Logo

Hukuk Genel Kurulu2024/297 E. 2025/28 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İşçilik alacakları davasında, yerel mahkeme kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunup bulunmadığı ve uygulanacak hukukun Türk Hukuku mu yoksa Rusya Hukuku mu olacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Özel Daire'nin hizmet süresi yönünden gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunduğu gerekçesiyle bozma ilamına, yerel mahkemece eylemli olarak uyulduğu ve uygulanacak hukuk yönünden ise eleştiri mahiyetindeki belirlemeye karşı verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olduğu gözetilerek, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/246 E., 2023/426 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.01.2022 tarihli ve

2022/535 Esas, 2022/1126 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca usulden bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararından sonra yapılan yargılama sonucu direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin yurt dışı projelerinde 01.01.2002-15.08.2016 tarihleri arasında kesintisiz bir şekilde son olarak Rusya Federasyonunda ... Alışveriş Merkezi projesinde elektrikçi kalfası olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; iş ilişkisinin yabancılık unsuru taşıdığını ve yabancı hukukun uygulanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 13.06.2019 tarihli ve 2017/25 Esas, 2019/248 Karar sayılı kararı ile; davacının 01.01.2002-18.08.2007, 23.06.2009-20.01.2010 ve 01.03.2012-15.08.2016 tarihleri arasında çalıştığına ilişkin bilirkişi tespit ve raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, davacının davalı şirketin yurt dışı şantiyelerinde üç dönem hâlinde toplam 10 yıl 7 ay 28 gün elektrikçi kalfası olarak 6,75 USD saat ücreti ile çalıştığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 13.10.2021 tarihli ve 2019/3196 Esas, 2021/2062 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece karar gerekçesinde davacının, davalının yurt dışı şantiyelerinde 01.01.2002-15.08.2016 tarihleri arasında üç dönem halinde 10 yıl, 7 ay, 28 gün iş sözleşmesi ile çalıştığının kabul edildiği belirtilmesine karşın, 24.12.2018 tarihli ek bilirkişi raporunda davacının aynı tarihler arasında kesintisiz olarak 14 yıl, 6 ay, 3 gün çalıştığı kabulüne göre yapılan hesaplamalar dikkate alınarak talep konusu alacakların hüküm altına alındığı görülmüştür. Bu şekilde gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki meydana getirilmesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298/2. maddesine aykırıdır.

Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmek ve Yargıtay denetimine elverişli ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde gerekçe içeren bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

2-Kabule göre de; davalı işveren taraflar arasındaki uyuşmazlığa davacının çalıştığı yer hukuku olan Rusya Hukuku’nun uygulanması gerektiğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince, davacının bu iddiasına değer verilmeksizin, uyuşmazlığa Türk Hukuku uygulanmak suretiyle yargılama sonuçlandırılmış ve istinaf kanun yolu incelemesinde de davalının bu yöndeki istinaf başvurusu; davacının Türk vatandaşı olup, davalının ise Türkiye’de faaliyette bulunan, Türk Ticaret Siciline kayıtlı bir şirket olması karşısında taraflar açısından sıkı ilişki içinde bulundukları hukukun Türk Hukuku olduğu, keza MÖHUK’un 27/1. maddesi gereğince işçinin asgari koruma haklarının saklı kalması gerektiği, yabancı ülke hukukunun olayda uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.

Taraflar arasında davacının işini ifa ettiği yerin Rusya ülkesinde bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Ayrıca davacı ile davalı işveren arasında imzalanan 01.03.2012 tarihli belirsiz süreli yurt dışı iş sözleşmesinin tarafların iş ilişkisindeki hak ve yükümlüklerine ilişkin fesih, çalışma süresi, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil ücreti alacaklarına ilişkin maddelerinde çalışılan ülke mevzuatının uygulanacağının belirtildiği, yine sözleşmenin 16. maddesinde de sözleşme maddelerinde çalışılan ülke mevzuatının geçerli olduğunun belirtildiği hususlardaki ihtilafların çözümünde öncelikle çalışılan ülke mevzuatının uygulanacağının ifade edildiği ve bu suretle tarafların bir hukuk seçimi anlaşması yaptıkları görülmüştür. Davacı, talep konusu yapılan alacakların ilişkin olduğu çalışma döneminde, iş sözleşmesi kapsamında Rusya’da bulunan davalıya ait işyerinde çalışmış olup, bu durumda mutad işyerinin de işçinin işini fiilen yaptığı yer olan Rusya olduğu sabittir.

Tüm bu hususlar dikkate alındığında, MÖHUK’un 27/1. hükmü kapsamında taraflar arasında 01.03.2012-15.08.2016 tarihleri arasındaki çalışma dönemi yönünden bir hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan söz konusu çalışma dönemi yönünden uyuşmazlık hakkında Rusya Hukuku’nun uygulanması gerekmektedir. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi de hatalıdır...." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 12.05.2022 tarihli ve 2022/92 Esas, 2022/253 Karar sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek ve bozmanın kabule göre olan kısmı ile ilgili olarak taraflar arasında düzenlenen yurt dışı iş sözleşmesindeki hukuk seçiminin geçerli olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığa Türk Hukukunun uygulanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

C. Hukuk Genel Kurulu Kararı

1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2023 tarihli ve 2022/9-891 Esas, 2023/433 Karar sayılı kararı ile; "....19. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesinin davacının davalı şirketin yurt dışı şantiyelerinde üç dönem hâlinde toplam 10 yıl 7 ay 28 gün çalıştığının kabul edildiği belirtilmek suretiyle verdiği karara karşı davalı vekilinin yaptığı istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiş, bu kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece İlk Derece Mahkemesince karar gerekçesinde davacının davalının yurt dışı şantiyelerinde 10 yıl 7 ay 28 gün iş sözleşmesi ile çalıştığının kabul edildiği belirtilmesine karşın 14 yıl 6 ay 3 gün çalıştığı kabulüne göre yapılan hesaplamalara göre alacakların hüküm altına alındığı, bu surette gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki meydana getirildiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bozma sonrasında İlk Derece Mahkemesince bozma sebebine ilişkin bir açıklama ve gerekçeye yer verilmeksizin bozma kararının kabule göre olan kısmı ile ilgili gerekçe oluşturulmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

20. Bu aşamada belirtmek gerekir ki bozma kararlarında kabule göre de veya kaldı ki gibi söz dizinleriyle başlayan, bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret eden, hükmü o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar usul hukuku anlamında bozma niteliği taşımamaktadır.

21. Dolayısıyla İlk Derece Mahkemelerinin bozma kararında yer alan bu tür ifade ve açıklamalara ilişkin direnme ya da uyma kararı veremeyecekleri belirgindir. Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması da bu yöndedir (YHGK'nın 08.11.2017 tarihli ve 2014/(7)22-2474 Esas, 2017/1307 Karar, 14.06.2013 tarihli ve 2012/5-1926 Esas, 2013/842 Karar ile 28.09.2011 tarihli ve 2011/14–487 Esas, 2011/559 Karar sayılı kararları).

22. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, Anayasa'nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile ona koşut düzenleme içeren 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesindeki hükümler gözetilerek ve özellikle bozma kararında yer verilen bozma nedenine karşı direnmenin gerekçesini de gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek açıkça kararda göstermek olmalıdır...." gerekçesiyle direnme kararı usulden bozulmuştur.

3. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının hizmet süresinin 01.01.2002-15.08.2016 tarihleri arasında 14 yıl 7 ay 14 gün olduğu, bu hizmet süresine göre alacakların hesaplandığı 24.12.2018 tarihli ek bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilmek ve bozmanın kabule göre olan kısmına ilişkin gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili, taraflar arasında uygulanacak hukukun tespiti yönünden 5718 sayılı Kanun'un 27. maddesine göre seçilmiş hukukun Rusya Hukuku olması nedeniyle bu ülke hukukunun uygulanması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada Mahkemece kararın gerekçesinde davacının davalının yurt dışı şantiyelerinde 01.01.2002-15.08.2016 tarihleri arasında üç dönem hâlinde 10 yıl 7 ay 28 gün iş sözleşmesi ile çalıştığının kabul edildiğinin belirtilmesine karşın hükme esas alınan 24.12.2018 tarihli ek bilirkişi raporunda davacının aynı tarihler arasında kesintisiz olarak 14 yıl 6 ay 3 gün çalıştığı kabulüne göre yapılan hesaplamalar doğrultusunda talep konusu alacaklara hükmedildiği dikkate alındığında gerekçe ile hüküm sonucu (fıkrası) arasında çelişki bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Ön Sorun

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce; Hukuk Genel Kurulunun usulden bozma kararı sonrasında İlk Derece Mahkemesince verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre bu karara yönelik temyiz itirazlarının Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı incelenmesi gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

E. Gerekçe

1. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.

2. Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez. Başka bir anlatımla mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.

3. Ayrıca belirtilmelidir ki, bir mahkeme kararını bozan Yargıtay Dairesinin, davanın gereksiz yere uzamasının önüne geçmek amacıyla bozma nedenine ilave olarak temyize konu karardaki diğer yanlışlıklara da işaret etmesi mümkündür ve Yargıtay Dairelerinin bu nitelikte kararları mevcuttur. Ne var ki, bu tür kararlarda hükmün hangi nedenle bozulduğu açıkça belirtildikten sonra kararın taşıdığı diğer hatalar, genellikle "kabule göre de" veya "kaldı ki" gibi söz dizinleriyle başlayan dolayısıyla, gerçek bozma ile çelişmeyen, bozmanın içerik ve kapsamı konusunda yanılgılara neden olmayacak nitelikteki ifadelerle ortaya konulmaktadır.

4. Bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin kararındaki hatanın varlığına işaret eden, kararı o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar ile bozma kararlarında "kabule göre de" veya "kaldı ki" gibi söz dizinleriyle başlayan ifadeler usul hukuku anlamında bozma niteliği taşımamaktadır.

5. Bozmada işaret edilen bu tür ifade ve açıklamalar ile eleştirilere karşı direnilmesi veya usulü anlamda bozma niteliği taşımayan bu hususlara uyulmasının mümkün olmadığı Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulamasında kabul edilmektedir.

6. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.06.2015 tarihli ve 2015/21-1096 Esas, 2015/1654 Karar; 08.11.2017 tarihli ve 2014/(7)22-2474 Esas, 2017/1307 Karar; 02.02.2021 tarihli ve 2020/14-347 Esas, 2021/6 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.

7. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; işçilik alacaklarının tahsili istemiyle açılan eldeki davada, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara yönelik davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddedilmesi üzerine hüküm davalı vekilince temyiz edilmiş ve Özel Dairece hizmet süresi yönünden gerekçe ile hüküm sonucu(fıkrası) arasında çelişki bulunduğu gerekçesiyle ve ayrıca "kabule göre de" denilerek 5718 sayılı Kanun’un 27. maddesinin birinci fıkrasındaki hüküm kapsamında taraflar arasında 01.03.2012-15.08.2016 tarihleri arasındaki çalışma dönemi yönünden hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan ve bu dönemde mutad işyeri hukuku da olduğundan Rusya Hukukunun uygulanması gerektiği belirtilerek bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince direnme kararı verilmiştir.

8. Direnme kararı Hukuk Genel Kurulunca bozma kararındaki bozma sebebine ilişkin bir açıklama ve gerekçeye yer verilmeksizin bozmanın kabule göre olan kısmı ile ilgili gerekçe oluşturulmak suretiyle verildiği vurgulandıktan sonra bozma ilamında belirtilen bozma nedenine karşı direnmenin gerekçesinin gösterilmesi gerektiği belirtilerek usulden bozulmuştur. İlk Derece Mahkemesince bu kez davacının hizmet süresinin 01.01.2002-15.08.2016 tarihleri arasında 14 yıl 7 ay 14 gün olduğu ve bu hizmet süresine göre alacakların hesaplandığı 24.12.2018 tarihli ek bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilerek Hukuk Genel Kurulu usul bozmasına uygun olarak gerekçe oluşturulmuştur. Ancak İlk Derece Mahkemesince direnme kararı verilmiş ise de bozma konusu olan hizmet süresi yönünden hüküm ile gerekçe arasındaki çelişki giderilmiştir.

9. Hukuk Genel Kurulunun görevi, direnme kararlarının temyizen incelenmesidir. Mahkemece, bozma kararına açıkça uyulması veya kabul biçimine göre eleştiri mahiyetindeki belirlemelere karşı direnme adı altında verilen kararlar gerçek anlamda direnme niteliğinde olmayıp açık biçimde yeni hüküm teşkil etmekle bu kararların temyizen inceleme görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

10. O hâlde İlk Derece Mahkemesince, Özel Daire bozma kararında belirtilen asıl bozma nedeni olan hizmet süresine ilişkin gerekçe ile hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilmek suretiyle eylemli olarak bozmaya uyulup bozma kararı gereğinin yerine getirildiği, uygulanacak hukuk yönünden ise eleştiri mahiyetindeki belirlemeye karşı direnme adı altında verilen kararın açık biçimde yeni hüküm niteliğinde olduğu anlaşıldığından bu karara karşı temyiz itirazlarının incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil; Özel Daireye aittir.

11. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

12.02.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.