Logo

Hukuk Genel Kurulu2023/965 E. 2024/514 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine adına orman sayılmayan alanda kalan taşınmazda, davacının kullanımının sahiplenmeye dayalı asli zilyetlik mi yoksa kiracı sıfatıyla kullanım mı olduğu hususunda kullanıcı şerhi verilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının kadastro çalışmaları sırasındaki fiili kullanımının davalının sunduğu kira sözleşmesine dayalı olup olmadığı, davacı kullanımının fer'i mi asli mi olduğu hususundaki araştırmanın yeterli olmadığı ve davalı tarafın delillerinin de değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2112 E., 2023/65 K.

KARAR : Davanın kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8 Hukuk Dairesinin 26.09.2022 tarihli ve

2021/5744 Esas, 2022/7312 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki kullanıcı şerhi verilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Antalya Kadastro Mahkemesince davanın reddi ile tespit gibi tesciline karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Ek 4 üncü maddesi kapsamında yapılan kadastro çalışması sonunda Antalya ili Aksu ilçesi Atatürk Mahallesi 14151 ada 33 parsel sayılı taşınmazın orman sayılmayan alanda kaldığının tespit edildiğini, beyanlar hanesine ise davalı ...'in kullanımında olduğunun şerh düşüldüğünü, taşınmazı 2004 yılından beri müvekkilinin kullanıldığını, taraflar arasında güven ilişkisi bulunması nedeniyle taşınmazdaki elektrik aboneliğinin başlatma konusunda davalının yardımcı olduğunu ve aboneliğin üzerinde kaldığını, hatalı tespitin de bundan kaynaklandığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin iptaliyle müvekkilinin zilyetlik hak sahipliği bulunduğunun saptanmasına ve kadastro tespitinin buna göre düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili; dava konusu taşınmazın Çamköy 229 parsel sınırları içinde iken Atatürk Mahallesi 13322 ada 1 parsel ve sonrasında 13322 ada 2 parsel içerisinde kaldığını, 6745 sayılı Kanun kapsamında satılmak üzere muhdesat sahiplerinin veya zilyetlerinin tespiti amacıyla kadastro çalışması yapıldığını ve bu parsel numarasını aldığını, 33 ve 36 nolu parsellerde kullanıcı olarak müvekkilinin tespit edildiğini, aynı tapu kapsamında kalıp farklı parsel numaralarında başka kişiler adına tespiti yapılan yerlere dava açmak suretiyle itiraz ettiklerini, dava konusu taşınmazın 30.07.1968 tarihli rızai taksim sözleşmesiyle 49.693 m² yüzölçümlü 86 nolu parsele isabet eden 02.08.1972 tarihli 3 nolu tapu kaydı kapsamında kaldığını, tapunun 1/2 oranında müvekkiline ait olduğunu, evin müvekkili tarafından inşa ettirildiğini, elektrik aboneliğinin de müvekkili üzerinde olmasının gayet doğal olduğunu, davacının ...'un yeğeni olup, ...'in ise müvekkilinin kiracısı olduğunu, davacının taşınmazdaki sondajı 2004 yılında açtırdığını iddia ettiğini ancak 2004 tarihli kira sözleşmesinde sondajın var olduğunun yazıldığını, sondajın 1990 yılında açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ... vekili; dava konusu taşınmazın bulunduğu bölge sınırları içerisinde Hazineye ait taşınmazlarda 6292 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 5 inci Madde kapsamında kadastro çalışmaları yapıldığını, kişilerin hak sahibi olabilmeleri için bu maddenin yürürlük tarihi olan 07.09.2016 tarihinde zilyet ve fiili kullanıcı olmaları gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince; kira sözleşmesinin dava konusu taşınmaza ait olduğu gibi, davacı tarafın da bu kira sözleşmesine ilişkin herhangi bir itiraz sunmadığı, ayrıca keşifte dinlenen tespit bilirkişilerinden ...'ın " buranın ilk sahibi ....dir" şeklindeki beyanı ile davacı tanıklarından ...'ın beyanında geçen "biz dava konusu yerin ...'e ait olduğunu duyardık" şeklindeki beyanı, ayrıca elektrik aboneliğinin ... adına olması sebebiyle taşınmazdaki davacı kullanımının kira sözleşmesinden kaynaklanan bir kullanım olduğu, taşınmazın yasanın yürürlük tarihinde ve öncesinde ekonomik amaca uygun kullanımının ...'de olduğu gerekçesiyle davanın reddine, taşınmaz hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Ek 4 üncü maddesine göre yapılan kadastro tespitinde beyanlar hanesinde yazılan tüm şerhler aynen korunmak üzere parselin tespit gibi tarla vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 02.11.2020 tarihli ve 2020/369 Esas, 2020/656 Karar sayılı kararı ile; dosyaya sunulan kira sözleşmesinde taşınmazın tarla olarak kiraya verildiği ve üzerinde muhdesatın bulunmadığı, muhdesatın daha sonra davacı tarafından yapıldığı, davalının ve davalının kiraya verdiği kişilerin taşınmazı kullanmayı bırakmalarından sonra davacı tarafından Kanun’un öngördüğü 07.09.2016 tarihi ve öncesinde uzun yıllardır asli zilyet sıfatıyla, ekonomik amacına uygun olarak kullandığı, bu durumda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve kararın kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın davacının kullanımında olduğunu beyanlar hanesine şerh verilmek suretiyle davalı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “...Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar kullanım kadastrosu çalışmalarında aslolanın, taşınmazı yasanın öngördüğü tarihte asli zilyet olarak fiilen kullanan kişi ya da kişileri tespit etmek olup, eldeki davada da çekişmeli taşınmazın öncesinde davalı ...’in kullanımında olduğu anlaşılmaktaysa da, tespit tarihi ve öncesindeki son yıllarda taşınmazı hiç kullanmadığı; davacının, öncesinde davalının ve davalının kiraya verdiği kişilerin kullanımında olan dava konusu taşınmazı, bu kişilerin kullanımı bırakmalarından sonra olmak üzere Kanun’un öngördüğü 07.09.2016 tarihli ve öncesindeki uzun yıllardır asli zilyet sıfatıyla ve ekonomik amacına uygun olarak kullandığı sonucuna varılarak, davanın kabulüne yönelik hüküm kurulmuş ise de, dava konusu taşınmazın zilyetliğinin davacıya nasıl geçtiği, bu kullanımın malik sıfatı ile mi yoksa kiracı sıfatı ile mi olduğu; taşınmazın öncesinde davalı ...'in kullanımında olduğu Mahkemenin de kabulünde olduğuna göre davalının kullanımı terk iradesinin var olup olmadığı hususlarında yeterince inceleme ve araştırma yapılmamış, belirtilen hususların açıklığa kavuşturulabilmesi için davalı tarafın isimlerini bildirmiş olduğu tanıklarının beyanları alınmamıştır.

Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince yapılması gereken, mahallinde yeniden keşif icra edilmek sureti ile, mahalli bilirkişi, davacı ve davalı tarafın tanıklarının dinlenmesi, dava konusu taşınmazın kullanımının davacıya nasıl geçtiği ile davalının sunmuş olduğu 06.08.2004 tarihli kira sözleşmesinde kiracı sıfatı ile yer alan dava dışı ... ile davacı arasında akdi ya da irsi bağın bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulmasından sonra, davacının kullanımının kira sözleşmesinden kaynaklı olduğunun anlaşılması halinde kira sözleşmesinin davacı tarafa yalnızca şahsi hak sağlayacağının dikkate alınması; taşınmazın orman sınırları dışına çıkarıldığı tarihten öncesi ve sonrasındaki kullanım durumunun tanık ve mahalli bilirkişilerden sorularak şüpheden uzak biçimde belirlenmesi, davalının kullanımında olduğunun belirlenmesi halinde davalının terk iradesinin var olup olmadığının araştırılması; bundan ayrı, davalı tarafın cevap dilekçesinde çekişme konusu taşınmazın evvelinde kendi tapusu kapsamında olup mahkeme kararı ile orman sınırları içerisinde kaldığı iddiasının bahsi geçen mahkeme ilamı getirtilerek etraflıca araştırılmasından sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi iken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı tarihte davacı kullanımında olduğunun davacı tarafından, davacı kullanımının asli nitelikte değil kiracı sıfatıyla olduğu iddiasının ise davalı tarafça ispatlanması gerektiği, sözleşmede kiracı olarak yer alan dava dışı ... ile davacı arasında akdi ya da irsi bağın bulunmadığı, davalı ... vekilinin "tanıklarımızı keşif mahallinde hazır edeceğiz, tebligat çıkartılmasını istemiyoruz" şekilde talepte bulunduğu halde tanıklarını keşif yerinde hazır etmemesi sebebiyle dinlenilemediği, davalı tarafça keşiften sonraki yargılama süreci boyunca bu konuda bir itiraz ve talepte bulunulmadığı, davacı zilyetliğinin asli nitelikte olmadığına yönelik savunmanın ispatlanamadığı, zilyetliğin başladığı tarihin ve davalının taşınmazda davacıdan önce var olduğu savunulan zilyetliğinin iradi terk niteliğinde olup olmadığının sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, taşınmazın müvekkilinin kullanım ve zilyetliğinde bulunduğunu, üzerindeki muhdesatın ve elektrik aboneliğinin müvekkiline ait olduğunu, davacının da kullandığı sondajın 1990 yılında müvekkili tarafından açtırıldığını, davacı kullanımının kira sözleşmesinden kaynaklandığını belirtilerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (J) bendi kapsamında Hazine adına orman sayılmayan alanda kalan taşınmazda kullanıcı şerhi verilmesi istemine ilişkin eldeki davada, dava konusu taşınmazda davacı kullanımının sahiplenilerek asli zilyetlik esaslı bir kullanım mı yoksa kiracı vasfında bir kullanım mı olduğu, mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 6831 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (J) bendi, 2/B maddesi.

2. 6292 sayılı Kanun’un Geçici 5 inci maddesi.

3. 3402 sayılı Kanun’un Ek 4 maddesi.

2. Değerlendirme

1. 3402 sayılı Kanun’a 15.01.2009 tarihli ve 5831 sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8 inci maddesi ile eklenen Ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında, 6831 sayılı Kanun'un 20.06.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanun'la değişik 2 nci maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05.06.1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiilî kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanun'un 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanmıştır.

2. "Kullanım kadastrosu" olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 2/B sahalarını, fiilî kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları 2/B alanı olarak Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde fiilî kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir. Bu maddeye göre kullanım kadastrosu sırasında beyanlar hanesinde kullanıcı olarak gösterilebilecek kişiler, kadastro tespiti sırasında çekişmeli taşınmazı fiilen kullanan kişilerdir.

3. Kullanım kadastrosu sırasında, hakkında kullanım kadastrosu tespit tutanağı düzenlenen taşınmazların beyanlar hanesinde yer alan ya da alması gereken kullanıcı ve muhdesat şerhlerine ilişkin olarak askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde, askı ilanından sonra ise genel mahkemelerde kullanım kadastrosuna itiraz davası açılmasının mümkün olduğu hususu tartışmasızdır. Kadastro mahkemelerinde askı ilanı içinde 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi gereğince açılacak davalar kullanıcı şerhine ilişkin olup söz konusu taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan mülkiyet hakkı bakımından değerlendirme yapılması mümkün değildir.

4. Diğer taraftan 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (6292 sayılı Kanun) 26.04.2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, aynı Kanun'la 17.10.1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16.02.1995 tarihli ve 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

5. 6292 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde Kanun’un amacı; 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi olarak ifade edilmiş, 6831 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri hakkında uygulanacağı açıklanmıştır.

6. Anılan Kanun’un genel gerekçesinde bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan ve özellikle yerleşim alanı olarak işgal edilerek kullanılan bu alanlarda; imar planları yapılamaması yüzünden şehircilik anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı oluşmuş çarpık yerleşim alanlarının varlığı nedeniyle düzenli ve planlı kentleşmenin yapılamadığı, oluşan fiilî durum sonrasında bu alanlardaki yerleşim yerlerine götürülmek zorunda kalınan kamu yatırımlarının yapılmasının zorluğu, bu alanların orman sınırları dışına çıkartıldıkları tarihler itibarıyla yaklaşık on ilâ otuz yıldır herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanıcılarının tasarrufunda bulunduğu ve bu alanların kullanıcıları tarafından haricen yapılan satışlarla el değiştirdiği, bu yerlere ilişkin olarak Devlet ile vatandaşlar arasında uzun süren hukukî ihtilafların meydana geldiği, Devletin bu yerleri tasarruf edememesi sebebiyle önemli ölçüde gelir kaybının oluştuğu belirtilerek bu alanlarla ilgili fiilî durumun hukuki zemine kavuşturulmasının bir zorunluluk hâline geldiği ifade edilmiştir.

7. 6292 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinde yer alan hüküm ile de; 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen veya bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre taşınmazların 31.12.2011 tarihinden önce veya sonra kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen ve hak sahibi sayılan kişilerin, 6292 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 26.04.2012 tarihinden itibaren idareye başvurmaları sağlanarak bu şekilde hak sahibi kişilerin mağduriyetlerinin önlenmesi ve bu taşınmazların da değerlendirilmelerine imkân sağlanması amaçlanmıştır.

8. Aynı Kanun'un Geçici 5 inci maddesinde de " (1) 6831 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (J) bendi kapsamında orman sayılmayan ve tapuda Hazine adına tescil edilen Antalya ili Aksu ilçesi Atatürk Mahallesinde bulunan 13322 ada 1 parsel numaralı taşınmazın ifraz ve imar uygulamasından oluşan 13322 ada 2 parsel numaralı taşınmaz ve diğer taşınmazlar ile Döşemealtı ilçesi Kömürcüler Mahallesinde bulunan taşınmazların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihteki zilyetleri veya fiili kullanıcıları tespit edilmek ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle 3402 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi hükümlerine göre kadastrosu yapılır. Kadastro tutanağının beyanlar hanesindeki bilgiler tapu kütüğünün beyanlar hanesine de aynen aktarılır. Bu taşınmazlar, tapu kütüğünün beyanlar hanesine göre kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilere ya da bunların kanuni veya akdi haleflerine bu Kanunun 2/B alanlarında kalan taşınmazların hak sahiplerine satışına ilişkin hükümleri kıyasen uygulanmak suretiyle doğrudan satılır." şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.

9. Bir diğer anlatımla 3402 sayılı Kanun’un Ek 4 üncü maddesine göre tapu kütüğünün beyanlar hanesinde söz konusu taşınmazın kullanıcısı olarak ve/veya muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilere anılan kanun hükümleri ile taşınmazı satın alma hakkı tanınmıştır. Yani, bu madde taşınmazı öncelikli alım hakkı konusunda kişiye bir şahsi hak tanımakta olup doğrudan doğruya mülkiyet hakkı kazanımı sağlanmamaktadır. Bu nedenle de beyanlar hanesinde kullanıcı olarak gösterilecek kişinin iyi niyetli olup olmadığı, malik sıfatıyla zilyetliğini sürdürüp sürdürmediği, ekonomik amaç ile kullanıp kullanmadığı araştırılması gerekmeksizin kullanım kadastrosunun yapıldığı tarihte 2/B alanında yer alan taşınmazın etrafının tel çit, ağıl, taş duvar ve benzeri yapılarla dış çevreden soyutlanması, taşınmaz zemininin kullanmaktan dolayı yapısal olarak değişmesi, doğal unsurların, çalı, ağaç ve benzerlerinin temizlenmesi, taşlarının ayıklanması, duvar ve benzerleri yapıların yapılması, meyve ağaçları ile ağaçlandırılması, tarla bitkilerinin yetiştirilmesi, düzenli işlenmekten ve imardan dolayı toprak ve zemin yapısının değişmesi, üzerine ev, ahır, kümes ve benzeri yapı yapılması eylemleri sahiplenme arzusu olduğunu göstermekte olup fiilî kullanımın ispatı için yeterlidir.

10. Ayrıca belirtmek gerekir ki; taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik yoluyla edinilmelerini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713 üncü ve 3402 sayılı Kanun’un 14 üncü maddelerinde mülkiyet kazanımı için aranan davasız (çekişmesiz-nizasız) ve aralıksız (fasılasız) yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurma koşulu 3402 sayılı Kanun’un Ek 4 üncü maddesine göre yapılan kullanım kadastrosunda taşınmazı kullanan kişinin tespitinde aranmamaktadır. Zira, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinimde Kanun zilyet olunmasını ararken kullanım kadastrosunda fiilî kullanımı esas almaktadır.

11. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2021 tarih, 2017/(16)8-3106 Esas, 2021/1203 Karar, 28.02.2024 tarih, 2023/8-561 Esas, 2024/125 Karar, 15.05.2024 tarih, 2023/(16)8-562 Esas, 2024/236 Karar ve 29.05.2024 tarih, 2023/8-919 Esas, 2024/304 Karar sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.

12. Somut olayda; dava konusu taşınmazın 6331 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinin 2/1 bendi uyarınca orman sayılmayan alanda kaldığı, 6292 sayılı Kanun'un Geçici 5 ve 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi kapsamında 21.09.2017 tarihinde yapılan kadastro tespiti sırasında taşınmazın 2004 yılından beri davalı ...'in kullanımında olduğu belirtilerek Hazine adına tespit edildiği anlaşılmıştır. Davacı kadastro tespitinde hata yapıldığını, dava konusu taşınmazı 2004 yılından beri kullandığını, seraları ekip biçtiğini, ileri sürerek tespitin iptali ile zilyetlik hak sahipliği bulunduğunun saptanmasına ve kadastro tespitinin buna göre düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ..., 06.08.2004 tarihli kira sözleşmesi ile bu taşınmazı ...'a 6 yıl için kiraya verdiğini, bu taşınmazın eski tapuya dayandığını ancak tapunun Antalya Kadastro Mahkemesinin kararı ile yitirildiğini, davacı ...'ın da ...'un yeğeni olduğunu, kullanımının kira ilişkisinden kaynaklandığını, taşınmazdaki sondajın ise kendi tarafından 1990 yılında açtırıldığını savunmuştur.

13. Davalının dosyaya sunmuş olduğu ve kadastro tutanağı ekinde yer alan kira sözleşmesinin harita bilirkişinden alınan 03.07.2019 tarihli ek rapor ile dava konusu taşınmaza ait olduğu tespit edilmiş, davacı bu kira sözleşmesine ilişkin herhangi bir itiraz sunmamıştır. Keşifte dinlenen tespit bilirkişilerinden Mehmet Erkorkmaz " buranın ilk sahibi Dinçer Mermerdir" , davacı tanıklarından ... ise "biz dava konusu yerin ...'e ait olduğunu duyardık" şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Dava konusu taşınmaza ait elektrik aboneliği davalı ... adınadır.

14. Tüm bu olgular, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında incelendiğinde; kullanım kadastrosuna itiraz davalarında fiili kullanıcı olduğu iddiasında bulunan kişinin samimi sahiplenme arzusu ve fiili kullanımının var olup olmadığının taşınmazın niteliği ve konumuna göre her davaya özgü olarak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede yapılan incelemede dava konusu taşınmaza ait elektrik aboneliğinin davalı ... adına olması, davalı ... tanıklarının keşif mahallinde dinlenmemesi, davalı tarafın cevap dilekçesinde çekişme konusu taşınmazın evvelinde kendi tapusu kapsamında olup mahkeme kararı ile orman sınırları içerisinde kaldığı iddiasının bahsi geçen mahkeme ilâmı getirtilerek etraflıca araştırılmaması, taşınmazın kullanımının davacıya nasıl geçtiği ile davalının sunmuş olduğu kira sözleşmesinde kiracı sıfatı ile yer alan dava dışı ... ile davacı arasında akdi ya da irsi bağın bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulmaması, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında yer alan uydu görüntüleri ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; davacının kadastro çalışmaları sırasındaki fiili kullanımının davalının sunduğu kira sözleşmesine dayalı olup olmadığı, davacı kullanımının fer'î mi asli mi olduğu hususundaki araştırmanın yeterli olmadığı görülmüştür. Nitekim Özel Daire bozma kararında da aynı hususlara işaret edilmiştir.

15. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

09.10.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.