"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1987 E., 2022/2053 K.
KARAR : İtirazın kabulüne
Taraflar arasındaki borca itiraz isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince itirazın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle itirazın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili ve katılma yolu ile borçlular vekili tarafından temyiz edilmekle, Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararından sonra Bölge Adliye Mahkemesince Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararının gereği yerine getirilerek yeniden direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelendi.
Temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması, 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 366 ncı maddesi hükmü gereğince işin ivediliği ve niteliği nedeniyle uygun bulunmadığından alacaklı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Borçlu vekili; yetkili icra müdürlüğünün Bakırköy İcra Müdürlüğü olduğunu, ödeme emri ekinde takibe dayanak senedin tebliğ edilmediğini, takip dayanağı senedin kambiyo senedi vasfında olmadığını, taraflar arasında imzalanmış inşaat taşeronluk sözleşmelerinin eki olan bir teminat senedi olduğunu, borçlu şirket ile alacaklı arasında hâlen devam eden inşaat taşeronluk sözleşmesi (... ... Osman Gazi İlköğretim Okulu) ile tasfiye hâlinde olan iki adet taşeronluk sözleşmesi (Gaziantep ve Kütahya Müze Elektrik Tesisat İşleri) bulunduğunu, ticaret mahkemesince yapılacak yargılama ve bilirkişi incelemeleri neticesinde müvekkili şirketin borçlu değil alacaklı durumda olduğunun görüleceğini, yetkili icra müdürlüğü Bakırköy İcra Müdürlüğü olduğundan icra müdürlüğünün yetkisine, alacaklıya hiçbir borç olmadığından borcun tamamına, faiz, icra giderleri, vekâlet ücreti ve tüm ferilerine, takip dayanağının kambiyo senedi vasfına itiraz ettiklerini ileri sürerek takibin durdurulmasına, kötüniyetli alacaklının en az % 20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Alacaklı vekili; yetki itirazının yerinde olmadığını, ödeme emri ile birlikte senet suretinin tebliğ edildiğini, senette teminat ibaresinin bulunmadığını, borçluların sunduğu sözleşme ile takibe konu senedin ya da sözleşmenin bu senede atıf yaptığına ilişkin 2004 sayılı Kanun'un 169/a maddesi anlamında belge sunulmadığını belirterek itirazın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.04.2019 tarihli ve 2018/883 Esas, 2019/268 Karar sayılı kararı ile; ödeme emri ekinde takibe dayanak senedin tebliğ edilmediği şikâyetinin ve yetki itirazının yerinde olmadığı, borçlular vekilinin takip konusu senedin teminat senedi olduğu yönündeki itirazlarının değerlendirilmesinde ise; borçlular vekili tarafından sunulan ve taraflar arasında düzenlenen 13.07.2017 tarihli iş ortaklık sözleşmesinin (doğrusu 13.07.2017 tarihli Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi Şantiyesi Elektrik Tesisatı İşleri Alt Yüklenici Ana Sözleşmesinin) 7 nci maddesinde "Bu sözleşmenin konusu olan işlerin tam ve eksiksiz yapılması amacıyla alt yükleniciden alınacak olan kesin teminat 450.000 TL tutarlı teminat senedi olacaktır. Alt yüklenicinin nitelikleri bu madde de yazılı kesin teminatı iş bu sözleşmenin imzalanması sırasında müteahhide teslim eder" şeklinde olduğu, sözleşmenin 29 uncu maddesinde de teminatlar (doğrusu sözleşmesinin eki) olarak teminat senedinin belirtilmiş olduğu, her ne kadar alacaklı vekili müvekkili şirkete herhangi bir senet teslim edilmediğini belirtilmiş ise de, takip dayanağı senedin düzenleme tarihi ile miktarının, sözleşme tarihi ve sözleşmede belirtilen teminat senedindeki miktarla aynı olduğu, taraflar arasında sözleşmedeki teminatın teslim edilmediği yönünde uyuşmazlık çıktığına dair herhangi bir delil ibraz edilmediği, borçlular vekili tarafından ibraz edilen 13.07.2017 düzenleme tarihli Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi Şantiyesi Elektrik Tesisatı İşleri Alt Yüklenici Ana Sözleşmesinin tarafları ile takip dayanağı bonodaki borçlu ve lehtarın, bononun tanzim tarihinin ve miktarının sözleşmede belirtilen miktar ve sözleşmenin düzenleme tarihi ile aynı olması sebebi ile senedin taraflar arasındaki ilişkinin teminatı olarak verildiğinin anlaşıldığı, dolayısıyla takip dayanağı senedin teminat olarak verilmiş olması sebebiyle alacağın tahsil edilip edilemeyeceğinin yargılamayı gerektirdiği ve kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içerir belge olarak kabul edilemeyeceği gerekçesi ile borçluların takip dayanağı bonoya ait örneğin gönderilmediğine yönelik şikâyetin reddine, yetki itirazının reddine, borca yönelik itirazlarının kabulü ile takibin 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesi uyarınca durdurulmasına, takip konusu alacağın % 20'si oranında tazminatın davalıdan (alacaklıdan) alınarak davacıya (borçlulara) verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.07.2020 tarihli ve 2019/2460 Esas, 2020/1203 Karar sayılı kararı ile; borçlular vekilince itiraz dilekçesinde dayanılan sözleşmenin bir kısım sayfa suretlerinin sunulduğu, inceleme aşamasında sözleşmelerin tüm sayfalarını içerir suretinin ibrazının iddianın genişletilmesi niteliğinde olmayıp, alacaklı vekilinin buna ilişkin istinaf talebinin yasal dayanağının bulunmadığı, borçlular vekilinin dayandığı "13.07.2017 tarihli Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi Şantiyesi Elektrik Tesisat İşleri Alt Yüklenici Ana Sözleşmesi"nin incelemesi ile; taraflarının Kerte İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. ile Oskır Mühendislik Taah. San. ve Tic. ... olduğu, sözleşmenin 7 nci maddesinde "Bu sözleşmenin konusu olan işlerin tam ve eksiksiz yapılması amacıyla alt yükleniciden alınacak kesin teminat 45.000TL tutarlı teminat senedi olacaktır" düzenlenmesine yer verildiği, sözleşmenin tarafları ile dayanak senedin alacaklı ve borçlu yanları, miktarı ve tanzim tarihlerinin örtüştüğü, alacaklı vekilince sözleşmenin belirtilen maddesi nedeniyle alınan başkaca teminat senedi olduğunun iddia ve ispat edilmediği, sözleşmenin 7 nci maddesi ile dayanak senede atıf yapıldığının ve takibe konu senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun kabulünün gerektiği, İlk Derece Mahkemesince aynı gerekçe ile itirazın kabulü kararında isabetsizlik bulunmadığı, senet üzerinde anlaşılmayıp ayrı bir sözleşmeye dayalı teminat iddialarının borca itiraz kapsamında olduğu ve 2004 sayılı Kanun’un 170/a maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, borçlular vekilinin icra mahkemesine başvurusunun 2004 sayılı Kanun’un 169 uncu maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, itirazın esasa ilişkin nedenlerle kabul edildiği ve itiraz dilekçesinde de tazminat talebi bulunduğundan 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesinin altıncı fıkrası uyarınca borçlular lehine asıl alacağın % 20'si oranında tazminata karar verilmesi gerektiği, ancak İlk Derece Mahkemesince alacağın % 20'si oranında tazminatın tahsiline karar verildiği, tazminata ilişkin hükmün ayrıca ve açıkça istinaf edildiği, alacaklı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeninin yerinde görüldüğü gerekçesi ile alacaklının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, borca yönelik itirazlarının kabulü ile takibin 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesi uyarınca durdurulmasına, takip konusu asıl alacağın % 20'si oranında olan 90.000,00 TL tazminatın davalıdan (alacaklıdan) alınarak davacıya (borçlulara) verilmesine, borçluların takip dayanağı bonoya ait örneğin gönderilmediğine yönelik şikâyetin reddine, yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Alacaklı yanca bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçluların örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süresi içerisinde icra mahkemesine başvurusunda, sair itirazları yanında, takip dayanağı senedin taraflar arasında imzalanmış taşeronluk sözleşmesinin eki olan teminat senedi olduğunu, senedin kambiyo vasfı niteliği taşımadığını ileri sürerek takibin iptalini talep ettikleri, İlk Derece Mahkemesince; senedin taraflar arasındaki ilişkinin teminatı olduğu gerekçesi ile takibin durdurulmasına karar verildiği, davalı alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, borçluların başvurusu İİK’nin 169. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, borçluların tazminat talebinin olması nedeniyle İİK 169/a-6 maddesi uyarınca borçlu lehine asıl alacağın %20' si oranında tazminata karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince takibin durdurulması ve toplam alacağın %20'si oranında tazminatın tahsili yönünde karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesi ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 355. maddesi uyarınca kaldırılmasına, takibin durdurulmasına ve borçlu lehine asıl alacağın %20 si oranında tazminata karar verildiği görülmüştür.
6102 Sayılı TTK'nun 776/1. maddesinin (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini içermesi gerektiği, 777. maddesinde de bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır.
HGK'nun 14.03.2001 tarih 2001/12-233 ve 20.06.2001 tarih, 2001/12-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK'nun 169/a maddesi uyarınca, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir.
Somut olayda, takip dayanağı bononun üzerinde “teminat senedi” olduğuna dair herhangi bir ibarenin bulunmadığı, Davacı yanın dayandığı "Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi Şantiyesi Elektrik Tesisat İşleri Alt Yüklenici Ana Sözleşmesi"nin incelenmesinde, 13/07/2017 tarihli olup, taraflarının Kerte İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. İle Oskır Mühendislik Taah. San. Ve Tic. ... olduğu, sözleşmenin 7. maddesinin 2. bendinde "bu sözleşmenin konusu olan işlerin tam ve eksiksiz yapılması amacıyla alt yükleniciden alınacak kesin teminat 450.000,00 TL tutarlı teminat senedi olacaktır" düzenlemesinin yer aldığı ancak sözleşmenin tarafları ile dayanak senedin alacaklı ve borçlu yanları, miktarı ve tanzim tarihleri aynı olsa da senedin vade tarihi hususunda anılan sözleşmede açık bir sarahat bulunmadığının yanında sözleşmede senedin düzenleme tarihine açıkça bir atıf yapılmadığı, davalı alacaklının cevap dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanları gözetildiğinde, takibe konu bononun teminat senedi olarak düzenlendiği yönünde kabulünün de bulunmadığı, senedin, neyin teminatı olduğu hususunun, dolayısıyla teminat senedi olduğuna ilişkin iddianın, tarafların imzasını taşıyan ve senede açıkça atıf yapan İİK 169/a maddesinde yazılı belgelerle kanıtlanamadığı görülmüştür.
O halde; borçlunun itirazını yazılı bir belge ile ispat edemediği ve alacaklı tarafından da takip dayanağı bononun teminat senedi olduğuna yönelik bir kabul beyanı bulunmadığına göre, itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Birinci Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.05.2021 tarihli ve 2021/1077 Esas, 2021/1405 Karar sayılı kararı ile; önceki gerekçenin yanında, sözleşmenin tarafları ile dayanak senedin alacaklı ve borçlu yanlarının, miktarı ve tanzim tarihlerinin örtüştüğü, teminat senedi iddiasının ispatı yönünden takip konusu senedin vade tarihinin de zikredilmesini, bu yönden de bir atıf yapılmasını beklemenin teminat senedinin niteliği ve alınma amacı ile bağdaşmayacağı, teminat senetlerinin yapılan sözleşme uyarınca mal veya hizmetin eksiksiz tamamlanacağını, taahhüdün sorunsuz yerine getirileceğini, aksi takdirde belli bir bedel ödeme sorumluluğu ile karşı karşıya kalınacağını beyan eden tarafın imzaladığı şartlı-bedelli senetler olduğu, bu açıdan bakıldığında mal ya da hizmetin sözleşmenin hangi aşamasında eksik yerine getirileceği, taahhüdün hangi aşamada sorun ile karşılaşacağı hususu önceden bilinemeyeceğinden, uygulamada teminat senetlerinin vade tarihi sonradan doldurulmak üzere boş verildiğinin bilindiği, bu durumda taraflar arasındaki sözleşmede vade tarihine de atfı beklemenin ticari hayatın gereklerine ve teminat senedinin amacına aykırı olacağı gibi aşırı şekilci davranılarak hak kayıplarına da neden olunabileceği, İlk Derece Mahkemesince yapılan incelemede alacaklı vekilinin Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi Şantiyesi Elektrik Tesisat İşleri Alt Yüklenici Ana Sözleşmesinin 7 nci maddesi gereğince alınan başkaca senet olduğu yönünde bir iddiada bulunmadığı, takibe konu senet dışında sözleşmenin 7 nci maddesi şartlarını içerir bir senet ibraz edilmediği, sözleşmenin 7 nci maddesi ile dayanak senede atıf yapıldığının ve takibe konu senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun kabulünün gerektiği, borcun esasına yönelik herhangi bir inceleme yapılmadığından borçlu tarafın tazminat isteminin yerinde olmadığı gerekçesi ile önceki kararda direnilmesine, alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, borçlular vekilinin borca itirazının kabulü ile takibin 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesi uyarınca durdurulmasına, yasal şartları oluşmadığından borçlular lehine tazminat takdirine yer olmadığına, borçlular vekilinin takip dayanağı bonoya ait örneğin gönderilmediğine yönelik şikâyetin reddine, yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili ile katılma yolu ile borçlular vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
VII. HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunun 24.03.2022 tarihli ve 2021/12-861 Esas, 2022/385 Karar sayılı kararı ile;
"...15. Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
16. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesinin 3. bendinde ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373. maddesinin 3. fıkrasına göre, bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden bölge adliye mahkemesi, tarafları dinledikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
18. Bölge adliye mahkemesince bozma kararına uyulduktan sonra bu karardan dönülemeyeceği gibi direnme kararı verildikten sonra da ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir. Başka bir deyişle direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, bölge adliye mahkemesi bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de kararı değiştirmemelidir.
19. Bölge adliye mahkemesince düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
20. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
21. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli ve 2017/4-1338 E., 2021/838 K.; 07.07.2021 tarihli ve 2017/11-421 E., 2021/966 K.; 11.11.2021 tarihli ve 2018/(13)3-844 E., 2021/1395 K. ile 14.12.2021 tarihli ve 2017/(6)8-1846 E., 2021/1669 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
22. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince,
Bölge Adliye Mahkemesince ilk kararda;
“ …A)1-Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b/2 maddesi uyarınca ... 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/883 Esas, 2019/268 Karar sayılı dosyasında verilen 03/04/2019 tarihli kararın KALDIRILMASINA,
-Davacı tarafın borca yönelik itirazlarının kabulü ile ... 20. İcra Müdürlüğünün 2018/15343 esas sayılı dosyasında davacı aleyhine başlatılan takibin İİK'nın 169/a maddesi hükümleri uyarınca durdurulmasına,
-Takip konusu asıl alacağın %20'si oranında olan 90.000,00TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davacı tarafın takip dayanağı bonoya ait örneğin gönderilmediğine yönelik şikayetin reddine,
-Davacı tarafın yetki itirazının reddine,…” karar verildiği, Özel Dairece itirazın reddine karar verilmesi gerekçesiyle bölge adliye mahkemesinin kararının bozulduğu,
Direnme kararında ise;
“…A)Dairemizin 2019/2460 Esas, 2020/1203 Karar sayılı dosyasında verilen 14/07/2020 tarihli kararında esas bakımından Direnilmesine,
B)1-Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b/2 maddesi uyarınca ... 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/883 Esas, 2019/268 Karar sayılı dosyasında verilen 03/04/2019 tarihli kararın Kaldırılmasına,
-Davacı tarafın borca yönelik itirazlarının kabulü ile ... 20. İcra Müdürlüğünün 2018/15343 esas sayılı dosyasında davacı aleyhine başlatılan takibin İİK'nın 169/a maddesi hükümleri uyarınca durdurulmasına,
-Yasal şartları oluşmadığından davacı lehine tazminat takdirine yer olmadığına,
-Davacı tarafın takip dayanağı bonoya ait örneğin gönderilmediğine yönelik şikayetin reddine,
-Davacı tarafın yetki itirazının reddine,…” karar verildiği, bu şekilde itirazın kabulüne karar verildiği hâlde ilk kararda borçlular lehine tazminata hükmedilmesine rağmen direnme kararında yasal şartları oluşmadığından borçlular lehine tazminata hükmedilmediği anlaşılmaktadır.
23. Bölge adliye mahkemesince itirazın kabulü ile takibin İİK’nın 169/a maddesi hükmüne göre durdurulmasına, takip konusu asıl alacağın %20’si oranında tazminatın alacaklıdan alınarak borçlulara verilmesine hükmedildiği hâlde Özel Dairenin itirazın reddi gerektiğine ilişkin bozma kararına karşı verilen direnme kararında borçlu lehine tazminata hükmedilmeyerek ilk karardan farklı bir direnme kararı verilmiştir.
24. İcra ve İflas Kanunu’nun 169/a maddesi hükmüne göre borçlunun itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde kötü niyet veya ağır kusuru bulunması şartıyla alacaklı aleyhine borçlunun isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilir. Özel Dairece borçlunun borca itirazının reddi gerektiği gerekçesi ile bozma kararı verilmiş olup, bozmanın niteliği itibariyle alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesi konusunda bir bozma gerekçesine yer verilmemiştir.
25. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemesince ilk kararda alacaklı aleyhine verilen tazminat hükmüne, bozma sonrası direnme kararında yasal şartları oluşmadığı gerekçesi ile yer verilmemesi bozma kararına kısmi direnme olarak nitelendirilemez. Bölge adliye mahkemesince bozma kararının tamamına direnildiğinden, ilk karardan farklı bir direnme kararı verilemez.
26. Bu durumda ortada usulüne uygun bir direnme kararının bulunduğundan söz edilemez. Bölge adliye mahkemesince yapılması gereken, HMK’nın 294 ve 297. maddelerine uygun şekilde ilk karardaki gibi bir hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bölge adliye mahkemesi kararının kısmi direnme niteliğinde olduğu, bu nedenle ön sorunun bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
28. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca usulüne uygun direnme kararından bahsetme imkânı olmadığı ve ön sorunun bulunduğu kabul edilmiştir.
29. O hâlde usule uygun olmayan direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir..." gerekçesiyle direnme kararının usulden bozulmasına oy çokluğuyla, bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına oy birliğiyle karar verilmiştir.
VIII. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen İkinci Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyulmasından sonra önceki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir
IX. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Alacaklı vekili; 14.03.2019 tarihli duruşmada borçlular vekilinin itiraz dilekçesinde sunmuş olduğu iki sayfa sözleşme nüshasına ek sözleşme nüshası sunulduğunu, borçlular vekilinin iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında olduğunu, sunulan sözleşmede takibe konu senedin vadesine, miktarına veya herhangi bir özelliğine açıkça atıf yapılmadığını, üzerinde "teminat" dahi yazmayan senedin hangi hukuki ilişkinin teminatı olduğuna ilişkin açık atıf veya yazılı belgeyle ispat yükü kendisinde olan borçlular tarafından kanıtlanamadığını, müvekkil şirket aleyhine verilen % 20 kötüniyet tazminatının hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak senedin teminat senedi olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre borca itirazın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1.2004 sayılı Kanun'un 169/a maddesi;
2. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun'un (6102 sayılı Kanun) 778 inci maddesinin atfı ile uygulanması gereken aynı Kanun'un 776 ncı ve 777 nci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. 2004 sayılı Kanun'un 167 nci maddesinin birinci fıkrasına göre alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapabilmesi için alacağının mutlaka bir kambiyo senedine bağlı olması gerekir. 2004 sayılı Kanun'un 168 inci maddesinin 3 ve 170/a maddesinin birinci fıkrasına göre kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde icra mahkemesine başvurarak, takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep edebilir. Aynı Kanun'un 170/a maddesinin ikinci fıkrasına göre süresinde yapılmak kaydıyla borçlu tarafından başka bir şikâyet veya itirazda bulunulması ile bu husus icra mahkemesince kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınır. Bu inceleme sonucunda icra mahkemesi takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı kanısına varır ise icra takibinin iptaline karar verir. Ancak 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesinin son fıkrasına göre her ne suretle olursa olsun imza inkârı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.
2. Diğer taraftan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte borca itirazın düzenlendiği 2004 sayılı Kanun'un “İtirazın incelenmesi” başlıklı 169/a maddesinin birinci fıkrası; “İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.” hükmünü içermektedir.
3. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrine itiraz icra mahkemesine yapılır. Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz, borçlunun borcu olup olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yoldur. İmzaya itiraz dışındaki bütün itirazlara borca itiraz denir; borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı gibi (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.778, 883).
4. Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı Kanun) hem de 6102 sayılı Kanun'da kambiyo senetlerine ilişkin hükümler poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 sayılı Kanun md. 778, 818; 6762 sayılı Kanun md. 690, 730).
5. 6102 sayılı Kanun'un 776 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerektiği, 777 nci maddesinde de bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bir kambiyo senedi olan bono üzerine bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de, illetten mücerretlik veya muayyenlik niteliklerini ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konulması onun kambiyo niteliğini ortadan kaldırır.
6. Bu çerçevede belirlilik (muayyenlik) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında, bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. Poliçe ve bono keşidesi "şart kabul etmeyen" bir işlemdir (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 1997, s.451).
7. Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 tarihli ve 2017/19-819 Esas, 2018/771 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere 6762 sayılı Kanun'un 688 inci maddesinde belirtilen şekli koşulların yanında taraflar bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme ve faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler. Sıralanan şekil şartlarından da anlaşıldığı üzere, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerir. Bu nedenle de bono düzenlenirken temel ilişkinin kaynağına yönelik “bedelin malen-nakden ya da teminat olarak alındığına” ilişkin ibarelerin senede yazılması zorunlu değildir. Taraflar bu ibareleri ticaret hayatındaki olası bir uyuşmazlık durumunda ispat hukukunda karşılaşabilecekleri zorlukları daha kolay aşmak amacıyla ihtiyari olarak kayıt altına almaktadırlar. Yoksa elbette ki bu kayıtlar bağımsız borç ikrarı içeren senetlerin niteliğine etki etmez.
8. Bir “teminat bonosu”ndan söz edilebilmesi için, ya bonoyu düzenleyen kişinin temel ilişkiden kaynaklanan ediminin (cezai şart öngörülen durumlar dışında) doğrudan doğruya belirli bir para borcunun ödenmesi olmaması yani paradan başka bir edim olması, ya da alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları güvenceye bağlamak amacı ile bonoyu vermiş olması gerekir. Öğretide verilen örneklerde, örneğin bir müteahhidin inşaatı zamanında bitirememesi durumunda ödemek zorunda kalacağı cezai şart karşılığında verdiği bono bir teminat bonosu olduğu gibi, satın alınıp bedeli ödenmekle birlikte tapuda henüz devri yapılmadığı için satın alan kişinin adına tescil edilemeyen bir taşınmazın bedeline ilişkin olarak düzenlenip alıcıya verilen ve devir gerçekleştikten sonra karşılıksız kalacağı öngörülen bir bono da bu niteliktedir. Aynı şekilde kiracının, kiralanana vereceği muhtemel zararların teminatı olarak kiralayana verdiği bono da bu anlamda bir teminat bonosudur (Ahmet Türk, Kambiyo Senedi Borçlusu Tarafından Açılan Bedelsizliğe ve Hükümsüzlüğe Dayalı Menfi Tespit Davalarının Gösterdiği Özellikler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl 2005, Cilt 7, s.329- 330).
9. Senedin teminat senedi olup olmadığı yargılama sonucunda belli olacaktır; sonuçta bu senede dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz (Hüseyin Ülgen vd., Kıymetli Evrak Hukuku, ... 2015, s.148).
10. Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 Esas, 2018/563 Karar sayılı ile 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 Esas, 2020/129 Karar sayılı kararlarında da benimsendiği üzere bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir.
11. Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 Esas, 2001/257 Karar; 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 Esas, 2001/534 Karar; 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 Esas, 2010/99 Karar; 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 Esas, 2018/563 Karar; 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 Esas, 2020/129 Karar ile 23.02.2021 tarihli ve 2017/12-350 Esas, 2021/152 Karar sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir (2004 sayılı Kanun'un 169/a maddesinde öngörülen) belge ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir.
12. Senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan ve ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Örneğin "hisse devrinin teminatıdır", "...ile imzalanan sözleşmenin teminatıdır", “eseri ... tarihinde tamamlayamamam hâlinde ödeyeceğim”, “inşaat bitiminde ödenecektir" şeklindeki kayıtlar. Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılan bu gibi hâllerde bono kayıtsız (koşulsuz) borç vaadi içermediği için hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; düzenleyen tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Bu hâlde 6102 sayılı Kanun'un 687 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca senet metninden anlaşılan (hükümsüzlük) def'i vardır. Bu defi mutlak def'i olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Bu durumda kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibin 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerekir.
13. Bononun teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılamadığı hâllerde borçlu bu iddiasını 2004 sayılı Kanun'un 168/5 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz olarak ileri sürebilir. Bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiası kişisel def'i olup, 6102 sayılı Kanun'un 778/a bendinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun'un 687 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca kişisel defiler temel ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Senedin üçüncü kişiye ciro veya teslim yolu ile devredilmesi hâlinde bu definin iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.
14. Borçlunun takibe konu bononun teminat bonosu olduğu şeklindeki beyanı borca itiraz niteliğindedir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku 2. C. ... 1997, s.1715).
15. Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise 2004 sayılı Kanun'un 169/a maddesi kapsamında bononun sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 23.02.2021 tarihli ve 2017/12-350 Esas, 2020/591 Karar sayılı kararında da benimsenmiştir.
16. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde; alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak bononun 13.07.2017 düzenleme ve 21.09.2018 vade tarihli, 450.000,00 TL bedelli olduğu, lehtarın alacaklı Kerte İnş. San. Tic. Ltd. Şti., düzenleyenin borçlu Oskır Mühendislik Taah. San. ve Tic. Osman Sabri Kıranoğlu olduğu, senedin üzerinde teminata ilişkin bir kaydın yer almadığı, alacaklı ile borçlu arasında düzenlenen 13.07.2017 tarihli Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi Şantiyesi Elektrik Tesisat İşleri Alt Yüklenici Ana Sözleşmesinde borçlunun alt yüklenici olarak anıldığı, sözleşmenin "Avans, avans teminatı ve kesin teminat" başlıklı 7 nci maddesinin "....Bu sözleşmenin konusu olan işlerin tam ve eksiksiz yapılması amacıyla alt yükleniciden alınacak kesin teminat 450.000 TL tutarlı teminat senedi olacaktır. Alt yüklenici nitelikleri bu maddede yazılı kesin teminatı iş bu sözleşmenin imzalanması sırasında müteahhite teslim eder." şeklinde olduğu anlaşılmaktadır.
17. Bu durumda 13.07.2017 tarihli sözleşme ile takip konusu senedin tarafları ile düzenleme tarihinin aynı olduğu, sözleşmede belirtilen teminat senedinin miktarı ile takip konusu senedin miktarının da aynı olduğu gözetildiğinde bu hâli ile 2004 sayılı Kanun'un 169/a maddesi kapsamında bononun sözleşme ile bağlantısının kanıtlandığının ve belirtilen 13.07.2017 tarihli sözleşmenin içeriğine göre senedin teminat amacıyla verildiğinin, alacağın varlığının ve miktarının yargılamayı gerektirdiğinin kabulü gerekir.
18. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesine gönderilmesine,17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.