Logo

Ceza Genel Kurulu2022/350 E. 2023/619 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın, mağdura yönelik gerçekleştirilen teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli kasten yaralama suçlarından, suç işlemek amacıyla kurulan silahlı örgüte üyelik sıfatıyla cezalandırılmasına ilişkin hükümlerin yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği ve eylemlerin örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın örgüt lideri sıfatıyla, örgütün faaliyet alanı kapsamında mağdura yönelik işlenen suçlardan sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli delil bulunmadığı, mağdur beyanlarının çelişkili olduğu, olay tarihinde örgütün varlığına dair yeterli delil bulunmadığı, sanığın eyleme katılımı veya talimat verdiğine dair delil olmadığı ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gözetilerek, yerel mahkeme hükmü bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İtirazname No : 2022/36774

YARGITAY DAİRESİ : 6. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 2836-838

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın, teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220/5. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 149/1-a-c-f-g ve 35. maddeleri uyarınca 9 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, nitelikli kasten yaralama suçundan TCK'nın 220/5. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 86/1, 86/3-e, 87/1-d ve 87/3. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nın 220/5. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 109/2 ve 109/3-a maddeleri uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tüm suçlar yönünden TCK'nın 53 ve 58/9. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.05.2019 tarihli ve 21-162 sayılı hükümlerin, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 15.05.2020 tarih ve 2836-838 sayı ile; sanık hakkında teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçunda TCK'nın 149. maddesinin 1. fıkrasının "h" bendi; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ise TCK’nın 109. maddesinin 3. fıkrasının "b" bendi uygulanmamış ise de temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi nedeniyle sonuca etkili olmayan bu hususlar eleştiri konusu yapılarak istinaf başvurusunun esastan reddine, nitelikli kasten yaralama suçu yönünden ise mağdurun olay sebebiyle hayati tehlike geçirdiği ve vücudunda kemik kırığı oluştuğu, sanığın eyleminin netice olarak daha ağır cezayı gerektiren TCK’nın 86/1, 86/3-e ve 87/1-d maddelerine uyduğu, ayrıca sanık hakkında aynı Kanun’un 87/3. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi isabetsizliğinden hükümden TCK'nın 87/3. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkartılarak infazın "6 yıl hapis" cezası üzerinden yapılmasına ve istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

Bu hükümlerin de sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.06.2021 tarih ve 2797-11971 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 07.04.2022 tarih ve 36774 sayı ile; "Alanya Cumhuriyet Başsavcılığının 02.01.2018 tarih, 2018/36 Esas, 2018/4 Karar sayılı iddianamesi incelendiğinde 'Narmanlar suç örgütü' adı verilen silahlı örgüt yapılanmasına karşı bir proje çalışması başlatıldığı; proje çalışmasında 23.01.2017 tarihli ve (1700110485) başvuru sayılı isimsiz BİMER başvurusunun; soruşturma sürecinde davanın katılan mağdurlarından ...'in ismini, kimlik bilgilerini belirtmek suretiyle BİMER'e yaptığı 28.05.2017 tarih ve 1700754445 sayılı benzer mahiyette dilekçesinin soruşturmanın derinleştirilmesinde muharrik olduğu, proje çalışmasına başlanıldığı muhtelif eylemlerin bu kapsamda, çok sayıda fiilin suç teşkil ettiği iddiasıyla soruşturma ve kovuşturma konusu yapıldığı anlaşılmaktadır.

1- ...'e yönelik kasten yaralama, yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının silahlı suç örgütü hakkında başlatılan proje çalışmasına başlanılan zaman diliminden önce olduğu anlaşılmaktadır.

İddianamede '1. OLAY' başlığı altında değerlendirilmiş, mağduru ... olan olayın suç tarihinin 24.12.2015 olduğu, ... tarafından yapılan 28.05.2017 tarihli BİMER başvurusu ile Olay 1'in suç tarihi arasında 1 yıl 5 ay 4 günlük bir aranın olduğu, bir başka ifade ile arada 521 günlük bir farkın olduğu anlaşılmaktadır.

İddianamede;

'Mağdur ... 24.12.2015 günü saat 02.30 sıralarında yönetiminde bulunan ... plaka sayılı Mercedes Marka araçla olay anı itibarıyla 3 promilin üzerinde, tanı tespit anında 1.66 promil alkollü olduğu hâlde seyir hâlindeyken Kestel Mahmutlar Mahallesine girdiği sırada bir araç tarafından takip edildiğini; takip eden aracın kendi aracının önüne geçerek durdurduğunu; araçtan indiğini; araçtan iner inmez ... ve yanında tanımadığı bir erkek şahsın üzerine yürüdüklerini; üzerine doğru gelen ...’ın elinde taşıdığı silahla sol bacağına ateş ettiğini; dengesini kabederek yere düştüğünü; ... ve tanımadığı şahıs tarafından yerde tekmelendiğini; daha sonra hatırladığı kadarıyla ... ve meçhul şahıs tarafından kendi yönetiminde bulunan aracının arka koltuğuna bindirildiğini; Barbaros Caddesi Dörtyol’da bulunan bir iş yerine yürüdüklerini; ... ve yanındaki şahıs tarafından 'bizi bir yerlere şikâyet edersen, seni ve aileni öldürürüz!' şekilinde tehdit edildiğini; ...’ın elindeki silahla bu kez sağ bacağına ateş ettiğini; sürekli vücuduna tekmeler atıldığını; 'Senin ananı avradını sikerim, sen bana iki daire, iki araba vermezsen bütün sülaleni yakarız, hepinizi öldürürüm!' denilerek sanıklar tarafından tehdit edildiğini; yaklaşık 45 dakika kaldıktan sonra ismini ... olarak (...’ın) bildiği şahsın olay yerine geldiğini; ...’in ... ve yanındaki şahsa 'Siz ne yaptınız?' dediğini; (... tarafından) kendisini emlak ofisinden çıkarılarak, kendi arabasıyla Alanya Devlet Hastanesine getirildiğini;

3-4 ay önce ... ve ortağı (...'a) ...’e bir dükkan kiraladığını; ancak sözleşme bitmeden ... ve ortağının iş yerini boşalttıklarını, kendisin de mağdur olmasınlar diye kira parasını ... ve ...’e iade ettiğini;

...’ın olay anında ... plaka sayılı aracın anahtarını kendisinden zorla aldığını; ... plaka sayılı vasıtada bulunan tabancanın kendisine ait olmadığını; o sırada yarı baygın olduğu için arabaya kimin koyduğunu bilmediğini, ...iki bacağından yaralayan şahıslardan şikâyetci olduğunu kolluk görevlilerine söylemiş; bu olay soruşturma sürecine 'olay 1' başlığı altında tasnif edilmiş, olay 1 bu şekilde soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmıştır.

Sözü edilen tutanağın olay gün saatinde Alanya Devlet Hastanesinde mi yoksa kolluk merkezinde mi düzenlendiği kuşkuludur.

Mağur ...’in hazırlık soruşturması sırasında kolluk görevlileri tarafından tespit edilmiş, tarihsiz kendi içinde çelişkili ifadesi sanık ...’ün mahkûmiyetin de tek kanıt olarak mahkûmiyet dayanak alınmıştır.

Sözü edilen tutanak incelendiğinde tutanağın CMK’nın 169/4-5 maddelerinde aranan biçim koşullarını ihtiva etmediği anlaşılmaktadır; İfade 'Soruşturma evresinde yapılan işlemlerin tutanağa bağlanması' başlıklı 169. maddesinin 4 ve 5. fıkraları şu düzenlemeyi içermektedir:

'(4) Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, tarihi, başlama ve bitiş saatini ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir.

(5) İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir.' Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 23/J-1,2,4 maddesi de CMK’nın 169/4-5. maddelerine koşut düzenleme içermektedir.

CMK’nın 288/2 maddesine göre: 'Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.' Sözü edilen kolluk tutanağı 5271 sayılı CMK'nın 206/2-a maddesi kapsamında sorgulanması gereken bir niteliktedir.

a- Müşteki ... 10.03.2016 tarihli vekili ile birlikte verdiği savcılık ifadesinde:

'Ben bu konu hakkında 24.12.2016 tarihinde Alanya İlçe Jandarma Komutanlığına ifade vermiştim. O ifadem doğru değildir. Kabul etmiyorum. Olay sırasında son derece alkollüydüm. Olay öncesindeki dönemde 6.000 TL kadar borcum olan ... sürekli beni sıkıştırdığı için kendisine husumet besliyordum. Telefonda birkaç kez küfürleşmemiz de olmuştu. Telefonda küfürleştiğimiz için ve başka husumetim bulunan kimse olmadığından ... hakkında şikayetçi oldum. Bu nedenle önceki ifademde bana yönelik eylemleri ...'ın gerçekleştirdiğini söyledim. Olay günü Antalya ilinde alkol aldıktan sonra Mahmutlar Mahallesinde evime doğru seyir hâlinde olduğum bir sırada bir araç önümü kesti. Araçtan iki kişi indi. Birisi doğrudan benim sol bacağıma ateş etti ve yanındaki şahıs ile birlikte beni darp etmeye başladılar. Sonra beni kendi aracımın arka koltuğuna bindirip Barbaros Caddesi üzerinde bulunan şu anda hatırlamadığım ve bilmediğim, yerini de gösteremeyeceğim bir ofise götürdüler. Ofis bir apartmanın alt katında zeminde bulunuyordu. Yaklaşık 20 m² boyutlarındaydı. Kahverengi deri koltuklar vardı. Girişinde veya içerisindeki herhangi bir tabela veya yazıyı hatırlamıyorum. İki şahıs burada beni darp etmeye devam ettiler. Beni sol ayağımdan vuran şahıs sağ ayağıma da ateş etti. Nasıl bir silahla bana ateş ettiğini de hatırlamıyorum. Şahıslardan beni silahla yaralayan 'Bindiğim arabanın aynısından bize de alacaksın, iki tane de daire alacaksın.' dedi. Ben kendilerine cevap vermedim. Yaklaşık kırk beş dakika kadar bu ofiste beni darp ettiler. Daha sonra ... lakabıyla tanıdığım ... ofise geldi. Bu iki şahsa 'Siz ne yapıyorsunuz !' dedi.

Beni alıp kendi aracımla Alanya Devlet Hastanesine götürdü. Ben, bana yönelik bu eylemi gerçekleştiren iki kişiyi daha önce Mahmutlar Mahallesindeki Belediyenin yakınlarındaki simitçi dükkanında birkaç kez görmüştüm. Kendilerini tanımıyorum ancak görsem kendilerini teşhis ederim.

Bu olayı kimin, neden gerçekleştirdiğini bilmiyorum. Şüphelendiğim kimse yoktur.

Ancak önceki ifademde belirttiğim ... bana yönelik bu eylemi gerçekleştiren kişilerden biri değildir.

Sonradan ... benim evime geldiğinde olay gecesi benim aracımı orada görünce merak ederek içeriye girdiğini, beni alıkoyan iki şahsı kendisinin de daha önce görmediğini ve tanımadığını anlattı.

Ben ... hakkında şikâyetçi değilim. Bana yönelik eylemi gerçekleştiren kişiler hakkında şikayetçiyim. Yukarıda belirttiğim gibi telefonda küfürleştiğimiz için ve başka husumetim bulunan kimse olmadığından ... hakkında şikâyetçi oldum.

Söyleyeceklerim bunlardan ibarettir,...' demiştir.

Mağdur ...'in savcılık ifadesinin tespiti anında vekili de yanında bulunmuştur. Mağdur ... vekili aynı savcılık ifadesinde: 'Müştekinin beyanlarına aynen iştirak ediyoruz. İfade alınırken de olay tarihinde de çok fazla alkollü olduğunu beyan etmiş olup her ne kadar olayı gerçekleştirenin ... olduğunu beyan etmiş ise de; şu anki sağlıklı düşünmesinden sonra ... olmaması sebebiyle ... hakkındaki şikâyetimizden vazgeçiyoruz…' demiştir.

b- Kovuşturma evresinde Mağdur ... 11.01.2019 tarihli 10. celseye iştirak etmiştir.

Mağdur ... şikâyet ve delillerinde;

'Benim babama ait dükkanım vardı. ... ve ... isimli bir arkadaşı ki soyadını hatırlamıyorum bunu kiraladılar. 1 yıllık kirasını peşin aldım.

Ancak 6-7 ay geçince dükkanı boşalttılar. 4.000 TL alacakları oldu. Hakkımız olmadığı için bizde ödemek istedik. Ben ... Bey'e de bunu ödedim. Ancak ...'ın haberi yokmuş. Olay günü akşam Manavgatta bir davete katılmıştım. 1-2 kadeh de alkol aldım. Saat 02:30 gibi Alanyadaki evime dönüyordum. Bir araç beni takip ediyordu. Önüm çevrildi ve kurşunlandım. Şahısların ne söylediğini hatırlamıyorum. Kahve kurşunlandığında ise ben Antalya'da hastanede idim. Kahve dayımın oğlu ...'ın kahvesi idi. Sonrasında da yaptığım başka bir ödeme olmadı dedi.

Müştekinin kolluk tarafından alınan ifade tutanağı okundu;

Çelişki üzerine soruldu; ben o ifadeyi hastanede vermiştim, hatırlamıyorum, o ifadeyi kabul etmiyorum, hastaneye beni kimin getirdiğini de esasen bilmiyorum, gözümü açtığım zaman ... isimli şahsı gördüm, araba da hastanenin önünde idi. Arabanın anahtarı da üzerindeymiş dedi.

Müştekinin C. Savcılığında alınan ifade tutanağı okundu.

Soruldu; O ifademi aynen tekrar ederim, ...'dan şikâyetçi değilim, beni vuran meçhul kişilerden şikâyetçiyim' demiştir.

c- Mağdur ...’in kolluk ifadesi olayın tarafsız kamu tanığı ... tarafından yalanlanmıştır.

Mağdur ... kollukta '[...] yaklaşık 45 dakika kaldıktan sonra ismini ... olarak bildiği, ...’ın emlak ofisine geldiğini; ...’in ... ve yanındaki şahsa 'Siz ne yaptınız?' diyerek, emlak ofisinden çıkarılıp, kendi arabasıyla Alanya Devlet hastanesine getirildiğini…' söylerken;

Tanık ... 10.03.2016 tarihli yeminli savcılık ifadesinde;

'...Yukarıdaki bilgiler bana aittir ve doğrudur. Olayı anladım. Bildiklerimi aktaracağım. Ben bu konu hakkında 31.12.2015 tarihinde Alanya İlçe Jandarma Komutanlığında ifade vermiştim. O ifadem doğrudur, aynen tekrar ederim. ...'i tanırım. Kendisi arkadaşım olur. Ben Mahmutlar Mahallesinde turizm ofisi işletirim. Acentelik yaparım. ...'ı da esnaf olması nedeniyle tanır ve bilirim. Samimiyetim bulunmamaktadır. Olayın meydana geldiği gece Mahmutlar Mahallesindeki Korkut Residance sitesindeki evimde istirahat etmekte olduğum sırada saat 04.00-04.30 sularında telefonum özel numaradan arandı. Cevapladığımda ... '... yetiş ben ölüyorum' dedi. Ben ilk aşamada şaka yaptığını zannettim. Kendim de bir miktar alkollüydüm. 'Ne oldu' diye sorunca 'Yetiş ben ölüyorum. Sun Star'ın ordayım.' dedi. Ardından telefon birden kapandı. Ben hemen benimle aynı sitede oturan arkadaşım ...'ı aradım. Durumu aktardım. Hızlıca siteden ...'ın aracıyla çıktık. Mahmutlar açık oto pazarının köşesine Sunstar Otel'in yanına geldiğimizde ...'in aracını kaldırıma iyice yanaşmış vaziyette nizami olmayan bir şekilde şoför kapısı açık hâlde gördüm. Hemen ...'a aracı durdurmasını söyledim. Araçtan indik. ... kendi aracının sol ön tarafına doğru açık kapının yanında yerde kanlar içinde yatıyordu. Ben hemen 'Kim yaptı bunu' diye sordum. Ancak bana kimin yaptığını söylemeksizin bağırmaya ve inlemeye başladı. 'Beni hastaneye götür. Ben ölüyorum.' dedi. Bunun üzerine ben Kerim'i kendi aracına bindirdim. Arka koltuğa yatırdım. Şoför mahalline oturduğumda kontak anahtarının üzerinde olduğunu gördüm. Hızlıca ...'i Alanya Devlet Hastanesine götürdüm. Hastanedeki polis de bizi görür görmez ne olup bittiğini sordu. Kerim'i hemen içeri alıp müdahale etmeye başladılar. Ben oradakilere konuyu anlattım. Aracı hastanenin karşısına park edip Kerim'in abisini aradım. Cevap vermeyince aracı kilitledim. ... ile birlikte onun aracıyla eve döndük. Daha sonra sabah tekrar hastaneye gittim. ...'in ağabeyi ... oradaydı ancak Kerim'in aracı benim bıraktığım yerde değildi. ... bana aracı olay yeri inceleme ekibinin incelemek üzere götürdüğünü, yedek kontağıyla kapısını açtıklarını söyledi. Ben de, bende kalan kontak anahtarını ...'e teslim ettim. Araçta sonradan bulunan silahı ben görmedim. Nerede ve nasıl bulunduğunu bilmiyorum. Olay ile ilgili benim bildiklerim bunlardan ibarettir. Olay gecesi ...'ı hiç görmedim, ...

Müşteki ...'in ifadeleri aktarılarak, soruldu:

Tanık beyanında devamla; ...'in neden bu şekilde ifadeler verdiğini bilmiyorum. Ben kesinlikle ...'in aracını bir ofisin önünde görüp içeriye girerek kendisini darp eden ve vuran kişilerin elinden alıp hastaneye götürdüğüm yönündeki iddiası kesinlikle doğru değildir.

... bu olayın başında beni kendisi gibi ifade vermem için yönlendirmeye de çalışmıştı.

Dün de bir arkadaşımız ile birlikte oturduğumuz sırada yanımıza geldi. İfadesini değiştirdiğini, olay gecesi çok alkollü olduğunu, aklına gelen ilk ismin daha önce telefonda küfürleştiği ... olduğunu ancak onun günahını alır gibi olduğunu, vicdanen rahat etmediğini söyledi. Ben ise ifademi doğrusu gibi verdiğimi, gerisini kendisinin bileceğini söyledim. Benim konuya ilişkin görgüm, bilgim ve diyeceklerim bundan ibarettir. Başka da bir diyeceğim yoktur…' demiştir.

...'ın ifadelerinin doğruluğu, kolluk tarafından düzenlenmiş 30.12.2015 tarihli CD izleme tutanağı başlıklı belgenin 6. maddesinde yer verilen izahatla doğrulanmıştır.

Alanya Devlet Hastanesi ait güvenlik kamera kaydının olay bağlamında imajı kolluk görevlilerince alınmıştır. CD izleme tutanağına bağlanmış tutanakta: ...'ın ... plaka arabayı gerçekten de 24.12.2015 günü saat 04.51.40 sıralarında hastane kantinin yanına çektiği kolluk tarafından düzenlenmiş 30.12.2015 tarihli cd izleme tutanağının 6. maddesinden anlaşılmaktadır. (Bkz olay 1 klasörü)

d- Tanık ... Celse No: 11’de tespit edilen ifadesinde;

'Daha önce bu konu ile ilgili beyanda bulunmuştum. O beyanlarımı aynen tekrar ederim. Kerim'i kimin vurduğunu görmedim. Kerim yanına gittiği zaman 'ölüyorum, vuruldum.' gibi bağırıyordu. Kimin vurduğunu görmediğim gibi kendisi de bu konuda bir şey söylemedi. Kerim'i hastaneye ben götürdüm. Yanımda ... diye bir arkadaşım vardı...' demiştir.

e- Tanık ... 22.01.2016 tarihli kolluk ifadesinde;

...'la arkadaş olduğunu, aynı sitede oturduklarını, 24.12.2015 günü arkadaşı ... lakaplı ... tarafından telefonla arandığını, ...’in 'Beni bir yere bırak' isteği üzerine; ...’i Mahmutlar çıkışında bulunan Alanya açık oto pazarının yanında bulunan kavşakta indirdiğini; ...’in 'Beni burada bırak, benim biraz işim var, sen eve git' demesi üzerine eve döndüğünü söylemiştir. [Tanık ... kovuşturma evresinde dinlenmemiştir.]

f- Zabıt Mumzisi ... tarafından düzenlenmiş tutanağın içeriğinin tarafsızlığı konusunda oluşan kuşku

Mağdur ...'in tarihsiz kolluk ifadesi doğru kabul edilerek ilk derece mahkûmiyet hükmüne dayanak alınmıştır. Mahkûmiyet hükmüne dayanak alınmış kolluk ifadesinin zabıt mümzilerinden olan ... davada 11. olay başlığı altında irdelenmiş tehdit suçunun müşteki mağdurudur. Gerek sanık ... ..., gerekse ... tarafından olaydan önce ...'in kendilerinden para istediğini, para isteğini reddettiklerinde husumet güttüğüne ilişkin iddiaları; Antalya Bölge Adliye Mahkemesinin tehdit suçunun mağduru olan ... ifadesinin zabıt mümzisi ...'e yönelik tehdit eyleminden ötürü beraat kararı vermiş olması; tutanak içeriğinin sorgulanır hâle getiren diğer bir husustur. Zira hâkimin reddi için gerekli nedenler tutanak yazmanları içinde uygulanmaktadır. (Bkz. CMK 32)

3- Sanık ..., tanık..... ve ... arasında ... tarafından kiraya verilen bir taşınmazla alakalı ödenmiş kira bedelinin bir kısmının iadesi konusunda husumetin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Tanık ... 27.02.2016 tarihli kolluk ifadesinde özetle husumetle ilgili olarak:

'...’la D 400 karayolu üzerinde Aden Sitesi altında bulunan emlak ofisini ...’den devraldıklarını; anlaşma çerçevesinde Kerim’e 4000 Avro ve 4.000.00 TL ödediklerini; işler kötü gidince durumu Kerim’e bildirdiklerini, .....’in siz 'Devir işine karışmayın, ofisi ben devredeceğim, sizin verdiğiniz paranın bir kısmını kesip geri kalanı vereceğim!' dediğini; bir ay sonra Kerim’in ofisi devrettiğini gördüklerini; Kerim'e bir ara 'Müşteri var, istersen ofisi senin adına devrederiz' teklifini götürdüklerini; Kerim’in ofisi ikinci kez devrettiğini; kendilerine herhangi bir ödeme yapmadığını; daha sonra evini kiraya verip bir yıllık peşin parayı kendilerine vereceğini söylediğini; kendilerine hiç ödeme yapmadığını, bir ay süre isteğini bu sürenin sonunda Kerim’in 3.000.00 TL ödendiğini; 'Durumum iyi değil, tüm borcu bir hafta içinde kapatacağım' dediğini; 'tamam' dediklerini; bir hafta sonra 1.000.00 TL ödeme yaptığını; ...’in vurulduğunu olaydan 2 gün sonra öğrendiğini; vurulmadan önce ...’la 3 ay öncesinden ortaklığı bitirdiğini; ...’den alacaklarından dolayı ...’le ortaklığının devam ettiğini' söylemiştir.

4- Sanıkların süreçte tespit edilen beyanları

a- ...

aa- 27.02.2016 tarihli kolluk ifadesinde özetle;

...’den galeri açmak için 6.500 Avro karşılığı kiraladığını; parayı ...’e verdiğini; daha sonra karşılıklı anlaşma sonucu dükkanı boşalttığını; Kerim’e iade ettiğini; Kerim’in on aylı kira bedelini ortağı ...’a ödediğini; ...’in ateşli silahla yaralanması olayı ile bir alkasının bulunmadığını; 19.12.2015 tarihinde Anadolu Jet’le saat 06.35’de Şanlıurfa İline indiğini; [Bu iddia yapılan araştırmayla doğrulanmıştır.] Siverek İlçesine dayısı ...’ün yanına gittiğini; Siverek’te on beş gün kaldıktan sonra tekrar Alanya’ya döndüğünü buna Nurettin Küçükbudak, Evin Demeoğlu’nun şahit olduklarını; ...'in vurulması olayı ile ilgili olarak ailesi tarafından aradığının bildirildiğini; …...’in dışarıya çok borcunun olduğunu, borçlarını ödeyemediğini; böyle bir olayı kafasından kurgulayarak kendisini suçladığını, maddi menfaat temin etmek istediğini düşündüğünü; ...’in aşırı borçtan dolayı aracının kurşunlandığını duyduğunu; kendisine iftira edildiğini söylemiştir.

bb- Sanık ... tarihsiz savcılık ifadesinde özetle:

...’i Aldem 3 sitesinde bulunan taşınmazı kiralaması nedeniyle tanıdığını, 6.500 Avro olarak yıllık kira bedeli ödediklerini; dükkanı ...’la birlikte kiraladıklarını; 2 ay sonra karşılıklı anlaşma sonucu dükkanı boşaltarak Kerim’e teslim ettiklerini; kira alacaklarını Kerim’in Abdulkadir’e peyder pey ödediğini; 7.000.00 TL alacaklarının kaldığını; atılı suçlamayı kabul etmediğini; kesinlikle ...’i yaralamadığını; …24.12.2015 tarihinde Şanlıurfa’ya gittiğini; 15-20 gün kaldıktan sonra Alanya’ya döndüğünü; …Ele geçen Star marka tabancanın ...’e ait olduğunu; Kerim’in mal varlığının olmadığını, olmayan dairesini istemesinin mümkün olmadığını; ...’in birçok kişiye borçlu olduğunu; bu nedenle husumetli bir kişi olduğunu; …...’in iş yerine gelerek Kerim’i götürdüğünün doğru olmadığını; atılı suçlamaları kabul etmediğini söylemiş; sanık savunmanı Av. .....’da olaydan 6 saat sonra yapılan ölçümde Kerim’in 1.66 promil alkollü olduğunun belirlendiğini söylemiştir.

c- Sanık ... 27.02.2016 tarihli sorgusunda

…Neden kendisine suç atıldığını anlamadığını; olay tarihinde Şanlıurfa’da olduğunu; hazırlık ifadelerinin doğru olduğunu söylemiştir.

b- Sanık ... 27.02.2016 tarihli kolluk ifadesinde özetle:

...’in vurulması olayı ilgili bilgi ve görgüsünün bulunmadığını söylemiştir.

c- Sanık ...

aa- 27.02.2016 tarihli kolluk ifadesinde:

...’ın kendisinin yeğeni ve iş ortağı olduğunu; [Sanık ... aynı zamanda sanık ... ...'nin damadıdır.] ...’in 17.12.2015 günü Siverek’e yanına geldiğini; 10-12 gün yanında kaldığını; daha sonra Alanya’ya döndüğünü; ... isimli şahsın vurulma olayı ile ilgili bilgi ve görgüsünün bulunmadığını; ..... plaka sayılı aracın şirketi adına kayıtlı olduğunu, kendisi tarafından kullanıldığını; 25.02.2016 günü Gold City otelin oto parkına bıraktığını; …Otelde ... ile birlikte kaldıklarını, otelde bulunan Star marka tabancanın ...’ya ait olduğunu; ...’in vurulduğu anda Şanlıurfa Siverek ilçesinde bulunduğunu söylemiştir.

bb- Sanık ... 10.03.2016 tarihli savcılık ifadesinde:

'Soruldu: Ben üzerime atılı suçlamanın neler olduğunu anladım. Ben bu konu hakkında daha önce 27.02.2016 tarihinde Alanya İlçe Jandarma Komutanlığında ifade vermiştim. O ifadem doğrudur, aynen tekrar ederim. ... benim yeğenim, aynı zamanda da iş ortağımdır. ... isimli şahsı ise tanımam. ... ile ... arasındaki münasebetten bilgim bulunmamaktadır. Ben Alanya ilçesinde emlak ve turizm işi ile iştigal ederim. Aynı zamanda Şanlıurfa ili Siverek ilçesinde tarım yaptığım arazilerim bulunmaktadır. Sık sık Siverek'e gider gelirim. 2015 yılının yanlış hatırlamıyorsam Eylül ayında Alanya'dan Siverek'e gittim. Yaklaşık 3-4 ay kadar kaldım. Yine tam olarak hatırlayamamakla birlikte ben Siverek'teyken ... 17 veya 19 Aralık 2015 tarihinde yanıma beni ziyarete geldi. Uçakla Şanlıurfa'ya geldiğini biliyorum. Yaklaşık 10-12 gün kadar misafirim oldu. Ardından şirketimize ait olup Siverek'te bulunan Mitsubishi Pajero marka 07 HHB 24 veya 26 plakalı jeep ile Alanya'ya karayolu ile geri döndü. Hatta annem Kudret Arıtürk ve Hamza Arıtürk ile birlikte Alanya'ya döndüler.

Ben de 3-4 gün kadar sonra kendi aracımla Alanya'ya döndüm. Ben Gold Cıty Otel'de sürekli kalır ve ikamet ederim. ... da zaman zaman Gold Cıty Otel'de kalırdı. Jandarma tarafından ... ile kaldığımız odada aramada ele geçen Star marka silah kesinlikle bana ait değildir. Bu silah ...'nundur. Benim kendime ait taşıma ruhsatlı silahım bulunmaktadır. Ruhsatsız silah taşımam için bir neden yoktur. ...'in vurulması olayını sonradan yeğenim ...'dan öğrendim. Bunu öğrendiğim sırada ... Siverek'te benim yanımdaydı. Olayın meydana geldiği söylenen 19.12.2015 tarihinde de ... benim yanımdaydı. Benim konuyla ilgili söyleyebileceklerim ve savunmam bundan ibarettir.' demiştir.

Kovuşturma evresinde de sanıklar suçlamaları kesin bir dille reddetmişlerdir.

5- Mağdur ...’in analiz anında 1.66, (Kandaki alkol oranı alımdan itibaren her saat 0.15 promil eksilmekte olup) olay anında 3.00 promilin üzerinde alkollü olduğu anlaşılmaktadır.

Müşteki ... 10.03.2016 tarihli Vekili ile birlikte verdiği savcılık ifadesinde:

'Ben bu konu hakkında 24.12.2016 tarihinde Alanya İlçe Jandarma Komutanlığına ifade vermiştim. O ifadem doğru değildir. Kabul etmiyorum. Olay sırasında son derece alkollüydüm…' demiştir.

Savunma olaydan 6 saat sonra yapılan ölçümde Kerim’in 1.66 promil alkollü olduğunun belirlendiğini söylemiştir.

Alanya İlçe Devlet Hastanesi tarafından düzenlenmiş 21.01.2016 gün ve 69706591 sayılı rapor içeriğine göre:

Mağdurun sol femur kemiğinde parçalı fraktür tespit edildiği; yüzüne kesiler olduğu; kanında 1.66 promil etenol tespit edildiği bilgisine yer verilmiştir.

Alkol incelemesinin 24.12.2015 günü 05.06.18 zaman diliminde yapıldığı; Laboratuvar tetkik sonuçları başlıklı belge içeriğinden anlaşılmaktadır.

Alkolün metabolizma üzerindeki etkisi:

20 promil: Sıcaklık hissi, yüzde kızarma, algı yavaşlaması, düşüncede açıklık, kendine güven, atılganlık, konuşkanlık; 50 promil: Algılama yavaşlığı, dikkat bozulması, reflekslerde yavaşlama, kontrol güçlüğü, fazla konuşma, gülme, duygusallaşma; 100 promil: Hareketlere hâkim olamama, konuşma ve yürüme bozukluğu, çift görme; 150 promil: Ayakta duramama, kusma, sızma; 200 promil: Bilinç kaybı, idrar kaçırma, hipertansiyon, solunum yavaşlaması, terleme; 300 promil: Ölüm ihtimali oratay çıkabilmektedir.

'Alkollü içki daha fazla miktarda kullanılır veya alkol, kalitesi itibariyle daha müessir yahut daha kötü olursa veya haricî ve dahilî şartlar sebebile bu gibi içkilere karşı daha az dayanıklı şahıslar bahis konusu ise, hadise, değişik bir tarzda inkişaf etmeğe başlar. Bir tenebbüh (uyanma, uykudan kalkma) hâli olan birinci safhanın şiddeti artar ve şekli değişir. Çünkü, alkol, sinir sisteminin normal faaliyetim ancak muayyen bir hadde kadar tezyid (arttırma, artırılma) edebilir. Bu hadden sonra, teheyyüç (heyecanlanma, çoşma), psişik ve fizyolojik intizamsızlıklar (düzensizlikler) başgösterirler; sarhoşun idrâki karışır, beyin normal fonksiyonlarını yapamaz hale gelir, şuur gâh görünür, gâh kaybolur, fikirler enderdir ve aklın fırtınalı ufkunu baş döndürücü bir hızla katederler. Hafıza tevakkuf (durma, eğlenme, bekleme) eder, şahıs hadiseler arasında münasebet kuramaz olur, muhakeme yürütmekten âcizdir ve hareket sinirleri, fizyolojikman kötü bir şekilde çalışırlar; yürüyüş mütereddittir, insan sallanır ve sendeler. Bakış bulanıklaşır, söz söylemek güçleşir, jestler garip ve alâkasızdırlar. Çoğu zaman bu psişik ve fizik başkalaşmalar aynı anda husule gelirler; fakat, daima mütesadif (tesadüften, rastgelen) değildirler.' (Türkçeleştirmede, Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat isimli eserinden istifade edilmiştir.)

'Bundan başka hafızasında da zayıflama görülür, sarhoş ne yaptığını bilmez, hatırlamaz. Temaruz (yalandan hastalanma, kendini hasta gibi göstermeler) ihtimali bertaraf edilmişse, bu hafıza yokluğu, sarhoşluğun tam olduğunu gösteren emin bir arazdır. Bu yokluk her zaman tam değildir. Sarhoş, ekseriya, hâdiselerin bir kısmını hatırlar bir kısmını hatırlamaz. Bazen, muayyen hususlar hafızasında belirip kaybolurlar ve denebilir ki hafızasının tam manasile kaybolması sadece kısa bir devreye inhisar eder.'

[....]

Gerçekten kandaki alkol miktarı %007 ile %01 arasında ise şahısta dikkatin azaldığı ve reaksiyonlarda bir yavaşlama olduğu müşahede edilmiştir. Bu miktar, 1 -1,5 arasında iken teheyyüç (heyecanlanma, çoşma) safhasının başladığı ve 1,5 - 2 arasında en yüksek haddine ulaştığı ve bu hadden sonra depresyon devresine geçildiği tesbit edilmiştir (GUZZON. op. cit. loc. cit.) -PALMIERI, kandaki alkol miktarı % 03'ü aştığı takdirde, ferdin içkiye alışkanlık ve dayanıklılığının derecesi ne olursa olsun, hareketlerinin daima anormal olacağını söylemektedir (op. cit s. 873).

Mağdurun Kerim ... olay anında gerçekte 3.00 promil düzeye yakın alkollüdür.

[200 promil: Bilinç kaybı, idrar kaçırma, hipertansiyon, solunum yavaşlaması, terleme.] 2.00 promilin üzerinde, tetkin anına kadar geçen süreçte 0.15 promil kanda alkol düzeyinde düşme olacağı olgusu da gözetildiğinde; bilinç, hatırlama düzeyinde alkollü olması nedeniyle kolluk ifadesinin itibar edilmez boyutta olduğunu göstermektedir (Bkz. Sarhoşluk Halinde İşlenen Suçlarda Cezai Mesuliyet, Ankara Hukuk Fakültesi Yayınlarından No. 163, Dr. Uğur Alacakaptan Ankara Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Doçenti; sh. 18).

6- Mağdur ...'in soruşturma sürecinde kolluk görevlileri tarafından tespit edilen ifadesinden hareketle sanık ...'ün mağdur ...'e yönelik fiilleri TCK'nın 220/5. maddesi göndermesiyle işlediği sonucuna varmak mümkün değildir. Bir başka ifadeyle bu beyanın sanık ... ...'nin mahkûmiyet hükmüne dayanak alınmasını haklı kılacak bir kanıt değeri bulunmamaktadır.

Mağdur ... yargılamanının hiçbir aşamasında sanık ...'ün adını olayın faillerinden biri olarak zikretmemiştir.

a- Mağdur ...'in soruşturma sürecinde tespit edilen ifadeleri arasında tenakuz, çelişki mevcuttur.

Şöyle ki;

Ceza muhakemesi; geçmişte yaşandığı iddia edilen bir vakıanın gerçekten meydana gelip gelmediğini olayın sanık tarafından meydana getirilip getirilmediğini ve ceza hukukundaki sonuçlarını tespit etmek amacıyla yapılan bir yargılama faaliyetidir.

Ceza muhakemesinin amacı, şüpheli ve sanığın haklarını ihlal etmemek koşuluyla maddi gerçeğe ulaşmaktır.

Zamansal olarak geçmişte kalan ve hukuki değer taşıyan somut olay üzerinden maddi gerçeğe ulaşmak, ceza muhakemesinde aynı zamanda bir görev niteliğindedir.

'Delil' ve 'İspat' sütunları üzerinde inşa edilmiş olan maddi gerçeğin ise; hukuka uygun, temel hak ve hürriyetler çerçevesinde elde edilmiş olması gerekmektedir. Ceza muhakemesinde maddi gerçeğe ulaşmak için kullanılan araçlar delil olarak nitelendirilir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir kararında:

'Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütününü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa bir takım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, ceza muhakemesinin amacına kesinlikle aykırıdır.' sonucuna varmıştır. Bir muhakeme faaliyeti olduğu kabul edilen ispat; yargılama süreci sonunda hâkimin vicdani kanaatini her türlü şüpheden uzak ve gerekçeli olarak inşa etmesini sağlar. Bkz. Yargıtay CGK, T.19.04.1993, E. 1993/6-79, K.1993/108.(www.kazanci.com, 18.03.2017):

AİHM Kararı, Capeau/Belçika, T. 13.01.2005, 42914/98; Barbera, Messeque ve Jabardo/İspanya, 06.12.1988, 10590/83, (https://hudoc.echr.coe.int, 9.11.2017); affirmanti incumbit probatio 'Diğer yandan, Mahkeme, Sözleşme ile öngörülen yargılama usulünün, affirmanti incumbit probatio (ispat yükü, iddia eden üzerindedir) ilkesinin titizlikle uygulanması gerektiğini tespit etmektedir.',

AİHM Kararı, Ersin Erkuş ve Diğerleri / Türkiye Davası, 31.05.2016, 40952/07, (www.kazanci.com, 9.11.2017); AİHM Kararı, Rivas/Fransa, 1.04.2004, 59584/00; BİRTEK: 2016, s. 425.

'Ceza muhakemesinde hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılamayı yapan hâkim hukuka uygun şekilde elde edilmiş akla, bilime ve mantığa uygun olan her türlü delili kullanmak suretiyle sanığın aleyhine olduğu kadar, lehine olan delilleri de araştırıp değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır.' Bkz. Yargıtay CGK, E. 2013/1-40, K. 2014/318, T. 10.6.2014. www.kazanci.com (18.03.2017)

'Kendi içinde ve birbiri ile çelişen beyanları arasındaki açık aykırılık duraksamaya yer vermeyecek şekilde giderilip, lehe-aleyhe tüm beyanlar değerlendirilip mağdurun ve tanığın mahkeme beyanlarına hangi nedenlerle üstünlük tanındığı karar yerinde denetlenebilir şekilde açıklanıp tartışılmadan, mağdur ile sanığın ailevi sorunları olduğundan bahisle, genel geçişli ifadeler kullanılıp, eksik soruşturmayla yetinilerek duruşmaya devamla yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş…', Bkz.Yargıtay 6. CD, E. 2013/31834, K. 2016/6322, T. 25.10.2016. www.kazanci.com , (18.03.2017)

CMK’nın 217. maddesinin madde gerekçesinde ve doktrinde açıklandığı üzere: 'akla dayalı izlenim', 'tecrübe kurallarına göre bir takdir' ve 'belirli kural, ilke ve araçların eşliğinde yürüyen akli muhakeme sürecinin sonucunda ulaşılan, gerekçelendirilmesi ve denetlenmesi hukuken mümkün' kanaattir.

Maddenin birinci fıkrasında yer almış ikinci temel ilke, hâkimin kararını, ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayalı vicdanî kanaatine dayandırabileceğidir', (CMK m. 217’nin madde gerekçesi).

'[...] Yağma suçundan dolayı yakınan hakkında dava açılıp kanıt yetersizliğinden beraat kararı verilmesi karşısında, tutanaklarda; '...Zanlıyı yakalayan şahıs...' olarak adı ve imzası bulunan M.E.'in tanık sıfatıyla dinlenmesi ve sanığın yakınanı yaralamadan önce anılana '...Benden zorla para almak isteyen şahıs buydu...' deyip demediği ve yağma suçunun faili olan yakınanın nasıl yakalandığı sorularak açıklattırılması ve sanığın yağma suçundan açılan davadaki ifadelerinin yakınanı cezadan kurtarmaya yönelik olup olmadığı üzerinde durularak kanıtlar birlikte değerlendirilip sonucuna göre, sanığın şikâyet hakkını kullanıp kullanmadığı da tartışılarak hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle hükümlülük kararı verilmesi...' isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yerel Mahkeme 22.04.2004 gün ve 83-286 sayı ile; '...Sanık Ö.Ş.'nın yakaladığı ve kendisine yönelik yağmaya kalkışma suçu faili olarak kolluğa teslim ettiği S.Ç. hakkında hazırlık soruşturması sırasında verdiği tüm ifadelerde kesin ve net biçimde bu şahsı eylemin faili olarak suçlayıp son soruşturma aşamasında bu isnadından rücu etmiş olması karşısında olayın yeterince aydınlandığı, soruşturmanın genişletilmesine ve S.Ç.'ın yakalanmasına yardımcı olan tanık M.E.'in dinlenilmesine gerek bulunmadığı..' gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir. [...]

Somut olayı bu açıklamalar ışığında değerlendirdiğimizde;

Yağma olayının görgü tanığı bulunmamaktadır. Ancak, Ö.Ş.'nın çalıştığı fabrikanın gece bekçisi olan tanık M.E.'e, arabasına aldığı kişinin kendisine bıçak çekip yağmaya kalkıştığını anlattığı, hemen ardından bu olayın faili olarak S.Ç.'ı birlikte yakalayıp jandarmaya teslim ettiklerine göre, gerek olayın tanık ...'a aktarılış biçimi gerekse ...'in yağma suçu faili olarak yakalanış tarz ve yöntemi ve bu sırada Ö.Ş.'nın kendisine karşı yağmaya kalkışan kişinin ... olduğu ya da olmadığı yönünde görevlilere açıklama yapıp yapmadığı önem taşımaktadır. O halde, soruşturmanın genişletilerek tanık M.E.'in Yerel Mahkemece dinlenilip olayın bu boyutlarına açıklık getirilmesi, sanık ...'ün mağduru olduğu yağma suçuna ilişkin hazırlık soruşturmasındaki isnat ve ifadelerinin şikâyet hakkını kullanmaya, son soruşturma aşamasında verdiği ifadenin ise yağma suçunun faili olarak yargılanan ...'i suçtan kurtarmaya yönelik olup olmadığının kararda tartışılarak değerlendirilmesi ve sanığın hukuki durumunun buna göre tayini gerekir…' Bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/03/2005 gün, 2005/4-17; 2005/33 E/K sayılı kararı

Mağdur ... kendisini olay gün ve saatinde acilen Alanya Devlet Hastanesine yetiştiren ...'a kendisini silahla yaralayan şahıs veya şahısların isimleri veya eşgalleri konusunda, ... ısırarına rağmen olay günü bir cevap vermemiştir.

Bu durum kolluk ifadesinin güvenilirliğine gölge düşüren diğer bir husustur.

b- Mağdur beyanı ve Ceza Yargılamasında İspata Etkisi Sorunu çerçevesinde de mağdur ...'in kolluk ifadesi itibar edilmez niteliktedir.

'Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz ve yasanın gerekçesinde açıklanan temel prensiplere göre;

a) her şeyin kanıt olabileceği,

b) ilgililerin kanıt ileri sürebilecekleri,

c) hakimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği),

d) kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı,

e) kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği,

f) kanıt değerlendirmede hakimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp, hakimin tüm kanıtları serbestçe değerlendireceği (vicdani kanaat), ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel felsefe ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır.'

Ceza muhakemesi bakımından mağdur beyanı, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında başvurulabilen ve beyan delili niteliği taşıyan bir ispat vasıtası olarak kabul edilmektedir. Suç teşkil eden fiilin bizatihi kendisi üzerinde gerçekleşmiş olması itibarıyla mağdur, olaya ilişkin en iyi aktarımda bulunabilecek kişi iken olayın tarafı olması ve insan doğası gereği olayı tarafsız şekilde nakletmesi mümkün görülmemektedir. Bkz. Öztürk, ...: Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2017, s. 321.

Beyan delilleri arasında özellikle mağdur beyanının doğruluğu, tarafsızlığı veya gerçeği yansıtmama ihtimali daha ağırlıklıdır. Zira mağdurun şüpheli ve sanık gibi muhakeme süjelerinden biri olması, dahası şüpheli ve sanık ile menfaat çatışması içerisinde olması, maddi vakıanın doğrudan tesiri altında bulunması ve doğruluğu güvence altına alan yemin verdirilmeden beyanının alınması gibi nedenlerle tarafsız beyanda bulunması beklenemez ve kabul edilemez. Bu nedenle mağdurun, öç alma duygusuyla hareket edebileceği, sanığa daha çok zarar vermek amacıyla isnadı ağırlaştırmaya çalışabileceği veya gerçekte işlenmiş bir suç olmamakla birlikte nefret, intikam, menfaat temini gibi sebeplerle gerçeğe aykırı beyanda bulunabileceği göz önünde bulundurularak beyanı değerlendirilmelidir.

'İlki aynı olaya ilişkin aynı doğrultuda en az iki kişinin beyanda bulunması...'

'Ceza muhakemesi hukuku bakımından beyana dayalı olarak ispatın tam sağlanabilmesi için belli koşulların varlığı gerekmektedir; bunlardan ilki aynı olaya ilişkin aynı doğrultuda en az iki kişinin beyanda bulunması, bu kişilerin olayı bizzat gözlemlemiş olması, beyanın kesinlik içeren cümleler kurularak ifade edilmesi (hatırladığım kadarıyla, sanki, gibi türünden belirsiz kavramlar kullanılmamış olması) ve beyanların muhakeme sürecinin her aşamasında aynı olmasıdır'. Bkz. GARRAUD, F.: 'Kıta Avrupası Delil Sitemi Tarihi', Çev. Devrim Aydın, Ceza Hukuku Dergisi, 2016 (32), s. 202.

'Yüce Yargıtay Göre Mağdurun Beyanı Tespit Edilirken Gözetilmesi Gereken Ölçütler' çerçevesinde de mağdur ...'in kolluk ifadesi itibar edilmez niteliktedir.

Yargıtay ve doktrin tarafından mağdurun beyanının delil değeri tespit edilirken, mağdurun ruh sağlığı, yaşı, kişiliği, beyanların çelişkili olup olmadığı, mağdur ve fail arasındaki ilişki, mağdurun güvenirliliği ve ahlaki durumu, sanığın savunmaları ile çelişip çelişmediğinin tespit edilmesi ve buna göre hüküm verilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Özellikle de tek delilin mağdurun beyanı olduğu suçlara ilişkin yargılamalarda olduğu gibi mahkeme hangi sebeplerle mağdurun beyanının güvenilir olduğunu ve sanığın beyanından üstün tuttuğunu somut ve inandırıcı gerekçelerle denetilmeye olanak verecek şekilde ortaya koymalıdır. Bkz. Yargıtay CGK, E. 1991/5-75, K. 1991/103, T.01.04.1999; Yargıtay CGK., T. 19.11.2013, E. 2013/14-326, K. 2013/46; Yargıtay CGK., T. 19.10.2010, E. 2010/5-147, K. 2010/200; Yargıtay 5. CD, T. 01.04.2008, E. 2008/336, K. 2008/3004.

c- Yargıtay 6. CD, T.25.10.2016, E. 2013/31834, K. 2016/6322. sayılı kararı suçu yağma olan olayda:

'[...]Mağdur .... ile tanık .....in aşamalarda kendi içinde ve birbiri ile çelişen beyanları arasındaki açık aykırılık duraksamaya yer vermeyecek şekilde giderilip, lehe-aleyhe tüm beyanlar değerlendirilip mağdurun ve tanığın mahkeme beyanlarına hangi nedenlerle üstünlük tanındığı karar yerinde denetlenebilir şekilde açıklanıp tartışılmadan, mağdur ile sanığın ailevi sorunları olduğundan bahisle, genel geçişli ifadeler kullanılıp, eksik soruşturmayla yetinilerek duruşmaya devamla yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması…' vargısıyla beraat hükmünün bozulmasına karar verilmiş;

d- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.1991 Tarih, E.1991/5-75, K.1991/103 Sayılı kararında:

'[...] 5- Bir iddianın samimiyeti ve doğruluğu, suçun işlendiği yer, zaman, işleniş biçimi, tarafların kişilikleri, iddianın aşamalardaki değişmezliği nazara alınarak değerlendirilmelidir.

Mağdurenin iddiası, aşamalarda değiştiği gibi kendi içinde de çelişkilidir. Bu çelişkiler, gereksiz ayrıntılara yönelik olmayıp suça ve suçun işlendiği tarihe ilişkindir. İddia, olay tarihini belirleyen doktor raporu ile doğrulanmamış aksine, belirtilen tarihlerde suçun işlenmediği saptanmıştır.

Sanığın; yüklenen suçu işlediğine dair savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamamıştır. Bu itibarla direnme hükmünün bozulmasına karar...' karar verilmiştir.

Mağdur ...'in UYAP veri tabanında kayıtlı dava dosyalarının ve sabıka kaydının tetkikinde mühür bozma, güveni kötüye kullanma, hırsızlık suçlarından sabıka kayıtlarının bulunduğu; hakkında İcra İflas Yasası bağlamında çok sayıda davanın sanığı olması kolluk ifadesinin güvenilirliğine şüphe düşüren diğer bir olgudur.

7- Olayda kullanılan 7.65 mm tabanca elde edilmemiştir.

8- Parmak izi, svap sonuçları, mağdur ...'in adli raporu

a- 24.12.2015 Tarih saat 12:00 zaman dilimli olay yeri inceleme raporu:

... plaka sayılı aracın sağ ön koltuğunda elde edilen tabancanın 7.65 mm çapında üzerinde P114 ibaresi bulunan tabanca olduğu; ameliyat sonrası mağdurun vücudundan deforme mermi çekirdeğinin elde edildiği; kanlı pantolon, karaca kazağın muhafaza altına alındığı; mağdurdan el ve yüz svapları alındığı; …Parke taşları üzerinde 2 adet mermi çekirdeğinin elde edildiği bilgisine yer verildiği anlaşılmaktadır.

b- 25.03.2016 tarih, 2015/5729 sayılı konusu atış artığı ve atış mesafesi belirleme analizi olan uzmanlık raporu

...’in sağ el, sol el, yüz bölgesinde atış artığı transfer kiti ile alınan toplam 3 adet svap; 07 NZH plakalı aracın ön ve arka bölgelerinden atış atığı transfer kiti ile alınan toplam üç adet svap; ...’e ait olduğu belirtilen birer adet gri renkli uzun kollu kazak, mavi renkli pantolon üzerinde yapılan incelemede:

...’e ait svaplar, ... plaka sayılı araç üzerinden alınmış svaplar üzerinde atış artıkları tespit edilmiş; inceleme konusu pantolon üzerinde yapılan incelemede atışın uzak atış mesafesinden gerçekleştirildiği belirtilmiştir.

c- Alanya İlçe Devlet Hastanesi tarafından düzenlenmiş 04.04.2016 tarih, 69706591 sayılı mağdur ... hakkında düzenlenmiş adli rapor:

...’in hayati tehlikeye maruz kalacak; basit tıbbi tedavi ile giderilemeyecek; 6 derecede ağır kemik kırığına uğrayacak sonuçta yarlandığı; çehrede sabit eser yönünden 6 ay sonra; duyu organlarının işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi yönünden 18 ay sonra rapor verileceği belirtilmiştir.

d- 04.10.2017 tarihli 'Tutanaktır' başlıklı belge içeriği

... meçhul şüphelinin ... olmadığını kolluk görevlilerine söylemiştir.

e- ...'in olay günü yönetiminde bulunan araç için olay yeri inceleme ekipleri tarafından yapılan araştırmada yalnızca olayın tarafsız kamu tanığı ...'ın parmak izine tesadüf edilmiştir.

Mağdur ...'in olay gün ve saatinde yönetiminde bulunan ... plaka sayılı araçta olay yeri inceleme ekibi tarafından yürütülen çalışma sonucunda yapılan incelemede yalnızca ...'a ait parmak izi elde edilmiş; sanık ...'a veya meçhul bir başka şahsa ait parmak izi veya dna örneğine bu araç içinde tesadüf edilmemiştir.

11- Sanık ...'ün, mağdur ...'e yönelik kasten yaralama, yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarında örgütün yöneticisi konumunda 'hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir-komutanın bir sonucu', bu durumun yansıması olarak, TCK'nın 220/5. maddesinde öngörülen unsurlar çerçevesinde etken rolünün olduğu süreçte toplanmış kanıtlar çerçevesi sübut bulmamıştır.

Şöyle ki; Örgüt yöneticisinin amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirmesinin bulunması TCK'nın 220/5. maddesinin olay bağlamında uygulanmasında olmazsa olmaz 'conditio sine qua non' bir koşuldur. (Conditio sine qua non teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı · zorunlu koşul · vazgeçilmez koşul · gerekli şart · onsuz olmaz.)

Talimat kelimesinin kökeni nedir? Talimat sözcüğü Arapça kökenli olan bir sözcük türüdür. Dolayısıyla Türkçe dilinin içerisine de Arapçadan geçmiştir. Talimat vermek ne demektir? Talimat vermek kavramı; üst aşamada yer alan bir makam veya bir kişi, alt aşamada yer alanlara, yaptıracağı bir iş ile alakalı olarak görüşünü bildirip bahsedilen işin o yolda yapılabilmesini buyurmak şeklinde tanımlanmaktadır. [ Bkz. Https://sozluk.gov.tr/ Erişim: 31.03.2022]

TCK 220/5 'Örgüt yöneticisi katılmayıp, örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlarında ise TCK’nın 220/5. maddesine göre sorumludur.'

Yasal düzenlemesi çerçevesinde sanık ...’ün, mağdur ...’in kasten yaralanması, hürriyetinden yoksun kılınması, yağmalanlanması konusunda damadı, ...’a talimat verdiği veya azmettirdiği; eylemlerin 'Silahlı Narmanlar örgütüne' gelir elde etmek maksatlı işlendiği süreçte ispat edilmemiştir.

'TCK'nın 220/5. maddesinin gerekçesi bu sorumluluğu açıklamaktadır.

Elbette bu durumda örgüt yöneticisinin somut olayda örgüt üyesi ve işlenecek amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirme güç ve yetkisinin olması halinde uygulama alanı bulacaktır. Bu alanı daraltma değildir. En azından müdahale edip suçun işlenmesinin önüne geçebilecek bilgi ve etkisinin olmasının veya yönlendirebilme konusuna yeterli hakimiyeti bulunması ya da örgütün üzerinde genel bir etki gücünün ya da bölgesel de olsa (onay makamı) konumunun olması aranmalıdır. Bu da kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. (Suç örgütü) hiyerarşisi, devamlılığı, disiplini olan ve devlet içinde devlet olmayı hedefleyen toplumu etkileyen düzeni geniş çapta bozan suç işleyen kendine göre kurumsallaşmış karmaşık bir yapılanma ağını kapsar.'

Suç işlemek için örgüt kurmada bir veya birkaç suç işlendikten sonra daha programlanmış suçları işlemek için örgüt devam eder. Örgüte iştirak eden failler işlenen suçtan dolayı iştirak gereği cezalandırılır, yani katkıda bulunana uygulanır. Örgüt kurucuları kendi başlarına veya başkaları ile anlaşma yapılmasını başlatandır. Faaliyeti ile örgütün doğmasına sebebiyet vermektedir. Örgüt yönetenler ise üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyen, koordine edenlerdir. Bazen bir suç örgüt yöneticisi bizzat veya başka örgüt ile müşterek fail olarak suç işlediğinde TCK’nın 37. maddesi, azmettirmesinde ise TCK’nın 38. maddesinin tatbiki düşünülür. Örgüt yöneticisi katılmayıp, örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlarında ise TCK’nın 220/5. maddesine göre sorumludur.

'...Suç örgütü mensubunun ceza sorumluğunun belirlenmesinde elbette TCK'nın 220. maddesinde gösterilen sınırlar ve unsurlar üzerinden hareket edilmelidir ama suçlar bakımından anılan yasanın 37 ile 41. maddelerinde kurduğu sistemi tabiki gündeme gelecektir.

Suç örgütü yöneticisi bizzat veya bir başka örgüt mensubu ile müşterek fail olarak suç işlediğinde ya da bir örgüt mensubuna talimat vererek suç işlemeye azmettirerek örgüt yönetici olmanın sağladığı üstünlük nedeniyle azmettirici olmakla birlikte (fail) sayılıp cezalandırılması gerektiğinde örgüt yöneticisi ...nın 37 ve belki de azmettirici TCK'nın 38. maddesine göre ceza alacaktır. Bu durumda TCK'nın 220/5. maddesinin uygulama alanı bulunmayacaktır. Çünkü bir suçtan iki defa ceza verilmesi mümkün değildir.

Örgüt yöneticisi bizzat, azmettiren olarak katılmadığında örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan örgüt yönetici örgüt ve örgüt mensupları üzerinde kurduğu hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir-komutanın bir sonucu olarak uygulanır.

Bu hükümle farazi bir azmettirme düşünülmüştür. TCK'nın 220/5. maddesinin gerekçesi bu sorumluluğu açıklamaktadır.

Elbette bu durumda örgüt yöneticisinin somut olayda örgüt üyesi ve işlenecek amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirme güç ve yetkisinin olması hâlinde uygulama alanı bulacaktır.

Bu alanı daraltma değildir. En azından müdahale edip suçun işlenmesinin önüne geçebilecek bilgi ve etkisinin olmasının veya yönlendirebilme konusuna yeterli hakimiyeti bulunması ya da örgütün üzerinde genel bir etki gücünün ya da bölgesel de olsa (onay makamı) konumunun olması aranmalıdır.

Bu da kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. (Suç örgütü) hiyerarşisi, devamlılığı, disiplini olan ve devlet içinde devlet olmayı hedefleyen toplumu etkileyen düzeni geniş çapta bozan suç işleyen kendine göre kurumsallaşmış karmaşık bir yapılanma ağını kapsar.

ÇETE kavramı ise nispeten küçük, gevşek hiyerarşik yapılanma ve disiplini olan bir veya birkaç suç işlemeye niyetlenen ancak bu konuda profesyonel taktik ve yöntemler izlemeyen, aracılık yapan daha ziyade sokak yapılanması niteliği taşıyan devlet içinde devlet olmaya hareket etmeyen mahalli suçlar işleyen yapılanmalar için kullanılabilir.

Çete bağımsız bir suç tipi değildir. Örgüt suçlarında bir unsur fikir alış verişinde bulunup paylaştıkları, plan ve program yapıp eylem hazırlığı yaptıkları zeminin de bu özelliği ile yerleri olmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 3.4.2007 gün, 2006/253, 2007/80 sayılı kararında bu husus vurgulanmaktadır.

Hal böyle olunca; her somut eylemin özellikleri birbirinden farklı olduğu ve ayrı değerlendirilmesi gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.

Zaman zaman iştirak halinde birliktelikleri suç örgütü sayılmaya çalışıldığında ve suç örgütü olup olmadığına bakılmaksızın ceza sorumluluk alanı genişletildiği de izlenmektedir.

Bu nedenle bir suç işlemek için iştirak ile suç örgütü arasındaki ayrım ise;

Suç örgütü ve/veya örgütlerin yapısı ve yapılanması netleştirilip, bu suç örgütü ve/veya örgütleri ile ilgili faillerin suçları örgüt ile ilgisi olmayan faillerin ve eylemlerin ayrımı ile olacaktır.

Bu husus etkin soruşturma ve/veya kovuşturma yapılarak saptanabilir. Hal böyle olunca, telafisi olanaksız hatalara düşülmemesi, insan hak ve hürriyetlerinin ihlalini önlemek için bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır.

Bir yargılamada suç örgütünden bahsedilebilmesi için örgütü kim veya kimlerin kurduğu, kuruluş süreci ve amacının mensuplarının, hiyerarşik yapılanmasının netleştirilmesi gerekir.

Ancak; uygulamada aynı soruşturma ve dava kapsamında aralarında paralel ilişki bulunduğu gerekçesiyle birden fazla suç örgütü iddia ve suçlaması gündeme getirildiği, farklı örgüt yapılanma ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçların birlikte değerlendirildiği izlenmektedir.

Somut olayda;

Sanıklar .....’ün tek bir örgütün mü yoksa her biri ayrı örgütün mü kurucu/yöneticisi oldukları, aralarındaki ilişkiler ve örgüt üyesi sanıkların da bu kapsamda hangi örgüte üye oldukları dolayısıyla mevcut hiyerarşik yapının kanıtlarıyla birlikte denetime olanak verecek biçimde belirlenip gösterilmeden, ayrıca örgüt üyesi sanıkların yaptıkları bütün eylemlerin bir örgütün faaliyeti kapsamında yapılıp yapılmadığı da tartışılıp ortaya konulmadan, her bir fiilin örgüt faaliyeti kapsamında gerçekleştirildiği kabul edilerek, sanıklar Tacettin Gönen, (...) (1a, 2a, 2b, 3, 5, 7a, 8a, 9a, 10a, 12, 11a ve 11b, 13, 14a, 14b, 15a, 16, 17, 18, 19a, 20a, 21a, 23Ba ve 23Ca) nolu eylemler başlığı altında karara bağlanan hükümler ile (C) üst başlığı altında (1, 2, 3, 4a, 5, 6a, 7, 8 ve 12.) nolu olaylar olarak karara bağlanan hükümlerde, sanıklar hakkında aynı yasanın 58. maddesiyle uygulama yapılması…' gerekçesiyle mahkeme hükmünün bozulasına karar verilmiştir. Bkz. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 10.06.2015 tarih, Esas No: 2015/876, Karar No: 2015/41339 Sayılı kararı

'[...] 1) Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bir suç örgütünde organik ve hiyerarşik ilişki hakimdir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt mensupları üzerinde hakimiyet teşkil eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmalıdır. Örgütün varlığı için suç işleme amacıyla etrafındaki fiili birleşme ve niteliği itibariyle devamlılık aranmalıdır. Üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan suçları işlemeye elverişli olmalıdır.

Bir suç örgütünün varlığında hiyerarşik ve komplike yapılanma içinde bulunan örgütten ayrılamama ve örgütün istediği şekilde hareket etme ve yaşama zorunluluğu tespit edilmelidir.

Tam bir işbirliği ve eylem paylaşımı anlayışı çerçevesinde en az üç kişi tarafından kurulan ve bünyesinde hiyerarşik ilişki taşıyan süreklilik ve devamlılık gösterecek şekilde yapılanan baskı, yıldırma, sindirme ve zorlama yöntemlerini kullanarak korkutucu topluluk olarak tanımlanabilir.

Suç örgütünün varlığının ispatı tartışmalı konudur. 220/1.maddesi suç örgütünün varlığı için aranan amaç suçlar ve elverişli vasıtaların tesbiti yönünden yargılamanın geniş yapılacağı ileri sürülebilir. Suç örgütünün hiyerarşik yapısını çözmek ise hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık-üstlük ilişkisinin bunun yanında suç işleme ilişkisinin devamlılığının ve bu konudaki kararlılığının anlaşılması yeterlidir.

Bir suç örgütünün varlığı için hiyerarşik yapılanmanın amaç suçları işlemede devamlılığını gösteren somut deliller örneğin emir-komuta zincirini ortaya koyan temel yapılanma buna ilişkin şüpheli sanık ve tanık beyanları ve/veya telefon, ortam dinleme kanıtları ile teknik araçlarla tespit edilen verilere ve net bulgulara ulaşılmalıdır. Yalnız yasal düzenlemeleri tekrar ve yorumu ile suç örgütü varlığı kabul edilemez.

Ayrıca işlenen suç ve/veya suçların örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda ve/veya örgüt yönetici veya örgüt üyesi tarafından şahsi nedenle olsa bile suç örgütünün gücünden ve imkanlarından yararlanarak mı işlendiği belirlenmelidir.

Hal böyle olunca; suç örgütü kavramının ne olduğu unsurlarının ve tespiti, önemli olduğu kadar hangi suçların suç örgütünün amacı ve faaliyeti kabul edileceği veya edilemeyeceğinin belirlenmesi gerekir.

Suç örgütü yöneticisi bizzat veya bir başka örgüt mensubu ile müşterek fail olarak suç işlediğinde ya da bir örgüt mensubuna talimat vererek suç işlemeye azmettirerek örgüt yöneticisi olmanın sağladığı üstünlük nedeniyle azmettirici olmakla birlikte (fail) sayılıp cezalandırılması gerektiğinde örgüt yöneticisi asıl fail ve belki de azmettiren olarak ceza alacaktır.

Örgüt yöneticisi bizzat, azmettiren olarak katılmadığında örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan örgüt yöneticileri ve örgüt mensupları üzerinde kurduğu hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir-komutanın bir sonucu olarak uygulanır. Bu hükümle farazi bir azmettirme düşünülmüştür.

TCK'nın 220/5. maddesinin gerekçesi bu sorumluluğu açıklamaktadır.

Elbette bu durumda örgüt yöneticisinin somut olayda örgüt üyesi ve işlenecek amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirme güç ve yetkisinin olması halinde uygulama alanı bulacaktır. Bu alanı daraltma değildir. En azından müdahale edip suçun işlenmesinin önüne geçebilecek bilgi ve etkisinin olmasının veya yönlendirebilme konusuna yeterli hakimiyeti bulunması ya da örgütün üzerinde genel bir etki gücünün ya da bölgesel de olsa (onay makamı) konumunun olması aranmalıdır.

Bu da kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. (Suç örgütü) hiyerarşisi, devamlılığı, disiplini olan ve devlet içinde devlet olmayı hedefleyen toplumu etkileyen düzeni geniş çapta bozan suç işleyen kendine göre kurumsallaşmış karmaşık bir yapılanma ağını kapsar. Çete kavramı ise nispeten küçük, gevşek hiyerarşik yapılanma ve disiplini olan bir veya birkaç suç işlemeye niyetlenen ancak bu konuda profesyonel taktik ve yöntemler izlemeyen, aracılık yapan daha ziyade sokak yapılanması niteliği taşıyan devlet içinde devlet olmaya hareket etmeyen mahalli suçlar işleyen yapılanmalar için kullanılabilir. Çete bağımsız bir suç tipi değildir. Örgüt suçlarında bir unsur fikir alış verişinde bulunup paylaştıkları, plan ve program yapıp eylem hazırlığı yaptıkları zeminin de bu özelliği ile yerleri olmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 3.4.2007 gün, 2006/253, 2007/80 sayılı kararında bu husus vurgulanmaktadır. Bkz. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 14.03.2018 Tarih, Esas No: 2015/1931, Karar No: 2018/2093 Sayılı Kararı

'[...] İddianamede 3. olay olarak belirtilen eylemde; yakınan ... ... ile örgüt lideri sanık ... arasında miktarı ve niteliği tespit edilemeyen borç-alacak ilişkisi bulunduğu, ekonomik olarak durumu iyi gitmeyen yakınanın sanık ....'in talimatı ile diğer sanıklar tarafından adresinin araştırıldığı, bu suretle alacağın tahsil edilmeye çalışıldığı anlaşılmış ise de, yakınanın bu alacağın tahsili gayesi ile tehdit edildiğini gösteren beyanları olmadığı gibi bu hususu destekler mahiyette telefon görüşmelerinin de bulunmadığı olayda, sanıkların üzerlerine atılı alacağın tahsili için tehdit suçunu işlediklerini gösterir delillerin nelerden ibaret olduğu her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delillerle, denetime olanak verecek şekilde gösterilip tartışılmadan yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması…

9- a) İddianamede 12. olay olarak belirtilen eylemde; yakınan .... ... ile sanık ... ... arasında otoparkın işletilmesi konusunda çıkan ihtilaf neticesi, sanığın uğradığını iddia ettiği zararın tahsilini istediği, ancak yakınanın bu isteğe olumsuz yanıt vermesi üzerine sanık tarafından sıkıştırılarak baskı yapıldığı, dosya içerisindeki mevcut tape kayıtlarında sanık ...'ın söz konusu eylemi örgütün lideri konumundaki sanık ....'den aldığı emir ve talimatlar doğrultusunda ve/veya örgüte maddi menfaat sağlamak sureti ile örgüt yararına gerçekleştirdiğine ilişkin yeterli delil bulunmadığı gibi sanık ...'in de yakınanı tanımadığını ileri sürmesi karşısında, sanık ... ... tarafından gerçekleştirilen eylemden ötürü ne suretle örgüt lideri sanık ... ...'nun sorumluluğunu gerektiren 5237 sayılı TCK'nın 220/5. maddesi ile uygulama yapıldığının, karar yerinde denetime olanak verecek şekilde açıklanıp, tartışılması gerekliliği,' gerekçesiyle mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiştir. Bkz. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 14.10.2015 gün, Esas No: 2014/2607, Karar No: 2015/43933 sayılı kararı

Gerek ..., gerek ... ve gerekse tanık ..., aralarında bir emlak ofisi kiralanmasından ötürü, alacak verecek sorununun olduğunu kabul etmişlerdir.

'Mağdur ...’in de kendisine yönelik eylemlerin Narmanlar olarak isimlendirilmiş bir silahlı suç örgütü tarafından işlendiğine; eylemlerin ... ...’ün talimatıyla gerçekleştirildiğine ilişkin bir söylemi, iddiası sürecin hiçbir aşmasında olmamış; ayrıca yine bu çerçevede 'olay 1'le sanık ...'ü TCK'nın 220/5. maddesi bağlamında ilişkili gösterecek süreçte elde edilmiş ne bir tape kaydı, ne de görgü tanığı beyanı ne de başka bir kanıt elde edilmiş değildir.

Sanık ...'ün, mağdur ...'e yönelik kasten yaralama, yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarında örgütün yöneticisi konumunda 'hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir komuta' mekanizmalarını harekete geçirerek, bu mekanizmaların bir yansıması olarak, etken rolünün olduğu süreçte toplanmış kanıtlar çerçevesi sübut bulmamış; kanıtlanmamıştır.

İddia mücerret, kanıtsız boyutta kalmıştır.

12- Şüpheden sanık yararlanır ilkesi sanık ... lehine işletilmesi gerekirken işletilmemiştir.

Mahkûmiyet hükmü ayrıca hukuksal bağlamda gerekçeden yoksundur.

a- Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar

'Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar' başlıklı 5271 sayılı CMK’nın madde 230 – (1) madde ve fıkrasına göre;

'Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.

b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi. [...] gerekir'

a- Alanya Cumhuriyet Başsavcılığının 02.01.2018 gün, 2018/36 Esas, 2018/4 Karar sayılı iddianamesinde ...’e yönelik olarak işlendiği iddia edilen kasten yaralama, yağma, hürriyeti tahdit eylemlerinden sanık ...’ün sorumluluğu

Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde:

Olay 1'le ilgili olarak mağdurun aşamalarda tespit edilen ifadelerinde; sanıkların savunmalarında sanık ... ... ...'ün olay bağlamında adının geçmediği; ayrıca sanık ... hakkında olay 1'le alakalı bir tape kaydının bir başka delilin olmadığı, elde edilmediği görülmektedir.

b- Şüpheden sanık yaralanır ilkesi;

Ceza muhakemesinin bu ilkesine göre, bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilebilmesi için, sanığın iddia edilen suçu işlediğinin yüzde yüz kesin olması ve bu kesinliğin somut delillerle ispatlanmış olması gerekir.

Aksi takdirde sanığın, iddia edilen suçu işleyip işlemediği yönünden duyulan yüzde birlik şüphe halinde dahi sanığın beraat etmesi gerekir.

Çünkü asıl olan, insan fıtratına uygun bir biçimde ve şüpheden sanık yararlanır ilkesinin zorunlu gereği olarak, masum bir kimsenin cezalandırılmasındansa, suç işlediği şüpheli olan bir kişinin serbest bırakılmasının üstün tutulmasıdır. Bkz. Yenisey/Nuhoğlu, 2014, s. 185;

'Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir keskinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur.', Bkz. Yargıtay CGK, T. 12.4.2011, E. 2011/1-51, K. 2011/42.

Ceza muhakemesinde, sanığın yüklenen suçu işlediği basit veya güçlü ihtimallere, çelişkili tanık veya mağdur beyanlarına ya da soyut iddia ve varsayımlara dayandırılamaz.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun da kararlarında belirttiği gibi:

'Ceza muhakemesinde, sanığın yüklenen suçu işlediği basit veya güçlü ihtimallere, çelişkili tanık veya mağdur beyanlarına ya da soyut iddia ve varsayımlara dayandırılamaz. Aksi halde yüksek de olsa bir ihtimale veya şüpheye dayanılarak sanığı mahkûm etmek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek olacağı gibi, aynı zamanda şüpheden sanık yararlanır ilkesine de aykırılık oluşturacaktır'.

Varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, Ceza Yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır.

'...Ceza Yargılamasının amacı hiç bir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu araştırmada, yani gerçeğe ulaşmada mantık yolunun izlenmesi gerekir. Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa birtakım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, Ceza Yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza Yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkûmiyet kararından söz edilemez...' Bkz. Yargıtay CGK, T. 15.04.1993, E. 1993/6-79, K. 1993/108, www.kazanci.com (24.03.2017)

Vicdani ispat sistemi

Vicdani ispat sistemine göre; hâkim maddi vakıanın sübut bulup bulmadığına ilişkin zihnindeki şüphesini soruşturma makamlarınca önüne getirilen veya resen yapmış olduğu araştırmalar sonucu elde ettiği deliller vasıtasıyla yenmeye ve bir kanaate varmaya çalışır.

Hâkimi bu kanaate götüren ve kurduğu hükmün gerekçesini oluşturan maddi vakıayla ilişkilendirilmiş delillerin ispata elverişli ve şüpheye yer bırakmayacak nitelikte olması gerekmektedir. Aksi takdirde suçluluk bakımından hâkimin vicdani kanısında en ufak bir şüphe kalırsa 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesinin işletilmesi gerekecektir.

'...Ceza Yargılamasının amacı hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu araştırmada, yani gerçeğe ulaşmada mantık yolunun izlenmesi gerekir. Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa birtakım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, Ceza Yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza Yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkûmiyet kararından söz edilemez...', Yargıtay CGK, T. 15.04.1993, E. 1993/6-79, K. 1993/108, www.kazanci.com (24.03.2017)

Somut olay değerlendirildiğinde;

Mağdur ... yolda aracının durdurulduğunu, bir dükkana aracıyla götürüldüğünü, dükkan içinde ... ve yanındaki meçhul şahıs tarafından darp edildiğini; kendisinden iki daire, 2 araba istendiğini; ölümle tehdit edildiğini iddia etmiş mekanı tarif edememiş, olay yerini net olarak gösterememiştir.

24.12.2015 suç tarihinde kolluk tarafından 'Narmanlar Silahlı Suç Örgütü' olarak adlandırılan örgütlü yapının varlığı şüphelidir. Zira proje çalışması 28 Mayıs 2017 tarihli BİMER başvurusu ile başlatılmıştır.

Mağdur ... Mahmutlar Beldesi açık oto pazarında 24.12.2015 günü her iki bacağından kurşunlamış; mağdur hayati tehlikeye maruz kalmış; vücut fonksiyonlarına etkisi 6 derecede ağır nitelikte kemik kırığına uğramıştır. Olay yerinde olay yeri inceleme ekipleri tarafından yapılan araştırmada, 2 adet 7.65 mm çapında tabancadan atılmış boş kovan elde edilmiş, süreçte suçta kullanılan tabanca bulunmamıştır.

Mağdur soruşturma evresinde, kolluk ifadesinde arabasının anahtarının yağmalandığını, kovuşturma evresinde arabasının anahtarının arabanın direksiyonunda takılı olduğunu söylemiştir. Mağdur ...’i hastaneye ...’e ait araçla götüren tanık ..., ....’i Mahmutlar Beldesi açık oto pazarında yerde yaralı vaziyette bulduğunu, hastaneye Kerim'i, Kerim’e ait arabayla götürdüğünü, anahtarın kendisinde olduğunu anahtarı olaydan bir gün sonra Kerim'in kardeşi ...'e teslim ettiğini söylemiştir.

13- Hüküm Sanık ... hakkında olasılıklar, varsayımlar; zanlar esas alınarak kurulmuştur. Hüküm sanık ... bağlamında gerekçeden yoksundur.

CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının g bendinde, hükmün 230. madde gereğince gerekçeyi içermemesi mutlak bozma nedeni olarak düzenlenmiştir.

Hükümde 24.12.2015 günü ...’in yaralandığı olay, karada delillere ilişkilendirilmeyen soyut anlatı boyutunda kalmıştır:

Hükmün gerekçesinde;

'Sanık ...'ün mağdur ...'in yağmalanması, yaralanması ve hürriyetinden yoksun kılınması olayında sanıklar ... ve ...'i doğrudan azmettirdiği yönünde mahkûmiyetine yeter delil bulunmasa da ileri de açıklanacağı üzere' biçiminde hukuksal argümandan yoksun bir değerlendirme ile sanık ...'ün Olay 1 bağlamında mahkûmiyetine karar verilerek; 'Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.' amir hükmünü ihtiva eden CMK'nın 217'inci maddesine aykırılığa yol açılmıştır.

Gizli tanık Aydın’ın bu olayla ilgili bilgisi kulaktan dolma bir bilgidir. Tanık Koruma Kanunu'nun 9/8 maddesine göre gizli tanık beyanını tek başına mahkûmiyet hükmüne dayanak almanın olanağı da yoktur.

a- Gerekçeli karar hakkıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararı;

'...AYM, mahkeme kararlarının gerekçeli olması ilkesinin, adil yargılanma hakkının bir gereği olduğunu ve derece mahkemelerinin, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorunda olduğunu ifade etmiştir.

Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfilik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi halinde adil yargılanma hakkının ihlalinin söz konusu olmayacağı belirtildikten sonra makul gerekçe kavramına yer verilmiştir.

Kararda makul gerekçe, 'davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır...' Bkz. 22 Kasım 2013, 2013/2447, par. 16-20. Karar için bkz. http://anayasa.gov.tr

b- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre karar;

'...Sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmaktadır. Gerekçe kısmında, delillerle sonuç arasındaki bağ yani neden bu sonuca ulaşıldığı anlatılmalı ve hukuki nitelendirmeye yer verilmelidir. 'Gerekçe, hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklaması olduğuna göre dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmalıdır. Yeterli ve geçerli yasal bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek ve yargısal denetimin yapılmasına kolaylık sağlamak için hükmün gerekçeli olması gerekir.' Dosya içeriğini yansıtmayacağı için önceden hazırlanmış ve çoğaltılmış matbu kararlar hazırlamak mümkün değildir. Önceden hazırlanıp çoğaltılmış gerekçeli kararın boşluklarının doldurulması emredici kanun hükümlerine aykırıdır.

Mahkeme hükümlerinin gerekçeli olmasının, Anayasa’nın 141/3 ve CMK’nın 34. maddesinde düzenlendiğini hatırlatan Yargıtay, 'Hükmün mantıksal dayanağını oluşturan gerekçe, somut olaya, akla, mantığa, bilimsel görüşlere ve yargısal içtihatlara dayalı olmalıdır. Bu özellikleri taşıyan bir gerekçe, kararların daha isabetli verilmesini sağlar, tarafları tatmin eder, yasa yolu aşamasında kararların denetimine olanak sağlar ve ayrıca bilimsel ve içtihat hukukunun gelişmesine olanak tanır.' demektedir. Yargıtay, 'Mahkeme kararları, tarafları ve herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olmalı, Yargıtay’ın gerekçelerle tutanak denetimini yapması ve bu açıdan disiplin işlemlerini yerine getirmesi için, kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, belirsiz, kapalı ve duraksamalı söylemlerden kaçınılması ve genelleme yapılmaması gerekir.' tespitlerinde bulunmaktadır. Bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 27 Mart 1995, 8/53-82; 2 Ekim 2001, 7/179-189. Kararlar için bkz. Yaşar, ..., Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu 2. Cilt, Seçkin Yay., 4. baskı, Ankara 2009, s. 2306 ve 1. Cilt, s. 436. [68] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 27 Eylül 2011, 9/122-187. Karar için bkz. Yurtcan, Erdener, CMK Şerhi, Adalet Yay., 6. baskı, Ankara 2013, s. 150-155. [69] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 18 Mayıs 1994, 1119

Sonuç:

'...Ceza Yargılamasının amacı hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu araştırmada, yani gerçeğe ulaşmada mantık yolunun izlenmesi gerekir. Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa birtakım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, Ceza Yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza Yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkûmiyet kararından söz edilemez...', Bkz. Yargıtay CGK, T. 15.04.1993, E. 1993/6-79, K. 1993/108, www.kazanci.com (24.03.2017)

Sanık ...'ün ...’e yönelik nitelikli sonuçlarda kasten yaralama, yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının, örgütün yöneticisi olarak verdiği talimatla TCK'nın 220/5. maddesi bağlamında işlendiği yasal ve yeterli gerekçeler ile ortaya konulamadığı," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 07.06.2022 tarih ve 2453-8585 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

İtirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında mağdur ...'e yönelik gerçekleştirilen teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli kasten yaralama suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- Mağdur ...’e yönelik gerçekleştirilen teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli kasten yaralama suçlarının örgüt faaliyeti kapsamında işlendiğinden bahisle sanık ... hakkında TCK'nın 220/5. maddesi uyarınca kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin,

2- İçerdiği sonucuna ulaşılması hâlinde ise söz konusu eylemlerin örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğinin,

Belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Alanya’nın Mahmutlar Mahallesinde faaliyet gösteren Narmanlar isimli bir suç örgütünün bulunduğu, bu örgütün kurucularının sanık ve inceleme dışı sanık ..., üyelerinin ise inceleme dışı sanıklar ..., ... olduğu, sanık ve inceleme dışı sanıklara ait Gold Street Emlak, ... Grup Emlak, Arabia Türk Emlak, Arena Emlak, Aria Emlak, Gold Telefon, Pepes Restaurant ve Halk Et Kasap isimli iş yerlerinin olduğu, bu iş yerlerinde kendilerine borçlandırdıkları şahısları sorguladıkları, baskı yaptıkları, darbettikleri ve silahla tehdit etikleri, hedef olarak seçtikleri ekonomik durumu iyi olan şahısların üzerlerine kayıtlı mal varlıklarını, tapu kayıtlarını ve iş yeri bilgilerini temin ederek sahte senet ve çek kullanmak suretiyle kendilerine borçlandırdıkları, daha sonra bu şahıslara cebir ve tehdit uygulamak suretiyle onlara ait mal varlıklarını kendileri, yakınları veya güvendikleri şahıslar üzerine geçirdikleri, bu şekilde haksız kazanç sağladıkları, bu kapsamda 18 olayın tespit edildiği, tespit edilen incelemeye konu 1 numaralı olayda da mağdur ...’in 24.12.2015 tarihinde saat 02.30 sıralarında arabasıyla Mahmutlar Mahallesine doğru gittiği sırada takip edildiği, takip eden aracın mağdurun önüne geçerek onu durdurduğu, inceleme dışı sanık ... ile yanında bulunan bir şahsın arabadan inerek mağdurun üzerine doğru yürüdükleri, bu sırada inceleme dışı sanık ...’in silahla mağdurun bacağına doğru ateş ettiği, bunun üzerine yere düşen mağduru her ikisinin de tekmeledikleri, daha sonra mağduru kendi araçlarının arka koltuğuna bindirerek bir iş yerine götürdükleri, burada inceleme dışı sanık ... ve yanındaki şahsın; "Bizi bir yerlere şikâyet edersen seni ve aileni öldürürüz." diyerek mağduru tehdit ettikleri, ayrıca inceleme dışı sanık ...’in mağdura; "Senin ananı avradını sinkaf ederiz, sen bana iki daire iki araba vermezsen bütün sülaleni yakarım, hepsini öldürürüm." dediği, bunun sonucunda mağdurun, yaşamını tehlikeye sokacak ve vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı, söz konusu eylemlerin örgüt lideri olan sanığın talimatı ile yine örgüt lideri olan inceleme dışı sanık ... ve örgüt üyesi olan inceleme dışı sanık ... tarafından örgüt menfaati adına ve örgüte maddi destek sağlamak maksadıyla gerçekleştirildiği iddiası ile kamu davası açıldığı,

Mağdur hakkında Alanya Devlet Hastanesince düzenlenen 04.04.2016 tarihli raporda; sağ femur başının yaklaşık dört parmak altında femurun ön ve arka kısmında ateşli silah mermi çekirdeği giriş ve çıkış deliği, sol femur başının yaklaşık dört beş parmak altında ateşli silah mermi çekirdeği giriş ve çıkış yarası ve bir adet giriş izi mevcut olduğunun (ateşli silah mermi çekirdeği çıkarıldığının), burun kökünde yaklaşık iki cm, elmacık kemiği üzerinde iki adet ikişer cm.lik, dudak alt kısmında yaklaşık beş cm.lik, dudak iç kısmında yaklaşık beş cm.lik kesiler, frontal bölgede yaklaşık beş cm.lik, oksipital bölgede yaklaşık beş cm.lik düzensiz kenarlı kesiler mevcut olduğunun, çekilen direkt grafide sol femurda parçalı fraktür tespit edildiğinin, kanda yapılan ölçümde 166.6 mg/dl etanol tespit edildiğinin, söz konusu yaralanmaların mağdurun yaşamını tehlikeye soktuğunun, kemik kırığının hayat fonksiyonlarını ağır(6) derecede etkileyecek nitelikte olduğunun ve söz konusu yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtildiği,

... 09.10.2016 tarihli CİMER başvurusunda; Mahmutlar Mahallesinde yaşadığını, burada yaşayan bir çok vatandaşın üzerinden haksız kazanç sağlayan kişilerin olduğunu, bu kişilerin vurup kırıp vatandaşların haklarını ellerinden aldıklarını, bu mafyanın ayrıca tefecilik yaptığını, bu kişilerin ticaret yaptıklarını söylediklerini ve kimsenin bunlara dur demediğini, bu kişilerin hiçbir kazançlarının helal olmadığını, dışarıdan bir kişi olarak bu olayların mağdurlarına çok üzüldüğünü, ...’ın oğlu inceleme dışı sanık ... ve yanındaki en az 15-20 kişiden oluşan bir grup olduklarını, Hoca lakaplı kişinin evinde senetler ve çekler bulunduğunu, artık bunların acilen durdurulması gerektiğini, sadece mağduru "Bana daire arsa vereceksin." diyerek vurduklarını bildiğini, mağdurun bacağından yaralandığını, mağdura; "Eğer bizi şikâyet edersen senin sülaleni temizlerim!" dediklerini ve tehdit ederek davasından vazgeçirdiklerini, buna benzer bir çok daire, villa, arsa, araba vb. kazançlar elde ettiklerini yazdığı,

05.02.2017 tarihinde isimsiz bir kişinin BİMER başvurusunda; Mahmutlar Mahallesinde iş yeri sahibi olduğunu, inceleme dışı sanık ..., sanık, ... ... ve ismini bilmediği diğer şahısların, adına düzenlenen sahte senetlerle para ve gayrimenkul talep ettiklerini, inceleme dışı sanık ...'in daha önce de bu tür olaylara girdiğini duyduğunu, ancak kendisinin o tarihlerde bu şahsı tanımadığını, daha önce de inceleme dışı sanık ...’in ... isimli kişiyi ayaklarından vurduğunu bildiğini bildirdiği,

Yerel Mahkemece; "Hiçbir geçerli hukuki sebep yokken mağdurun sanıklar ... ve ... tarafından silahla yaralanması ve sanıkların mağdur üzerinde oluşturdukları bu korku ve kendilerine iki daire ve iki araba vermezse kendisini ve ailesini öldürecekleri yönündeki tehditleri ile mağdurun bir malı teslimini sağlamaya yönelik eylemlerinin toplumda baskı ve korku uyandıran suç örgütü yöneticisi ve üyesi konumunda olan sanıklarca örgütün amacı doğrultusunda ve suç örgütüne maddi mefaat sağlamak amacıyla işlendiği değerlendirilmekle silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, suç örgütünün korkutucu gücünden yararlanarak ve suç örgütüne çıkar sağlamak amacıyla yağma suçunu oluşturduğu mahkememizce sabit görülüp sanıklar ... ve ...'ın eylemlerine uyan 149/1-a,c,f,g md. gereğince suçun işleniş şekli, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı, sanıkların güttüğü amaç ve saik ile suçun işlenmesi sırasında birden fazla nitelikli halin gerçekleşmiş olması nazara alınarak takdiren ve teşdiden ceza tayiniyle ayrı ayrı mahkumiyetlerine karar verilmiştir.

...

Sanık ...'ün mağdur ...'in yağmalanması,yaralanması ve hürriyetinden yoksun kılınması olayında sanıklar ... ve ...'i doğrudan azmettirdiği yönünde mahkumiyetine yeter delil bulunmasa da ileri de açıklanacağı üzere sanık ... ...'nin sanık ...'ın kurucusu ve yöneticisi olduğu suç örgütünün yöneticisi olduğu ve mağdur ...'e karşı işlenen suçların örgüt faaliyeti kapsamında işlendiği anlaşılmakla 5237 Sayılı TCK md.220/5 hükmündeki 'örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır' amir hükmü gereği sanık ...' ün mağdur ...'i kasten yaralama suçundan eylemine uyan TCK md.86/1,86/3-e,87/1-d,87/3 hükümleri gereğince, nitelikli yağma suçundan eylemine uyan TCK md.149/1-a,c,f,g hükümleri gereğince, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan eylemine uyan 109/2,3-a ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçundan eylemine uyan 6136 Sayılı Yasanın 13/1 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiştir.

...

Alanya İlçesi Mahmutlar Mahallesinde Gold Street Emlak, ... Grup Emlak, Arabıa Türk Emlak, Arena Emlak, Aria Emlak, Gold Telefon, Pepes Restaurant ve Halk Et Kasap Dükkânı isimli iş yerlerinin olduğu, bu ofislerde ve iş yerlerinde kendilerine borçlandırdıkları şahısları sorguladıkları, baskı yaptıkları, söz konusu şahısların hedef olarak seçtikleri ekonomik olarak durumu iyi seviyede olan şahısların üzerlerine ait mal varlıklarını, tapu kayıtlarını, bu şahıslara baskı, silahlı tehdit ve cebir kullanarak mal varlıklarını kendileri, yakınları ve güvendikleri şahıslar üzerine kayıt ettirmeleri suretiyle haksız kazanç sağladıkları; yukarıda ayrıntılarıyla anlatılan olay 1 ve olay 2 ve olay 5' in özellikle bu kapsamda işlendiği ayrıca Narmanlar isimli bu suç örgütünün eylemlerinde silah kullandıkları, örgütün silahlı suç örgütü sayılması için eylemlerde silahın kullanılması şart olmayıp amaç suçları işleme doğrultusunda silahın bulundurulması da yeterli iken dava dosyamıza konu suç örgütü tarafından eylemlerinde silah kullanılmıştır,bu haliyle mevcut suç örgütünün silahlı suç örgütü olduğu, eylemlerinin yukarıda anlatılan olaylardan anlaşıldığı üzere süreklilik arz ettiği, sistematik olduğu, örgütün üye sayısı ve araçları ile amaç suçlar olan yağma, kasten yaralama, tehdit suçlarını işlemeye elverişli olduğu anlaşılmıştır." şeklindeki gerekçe ile sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğu,

Sanık adına kayıtlı olan ve kendisinin kullandığını kabul ettiği 0 544 4.. .. 10 numaralı hatta ait HTS kayıtları incelendiğinde; 22.12.2015 tarihinde saat 18.30.49'da sanığın kullandığı bu hattın inceleme dışı sanık ...'in kullandığını beyan ettiği 0 543 2.. .. 63 numaralı hat tarafından arandığı, 38 saniye görüşme yapıldığı ve arayan numaranın baz istasyonunun Aydıncık - Anamur yolu 5. km üzerinde bulunduğu,

Anlaşılmaktadır.

Mağdur kollukta; 24.12.2015 tarihinde saat 02.30 sıralarında Mahmutlar Mahallesine gitmek üzere arabasıyla yola çıktığını, Kestel'den Mahmutlar Mahallesine girdiği esnada bir aracın kendisini takip ettiğini gördüğünü, Barbaros Caddesinde aracın önüne geçerek kendisini durdurduğunu, araçtan iner inmez inceleme dışı sanık ... ve yanındaki tanımadığı bir şahsın üzerine doğru yürüdüklerini, bu sırada ...'in elindeki silahı kendisine doğrultup sol bacağına bir el ateş ettiğini, bunun etkisi ile dengesini kaybedip yere düştüğünü, yerde bulunduğu sırada ... ve yanındaki şahsın kendisine tekmeyle vurmaya başladıklarını, daha sonra kendi arabalarının arka koltuğuna bindirip Barbaros Caddesindeki bir iş yerine götürdüklerini ve burada; "Bizi bir yerlere şikâyet edersen seni ve aileni öldürürüz." diyerek tehdit ettiklerini, inceleme dışı sanık ...'in elindeki silahla bu sefer de sağ bacağına ateş ettiğini, yanındaki şahıs ile vücuduna ve yüzüne tekmeler attıklarını, "Senin ananı avradını sinkaf ederiz, sen bana iki daire ve iki araba vermezsen bütün sülaleni yakarım, hepinizi öldürürüm." diyerek tehdit ettiklerini, yaklaşık kırk beş dakika kadar sonra iş yerine ... lakaplı bir kişinin geldiğini ve "Siz ne yaptınız?" diyerek kendisini iş yerinden çıkartıp kendi arabasıyla Devlet Hastanesine götürdüğünü, olaydan yaklaşık üç dört ay kadar önce inceleme dışı sanık ... ve ortağı olan tanık ...'e bir dükkân kiraladığını, ancak yaptıkları sözleşmenin süresi bitmeden bu kişilerin iş yerini boşalttıklarını, mağdur olmasınlar diye kira bedelini tanık ...'e iade ettiğini, bu olay dışında inceleme dışı sanık ... ile herhangi bir görüşme veya alışverişlerinin olmadığını, inceleme dışı sanık ... ve yanındaki şahıstan şikâyetçi olduğunu,

Savcılıkta farklı olarak; kolluktaki ifadesinin doğru olmadığını, olay sırasında alkollü olduğunu, olay öncesinde 6.000 TL kadar borcunun olduğu inceleme dışı sanık ...’in sürekli kendisini sıkıştırması nedeniyle ona husumet beslediğini, telefonda birkaç kez küfürleşme de yaşadıklarını, başka husumetlisi bulunmadığı için inceleme dışı sanık ...'den şikâyetçi olduğunu, bu nedenle kolluktaki ifadesinde kendisine yönelik eylemleri inceleme dışı sanık ...'in gerçekleştirdiğini söylediğini, olay günü dışarıda alkol alıp evine döndüğü sırada bir arabanın önünü kestiğini, bu arabadan inen iki kişiden birisinin doğrudan sol bacağına ateş ettiğini ve ikisinin birlikte kendisini darbetmeye başladıklarını, sonra arabaya bindirip bilmediği bir iş yerine götürdüklerini, burada da darbetmeye devam ettiklerini, sol bacağından vuran şahsın bu sefer de sağ bacağına ateş ettiğini ve "Bindiğin arabanın aynısından bize de alacaksın, iki tane de daire alacaksın." dediğini, kendisinin ise cevap vermediğini, yaklaşık kırk beş dakika kadar sonra ... lakabıyla tanıdığı tanık ...'in ofise gelerek bu şahıslara; "Siz ne yapıyorsunuz?" dediğini, kendisini alıp arabasıyla Alanya Devlet Hastanesine götürdüğünü, bu olayı kimin, neden gerçekleştirdiğini bilmediğini ve şüphelendiği kimsenin olmadığını, inceleme dışı sanık ...'in bu eylemleri gerçekleştiren kişilerden birisi olmadığını,

Mahkemede; inceleme dışı sanık ... ve tanık ...'e kiraya verdiği iş yerinin bir yıllık kira bedelini peşin olarak aldığını, ancak bu kişilerin altı yedi ay kadar sonra dükkânı boşaltmaları nedeniyle onlara 4.000 TL borcunun oluştuğunu, bu parayı tanık ...'e ödediğini ancak ...'in bundan haberinin olmadığını, olay günü akşam saatlerinde Manavgat'ta bir davete katıldığını ve biraz alkol aldığını, saat 02.30 sıralarında evine döndüğü sırada bir arabanın kendisini takip ettiğini ve önünü keserek durdurduğunu, araçtan inen kişinin kendisine ateş ettiğini, şahısların ne söylediklerini hatırlamadığını, kahvehane kurşunlandığında kendisinin hastahanede olduğunu, kahvehanenin dayısının oğlu ...'a ait olduğunu, sonrasında başka bir ödeme yapmadığını, kolluktaki ifadesiyle çelişki nedeniyle sorulması üzerine de; ifadeyi hastanede verdiğini, bu ifadeyi kabul etmediğini ve hatırlamadığını, esasen kendisini hastaneye getiren kişinin kim olduğunu da bilmediğini, gözünü açtığında ... isimli şahsı gördüğünü, arabanın da hastahanenin önünde olup anahtarının da üzerinde bulunduğunu,

Tanık ... kollukta; kendisini ... diye tanıdıklarını, olay günü saat 04.20 sıralarında bilinmeyen bir numaranın kendisini aradığını, arkadaşlarından birisinin kendisini işlettiğini düşünerek telefonu açtığında mağdurun; "... yetiş ben ölüyorum." dediğini, ne olduğunu sorduğunda da tekrar aynı şeyleri söylediğini, nerede olduğunu sorduğunda ise Mahmutlar Açık Oto Pazarının orada olduğunu söylediğini, hemen arkadaşı tanık ...’ı arayarak kendisini Oto Pazarına bırakmasını istediğini, onun da kendisini kavşakta bırakıp gittiğini, bu sırada civarda kimsenin olmadığını, mağduru aradığını ancak mağdurun telefonunu açmadığını, çevrede biraz dolaşarak Sun Star Otel’e dönen kavşağa geldiğinde mağdurun arabasını gördüğünü ve hemen koşarak yanına gittiğini, gittiğinde mağdurun kanlar içerisinde yerde yattığını gördüğünü ve hemen onu arabasının arka koltuğuna bindirip hastaneye götürdüğünü, burada doktorla görüşüp mağdurun hayati tehlikesinin bulunmadığını öğrenmesi üzerine arabayı hastanenin önüne bırakıp gittiğini,

Savcılıkta; mağdurun arkadaşı olduğunu, Mahmutlar Mahallesinde turizm ofisi işlettiğini, inceleme dışı sanık ...’i de esnaf olması nedeniyle tanığını ancak samimiyetlerinin bulunmadığını, olayın meydana geldiği gece saat 04.00-04.30 sıralarında telefonunu özel bir numaranın aradığını, telefonu açtığında mağdurun; "... yetiş ben ölüyorum." dediğini, ilk başta şaka yaptığını sandığını, bu sırada biraz da alkollü olduğunu, mağdura ne olduğunu sorduğunda; "Yetiş ben ölüyorum, Sun Star'ın oradayım." dediğini ve telefonu kapattığını, hemen aynı sitede oturan tanık ...'ı aradığını ve durumu ona aktardığını, hızlıca tanık ...’ın arabasıyla yola çıktıklarını, Sun Star Otel'in yanına geldiklerinde mağdurun arabasını kaldırıma iyice yanaşmış ve şoför kapısı açık hâlde gördüğünü, tanık ...’a arabayı hemen durdurmasını söylediğini ve arabadan indiklerini, mağdurun, arabanın sol ön tarafına doğru, açık kapının yanında, kanlar içinde yatar vaziyette olduğunu, mağdura hemen; "Kim yaptı bunu?" diye sorduğunu ancak mağdurun kimin yaptığını söylemeksizin bağırmaya ve inlemeye başlayarak; "Beni hastaneye götür, ben ölüyorum." dediğini, bunun üzerine mağduru kendi arabasının arka koltuğuna bindirdiğini, şoför koltuğuna oturduğunda kontak anahtarının üzerinde olduğunu görüp mağduru hızlıca Alanya Devlet Hastanesine götürdüğünü, hastane polisinin kendilerini görür görmez ne olup bittiğini sorduğunu, mağduru hemen içeriye alıp müdahale etmeye başladıklarını, oradakilere konuyu anlatıp mağdurun arabasını hastanenin karşısına park edip mağdurun abisini aradığını, cevap vermeyince arabanın kapılarını kilitleyip tanık ... ile eve döndüklerini, daha sonra sabah tekrar hastaneye döndüğünde mağdurun abisi olan ...’ün orada olduğunu ancak mağdurun arabasının bıraktığı yerde olmadığını gördüğünü, kendisinde bulunan anahtarı ...’e verdiğini, olay gecesi inceleme dışı sanık ...'i hiç görmediğini, mağdurun ifadesi aktarılarak sorulduğunda ise mağdurun neden bu şekilde ifade verdiğini bilmediğini, kesinlikle mağdurun arabasını bir ofisin önünde görerek içeriye girip onu darbeden kişilerin elinden alarak hastaneye götürmediğini, mağdurun, bu olayın başında onun gibi ifade vermesi için kendisini yönlendirmeye çalıştığını, bir gün önce de bir arkadaşı ile oturdukları sırada yanlarına gelerek ifadesini değiştirdiğini, olay gecesi çok alkollü olduğunu, aklına gelen ilk ismin daha önce telefonda küfürleştiği ... olduğunu ancak onun günahını alır gibi olduğunu, vicdanen rahat etmediğini söylediğini, kendisinin de ifadesini doğru şekilde verdiğini ve gerisinin kendisinin bileceği iş olduğunu söylediğini,

Mahkemede; mağduru kimin vurduğunu görmediğini, mağdurun da bu konuda bir şey söylemediğini, yanına gittiğinde; "Ölüyorum, vuruldum." diye bağırdığını, mağduru hastaneye kendisinin götürdüğünü, yanında da tanık ...’ın olduğunu,

Tanık ... kollukta; 2015 yılının Nisan veya Mayıs ayı gibi inceleme dışı sanık ... ile birlikte mağdurdan bir emlak ofisi devraldıklarını, bu devir ile ilgili sözlü olarak anlaştıklarını, buna ilişkin herhangi bir sözleşme düzenlemediklerini, bu anlaşmaya istinaden 4.000 Euro ve 4.000 TL'yi elden mağdura verdiklerini, parayı verdikten kırk beş gün sonra işleri ters gidince mağdura; "Bizim işler ters gidiyor, istersen sana ofisi geri devredelim, istersen de biz ofisi başka bir kişiye devredelim, sen de sıkıntıya girme, biz de sıkıntıya girmeyelim." şeklinde teklifte bulunduklarını, mağdurun da; "Siz devir işine karışmayın, ben kendim ofisi devredeceğim. Sizin verdiğiniz paradan biraz kesip kalan paranızı iki ay sonra ödeyeceğim." dediğini, bu olaydan yaklaşık bir ay sonra mağdurun ofisi başkasına devrettiğini, kendilerine iki ay içinde parayı ödeyeceğini söylediği için bu süre zarfında mağdura herhangi bir şey söylemediğini, ödeme zamanı geldiğinde de mağdurun ödeme yapmayarak sıkıntıları olduğunu söyleyip biraz daha süre istediğini, kendilerinin de kabul ederek bir ay daha süre verdiklerini ve "Müşteri var, istersen ofisi biz senin adına devredebiliriz." dediklerini, mağdurun ise kendisinin alıcı bulduğunu ve ona devredeceğini söylediğini, bu şekilde iş yerini ikinci defa devrettiğini ancak kendilerine herhangi bir ödeme yapmadığını, daha sonra evini kiraya vererek bir yıllık kira parasını peşin alıp bu parayı kendilerine vereceğini söylediğini, ancak yine hiçbir ödeme yapmayarak bir ay süre daha istediğini, bunu da kabul ettikten sonra bu sürenin sonunda kendilerine 3.000 TL ödeyerek durumunun iyi olmadığını ancak bütün borcunu bir hafta içinde kapatacağını söylediğini, bir hafta sonra da 1.000 TL daha ödediğini, mağdur vurulduktan iki gün sonra bu olayı duyduğunu, mağdur vurulmadan yaklaşık üç ay kadar önce inceleme dışı sanık ... ile olan ticari ortaklıklarının bitirdiklerini, ancak mağdurdan olan alacaklarından dolayı ortaklıklarının devam ettiğini, mağduru kimin vurduğunu bilmediğini, mağdur vurulduktan sonra onu evinde iki defa ziyaret ettiğini ve aralarında herhangi bir sorun olmadığını, inceleme dışı sanık ... ile de yaklaşık beş aydır görüşmediklerini,

Mahkemede; sanıklar ile akrabalık bağının bulunmadığını, mağdurun kendisi dışında kimseyle muhatap olmadığını, mağdur ile anlaşmayı yapanın da kendisi olduğunu ve aralarında hiç tartışma yaşanmadığını,

Tanık ...; ... lakaplı tanık ... ile aynı sitede oturduklarını, midesinden rahatsız olan tanık ...'in, bazı geceler kendisini arayarak hastaneye götürmesini istediğini, 24.12.2015 tarihinde saat 04.20 sıralarında da arayarak arabayla bir yere bırakmasını istediğini, kendisinin de kabul ederek tanığı evinin önünden aldığını, Alanya Açık Oto Pazarının oradaki bir kavşağa geldiklerinde tanığın; "Beni burada indir, benim biraz işim var, sen eve git." diyerek arabadan indiğini, kendisinin de eve döndüğünü,

Tanık ...; Şanlıurfa ili Siverek ilçesinde yaşadığını, sanığın ortağı, inceleme dışı sanık ...’in de onun yeğeni olduğunu, 19 Aralık 2015 tarihinde inceleme dışı sanık ...’in Siverek'e geldiğini, evde bulunduğu bir sırada sanık, inceleme dışı sanık ..., ... ve ... adlı soy isimlerini hatırlamadığı arkadaşlarının yanına geldiklerini, birlikte Siverek'in Ziftil köyünde bulunan bir arkadaşlarına taziyeye gittiklerini, burada bir süre kaldıktan sonra Aynalı köyüne gittiklerini, sanık ile birlikte tarım yaptıkları alanları gezdiklerini, akşamında Siverek'e geri döndüklerini, o günden 3 veya 5 Ocak tarihine kadar inceleme dışı sanık ... ile görüşmeye devam ettiklerini, adı geçenin tüm bu süre zarfında Siverek ilçesinde olduğunu, tam olarak hatırlayamamakla birlikte inceleme dışı sanık ...'in 3 veya 5 Ocak tarihinde sanık ve ortaklıklarına ait gri renkli bir jeep ile Alanya'ya döndüğünü,

İnceleme dışı sanık ... kollukta; 0543 2.. ..63 numaralı hattı kendisinin kullandığını, galeri açmak için mağdurdan dükkân kiraladığını ve bunun karşılığında yıllık kira bedeli olarak 6.500 Euro ödediğini, iki ay kullandıktan sonra başka işleri dolaysıyla mağdurla anlaşarak dükkânı geri verdiğini, mağdurun geriye kalan on aylık kira bedelini ortağı olan tanık Abdulkadir'e verdiğini, mağdur ile olan hukukunun bundan ibaret olduğunu ve aralarında hiçbir sorun veya husumet bulunmadığını, mağdurun silahla yaralanması olayıyla da kendisinin hiçbir alakasının olmadığını, 19.12.2015 tarihinde saat 06.35'de Anadolu Jet'e ait uçakla Şanlıurfa'ya indiğini, dayısı olan sanığın yanına Siverek ilçesine gittiğini, orada yaklaşık on beş gün kadar kaldıktan sonra tekrar arabayla Alanya'ya döndüğünü, döndüğü tarihi tam hatırlamadığını, mağdurun başına gelen olayı evinde yapılan arama nedeniyle ailesi tarafından aradığında öğrendiğini, bildiği kadarıyla mağdurun çok fazla borcunun olduğunu ve bunları ödeyemediğini, bu nedenle böyle bir olayı kafasında kurgulayarak kendisini suçlu duruma düşürüp maddi menfaat temin etmeye çalıştığını düşündüğünü, daha önce de mağdurun aşırı borcundan dolayı arabasının kurşunlandığını duyduğunu, suçlamaları kabul etmediğini, mağdurun kendisine iftira attığını, maddi durumunun oldukça iyi olduğunu ve kimsenin parasına ihtiyacının olmadığını,

Savcılıkta; inşaat ve emlak sektörlerinde çalıştığını, ... Grup ünvanlı MFK şirketinin müdürü ve iş ortağı olduğunu, bu şirketin sahibinin dayısı ve aynı zamanda kayınpederi olan sanık olduğunu, aylık gelirinin yaklaşık 50.000 TL civarında olduğunu, suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini, böyle bir örgütün söz konusu olmadığını, eğer olsaydı bu örgütün isminin sanığın soy adının olacağını, başarılı oldukları ve ticari alanda yükseldikleri için kendilerini çekemediklerini, mağdurun silahla yaralanması olayıyla kendisinin alakasının olmadığını, mağdurun vurulduğu gün Şanlıurfa’da olduğunu ve bunu ispat ettiğini, ... isimli şahsın ofislerinde oturduğunu ve kendilerine emlak işi gönderdiğini, bu kişinin neden Cimer’den hakkında ihbarda bulunduğunu anlamadığını,

Mahkemede; mağdurun başına gelen olayla kendisinin alakasının olmadığını, bu olay nedeniyle önce tutuklandığını, fakat daha sonra tahliye edildiğini, olay yerinde bulunmadığını ispat ettiğini,

İfade etmişlerdir.

Sanık kollukta; 0 544 4.. .. 10 numaralı hattın kendisine ait olduğunu ve 15-16 yıldır kullandığını, Narmanlar ile akrabalık bağının bulunduğunu, inceleme dışı sanık ...’in yeğeni, damadı ve aynı zamanda şirket ortağı olduğunu, herkesin işinde gücünde olduğunu, böyle bir organize suç örgütü ile de uzaktan yakından alakasının olmadığını, yıllardır hem çiftçilik hem de ticaretle uğraştığını, gayrimenkul alım satım işleri yaptığını, Mahmutlarda bulunan MFK İnş. Emlak Turizm Ltd. Şirketinin bünyesinde bulunan ... Grup ve Gold Street isimli emlak ofislerinin kendisi ve ...’e ait olduğunu, yarı yarıya oranında ortak olduklarını, Siverek ilçesinde ikamet ettiğini ve orada arazi işlerini takip ettiği için yılda birkaç defa Alanya’ya geldiğini, bu nedenle inceleme dışı sanık ...’in MFK şirketinin yetkili müdürü olduğunu ve tüm işleri onun takip ettiğini, Antalya ilinde başka bir şirkette ortaklığının bulunmadığını, mağdurun silahla yaralanması olayı hakkında bilgisinin olduğunu, olayın olduğu tarihlerde kendisinin ve inceleme dışı sanık ...’in Siverek ilçesinde olduklarını, bu olayla ilgili kimseyi şikâyetten vazgeçmesi için tehdit etmediğini, bu olayın kendisiyle ve bildiği kadarıyla inceleme dışı sanık ... ile alakasının olmadığını, mağdurun yaralanması olayıyla ilgili herhangi bir kimseye talimat vermediğini, kendisinin kanun dışı yaptığı hiçbir iş olmadığını, yirmi beş yıldır gönüllü köy korucusu olduğunu,

Savcılıkta; inceleme dışı sanık ... ile mağdur arasındaki ilişki hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığını, Alanya ilçesinde emlak ve turizm işi ile iştigal ettiğini, aynı zamanda Siverek ilçesinde tarım arazilerinin olduğunu, sık sık Siverek'e gidip geldiğini, 2015 yılının Eylül ayında da Siverek'e gidip burada üç dört ay kadar kaldığını, 17 veya 19 Aralık gibi inceleme dışı sanık ...'in kendisini ziyarete Siverek'e geldiğini ve on iki gün kadar misafiri olduğunu, daha sonra şirkete ait bir arabayla Alanya'ya geri döndüğünü, kendisinin de üç dört gün sonra döndüğünü, kendisinin sürekli Gold City Otel'de kaldığını, inceleme dışı sanık ...'in de zaman zaman burada kaldığını, arama sonucunda ele geçen Star marka silahın kendisine ait olmadığını, inceleme dışı sanık ...'e ait olduğunu, mağdurun vurulduğunu sonradan ...'ten öğrendiğini, bunu öğrendiği zaman ve olay tarihinde inceleme dışı sanık ...'in yanında olduğunu,

Sulh Ceza Hâkimliğinde; kendisine yeğenleri dışında Dayı diyen kimsenin olmadığını, kimseye silah vermediğini, Mahmutlar ilçesi Jandarma Karakolundan muzdarip olduğunu ve kendisine oyun oynandığını düşündüğünü, aleyhine beyanda bulunmaları için şahısların zorlandıklarını, dosya kapsamında soyut Bimer şikâyeti dışında başka delil olmadığını, her işini yasal olarak yaptığını, maddi durumunun iyi olduğunu ve paraya ihtiyacının olmadığını, çekle senetle yasal olmayan yollarla gelir elde etme gibi bir derdinin olmadığını, atılı suçlamayı kabul etmediğini,

Mahkemede; Siverek ilçesinde yaşadığını, Alanya’da yeğenine maddi destek sağlamak için bir şirket açtığını, onun dışında burada herhangi bir gayrimenkul yatırımının olmadığını, Alanya’ya geliş gidiş sebebinin de burada ablalarının, yeğenlerinin ve kızının yaşaması olduğunu, dava içeriğine bakıldığında isminin geçtiği herhangi bir yer olmadığını, MFK şirketinin tamamının kendisine ait olduğunu, inceleme dışı sanık ...’in bu şirkette hissesinin olmadığını, sadece iş ortağı ve şirket müdürü olduğunu, gizli tanığın beyanlarının tamamının hayal ürünü ve komplo olduğunu, karakoldaki kişiler tarafından hazırlanmış ve uyarlanmış olduğunu, gizli tanığın şüpheli durumundaki kişilerin ad ve soyadlarını bilmesinin mümkün olmadığını, bunun akla ve mantığa uygun olmadığını, gizli tanığın inceleme dışı sanık ...’in mağduru her iki bacağından da vurduğunu söylediğini, gizli tanık olay yerinde miydi ki bu kadar emin konuştuğunu, inceleme dışı sanık ...’in, o tarihlerde Siverek ilçesinde olduğunu kanıtlayıp tahliye olduğunu, 2015 yılının Aralık ayında kendi annesi ve babası ile beraber Siverek'ten Alanya'ya geldiğini, sonuç olarak gizli tanığın beyanlarının tamamen adlarını kirletmeye yönelik organize edilmiş beyanlar olduğunu, mağduru tanımadığını, böyle bir olayın yaşandığından da haberdar olmadığını, olay karakolluk olunca bilgi sahibi olduğunu, 48 yaşında olduğunu, Siverek ilçesinde doğup burada yaşadığını, uzun yıllardır ticaret ve çiftçilikle uğraştığını, bugüne kadar kimseyi dolandırmadığını, yıllardır çekle çalıştığını ve bugüne kadar hiçbir çekinin karşılıksız çıkmadığını, kimseyi dolandırmaya ihtiyacının da olmadığını, yeterince malının, parasının, yaklaşık 4.000 dönüm sulu arazisinin, evinin ve arabasının olduğunu, yirmi beş yıldır gönüllü köy koruculuğu yaptığını ve terörle mücadele ettiğini, kızının inceleme dışı sanık ... ile evli olduğunu, burada iş yeri açma sebebinin de inceleme dışı sanık ...’e ekonomik fayda sağlamak olduğunu, bu yüzden kendi adına MFK şirketini kurup ciddi miktarlarda sermaye gönderdiğini, kendisinin Alanya’ya gelip gitme durumu olmadığı için inceleme dışı sanık ...’i şirket müdürü yaptığını, memlekette işleri yoğun olduğu için buraya gelme gibi bir şansının olmadığını, bu yaşına kadar hiçbir suç işlemediğini, sabıka kaydının bulunmadığını,

Savunmuştur.

V. GEREKÇE

1- Mağdur ...’e yönelik gerçekleştirilen teşebbüs aşamasında kalmış nitelikli yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli kasten yaralama suçlarının örgüt faaliyeti kapsamında işlendiğinden bahisle sanık ... hakkında TCK'nın 220/5. maddesi uyarınca kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği;

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Öne Sürülen Görüşler

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.

CMK'nın "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.”,

"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;

"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.

b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.

c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu'nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun'un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.

d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.

(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.",

Hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. Başlık bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, sorun bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, gerekçe kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, sonuç (hüküm) kısmında ise CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun'un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun'un 53. ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının gerekçe bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.

CMK'nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.

Ayrıca, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, CMK'nın 289/1-9 ve 1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.

Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).

AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44).

Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27.). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33).

Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35.). Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Yerel Mahkemece; "Alanya ilçesi Mahmutlar mahallesinde Gold Street Emlak, ... Grup Emlak, Arabıa Türk Emlak, Arena Emlak, Aria Emlak, Gold Telefon, Pepes Restaurant ve Halk Et Kasap Dükkânı isimli iş yerlerinin olduğu, bu ofislerde ve iş yerlerinde kendilerine borçlandırdıkları şahısları sorguladıkları, baskı yaptıkları, söz konusu şahısların hedef olarak seçtikleri ekonomik olarak durumu iyi seviyede olan şahısların üzerlerine ait mal varlıklarını, tapu kayıtlarını, bu şahıslara baskı, silahlı tehdit ve cebir kullanarak mal varlıklarını kendileri, yakınları ve güvendikleri şahıslar üzerine kayıt ettirmeleri suretiyle haksız kazanç sağladıkları; yukarıda ayrıntılarıyla anlatılan olay 1 ve olay 2 ve olay 5'in özellikle bu kapsamda işlendiği... Hiçbir geçerli hukuki sebep yokken mağdurun sanıklar ... ve ... tarafından silahla yaralanması ve sanıkların mağdur üzerinde oluşturdukları bu korku ve kendilerine iki daire ve iki araba vermezse kendisini ve ailesini öldürecekleri yönündeki tehditleri ile mağdurun bir malı teslimini sağlamaya yönelik eylemlerinin toplumda baskı ve korku uyandıran suç örgütü yöneticisi ve üyesi konumunda olan sanıklarca örgütün amacı doğrultusunda ve suç örgütüne maddi mefaat sağlamak amacıyla işlendiği değerlendirilmekle silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, suç örgütünün korkutucu gücünden yararlanarak ve suç örgütüne çıkar sağlamak amacıyla yağma suçunu oluşturduğu mahkememizce sabit görülüp... Sanık ...'ün mağdur ...'in yağmalanması, yaralanması ve hürriyetinden yoksun kılınması olayında sanıklar ... ve ...'i doğrudan azmettirdiği yönünde mahkûmiyetine yeter delil bulunmasa da ileri de açıklanacağı üzere sanık ... ...'nin sanık ...'ın kurucusu ve yöneticisi olduğu suç örgütünün yöneticisi olduğu ve mağdur ...'e karşı işlenen suçların örgüt faaliyeti kapsamında işlendiği anlaşılmakla..." şeklindeki gerekçe ile sanık hakkında mahkûmiyet hükümleri kurulduğu anlaşılan kararda; sanık hakkındaki iddia konusu eylemlerin izah edilmesi, sanık savunmalarına yer verilmesi, inceleme dışı sanık ...'in hiçbir geçerli hukuki sebep yokken mağduru silahla yaralayarak kendilerine iki daire ve iki araba vermezse onu öldürecekleri yönünde tehdit ettiğinin, bu eylemin örgütün amacı doğrultusunda ve suç örgütüne maddi mefaat sağlamak amacıyla işlendiğinin belirtilmesi, mağdurun sonradan değişen beyanına ve tanık beyanlarına neden itibar edilmediğinin karar yerinde tartışılması, suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak suçundan sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması ve bu tespit yapılırken hükme esas alınan delillerin gösterilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlere yer veren, delilleri tartışıp değerlendiren, ulaşılan kanaat ile sanığın hukuki durumunun nitelendirilmesini yapan Yerel Mahkemenin sanık hakkındaki mahkûmiyet hükümlerine ilişkin gerekçesinin Anayasa’nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, bu uyuşmazlık konusu bakımından haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkemenin sanık hakkındaki mahkumiyet hükümlerine ilişkin gerekçesinin yasal ve yeterli gerekçe içermediği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

2- Söz konusu eylemlerin örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediği;

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Öne Sürülen Görüşler

Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.

TCK'nın "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" başlıklı 220. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hâli;

"(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.

(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir..." şeklinde iken 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 13. maddesiyle, birinci fıkrada yer alan "iki yıldan altı yıla kadar" ibaresi "dört yıldan sekiz yıla kadar", ikinci fıkrasında yer alan "bir yıldan üç yıla kadar" ibaresi "iki yıldan dört yıla kadar" şeklinde değiştirilmiştir.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.

Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.

TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.

Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.

Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,

a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.

b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.

c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.

d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.

e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.

Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir.

Örgüt kurma suçu çok failli bir suçtur. Bu suçun oluşumu için en az üç kişinin bir araya gelmesi zorunludur.

Suça iştirakten bahsedebilmek için birden fazla kişiye ihtiyaç vardır. Bir suçun icrasına iştirak eden suç ortaklarının, suçun işlenişine olan katkıları göz önünde bulundurularak sorumluluk statüleri belirlenir.

Örgüt kurma suçunun iştirakten farkı, örgütün devamlılığı ve belirlenmemiş sayıda suç işlemek amacıyla bir birleşmenin söz konusu olmasıdır. Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her fail diğerlerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.

TCK'nın 220/5. maddesinde; "Örgüt yöneticileri, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır." denilerek örgüt yöneticileri hakkında özel faillik düzenlemesiyle TCK'nın 20. maddesindeki ceza sorumluluğunun şahsiliği ve faillik bakımından fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurma ilkelerine istisna getirilmiştir.

Faillik, birlikte suç işleme kararı yanında fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmayı da gerektirir. Zira örgütlü suçlarda nihai amaçta birleşme nedeniyle birlikte suç işleme kararının varlığı kabul edilse dahi fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulmadığından, gerçekleşen suçlar bakımından örgüt yöneticileri dışında kalan örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti kapsamında işlenen her suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulamayacağında tereddüt yoktur.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Narmanlar isimli incelemeye konu silahlı suç örgütünün faaliyet alanının; ekonomik durumu iyi olan şahısları tespit ederek cebir veya tehdit kullanmak suretiyle üzerilerindeki mal varlıklarını kendileri, yakınları veya güvendikleri şahıslar üzerine geçirip haksız kazanç sağlamak olduğu, incelemeye konu 1 numaralı eylemin de özellikle bu kapsamda işlendiği, sanığın ... ili Siverek ilçesinde ikamet ettiği ancak zaman zaman Mahmutlar Mahallesine geldiği, yeğeni olan suç örgütü lideri inceleme dışı sanık ... ile sık sık iletişime geçerek incelemeye konu Narmanlar isimli örgütün faaliyetleri hakkında bilgi aldığı, örgütün yaptığı tüm faaliyetlerden haberdar olmakla birlikte, kendisini faaliyetlerin dışında tutmaya çalıştığı, Şanlıurfa ilinden temin ettiği silahları örgüt mensuplarına dağıtarak silahlandırdığı ve bu şekilde örgütü güçlendirdiği, örgüt üyelerine talimat verdiğine ve silah sağladığına dair de iletişim tespit tutanaklarının bulunduğu, bu nedenle sanığın suç işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütün lideri konumunda olduğu, incelemeye konu olayda da 24.12.2015 tarihinde saat 02.30 sıralarında evine gitmekte olan mağduru bir arabanın takip ettiği ve bir müddet sonra önünü keserek durdurduğu, bu arabadan inen inceleme dışı sanık ... ve tespit edilemeyen bir kişinin mağdurun üzerine doğru yürüdükleri, bu sırada inceleme dışı sanık ...'in mağdurun bacağına doğru bir el ateş ettiği, vurulup yere düşen mağduru inceleme dışı sanık ... ve yanındaki şahsın birlikte tekmeledikleri, ardından kendi araçlarının arka koltuğuna bindirerek bir iş yerine götürdükleri, "Bizi bir yerlere şikâyet edersen seni ve aileni öldürürüz." diyerek mağduru tehdit ettikleri, ayrıca inceleme dışı sanık ...’in mağdura; "Senin ananı avradını sinkaf ederiz, sen bana iki daire ve iki araba vermezsen bütün sülaleni yakarım, hepsini öldürürüm." dediği, bunun sonucunda mağdurun, yaşamını tehlikeye sokacak ve vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı, söz konusu eylemlerin inceleme dışı sanık ... tarafından örgüte maddi destek sağlamak amacıyla gerçekleştirildiği kabul olunan olayda; örgütün faaliyet alanının, ekonomik durumu iyi olan şahısları tespit ederek cebir veya tehdit kullanmak suretiyle üzerilerindeki mal varlıklarını ele geçirmek olması, inceleme dışı sanık ...'in de hiçbir geçerli hukuki sebep olmamasına rağmen mağduru ölümle tehdit ederek iki tane ev ve iki tane araba vermesini istemesi hususları göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu eylemin örgüt faaliyeti kapsamında örgüte maddi destek sağlamak amacıyla gerçekleştirildiğinin, örgütün lideri olan sanığın da TCK'nın 220/5. maddesi uyarınca bu eylemlerden sorumlu olduğu, ceza sorumluluğunun şahsiliği ve faillik bakımından fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurma ilkelerinin istisnası niteliğinde olan söz konusu düzenleme nedeniyle örgüt yöneticisinin örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan sorumlu tutulabilmesi için eyleme katılmasına veya eylemin işlenmesine yönelik örgüt üyelerine ayrıca talimat vermesine gerek olmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.