Logo

Hukuk Genel Kurulu2023/496 E. 2023/1231 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu iptali ve tescil davasında, davalı vekilinin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürdüğü zamanaşımı def'inin kabul edilip edilmeyeceği ve davanın bu nedenle reddedilip reddedilmeyeceği hususu.

Gerekçe ve Sonuç: 6460 sayılı Kanun ile değişik HUMK 429/4. maddesinde düzenlenen Hukuk Genel Kurulu inceleme şartlarının oluşmadığı, Özel Daire'nin ilk bozma kararının araştırmaya yönelik olduğu ve birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmadığı gözetilerek dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/423 E., 2022/686 K.

KARAR : Davanın kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 15.02.2022 tarihli ve

2021/1198 Esas, 2022/795 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair 01.11.2022 tarihli ve 2022/423 Esas, 2022/686 Karar sayılı kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

2. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin kendi adına asaleten, annesi ve kardeşlerine vekâleten hareket ederek dava dışı yüklenici ... İnşaat Orman Ürünleri Turizm Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. ile noterde 11.03.2003 ve 23.07.2003 tarihli arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri düzenlediğini, sözleşmelere istinaden müvekkilinin sahibi olduğu arsa payından 16/140 m2 hisseyi yüklenici şirketin temsilcisi ... ...’a devrettiğini, ... ...’ın da aldığı hissenin 6/140 m2’sini dava dışı ... ...’a, 5/140 m2’sini de 09.04.2004 tarihinde davalıya devrettiğini, kalan 5/140 m2 hisseyi de uhdesinde bıraktığını, ancak kısa bir süre sonra inşaatın durduğunu ve arsa sahipleri ile yüklenicinin noterde düzenledikleri 05.07.2004 tarihli fesihname ile sözleşmeleri karşılıklı olarak feshettiklerini, fesih üzerine edimlerini yerine getirmeyen ve inşaatı yarım bırakarak terk eden yüklenicinin kendisine inşaatın yapımına karşılık öncesinde verilen hisseleri üçüncü kişilere devretse dahi arsa sahiplerine iade etmesi gerektiğini, yüklenici şirket yetkilisi ... ...’ın kendisine verilen 16 m2 arsa payının 11 m2’sini iade ettiğini, ancak davalıya devrettiği 5/140 m2’lik payı müvekkiline geri vermediğini ileri sürerek ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 9163 ada, 1 No.lu parselde davalı adına kayıtlı 5/140 m2 hissenin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

3. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu 5/140 m2’lik yeri dava dışı ... ...’dan bedelini ödeyerek satın aldığını, davacı ile müvekkili arasında herhangi bir satış işlemi gerçekleşmediğini ve müvekkilinin bu davada muhatap olmadığını belirterek davanın öncelikle husumet yokluğundan aksi hâlde esastan reddini savunmuş; 09.12.2015 tarihli cevap dilekçesinin ıslahına yönelik dilekçesinde ise davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin gayrımenkulün tapusunu almasından yaklaşık on bir yıl, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinden itibaren de on yıldan fazla zaman geçtikten sonra açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini belirterek zamanaşımı def'inde bulunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

4. ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.2015 tarihli ve 2014/349 Esas, 2015/521 Karar sayılı kararı ile; davacının kendisine asaleten, annesi ve kardeşlerine vekâleten dava dışı ... İnşaat Orman Ürünleri Turizm Gıda San ve Tic. Ltd. Şti.’ni temsilen ... ... ile noterde düzenlediği 11.03.2003 ve 23.07.2003 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmeleri gereğince yüklenici şirketin yapımına başladığı inşaatın ruhsat ve eklerine aykırılık nedeniyle durdurulduğu, bunun üzerine arsa sahipleri ile yüklenicinin anlaşarak 05.07.2004 tarihinde sözleşmeleri karşılıklı olarak feshettikleri, fesihten sonra yüklenici şirketin yetkilisi ... ...’ın kendisine inşaatın yapımına karşılık devredilen hissenin bir kısmını davacıya iade ettiği, ancak ... ...’ın davalıya devrettiği 5/140 m2’lik hissenin davalı tarafından geri verilmediği, bu hissenin de sonradan karşılıklı olarak feshedilen inşaat yapım sözleşmeleri gereğince davacı tarafından sözleşme uyarınca önceden devredilen hisse olduğu ve tekrar arsa sahiplerine iade edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 9163 ada, 1 No.lu parselde davalı adına kayıtlı 5/140 m2 hissenin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

5. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

6. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 05.02.2019 tarihli ve 2016/2839 Esas, 2019/272 Karar sayılı kararı ile; mahkeme kararı onanmış ise de; davalı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 22.01.2020 tarihli ve 2019/1868 Esas, 2020/190 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme istemi kabul edilerek onama kararı kaldırılmış ve;

"...1-Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer karar düzeltme talepleri yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2-Davacı ile dava dışı yüklenici ... İnşaat Orman Ürünleri Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında ... 40. Noterliği’nde 11.03.2003 ve 8348 yevmiye nolu ve 23.07.2003 tarih 21365 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmeleri imzalanmıştır. Söz konusu sözleşmelerin ifası zımnında davacı arsa sahibi tapudaki 16/140 m2 payını yüklenici şirket yetkilisine devretmiş, davalı ...’te 09.04.2004 gün 3750 yevmiye numaralı tapuda yapılan işlem ile 5/140 m2 payı yüklenici temsilcisinden satın almıştır. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri arsa sahipleri ve yüklenici arasında ... 40. Noterliği’nde düzenlenen 05.07.2004 tarih ... yevmiye nolu fesihname ile feshedilmiştir. Sözleşme geriye etkili feshedildiğine göre yükleniciye arsa sahibi tarafından yapılan tapu devirleri avans niteliğinde olduğu ve fesih halinde taraflar verdiklerini geri isteyebileceklerinden, davacı arsa sahibi yüklenici ve yükleniciden pay satın alan davalıdan verdiğini geri istemesi ve tapu kaydının iptâli ve tescilini talep etmesi mümkündür. Dairemiz ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun içtihat uygulamalarında bu halde yükleniciden bağımsız bölüm ya da tapu payı devralanların iyiniyetli sayılmayacakları ve korunmayacağı kabul edilmektedir.

Eser sözleşmesinden kaynaklanan davalar, sözleşmeler ile arsa sahibi ile yüklenicinin sözleşmeyi feshettikleri tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 126/4 ve dava tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olan 6098 sayılı Borçlar Kanunu 147/6. maddesi hükmü gereğince beş yıllık, satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davalar BK’nın 125. maddesi ile TBK’nın 146. maddesi hükmünce on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Borçlar Kanunu’nun 128., TBK’nın 149. maddesi uyarınca zamanaşımı süresi alacağın muaccel olması ile işlemeye başlayacaktır. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin feshi halinde zamanaşımının başlayacağı tarih, mahkeme kararıyla feshedilmiş ise mahkeme kararının kesinleştiği, tarafların mutabakatı ile feshedilmişse fesih konusunda taraf iradelerinin birleştiği tarih olacaktır.

Zamanaşımı bir itiraz değil def'i olduğundan 6100 sayılı HMK’nın 141. maddesi gereğince cevap veya ikinci cevap dilekçesi ile yapılması zorunludur. Cevap ve ikinci cevap dilekçesinde ileri sürülmemiş ise aynı maddenin 2. bendine göre karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah ile ileri sürülmesi de mümkündür. Dairemiz ve Yargıtay uygulamalarında cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülebileceği kabul edilmektedir.

6100 sayılı HMK’nın 177/1. maddesi gereğince ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılması mümkündür. Tarihsiz, davalı vekilinin imzası bulunmayan ve UYAP üzerinden gönderildiğine dair dosyaya sunulup dilekçe suretlerinde bir işaret bulunmayan dilekçesi ile davalı vekili cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı def'inde bulunmuştur. 10.12.2015 tarihli duruşma tutanağında davalı vekilinin cevap dilekçesinin ıslahı ile yazılı beyanda bulunduğu ve davacının bu dilekçeye karşı beyanlarının alındığı anlaşılmaktadır. Buna göre dilekçe üzerinde havale ve tarih bulunmamakla birlikte, cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin yargılamanın devamı sırasında ve tahkikat bitmeden yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece zamanaşımı def'iyle ilgili bir ara kararı bulunmadığı gibi nihai karar gerekçesinde de zamanaşımı def'i incelenip tartışılmamıştır.

Bu durumda mahkemece, davalı tarafça tahkikatın sona ermesinden önce ve cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inde bulunulduğu ve cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def'i ileri sürülmesi mümkün olduğundan ıslahla ilgili HMK 176 ve devamı maddelerinde düzenlenen diğer işlemlerde tamamlandıktan sonra zamanaşımı def'i konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bununla ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın işin esasının incelenerek davanın sonuçlandırılması doğru olmamıştır.

Yerel mahkeme kararının bu sebeple bozulması gerekirken davalının cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı def'inde bulunduğu gözden kaçırılarak onandığı bu kez yapılan incelemede anlaşıldığından karar düzeltme talebinin kabulü uygun bulunmuştur..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

7. ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.10.2020 tarihli ve 2020/97 Esas, 2020/233 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda uyuşmazlığın davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında olduğu, davalı vekilinin cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inde bulunduğu, somut olayda kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin arsa sahipleri ile yüklenici tarafından 05.07.2004 tarihinde karşılıklı olarak feshedildiği, davanın 05.07.2004 fesih tarihinden başlayan on yıllık zamanaşımı süresinin son günü olan 05.07.2014 tarihinden sonra 23.07.2014 tarihinde açıldığı ve zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 15.02.2022 tarihli ve 2021/1198 Esas, 2022/795 Karar sayılı kararı ile;

"...Temel bir insan hakkı olan mülkiyet hakkı, bireyin eşya üzerindeki hâkimiyetini güvence altına almaktadır. Eşya üzerindeki hâkimiyet bir yönüyle bireye devletin müdahale edemeyeceği özel bir alan yaratırken, diğer taraftan emeğinin karşılığını güvence altına almakla bireye kendi hayatını yönlendirme ve geleceğini tasarlama olanağı sunmaktadır.

Anayasanın 35. maddesinde; herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği düzenlenmiştir. Öte yandan; Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkrasında yapılan değişiklikle iç hukukumuzun bir parçası haline gelen uluslararası sözleşmelerden biri olan Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek Protokol'ün 1. maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir" denilmektedir. Anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlüklerden olan mülkiyet hakkının kullanılabilmesi için ilgililerin, gerekli işlemin yapılmasını mahkemelerden ve idareden her zaman isteyebilecekleri açıktır. Bu durum mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliğinden kaynaklanmaktadır. Anayasa Mahkemesinin 10.04.2003 günlü, 2002/112 Esas, 2003/33 Karar sayılı ve 17.03.2011 günlü 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararlarında da bahsedildiği üzere, hukukun genel ilkelerinden birisi de mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliği, başka bir anlatımla mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramamasıdır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,

Davanın mülkiyete ve ayni hakka dayanan tapu kaydının iptali ve tescili davası olduğu, bu tür davalarda, kural olarak zamanaşımının söz konusu olamayacağı ve bu nedenle somut olayda zamanaşımına yönelik mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinin uygulanma imkanının bulunmadığı, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın zamanaşımından reddine karar verilmesinin hatalı olduğu değerlendirilmiş ve bu nedenle yerel mahkeme kararının temyiz eden davacı lehine bozulmasına karar vermek gerekmiştir..."

gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı

10. ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.2022 tarihli ve 2022/423 Esas, 2022/686 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda 29.12.2015 tarihli birinci kararın gerekçesi aynen tekrarlanmak suretiyle davanın kabulüne, ... ili, ... içesi, ... Mahallesi, 9163 ada, 1 No.lu parselde davalı adına kayıtlı 5/140 m2 hissenin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Kararı

11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 15.03.2023 tarihli ve 2023/962 Esas, 2023/1077 Karar sayılı kararı ile; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesinin her hâlde Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

II. ÖZÜ

13. Davanın özü; tapu iptali ve tescil istemiyle açılan eldeki davada mahkemece davalı vekilinin cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle ileri sürdüğü zamanaşımı def'i değerlendirilerek davanın zamanaşımı nedeniyle mi reddedileceği, yoksa davanın kabulü ile feshedilen kat karşılığı inşaat sözleşmeleri gereğince davacı arsa sahibi tarafından yüklenici şirketin yetkilisi ... ...’a devredilen, ... ...’ın da davalıya devrettiği 5/140 m2’lik hissenin tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline mi karar verileceği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce ilk derece mahkemesinin son kararına yönelik temyiz itirazlarını inceleme görevinin Hukuk Genel Kuruluna mı yoksa Özel Daireye mi ait olduğu hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

15. Öncelikle belirtilmelidir ki; 17.04.2013 tarihli ve 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesiyle 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 439 uncu maddesinin beşinci fıkrasından ve HUMK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkra:

“Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır” hükmüne amirdir.

16. Anılan maddenin gerekçesinde ise; “Madde ile, davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtay’ın ilgili dairesi yerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması öngörülmektedir. “Kesin Bozma”, denetim mahkemelerinin yargılama hukukuna kazandırdığı bir kavramdır. Bu kavram, ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini öngören bozmaları içermektedir. Denetim mahkemesinin, aynı dava hakkında, verilerde değişme olmadan, birden fazla ve birbirine zıt kesin bozma kararı vermesi, başlı başına hukuk güvenliği sorununa işaret eder. İkinci kesin bozma kararı üzerine verilen ilk derece mahkemesi kararlarının temyiz incelemesinin, veriler değişmediği hâlde, birbirleriyle çelişen bozma kararlarını veren dairece değil, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması, hem sorunun doğasının, hem de adil yargılama hakkının bir gereğidir…” denilmektedir.

17. Yapılan bu değişiklikle kanun koyucu tarafından Hukuk Genel Kuruluna yeni bir görev verilmiş; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılması öngörülmüştür (Hukuk Genel Kurulunun 02.07.2019 tarihli ve 2017/16-3073 Esas, 2019/844 Karar sayılı kararı).

18. Hukuk Genel Kurulunun görevi, davanın esastan reddini veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararlarla sınırlı bulunmaktadır.

19. Bu nedenle “nihai karar” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

20. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294/1 inci maddesinde mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihaî kararla davayı sona erdireceği belirtilmektedir. Bilindiği gibi, hâkimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlarına nihaî kararlar denilmektedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekir ise nihaî karar (son karar); bir anlaşmazlığı sonuca bağlayan, ancak istinaf ve temyiz yoluna başvurma olanağı bulunan yargı kararlarıdır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 661-662).

21. Nihaî kararlar, usule ilişkin nihaî kararlar veya esasa ilişkin nihaî kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Uyuşmazlığı esastan çözmemekle birlikte, davaya görülmekte olan mahkemede son veren kararlar usule ilişkin nihaî karar olarak nitelendirilir. Usule ilişkin nihaî kararlar davanın esasına yönelik olmadığından maddi anlamda kesinleşmeye elverişli değildirler. Bu karar şeklî anlamda kesinleşmiş olsa bile, maddî anlamda kesinleşmeye elverişli olmadığından, söz konusu eksiklikleri gidererek aynı tarafların aynı konuda ve aynı sebeplere dayanarak yeniden bir dava açması mümkündür (Pekcanıtez .../Özekes .../Akkan Mine/Korkmaz Taş Hülya.: Medenî Usûl Hukuku, ..., Mart 2017, C. III, s. 1973-1974). Mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihaî kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen usulden ret kararları (HMK md.115/2) da, usule ilişkin nihaî kararlardır.

22. Esasa ilişkin nihaî kararlar (hüküm) ise, hâkimin maddi hukuk kurallarını uygulayarak ve uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır (HMK md. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır. Esasa ilişkin nihaî karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca) artık o dava konusu uyuşmazlık hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir.

23. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 04.10.2023 tarihli ve 2022/1-474 Esas, 2023/878 Karar; 14.06.2023 tarihli ve 2021/12-993 Esas, 2023/616 Karar; 29.03.2023 tarihli ve 2022/(23)6-686 Esas, 2023/273 Karar ile 18.10.2022 tarihli ve 2020/(15)6-461 Esas, 2022/1301 Karar sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.

24. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece davanın kabulüne dair verilen birinci karar davalı vekilince temyiz edilmekle Özel Dairece önce onanmış, karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine de davalı vekilince cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle ileri sürülen zamanaşımı def'i konusunda değerlendirme yapılarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

25. Mahkemece Özel Dairenin bozma kararına uyularak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece eldeki davanın mülkiyete ve ayni hakka dayalı tapu iptali ve tescil davası olduğu, bu nedenle zamanaşımının söz konusu olamayacağı ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek ikinci kez bozulmuş, mahkemece Özel Dairenin bozma kararına uyularak davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

26. Yukarıda da belirtildiği üzere 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesiyle usul yasalarına eklenen fıkra uyarınca davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılacaktır. Değişiklik gerekçesinden de anlaşılacağı üzere Hukuk Genel Kurulunca inceleme yapılabilmesi için; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların, mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozma kararını ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması durumunun söz konusu olması gereklidir.

27. Öte yandan madde gerekçesinde “kesin bozma” kavramından kanun koyucunun neyi kastettiği açıklanmış; bu kavramın “ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini ön gören bozma” olduğu belirtilmiştir. Aksi hâlde maddenin farklı şekilde yorumlanması, Yargıtay dairelerinin ilk derece mahkemesini araştırmaya yönelten birden fazla bozma kararı verdiği tüm durumlarda temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı sonucunu doğurur ki, bu da HUMK’nın 429/4 üncü maddesinin ruhuna aykırıdır.

28. Netice itibariyle eldeki davada, Özel Dairece verilen birinci bozma kararı araştırmaya yönelik olup kesin bozma niteliğinde olmadığı gibi birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmamaktadır. Somut olayda HUMK’nın 429/4 üncü maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin ikinci bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

29. Hâl böyle olunca mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gereklidir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.