Logo

Ceza Genel Kurulu2019/133 E. 2023/357 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüs mü yoksa silahla tehdit suçunu mu oluşturduğu hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın mağduru öldürme kastıyla hareket ettiğine dair yeterli delil bulunmadığı, eylemini korkutma amacıyla gerçekleştirdiği, mağdura isabet eden saçma bulunmadığı ve öldürmeye elverişli mesafede olmasına rağmen eylemini kendiliğinden sonlandırdığı gözetilerek, sanığın eyleminin silahla tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ağır Ceza

SAYISI : 179-300

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçundan sanık ...'nin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81/1, 35/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Silifke Ağır Ceza Mahkemesince 10.11.2015 tarih ve 230-297 sayı ile kurulan hükmün, katılan vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.03.2018 tarih ve 1202-938 sayı ile;

“(...)Sanığın katılandan alacaklı olduğu, bu nedenle hukuk mahkemesinde devam etmekte olan davalarının bulunduğu, sanığın olay gününde mavi renkli kapalı kasa kamyoneti ile katılanın işyerinin önüne geldiği, sert bir şekilde aracı durdurduğu, katılanın fark ederek arkasını döndüğünde sanığın araçtan inmeden bulunduğu şoför mahallinden av tüfeği ile ateş ettiği olayda; atış mesafesi, sanığın eylemini devam ettirme olanağı varken kendiliğinden son vermiş olması ve aşamalarda değişmeyen savunmalarına göre; öldürme kastı ile hareket ettiğinin şüpheli kaldığı, mevcut hali ile eyleminin silahla tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek, TCK'nun 106/2-a maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, suç vasfında hata edilerek, yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması(...)” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma üzerine Yerel Mahkemece 17.07.2018 tarih ve 179-300 sayı ile;

"(...)Sanık her ne kadar korkutmak amacıyla müştekiye karşı eylemlerini gerçekleştirdiğini beyan etmişse de müşteki ile arasında geçmişten kalan alacak verecek meselesinin varlığı dolayısıyla husumetlerinin var olduğu, sanığın müştekiyi olay günü aracı ile takip etmesi, birden fazla ateş etmesi, müştekinin sanığın hedeflediği eylemlerinden ancak kaçmak suretiyle kurtulabildiği, 01/10/2014 tarihli olay yeri tutanağında müştekinin arkasına saklandığı çalıların dallarının kırılmış olduğu, yapraklar üzerinde saçma giriş ve çıkışlarının olduğu belirtilmekle müştekiye karşı doğrudan hedef gözeterek ateş ettiği anlaşıldığından sanığın korkutmaya yönelik ateş ettiği yönündeki savunmalarına itibar edilmemiştir.

Sanık olay günü müşteki ile ilçe merkezinde karşılaştıklarını, müştekinin aracı ile yanından geçerken kendisine el kol hareketi yaptığını, bu hareketin etkisiyle müştekiyi takip ettiğini beyan ettiyse de sanığın anlatımlarını doğrulayacak nitelikte dosya da delil mevcut olmadığından, sanığın anlatımlarının soyut iddia boyutunda kaldığından ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğundan sanığın bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiş dolayısıyla haksız tahrik hükümleri uygulanmamıştır. Sanık savunmaları müşteki beyanları diğer deliller hep birlikte değerlendirildiğinde sanığın öldürme kastı ve niyetiyle hareket ettiğine kanaat getirildiği , sanığın müştekiyi öldürmek kastıyla doğrudan doğruya icra hareketlerine başladığı, müştekinin ancak çalılıkların ardına saklanmak suretiyle kurtulduğu, sanığın işlemeyi kastettiği suçu elinde olmayan nedenlerle tamamlayamadığı böylece sanığın işlemeye kastettiği suçun teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmakla sanığın üzerine atılı adam öldürmeye teşebbüs suçunu işlediği(...)" gerekçesiyle önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.

Direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.09.2018 tarihli ve 71771 sayılı Bozma istemli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.02.2019 tarih ve 5031-940 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa silahla tehdit suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

01.10.2014 tarihli olay yeri inceleme tutanağında; saat 14.30 sıralarında Haber Merkezince Karşıyaka Mahallesi Dr. ... Caddesi ... Süt isimli iş yeri önünde bir şahsın silahla ateş ettikten sonra kaçtığının bildirilmesi üzerine olay yerine gidilerek yapılan incelemede, iş yerinin tam karşısındaki karayolu kenarına 3,40 metre uzaklıkta, üzerinde ... ibaresi bulunan 2 adet boş av tüfeği fişek kovanı olduğunun, iş yeri giriş kapısı duvarı ve pencerelerinde isabet izi bulunmadığının, ancak girişin önündeki süs çalılarının yapraklarında av tüfeği saçma giriş izlerine rastlandığının, olayı gerçekleştirerek kaçan şahsın aracının saat 15.30 civarında Özumutlu Caddesi üzerinde park hâlinde olduğunun bildirilmesi üzerine bahse konu yere gidildiğinin, bahse konu 34 U.. 83.. plakalı mavi renkli IVECO marka araçta yapılan incelemede; şoför koltuğunun yan kısmında bir adet Huğlu marka yarı otomatik av tüfeği görüldüğünün, aracın ön konsolundaki kalemlik üzerinde 3 adet dolu av tüfeği fişeği tespit edildiğinin, tüfeğin içinde bir adedi haznesinde, bir adedi ağzında basılı vaziyette 2 adet dolu fişek bulunduğunun, araç üzerinden parmak izlerinin alındığının, tüfekten ise parmak izi elde edilemediğinin yazılı olduğu,

01.10.2014 tarihli kamera görüntüsü izleme tutanağında; ... Süt adlı iş yerine ait güvenlik kamerası kayıtlarına göre; saat 14.32.12'de katılanın beyaz renkli aracıyla kamera kadrajına girdiğinin, katılanın aracından inerek iş yerine doğru yürümeye başladığının, bu sırada sanığın mavi renkli IVECO marka aracıyla olay yerine geldiğinin, saat 14.32.39'da sanığın iş yerine doğru yürüyen katılanın arkasından yol kenarında durduğunun ve katılanın arkasını döndüğünün, sanığın aracın içinden şoför mahallinden uzun namlulu silahını katılana doğrulttuğunun, bu sırada katılanın iş yerinin önündeki süs çalılarının arkasına doğru koşarak kaçmaya başladığının, sanığın katılanın arkasından süs çalılarına doğru ateş ettiğinin, sonra silahını ikinci kez ateşlediğinin ve aracıyla ilerleyerek görüntüden çıktığının belirtildiği,

21.10.2014 tarihli uzmanlık raporunda; suçta kullanıldığı anlaşılan ve sanığın aracında ele geçirilen ve 12 numara av tüfeği fişeği atan dipçikli, yivsiz, tek namlulu Huğlu marka av tüfeğinin atışa mani herhangi bir arızasının bulunmadığının, deneme ve mukayese atışlarında çapına uygun av fişeklerini normal olarak patlattığının görüldüğünün, olay yerinde ele geçen iki adet av tüfeği fişeğinin incelenen tüfekten atıldıklarının tespit edildiğinin yazılı olduğu,

31.10.2014 tarihli uzmanlık raporunda; sanıktan alınan gömlek ve el svaplarında atış artığı olan antimona rastlanmadığının belirtildiği,

07.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda; olay yerinde ele geçen iki adet kartuşun 12 kalibre çapında olduğunun, bir kartuşta 295 adet 6 numara saçma bulunduğunun, bu saçmaların keklik, tavşan ve kuş avlamakta kullanıldığının, azami atış mesafesinin 100 metre, tesirli atış mesafesinin ise 40-50 metre olduğunun, bu mesafeden hayati bölgelere ateş edilmesi sonucu ölümcül sonuçlar doğabileceğinin belirtildiği,

Mut Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/330 E. sayılı dosyasından gönderilen 27.07.2015 tarihli yazı cevabında; davacı ... Gıda Tic. Ltd. Şti. ile davalılar sanık ve ... arasındaki tazminat davasında, 25.04.2013 tarihinde davacının kendi edimini yerine getirmeden davalıdan tazminat isteyemeyeceği gerekçesiyle verilen davanın reddine dair kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 17.04.2014 tarihinde onandığı karar düzeltme isteminin ise yine adı geçen Dairece reddedilmek suretiyle kararın 26.01.2015 tarihinde kesinleştiğinin yazılı olduğu,

Mut Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/590 E. sayılı dava dosyasından gönderilen 24.07.2015 tarihli yazı cevabında; davacılar sanık ile ...'nin başlatmış oldukları icra takibine itiraz ederek takibi durduran davalı ... Gıda Ltd. Şti.'ne karşı açmış oldukları itirazın iptali davasının hâlen belirtilen esas numarası üzerinden görülmeye devam ettiğinin bildirildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan ...; ... Süt adlı iş yerinde gıda mühendisi olarak çalıştığını, sanık ile aralarında yedi yıl öncesine dayalı bir borç meselesi olduğunu, kendisinden süt alıp parasını ödedikleri hâlde sanığın kendilerine süt vermeyerek anlaşmayı ihlal ettiğini, bu nedenle tazminat davası açtıklarını, davanın devam ettiğini, bu süreçte sanık ile hiçbir şekilde görüşmediklerini, sanığın suç tarihine kadar kendisini hiç tehdit etmediğini, 01.10.2014 tarihinde saat 14.30'da aracıyla iş yerinin önüne gelerek araçtan indiğini, iş yerine doğru yürürken arkasından bir aracın sesini duyduğunu, dönüp baktığında mavi renkli bir kamyonetin içinden sanığın bir tüfek çıkarttığını gördüğünü, panikleyerek iş yerinin yanına doğru kaçmaya başladığını, sanığın kendisine arkasından iki el ateş ettiğini, herhangi bir isabet almadığını, sonra yan taraftan iş yerine girdiğini, iş yeri çalışanı tanık Raziye'nin aracı gördüğünü duyduğunu, bu konu dışında sanık ile bir husumeti olmadığını, neden ateş ettiğini bilmediğini, kendisini yedi yıldır görmediğini, bu olaydan öncesinde sanığa küfür etmediğini, el işareti yapmadığını, bugüne kadar kendisine karşı bir eylemi olmayan sanığın kendisini tehdit amacıyla değil, öldürmek amacıyla ateş ettiğini düşündüğünü, sanığın hayatta bir beklentisinin kalmadığını, kaybedecek bir şeyi olmadığını ve hatta kendisini öldüreceğini tanık ...'a da söylediğini duyduğunu, anılan tanığın dinlenmesini, sanıktan şikayetçi olduğunu,

Tanık ...; ... Süt isimli iş yerinde muhasebeci olarak çalıştığını, saat 14.30 sıralarında iş yerinin önünden iki el silah sesi duyduğunu, dışarı baktığında kapalı kasa bir aracın şoför mahallinden bir şahsın camdan dışarı çıkarmış olduğu tüfeği içeri aldığını sonra aracın hızla uzaklaştığını gördüğünü, içinde şoförden başka kimsenin olmadığını,

Tanık ...; Mut ilçesinde matbaacılık yaptığını, sanığın 15-20 yıllık arkadaşı olduğunu, katılan ile de bir dönem çalıştıklarını, sanık ile katılan arasında görülen dava hakkında daha önceden sanık ile konuştukları için bilgi sahibi olduğunu, sanığın sıkıntı yaşadığının belli olduğunu, ancak katılana bir şey yapacağından kendisine bahsetmediğini, olayı duyunca şaşırdığını, hatta kamera görüntülerini izlediğinde sanığın katılana ateş ettiğini gördüğünü, ancak sanığın sonradan kendisine katılanı vurmak istemediğini, istese bunu yapabileceğini, bunalımda olduğunu bu olayı katılanı korkutmak amacıyla yaptığını söylediğini, ancak sanığın kendisine hayattan bir beklentisi kalmadığı yönünde bir söz sarf etmediğini, sadece maddi açıdan zor durumda olduğunu bildiğini,

İfade etmişlerdir.

Sanık ... soruşturma aşamasında; katılan ile 2007 yılında bir anlaşma yaptıklarını, bir yıllık süre için 70.000 TL değerinde süt verdiğini, bunun karşılığını suç tarihine kadar alamadığını, sonrasında katılanla mahkemelik olduklarını, parayı vermediği için katılana süt vermediğini, bu nedenle ilk davayı katılanın açtığını, olay günü katılanla Ziya Özumutlu Caddesi üzerinde aracı ile geçerken karşılaştıklarını, katılanın kendisine kolunu uzatarak; "Aldın mı?" şeklinde bir şey dediğini algıladığını, olayın bir gün öncesinde de adliyede davalarının olduğunu, katılanın gelmediğini, duruşmanın üç ay ileri bir tarihe atıldığını, bunun üzerine sinirlendiğini, katılanı, araçla takip etmeye başladığını, aracındaki av tüfeğini genellikle bahçesinde zehirli yılan olduğu için bulundurduğunu, hatta bir ay önce bir köylüsünü yılan soktuğunu, aynı gün bahçeye gideceği için tüfeği araca koyduğunu, katılanın iş yerine geldiğini, kendisinin de aracıyla katılanın yanına giderek arabanın içinden "Niye beni tahrik ediyorsun? Hem tahrik ediyorsun hem paramı ödemiyorsun!" dediğini, sonra yere doğru iki el ateş ettiğini, ateş edince katılanın iş yerine doğru kaçtığını, öldürme gibi bir kastı olmadığını, sadece korkutmak istediğini, sonra polis merkezine yakın bir yere aracıyla gidip durduğunu, polisler gelince de karakola geldiğini, pişman olduğunu, sinirlendiği için böyle bir şey yaptığını, istese yakın mesafeden atış yapmışken rahatlıkla vurabileceğini, ama sadece korkutmak için ateş ettiğini, ilk atışı yere doğru ikincisini ise mağdurun yanındaki ağaçlara doğru hedef gözetmeden yaptığını,

Mahkemede; önceki beyanlarından farklı olarak, olay günü arkadaşı ... ...'ın dükkânının önünde oturup sohbet ettikleri sırada katılanın aracıyla yanlarına gelerek durduğunu, kendisinin olay çıkmasından korkarak ayrıldığı anda katılanın elini yumruk yapıp kolunu kendisine doğru salladığını, başka bir anlatımla küfür manasına gelen bir hareket yaptığını, daha önce gerek görmediği için arkadaşı ...'dan bahsetmediğini, esasen ...'nın iş yerinde olduğu için bu olayı görmediğini düşündüğünü, katılanın bu el hareketini yaparken kendi aracının içinde olduğunu, katılanın iş yerinin, köyünün yakınında olduğunu, bahçesini sulamak için ...'nın yanından arabasıyla ayrıldığını, sonra, iş yerinin önünden geçerken katılanı gördüğünü, yanındaki av tüfeği ile korkutmak amacıyla yere doğru iki el ateş ettiğini, tüfeğinin 5 atar olduğunu, kamera görüntülerindeki ilk hareketinin kurma kolunu çekmek olduğunu, o sırada bahçeye doğru gittiğini,

Savunmuştur.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlığa İlişkin Görüşler

TCK'nın “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesi;

“(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.

(2) Suça teşebbüs hâlinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.

5237 sayılı TCK’nın teşebbüsü düzenleyen 35. maddesinde; 765 sayılı TCK’nun aksine teşebbüs halinde cezanın belirlenmesi ile ilgili olarak eksik teşebbüs - tam teşebbüs ayrımına yer verilmemiş, adil ve eşit bir cezalandırma bakımından teşebbüs hareketinin meydana getirdiği zarar veya tehlikenin ağırlığının esas alınması öngörülmüştür.

Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna subjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir (Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315).

Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK'nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; "Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır" şeklinde açıklanmıştır.

Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.

TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.

İlkeleri, CGK'nın istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüsü oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda yara meydana gelmiş ise bu yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.

Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü'ne göre; "Gözdağı verme" anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu; söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M. Emin Artuk, A. Gökcen, A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. Bası, s. 100).

Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili korkutmak amacıyla yapmış olmasıdır (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, C. II, s. 127; A. Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C. II, s. 517 ve 873).

Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar ya da menfaat, madde gerekçesinde; "Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir." şeklinde açıklanmaktadır.

Tehdidin silahla işlenmesi, mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırıp eylemin icrasını kolaylaştırması, tehdidin ciddiliğini göstermesi ve faile cesaret vermesi nedenlerinden dolayı kanun koyucu tarafından nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Suçun silahla işlendiğinin kabulü için failin silahlı olması yeterli olmayıp tehdidin gerçekleştirilmesi sırasında silahın kullanılmış olması, silahın korkutucu gücünden bir şekilde faydalanılmış olması gerekmektedir.

Öte yandan amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Sanık ile katılan arasında mevcut alacak verecek meselesi nedeniyle bir husumetin bulunduğu, katılanın suç tarihinde saat 14.30 civarında çalıştığı ... Süt isimli iş yerinin önündeki karayolu virajının kenarındaki kamyon parkına aracını park ettiği, ardından araçtan inip iş yerine girmek için karşıdan karşıya geçtiği, bu sırada, katılanı iş yerine kadar aracı ile takip eden sanığın, aracını karayolunun üzerinde iş yerinin tam karşısında, iş yerine girmekte olan katılanın tam arkasında, aralarında 7-8 metre mesafe varken durdurduğu, bunu fark eden katılanın arkasına bakarak sanığı gördüğü, sanığın elindeki tek kırma yarı otomatik av tüfeğini duran aracın içinden katılana doğrultarak ateş ettiği, katılanın bir anlık refleksle sekerek kendisini korumaya çalıştığı ve hemen önündeki ağaçların arkasından iş yerinin yan girişine doğru koşarak kaçmaya başladığı, sanığın bu defa ağaçların üzerine ve yukarıya doğru bir el ateş ettiği, bu iki atıştan isabet almayan katılanın iş yerine girdiği, sanığın ise tüfeğini aracının yan tarafına koyup yoluna devam ettiği olayda;

Sanıkla katılan arasında yaklaşık yedi yıldır süren bir borç ilişkisinden kaynaklanan derdest bir hukuk davasının bulunması, yargılama sürecinde sanığın iddia ettiği alacağını tahsil edememesi nedeniyle yaptığı icra takibine katılanın itiraz etmesi ve son duruşmaya gelmemesi üzerine sinirlenerek olay günü katılanı aracıyla iş yerinin önüne kadar takip etmesi, ancak savunmasının aksine sanıkla katılan arasında öldürme boyutuna varacak başkaca bir husumet bulunduğunun dosya kapsamından anlaşılamaması, aracını karayolu kenarına park edip iş yerine girmek üzere yürümeye başlayan katılanın arkasında aracını durdurarak katılanla göz göze gelen sanığın elindeki uzun namlulu silaha nazaran sonuç elde etmeye elverişli ve yakın olarak değerlendirilebilecek 7-8 metrelik mesafeden araçtan inmeksizin yaptığı ilk atışta katılanın hiçbir isabet almamış olması, bunun üzerine sanığın koşarak kaçmaya başlayan katılanın arkasından ikinci kez bahçedeki ağaçlara doğru ateş etmesi, sanığın elindeki elverişli silahla başladığı eylemine ortada engel bir durum olmamasına rağmen devam etmeksizin aracıyla olay yerinden uzaklaşması karşısında;

Sanıkla katılan arasındaki husumetin niteliği itibarıyla tek başına haksız tahrik sebebi olarak değerlendirilemeyeceği, sanığın eylemini katılana olan kızgınlığı nedeniyle ve sırf onu korkutmak amacıyla gerçekleştirdiği yönündeki savunmasının aksine öldürme kastını ortaya koyacak başka bir delil bulunmadığı, ilk atışın ardından koşmaya başlayan katılanın iki av tüfeği atışından kaynaklı saçma tanelerinden hiçbir isabet almadığı, olayın hemen akabinde ele geçirilen tüfeğin içinde iki adet av tüfeği fişeğinin basılı ve atışa hazır hâlde bulunduğu ve sanığın eylemini tamamlamasına engel bir durum olmaksızın kendiliğinden son vermesinin sanığın kastının öldürmeye yönelik değil, katılanı korkutmaya yönelik olduğunu gösterdiği, dolayısıyla sanığın katılanın iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli nitelikteki eyleminin TCK'nın 106/2-a maddesinde düzenlenen silahla tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün Özel Dairenin bozma ilamında belirtildiği gibi suçun niteliğinin tayininde yanılgıya düşülmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin yerinde olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Silifke Ağır Ceza Mahkemesinin 17.07.2018 tarihli ve 179-300 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün; sanığın eyleminin silahla tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden kasten öldürme suçuna teşebbüs suçundan hüküm kurmak suretiyle suç vasfında yanılgıya düşülmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.06.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.