"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2743 E., 2022/2052 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.02.2022 tarihli ve
2021/1196 Esas, 2022/959 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile feshin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne ve sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespitine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı şirket yetkilisi dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan 01.01.2012 tarihli yetkili servis sözleşmesinin davalı tarafından 04.10.2016 tarihinde tek taraflı ve haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin davalı tarafından haksız ve kötüniyetli olarak feshedildiğinin ve geçersiz olduğunun tespitine, haksız feshin tespiti hâlinde sözleşmenin kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; feshedilmiş bir sözleşmenin devamına karar verilmesinin mümkün olmadığını, davacının müvekkili şirket aleyhine kötüniyetli davranışlarda bulunarak haksız kazanç elde ettiğini, bu hususun da davacı tarafından müvekkiline gönderilen 26.12.2015 tarihli cevap yazısında kabul edildiğini, davacının sözleşme koşullarını yerine getirmeyerek yetkili servis standartlarını karşılamadığını, bu nedenle müvekkilinin sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.10.2019 tarihli ve 2017/449 Esas, 2019/340 Karar sayılı kararıyla; davalı tarafın fesih gerekçesinde yer alan 04.08.2015 tarihli 923-108 sayılı talep yazısına istinaden davacının ilgili kişileri işten çıkardığı ve sonrasında da sözleşmeye devam ettiği, buna karşılık davalının aradan bir yıl geçtikten sonra aynı gerekçeyle sözleşmeyi feshettiği, bu durumun derhal fesih hakkının fesih sebebinin ortaya çıkmasından sonra uygun bir süre içinde kullanılması gerektiğine dair ilkeye aykırı olduğu, davalı tarafından kullanılan derhal fesih hakkının dürüstlük kuralına aykırı ve yapılan feshin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, feshin geçersizliğinin tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.11.2020 tarihli ve 2020/1464 Esas, 2020/1039 Karar sayılı kararıyla; davalının fesih dayanaklarını destekleyen somut herhangi bir delil sunamadığı, davalı tarafından davacının 26.12.2015 tarihli cevap yazısındaki nedenlere istinaden sözleşmenin o tarihte feshedilmediği ve feshin haklı olduğunun ispatlanamadığı, ancak mahkemece feshin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile taraflar arasında 01.01.2012 tarihinde imzalanan “Yetkili Servis Sözleşmesi”nin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğinin tespitine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…1- Dava, taraflar arasındaki yetkili servis sözleşmesinin haksız feshedildiğinin tespiti ve sözleşmenin devamı istemine ilişkindir.
Somut olayda davacının davalıya 923-108 sayılı tutanağa cevaben yazmış olduğu ‘Tüketici Hizmetleri Grup Yöneticiliğine’ başlıklı yazıda, hizmet fişlerine fazla malzeme girildiğinin doğru olduğunu, teknisyenine yeteri kadar eğitim verilmeden depo bölümünde çalıştırdığını, teknisyenlerinin kendi kişisel çıkarları doğrultusunda veya ilçede bulunan yetkili bayilerin hesapları doğrultusunda kasıtlı işlem yaptıklarını belirttiği bu bağlamda davalı iddialarının bir kısmını doğruladığı, ancak belirtilen bu hususların mahkemece araştırılıp değerlendirilmediği görülmüştür. Yargılamalardan sonra sözleşmenin bir süre daha devam etmiş olması davalının bu savunmalarından vazgeçtiği manasına gelmez. Bu durumda davacı yetkili servisin belirtmiş olduğu tespitlerin araştırılıp, taraflar arasındaki sözleşmenin feshe ilişkin hükümleriyle birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleyemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, istinaf mahkemesi kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması uygun görülmüştür.
2- Bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, davalının fesih ihtarnamesini davacının 26.12.2015 tarihli yazısındaki beyanlarından on ay sonra ve belirli süreli sözleşmenin bitimine yaklaşık iki ay kala 04.10.2016 tarihinde gönderdiği, dolayısıyla davacının 26.12.2015 tarihli beyanından sonra makul kabul edilebilecek süreden daha uzun bir süre taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin devam ettiği, davalı tarafın davacının 26.12.2015 tarihli cevap yazısındaki tespitlerden haberdar olmasına rağmen sözleşme ilişkisini devam ettirerek aradan uzun bir süre geçtikten sonra bu hususu fesih gerekçesinden biri yapmasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında kaldığı, davalı tarafından feshin haklı olduğunun ispatlanamadığı, davacının “Tüketici Hizmetleri Grup Yöneticiliğine” başlıklı 26.12.2015 tarihli yazısının 04.10.2016 tarihli feshe gerekçe gösterilemeyeceği ve 26.12.2015 tarihli yazıda belirtilen tespitlerin araştırılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; Bölge Adliye Mahkemesince sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin tespitine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı yetkili servisin 26.12.2015 tarihli cevap yazısında kabul ettiği feshe konu usulsüzlüklerin dikkate alınmamasının hukuken kabul edilemeyeceğini belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan 01.01.2012 tarihli yetkili servis sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiğinin tespiti ve sözleşmenin devamı istemiyle açılan eldeki davada, davacının 26.12.2015 tarihli “Tüketici Hizmetleri Grup Yöneticiliğine” başlıklı yazısındaki tespitlerin davalı tarafından 04.10.2016 tarihli ihtarnameyle yapılan sözleşmenin feshine gerekçe olarak kabul edilip edilmeyeceği, 26.12.2015 tarihli yazıdan sonra da taraflar arasında sözleşme ilişkisinin devam ettirilmesi karşısında davalı tarafından feshin gerekçesi olarak davacının 26.12.2015 tarihli yazısındaki beyanlara dayanılmasının mümkün olup olmadığı, mahkemece 26.12.2015 tarihli yazıda belirtilen hususların araştırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemece direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz itirazlarının Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı incelenmesi gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 187 ve 190 ıncı maddeleri.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 ve 6 ncı maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir.
2. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
3. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
4. Mahkemece direnme kararı verildikten sonra ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de, kurulan hükmün ilk karardan farklı olmaması, karar birden çok sebeple bozulmuş ise direnmeye ilişkin hüküm fıkrasında, bozma kararına hangi yönden uyulup hangi yönden direnildiğinin tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması gerekir.
5. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile feshin geçersizliğinin tespitine karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı tarafından sözleşmenin feshinin haklı olduğunun ispatlanamadığı, ancak mahkemece feshin geçersizliğinin tespitine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğinin tespitine karar verilmiştir.
6. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; davacı yetkili servisin 26.12.2015 tarihli “Tüketici Hizmetleri Grup Yöneticiliğine” başlıklı yazısındaki tespitlerin araştırılıp, taraflar arasındaki sözleşmenin feshe ilişkin hükümleriyle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
7. Özel Dairenin bozma kararından sonra Bölge Adliye Mahkemesince önceki karar gerekçesinin yanında, önceki gerekçede yer almayan davalı tarafın davacının 26.12.2015 tarihli cevap yazısındaki tespitlerden haberdar olmasına rağmen sözleşme ilişkisini devam ettirerek aradan uzun bir süre geçtikten sonra bunu fesih gerekçesinden biri yapmasının 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında kaldığı, davalı tarafından feshin haklı olduğunun ispatlanamadığı, davacının 26.12.2015 tarihli yazısında belirtilen tespitlerin araştırılmasına gerek olmadığı belirtilerek yeni bir gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
8. Bu durumda “direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, ilk kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu görülmektedir.
9. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağının taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece ve Özel Dairece resen ve her zaman dikkate alınabileceği, hâkimin dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanılması yasağını görevi gereği kendiliğinden uygulamakla yükümlü olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince davalı tarafın davacının 26.12.2015 tarihli cevap yazısındaki tespitleri fesih gerekçesinden biri yapmasının 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında kaldığına dair gerekçesinin yeni hüküm olarak nitelendirilemeyeceği ve ön sorundan bahsedilemeyeceği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
10. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
10.07.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.