"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/197 E., 2022/591 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.03.2022 tarihli ve
2022/961 Esas ve 2022/4525 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 15.10.1989-14.11.2010 tarihleri arasında Türk Hava Kuvvetlerinde muvazzaf subay (pilot) olarak görev yaptığı süreye ilişkin 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet süresi zammı mevcut olduğunu, daha sonra özel bir havayolu şirketinde çalışmaya başladığını, hizmetlerinin birleştirilmesi için yaptığı başvuruya davalı Kurumca 16.05.2017 tarihli yazı ile 21 yıl 1 ayl hizmet süresi ve 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet süresi zammı olmak üzere toplam hizmet süresinin 25 yıl 4 ay 15 gün olduğu yönünde cevap verildiğini, 31.05.2017 tarihli tahsis talebinin de reddedildiğini ancak fiili hizmet süresi zammının tamamının hem sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesi hem de emeklilik yaş haddinden indirilmesi gerektiğini, davalı Kurumun fiili hizmet süresi zammının sadece 762 günlük kısmını sigorta başlangıç tarihini geriye götürecek şekilde şekilde uyguladığını, yaş haddinden ise indirmediğini, bu nedenle Kurum işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek müvekkilinin 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet süresinin hizmet başlangıç tarihinden ve emeklilik yaş haddinden indirilerek müvekkilinin talep tarihini takip eden 01.06.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile her bir aylığın hak ediliş tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26.09.2019 tarihli ve 2017/337 Esas, 2019/248 Karar sayılı kararı ile doğum tarihi 12.10.1971 olan davacının Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptığı 15.10.1989-14.11.2010 tarihleri arasında 5434 sayılı Kanun kapsamında; 01.12.2010-31.05.2017 tarihleri arasında ise 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi kapsamında hizmeti ile 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet süresi zammı bulunduğu, yaşlılık aylığı şartları belirlenirken 23.05.2002 tarihine kadar geçen sigortalılık süresi ile fiili hizmet süresi zammının tamamı değerlendirildiğinde 25 yıllık sigortalılık süresi, 49 yaş ve 5300 prim ödeme gün sayısı şartlarını sağlaması gerektiği, davacının 506 sayılı Kanun’un ek 39 uncu maddesi kapsamında fiili hizmet süresi zammı yaş haddinden indirildiğinde 44 yıl 8 ay 15 gün yaş şartına tabi olduğu, prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresi yanında belirlenen yaş şartını 27.06.2016 tarihi itibari ile yerine getirdiğinden tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.06.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanacağı ve 3 aylık yasal işlem süresinin de gözetildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının tahsis talebi doğrultusunda 01.06.2017 tarihinden itibaren emekli aylığına hak kazandığının tespitine, davacıya ödenmesi gereken 01.06.2017 başlangıç tarihli aylıkların 01.10.2017 tarihinden başlamak üzere ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.11.2021 tarihli ve 2019/2063 Esas, 2021/1449 Karar sayılı kararı ile davacının aylık koşullarının oluştuğu ve mahkeme kararında hata bulunmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...Eldeki davada, davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında dikkate alınması ile tahsis yapılırken sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ve bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine yaşlılık aylığı bağlanmasını talep etmiştir.
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. Maddesi gereğince uygulanması gereken 506 Sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. Kısmında (31. ila 34. Maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. Kısmında (35 ila 38. Maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. Maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. Maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. Maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35.maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı yasanın ek 5.maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesinde de "Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun'un 60. ve Geçici 81'inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “....çalıştığı işten ayrıldıktan sonra...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. Vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı yasanın 11. Kısmında 35 vd. Maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 Sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. Ve geçici 81. Maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmında belirtildiği gibi sigorta başlangıç tarihinin geriye çekilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, yaşlılık aylığı şartlarının belirlenmesi için 23.05.2002 tarihine kadar geçen sigortalılık süresinin esas alınması gerektiğinden davacının 15.10.1989–23.05.2002 tarihleri arasında 12 yıl 7 ay 8 gün fiili hizmeti ve bu hizmete istinaden 2 yıl 2 ay 3 gün fiili hizmet süresi zammı olmak üzere toplam 14 yıl 9 ay 11 gün hizmetinin bulunduğu, bu durumda 50 yaş, 25 yıl sigortalılık süresi ve 5375 prim gün sayısı şartlarını sağlaması gerektiği, 12146 prim ödeme gün sayısının bulunduğu ve 25 yıllık sigortalılık süresini tamamladığı 50 yaş şartından 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet zammı süresi indirildiğinde 45 yıl 7 ay 19 gün yaş şartına tabi olduğu, talep tarihinde yaş şartını sağlamadığı ancak yargılama esnasında 27.06.2017 tarihinde yaş şartı da tamamlandığından 27.06.2017 tarihini takip eden 01.07.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının 4 yıl 2 ay 15 günlük fiili hizmet süresi zammının yaş haddinden indirilmesine, davacının 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı şartlarının belirlenmesi açısından yalnızca 23.05.2002 tarihe kadar olan 2 yıl 2 ay 3 günlük fiili hizmet zammı süresinin hizmetine eklenmesine, davacının 01.07.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, davacıya ödenmesi gereken yaşlılık aylıkları bakımından yasal işlem süresi infazda gözetilmek suretiyle aylıkların ödenmesi gereken tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte Kurumdan alınarak davacıya ödenmesine fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu ve resen gözetilecek nedenlerle de kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının talebinin fiili hizmet süresi zammının tamamının sigortalılık süresinden ve yaş haddinden geri çekilmesine yönelik; Kurumun kabulünün ise 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi belirlenirken fiili hizmet süresi zammının 23.05.2002 tarihinden önceki fiili hizmet süresine göre hak kazanılan kısmının eklenmesi gerektiği yönünde olduğu eldeki davada, davacının 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu kapsamında hak kazanmış olduğu fiili hizmet süresi zammının sigortalılık başlangıç tarihinden geri çekilmesinin mümkün olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre tahsis koşulları yeniden irdelenerek karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
2. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
3. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.
4. Somut olayda İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararda davacının 23.05.2002 tarihine kadar geçen sigortalılık süresi ile fiili hizmet süresi zammının tamamı olan 4 yıl 3 ay 15 gün birlikte değerlendirildiğinde 25 yıllık sigortalılık süresi, 49 yaş ve 5300 günlük prim ödeme gün sayısı şartlarını sağlaması gerektiği, 506 sayılı Kanun’un ek 39 uncu maddesi kapsamında fiili hizmet süresi zammı yaş haddinden indirildiğinde 44 yıl 8 ay 15 gün yaş şartına tabi olduğu, yaş şartını 27.06.2016 tarihi itibari ile yerine getirdiğinden tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.06.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanacağı ve 3 aylık yasal işlem süresinin de gözetildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının tahsis talebi doğrultusunda 01.06.2017 tarihinden itibaren emekli aylığına hak kazandığının tespitine, davacıya ödenmesi gereken 01.06.2017 başlangıç tarihli aylıkların 01.10.2017 tarihinden başlamak üzere ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verildiği; istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilen davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece 5434 sayılı Kanun kapsamında hak kazanılan fiili hizmet süresi zammının yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul yerinde olmakla birlikte fiili hizmet süresi zammının sigortalılık başlangıç tarihinden geriye doğru ekleme yapılması ve sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermeyeceği gerekçesi ile kararın bozulduğu, İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararında ise davacının yaşlılık aylığı bağlanması için 23.05.2002 tarihine kadar geçen sigortalılık süresi ile fiili hizmet süresi zammının 23.05.2002 tarihine kadar olan 2 yıl 2 ay 3 günlük kısmı değerlendirildiğinde 50 yaş, 25 yıl sigortalılık süresi ve 5375 prim ödeme gün sayısı şartlarını sağlaması gerektiği, 50 yaş şartından 4 yıl 3 ay 15 gün fiili hizmet zammı süresi indirildiğinde 45 yıl 7 ay 19 günlük yaş şartına tabi olduğu, talep tarihinde yaş şartını sağlamadığı ancak yargılama esnasında 27.06.2017 tarihinde yaş şartı da tamamlandığından 27.06.2017 tarihini takip eden 01.07.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne davacının 4 yıl 2 ay 15 günlük fiili hizmet süresi zammının yaş haddinden indirilmesine, davacının 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı şartlarının belirlenmesi açısından yalnızca 23.05.2002 tarihe kadar olan 2 yıl 2 ay 3 günlük fiili hizmet zammı süresinin hizmetine eklenmesine, davacının 01.07.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
5. Görüldüğü üzere; İlk Derece Mahkemesince ilk kararda davacının 23.05.2002 tarihine kadar geçen sigortalılık süresi ile fiili hizmet süresi zammının tamamı dikkate alınarak yaşlılık aylığı şartları belirlenmiş ve hüküm kısmında 01.06.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylık bağlanmasına karar verilmiş iken direnme kararında davacının 23.05.2002 tarihine kadar geçen sigortalılık süresi ile fiili hizmet süresi zammının 23.05.2002 tarihine kadar olan 2 yıl 2 ay 3 günlük kısmı dikkate alınarak yaşlılık aylığı koşulları değerlendirilmek suretiyle 01.07.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması yönünde hüküm tesis edilmiştir. Bu hâli ile İlk Derece Mahkemesince direnme adı altında verilen kararın hüküm fıkrasını da kapsayacak şekilde Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
6. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil yeni ve değişik gerekçe ile verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
7. Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir.
8. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
20.09.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.