Logo

Hukuk Genel Kurulu2023/358 E. 2024/103 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların boşanmaya sebep olan olaylardaki kusur oranlarının belirlenmesi ve buna bağlı olarak manevi tazminat talebinin değerlendirilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: İlk Derece Mahkemesi'nin bozma kararına uymayarak, bozma kararında belirtilen hususları dikkate almadan ve ilk kararında bulunmayan yeni bir kusur unsurunu ekleyerek verdiği karar, direnme kararı niteliğinde olmayıp yeni bir hüküm olduğundan, dosyanın temyiz incelemesinin yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/926 E., 2022/199 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 19.10.2021 tarihli ve

2021/4812 Esas, 2021/7378 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın da kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı kadın eş vekili 14.09.2017 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 02.10.2016 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, düğün gecesinde eşler arasında cinsel birlikteliğin yaşanamadığını, düğünden iki gün sonra gidilen balayında da cinsel birleşmenin sağlanamadığını, davalının balayında dahi müvekkiline gerek cinsel gerek manevi anlamda yakınlık göstermediğini, sevgisiz ve ilgisiz tavrının on bir ay boyunca bu şekilde devam ettiğini, müvekkilin fiziksel şiddete uğradığını, erkek eşte cinsel isteksizlik ve infertilite sorunlarının bulunduğunu, tedaviye yanaşmadığını, müvekkilinin kızlık zarının doktor kontrolünde bozdurulduğunu, son olarak davalının tedavisi için gerekli olan randevuya gitmemesi üzerine eşler arasında tartışma yaşandığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 1.500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddi ve 300.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı erkek eş vekili 16.10.2017 tarihli asıl davaya cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin kusurlu olduğunu belirterek asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile talepleri doğrultusunda karar verilmesini savunmuştur.

II. BİRLEŞEN DAVA

1. Davalı-birleşen davacı erkek eş vekili 14.09.2017 tarihli birleşen dava dilekçesinde; tarafların 02.10.2016 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını, eşler arasında kadından kaynaklı cinsel birliktelik yaşanamadığını, sorunun tedavi ile çözüldüğünü, ancak sonrasında karşı tarafın asabi davranışlar göstermeye başladığını, olur olmaz istekler ileri sürdüğünü, talepleri yerine gelmediği takdirde kavga çıkardığını, on aylık evlilik süresinde dört kez ortak konutu terk ettiğini, son olayda müvekkilinin üroloji randevusuna işlerinin yoğun olması nedeniyle gidememesi üzerine kadının eşine vurduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddi, 80.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talep etmiştir.

2. Davacı-birleşen davalı kadın eş vekili 23.10.2017 tarihli birleşen davaya cevap dilekçesinde; her iki eş tarafından açılan dava dosyalarının birleştirilmesi gerektiğini, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin kusurlu olduğunu belirterek birleşen davanın reddine, asıl davanın kabulü ile talepleri doğrultusunda karar verilmesini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 28.02.2019 tarihli ve 2017/727 Esas, 2019/141 Karar sayılı kararı ile; tarafların 02.10.2016 tarihinde evlendikleri, ortak çocuklarının bulunmadığı, eşler arasında düğün günü ve balayında cinsel birlikteliğin gerçekleşmediği, balayından döndükten sonra kadın eşe “imperfore himen” teşhisi konulduğu, operasyonla kızlık zarının açıldığı, ancak taraflar arasındaki cinsel sorunların devam ettiği, son olarak erkeğin üroloji polikliniğinden aldığı randevuya gitmemesi nedeniyle tarafların tartıştıkları, kadının eşine fiziksel şiddet uyguladığı, buna karşılık erkeğin de kadını odaya kilitleyip hürriyetinden yoksun bıraktığı, yaşanan bu olay nedeniyle Adana 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/622 Esas ve 2018/155 Karar sayılı kararı ile kadının basit yaralamadan, davacı erkeğin ise hürriyeti yoksun bırakma suçundan ceza aldığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşine ilgi ve sevgi göstermeyen, hürriyeti tahdit suçunu işleyen erkek ile eşine fiziksel şiddet uygulayan, sık sık ortak konutu terk eden kadının eşit kusurlu oldukları gerekçesi ile her iki davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, eşit kusur nedeniyle tarafların tazminat taleplerinin reddine, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği anlaşılan kadın yararına 300,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 16.04.2021 tarihli ve 2019/1265 Esas, 2021/695 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı erkeğin tüm, davacı-davalı kadının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Mahkemece taraflar eşit kusurlu kabul edilerek karşılıklı açılan boşanma davalarının kabulüne karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden; mahkemece belirlenen ve gerçekleşen tarafların kusurlu davranışları yanında davalı-davacı erkeğin ve erkeğin ailesinin kadına şiddet uyguladığı, belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olan olaylarda davalı-davacı erkek ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Kadın boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Bu durumda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı-davalı- kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; tarafların her ikisinin de birbirine karşı ceza davasına konu suçlar işlemiş olması, fiil, suç ve oluş dikkate alındığında tarafların birinin eylemini diğerine karşı hafif veya üstün tutulmasının mümkün olmadığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşine ilgi ve sevgi göstermeyen, hürriyeti tahdit suçunu işleyen ve eşine şiddet uygulayan erkek ile eşine fiziksel şiddet uygulayan, sık sık müşterek haneyi terk eden kadının eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-birleşen davalı vekili temyiz dilekçesinde; tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü ile verilen direnme kararının doğru olmadığını, kusurlu eşin erkek olduğunu, müvekkili yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı-birleşen davalı kadın eş yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Ön Sorun

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce; mahkemece direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, varılacak sonuca göre kararın temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

E. Gerekçe

1. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir.

2. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.

3. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.

4. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince direnme öncesi verilen kararda, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşine ilgi ve sevgi göstermeyen, hürriyeti tahdit suçunu işleyen erkek ile eşine fiziksel şiddet uygulayan, sık sık ortak konutu terk eden kadının eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle hüküm kurulmuştur. Kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; gerçekleşen kusurlu davranışların yanında davalı-davacı erkek eşin ve ailesinin kadına şiddet uyguladığı, hâl böyle olunca erkek eşin boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu sayılması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

5. Özel Dairenin bozma kararından sonra İlk Derece Mahkemesince, önceki karar gerekçesinin yanında; tarafların her ikisinin de birbirine karşı ceza davasına konu suçlar işlemiş olması, fiil, suç ve oluş dikkate alındığında tarafların birinin eylemini diğerine karşı hafif veya üstün tutulmasının mümkün olmadığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşine ilgi ve sevgi göstermeyen, hürriyeti tahdit suçunu işleyen ve eşine şiddet uygulayan erkek ile eşine fiziksel şiddet uygulayan, sık sık müşterek haneyi terk eden kadının eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

6. Görüldüğü üzere İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararda boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğe fiziksel şiddet vakıası kusur olarak yüklenmemişken, bozma sonrası verilen direnme kararında ilk kararda yer almayan "fiziksel şiddet" vakıasının yüklenerek tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla direnme kararında önceki kararda bahsedilmeyen yeni hususlara yer verildiği, bozmadan sonra kararın gerekçesi değiştirilerek yeni ve farklı bir gerekçeyle karar verildiği anlaşılmaktadır.

7. Şu hâlde “direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni ve farklı bir gerekçe ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

8. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı-birleşen davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

14.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.