"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 681-950
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar ..., ... ve ...’in nitelikli kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK'nın 82/1-a, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına; yağma suçundan ise aynı Kanun'un 149/1-c-d-h, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.01.2018 tarihli ve 305-32 sayılı nitelikli kasten öldürme suçu yönünden resen istinafa tabi hükümlere yönelik sanık müdafileri tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 14.03.2019 tarih ve 2318-662 sayı ile; Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen hükümlerin 5271 sayılı CMK'nın 280/2. maddesi uyarınca kaldırarak sanıkların kasten öldürme suçundan TCK'nın 81/1, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına; sanık ...’in yağma suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne konu eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilerek aynı Kanun'un 142/2-a, 143, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve mahsuba; sanıklar ... ve ...’in yağma suçundan ise CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine hükmedilmiştir.
Bu hükümlerin de sanıklar müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.11.2020 tarih, 1413-2740 sayı ve oy çokluğu ile;
"...Oluş ve dosya kapsamına göre; maktulün eşleri olan katılanların beyanları ve sanık ...’in savunması doğrultusunda maktulün hayvan ticareti işiyle uğraştığı, sanık ... ile maktulün tanıştıkları, sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde maktulü yağmalamaya karar verdikleri, bir kısım tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere maktulün kadınlara olan ilgisinin sanık ... tarafından da bilindiği, bu nedenle olay tarihinden 15 gün önce, soruşturma aşamasında hakkında tefrik kararı verilen ... (...) ile maktulün görüşmelerini sağladıkları, ...tarafından maktul ile buluşma zamanının organize edildiği, bu durumdan haberdar olan sanık ...’in olay gününden birkaç gün önce araç kiraladığı, sanık ...’nın kiralık ev araştırmaya başladığı, ancak tefrikli sanık Iyad ... tarafından olayın yaşandığı dairenin kiralandığı, bu eve maktul, ...ve bir kadın arkadaşıyla geldikleri,ilerleyen saatlerde yapılan plan gereği ...’dan evden ayrıldığı ve kendilerine haber verilen sanıklar ... ve ...’in maktulün bulundukları eve girdikleri, sanık ...’in ise kiraladığı araçta bekleyerek gözcülük yaptığı, ölü muayene tutanağı ile otopsi raporu uyarınca sanıkların maktulü önce darp ettikleri, istediklerini tam olarak aldıkları tespit edilemeyen sanıkların maktulün cep telefonunu aldıkları, sonrasında sanık ...’in iradesi dışında diğer sanıklar ... ve ... ... tarafından maktulün boğularak öldürüldüğü, cesedinin aracıyla birlikte kanal kenarına atıldığı olayda;
a)- Sanıklar ... ve ... ...’in maktule yönelik eylemlerinin nitelikli yağma ve bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak, işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla nitelikli biçimde kasten öldürme suçlarını oluşturacağı düşünülmeden,
b)- Sanık ...’in maktule yönelik eylemlerinin ise nitelikli yağma ve diğer sanıkların maktulü darp etmeleri haricinde, iradesi dışında maktulü boğma sonucu ölüme neden oldukları eylemde, sanığın TCK’nın 87/4. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, hatalı vasıflandırmalarla yazılı şekilde kararlar verilmesi", isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyeleri....ve .....; "sanık ...’in eyleminin TCK’nın 37. maddesi delaletiyle 82/1-h maddesi kapsamında kaldığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi 16.06.2021 tarih ve 681-950 sayı ile;
"...Bu açıklamalar ışığında her ne kadar sanıkların maktule yönelik tasarlayarak adam öldürme suçundan cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmış ise de; Tasarlayarak öldürme suçunun kabulü için sanıkların eylemlerini gerçekleştirmeye olay tarihinden önce karar vermesi, kararlarında sebat ve ısrar göstermeleri, karar ile icra arasında makul bir süre geçmesi gerektiği nazara alındığında sanık savunmaları, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamı itibariyle somut olayımızda sanıkların öldürme kararını ne zaman verdiklerinin belirlenememesi karşısında değişen suç vasfı itibariyle sanıkların eylemlerinin kasten öldürme suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla ilk derece mahkemesinin sanıklar hakkındaki tasarlayarak kasten öldürme suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve dairemizce sanıkların kasten öldürme suçundan cezalandırılmaları cihetine gidilmiştir.
Her ne kadar sanıklar ... ve ... hakkında birden fazla kişi ile geceleyin yağmaya teşebbüs suçundan cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmış ise de; sanıklar ... ve ...'in aşamalarda atılı bu suçu işlemediklerine ilişkin savunmaların aksine yapılan yargılama neticesinde delil elde edilememesi karşısında sanıklar ... ve ...'in üzerine atılı suçtan sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve yine sanık ... hakkında birden fazla kişi ile geceleyin yağmaya teşebbüs suçundan açılan kamu davasında maktüle ait cep telefonunun yapılan aramada sanığın üzerinde ele geçirilmesi karşısında yapılan yargılama neticesinde sanığın yağma kastı ile hareket ettiğine ilişkin ve atılı suçu işlemediğine ilişkin savunmasının aksine delil elde edilememesi karşısında şüpheden sanık yararlanır ilkesi de dikkate alındığında sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK 'nın 142/2-a maddesinde düzenli kişinin ölmesinden yararlanarak geceleyin hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerektirdiği ve yine sanığın suça konu telefonu Hayfanın arkadaşı tarafından yanlışlıkla alınarak kendisine verildiğine ilişkin savunmasında suçtan kurtulmaya yönelik olduğu kanaatine varılmış bu cümleden olarak ilk derece mahkemesinin sanıkların nitelikli yağma suçundan cezalandırılmalarına ilişkin hükümlerin kaldırılması cihetine gidilerek sanıklar ... ve ...'in nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan ayrı ayrı beraatine , sanık ...'in ise değişen suç vasfına göre kişinin ölmesinden yararlanarak geceleyin hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi," gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine ve beraatlerine karar vermiştir.
Bu hükümlerin de sanıklar müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.02.2022 tarihli ve 134353 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 02.06.2022 tarih ve 1814-4366 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme dışı sanık Iyad ... hakkında Yerel Mahkemece tefrik kararı verildiği, inceleme dışı sanık ... Bereket hakkında tasarlayarak öldürme, yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat kararları istinaf edilmeksizin; sanık ... hakkındaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairenin temyiz isteminin reddi kararı ile; sanıklar ... ve ... hakkındaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri ise istinaf taleplerinin esastan reddi suretiyle ile kesinleşmiş direnmenin ve temyizin kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ... ve ... hakkında verilen diğer hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanıklar ... ve ...’ya yüklenen yağma suçlarının sabit olup olmadığının,
2- Sanık ...’in eyleminin yağma suçunu mu yoksa hırsızlık suçunu mu oluşturduğunun,
3- Sanıklar ... ve ...’nın eylemlerinin kasten öldürme suçunu mu yoksa nitelikli kasten öldürme suçunu mu oluşturduğunun,
4- Sanık ...’in eyleminin kasten öldürme suçunu mu yoksa kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu oluşturduğunun,
Belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
01.03.2016 tarihinde saat 07.55’te düzenlenen ihbar kayıt formuna göre; aynı tarihte saat 07.53’te 155 Polis İmdat Hattını arayan erkek bir şahsın; “Aydınlı'da Develi kavşağını dönünce yol kenarında bir araç dereye uçmuş, aracın yanında bir şahıs yerde yatıyor, ölmüş olabilir!” şeklinde ihbarda bulunduğu ve olay yerine 88 56 kod numaralı trafik ekibinin sevk edildiği,
01.03.2016 tarihli olay tutanağına göre; olay yerine 8856 kod no’lu trafik ekibinin intikal ettiği, olay yerinde 27 SCA 0.. plaka sayılı siyah renkli Kia Cerato marka aracın kaza yaptığı, yarı çıplak bir erkek cesedinin dere kenarında olduğu, kaza süsü vermek sureti ile cinayet olayının meydana geldiği anonsu ile birlikte diğer ekiplerin saat 08.10 sıralarında olay yerine intikal ettikleri, olay yerinin Develi Kavşağı istikametinden Kırıkhan istikametine doğru gelirken 300-400 metre mesafede sağ tarafta katı atık alanı yol üzerinde, yoldan yaklaşık 250-300 metre uzaklıkta, yolun sol tarafındaki köprüyü geçince dere kenarında olduğu, 27 SCA 0.. plaka sayılı siyah renkli Kia Cerato marka aracın dere istikametinde kaza yaptığı ve çalışır durumda olduğu, araçta herhangi bir şahsın bulunmadığı, yapılan incelemede, aracın gaz pedalının üzerine bir taş bırakıldığı, kaza yapan araçtan 15-20 metre mesafedeki dere kenarında vücudunun alt kısmı çıplak bir erkek cesedinin olduğu, maktulün vücudunun bir bölümünün suyun içerisinde ve sırtüstü yatar vaziyette bulunduğu, olay yerinde 07.12.1970 İdlip doğumlu ... isimli Suriye uyruklu erkek şahsa ait yabancı tanıtma belgesi, 01.01.2004 İdlip doğumlu Riyah Hüseyin isimli Suriye uyruklu bayan şahsa ait yabancı tanıtma kimlik belgesi, maktule ait pantolon ve poşet içerisinde giysiler olduğu,
01.03.2016 tarihinde saat 11.00’da düzenlenen olay yeri inceleme raporuna göre; olay yerinin çevre yolu alt tarafında bulunan çöp arıtma tesisine giden toprak yolun yanındaki derenin kenarı olduğu, ceset ile çevre yolu arasındaki mesafenin muhtemelen 250 metre olduğu, bir kısmı su içerisindeki cesedin alt kısmının çıplak, üst kısmında siyah renkli yırtık bir tişört olduğu, külodunun yarıya kadar indirilmiş; yüzünün beyaz bir bezle sarılı, sol ... bileğinin ise siyah renkli bir bezle bağlı olduğu, cesede 290 cm mesafede tali yol üzerinde bulunan ıslak ve kısmen kanlı olan mavi renkli kot pantolon, dere kenarında iki adet yabancı tanıtım kartı ile 2 adet kartvizit, içerisinde çeşitli evrakın bulunduğu şeffaf bir dosya ve siyah poşet içerisinde kareli erkek gömleği ile üzeri kanlı yapışkanlı şeffaf bant, siyah renkli 27 ... 0.. plaka sayılı Kia Cerato marka aracın ön tamponunun dere içerisinde, arka kısmının ise yol tarafında olduğu, kontak anahtarının takılı ve çalışır vaziyette olduğu, dört pencere camının da açık olduğu, otonun gaz pedalına dayalı orta boyda bir taş olduğu, aracın sağ koltuğu üzerinde 1 adet kahverengi saplı bıçak bulunduğu, olay yerinin fotoğraflandığı ve kamera çekimlerinin yapıldığı, cesedin Kırıkhan Devlet Hastanesine kaldırıldığı,
01.03.2016 tarihli araştırma tutanağına göre; olay yerinde bulunan 27 SCA 0.. plakalı aracın Kırıkhan ilçesi girişine göre yapılan PTS sorgulamasında 01.03.2016 tarihinde saat 04.56’da Özyörük Mahallesi PTS kamerasından giriş yaptığı, bu araçla birlikte hareket eden diğer aracın 31 EM 5.. plaka sayılı gri Renault Fluence marka araç olduğu, 31 EM 5.. plakalı aracın 01.03.2016 tarihinde saat 04.55’te, 27 SCA 0.. plakalı aracın ise bir dakika sonra saat 04.56’da Özyörük Mahallesi PTS kamerasından giriş yaptığı, daha sonra 31 EM 5.. plaka sayılı gri Renault Fluence marka aracın 01.03.2016 tarihinde saat 05.09’da Özyörük Mahallesi PTS kamerasına göre Kırıkhan’dan Antakya istikametine doğru çıkış yaptığı, bu iki araçla ilgili yapılan PTS kamera incelemesinde; 27 SCA 0.. plaka sayılı siyah renkli Kia Cerato marka aracın PTS sorgulamasında; 01.03.2016 tarihinde saat 04.21.14’te, bu araçtan 7 saniye sonra saat 04.21.07’de 31 EM 5.. plaka sayılı gri Renault Fluence marka aracın Top Boğazı istikametinden Kırıkhan ilçesi istikametine doğru gittiği, her iki aracın birlikte ve arka arkaya hareket ettikleri hususlarının tespit edildiği, ayrıca 31 EM 5.. plaka sayılı gri Renault Fluence marka aracın aynı gün saat 05.05’te Topboğazı istikametinden Antakya istikametine doğru çıkış yaptığı,
Islahiye Emniyet Müdürlüğünce 29.05.2015 tarihinde düzenlenen geçici trafik belgesine göre; olay yerinde bulunan 27 SCA 0.. plaka sayılı Kia Cerato marka aracın maktule ait olduğu,
Taxim Rent A Car Oto Alım Satım şirketince düzenlenen 25.02.2016 tarihli oto kira sözleşmesine göre; 31 EM 5.. plaka sayılı Renault Fluence marka aracın sanık ... tarafından kiralandığı,
01.03.2016 tarihinde saat 21.00’de düzenlenen üst arama tutanağı ve muhafaza altına alma tutanağına göre; Hatay il merkezinde olayın şüphelisi olarak yakalanan ve tahkikat amacıyla Kırıkhan İlçe Emniyet Müdürlüğüne getirilen sanık ...’in ince üst aramasında; alt iç çamaşırı içinde bataryası sökülmüş hâlde, sim kartı ve hafıza kartı yerinden çıkartılmış olarak batarya yatağında olan 1 adet Samsung Dues marka cep telefonu bulunduğu, telefonun yapılan incelemesinde, şifresiz olduğu, batarya ve sim kart takıldığında şifresiz olarak direkt açıldığı, sim kartı takılıp yıldız 101 kare tuşlarına basılarak arama yapıldığında ekrana çıkan 0 538... 95 41 numaralı hattın maktul tarafından kullanılan numara olduğunun anlaşılması üzerine maktule ait olduğu için telefonun muhafaza altına alındığı,
03.03.2016 tarihli araştırma ve tespit tutanağına göre; 31 EM 5.. plaka sayılı araç sürücüsünün Suriye uyruklu sanık ... olduğunun tespit edildiği ve anılan sanığın 01.03.2016 tarihinde saat 18.00 sıralarında Antakya şehir merkezinde yakalandığı, PTS kayıtlarındaki fotoğraflar sanığa gösterildiğinde aracı kullanan şahsın kendisi olduğunu, yanındaki şahsın Suriye uyruklu sanık ... olduğunu, maktulün bulunduğu yerde sanık ...’in indiğini ve arkalarından gelen 27 plakalı siyah renkli araca bindiğini, kendisinin orada bir süre beklediğini, Özyörük Mahallesinin ara sokaklarına girdiğini, mahalle arasında bir süre bekledikten sonra kendisine gelen telefonla olay yerine tekrar geldiğini, sanık ... ve yanında bulunan ... (sanık ...), ... (inceleme dışı sanık Iyad) ve ... olarak isimlerini bildiği şahısların, kendisinin kullanmış olduğu aracın yanına geldiklerini, ... (sanık ...), ... ve ... (inceleme dışı sanık Iyad)'in arka koltuğa oturduklarını, ön koltuğa yanına oturan sanık ...'in, elinin kanadığını ve sol elinde bulunan telefonu kendisine verip; "Bu telefonu sakla!" dediğini, Antakya istikametine ilerlerken sanıklar ... ve ...'nın tartıştıklarını, sanık ...'nın tedirgin ve sinirli olduğunu, sanık ...’e; "Yaptığınız işi s…m, bir daha sizinle iş yapmam, adamı niye nehre attın? Arabının içinde bıraksaydık!" dediğini, şahısları Hatay merkeze geldiklerinde bilmediği bir yerde yol kenarına bıraktığını, saat 06.00 sıralarında kardeşi olan inceleme dışı sanık ...’ın ikametine gittiğini, sanık ...’in açık adresini bilmediğini ancak 0537... 85 59 numaralı telefonu kullandığını beyan ettiği, sanık ...’in 02.03.2016 tarihinde saat 16.50’de Hatay il merkezinde yakalandığı,
03.03.2016 tarihli araştırma ve kimlik tespit tutanağına göre; sanık ...'in beyanları doğrultusunda yapılan araştırma neticesinde ... isimli şahsın Suriye vatandaşı sanık ... olduğunun ve Hatay ili, Şükrü Kanatlı Mahallesi, Yavuz Sultan ... Caddesi üzerinde bulunan ...Oto Kiralama isimli iş yerine takıldığının tespit edilmesi üzerine 03.03.2016 tarihinde saat 13.45 sıralarında belirtilen iş yerinin önünde yakalandığı,
08.03.2016 tarihli araştırma ve tespit tutanağına göre; olayda kullanıldığı tespit edilen 31 EM 5.. plaka sayılı Fluence marka aracın araç takip sisteminin bulunduğu, aracın 01.03.2016 tarihinde geceleyin Emek Mahallesi, Rüstem Tümer Paşa Caddesi üzerinde çok sayıda hareketinin ve duraklamalarının bulunduğu, olay gününden bir gün önce 29.02.2016 tarihinde saat 11.06’da Emek Mahallesi, 35. Sokak girişe göre 15-20 metre ileride durduğu ve kontak kapattığı, aracın park edilmiş olduğu yerin GPRS kayıtlarındaki noktasının 35. Sokak, No.22 ve No.27 sayılı ikametlerin arası olduğunun tespit edildiği, 27 numaralı ikamet kontrol edildiği esnada ikametin sahibi olduğunu beyan eden tanık ... ile yapılan mülakatta; olayda kullanılan 27 SCA 0.. plakalı aracı 01.03.2016 tarihinde geceleyin ikametlerinin önünde gördüğünü, bu aracın kendisinin giriş kattaki kiracısı olan Suriyelilere geldiğini, evi kiralayan şahısların da bir daha eve gelmediğini, ikametinde bulunduğu esnada alt katındaki ikametten koli bandıyla bir şeyler bantlanıyormuş gibi sesler geldiğini ve ayrıca köşe başında gri renkli Fluence marka bir araç gördüğünü beyan ettiği, ikamette yapılan aramada maktule ait olduğu değerlendirilen bir adet siyah deri mont, 2 çift siyah ayakkabı, kanlı vaziyette battaniyeler ve yastık kılıfı ile bazı suç delillerinin elde edildiği ve bunların fotoğraflandığı,
08.03.2016 tarihli olay yeri inceleme tutanağında; maktulün öldürülme olayının Antakya ilçesi, Emek Mahallesi, 35. Sokak üzerinde bulunan 27 numaralı binanın giriş katında meydana geldiğinin, usulüne uygun alınan arama kararı uyarınca söz konusu adreste gerekli incelemelerin yapıldığının, toplam 31 adet bulguya el konulduğunun, çamaşır makinesi, yatak odası ve yatak odasında yer alan kırılmış hâldeki eşyalar dâhil olmak üzere olay yerinin uygun yüzeyleri üzerinde yapılan parmak izi araştırması sonucu mukayeseye elverişli herhangi bir parmak izine rastlanmadığının belirtildiği,
19.04.2016 tarihli araştırma tutanağına göre; sanık ...’in ifadesinde; maktulü olayın gerçekleştiği ikamete getiren ve sanıklara ikametin kapısını açan ... isimli şüphelinin Mohamad-Suad kızı, 1980 Halep doğumlu ...olduğunu beyan ettiği,
11.03.2016 tarihli Kırıkhan İlçe Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Grup Amirliğince düzenlenen uzmanlık raporunda; olayın meydana geldiği ikametteki trafik tescil belgesi üzerinden elde edilen 2 adet vücut izinin hakkında tefrik kararı verilen, Hatay Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğünce 27.08.2015 tarihinde parmak izi alınan ve LS31032014235 sistem numarası ile kaydı yapılan Sündüz-Muhammed oğlu, 01.01.1996 İdlip doğumlu inceleme dışı sanık Iyad’a ait olduğunun bildirildiği,
06.03.2016 tarihli bilirkişi raporuna göre; maktule ait Samsung Galaxy Grand2 Duos marka telefon üzerinde yapılan veri kurtarma işleminde, içerisinde bulunan 0538... 95 41 numaralı sim kartın incelenmesinde; sanıklarla telefon görüşmesi, WhatsApp konuşması ve Facebook görüşmesi bulunmadığı, maktulün 29.02.2016 ile 01.03.2016 tarihleri arasında 29.02.2016 tarihinde yoğun bir şekilde 90534 ... 07 38 numaralı telefon ile görüşmesinin olduğu, söz konusu telefonun olayın içerisinde yer alan kadına ait olduğu, bu numara üzerinden söz konusu kadının aktif ettiği Facebook profiline ulaşıldığı, sayfanın profil fotoğrafının dosya arasına konulduğu, en son aramanın 29.02.2016 tarihinde saat 22.10’a kadar sürdüğü, sözü edilen kadının eş zamanlı olarak sanık ... ile görüştüğü, maktulün cep telefonundaki incelemenin devamında telefondan silinmiş olan cinsel içerikli resimler çekerek başka telefonlara gönderdiği, sonuç olarak maktulün öldürülmesinin planlı olarak yapıldığının değerlendirildiği, maktulün telefonunda bulunan cinsel içerikli resimler de göz önüne alındığında maktulün söz konusu şüpheli kadın bu anlamda aracı kılınmak suretiyle öldürüldüğü kanaatine varıldığı, veri kurtarma çalışmalarında maktulün sanıklarla beraber olduğu ve sanıklara ait resimlerin bulunmadığı,
Sanıklar ..., ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...'ın telefonlarının incelenmesine ilişkin 06.03.2016 ve 04.06.2015 tarihli bilirkişi raporlarına göre; sanıkların telefonlarında genel olarak internete girildiği, WhatsApp üzerinden gruplarda sohbetler yapıldığı, maktule ait telefonla görüşme, WhatsApp konuşması ve Facebook görüşmelerinin tespit edilmediği, sanıkların ev ortamında birlikte resimlerinin bulunduğu, sanık ...'in ... ile aralarında geçen konuşmalar olarak belirttiği, hakkında beraat kararı verilen kardeşi inceleme dışı sanık ... adına kayıtlı 0538... 4181 numaralı telefon ile görüşme yapıldığı, bu görüşmelerin ses kayıtlarına telefon üzerinden veri kurtarma yoluyla elde edilerek tercüman ... ile yapılan dinleme sonucunda maktulün öldürülmesine ilişkin konuşmalardan bazılarının;
"-kardeş bu bitmiş
- ney bitmiş?
-valla bitmiş
-nasıl bitmiş?
-evet bitmiş dediğim gibi
-yapma ya?
-gerçekten
- şu an nerede kendisi?
-burada evde
- tamamen mi bitmiş?
-biz sana ne diyoruz, bitmiş işte
-haram olsun ( yazıklar olsun anlamında) eyvahlar olsun
-önce kardeş onu indirin arabaya koyun, bir yere götürün arabanın içinde olacak şekilde onu bütün eşyalarıyla beraber bırakın ve herşeyi her yeri silin temizleyin
-her yeri her şeyi nasıl silelim?
-silin her şeyi her yeri, gençlerle temizleyin arabayı silmeyi unutmayın
-Tamam
-direksiyonu dahil her şeyi arabayı silin
-arabayı yol kenarına mı bırakalım?
-nasıl?
-yol kenarına mı bırakalım arabayı
-bırakacan mı? evet
-tamam olur
-bak her tarafı her şeyi güzelce silin tamam mı?
-Tamam." şeklinde olduğunun tespit edildiği,
TİB Başkanlığından gelen HTS kayıtlarından; sanık ...’in 0538 ... 9207, inceleme dışı sanık ...’ın 0539 ... 41 81, sanık ...’in 0537 ... 85 59, sanık ...’nın 0 537 ... 37 49, inceleme dışı sanık Iyad’ın ise 0536 ... 71 92 numaralı telefonları kullandıklarının ve olay günü gece saat 02.00 sıralarından başlayarak saat 05.00’e kadar birbirleriyle sık sık telefonda irtibatlı olduklarının anlaşıldığı,
Sanık ... hakkında Kırıkhan Devlet Hastanesince düzenlenen 03.03.2016 tarihli rapora göre; sol el 3. parmakta dorsalde yaklaşık 0,5 cm, sağ el dorsalde 1 cm'lik laserasyon mevcut olduğu, sol el 3. parmak yüzde 1 cm'lik laserasyon, sol el 5. parmakta iki adet laserasyon, sağ el 1. parmakta 2 cm laserasyon saptandığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte bulunduğu,
01.03.2016 tarihli olay yeri inceleme ve ölü muayene tutanağına göre: görgü tanığı Burhan Balcı'nın; saat 07.50-07.55 sıralarında iş yerine gittiğini, olay yerinde dereye uçmuş vaziyette siyah Kia markalı aracı fark ettiğini, ne olduğunu anlamak için durup baktığında derenin içerisinde araca yaklaşık 15 metre mesafedeki cesedi gördüğünü, hiçbir şeye dokunmadan 155’i aradığını, aracın ve cesedin etrafında herhangi birini görmediğini ve aracın çalışır vaziyette olduğunu beyan ettiği, maktulün baş bölgesinin incelenmesinde, her iki elmacık kemiği üstünde ve göz çevresinde morluk ve ekimozların gözlemlendiği, sol elmacık kemiği üzerinde darbeye bağlı olduğu düşünülen çizik bulunduğu, alt dişlerinden kesici dört adet dişinin kırık olduğu, alt dudak iç kısmında ve dilin sol tarafında kesi ve hematom bulunduğu, sağ göğüs üstünde memede 2x3 cm çapında elips şeklinde küt travmaya bağlı hematom oluştuğu, sol omuz alt kısmına doğru 7-8 cm boyunda laserasyon bulunduğu, sırt bölgesinde ölü morluklarının oluştuğu, her iki kol bilek kısmında bağlanmadan kaynaklı olduğu değerlendirilen hematom oluştuğu, sağ el avuç içerisinde yaklaşık 1 cm uzunluğunda 5 adet kesinin bulunduğu, sağ diz altında 1x2 cm çapında ekimoz olduğu, sağ ... dorselinde 1x0,5 çapında ve sol diz kapağı üzerinde 1x1 cm çapında hemotom bulunduğu, genital bölgesinde herhangi bir fiili livatanın görülmediği, kesin ölüm sebebinin belirlenmesi için klasik otopsiye gönderilmesine karar verildiği,
Adli Tıp Kurumu Adana Adli Tıp Grup Başkanlığınca maktul hakkında düzenlenen 16.06.2016 tarihli otopsi raporuna göre; 170 cm boyunda, 40-45 yaşlarında, kırçıl siyah saçlı, göz rengi ayırt edilemeyen, 80-85 kg ağırlığında, esmer tenli, 1 günlük sakal traşlı ve sünnetli erkek cesedinde; ölü morluklarının vücut arka yüzde bası görmeyen yerlerde oluştuğu, tüm vücutta yaygın toprak bulaşığı bulunduğu, frontal bölgede üstte 0,3 cm’lik abrazyon, 7x4 cm’lik mor renkte ekimoz, sol kaşta 0,5 cm’lik laserasyon, her iki periorbital bor renkte ekimoz, bilateral skleral ve subkonjunktival kanama, sol maksilla üzerinde 9x6 cm’lik mor renkte ekimoz ve abrazyonlar, sağ maksilla üzerinde 7x4 cm’lik kırmızı-mor renkte ekimoz, çenede önde, alt dudakta abrazyon ve kırmızı renkte ekimozlar, üst ve alt dudak iç yüzlerde yaygın doku içi kanama, alt çenede öndeki dört kesici dişte subluksasyon, çene altında solda 4x5 cm’lik alanda en küçüğü noktasal, en büyüğü 2 cm’lik abrazyonlar, göğüs sol yanda orta aksiler hat üzerinde 5 cm’lik abrazyon, batın sol katranda 6 cm ve 5 cm’lik abrazyonlar, göğüs tarafta meme başının 3 cm proksimalinde 4x2,5 cm’lik alanda çok sayıda noktasal ve lineer abrazyonlar, her iki el bileğinden ön kol distaline uzanan, el bileğinin çepeçevre saran kırmızı renkte lineer ekimoz hatları, sağ ... sırtında 1,0,5 cm’lik kırmızı renkte ekimozlar olduğu, saçlı deri altında sağ frontal bölgede 6x3 cm’lik solda yaygın doku içi kanama olduğu, kafa kubbe kemiklerinin sağlam olduğu, boyun kıkırdakları çevresinde yaygın doku içi kanama olduğu, hyoid kemik ve boyun omurlarının sağlam olduğu, tirioid kıkırdak sağ boynuzunda kanamalı kırık olduğu, maktulün kanında alkol bulunmadığı, 20,04 ng/ml mirtazapine bulunduğu, savcılık kanında alkol bulunmadığı, 14,24 ng/ml mirtazapine bulunduğu, idrarda mirtazapine bulunduğu, kanda ve idrarda uyutucu-uyuşturucu maddeler dahil sistematik olarak aranan diğer maddelerin bulunmadığı, kalpte konjesyon, akciğerlerde ödem ve konjesyon, hemosiderin yüklü makrofajlar, karaciğerde konjesyon, hafif derecede makro ve mikroveziküler yağlanma, böbrek, beyin, beyincik ve beyin sapında konjesyon saptandığı, maktule ait anal sürüntü örneğinden hazırlanan preparatın mikroskobik incelemesinde sperm hücresi görülmediği, anal sürüntü örneği, 3 adet sol tırnak örneği, 5 adet sağ el tırnak örneğinden elde edilen DNA profilinin maktulün DNA profili ile uyumlu olduğu, 2 adet sol el tırnak örneğinden birden fazla şahsa ait olabilecek karışık DNA profili elde edildiği, bu DNA profilinin maktulün DNA profilini içerdiği, ölü muayenede ağız boşluğunu tıkayacak vaziyette ağız içerisinde bez parçası bulunması, otopside dişlerde kısmi kırık, ağız içi mukozal kanama ve tiroid kıkırdakta kanamalı kırık saptandığı birlikte değerlendirildiğinde; maktulün ölümünün ağız boşluğunun kapatılması ve boyun basısına bağlı mekanik asfiksi sonucu meydana geldiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan ... kollukta; 3,5 yıl önce Suriye’deki iç savaş nedeniyle kaçak yollarla Türkiye'ye giriş yaptığını, Islahiye'de bulunan çadır kentte üç oğlu ve bir kızı ile birlikte kaldığını, eşi olan maktulün Türkiye’ye daha sonra geldiğini, birkaç gün yanlarında durduğunu, geçici kimlik çıkarttığını, tekrar Suriye’ye döndüğünü, kendisinden bir yıl sonra kuması olan katılan ...’yu da eşinin getirdiğini, kumasının da kendileriyle birlikte başka bir çadırda kaldığını, maktulün Suriye’de hayvan alım satımı yaptığını, ayda bir kez yanlarına geldiğini, kendilerine 50-100 TL para vererek birkaç gece kaldığını, belli bir yerinin olmadığını, Antakya’da tanıdıklarının yanında kaldığını, sık sık Suriye’ye gelip gittiğini, en son bir ay önce yanlarına geldiğini, 2 gece kaldıktan sonra ayrıldığını, maktulle son olarak oğlunun kullandığı telefon aracılığıyla 29.02.2016 tarihinde saat 07.00-08.00 sıralarında görüştüğünü, maktulün kiminle görüştüğünü, alacak verecek durumunu ya da husumetli olduğu birisinin olup olmadığını bilmediğini,
İstinabe yoluyla mahkemede; sanıkları tanımadığını, 2012 yılında Türkiye’ye geldiklerini, 2016 yılında İslahiye’deki çadır kentte kaldıklarını, eşi maktulün Suriye’ye gidip geldiğini ve Türkiye’de olduğunda Antakya’da bir çiftlikte çalıştığını, maktulün İslahiye’ye gelmesinin 2-3 ayı bazen de 5 ayı bulduğunu, başkalarından borç alıp almadığını ve neden öldürüldüğünü bilmediğini, eşinin parasal konuları hakkında bilgisinin olmadığını, eşinin arabası olduğunu, bu arabayı olay tarihinden 2 yıl önce satın aldığını,
Katılan ... Kollukta; 2,5 yıl önce eşi maktulle kaçak yollardan Türkiye’ye giriş yaptığını, maktulün ilk eşinin ve çocuklarının olduğu çadır kente gittiğini, iki çocuğu ile birlikte ayrı bir çadırda kaldığını, maktulün Suriye’de hayvan alım satım işi ile uğraştığını ve sık sık Suriye’ye gidip geldiğini, en son bir ay önce yanlarına geldiğini ve 2 gece kaldığını, telefonla görüştüklerinde 01.03.2016 tarihinde çadırkente geleceğini söylediğini,
İstinabe yoluyla mahkemede; 2012 yılının sonlarına doğru Türkiye’ye geldiğini, Islahiye'deki çadırkentte kaldıklarını, maktulün eşi olduğunu, eşiyle ayda bir görüştüklerini, eşinin bazen Antakya’da bazen Suriye’de çalıştığını, Suriye’ye hayvan alım satımı için gittiğini, maddi durumunun normal olduğunu, hayvanları Antakya’da sattığını, Antakya merkezde akrabalarının yanında kaldığını, parasal konularını kesinlikle bilmediğini, sanıkları tanımadığını, maktulün 2 yıl önce Suriye’den araba satın aldığını,
Tanık Esad ... Kollukta; maktulün babası tarafından akrabası olduğunu, 29.02.2016 tarihinde birlikte kahvaltı yaptıklarını, maktulün dostu olan Suriyeli kadın tarafından aradığını ve akşam evine davet ettiğini, maktulün kendilerinden saat 15.00-15.30 sıralarında ayrıldığını, maktulün kendisini en son saat 22.48’de aradığını, hayvan ticareti yapan maktulün, Suriye’de borçlu olduğunu bildiğini, Türkiye’de herhangi bir husumetinin bulunmadığını,
Tanık ... Hüseyin kollukta; maktulün teyzesinin oğlu olduğunu, 29.02.2016 tarihinde saat 16.00 sıralarında evine geldiğini, aynı gün saat 17.00 sıralarında ayrıldığını, maktulün kiraladığı evinde tek başına kaldığını, iki tane eşinin ve bir de görüştüğü Suriyeli bir kadının olduğunu, Suriye’de kan davalı olduğunu bildiğini, Türkiye’de herhangi bir sorununun olmadığını,
Tanık ... şüpheli sıfatıyla kollukta; maktulün abisi olduğunu ve Antakya merkezde ev kiralayıp tek başına kaldığını, Suriye’de canlı hayvan ticareti ile uğraştığı için sürekli olarak Suriye’ye gidip geldiğini, canlı hayvan ticaretinden dolayı borçlu olduğu insanlar bulunduğunu, maktulün insanlara karşı iyi olduğunu, ancak kadına düşkünlüğünün bulunduğunu,
Tanık ... kollukta; kardeşine ait olan giriş katının dayalı döşeli olduğunu, kardeşi Suudi Arabistan’da çalıştığı için dairesini kiraya verdiğini, 29.02.2016 tarihinde saat 14.00 sıralarında Suriyeli iki erkek ve bir bayan şahsın geldiğini, ismi Iyad olarak söylenen erkek şahsın giriş katının kiralık olup olmadığını sorduğunu, kiralık olduğunu söylediğini, evi gezdiklerini, 1200 TL verdiklerini, şahıslara anahtarı teslim ettiğini, onların da kapıyı kilitleyerek gittiklerini, aynı gün saat 19.00 sıralarında inceleme dışı sanık Iyad'ın, saat 21.00 sıralarında da iki kadın ve bir erkeğin geldiklerini, havanın karanlık olması sebebiyle gelenlerin eşkallerini göremediğini, 01.03.2016 tarihinde saat 01.30’a kadar evde olduklarını bildiğini, kiraya verdiği daireden garip seslerin gelmeye başladığını, saat 02.07’de inceleme dışı sanık Iyad’ın kendisini 0536...71 92 numaralı telefondan aradığını, talebi üzerine inceleme dışı sanık Iyad'a ... kesici hap verdiğini, ikametlerinin havalandırmasının giriş kat ve diğer katların aynı yerden geçtiğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın ilacı alıp gitmesinden 15-20 dakika sonra havalandırmadan bir şeyler koli bandıyla paketleniyormuş gibi sesler geldiğini, uykusunun kaçtığını, havalandırma mutfaktan geçtiği için mutfağa oturduğunu, yine aynı seslerin gelmeye devam ettiğini, yaklaşık 15-20 dakika sonra araç sesi duyduğunu, balkona çıktığında evin önünde 27 SCA 0.. plaka sayılı çalışır vaziyette bir araç olduğunu gördüğünü, araçtan inen şahsın inceleme dışı sanık Iyad’a kendisinin balkonda olduğuna dair işaret verdiğini, daha sonra bu aracın gittiğini, akabinde biraz ilerde bekleyen açık renkli Renault Fluence marka bir aracın da hareket ettiğini, oto boyama işi yaptığı için araçları iyi bildiğini, bu araçlar gittikten sonra inceleme dışı sanık Iyad’ın evin içerisine girdiğini, bu sırada saatin 03.00 olduğunu, araçlar gittiği ve sessizlik olduğu için yatıp uyuduğunu,
Mahkemede; olayın gerçekleştiği evin kardeşine ait olduğunu, kardeşi uzun süredir yurtdışında olduğu için kiraya vermeye karar verdiklerini, hatta tanık ...'u da bu konuda haberdar ettiğini, Şubat ayında bir gün iki erkek ve iki bayan şahsın kendilerini tanık Usame'nin gönderdiğini ve karı koca olduklarını söylediklerini, bu evi 1200 TL’ye kiraya verdiğini, saat 21.30 sıralarında eve geldiklerini, hatırladığı kadarıyla evi kiralayan şahsın saat 01.30-02.00 sıralarında kendisini telefonla arayıp, eşinin başının ağrıdığını söyleyerek ... kesici hap sorduğunu, iki tane Majezik ... kesici hapı verdiğini, kısa bir süre sonra koli bandının hızlı çekilmesi gibi bir ses geldiğini, bu sırada bir aracın evin önüne gelerek durduğunu, 2-3 dakika çalışır vaziyette beklediğini, kendisinden ... kesici alan şahsın aracın yanına gidip; "Komşudan ... kesici aldım, hastaneye götürmeye gerek kalmadı!" dediğini, sonrasında maktule ait olduğu belirtilen aracın hareket ettiğini, araç hareket edince uyumaya gittiğini, sabahleyin sözleşme yapmak için aşağı kata indiğinde kiracılarının olmadığını gördüğünü, 4-5 gün sonra polislerin eve geldiğini ve olayı öğrendiğini, evi kiralayan ve kendisiyle muhatap olan şahsın duruşma salonunda olmadığını, adının Iyad olduğunu, diğer şahsı 30 saniye kadar gördüğü için hatırlamadığını, Suriyeli kadınlar çekingen olduğu için konuşmadığını,
Tanık Usame aşamalarda; sanık ...’in yanına gelerek kendisine; "Bana ev bulur musun?" diye sorması üzerine DSİ’nin yanında Suriyeli Parkı olarak bilinen bir yerde 3 katlı binanın 3. katının boş olduğunu söylediğini, adı geçen sanığın evi görmek için arabayla yanına geldiğini, yanında bir kişi daha olduğunu, sanık ...’e evi gösterdiğinde yakınlarda kamera olup olmadığını ve ev sahibinin kaparo isteyip istemediğini sorduğunu, evin kirası ve kaparosu yüksek olduğu için evi kiralamadıklarını, bu görüşmeden 7-8 gün sonra polislerin geldiğini ve kendisini mezarlık civarında dayalı döşeli bir eve götürdüklerini, sanık ...’e bu evi kendisinin kiraladığını söylediklerini, evden haberinin olmadığını söylediğini,
Hakkında verilen beraat kararı kesinleşen inceleme dışı sanık ... aşamalarda; suçlamayı kabul etmediğini, maktulü tanıdığını, aralarında herhangi bir husumet ya da alacak verecek olmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ..., müdafii huzurunda tercüman vasıtasıyla kollukta; Suriye’den yasal yollarla geldiğini, 7-8 ay akrabalarının yanında kaldığını, daha sonra Suriyeli arkadaşları ile kaldığını, şu anda da Türkmenbaşı Caddesi, Sabriye Civelek Apartmanı, 12 numaralı dairede tek başına kaldığını, zaman zaman Abu Hadid lakaplı sanık ...'in de yanına gelip kaldığını, 29.02.2013 tarihinde saat 23.00 sıralarında eve geldiğini, üzerinde kimlik olmadığı için geceleri dışarı çıkmadığını, sanık ...’in o gece gelmediğini, sanık ...’i tanımadığını, inceleme dışı sanık ...’ı araç alım satım işi yapması sebebiyle tanıdığını, 0537...3749 numaralı telefonu kullandığını, maktulü tanımadığını, suçlamaları kabul etmediğini,
Tercüman vasıtasıyla savcılıkta; oto kiralamacının yanında eleman olarak çalıştığını, çalıştığı yerin 1-2 ay önce kapandığını, o zamandan beri işsiz olduğunu, Antakya merkezde oturduğunu, sanık ...’i Suriye’deki savaş döneminden tanıdığını, inceleme dışı sanık ...’ı da Suriye’den tanıdığını, Suriye’de orduda teğmen olarak görev yaptığını, ordudan yaklaşık 4 yıl önce kaçarak Türkiye’ye geldiğini, 18 yaşında orduya girdiğini, 8 ay kadar orduda kaldığını, sanık ...’in kendisine ... diye seslendiğini, onun haricinde herkesin kendisini ... olarak bildiğini, maktulü tanımadığını, kimseyi öldürmediğini, ... lakaplı sanık ...'in bir gündür kayıp olduğunu, sanık ...’i bulmak için ...isimli arkadaşının yanına gittiğini, ..., ... ve ... isimli kimseleri tanımadığını, kiralanan evle bir ilgisinin olmadığını, PTS kayıtlarındaki resimde gözüken arabayı kullanan kişinin kendisi olmadığını, Kırıkhan ilçesine ilk defa geldiğini, kollukta olayın şoku ve korkusu ile sanık ...’i tanımadığını söylediğini,
Sorguda; maktulü tanımadığını, ölüm olayı ile bir ilgisinin olmadığını, sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...’ı tanıdığını, sanık ...'in kendisine Suriye’ye gideceğini söylediğini, birkaç gündür gelmeyince merak ettiğini, sanıkla telefonla görüştüğünü, yüz yüze görüşmediğini, sanık ...’in kendisine ... diye hitap ettiğini, iki gündür emniyette ... dediğini, sanık ...’in beyanlarını kabul etmediğini, maktulle aynı evde kalmadığını ve maktulü öldürmediğini,
Tercüman vasıtasıyla mahkemede; sanık ... ve ... ile birlikte oturduklarını, ... ve inceleme dışı sanık Iyad’ın yanlarına geldiğini, evde sohbet ettiklerini, ...’ya telefon geldiğini, telefondaki şahsın ...’ya; "Adam hazır, bekliyor!" dediğini, bunun üzerine hep birlikte arabaya bindiklerini, mezarlık tarafına gittiklerini, aracı ...’nın kullandığını, yolda iki kadın gördüklerini, inceleme dışı sanık Iyad ve sanık ... ile o kızların çıktıkları eve girdiklerini, kendisinin salona geçtiğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın bir odaya geçtiğini, bağrışma sesleri duyduğunu, inceleme dışı sanık Iyad’ın karşısındaki adama; "Bana kimse gülemez, sen de gülemezsin!" dediğini, karşısındakinin de, "Ben sana gülmüyorum, Ne istersen yap!" diye karşılık verdiğini, eve girerken inceleme dışı sanık Iyad’ın kapıyı anahtarla açtığını ve diğer şahısla birbirlerine vurmaya başladıklarını, bunun üzerine onları ayırmaya çalıştığını, ...’yı aradığını, kendisine "Onları ayır, ben geliyorum!" dediğini, diğer şahsın inceleme dışı sanık Iyad’ın omzuna şişeyle vurduğunu, bir daha vuracağı sırada şahsı tuttuğunu, şahısla birlikte yere düştüklerini, inceleme dışı sanık Iyad’ın da ayağıyla şahsa vurduğunu, başına vurunca bayılır gibi olduğunu, inceleme dışı sanık Iyad’ın maktulü tutmasını istediğini, maktulü tuttuğunu, inceleme dışı sanık Iyad’ın da ellerinden maktulü bağladığını, ...’yı arayıp gelmesini söylediğini, ...’nın; "Aşağıda polis bekliyor!" dediğini, maktulü tutmakla hata ettiğini, bu sırada maktulün kendine geldiğini ve bağırmaya başladığını, inceleme dışı sanık Iyad’ın maktulün ağzına bir şeyler koyup bantladığını ve dışarı çıkıp beş dakika sonra geri geldiğini, sakinleştirici bir hap bulup; "Bunu maktule içerelim!" dediğini, maktulün ağzını açtığında kan geldiğini, tekrar ...’yı arayıp maktulün acıdan kıvrandığını söylediğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın kendisine arabanın anahtarını verdiğini, maktulün aracını alıp evin önüne getirdiğini, aracı getirdiğinde sanık ...’in evin dışında olduğunu ve ona büyük bir olay olduğunu ve gelmesini söylediğini, eve girdiğinde ...’i gördüğünü, maktulü alıp arabaya koyduğunu, Honda Kavşağına kadar arabayla geldiklerini, burada sanıklara; "Maktulü hastaneye götürelim!" dediğini, kendisine; "Şimdi hastanede polis vardır, Kırıkhan Hastanesine götürelim, Kapının önüne bırakır, haber veririz!" diye söylediklerini, arabayı kendisinin kullandığını, araçta maktul, sanık ..., ... ve inceleme dışı sanık Iyad’ın olduğunu, sanık ... ve inceleme dışı sanık Iyad’ın birbirlerine bağırdıklarını, arabayı kenara çektiğini, ...’nın geldiğini ve adı geçenlerin birbirlerine bağırdıklarını gördüğünü, sanık ...’in diğer arabaya geçtiğini, maktulün arabasında kendisi, inceleme dışı sanık Iyad, ... ve maktulün kaldığını, arabayı inceleme dışı sanık Iyad’ın sürmeye başladığını, Kırıkhan Kavşağında durduklarını, bu sırada ...’in; "Adam öldü!" dediğini, ...'nın da; "Adam ölmüş olamaz. Hastaneye yetiştirmemiz lazım, adamı hastanenin önünde bırakalım, sonra öldüğünü ihbar ederiz!" diye söylediğini, sonra sanık ...’in kendi arabalarına geldiğini, ...’nın telefon geldiği için geri döndüğünü ve arabadakilere; "Adamı mutlaka hastaneye götürmemiz lazım!" dediğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın kendisine; "Bu olay sizi ilgilendirmez, bundan sonrasına karışmayın!" diye söylediğini, kendisinin ve sanık ...’in araçtan indiğini ve ...’yı arayarak acilen gelmesini söylediğini, ...’nın gelmesi üzerine inceleme dışı sanık Iyad ve sanık ...’in koşarak geldiklerini, ...'nın maktule ne yaptıklarını sorduğunu, inceleme dışı sanık Iyad’ın; "Arabayı adamla birlikte bir kenara bıraktık!" şeklinde cevap verdiğini, soruşturma aşamasında korktuğu için gerçekleri anlatamadığını,
Bölge Adliye Mahkemesinde; maktulü tanımadığını, hatırlamadığı bir tarihte sanık ...’in inceleme dışı sanık Iyad ile birlikte evlerine geldiğini, evde kendisi, sanık ... ve ... ile birlikte oturduklarını, sanık ... ile beraber dışarıya çıkacaklarını, ancak sanık ... ile birlikte çıkmalarını söylediğini, daha sonra kendisi, ..., sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık Iyad olmak üzere birlikte araçla gezmeye çıktıklarını, bir adamı görüp döneceklerini söylediklerini, sonra bir mezarlığın oraya gittiklerini, burada iki kız gördüklerini, sanık ...’in kendisine; "Bunlar Iyad’ın akrabası, bunları bir yere bırakıp geleceğiz!" dediğini, kendisini, sanık ...'i ve inceleme dışı sanık Iyad’ı araçtan indirdiğini, evi yakın olan inceleme dışı sanık Iyad’ın; "Eve gidelim!" dediğini, birlikte eve gittiklerini, evin içerisine girmediğini, belli bir süre sonra kırılma sesi duyunca içeriye girdiğini, tanımadığı bir adamın inceleme dışı sanık Iyad ile tartıştığını gördüğünü, ikisinin de sarhoş olduklarını, maktulün elinde cam şişe bulunduğunu, cam şişe ile inceleme dışı sanık Iyad’a vuracağını, aralarına girip tarafları ayırdığını ve sonra evden ayrıldığını, sanık ...’i arayıp adı geçenlerin kavga ettiklerini söylediğini, sanık ...'in kendisine, "Onları ayır!" dediğini, tekrar evin içine girdiğinde maktulün yerde yatar vaziyette olduğunu gördüğünü, maktulde darp cebir izi olmadığını, inceleme dışı sanık Iyad’ın başından kan geldiğini görmesi üzerine "Hastaneye gidelim." dediğini, ancak inceleme dışı sanık Iyad’ın kabul etmediğini, sanık ... ile telefonla konuşan inceleme dışı sanık Iyad’ın evden çıktığını ve bir süre sonra elinde hapla dönerek bu hapın ... kesici olduğunu ve maktule vereceğini söylediğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın aracın anahtarını verdiğini, aracı getirmeye gittiğini, sanık ... ile karşılaştıklarını, sanık ...’in dışarıda kaldığını, evin içerisine girince ...’i gördüğünü, ... ve inceleme dışı sanık Iyad’ın maktulü araca götürdüklerini, sanık ...’in araması üzerine Honda Kavşağına gittiklerini, yolda inceleme dışı sanık Iyad ve sanık ...’in tartıştıklarını, sanık ...’in inceleme dışı sanık Iyad’a; "Neden adama vurdun?" dediğini, inceleme dışı sanık Iyad ile kendi aralarında tartıştıklarını, aracı kendisinin kullandığını, Honda Kavşağına varmadan sanık ...’i görüp durduklarını, araçtan indiklerini, kendisi ile inceleme dışı sanık Iyad arasında tartışma çıktığını, sanık ...’in kendilerine; "Tartışmayı bırakın, adamı hastaneye götürelim!" dediğini, sanık ...’e; "Sizinle alakam yok, gelmeyeceğim!" diye söylediğini, sanık ...’in bunun üzerine; "Sen yardım et bize, adamı sadece hastaneye götürelim!" dediğini, sanıklar ... ve ...'in birlikte gittiklerini, kendisinin diğerleri ile kaldığını, aracı inceleme dışı sanık Iyad’ın kullandığını, amaçlarının maktulü Kırıkhan’a hastaneye götürmek olduğunu, yolda ...’in maktulün yanında oturduğunu ve kendilerine maktulün öldüğünü söylediğini, bunun üzerine sanık ...'i aradığını, inceleme dışı sanık Iyad ve ...’in araçla maktulü götürdüklerini, sanık ... ile birlikte kaldıklarını, inceleme dışı sanık Iyad’ın kendilerine şahsı hastanenin önüne bıraktığını söylediğini, sonrasında eve döndüklerini,
Sanık ..., müdafii huzurunda tercüman vasıtasıyla kollukta; 30.12.2014 tarihinde yasal yollarla tek başına Türkiye’ye geldiğini, Reyhanlı’da açık adresini bilmediği yerde spor salonu açtığını, beş ay işlettiğini, ortağının spor salonunu satıp paralarla kaçarak kendisini dolandırdığını, daha sonra Hatay merkezdeki barların kapılarında korumalık yaparak geçimin sağladığını, sanık ... ve ... ile yaklaşık bir ay önce ismini hatırlamadığı bir barda tanıştıklarını, 01.03.2016 tarihinde saat 03.00 sıralarında sanık ...'in kendisini arayıp; "Mülteciler var. Onları bir yere götüreceğiz. Birlikte gidelim." dediğini, sanık ...’in saat 03.30 sıralarında Palladium'un oradan kendisini aldığını, yanında yaklaşık bir ay önce sınır kaçakçılığı yapan ... ve ...’in bulunduğunu, şahısların çok alkollü olduğunu, Hundai siyah bir aracın kendilerini takip ettiğini görmesi üzerine sanık ...'e; "Bu araç neden bizi takip ediyor?" diye sorduğunu, sanık ...'in kendisine; "Araçta mülteciler var!" dediğini, anayolda hareket ederken aracın kaybolduğunu, yaklaşık yarım saat yol gittiklerini, sanık ...'in kendisini tek başına aldığını, biraz dolaştıktan sonra yolun kenarında durduklarını, araca koşarak ... ve ...’in bindiğini, sağ ve sol elindeki yara izlerinin ağırlık çalıştığı aletlerin ağırlıklarını atarken oluştuğunu, maktulü tanımadığını ve onu öldürmediğini, bulunduğu araç içerisinde maktulün olmadığını,
Savcılıkta; Suriye’de vücut geliştirme şampiyonalarına katıldığını, yaklaşık 2 yıldır Türkiye’de olduğunu, sanık ... ile ...’ı takılmış olduğu barlardan tanıdığını, Suriye’de ailesinin oto alım satım yerlerinin olduğunu, Türkiye’deki geçimini ailesinin gönderdiği parayla sağladığını, maktulü öldürmüş olsaydı Suriye’ye kaçacağını, maktulü elleriyle değil silahla öldüreceğini, sanık ... ile Antakya’dan Kırıkhan’a gittiğini, tekrar Antakya’ya döndüğünü, araçtan hiç inmediğini, elindeki yara izinin salondaki ağırlığın eline düşmesi sonucu oluştuğunu, saat 02.30-03.00 sıralarında sanık ...’in, kendisini Palladium Alışveriş Merkezi civarından aldığını ve "Seninle araçla bir tur atacağız." dediğini, yaklaşık yarım saat yol gittiklerini, arkalarında kendilerini takip eden araçta mülteciler olduğunu söylediğini, araçla durduklarını, tali yoldan yanlarına ... ve ...’in geldiklerini, onları Suriye’den Türkiye’ye geçmesini sağlayan göçmen kaçakçıları olması sebebiyle tanıdığını, ... ile ...’in kavga etmeye başladıklarını, ...’in sinirlenerek önüne Samsung marka bir cep telefonu attığını, ...’e; "Bu ne?" diye sorduğunda, adı geçenin "Al kullanırsın!" şeklinde karşılık vererek kendi telefonu olduğunu söylediğini, bunun üzerine ...’in telefonu sanık ...’in üzerine attığını, sanık ...’in maktulden 30.000 TL alacağı olduğunu bilebilecek durumda olmadığını, kiralanan evden de bilgisinin bulunmadığını, varlıklı bir ailenin çocuğu olduğundan para için böyle bir şey yapmayacağını,
Sorguda; maktulü tanımadığını ve onu öldürmediğini, sanıklar ... ve ...’yı tanıdığını, olay gecesi saat 03.00 sıralarında sanık ...’in kendisini araması sonrasında buluştuğunu, aracıyla düz bir yoldaki ana cadde üzerinde yarım saat kadar yol aldıklarını, yolda giderken sanık ...’in kendisine arkalarında bir araba olduğunu, içerisinde mülteciler bulunduğunu ve "Kırıkhan’a bırakacağız, kimlik çıkartacaklar." dediğini, arabada kendisi ve sanık ...’in olduğunu, daha sonra ileride durduklarını, yanlarına Suriye’den tanıdıkları ... ile ...’in geldiklerini, bu kişilerin arabaya bindikten sonra aralarında tartıştıklarını, sanık ...’e kendisini aldıkları için kızdıklarını, kucağına bir telefon attıklarını, kabul etmediğini, telefonun arka kapağını camdan dışarıya attıklarını, Antakya’ya döndüklerini, sanık ...’in beyanlarını kabul etmediğini, evden haberinin olmadığını, maktulle aynı evde kalmadığını, olay günü sanık ... ile hiç karşılaşmadığını,
Mahkemede; olay günü uyuduğu sırada Iyad ve ..., ... ve ...’in oturmak için yanlarına geldiklerini, Iyad ve ...’in oturma odasında konuştuklarını, kendilerine dışarıya çıkıp çıkmayacaklarını sorması üzerine kendisine ... Şey diye bir sanatçının konseri olduğunu, onu dinlemeye gideceklerini, ama önce yarım saat bir işlerinin olduğunu söylediklerini, arabası olmadığı için kabul ettiğini, inceleme dışı sanık Iyad ve ile sanıklar ..., ... ve ... ile birlikte araca bindiğini, mezarlık civarında bir eve gittiklerini, evde iyi giyimli ve makyajlı 2 güzel kız gördüklerini, inceleme dışı sanık Iyad ve sanık ...’in kızları evlerine bırakacaklarını söyleyerek kendilerini araçtan indirdiklerini, ... ile sanık ...’in araçla kızları bırakmaya gittiklerini, inceleme dışı sanık Iyad ve sanık ...’nın bir eve girdiklerini, kendisinin aşağıda kaldığını, Cemal Humeyni’nin amca çocuklarını gördüğünü, onlarla çay içmeye gittiğini, sanık ...’yı aradığını, telefonunu açmadığını, ardından sanık ...’nın yanına bir araçla gelip kendisine inceleme dışı sanık Iyad’ın evde bir akrabası ile kavga ettiğini ve onu hastaneye götüreceklerini söylediğini, eve girdiklerini, yerde bir adamın yattığını, inceleme dışı sanık Iyad ile ...’in başında beklediklerini, adamın kafasından kan geldiğini, Iyad’ın şahsı hastaneye götüreceklerini söylediğini, dışarıya çıktığını, kimin olduğunu bilmediği siyah bir arabaya oturduğunu, maktulü inceleme dışı sanık Iyad ve ...’in araca getirdiklerini, maktul, inceleme dışı sanık Iyad ve ...’in arka koltukta oturduklarını, aracı sanık ...’nın kullandığını, kendisinin de sanık ...’nın yanında önde oturduğunu, sanık ...’i arayıp ona küfrettiğini ve kendisini takip etmelerini söylediğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın araçtan inmemelerini, yoksa olayı üzerlerine yıkacağını belirttiğini, bu nedenle inceleme dışı sanık Iyad ile kavga ettiğini, Honda Kavşağı'nda sanık ...’in aracına bindiğini, Kırıkhan’da sanık ... ile araçtan inip maktulün bulunduğu araca doğru gittiklerini, sanık ...’in adamı sorması üzerine öldüğünü söylediklerini, kendisinin de diğerlerinin yanında kalmak zorunda kaldığını, sanık ... ve kendisinin zorla araçtan indiklerini, inceleme dışı sanık Iyad ve ...’in nereye gittiklerini görmediklerini, ana yola çıktıklarını, sanık Alaaaddin’i kendilerini almaları için aradığını, araca binip konuştukları sırada inceleme dışı sanık Iyad ve ...’in de gelip araca bindiklerini, birlikte Antakya’ya döndükleri sırada inceleme dışı sanık Iyad’ın maktulden alacağı olduğunu, kendisinin yüzünü ve kafasını tırmaladığını söylediğini, maktulün pantolonunun çıkarılıp çıkarılmadığını bilmediğini,
Bölge Adliyede; maktulü tanımadığını, maktulle aralarında öldürmeyi gerektirir bir husumet olmadığını, atılı suça karışmadığını, niye ceza evinde olduğunu bilmediğini, ailesinin tek çocuğu olduğunu, diğer sanıkları vücut geliştirme spor salonundan tanıdığını, olay tarihinde sanık ... ile inceleme dışı sanık Iyad’ın, kendisine; "Bir yere gideceğiz." dediklerini, sanık ...'in kullandığı araçla onlarla birlikte mezarlık tarafına bir yere gittiklerini, orada iki tane kız gördüklerini, sanık ...’in yakın akrabası olduklarını söyleyerek kızları arabaya bindirdiğini, kendisini araçtan indirdiklerini, "Kızları eve bırakıp geleceğiz." dediklerini, bu olaydan yaklaşık dört saat sonra Honda Kavşağı'nda tekrar karşılaştıklarını, aracı sanık ...’nın kullandığını, araçta sanık ... dışında inceleme dışı sanık Iyad ve ... ile tanımadığı bir şahsın da olduğunu, inceleme dışı sanık Iyad’a; "Bu adama niye vurdun?" dediğini, inceleme dışı sanık Iyad ile tartıştıklarını, şahsın akrabası olduğunu ve hastaneye götürmeyeceğini söylediğini,
Sanık ..., müdafii huzurunda tercüman vasıtasıyla kollukta; kendi ülkesi olan Suriye’de ticaret işi ile uğraştığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu, bir buçuk yıl önce yasa dışı yollardan Türkiye’ye ailesi ile birlikte geldiğini, abisi inceleme dışı ... ile Antakya’da El Alim Oto Alım Satım İth. İhr. adlı bir şirketlerinin olduğunu, maktulü Suriye’den tanıdığını, El Nusra Cephesi ile ters düşmesi nedeniyle araması çıktığı için sınır ticareti yapamadığını, bununla ilgili Suriye’de bulunan mallarına el koyduklarını, yedi ay önce Antakya’da bulunan Sarraflar Çarşısı'nda maktulü gördüğünü, selamlaştıklarını, ne iş yaptığını sorduğunu, maktule sıkıntılarını anlattığını, kendisine; "Sen bana para ver. Ben bu parayı çalıştırarak sana yardımcı olurum. Türkiye’de mağdur olmanı istemem." dediğini, iki üç gün sonra 3 milyon Suriye Lirasını (otuz bin Türk Lirası'na yakın) verdiğini, daha sonra parayla ne iş yaptığını sorduğunda kendisini oyaladığını, telefonlarını açmamaya başladığını, daha önce El Nusra tarafından dolandırıldığı için maktul tarafından da dolandırılacağını düşünüp parasını almak amacıyla kız arkadaşı olan ...’ya maktulün telefon numarasını verdiğini ve "Bu şahıs kadın düşkünüdür. Bu şahsı konuşarak Türkiye’ye getirmeye çalış. Getirirsen sana da maddi yönden destek çıkarım." dediğini, ...’nın bir iki defa maktulle konuştuğunu, maktulün ...’ya kendisiyle olursa ev araba alacağını ve çok parası olacağını söylediğini duyunca; "Demek ki parası var, benim paramı vermeyecek." diye düşündüğünü, ...'nın maktulle 15 gün kadar görüştükten sonra maktulü Türkiye’ye getirdiğini, maktulün ...’ya buluşma teklif ettiğini, parasını almak için maktulü sıkıştırmaya karar verdiğinden bir haftalığına Suriye’den tanıdıkları ..., sanık ..., ... ve ... isimli soyadlarını bilmediği kişilerle Antakya’da mezarlık civarındaki 37. sokakta iki katlı bir ev tuttuklarını, evi ...’in 1500 TL’ye tuttuğunu, 29.02.2016 tarihinde ...’nın yanında kendisinin görmediği bir kadın arkadaşı ile maktulü çağırdıklarını ve eve geldiğini belirttiğini, ...’ya maktul gelmeden ...’in evden çıkmasını söylediğini, 01.03.2016 tarihinde saat 02.00’de aradığını ve maktulün çok iyi içtiği için sızdığını belirttiğini, kullanmış olduğu 31 EM 5.. plaka sayılı kiralık Renault Fluence marka araçta ..., ..., sanık ... ve ... ile birlikte eve yakın yerlerde dolaştıklarını, arabayı kiraladıkları evin önüne getirdiğini, araçtan ..., ... ve sanık ...’in inip eve çıktıklarını, ...'le birlikte araçta beklediğini, ... ve kız arkadaşını Maksim Sümerler Mevkisi'ne bıraktıklarını, kendisi bu planı yaptığında ..., ..., sanık ... ve ...’e otuz bin TL olan alacağından ne alırsa yarısını vereceğini söylediğini, 15 dakika sonra evdekilerle telefonla görüştüğünü, kendisine maktulün çok ses çıkardığını söylediklerini, kendilerine; "Nasıl susturursanız susturun!" dediğini, sonra gençlerin maktulün aşırı ses çıkardığı için dışarıya çıkarmaları gerektiğini söylediklerini, yarım saat sonra ... ile birlikte geldiklerini, maktulün hâlâ yaşadığını zannettiğini, öldüğünü bilmediğini, ... ile birlikte sürekli seyir hâlinde gezdiğini, evin önünde siyah bir araç gördüğünü, gençlerin kendisine maktulün aracı olduğunu söylediklerini, siyah renkli aracın sürekli gezindiğini gördüğünü, aracın maktulün aracı olduğunu anlayınca gençleri arayıp maktulün nerede olduğunu sorduğunu, maktulün kendileriyle birlikte olduğunu ve Honda Kavşağı'na gittiklerini söylediği, Honda Kavşağı'nda ...’in maktulün arabasına bindiğini, burada sanık ...’in kendisine maktulün öldüğünü söylediğini, şaka yaptığını zannettiğini, "Bıçak ya da silah kullanın!" demediğini, irkildiğini, saat 03.00 sıralarında kardeşi ...’ı arayıp Suriyeli mülteciler olduğunu ve kendilerine öncülük yapmasını istediğini, Honda Kavşağı'na gelen kardeşi ...’ın önde kendi arabasıyla, arkada da kendisi ve sanık ...'le beraber siyah arabayla Topboğazı'na doğru seyir hâline geçtiklerini, yol kontrol arama noktasını geçtikten sonra 3 dakikalık bir mesafede sanık ...’i indirdiğini, tek başına araçla Kırıkhan’a doğru geldiğini, sanık ...’i indirdikten beş on dakika sonra seri bir şekilde; "Maktulü arabada bırakın, hemen yanıma gelin!" dediğini, sanık ...’in kendisine maktulü araçtan çıkararak dereye attıklarını ve parmak izleri çıkmasın diye böyle yaptıklarını söylediğini, maktulü attıkları yerden sanık ...’in aradığını ve kendisine; "Bizi al!" dediğini, bulundukları yerden şahısları aldığını, aracın önüne sanık ..., arka kısmına da diğerlerinin oturduğunu, sanık ..., ... ve ...’ı önce indirdiğini, ...’i sonra indirdiğini, ... dediği kişinin kendisine gösterilen sanık ..., sanık ...’in ise ... olduğunu, ... ve ...’in nerede kaldığını bilmediğini, maktulü öldürmek gibi bir kastının olmadığını, şahıslara öldürmelerini söylemediğini, sadece maktulden parasını alabilmek için sıkıştırmalarını söylediğini,
Savcılıkta; Suriye vatandaşı olduğunu, ülkesindeki karışıklık sebebiyle 1,5 yıl önce Türkiye’ye geldiğini, Antakya’da ikamet ettiğini, ticaretle uğraştığını, Altınözü ilçesinin Suriye sınırında bulunan Hacıpaşa köyünde Suriye tarafından Türkiye’ye kaçak çay ve şeker gibi malzemeler getirip sattığını, Suriye’de Özgür Suriye isimli oluşumun içinde El Nusra’ya karşı savaştığını, gücü yetmediği için kaçtığını, Suriye’deki mallarına El Nusra’nın el koyduğunu, sınırda yaptığı ticarete El Nusra engel olduğu için ticaret yapmakta zorlandığını, maktulü Suriye’den yaklaşık 4 yıldır tanıdığını, Türkiye’ye geldikten sonra da ara ara karşılaştıklarını, Hacıpaşa bölgesinde Jandarma sıklaştığı için ticaret yapamadığını, maktulün Yayladağı İlçesi, Güveçli köyünde hayvan kaçakçılığı yaptığını, Özgür Suriye ordusunda askerken maktulün kaçakçılık yapmasına göz yumduğunu, bunun karşılığında da maktulden kendisine yardımcı olmasını isteyip birlikte iş yapmayı teklif ettiğini, maktulün kendisine ne kadar parası olduğunu sorduğunu, 3.000.000 Suriye Lirası (yaklaşık 30.000 TL) olduğunu söylediğini, maktulün parasını işletip karşılığında kendisine kâr payı vereceğini söylediğini, yaklaşık 30.000 TL civarındaki parasını maktule verdiğini, 15 gün sonra aradığını, henüz iş yapmadığı için para veremeyeceğini söylediğini, 1,5 ay boyunca maktulü belirli aralıklarla aradığını, bazen de telefonunu açmadığını, Sarraflar Çarşısı'nda maktulle karşılaştığında tartıştıklarını, bu karşılaşmalarının 6 ay önce olduğunu, 15 gün öncesine kadar maktulü sürekli aradığını, telefonlarına cevap vermediğini, bunun üzerine maktulün parasının üzerine yattığına kanaat getirdiğini, maktulün Suriye olduğunu ve kadınlara düşkünlüğünü de bildiği için bir plan yaptığını, sürekli görüştüğü soy ismini bilmediği hayat kadını olan ...’ya maktulün numarasını verip maktulle yakınlık kurmasını ve Türkiye’ye getirmesini istediğini, ...’nın gerçek ismini bilmediğini, nerede yaşadığını da bilmediğini, telefon numarasını verdikten sonra ...’nın maktulle 10 gün boyunca görüştüğünü, maktulün ...’ya çok parasının olduğunu ve ona ev ve araba alacağını söylediğini, bunu duyunca; "Bu kadar parası olduğu hâlde benim paramı niye vermiyor?" diye düşündüğünü, amacının ...’ya maktulü çağırtıp karşısına çıkarak; "Madem bu kadar paran var, kadınlara para yediriyorsun, benim paramı neden vermiyorsun?" diye sormak olduğunu, ...’dan maktulü bir gazinoya çağırmasını istediğini, maktulün eve gelmek istediğini, bunun üzerine Suriye’den tanıdığı ... ile yaklaşık 4-5 ay önce tanıştığı ... ve ... isimli arkadaşlarına durumu anlattığını, ...’in 29.02.2016 tarihinde saat 14.00 sıralarında 1500 TL’ye evi tuttuğunu, evin açık adresini bilmediğini, evi tuttuktan sonra ... ile birlikte kiralamış olduğu Fluence markalı araçla Sümer Mahallesi, Maksim kavşağından ...’yı yanında bir kız ile aldıklarını, ...’nın maktulü tanımadığı için yanında bir kız arkadaşını daha getirdiğini, Rama ile ...’yı ...’in kiraladığı eve bıraktıklarını, evin önüne kadar gitmediğini, caddenin başında indirdiğini, ...'in kızlarla eve girdiğini, kendisinin ayrıldığını, ..., sanık ... ve ... ile buluştuğunu, araçla dolaştıklarını, saat 22.30 civarında ...’nın arayıp maktulün gelmekte olduğunu söylediğini ve uyku hapı olup olmadığını sorduğunu, maktulün gelirken viski ve çerez getireceğini söylediğini, ...’nın kendisini araması ile ...’in evden ayrıldığını, maktulün de yaklaşık 10 dakika sonrada eve girdiğini, 01.03.2016 tarihinde saat 02.00 sıralarında ...’nın kendisini arayıp maktulün çok içtiği için uyuyup kaldığını, kendisinin işi bittiğini ve gelip almasını istediğini, evin önüne gittiklerini, ...’in arabada kendisi ile kaldığını, ..., ... ve sanık ...’in eve çıktığını, kızların aşağıya indiğini, kızları aldıkları yere bıraktığını, dönerken evdekilerden birinin aradığını, hangisinin aradığını hatırlamadığını, maktulün çok fazla sesi çıktığını söylediklerini, onlara susturmalarını ve komşuların duymaması için pencerenin olmadığı bir yere götürmelerini söylediğini, bir süre sonra tekrar aradıklarını, maktulün çok fazla ses çıkarttığı için evden çıkarmaları gerektiğini söylediklerini, tekrar tekrar aramaları üzerine; "Ne hâliniz varsa görün!" dediğini, telefonu kapatınca yanından siyah bir arabanın hızla geçtiğini, tekrar arayıp arabayı söylediğini, sanıkların araçtakilerin kendileri olduğunu ve maktulün de araçta bulunduğunu söylediklerini, onlara Honda kavşağının oraya gitmelerini söylediğini, kestirme yoldan onların önüne geçtiğini, maktulün aracının direksiyonunda kimin olduğunu görmediğini, Honda kavşağında bir ara sokakta durduklarını, maktulün aracından ...’in indiğini ve kendisinin kullandığı aracı binerek maktulün öldüğünü söylediğini, Honda kavşağına gitmeden abisi ...’ın evine giderek Suriyeli mülteciler olduğunu ve kendilerine Kırıkhan’a kadar öncülük yapmasını söylediğini, ...’ın yanına gittiğinde maktulün öldüğünü ...’ten öğrendiğini, ölüm olayını duyunca şoka girdiğini, amaçlarının sadece parasını almak olduğunu, maktulün öldüğünü öğrendikten sonra ...’ın yanına gittiğini, ...’ya güvenmediğinden evden çıkarken maktulün üzerinden bir şey alıp almadığını sorduğunu, sadece telefonu olduğunu söyleyip maktulün telefonunu kendisine verdiğini, abisinin evinin önüne gittiğini, araçta ...’in olduğunu, abisinin Hyundai marka araçla yola çıktığını, maktule ait telefonu ...’nın kendisine vermesinden sonra telefonu cebine koyduğunu, Kırıkhan Emniyetinde üstü detaylı aranınca telefonun iç çamaşırının içinden çıktığını, telefonun cekedinin cebinden oraya düşmüş olabileceğini, telefonun orada olduğunu unuttuğunu, telefonun hep kendisinde olduğunu, ... ile birlikte Fluence markalı araçta önde olduklarını, ..., ... ve ...’in ise maktulün cesedinin bulunduğu Kia marka araçta olduğunu, peş peşe Kırıkhan’a doğru yola çıktıklarını, ...’ın kendi arabasıyla 15 dakika önce yola çıktığını, ...’ın cesetten haberi olmadığını, zira kendisinin işlerini bilmediğini, yolda giderken arkadaki araca sürekli yol ile ilgili bilgi verdiğini, Topboğazındaki devriye noktasını geçtikten sonra durduklarını, ...’in kendi aracından inerek arkadaki araca bindiğini, amacının maktulü Can Hastanesinin oraya bırakıp birinin hastaneye götürmesi olduğunu, çünkü hâlâ maktulün öldüğüne inanmadığını, Antakya civarında yakalanacakları korkusuyla Kırıkhan’a gittiklerini, akıllarında maktulü öldürmek gibi bir şey olmadığı için olayın şokuyla sağlıklı düşünemediklerini, araçta kalan parmak izlerini temizlemek için toprak yola saptıklarını söylediklerini, cesedi ne şekilde bıraktıklarını bilmediğini, sonrasında hep birlikte aynı araçla Antakya’ya geldiklerini, ...’ın telefonundaki konuşmaların kendisi ile ... arasında olduğunu, maktulün cesedinden bahsettikleri, bu konuşmanın Kırıkhan’a giderken geçtiğini, amacının maktulü öldürmek olmadığını, alacağını tahsil etmeye çalıştığını,
Sorguda; maktulü tanıdığını ve onu öldürmediğini, kimin öldürdüğü hususunda bilgisinin olmadığını, maktulden para alacağı olduğunu, aralarında husumet olmadığını, maktulle yüz yüze en son 5-6 ay önce görüştüğünü, maktulden alacağını alamadığını, maktulün Suriye’ye gittiğini, Suriye’den tekrar Türkiye’ye gelmesi için bir kadınla anlaştığını, Suriye uyruklu bu kadının maktulle iletişime geçerek maktulün Türkiye’ye gelmesini sağladığını, maktulün kadına bir evde görüşmek istediğini söylediğini, bu nedenle arkadaşı ...’in evi saat 14.00 sıralarında ayarladığını, akşam saat 21.00 sıralarında ... ve kadınları eve bıraktığını, saat 23.00 sıralarında anılan kadının aradığını, tekrar eve döndüğünü, maktulün gelmesi üzerine ...’in evden çıktığını, evde maktul ve iki kadının yalnız kaldıklarını, kadının kendisini saat 02.00 sıralarında arayıp maktulün uyuduğunu söylediğini, daha sonradan yanına aldığı arkadaşları ..., ... ve sanık ...’i maktulün bulunduğu eve gönderdiğini, kadınların kapıyı açtığını, kendisi ve ...’in kadınları aldıkları yere bıraktıklarını, sonra arkadaşlarının ve maktulün bulunduğu eve doğru yol aldıklarını, evde bulunan arkadaşlarından birisinin kendisini arayıp maktulün uyandığını ve gürültü çıkardığı için maktulü bağladıklarını söylediğini, onlara; "Amir’i susturun, penceresi olmayan kimsenin göremeyeceği bir odaya götürün!" dediğini, arkadaşlarının ısrarla kendisini aradıklarını ve maktulün çok ses çıkardığı için evden çıkarmaları gerektiğini söylediklerini, kendilerine; "Çıkarırsanız çıkarın!" dediğini, telefonu kapattığını, bir süre sonra yanından siyah bir arabanın geçtiğini, arkadaşlarını arayıp araçtakilerin kendileri olduklarını söylediklerini, Honda kavşağında buluştuklarını, diğer arabadaki sanık ...’in yanına araca geldiğini ve kendisine, "Bilmiyorum ama galiba Amir öldü." dediğini, maktulün kalp krizi geçirmiş ya da korkudan bayılmış olabileceğini düşündüğünü, kardeşi ...’ın evine gittiğini, telefonla çağırdığı kardeşinin arabaya yanına geldiğini, o esnada elinde bulunan telefonunun şarjının bittiğini, arabadaki şarja taktığını, kardeşine Suriyeli mülteciler olduğunu söyleyip kendilerine öncülük yapmasını istediğini, ancak maktulün öldüğünden bahsetmediğini, kardeşi ...'ın kendi aracına binip önden gittiğini, kendisinin arkadaşlarının yanına gittiğini, kardeşinin telefonunu ...’e verdiğini, sanık ...’in kendi arabasına bindiğini, ...’in maktulün bulunduğu araca geçtiğini, maktulün aracının içerisinde ..., ..., ... ve maktulün bulunduğunu, ... diye hitap ettiği kişinin huzurda bulunan sanık ... olduğunu, bu şekilde Kırıkhan’a devam ettiklerini, yolda haberleştiklerini, Kırıkhan yol ayrımında maktulün aracının kendilerini geçtiğini, sanık ...’in de maktulün bulunduğu araca bindiğini, bir süre sonra arkasındaki aracın kendisini takip etmediğini gördüğünü, onların aradığını ve "Biz toprak yola saptık. Arabayı toprak yolda bıraktık ve ana yola doğru çıkacağız." dediklerini, geri döndüğünü, ana yola çıkıp onları alarak Antakya merkeze geldiklerini, maktulü öldürme gibi bir kastının olmadığını, amacının sadece alacağını almak olduğunu, maktulün nasıl öldürüldüğünü bilmediğini,
Tercüman vasıtasıyla Mahkemede; Emniyette olayları samimi olarak anlattığını, ancak yanlış tercüme edildiğini, maktulü yaklaşık 3 yıldır tanıdığını ve birlikte hayvan ticareti yaptıklarını, Türkiye’ye geldikten bir yıl sonra maktulün kendisini arayıp Türkiye’ye kaçak yollardan havyan getireceğini söylediğini, önce kabul etmediğini, daha sonra 3.000.000 Suriye lirasına anlaştıklarını, maktulün Suriye’ye geri döndüğünü, ilk iki hayvan geçişinde maktulün kendisine güzel para verdiğini, üçüncü hayvan geçişini kendisinden habersiz yaptığını, kendisini arayarak hayvanların Suriye’de yakalandıklarını söylediğini, maktulün Suriye’de olduğunu ve ertesi gün gelerek parasını bir hafta içerisinde getireceğini söylediğini, bu şekilde maktulle anlaştıklarını, maktulün; "Parayı getireceğim." diye kendisini 6 ay oyaladığını, maktulle ortak olmadan önce inceleme dışı sanık Iyad ile ortak olduğunu, inceleme dışı sanık Iyad’a olayı anlattığını, bunun üzerine inceleme dışı sanık Iyad’ın sürekli maktulü arayıp parayı istemeye başladığını, inceleme dışı sanık Iyad’ın Suriye’ye maktulü bulmaya gittiğini, maktulün inceleme dışı sanık Iyad’ı 15 gün oyaladığını, en sonunda inceleme dışı sanık Iyad’a maktulü bulacağını söylediğini, maktulün Türkiye’de nerelere gidebileceğini araştırmaya başladığını, maktulün ... ile görüştüğünün aklına geldiğini, ...'ya durumu anlattığını ve maktulle görüşürse haber vermesini söylediğini, birkaç gün sonra ...'yı aradığını, ne yaptığını sorduğunu, onun da maktulün Suriye’de olduğunu ve 10-15 gün sonra Türkiye’ye geleceğini söylediğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın olaydan üç gün önce akrabalarıyla birlikte Türkiye’ye döndüğünü, akrabalarını arkadaşlarıyla kiraladıkları eve getirdiklerini, ertesi gün ... ve inceleme dışı sanık Iyad ile birlikte kafede buluştuklarını, maktul geldiğinde neler yapacaklarını konuştuklarını, ...'nın kendi evinde bir kadın arkadaşı olduğu için maktulü kendi evine çağıramayacağını söylediğini, birkaç gün sonra ...'nın arayıp maktulün Türkiye'ye geleceğini ve bir ev ayarlamalarını söylediğini, daha önce inceleme dışı sanık Iyad'a akrabalarına ev kiralaması için 1.500 TL para verdiğini, inceleme dışı sanık Iyad'ın o parayla mezarlık tarafında bir ev kiraladığını, ancak ev yeni olduğu için akrabalarının orada kalmadığını, kendisi, inceleme dışı sanık Iyad, ... ve yanındaki kız arkadaşı ile o eve gittiklerini, kendisinin arabada kaldığını, inceleme dışı sanık Iyad’ın kızları eve çıkardıktan sonra tekrar yanına geldiğini, ...'nın haberi yokmuş gibi geçerken eve uğramış gibi yapacaklarını, inceleme dışı sanık Iyad ile birlikte ..., sanık ... ve ...’in eve gittiklerini, ...'dan telefon beklemeye başladıklarını, ..., ... ve sanık ...'in bir arkadaşları ile buluşacaklarını, gezmek istediklerini, küçük bir işlerinin olduğunu ve işleri biter bitmez araçla gezeceklerini söylediklerini, ...'nın kendisini arayıp maktulün geldiğini söylediğini, inceleme dışı sanık Iyad ile birlikte çıkarken olaydan haberi olmayan sanıklar ... ve sanık ... ile ...’in gezmek için kendileri ile çıktıklarını, birlikte kiraladıkları eve gittiklerini, ...'nın aşağıda olduğunu, ...'nın maktulün çok rakı içtiğini ve sarhoş olduğunu belirtip bu nedenle maktulü evde bırakıp yanına gelerek kendilerini eve bırakmalarını söylediğini, inceleme dışı sanık Iyad ile sanıklar ... ve ...'nın araçtan indiğini, ... ile birlikte kızları evine bıraktıklarını, yoldayken sanık ...’nın kendisini aradığını ve inceleme dışı sanık Iyad’ın maktulle kavga ettiğini söylediğini, ...’ya kendisi gelene kadar inceleme dışı sanık Iyad'ı ve maktulü aramamasını söylediğini, bu arada ...'nın yanındaki kız arkadaşının yanlışlıkla maktulün telefonunu aldığını söyleyip kendisine verdiğini, maktule vermek üzere telefonu onlardan aldığını, kızları Maksim kavşağına bıraktığını, geri döndüklerinde polis aracını gördüğünü, kavgadan dolayı gürültü olduğu için şikâyet olup olmadığını düşündüğünü, sanık ...’yı aradığını, sanık ...’nın telefonu kapattığını, evin olduğu yerden ayrıldığını, daha sonra sanık ...’nın geri arayıp inceleme dışı sanık Iyad ve maktulün kavga ettiklerini, kendisinin ayırmaya çalıştığını, ikisinin de yerde olduğunu ve polisler gidince acile götürmeleri gerektiğini söylediğini, daha sonra inceleme dışı sanık Iyad’ın aradığını ve yanına gelerek maktulün küfrettiğini ve kendisine vurmaya başlayınca kendisinin de maktule vurduğunu söylediğini, maktulün inceleme dışı sanık Iyad’ın kafasına ve omzuna vurduğunu, inceleme dışı sanık Iyad’ın kafasının kanadığını, inceleme dışı sanık Iyad’a; "Acile götürelim!" dediğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın da kendisine; "Ben maktule çok vurdum, nereye götüreceksin onu, her tarafta kamera ve polis var, bizi anında yakalarlar." diye söylediğini, tekrar inceleme dışı sanık Iyad’a "Maktulün acil bir durumu varsa acile götürmemiz gerekir." dediğini, inceleme dışı sanık Iyad’ın kendisine; "Polisler gidince Amir’i Kırıkhan’da hastaneye götürelim, otobana yakın bir yerde bırakırız, oradan telefon açarız, gelip alırlar." diye söylediğini, daha sonra inceleme dışı sanık Iyad ile beraber kardeşi ...’ın arabasını almak için gittiklerini, inceleme dışı sanık Iyad’ın maktulü kendi arabasına koyduğunu, ...’ın aracıyla önden Kırıkhan’a gittiğini, arka arkaya yola çıktıklarını, aracında yalnız olduğunu, maktulün aracında ise maktul, inceleme dışı sanık Iyad, sanıklar ..., ... ile ...’in bulunduğunu, Honda Kavşağı'nda inceleme dışı sanık Iyad ve sanık ...’in kavga ettiklerini, bu nedenle sanıklar ... ve ... ile ...’in kendi aracına geçtiklerini, inceleme dışı sanık Iyad’ın maktulün yanında maktulün aracında kaldığını, sürekli telefonlaştıklarını ve yolda polis olup olmadığını sorduklarını, Kırıkhan’a yetişmeden inceleme dışı sanık Iyad’ın aracıyla evlerin arasına girip durduğunu ve kendilerine maktulün öldüğünü söylediğini, doktor çağırmak üzere yanlarından ayrıldığını, yolda sanık ...’nın kendisini aradığını, geri döndüğünde sanıklar ... ve ...'in olduklarını, inceleme dışı sanık Iyad’ın maktulün aracıyla gittiğini söylediklerini, inceleme dışı sanık Iyad’ın da geldiğini ve maktulü aracı ile bıraktığını söylediğini, maktulün telefon numarasını ...’ya vermediğini, ...’nın maktulü tanıdığını, maktulün öldüğünü Kırıkhan'a evlerin arasına girdiklerinde inceleme dışı sanık Iyad'ın söylediğini, maktulle aralarında yaptıkları ticarete ilişkin herhangi bir sözleşme veya belge olmadığını,
Bölge Adliyede; maktulü Suriye’den tanıdığını, maktule hayvan ticareti yapması için 3 milyon Suriye Lira'sını verdiğini, daha sonra maktulün borcunu ödemediğini ve kendisinin telefonlarına çıkmadığını, ...’nın kız arkadaşı olmadığını, onunla bir kafede tanıştığını, maktulü inceleme dışı sanık Iyad’ın tanımadığını, evi inceleme dışı sanık Iyad’ın kiraladığını, ne zaman kiraladığını bilmediğini, ancak kendisinden olaydan bir gün önce ev kirası diye 1500 TL civarında para aldığını, olay günü ...’nın maktulün yanında olduklarını söylediğini, yanında sanık ... ve ...’in olduğunu, kendisinin kızları bıraktığını, sanık ...’in olay yerinde kaldığını, diğer sanıkların maktulle arasında hiçbir sorun olmadığını, inceleme dışı sanık Iyad’a maktule saldırması konusunda bir talimat vermediğini, maktulün eve giren inceleme dışı sanık Iyad’a küfretmesi üzerine adı geçenin maktule saldırdığını, cesedi olay yerinden inceleme dışı sanık Iyad ile sanıklar ... ve ...’in götürdüklerini, diğer sanıklara bu iş için para ödemesi yapmadığını, ...’nın kız arkadaşının yanlışlıkla maktulün telefonunu aldığını, onun da telefonu kendisine verdiğini, telefon cebinde iken yakalandığını,
Savunmuşlardır.
IV. GEREKÇE
A. Sanıklar ... ve ...'ya Yüklenen Yağma Suçlarının Sabit Olup Olmadığı,
1. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Katılanların beyanları ve sanık ...’in savunmasından da anlaşılacağı üzere maktulün hayvan ticaretiyle uğraştığı, maktul ile sanık ...’in önceden tanıştıkları, sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde maddi durumunun iyi olduğunu düşündükleri maktulü yağmalamaya karar verdikleri, tanıklar ... ve ...’un beyanlarına da yansıyan maktulün kadınlara olan düşkünlüğünü bilen sanık ...’in, olay tarihinden yaklaşık on beş gün önce hakkında tefrik kararı verilen ... (...) ile maktulün görüşmelerini sağladığı, ...’nın maktul ile bir buluşma organize ettiği ve bu durumu sanık ...’e bildirdiği, sanık ...’in suç tarihinden birkaç gün önce olayda kullanılan 31 ..... 5.. plakalı aracı kiraladığı, sanıklar ... ve inceleme dışı sanık Iyad’ın ise olayın gerçekleştirileceği kiralık ev arayışına girdikleri ve olayın gerçekleştiği kiralık evin inceleme dışı sanık Iyad tarafından tanık ...’dan kiralandığı, söz konusu eve olay tarihinde ...’nın maktul ve kadın bir arkadaşıyla birlikte geldiği, ilerleyen saatlerde yapılan plan gereği ...’nın arkadaşıyla birlikte evden ayrıldığı, maktulün evde yalnız olduğunun ... tarafından kendilerine bildirilmesi üzerine sanıklar ... ve ...’in söz konusu eve girdikleri, bu sırada sanık ...’in ise kiraladığı araçta bekleyerek gözcülük yaptığı, ölü muayene tutanağı ile otopsi raporuna göre sanıkların önce darp ettikleri maktulden, başka bir şey alıp almadıkları belirlenememekle birlikte cep telefonunu aldıkları, ardından sanık ...’in iradesi dışında diğer sanıklar ... ve ...’in maktulü boğarak öldürdükleri ve maktulün cesedini, olaya kaza süsü vermeye çalışmak suretiyle bulunduğu kanal kenarına attıkları anlaşılan olayda;
03.03.2016 tarihli araştırma ve tespit tutanağında belirtildiği üzere maktule ait cep telefonu kendi üzerinden ele geçirilen sanık ...’in söz konusu telefonu saklaması için sanık ...’in kendisine verdiğini savunması, bu savunmayla uyumlu biçimde cep telefonunun sanık ...’in iç çamaşırında gizlenmiş vaziyette ele geçirilmesi, 08.03.2016 tarihli araştırma ve tespit tutanağında içerisinde sanıklar ... ve ...’nın da bulunduğu sanık ...’in kiraladığı 31 .....5.. plakalı aracın GPRS kayıtlarında olayın gerçekleştiği evin bulunduğu cadde üzerinde çok sayıda hareketine ve duraklamasına rastlandığının belirtilmesi, tanık ...’nın; maktulün aracını geceleyin binanın önünde gördüğünü, olayın gerçekleştiği daireden koli bandıyla bir şeyler bantlanıyormuş gibi sesler geldiğini ve 31 ... 5.. plakalı aracın köşe başında beklediğini ifade etmesi, sanıkların gerek aşamalarda gerekse birbirleriyle çelişki içermekle birlikte savunmalarında olay gecesi birlikte olduklarını kabul etmeleri, sanık ...’in soruşturma evresinde, oluşa uygun şekilde; ... aracılığıyla kendisine borcu bulunan maktule tuzak kurduğunu sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık Iyad ve ...’e anlattığını ve olayın gerçekleştiği daireyi bu şekilde tuttuklarını, olay gecesi maktulün ... ile birlikte söz konusu eve gittiğini, saat gece 02.00 sıralarında ...’nın maktulün sızdığını söylemesi üzerine sanıklar ... ve ... ile inceleme dışı sanık Iyad’la eve girdiklerini ve ölen maktulün cesedini birlikte arabaya koyarak Kırıkhan’a götürdüklerini belirtmek suretiyle olay sırasında sanıklar ... ve ... ile birlikte olduklarını kabul etmesi, tanık ...’un aşamalarda sanık ...’in olayın iki üç gün öncesinde kendisinden kiralık ev sorduğunu belirtmesi, HTS kayıtlarına göre sanıkların olayın gerçekleştiği gece saat 02.00 - 05.00 arasındaki zaman diliminde telefonla yoğun bir şekilde irtibat kurduklarının anlaşılması, kabule uygun şekilde maktulün cep telefonunda ...’nın Facebook profiline rastlanması, tanık ...’nın olay gecesi maktulün bulunduğu evden koli bandıyla bir şeyler bantlanıyormuş gibi sesler geldiğine dair beyanlarıyla uyumlu şekilde ölü muayene tutanağında maktulün darp edilmesinin ardından beyaz renkli bir erkek atleti tıkanıktan sonra ağzının bantlandığı ve maktulün tırnak örnekleri arasında birden fazla şahısa ait olabilecek DNA bulunduğu bilgilerine yer verilmesi, otopsi raporunda maktulün kanında rastlandığı belirtilen mirtazapin maddesinin yaygın yan etkileri arasında uyku hâli ve baş dönmesi bulunması hususunun, sanık ...’in, ...’nın kendisine maktulün sızdığını söylediği şeklindeki savunması ile uyum göstermesi ve maktulün cüzdanının bulunamaması sebebiyle en baştan yağma kastıyla hareket eden ve maktulden suça konu cep telefonu haricinde başka bir şey alıp almadıkları belirlenemeyen sanıklar ... ve ...’in diğer sanık ... ve inceleme dışı sanık Iyad ile birlikte maktule yönelik yağma suçunu işlediklerinin sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesinin maktulün yağmalanması eylemlerine yönelik direnme kararına konu hükümlerinin, sanıklar ... ve ...’e yüklenen yağma suçlarının sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
B. Sanık ...'in Eyleminin Yağma Suçunu Mu Yoksa Hırsızlık Suçunu Mu Oluşturduğu,
1. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Yağma suçu TCK'nın 148. maddesinde;
"1- Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.
3- Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanun'un suç tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle 149. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun nitelikli hâlleri;
"a) Silâhla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
h) Gece vaktinde,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." olarak sayılmış olup 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile yağma suçunun konut ve iş yerlerinin eklentilerinde işlenmesi hâli de diğer bir nitelikli hâl olarak Kanun maddesine eklenmiştir.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında da yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği TCK'nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç, anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan zor yoluyla hırsızlık, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir. TCK'nın 141. maddesinde yer alan; "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir." şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanun'un 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır. Hırsızlık suçunun basit hâlinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hâllerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekmektedir.
Suç ve karar tarihi itibarıyla uyuşmazlık konusuyla ilgili TCK'nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi;
"(1) Hırsızlık suçunun;
...
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında,
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur..." şeklinde iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 62. maddesiyle TCK'nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılmış, ilga edilen bendin metni korunmak suretiyle aynı maddenin ikinci fıkrasına (h) bendi olarak eklenmiş, birinci fıkradaki “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım “üç yıldan yedi yıla kadar hapis”; ikinci fıkradaki “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım ise “beş yıldan on yıla kadar hapis” olarak değiştirilmiştir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hâliyle, TCK'nın 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde iki ayrı nitelikli hâl düzenlenmiş olup birincisi herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için eşyanın, herkesin girebileceği bir yerde bulunmasının yanında, kilitlenmek suretiyle de muhafaza altına alınmış olması gerekir. Madde gerekçesinde; "Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir." denilmek suretiyle bu husus belirtilmiştir. Herkesin girebileceği yerden cadde, sokak, pazar yeri veya meydan gibi hiçbir sınırlama veya engel olmadan kişilerin girme imkânı bulunan kamuya açık yerler anlaşılmalıdır.
Fıkrada belirtilen ikinci nitelikli hâl ise bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli hâlde öngörülen "bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmaktan" anlaşılması gereken, mutlaka belli bir yere kilitlemek ya da gizlemek olmayıp eşyanın bina veya eklentisi içinde bulundurulmuş olması yeterlidir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
İlk uyuşmazlık konusu değerlendirilirken ayrıntılı bir şekilde irdelendiği üzere sanık ... ile diğer sanıklar ve inceleme dışı sanık Iyad’ın en baştan zengin olduklarını düşündükleri maktulü yağmalama ortak kararı kapsamında hareket etmeleri, sanık ...’in hayvan ticareti nedeniyle maktulden alacaklı olduğu yönündeki savunmasının dosya kapsamındaki delillerle doğrulanmaması ve sanık ...’in suç iradesinin, yağma suçunu hırsızlık suçundan ayıran bir unsur olarak, diğer sanıklar tarafından maktule yönelik suça konu cep telefonu ile tespit edilemeyen başka bir malı teslim etmesi amacıyla otopsi raporunda değinildiği üzere cebir kullanması olgusunu da kapsaması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanık ...’in maktule yönelik eyleminin nitelikli yağma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu hükmünün, sanık ...’in eyleminin yağma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
C. Sanıklar ... ve ...'nın Eylemlerinin Kasten Öldürme Suçunu Mu Yoksa Nitelikli Kasten Öldürme Suçunu Mu Oluşturduğu,
1. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
TCK’nın Kasten Öldürme başlığı altında düzenlenen 81. maddesi;
"Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır",
Nitelikli hâller başlıklı 82. maddesi ise;
"1) Kasten öldürme suçunun;
...
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
...
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın 82. maddenin 1. fıkrasının (h) bendinin gerekçesinde ise; "İşlenmiş olan bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmekte olan bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla, kişi öldürüldüğünde, amaç suç araç suç ilişkisi söz konusudur. Suçun bu nitelikli hâlinin oluşabilmesi için, belirtilen amaçlarla bir kişinin öldürülmesi yeterlidir; öldürmek suçuyla amaçlananın gerçekleşmesi gerekmez." açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu suç tipinde kasten öldürme araç suç, işlenmesi kastedilen diğer suç ise amaç suç niteliğindedir. Anılan bentte, amaç suç açısından belirli bir suç açıkça öngörülmediğinden, bileşik suç sözkonusu değildir. Fail, diğer suçu gizlemek, işlenmesini kolaylaştırmak, yakalanmamak veya diğer suçun delillerini ortadan kaldırmak için birini öldürürse, amaç suç bağımsızlığını korur. Bu halde fail, her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırılır.
Bu bendin uygulanabilmesi için, amaç suçun tamamlanması gerekmediği gibi, suçun teşebbüs derecesinde, hatta hazırlık hareketleri aşamasında kalmış olmasının da önemi yoktur. Failin öldürme eylemini, amaç suçu gizlemek, suçun işlenmesini kolaylaştırmak, delillerini ortadan kaldırmak veya yakalanmamak için gerçekleştirilmesi yeterlidir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanıklar ... ve ...’nın diğer sanık ve inceleme dışı sanık Iyad’la birlikte hayvan ticareti yapması nedeniyle zengin olduğunu düşündükleri maktulü yağmalamaya karar vermeleri, önceden kararlaştırılıp planlanan bu suçun işlenmesi amacıyla sanık ...’in, kadınlara düşkünlüğü olduğunu bildiği maktulü tuzağa düşürmek için olaydan yaklaşık on beş gün önce ...’yla iletişime geçmesi ve maktul ile ...’nın görüşmelerine zemin hazırlaması, ...’nın maktul ile bir buluşma organize ederek bu durumu sanık ...’e bildirmesi, sanık ...’in olay tarihinden birkaç gün önce süreci yönetmek için araç kiralaması, sanık ... ve inceleme dışı sanık Iyad’ın ise olayın gerçekleştirileceği kiralık ev arayışına girmeleri ve söz konusu evin inceleme dışı sanık Iyad tarafından kiralanması, sanıkların maktul öldükten sonra aralarında yoğun bir telefon trafiğinin bulunması ve bazı telefon görüşmelerine de yansıdığı üzere maktulü başka bir yere taşımaları, maktulün yanında bulunduğu aracı temizlemeye çalışmaları ve olaya kaza süsü vermek amacıyla maktulün, gaz pedalına ağırlık koydukları aracıyla kanala yönelmesini sağlamaları hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; diğer sanık ve inceleme dışı sanık Iyad’la fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıklar ... ve ...’nın işlemeyi amaçladıkları maktule yönelik yağma suçunu gizlemek, bu suçun delillerini ortadan kaldırmak ve yakalanmamak amacıyla maktulü öldürdükleri anlaşıldığından, eylemlerinin TCK’nın 82. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde düzenlenen nitelikli öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesinin maktulün öldürülmesi eylemlerine yönelik direnme kararına konu hükümlerinin, sanıklar ... ve ...’nın eylemlerinin nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
D. Sanık ...'in Eyleminin Kasten Öldürme Suçunu Mu Yoksa Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma Suçunu Mu Oluşturduğu,
1. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
5237 sayılı TCK’nın Kasten Öldürme başlığı altında düzenlenen 81. maddesi; "Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır." hükmünü içermektedir. "Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" başlıklı 87. maddesinin 4. fıkrası ise suç ve karar tarihindeki hâli ile; "Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.", şeklinde iken 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle, bu fıkrada yer alan onaltı ibaresi onsekiz şeklinde değiştirilmiş, TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrası "Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." biçiminde yeniden düzenlenmiştir.
Konuya ilişkin TCK'nın 87. maddesinin gerekçesinde ise; "Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir." açıklamasına yer verilmiştir.
765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, kanunda tanımlanmış bir haksızlık olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla kusursuz sorumluluk terk edilmiş olmaktadır (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161).
765 sayılı TCK’daki objektif sorumluluk esasının yerine TCK’da haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, aynı Kanun'un hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
TCK’nın Netice sebebiyle ağırlaşmış suç başlıklı 23. maddesi;
"(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir." şeklindedir.
Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, İstanbul 2015, s. 286 vd; ... Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, c 3, s. 2484 vd.).
TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nın 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası veya 1. fıkrası ile birlikte 3. fıkrası kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.
Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK'nın 87. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması için;
a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,
b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında yaralanmış olması veya 86. maddenin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiilinin üçüncü fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi,
c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK'nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.
Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.
Bu aşamada uyuşmazlık konusunun isabetli şekilde çözüme kavuşturulması bakımından azmettiren şerikin manevi unsurunu belirleyen iştirak iradesi ile azmettirilen asıl failin azmettirilen suçun sınırını aşması hâlinde azmettirenin sorumluluğu konularının da açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
İştirak şekillerinden biri olan azmettirme; "[B]elli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanması" (YCGK’nın 16.02.2010 tarihli ve 2009/1-251 E. - 2010/25 K. sayılı kararı) olarak tanımlanmıştır.
Ancak kasten işlenen bir suça azmettirme mümkündür. Azmettirenin de kasten hareket etmesi, bu kastın, failde belli bir suçu işleme hususunda karar oluşturmayı, suçu bu kişi tarafından işlenmesi hususunu kapsaması gereklidir. Kast müşahhas olmalı, işlenecek suçun ve mağdurun somut olarak belirlenmesi gereklidir. Fiilin esaslı unsurları veya ana hatlarla somutlaştırılmış olması zorunlu ve yeterlidir. Suçun icrai tarzına ilişkin ayrıntıları işlenecek yerin ve zamanın tayinine gerek yoktur.
"...Azmettiren asıl failde belli bir suçu işleme istek ve kararını yaratma kastı ile hareket etmeli, bir kimseyi suça yöneltmeyi bilmeli ve istemelidir. Bu sebeple azmettiren, belli bir suçu başkasına işletmek maksadıyla hareket etmelidir..." (Sulhi Dönmezer – Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt II, DER Kitabevi, 14. Bası, İstanbul 2019, s. 833).
Suçu işlemesi istenen kişinin belli olmaması hâlinde azmettirmeden bahsedilemez. Koşulları varsa suç işlemeye tahrik suçu oluşabilecektir.
"...İştirak iradesinin söz konusu olabilmesi için belli bir suçun gerçekleştirilmesinin bilinmesi ve istenmesinin yanı sıra kendi davranışı ile diğerlerinin davranışına katkıda bulunmak bilinç ve iradesi de gereklidir. İştirakte söz konusu olan isteme, belli bir suçun işlenmesini istemedir. Yoksa belirsiz sayıda suçların işlenmesi için kişilerin tahrik edilmesi sonucu işlenen suçlarda iştirak söz konusu değildir..." (Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 16. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 535).
Azmettirilen kişide suçun işlenmesi konusunda bir karar alınmış olmamalıdır. Zira bu durumda suçun işlenmesine teşvik söz konusu olabilir.
Azmettirilen fiilin tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasında kalmış olması gerekir. Azmettirilen fiilin işlenmesine teşebbüs dahi edilmemiş ise, akim kalmış azmettirmeden bahsedilir. Akim kalmış azmettirmenin cezalandırılacağına dair kanunda bir hüküm bulunmamaktadır (TCK’nın 40/2. maddesi).
Azmettiren ile azmettirilen arasında irade birliğinin bulunması, işlenecek suçun ve mağdurun somut olarak belirlenmesi sonucunda; yani iştirak iradesi gereğince sadece birlikte kararlaştırılan suç işlenirse sorun yoktur. Azmettirilen suçun özgü suç olup olmadığı nazara alınarak sorumluluk durumu belirlenir. Ancak bazı hâllerde azmettirilenin kararlaştırılan suçun dışında bir başka suç işlemesi hâlinde azmettirenin sorumluluğunu değerlendirmek gereklidir.
Fail, iştirak iradesi dışında kararlaştırılan suçla bağlantılı olan suçtan daha hafifini işlerse (öldürme yerine yaralama gibi) azmettiren gerçekleşen neticeden sorumlu tutulacaktır.
Azmettirilen iştirak iradesinin dışına çıkıp kararlaştırılan suçtan nitelik itibariyle başka suçlar işlemesi ya da kararlaştırılan suçun ağırlaştırılmış hâlini işlemesi durumunda azmettirenin sorumluluğunu belirlemek önemli bir sorun teşkil etmektedir. Örneğin, azmettiren mağdurun dövülmesi yolunda talimat verildiği hâlde dövme yerine öldürürse veya dövme hareketinden başka ırza tecavüz ya da hırsızlık hareketini işlerse azmettirenin sorumluluğu ne olacaktır?
Öğretide bu konuda;
Dönmezer/ Erman; “[A]sli maddi fail, iştirak iradelerine ilişkin olduğu hareket yerine başka bir hareket yapar, yahut kararlaştırılan hareketten başka bir ikinci harekette bulunur ve bu başka hareket bir suç teşkil ederse şerikleri bu başka suçtan sorumlu tutmaya imkan yoktur: Mesela azmettiren mağdurun dövülmesi yolunda talimat verildiği halde asli maddi fail dövme hareketi yerine öldürme hareketinde bulunur yahut dövme hareketinden başka ırza tecavüz veya hırsızlık hareketlerini işlerse azmettirenin sorumluluğu sadece iştirak iradesi çerçevesinde kalır.... Asli maddi fail tarafından yapılan aşırı hareketlerin diğer şeriklerce öngörülüp öngörülmemesine yer vermediklerini, azmettiren asli failin sabıkalı bir hırsız olması dolayısıyla mağduru dövdükten sonra cüzdanını çalacağını öngörmüş olsa bile, hırsızlık hareketine azmettirmediği için, hırsızlıktan sorumlu tutulamaz; fakat azmettirilen azmettirmenin yapılmasını istediği hareketi yapmışsa, bu hareketin istenilenden daha ağır bir netice meydana getirmesi ve bu aşırı neticeden kanunun faili sorumlu tutması hâlinde asli maddi fail ile diğer şeriklerin farklı işleme tutulmasında sebep görmemekteyiz. Yani diğer şerikler de ağır neticeden sorumlu tutulacaklardır.",
Özgenç; “Azmettirilen, azmettirdiği suçun sınırını keyfiyet itibarıyla aşmış olabilir. İşlenen suç, azmettirilen suça nazaran daha hafif cezayı gerektiren bir suç olabilir. Bu durumda azmettirilenin gerçekleşen suçtan dolayı sorumlu tutulabilmesi için, azmettirilen suçla işlenen suçun aynı nitelikte olması gerekir. [Aynı görüşte Ayhan Önder, Genel Hükümler. 2. Cilt, s. 494] … İşlenen suç, azmettirilen suçtan daha ağır bir cezayı gerektiren bir suç olabilir. Mesela hırsızlık suçunu işlemek için azmettirilen kişi yağma veya cinsel saldırı suçunu işlemiş olabilir. Böyle bir durumda işlenen bu suçlardan dolayı hırsızlık suçuna azmettireni sorumlu tutmamak gerekir. Azmettirilen suçun sınırı kemiyet itibarıyla da aşılmış olabilir. Mesela kasten yaralamanın temel şekline azmettirilen kişi mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine sebebiyet vermek gibi bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halini gerçekleştirmiş olabilir. Azmettiren, bilgisi dışında sınır aşıldığı için ancak azmettirdiği fiilden dolayı sorumlu olacaktır. Azmettirme sınırının aşılmış olmasından dolayı sadece fiili işleyen sorumlu tutulabilecektir. Ancak vermiş bulunduğumuz örnekte kasten yaralama suçunun temel şeklini işleme konusunda azmettirilen kişinin bu suçun nitelikli halini işleyebileceği pekâlâ muhtemel addedilebilir. Bu durumda suçun nitelikli halinin işlenmesi hususunda azmettirenin (olası, muhtemel) kastının var olduğunu söylemek gerekir... Azmettirilen suçun konusunda veya mağdurun kimliğinde yanılgıya düşmüş olabilir ve hatta hedefte sapma neticesinde suçu bir başkası aleyhine işlemiş olabilir. Bu durum yanılma ve hedeften sapma hükümlerine göre çözümleneceği açıktır." (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 537).
Koca/Üzülmez ise; “Azmettiren sadece işlenen fiil ile kastın birbirine uygun olduğu hallerde sorumlu tutulur. Fail azmettirenin istediğine göre daha fazlasını işlemiş ise, azmettiren kastının kapsamı dışında kalan suçlardan sorumlu değildir. Azmettirilenin, azmettirenin kapsamı dışına çıkması yani sınırın aşılması iki şekilde gerçekleşebilir. Birinci ihtimal işlemeye azmettirilen suçtan tamamen başka bir suçun işlenmesi (nitelik yönünden sınır aşımı) örneğin azmettiren mağdurun tehdit edilmesini istemesine rağmen fail, kasten yaralama suçunu işlemesi hâlinde işlenen fiiller azmettirenin iradesi dışında olduğu için bu suçlardan azmettirenin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Buna karşılık azmettirilen suça göre daha hafif cezayı gerektiren bir suç olması hâlinde örneğin öldürmeye azmettirmede yaralama, yağmada hırsızlık, cinsel saldırıda taciz suçlarının işlenmesi gibi azmettirilenin işlenen suçtan dolayı sorumlu tutulabilmesi için azmettirilen suçla işlenen suçun aynı nitelikte olması gerekir.
İkinci durumda, azmettirilen, azmettirildiği suçun sınırını nicelik itibariyle aşmış yani azmettirenin kastettiğinden daha fazlasını gerçekleştirmiş olabilir. (Nicelik yönünden sınır aşımı) Örneğin, yaralamanın temel şeklinin işlenmesinin istenmesine rağmen silah kullanılarak kişinin organ kaybına sebebiyet verilmesi, netice sebebiyle ağırlaşmış halin gerçekleşmesi durumunda azmettirenin sorumluluğu kastının kapsamına göre belirlemek gerekmektedir. Kastının kapsamı dışında kalan ağır neticeden azmettireni sorumlu tutmamak gerekir. Yani nicelik yönünden gerçekleşen önemli sapmalar azmettirene yüklenemez. Bu durumda, azmettirilen sınırın aşılmış olmasından dolayı sorumlu olacaktır. Kasten yaralama suçunun temel şeklini işlemeye azmettirilen failin, bu suçun nitelikli veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerini işleyebileceği hususunda azmettirmenin olası kastının bulunması hâlinde onun bu ağır neticeden sorumlu olacağında şüphe yoktur. Keza ağır neticeler bakımından azmettirenin sorumluluğu için en azından taksirinin varlığı da yeterlidir. Buna karşılık azmettirilen azmettirenin istediğinden daha azını gerçekleştirmiş ise bağlılık kuralı gereğince azmettiren işlenen suça azmettirmeden sorumlu tutulur. Azmettirenin nitelikli yağmaya azmettirmesine karşılık failin yağmanın temel şeklini işlediği hâllerde yağmanın temel şeklinden sorumlu tutulacaktır.
Azmettirilenin suçun konusunda veya mağdurun kimliğinde yanılgıya düştüğü hallerde ve hedefte sapma hallerinde bu yanılgının hata (md.30) ve hedefte sapmaya (md.44) ilişkin genel hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz [aynı görüşte Özgenç]. Örneğin, A, B’yi C’yi öldürmeye azmettirmiştir. Ancak B karanlıkta C sanarak D’yi öldürmüştür. Bu olayda azmettirilen mağdurun kimliğinde yanılmıştır. Mağdurun kimliğinde yanılmış olmak kanuni tanıma uygun haksızlığın gerçekleşmesi bakımından ilke olarak önemsizdir. Zira suçun konusunda yanılma düşünülen ve gerçekte tecavüze uğrayan konunun farklı olmasını ifade etmektedir. Eğer her iki konu aynı değerde ise failin suçun konusu hakkındaki yanılgısı önemsizdir [Aynı düşüncede Öztürk-Erdem]. Buna göre, azmettirmede fail istenilen kişiyi değil de yanılma sonucu farklı bir kişiyi öldürmüş ise bu yanılgı gerek fail gerekse azmettiren bakımından önemsizdir. Bu yanılgı mağdurun kimliğinin suçun kanuni tanımındaki nitelikli unsur olarak düzenlendiği hallerde önemi haizdir (md.30/2). Hedefte sapmada ise, azmettirilen hedefte sapma sonucu meydana gelen suç eklendiğinde azmettirenin bu netice bakımından sorumluluğu somut olayda olası kastının veya doğrudan kastının varlığına bağlıdır. Netice bakımından kasten hareket ettiğinin tespit edildiği hallerde fikri içtima kuralları çerçevesinde hareket etmek gerekmektedir.”
"...Bazı durumlarda failin sevk edildiği fiili işlemek üzere gerçekleştirdiği hareketi bizatihi kendi kararıyla, arka plandaki kişinin iradesinden ve dolayısıyla da etkisinden, bağımsız bir şekilde yönlendirildiği veya desteklendiği fiilin içerdiği haksızlık boyutunu aşacak ölçüde veyahut da başka bir suç tipini gerçekleştirecek şekilde değiştirmesi ve fiili buna göre işlemesi söz konusu olabilir. Öyle ki gelecekte işlenmesi yönünde karar kılınan ve hele hele arka plandaki kişinin kendisi tarafından değil de bir başka kişiye işlemesi yönünde adeta 'tevdi edilen' bir fiilin işlenme süreci esnasında arka plandaki bu kişinin etkisinden, hâkimiyetinden bahsetmek pek mümkün olmamakta, söz konusu fiilin işlenmesi en başta failin kendi iç dünyasından kaynaklı kararı olmak üzere dışsal birçok başka faktöre bağlı olarak zuhur ettiğinden bu tezahür edişin çoğu zaman şerikin öngörüsüne uygun şekilde gerçekleştiğinden de bahsedilemez. İşte bu da gerçekleşecek olan fiile ilişkin şerikin düşüncesi ile gerçeğin birbirine uygun olmaması sonucunu beraberinde getirir. Bu çerçevede failin fiili ile arka plandaki kişinin düşüncesindeki fiil arasında bir uygunluk bulunmadığı, yani failin işlediği fiilin daha önce şerikle kararlaştırılan fiilin kapsamından uzaklaşması, failin azmettirildiği fiilden daha azını veya daha fazlasını işlemesi durumunda 'failin fiilinin arka plandaki kişinin düşüncesinden ayrılması/sapmasından' söz edilecektir...
...Azmettirme hareketinin belirliliği, azmettirme hareketi ile failin fiilinin birbirine uygun olmasını gerekli kılar. Öyle ki azmettiren kişi, bir başka kişiyi işlemesi için sevk ettiği suç nedeniyle dolaylı olarak sorumlu tutulmaktadır. İşte bu çerçevede azmettirme sorumluluğu bakımından arka plandaki kişinin faile etki etmek suretiyle işlenmesine neden olduğu her türlü fiilden arka plandaki kişinin sorumlu tutulması gibi bir sonuca asla ulaşılamaz. Dolayısıyla işlenen suçun arka plandaki kişiye isnadiyeti anlamında yeterli görülebilmesini sağlayacak bir kriterin ortaya konması gerekmektedir. Nitekim yukarıda da işaret edildiği üzere eğer bir kimse düşünce dünyasında tasavvur ettiği bir olayın gerçekleşmesini özellikle de bir başka kişiye bırakmışsa ve sürece de bizzat hakim değilse meydana gelen neticenin arka plandaki kişinin düşünce dünyasına tam manasıyla mutlak şekilde uymaması muhakkaktır. Bu bakımdan gerçeklik ile düşüncenin birbirine uygun olmamasının arka plandaki kişiye isnadiyet bakımından etki edebilmesi, ancak düşünce ile gerçeğin birbirine eşdeğer olması hâlinde mümkün olabilir.
Bu eşdeğerlilik, düşünce ile gerçeklik arasındaki farklılığın önemsiz olduğu durumlarda da mümkündür. Dolayısıyla düşünce ile gerçekliğin bire bir her şeyi ile aynı olması şart olmayıp eşdeğer olması da yeterlidir. Gerçeklik ile düşüncenin eşdeğer olduğu durumlarda azmettirenin meydana gelen neticeden dolayı sorumluluğu aynen devam edecektir. Gerçeklik ile düşünce arasındaki eşdeğerliliğin tespiti ise 'önemlilik kriteri'ne göre belirlenecektir. Yani asıl fail tarafından gerçekleştirilen fiilin azmettirenin kendisini yönlendirdiği fiile önemli oranda uygun olması gerekmekte olup bu husus doktrinde üzerinde mutabık kalınan bir durumdur. Bu çerçevede esas alınacak kriter, sapmanın önemli olup olmadığıdır. Sapmanın önemsiz olması durumunda fail tarafından işlenen fiil, arka plandaki kişiye yüklenebilecektir. Sapmanın önemsiz olup olmadığı, yani failin filiinin işlenmesinin azmettirme suretiyle işaret edilen kapsamda sürdürülüp sürdürülmediğinin tespiti, haksızlık oranının artırılması ve fiilin belirliliği için geliştirilen prensiplerin kullanılması ile tespit edilebilecektir..." (Muhammed Demirel, Suça İştirakte Bağlılık Kuralı, Oniki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 383-385).
"...Azmettirilenin fiilinin azmettirenin tasavvurunda yer alan fiilin içerdiği haksızlık derecesi bakımından artış gösterecek şekilde önemli bir farklılık içermesi hâlinde, genel olarak azmettirenin kastı kapsamında yer almayan bu kısım bakımından arka plandaki kişinin sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Muhtemel sınır aşımları bakımından doktrinde tam bir görüş birliği bulunmamakla birlikte; birinci görüş; tipiklik kapsamında kalan ve tipikliği aşan sınır aşımları şeklinde ayrım yaparken, ikinci görüş; tipikliğin değişimine dair niteliksel veya niceliksel sınır aşımı şeklinde bir ayrım yapmış, üçüncü görüş ise; failin azmettiren tarafından ortaya konulan planı kasıtlı olarak aşması veya kasıtlı olmayan şekilde hata ya da sapmayla aşması şeklinde bir sınıflandırma yapmıştır. Türk Doktrininde ise sınır aşımına dair; niceliksel veya niteliksel sınır aşımı ayrımını öngören ikinci görüşün hâkim olduğu görülmektedir..." (Demirel, s. 389).
"...Azmettirilenin nicelik açısından sınırı aşması hâlinde, azmettirenin sorumluluğunu kastın kapsamına göre belirleyerek kastın kapsamı dışında kalan neticelerden azmettireni sorumlu tutmamak gerekecektir. Azmettirilenin, azmettirenin kastına göre, nicelik yönünden gerçekleştirdiği önemli sapmalar azmettirene yüklenemez. Bu durumda sınırın aşılmasından sadece azmettirilen sorumlu olacaktır. Bu kapsamda, sınırın nicelik olarak aşılması hâlinde, bu aşım konusunda azmettirenin kastı veya olası bir kastı varsa bu durumda gerçekleşen sınır aşımında, azmettirenin suçun nitelikli hâlinden dolayı sorumlu tutulması gerekir..." (Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 21.Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2017, s. 587; Adem Palut, Kasten Adam Öldürme Suçu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2019, s. 285) şeklinde görüşler yer almaktadır.
Öğretideki görüşler ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre; kural olarak azmettiren ancak azmettirdiği fiilden sorumludur. Üzerinde anlaşılan fiile bağlı olmayan neticelerin azmettirene yüklenmesi mümkün değildir. Fail iştirak iradesine dâhil olan suçtan başka bir suç işlerse, işlenen suçun niteliği ile iştirak iradesine konu suçun niteliğine bakmak gerekir. İştirak iradesi dışında kararlaştırılan suçla bağlantılı olan suçtan daha hafifini işlerse (öldürme yerine yaralama gibi) gerçekleşen neticeden sorumlu tutulacaktır.
Ancak iştirak iradesi kasten yaralama iken, azmettirilen adam öldürme suçunu işlerse, yani nicelik yönünden sınır aşılmışsa azmettiren, azmettirilenin işlediği kasten öldürme suçundan sorumlu tutulamaz ise de, yaralama sonucu ölümün de meydana gelebileceğini öngörme yükümlülüğü altında bulunduğundan, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu (md.87/4) kapsamında sorumlu olacaktır. Zira yaralama suçuna azmettiren kişi, yaralamanın en ağır şekli olan yaralama sonucu ölüme sebebiyet vermek neticesinin meydana gelebileceğini öngörebilecektir.
Fail iştirak iradesine dâhil olan bu suçun niteliğinden tamamen farklı bir suç işlerse yani iştirak iradesi öldürme iken, fail hırsızlık, yağma, cinsel saldırı gibi suçlar işlerse bu suçlardan azmettiren sorumlu tutulamayacaktır.
Suçun işlenmesinde kullanılan araçlar kastın belirlenmesinde nazara alınmalıdır. Bomba atma, yangın çıkarma, otomatik silahla tarama, çok sayıda ateş etme, biyolojik ve nükleer silah kullanma yöntemleri ile başka kişilerin de zarar görmeleri mutlak ve muhakkak olduğu eylemlerin olası kast ile işlendiği söylenemez. Eylem neticesinde başkalarının zarar göreceği objektif olarak mutlak ve muhakkak ise, tüm neticelerden doğrudan kast ile sorumlu olunacaktır. Bunun yanında azmettiren azmettirme eylemi sırasında hedef alınan kişi yanında başkalarının da ölebileceğini, zarar göreceğini biliyor, bu neticeyi kabulleniyor ya da başkalarının zarar görmesinde sakınca görmediğini ifade ediyorsa, fail tüm neticelerden olası kast kapsamında sorumlu olacaktır.
Mağdurun kimliğinde yanılmış olmak kanuni tanıma uygun haksızlığın gerçekleşmesi bakımından ilke olarak önemsizdir. Sapmanın önemsiz olması durumunda fail tarafından işlenen fiil, arka plandaki kişiye yüklenebilecektir. Zira suçun konusunda yanılma düşünülen ve gerçekte tecavüze uğrayan konunun farklı olmasını ifade etmektedir. Eğer her iki konu aynı değerde ise failin suçun konusu hakkındaki yanılgısı önemsizdir. Buna göre, azmettirmede fail istenilen kişiyi değil de yanılma sonucu farklı bir kişiyi öldürmüş ise bu yanılgı gerek fail gerekse azmettiren bakımından önemsizdir. Şahısta hata hâlinde ise hata hükümlerinin uygulanması söz konusu olacaktır.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık ... ile diğer sanıklar ve inceleme dışı sanık Iyad’ın olay tarihinden on beş gün önce planlayıp hazırlıklarını yaptıkları suçun maktulün yağmalanması olması, olay tarihinde yapılan plan doğrultusunda sanık ...’in, diğer sanıklar ve inceleme dışı sanık Iyad’ın yağma suçunu işlemek amacıyla eve girdikleri sırada gözcülük yapması, yağma eyleminin gerçekleştirildiği esnada maktule yönelik cebir kullanılacağını bildiğinde kuşku bulunmayan sanık ...’in, maktulün öldürülmesi konusunda diğer sanıklarla fikir ve eylem birliği içerisinde olduğunun ise, dosya kapsamındaki deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde şüphe boyutunda kalması ve şüpheden sanık yararlanır evrensel kuralı gereğince bu şüphenin sanık ... lehine yorumlanmasının gerekmesi karşısında; diğer sanıkları cebir ve şiddeti içeren yağma suçuna azmettirirken azmettirmede sınırın nitelik yönünden aşılabileceğini ve yaralama suçunun en nitelikli hali olan yaralama sonucu ölüme sebebiyet vermek eyleminin gerçekleşebileceğini öngörebilecek durumda olan sanık ...’in eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu hükmünün, sanık ...’in eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle,
1-Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin direnme gerekçelerinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 681-950 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet ve beraat hükümlerinin; sanık ... ve ...'nın yağma suçlarının sabit olduğunun, sanık ...'in eyleminin nitelikli yağma suçunu oluşturduğunun, sanıklar ... ve ...'nın eylemlerinin nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğunun ve sanık ...'in eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın duruşma açılarak yeni bir hüküm tesis edildiği için CMK'nın 304/2-b maddesi uyarınca gereği için Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine, kararın bir örneğinin de Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.