykırı olarak ara karar ile dosyanın ...' a tevdi edilmesine karar verdiğini ve fer'i müdahil hakimin ... Bölge Adliye Mahkemesi Üyesi olarak tayininin çıktığını, fer'i müdahil hakimin ...'ye atanması ile birlikte bilirkişi ...'ı beraberinde ...'ye getirdiğini, dava dosyalarını genellikle ...'a tevdi ettiğini, ...'de bilirkişilik yapan avukatlara az sayıda dosya verdiğini, fer'i müdahil hakimin ... Bölge Adliye Mahkemesine tayin olduktan sonra ...'ın ... Adliyesi'nde görünmez olduğunu, ... Mahkemesinden ...'a dosya tevdi edilmediğini, fer'i müdahil hakimin ...'ye tayininden önce bilirkişi ...'a dosya verilmediğini, fer'i müdahil hakimin ...'ye tayininden sonra bilirkişi ...'a dosya verilmeye başlandığını, fer'i müdahil hakimin İstanbula tayininden sonra ...'a hiçbir bir dosya verilmediğinden bahisle HMK'nın 46. maddesini ihlal ettiğini belirterek 1.000,00.- TL maddi ve 24.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 25.000,00.-TL'nin fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak üzere haksız fiillerin vuku bulduğu tarihten itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte hakimlere rücu edilebilir kaydıyla davalıdan alınmasına ve yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.

(B) Davacı birleşen 2022/2 esas sayılı davanın dava dilekçesinde özetle, asıl dava dilekçesinin bir örneğini Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'ne dava dilekçesi olarak verdiği anlaşıldığından, aynı konu, olay iddia ve savunmalara yer verdiği derdest dava ile aynı vakıaların sunulduğu, her iki dava dilekçesinin birebir aynı olduğu, görülmüştür

S A V U N M A :

(A) Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,, davanın süresinde açılmadığını; husumet itirazında bulunarak davacının HMK 46. Maddeye dayalı Maliye Hazinesi aleyhine usulüne uygun olarak bir tazminat davası açmadığını, 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde sayılan şartların oluşmadığını beyanla, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME :

Dava, 6100 sayılı Kanun’un 46. maddesi uyarınca hâkimin kararından, fiil ve davranışından dolayı hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı Kanun, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yer verilen düzenlemeyle, 46 ilâ 49. maddelerinde sorumluluk sebepleri, yargılamada görevli mercii, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirmiş, hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem benimsemiştir.

6100 sayılı Kanun'un 48. maddesinin ikinci fıkrasının; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” emredici hükmü gereği dava, kararı veren hâkimlere ihbar edilmiştir.

6100 sayılı Kanun'un 137. ve devamı maddeleri uyarınca ön inceleme aşaması tamamlanmış ve tahkikat aşamasına geçilmiş, taraflara ait deliller toplanmıştır.

Görevli yargı merciine ilişkin olarak 6100 sayılı Kanun'un 47. maddesinde; “Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay’ın ilgili hukuk dairesinde açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür” hükmü yer almaktadır. Bu maddeye göre dava, karar temyiz edilse idi, temyiz incelemesi Yargıtay’ın hangi hukuk dairesinde yapılacak idiyse o hukuk dairesinde açılacaktır. Somut olayda ... ... Mahkemesi hâkiminin kararlarından dolayı tazminat davası açılmakla, bu Mahkemenin temyiz mercii Dairemiz olduğundan, davaya bakmaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla Dairemiz görevli bulunmaktadır.

6100 sayılı Kanun’un 46/1 maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra dava sebepleri tahdidi olarak gösterilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.07.2011 gün ve 2011/4 esas 2011/4 karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Hâkimlerin görevlerini yaparken yargısal faaliyetleri sebebiyle, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olmaları durumunda, vermiş oldukları zararlar için, 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde sayılan hallerde, haklarında tazminat davası açılabilecektir.

6100 sayılı Kanun'un 46, 2802 sayılı Kanun'un 93/A ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573 ve devamı maddelerine göre, hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet ve kararları sebebiyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek olup; kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır. Yargı yetkisinin özellikleri, hâkimlerin kişisel sorumluluğunda özel bir düzenin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Kuşkusuz; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur.

Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için; 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi, hâkimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu sebebiyle, davacı aleyhine, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten adalete ve kanunlara aykırı karar verdiğinin yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi ve hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından ispatlanması gerekir.

Somut olayda, davacı tarafından hakimin sorumluluğunu gerektirir hukuki bir olguya dayanılmamıştır. Her ne kadar dava dilekçesinde, fer'i müdahil hâkim tarafından özetle, dava şartı noksanlığı hakkında karar verilmediği, tanığın susturularak usulüne uygun dinlenmediği, kesin delillere rağmen tanık dinlendiği ve dosyaları genellikle hep aynı bilirkişiye verdiği iddia edilmişse de, dosyaya sunulan deliller ve tüm dosya kapsamından davacının bu iddialarını ispatlayamadığı gibi iddia edilen hususların kanunda açıkça düzenlenip tahdidi olarak sayılan hakimin hukuki sorumluluk sebepleri arasında olmadığı anlaşılmıştır. Mahkeme hakiminin yargılama sırasında yaptığı usuli işlemleri ve kararları kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı olarak verildiğinin tespit edilemediği, somut olayda özetle dava şartı noksanlığı hakkında karar verilmemesi, tanığın usulüne uygun dinlenmemesi, kesin delillere rağmen tanık dinlenmiş olması ve dosyaların belli bilirkişiye verilmesi hususları yargılama faaliyetinin devamı sırasında yasal yollara müracaat halinde ileri sürülmesi gereken nedenler olabileceği, iddia edilen bu olayların hakimin hukuki sorumluluğunu gerektirecek nedenler arasında yer almadığı anlaşıldığından davanın esastan reddine karar vermek gerekmiş; dava esastan reddedildiğinden 6100 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca davacı takdiren 500,00 TL disiplin para cezasına mahkum edilmiştir.

H Ü K Ü M :

Yukarıda açıklanan sebeplere, dosyalardaki delillere ve heyetin takdirine göre;

(A) Asıl Dava :

1-Davanın esastan REDDİNE,

2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca takdiren 500,00 TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,

3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

4-Davanın reddi nedeniyle alınması gerekli 80.70 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 1.708,00.- TL' den mahsubu ile kalan 1.627,30.- TL' nin istek halinde davacıya iadesine,

5-6100 sayılı Kanun'un 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde iadesine, tebliğ gideri avanstan karşlanmak suretiyle iade kararının davacıya tebliğine,

6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına 7.425,00- TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

(B) Birleşen Dava :

1-Davanın derdestlik nedeniyle REDDİNE,

2-Yatırılması gereken 124.00.-TL Yargıtay İlk Derece başvuru harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

3-Davanın reddi nedeniyle alınması gerekli 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

4-6100 sayılı Kanun'un 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafında yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde iadesine, tebliğ gideri avanstan karşılanmak suretiyle iade kararının davacıya tebliğine,

5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına 7.425,00- TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

9. Özel Daire kararı süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

A. Asıl dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde;

10. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

11. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.

12. Somut olayda HMK’nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece asıl davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

13. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği asıl davaya ilişkin kararın onanması gerekir.

B. Birleşen dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde;

14. Bilindiği üzere, mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin ve aynı zamanda dava şartı olması nedeniyle bir dava açıldığında mahkeme, görevli olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden (re’sen) inceler ve görevsiz olduğu kanısına varırsa, tarafların ileri sürüp sürmediğine bakmaksızın görevsizlik kararı verir.

15. Mahkemelerce görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine yapılacak işlemler ise görevsizlik kararının verildiği tarih itibariyle yürürlükte olan şekliyle HMK’nın 20. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede;

"(1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

(2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir" hükmüne yer verilmiştir.

16. Bu hükümdeki açık düzenleme uyarınca görevsizlik kararı veren mahkeme, görevsizlik kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir; dava dosyasını kendiliğinden görevli mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilebilmesi ve o mahkemede davaya devam edilebilmesi için taraflardan birinin görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde görevsizlik kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir.

17. Ayrıca, davanın tarafları görevsizlik kararı kesinleşmeden (iki haftalık başvurma süresi işlemeye başlamadan) önce görevsiz mahkemeye (dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için) başvurmuş ise, bu başvurma da geçerlidir. Ancak görevsiz mahkeme, görevsizlik kararı kesinleşmedikçe dava dosyasını görevli mahkemeye gönderemez (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, ... 2001, C. 1, s. 332, 333).

18. Önemle vurgulamak gerekir ki; görevsizlik kararından sonra görevli mahkemede davaya devam edilebilmesi için öncelikle görevsizlik kararının kesinleşmesi gerektiği açıktır. Nitekim, HMK'nın 20/1. maddesinde iki haftalık başvuru süresinin görevsizlik kararı verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı hüküm altına alınmıştır.

19. Somut olayda ise görevsizlik kararını veren Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından görevsizlik kararı taraflara tebliğ edilmemiş ve taraflarca gönderme talebinde bulunulmaksızın 01.04.2022 tarihli üst yazı ile dosya re’sen Yargıtay 9. Hukuk Dairesine göndermiştir.

20. Görüleceği üzere görevsizlik kararı taraflara tebliğ edilmediği gibi taraflardan birinin gönderme talebi de aranmaksızın dosya görevli mahkemeye gönderilmiştir. Bu durumda ortada usulüne uygun şekilde kesinleşmiş bir görevsizlik kararının varlığından söz etme olanağı bulunmamaktadır. Görevsizlik kararı kesinleşmediğinden görevli mahkemede davaya devam edilmesi de mümkün değildir.

21. O hâlde; öncelikle görevsizlik kararının taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek kesinleşmesinin sağlaması için dosyanın görevsizlik kararını veren mahkemeye iadesi ile kararın anılan mahkemece kesinleştirilmesi ve taraflardan birinin talepte bulunması üzerine görevli mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir. Tarafların, kararın kesinleşmesinden itibaren yasal süresi içerisinde gönderme talebinde bulunmaması hâlinde ise HMK'nın 20/1. maddesi uyarınca görevsizlik kararını veren mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

22. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya aykırı olduğu tespit edilen Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği birleşen davaya ilişkin kararın bozulması gerekir.

III. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

I. Davacının asıl davaya ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA (II-A),

II. Davacının birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın BOZULMASINA (II-B), 27.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.