Logo

Hukuk Genel Kurulu2023/286 E. 2024/40 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bölge Adliye Mahkemesince verilen hizmet tespiti davasına ilişkin kararın hüküm fıkrası ile gerekçe bölümü arasında çelişki bulunup bulunmadığı ve kararın infaza elverişli olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesince, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki bulunan ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davacının hizmet tespiti talebine ilişkin olarak hangi tarihler arasında istemin kabul edildiği ve hangi tarihler arasında istemin reddedildiği açıkça belirtilmek suretiyle infaza elverişli bir hüküm kurulduğu gözetilerek direnme kararı onanmış, ancak davacı ve fer'i müdahilin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 10. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2710 E., 2022/306 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 07.07.2021 tarihli ve

2020/9257 Esas, 2021/9841 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı ve fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı ve fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin 01.01.1992–12.11.2004 tarihleri arasında davalı şirketler bünyesinde Ödemiş de bulunan fabrikada kesintisiz olarak çalıştığını, şirket ünvanının önce ...Tarım Tic. A.Ş. olduğunu, bu işletme devam ederken aynı işyerinde 13.09.2002 tarihinde Seta Ltd. Şti., 12.05.2003 tarihinde ise Nersoy Tarım Tic. Ltd. Şti. adlı şirketin kurularak faaliyet göstermeye başladığı, bu şirketler arasında organik bağ bulunduğunu, sigorta primleri ödenmeyen birçok işçi tarafından açılan davalar ile şirketin isim değişikliğine gittiğini öğrendiklerini ileri sürerek müvekkilinin 01.01.1992–12.11.2004 tarihleri arasında aralıksız olarak geçen ve Kuruma eksik bildirilen sigortalı çalışmalarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu (Kurum/SGK) vekili; davacının hizmet döküm cetvelinde işe başlama tarihinin 20.05.1997 olarak yer aldığını, bu nedenle 20.05.1997 tarihinden öncesine ilişkin talebinin hak düşürücü süreye uğradığını, davanın kamu düzenine ilişkin olduğundan çalışma olgusunun resen araştırma yapılarak tereddütsüz bir biçimde belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalılar davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 21.01.2019 tarihli ve 2016/386 Esas, 2019/20 Karar sayılı kararı ile; somut olayda bordro tanıklarının davacının kesintisiz çalışma iddiasını doğruladıkları dolayısıyla hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, davalı işverenlere ait işyerlerinin devamlı faaliyet gösterdiği ve aralarında organik bağ bulunduğu, bu durumda davacının davalılardan ...Tarım Tic. San. A.Ş’ye ait 276144.35 sicil numaralı işyerinde 01.01.1992–29.02.1996 tarihleri arasında; 317186.35 sicil numaralı işyerinde 01.03.1996–12.09.2002 tarihleri arasında; Seta Kuru Meyve İmal. İhr. San. Tic. Ltd. Şti’ye ait 1203271.35 sicil numaralı işyerinde de 13.09.2002–12.11.2004 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak ve asgari ücretle kesintisiz olarak çalıştığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının davalı ...Tarım Tic. San. A.Ş’ye ait 317186.35 sicil numaralı işyerinde 01.03.1996–12.09.2002 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle 2352 gün çalışmasına karşın 121 günlük çalışmasının bildirilip, 2231 günlük çalışmasının bildirilmediğinin, davalı işveren Seta Kuru Meyve İmal. İhr. San. Tic. Ltd. Şti’ye ait 1203271.35 sicil numaralı işyerinde 13.09.2002–12.11.2004 tarihleri arasındaki hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle geçen 780 günlük çalışmasının Kuruma bildirilmediğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve fer'î müdahil Kurum vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 10.03.2020 tarihli ve 2019/580 Esas, 2020/482 Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamı, tanık anlatımları ve emsal mahkeme kararları dikkate alındığında davacının 01.03.1996 tarihli işe giriş bildirgesinden önce çalışmaya başladığı iddiasının aynı nitelikteki yazılı delillerle kanıtlanamadığı ve hak düşürücü süreye uğradığı ancak davalı şirketlere ait işyerlerinden ...Tar Tic ve San A.Ş'ye ait 317186.35 sicil numaralı işyerinde 01.03.1996–12.09.2002, davalı Seta Kuru Meyve İmal. İhr. San. Tic. Ltd. Şti’ye ait 1203271.35 sicil numaralı işyerinde ise 13.09.2002–12.11.2004 tarihleri arasında asgari ücretle ve hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının anlaşıldığı bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının hüküm kısmı yerinde olmakla birlikte bilirkişi raporundan alıntı yapılan gerekçe kısmının hatalı olduğu, kararın hüküm ile gerekçe bölümü arasında çelişki oluştuğu gerekçesiyle fer'î müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davacının davalı ...Tarım Tic. San. A.Ş’ye ait 317186.35 sicil numaralı işyerinde 01.03.1996–12.09.2002 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle 2352 gün çalışmasına karşın 121 günlük çalışmasının bildirilip, 2231 günlük çalışmasının bildirilmediğinin, davalı işveren Seta Kuru Meyve İmal. İhr. San. Tic. Ltd. Şti’ye ait 1203271.35 sicil numaralı işyerinde 13.09.2002–12.11.2004 tarihleri arasındaki hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle geçen 780 günlük çalışmasının bildirilmediğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve fer'î müdahil Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, 01.10.2008 tarihi öncesi isteme ilişkin davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10. ve 01.10.2008 tarihi sonrası isteme ilişkin davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleridir. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanun'un 294.-301. maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Yine aynı Kanun'un 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.

Somut olayda; Mahkemece, gerekçesinde "...davacının 01.01.1992 - 29.02.1996 tarihleri arasında davalı ...Tar. Tic. San. A.Ş. nezdinde hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle çalıştığı", şeklindeki belirlemesine karşın hüküm fıkrasında; davacının davalı Necip Ersoy Tarım Tic. San. A.Ş.’ne ait 317186.35 sicil sayılı işyerinde 01.03.1996 – 12.09.2002 tarihleri arasında, işveren Seta Kuru Meyve İmal. İhr. San. Tic. Ltd. Şti.’ne ait 1203271.35 sicil sayılı işyerinde 13.09.2002 – 12.11.2004 tarihleri arasında çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair şeklinde hüküm kurulması nedeniyle; davalı ...Tarım Tic. San. A.Ş.’ne ilişkin olarak 01.01.1992 - 29.02.1996 arası dönem yönünden hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi; çelişkinin istinaf sebebi yapıldığını belirtmiş olup, ancak HMK 353. madde kapsamında çelişkiyi gidermeksizin; fakat çalışmanın varlığını ilk derece mahkemesinin hüküm fıkrası gibi kabul etmek suretiyle; bilirkişi raporundan alıntı yapılan gerekçe kısmının hatalı olduğunu belirterek, davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabul edildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesince verilen hükmü kaldırıp, aynı hükmü yeniden kurmak suretiyle hüküm tesis etmiştir.

Kabule göre de; Bölge Adliye Mahkemesi; delil serbestisi ilkesini gözetmeksizin bildirim öncesi sürelerin yazılı delille kanıtlanamayacağı yönündeki değerlendirilmesi hatalıdır.

Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan çelişkili ve infaza elverişli olmayacak şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı ile feri müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kurulan hükmün hangi yönüyle çelişki içerdiği ve neden infaza elverişli olmadığının anlaşılamadığı, ilk derece mahkemesi kararı gerekçesindeki çelişki belirtilip bu konuda çelişki içermeyen gerekçe oluşturulduktan sonra çalışmanın geçtiği işyeri ünvan ve sicil numarası, çalışmanın gerçekleştiği tarih, bu tarihler arasındaki gün sayısıyla bildirimi yapılan ve eksik kalan günlere ilişkin bilgi ve hak edilen ücret miktarı belirtilerek hüküm kurulduğu, kararda belirsizlik veya tereddüt bulunmadığı, ayrıca kararda bozma ilâmında belirtilenin aksine bildirim öncesi sürelerin yazılı delille kanıtlanamayacağı yönünde bir ifadeye yer verilmediği, tarafların uyma istemine karşın davanın kamu düzenine ilişkin niteliği, bozma ilâmına uyulması halinde yapılabilecek hukuksal işlem bulunmaması gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı ve fer'î müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili, kesintisiz çalışma söz konusu olduğunda işe giriş bildirgesinden önceki dönemin zamanaşımına uğramayacağı yönünde Yargıtay kararlarının bulunduğunu, kısmen kabul yerine davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Fer'î müdahil Kurum vekili, eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verildiğini, hak düşürücü sürenin gözetilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda çelişkili ve infaza elverişli olmayan hüküm kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesi.

2. Değerlendirme

1. Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

2. Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesi bir mahkeme hükmünün neleri kapsaması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre;

“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,

b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,

d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,

e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir".

3. Anılan düzenlemeye göre bir mahkeme kararında, tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

4. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır.

5. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın üst mahkeme tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez.

6. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun gerekçesiz ise tarafları tatmin etmez (Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 472).

7. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır" hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

8. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

9. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

10. Öte yandan 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun (5235 sayılı Kanun) ile kabul edilen istinaf, 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete başlayan Bölge Adliye Mahkemeleri ile birlikte hukuk sistemimize dâhil olmuştur.

11. İstinaf incelemesi sonunda kararın nasıl verileceği Kanun’da ayrıntılı bir şekilde belirtilmemiş, sadece 359 uncu maddede kararın neleri içereceği düzenlenmiştir. Bu durumda 360 ıncı maddenin atfı sebebiyle ilk derece mahkemesindeki karar aşaması istinafta da geçerli olacaktır. Buna göre 294 üncü madde çerçevesinde, bölge adliye mahkemesi iddia ve savunmaları dinledikten sonra yargılamanın bittiğini bildirerek kararını tefhim eder ve karar tefhimi, en az hüküm sonucunun tutanağa geçirilerek okunması suretiyle olur. Sadece hüküm sonucunun tefhimi hâlinde gerekçeli karar bir ay içinde yazılmalıdır (md. 294/4) ( Muhammet Özekes, Pekcanıtez Usûl, Cilt III, 15. Bası, İstanbul 2017, s. 2264).

12. Bölge adliye mahkemesi kararının hangi hususları içermesi gerektiği ise 6100 sayılı Kanun'un 359 uncu maddesinde düzenlenmiş olup buna göre kararda; kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları; tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri; tarafların iddia ve savunmalarının özeti; ilk derece mahkemesi kararının özeti; ileri sürülen istinaf sebepleri; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep; hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi; kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları ile gerekçeli kararın yazıldığı tarihin yer alması gerekmektedir. Aynı maddenin devam eden fıkralarında ise, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, başvurunun esastan reddi kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerinin özetlenmesi ve ret sebeplerinin açıklanması kaydıyla kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesinin gösterilmesi ile yetinilebileceği hükme bağlanmıştır.

13. Somut olayda 01.01.1992–12.11.2004 tarihleri arasındaki hizmetlerin tespiti istemi ile açılan eldeki davada İlk Derece Mahkemesince gerekçe kısmında davacının 01.01.1992-12.11.2004 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak kesintisiz çalıştığının belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında davacının davalı ...Tarım Tic. San. A.Ş’ye ait 317186.35 sicil numaralı işyerinde 01.03.1996–12.09.2002 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle 2352 gün çalışmasına karşın 121 günlük çalışmasının Kuruma bildirilip 2231 günlük çalışmasının bildirilmediğinin davalı işveren Seta Kuru Meyve İmal. İhr. San. Tic. Ltd. Şti’ye ait 1203271.35 sicil numaralı işyerinde 13.09.2002–12.11.2004 tarihleri arasındaki hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle geçen 780 günlük çalışmasının Kuruma bildirilmediğinin tespitine karar verilmiştir. Karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacının 01.03.1996 tarihli işe giriş bildirgesinden önce çalışmaya başladığı iddiasının aynı nitelikteki yazılı delillerle kanıtlanamadığı ve hak düşürücü süreye uğradığı, İlk Derece Mahkemesince davacının 01.03.1996-12.11.2004 tarihleri arasında eksik bildirilen hizmetlerinin tespitine ilişkin hüküm fıkrasının yerinde olduğu ancak bilirkişi raporuna göre oluşturulan gerekçenin hatalı olduğu bu şekilde gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluştuğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davacının davalı ...Tarım Tic. San. A.Ş’ye ait 317186.35 sicil numaralı işyerinde 01.03.1996–12.09.2002 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle 2352 gün çalışmasına karşın 121 günlük çalışmasının bildirilip, 2231 günlük çalışmasının bildirilmediğinin, davalı işveren Seta Kuru Meyve İmal. İhr. San. Tic. Ltd. Şti’ye ait 1203271.35 sicil numaralı işyerinde 13.09.2002–12.11.2004 tarihleri arasındaki hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle geçen 780 günlük çalışmasının bildirilmediğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

14.Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Bölge Adliye Mahkemesince hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki bulunan İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak 01.01.1992-12.11.2004 tarihleri arasındaki eksik hizmetlerin tespiti istemiyle açılan davada hükmün gerekçe bölümünde çekişmeli vakıalar ve toplanan deliller gösterilip delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi yapılarak varılan sonuç belirtilmiş, hüküm sonucunda (fıkrasında) ise gerekçeye uygun biçimde hangi tarihler arasındaki istemin kabul edildiği, hangi tarihler arasındaki istemin reddedildiği açık ve tereddüt oluşturmayacak şekilde belirtilmek suretiyle infaza elverişli hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca yukarıdaki hususlara değinen direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

15. Ne var ki bozma nedenine göre Özel Dairece davacı ve fer'î müdahil Kurum vekillerinin esasa ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme uygun bulunduğundan davacı ve fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

31.01.2024 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.