"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “Alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı şirket vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin kamu ihaleleri kapsamında iş yaptığı toplam 26 adet işyeri için 01.03.2011 tarihine kadar 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi gereğince %5 Hazine teşvikinden yararlandığını, 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde yapılan değişiklik gerekçe gösterilerek 01.03.2011 tarihinden itibaren davalı Kurumca %5 Hazine teşvikinden yararlandırılmayarak fazla prim tahsil edildiğini ancak 6111 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesindeki hüküm nedeniyle müvekkilinin ihalelerin sonuna kadar %5 Hazine teşvikinden yararlanması gerektiğini, bu yönde Kuruma yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 01.03.2011 tarihinden sonra her bir ihale için sözleşmenin bitim tarihine kadar olan dönemlere ilişkin fazladan ödenen primlerden şimdilik 100.000TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 14.05.2018 harç tarihli ıslah dilekçesi ile toplam talebini 200.094,91TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; 6111 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle davacının 01.03.2011 tarihinden itibaren %5 Hazine teşvikinden yararlanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 06.06.2018 tarihli ve 2016/466 E., 2018/331 K. sayılı kararı ile; 27.03.2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7103 sayılı Kanun’un 70. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen Ek 17. madde uyarınca davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin Birinci Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf yoluna başvurmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 13.09.2018 tarihli ve 2018/2424 E., 2018/1626 K. sayılı kararı ile; davanın konusuz kalması sonucunu doğuracak biçimde işlem yapılıp yapılmadığı Kurumdan sorulup işlem yapılmamış ise davacıya 5510 sayılı Kanun'un Ek 17. maddesi kapsamında Kuruma başvurusu olup olmadığı açıklattırıldıktan sonra başvuru yapılmamış ise başvurması için uygun bir önel verilmeden yazılı biçimde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp 5510 sayılı Kanun’un Ek 17. maddesi hükümleri dikkate alınarak karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
9. ... İş Mahkemesinin 15.11.2018 tarihli ve 2018/296 E., 2018/705 K. sayılı kararı ile Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda Kuruma yazılan yazı cevabı dosya içine alındıktan sonra; Kurumun 26.10.2018 tarihli cevabı yazısında %5 Hazine teşvikinden yararlanması mümkün olmayan davanın talebinin reddedildiğinin bildirildiği ancak 6111 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde yapılan değişiklikle ihaleli işler yönünden %5 Hazine teşviki kaldırılmış olmakla birlikte 6111 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinde Kanun’un yayım tarihine (25.02.2011) kadar ilan edilmiş veya yazılı olarak duyurulmuş olan işlerin ayrık tutulması nedeniyle davacının 26 adet işyeri için 01.03.2011 tarihinden sonra da Hazine teşvikinden yararlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 200.094,91TL’nin 30.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda yazılı olduğu üzere her bir primin Kuruma ödendiği tarihi takip eden ay başından itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin İkinci Kararı:
10. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 04.02.2020 tarihli ve 2019/45 E., 2020/195 K. sayılı kararı ile; yasal düzenlemeler kapsamında ihaleli işlerin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi uyarınca %5 Hazine teşvikinden yararlandığı sürenin 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasındaki dönemle sınırlı olduğu, 6111 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 2., 3., 63. ve 68. maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin olan aynı Kanun’un geçici 8. maddesindeki düzenlemenin eldeki dava ile ilgisinin bulunmadığı, bu hususun Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2014/26531 E., 2015/21301 K. sayılı kararında da ifade edildiği, dolayısıyla geçici 8. maddenin dava konusu uyuşmazlığa uygulanması mümkün olmayıp davalı Kurumca Ek 17. madde kapsamında işlem yapılmadığından davanın konusuz kalmadığı ve reddi gerektiği gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
12. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
13. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 05.07.2021 tarihli ve 2020/1547 E., 2021/9606 K. sayılı kararı ile; "...Dava, sosyal güvenlik mevzuatında prim teşviki, destek ve indirim uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkindir.
5510 sayılı Yasa'nın 81’inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarın iadesi istemi ile açılmış eldeki davada, 5510 sayılı Yasa'nın ek 17. maddesinin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında ...'nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği taktirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de, 5510 sayılı Yasa'nın ek 17. maddesinin 4. fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ve davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenmeli ve sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
14. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 24.11.2021 tarihli ve 2021/1519 E., 2021/2014 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten 05.05.2020 tarihli ve 31118 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2018/139 E., 2020/12 K. sayılı kararı ile 5510 sayılı Kanun’un Ek 17. maddesinin 4. fıkrasının iptali edilmesi sonucu oluşan yeni durumun dava konusu uyuşmazlığın çözümüne etkisinin bulunmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı şirketin %5 Hazine teşvikinden yararlanması gerektiğinden bahisle fazladan ödenen primlerin iadesi istemiyle açılan eldeki davada; dava tarihinden sonra 01.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanun’un 70. maddesi ile eklenen 5510 sayılı Kanun’un Ek 17. maddesinin 4. fıkrasının 05.05.2020 tarihli ve 31118 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2018/139 E., 2020/12 K. sayılı kararı ile iptal edilmesi ile oluşan yeni durum dikkate alınıp davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve yasal şartların tümünün bulunup bulunmadığı incelenerek sonucuna göre işin esası hakkında karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
17. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
18. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
19. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
20. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.
21. Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesinin davacı şirketin 6111 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile yapılan ve değişikliğin yürürlüğe girdiği 01.03.2011 tarihinden sonraki dönem yönünden 5510 sayılı Kanun'un 81/1-ı maddesinde öngörülen %5 Hazine teşvikinden yararlanmasının mümkün olmadığı ve davalı Kurumca 01.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun'a eklenen Ek 17. madde kapsamında işlem yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece 5510 sayılı Kanun'un Ek 17. maddesinin 4. fıkrasının 05.05.2020 tarihli ve 31118 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2018/139 E., 2020/12 K. sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ve davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ile dava konusu istem yönünden tüm yasal şartların varlığı incelenip sonucuna göre işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesi tarafından önceki gerekçe tekrar edilmekle birlikte 5510 sayılı Kanun'un Ek 17. maddesinin 4. fıkrasının iptali edilmesi sonucu oluşan yeni hukukî durumun dava konusu uyuşmazlığın çözümüne etkisinin bulunmadığı vurgulanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
22. Görüldüğü üzere Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararı doğrultusunda 5510 sayılı Kanun'un Ek 17. maddesinin 4. fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ile oluşan yeni hukukî durumun dava konusu uyuşmazlığa etkisinin bulunup bulunmadığı irdelenmek ve bu konuda değerlendirme yapılmak suretiyle yeni bir karar verilmiştir.
23. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil, bozma kararı gereğinin eylemli olarak yerine getirilmesi sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
24. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2022 tarihli ve 2022/10-462 E., 2022/1080 K., 02.11.2022 tarihli ve 2021/10-319 E., 2022/1419 K. ile 2021/10-600 E., 2022/1420 K. kararları da aynı yöndedir.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bölge adliye mahkemesince bozma kararını karşılar yönde gerekçe yazıldığı, bu nedenle ön sorun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir.
27. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 17.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında verilen kararda 6111 sayılı Kanun'un geçici 8. maddesindeki düzenlemenin eldeki dava ile ilgisi bulunmadığı için somut uyuşmazlığa uygulanması mümkün olmayıp davalı Kurumca Ek 17. madde kapsamında işlem yapılmadığından davanın konusuz kalmadığı ve reddi gerektiği de belirtilmek suretiyle karar verilmiştir.
Bu karar Özel Daire tarafından; “5510 sayılı Yasa'nın 81’inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarın iadesi istemi ile açılmış eldeki davada, 5510 sayılı Yasa'nın Ek 17. maddesinin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanunî faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında ...'nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E., 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş olduğu, Eldeki davada ise, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de, 5510 sayılı Yasa'nın Ek 17. maddesinin 4. fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ve davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenip sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; önceki gerekçeye ilaveten 05.05.2020 tarihli ve 31118 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2018/139 E., 2020/12 K. sayılı kararı ile 5510 sayılı Kanun’un Ek 17. maddesinin 4. fıkrasının iptali ile oluşan yeni durumun dava konusu uyuşmazlığın çözümüne etkisinin bulunmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Mahkemenin direnme kararı ve gerekçesi bozma öncesi kararı ile aynıdır. Yazılan ilave gerekçeler bozmayı karşılayan gerekçelerdir. Kararların gerekçeli olması zorunluluğu direnme kararlarının da gerekçeli olarak verilmesini, neden bozmaya uyulmadığı ve önceki gibi karar verildiğinin gerekçelerinin gösterilmesini gerekli kılmaktadır.
Mahkemece bozma sonrası Anayasa Mahkemesince iptal edilen ek 17/4. madde hükmü tartışılarak bir karar verilmiş değildir.
Direnme kararı tamamen somut uyuşmazlıkta ek 17. maddenin 4. fıkrasının iptal edilmesinin bu davada değerlendirilmesi ve tartışılması gereken bir hukukî sebep olmadığı bu nedenle bozma kararı gereğince bu tartışma ve değerlendirmenin yapılması gerekmediği nedenlerine dayalıdır. Zaten bozma öncesi kararında ek 17. maddenin uygulanmayacağından söz eden bir mahkemenin bozma üzerine iptal kararının uyuşmazlığın çözümüne etkisi olmadığının belirtilmiş olmasını önceki gerekçesi ile çelişen veya önceki gerekçesinden farklı yeni bir gerekçe saymak da mümkün değildir.
Mahkeme ve Özel Daire ek 17. maddenin 4. fıkrasının bu davada değerlendirilmesi gereken hukukî sebep olup olmadığı konusunda uyuşamamış olup buna bağlı olarak iptal kararının sonuçlarının tartışılması gerekip gerekmediği konusunda uyuşmazlık doğmuş durumdadır. Direnme kararının bu yönden incelenerek iptal kararının değerlendirilmesi gereken bir husus olduğu sonucuna varılırsa özel daire kararı gibi bozma kararı verilmesi gerekecektir. Bunun yerine direnme kararında belirtildiği üzere bu maddenin somut uyuşmazlıkta değerlendirilmesi gereken bir hüküm olmadığı sonucuna varılır ise direnme uygun bulunarak buna göre işin esası incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekecektir.
Özel Daire ve Mahkeme ek 17/4. maddenin somut olayda uygulanma yeri olup olmadığı buna bağlı olarak iptal kararının uyuşmazlığın çözümünde etkili olup olmadığı yönünde görüşlerini de ortaya koyarak karar vermiş ve uyuşmazlık da bu noktada doğmuş bulunduğundan uyuşmazlığın Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi yapılarak sonuca bağlanması gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ön sorun bulunmadığı ve temyiz incelemesi yapılması gerektiği görüşünde olduğumdan ön sorun bulunduğu ve temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.