Logo

Ceza Genel Kurulu2023/291 E. 2023/708 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın eyleminin nitelikli kasten öldürme suçunu mu yoksa neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu ve 6284 sayılı Kanun kapsamında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın davaya katılma kararının hukuka uygun olup olmadığı hususları.

Gerekçe ve Sonuç: 6284 sayılı Kanun uyarınca Bakanlığın duruşmadan haberdar edilme zorunluluğu bulunmadığı ve ilk derece mahkemesinde reddedilen veya karara bağlanmayan bir katılma talebi de söz konusu olmadığı halde, kanun yolu aşamasında Bakanlığın davaya katılmasına karar verilerek sanık hakkında daha ağır bir cezaya hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olması gözetilerek, Özel Daire'nin temyiz isteminin reddine ilişkin kararı kaldırılarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İTİRAZ

İtirazname No : 2022/73218

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 719-903

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Nitelikli kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında, sanığın eyleminin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu oluşturduğundan bahisle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 87/4, 29, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin Sinop Ağır Ceza Mahkemesince 16.11.2016 tarih ve 83-136 sayı ile kurulan hükme yönelik olarak sanık müdafii tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan inceleme sonucunda 09.03.2017 tarih ve 109-309 sayı ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına ve sanığın TCK’nın 82/1-d, 29, 62, 53, 54, 63 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 283/1. maddeleri uyarınca 9 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba karar verilmiştir. Bu hükmün de sanık müdafi ile suçtan zarar gören ... (kurum) vekilince temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.02.2019 tarih ve 5226-357 sayı ile; "6284 sayılı Yasanın 2/1-d ve 20/2. maddeleri uyarınca Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK’nin 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, ilk derece mahkemesince usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMK’nin mağdur ... katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulduğu, buna göre Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince karar verilmeden önce istinaf hakkını kullanması bakımından dosyanın yerel mahkemeye iade edilerek katılma hakkı bulunan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına gerekçeli kararın tebliğ edilerek bir inceleme yapılması gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince yapılan yargılama sonucunda 19.06.2019 tarih ve 1731-1937 sayı ile sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar verilmiş, bu hükmün de suçtan zarar gören kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.11.2021 tarih ve 10678-13994 sayı ile; "Yargıtay bozması öncesinde Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi kararının Aile ve Sosyal Hizmetler Sinop İl Müdürlüğüne tebliğ edildiği, temyiz dilekçesi de Bakanlık adına anılan yerde görev yapan Av. ... Aydın tarafından verildiği halde, bozma üzerine bu kez ilk derece mahkemesi kararının 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesine aykırı olarak Ankara'da Bakanlık merkezine tebliğe çıkarılması sonucu Bakanlık vekiline davayı takip imkanı verilmeden ve aleyhe istinaf başvurusunda bulunulmadığı kabulüyle yazılı şekilde hüküm verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Dosyanın gönderildiği Bölge Adliye Mahkemesince duruşmalı olarak yapılan incelemede suçtan zarar gören kurumun katılmasına karar verilmek suretiyle 28.03.2022 tarih ve 719-903 sayı ile kurulan ve sanığın TCK'nın 82/1-d, 29, 62, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.10.2022 tarih ve 7889-8280 sayı ile temyiz isteminin düzeltilerek esastan reddi ile hükmün onanmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.12.2022 tarih ve 73218 sayı ile; "Maktulün sırtına isabet eden bıçak darbesi neticesi tedavi gördüğü hastanede öldüğü, olay sırasında maktulün hareket halinde olmasının sanığın hedef gözetme imkanını ortadan kaldırdığı, sanığın bıçağı savurduğu sırada maktulün kendisi korumak amacıyla sırtını dönmesi nedeniyle isabet ettiği, başka bir deyişle sanığın kendisine tekme atan maktule bıçağı rastgele savurduğu, sanığın doğrudan maktulün hayati organlarının bulunduğu bölgeyi hedef alarak darbe gerçekleştirdiğine dair delil bulunmadığı gibi sanık ile kocası olan maktül arasında öldürmeyi gerektirir husumet bulunmaması, maktulü eve getirmek için aradığının anlaşılması, darbe sayısının tek olması ve eylemini sürdürmesine engel bir durum bulunmadığı halde maktulün yaralandığını gören sanığın eylemine kendiliğinden son verdiği hususları nazara alındığında, sanığın öldürme kastının şüpheli kaldığı, öldürme kastını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sanığın ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu ancak yaralama olarak vasıflandırılan eylem sonucu maktulün öldüğü anlaşıldığından, eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu kapsamında kaldığı ve eylemine uyan TCK'nın 87/4. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği" düşüncesiyle itiraz yoluna başvurulmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.05.2023 tarih ve 14810-2897 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle itirazın reddine oy çokluğuyla karar verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUN

Sanık hakkında nitelikli kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme Bölge Adliye Mahkemesince nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın maktule yönelik eyleminin, nitelikli kasten öldürme suçunu mu yoksa neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine yönelik ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; ilk derece ve istinaf yargılaması aşamasında duruşmadan haberdar edilmeyen ve öğrenme üzerine hükmü temyiz eden ... hakkında, Özel Dairenin bozma ilâmı üzerine Bölge Adliye Mahkemesinde duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sırasında katılma kararı verilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

IV. ÖN SORUNA DAİR BİLGİLER

İncelenen dosya kapsamından;

Sanığın eşi olan maktule yönelik 10.02.2016 tarihinde gerçekleştirdiği eylemleri nedeniyle Sinop Cumhuriyet Başsavcılığının 02.06.2016 tarihli ve 1813-684 sayılı iddianamesiyle, eşe karşı kasten yaralama ve nitelikli kasten öldürme suçlarından TCK'nın 86/2, 86/3-a-e ve TCK'nın 82/1-d, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, soruşturma aşamasında suçtan zarar gören kuruma bildirimde bulunulduğuna dair dosya kapsamında bir bilgi veya belge bulunmadığı,

Sinop Ağır Ceza Mahkemesinin 06.06.2016 tarihli ve 2016/83 esas sayılı dosyasında düzenlenen tensip zaptında; suçtan zarar gören kurumun duruşmadan haberdar edilmesi yönünde bir karar verilmediği, duruşma safahatında da suçtan zarar gören kuruma herhangi bir bildirim veya tebligat yapılmadığı, Sinop Ağır Ceza Mahkemesinin 16.11.2016 tarihli ve 83-136 sayılı hükmünü içeren gerekçeli kararının da suçtan zarar gören kuruma tebliğ edilmediği, karara karşı sadece sanık müdafii tarafından istinaf yoluna başvurulduğu,

Samsun Bölge Adliye Mahkemesinin 20.12.2016 tarihli ve 2016/109 esas sayılı dosyasında düzenlenen tensip zaptında; duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına karar verildiği, ancak suçtan zarar gören kurumun duruşmadan haberdar edilmesi yönünde bir karar verilmediği, duruşma safahatında da suçtan zarar gören kuruma herhangi bir bildirim veya tebligat yapılmadığı, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 09.03.2017 tarihli ve 109-309 sayılı hükmünü içeren gerekçeli kararın da suçtan zarar gören kuruma tebliğ edilmediği, hükmün sanık ... müdafii tarafından temyiz edildiği,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.01.2018 tarihli ve 26085 sayılı üst yazısıyla, suçtan zarar gören kurumun yokluğunda verilen gerekçeli kararın 6284 sayılı Kanun'un 20/2. ve CMK'nın 260. maddeleri uyarınca hükmü temyiz etme hakkı bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını temsilen İl Müdürlüğüne tebliği ve temyiz edilmesi halinde temyiz dilekçesinin dosyaya eklenerek iadesi için yazılan yazı üzerine; Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 09.03.2017 tarihli ve 109-309 sayılı hükmü içeren gerekçeli kararın muhatap olarak gösterilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sinop İl Müdürlüğüne 23.01.2018 tarihinde tebliğ edildiği, hükmün suçtan zarar gören kurum vekili tarafından da temyiz edildiği,

Eksikliğin tamamlanarak dosyanın gönderildiği Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.02.2019 tarih ve 5226-357 sayı ile Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 09.03.2017 tarihli ve 109-309 sayılı hükmünün CMK 234. maddesi uyarınca sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verildiği,

Bozma üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 06.03.2019 tarih ve 823-691 sayı ile; İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme dair gerekçeli kararın suçtan zarar gören kurum Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği ve istinaf başvurusunda bulunulması hâlinde incelenmek üzere gönderilmesi için dosyanın Sinop Ağır Ceza Mahkemesine iadesine karar verildiği,

Sinop Ağır Ceza Mahkemesince 16.11.2016 tarihli ve 83-136 sayılı hükmü içeren gerekçeli kararın, suçtan zarar gören Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Ankara'daki merkez adresine 11.04.2019 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, suçtan zarar gören kurum tarafından istinaf başvurusunda bulunulmadığı,

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 08.05.2019 tarihli ve 2019/1731 esas sayılı dosyasında düzenlenen tensip zaptında; hükme karşı istinaf başvurusunda bulunmayan suçtan zarar gören kurumun duruşmadan haberdar edilmesi yönünde bir karar verilmediği ve duruşma günü davetiyesi çıkartılmadığı gibi 19.06.2019 tarihinde yapılan duruşmada suçtan zarar gören kurum hakkında bir katılma kararı da verilmediği, sanığın önceki hükümle aynı şekilde mahkûmiyetine karar verildiği, 19.06.2019 tarihli ve 1731-1937 sayılı hükmü içeren gerekçeli kararın suçtan zarar gören Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sinop İl Müdürlüğüne 16.07.2019 tarihinde tebliğ edildiği, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün bu kez suçtan zarar gören kurum vekili tarafından, vekille takip edilen işlerde vekile tebligat yapılacağına dair Tebligat Kanunu hükümlerine göre, Bakanlığın İl Müdürlüğü yerine merkez teşkilatına tebliğ edilmesinin ve akabinde duruşmadan haberdar edilmemelerinin usulsüz olduğundan bahisle 25.07.2019 tarihinde temyiz edildiği, hükmün sanık müdafiine 15.07.2019 tarihinde e-tebligat yoluyla tebliğ edildiği, ancak bu kez de sanık veya müdafiince herhangi bir temyiz başvurusunda bulunulmadığı,

Dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.11.2021 tarih ve 10678-13994 sayı ile; gerekçeli kararın suçtan zarar gören kurum vekili yerine doğrudan kuruma tebliğe çıkarılarak davayı takip imkanı verilmeksizin aleyhe istinaf başvurusu bulunmadığının kabulüyle hüküm kurulması isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verildiği,

Bozma üzerine dosyanın gönderildiği Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 17.12.2021 tarih ve 3359-3378 sayı ile; İlk Derece Mahkemesince kurulan 16.11.2016 tarihli ve 83-136 sayılı hükmü içeren gerekçeli kararın suçtan zarar gören kurum vekili Av. ... Aydın'a tebliği ve istinaf başvurusunda bulunulması halinde geri gönderilmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine karar verildiği,

Sinop Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.11.2016 tarihli ve 83-136 sayılı hükmü içeren gerekçeli kararın ve sanık müdafiinin istinaf başvuru dilekçesinin; suçtan zarar gören Sinop ... İl Müdürlüğüne 11.01.2022'de tebliğ edildiği, aynı kararın kurum vekili Av. ... Aydın'a e-tebligat sistemi üzerinden 09.01.2022'de okunmuş sayılmak suretiyle tebliğ edildiği, 11.01.2022 tarihinde kurum vekili tarafından, 07.02.2022 tarihinde ise sanık müdafi tarafından İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğu,

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 07.03.2022 tarihli ve 2021/2130 E. sayılı dosyada düzenlenen tensip zaptında; suçtan zarar gören kurum vekilinin duruşmaya SEGBİS yoluyla katılması için Sinop Ağır Ceza Mahkemesine talimat yazılmasına ve duruşma günü davetiyesi çıkartılmasına karar verildiği,

Bölge Adliye Mahkemesince yapılan 28.03.2022 tarihli duruşmada; suçtan zarar gören kuruma yazılan talimata cevap verilmediği ancak suçtan zarar gören kurumun davaya katılma talebinin kabulüne karar verildiği, aynı celse İlk Derece Mahkemesinin mahkûmiyet hükmünün kaldırılmasına, sanığın TCK'nın 82/1-d, 29, 62, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye, mahsuba ve katılan lehine vekalet ücretine ilişkin karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince 28.03.2022 tarihli ve 719-903 sayılı hükmü içeren gerekçeli kararın ise; 28.03.2022 tarihinde sanık müdafiine, 17.04.2022 tarihinde katılan kurum vekiline tebliğ edildiği; hükmün sanık müdafii tarafından 30.03.2022 tarihinde temyiz edildiği,

Dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.10.2022 tarih ve 7889-8280 sayı ile temyiz isteminin düzeltilerek esastan reddi ile hükmün onanmasına oyçokluğuyla karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat, Ön Soruna İlişkin Açıklamalar ve Emsal Kararlar

CMK'nın "Suçun mağduru ile şikâyetçinin çağırılması" başlıklı 233. maddesinin 1. fıkrası; "Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir" şeklinde düzenlenmiş olup bu hüküm uyarınca mağdur ... şikâyetçinin; soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme başkanı veya hâkim tarafından usulüne uygun olarak çağrılıp dinlenmesi gerekmektedir.

CMK'nın mağdur ... şikâyetçinin haklarını düzenleyen "Mağdur ile şikâyetçinin hakları" başlıklı 234. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi;

"b) Kovuşturma evresinde;

1. Duruşmadan haberdar edilme,

2. Kamu davasına katılma,

3. Tutanak ve belgelerden örnek isteme,

4. Tanıkların davetini isteme,

5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,

6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma." şeklinde düzenlenmiş olup buna göre mağdur ile şikâyetçinin kovuşturma evresinde; duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden örnek isteme, tanıkların davetini isteme, vekili bulunmaması hâlinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme ve davaya katılmış olmak şartıyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu hüküm altına alınmıştır.

Anılan maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, duruşmadan haberdar edilme kanun koyucu tarafından, mağdur ... şikâyetçi için kovuşturma aşamasında kullanılabilecek bir hak olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mağdur ... şikâyetçiye veya vekillerine usulüne uygun tebliğ işlemi yapılmadan duruşmadan haberdar edilme hakkının kullandırıldığından bahsetmek mümkün değildir. CMK'nın 234. maddesi uyarınca bu hakkın kullandırılmaması kanuna aykırılık oluşturacaktır.

CMK’nın "Kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesi;

"1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.

2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır",

"Katılma usulü" başlıklı 238. maddesi ise;

"1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.

2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.

3) Cumhuriyet savcısının, sanık ... varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir." hükümlerini içermektedir.

CMK'nın 237. maddesinde mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek davaya katılabilecekleri hüküm altına alınmış, ancak kanun yolu muhakemesinde bu hakkın kullanılamayacağı esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, istisnai olarak ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme merciince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.

Bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için ise, CMK’nın davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerekir. Örneğin, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 18. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığının, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun usulüne uygun başvuruda bulunmaları hâlinde kamu davasına katılacakları açıkça hükme bağlanmıştır.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının katılma hakkına ilişkin özel mevzuata gelince;

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun "Tanımlar" başlıklı 2. maddesi;

"(1) Bu Kanunda yer alan;

a) Bakanlık: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını,

...

d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı,

e) Şiddet mağduru: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişileri,

...

g) Şiddet uygulayan: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışları uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişileri,

...

ifade eder”,

"İhbar" başlıklı 7. maddesi;

"Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmek ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etmekle yükümlüdür.

",

"Harçlar ve masraflardan, vergilerden muafiyet ve davaya katılma" başlıklı 20. maddesinin 2. fıkrası; "(2) Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir",

Şeklinde düzenlenmiştir.

18.01.2013 tarih ve 28532 sayılı 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği'nin "İhbar ve şikâyet" başlıklı 4. maddesinde;

"Kişinin, şiddete uğraması veya şiddete uğrama tehlikesi altında bulunması halinde herkes durumu yazılı, sözlü veya başka bir suretle ilgili makam ve mercilere ihbar edebilir. Şiddet veya şiddete uğrama tehlikesinden haberdar olan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ise durumu derhal, şikâyet mercilerine bildirmek zorundadır.

Şiddet mağduru, şiddet veya şiddete uğrama tehlikesine maruz kalması halinde durumu şikâyet mercilerine yazılı, sözlü veya başka bir şekilde bildirebilir.

Şikâyet mercileri Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

Müdürlük veya ŞÖNİM’e yapılan şikâyet ve ihbarlar, bunlar tarafından olayın özelliğine göre, kolluğa, mülki amire, Cumhuriyet başsavcılığına veya hâkime gecikmeksizin bildirilir.

Sözlü yapılan şikâyet ve ihbarlar derhal tutanağa geçirilir.",

"Yapılacak işlemler" başlıklı 5. maddesinde;

"Kolluk, kendisine yapılan ihbar veya şikâyet üzerine genel hükümler doğrultusunda gerekli işlemleri yapar. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Kanun kapsamında almış olduğu koruyucu ve önleyici tedbirleri onaylanmak üzere tedbirin niteliğine göre mülki amire veya hâkime sunar. Kolluk, kendisine intikal eden her olay hakkında gecikmeksizin en seri vasıtalarla ŞÖNİM’e bilgi verir.

Cumhuriyet başsavcılığı, yapılan ihbar ve şikâyet üzerine evrakın bir örneğini ivedilikle olayın niteliğine göre uygulanabilecek olan koruyucu veya önleyici tedbir hakkında karar verilmek üzere hâkime veya mülki amire gönderir.

Mülki amire yapılan ihbar veya şikâyet üzerine Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen koruyucu tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere karar verilebilir. Ayrıca mülki amir olayın niteliğine göre şikâyet veya ihbarı, kolluğa veya Cumhuriyet başsavcılığına bildirir.

Hâkim veya mülki amir tarafından verilen kararlar ivedilikle ŞÖNİM’e bildirilir.",

"Rehberlik ve danışmanlık hizmeti" başlıklı 9. maddesinde;

"1) Korunan kişiye, kişinin psikolojik ve sosyo-ekonomik durumu değerlendirilerek, hakları, destek alabileceği kurumlar, meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmayı da kapsayacak şekilde iş bulma ve benzeri konularda gelişmesi ve uyum sağlaması, gerekli olan seçimleri, yorumları, planları yapması ve kararları vermesine yarayacak bilgi ve becerileri kazandırmak ve psikolojik destek sağlamak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği içerisinde gerekli hizmetler verilir.

2) Korunan kişinin hukuki rehberliğe ihtiyacı olması halinde 48 inci madde ile düzenlenen davalara müdahil olmayı da içeren gerekli destek ve danışmanlık hizmeti verilir.

3) Bu hizmetlerin yerine getirilmesinde koordinasyon ŞÖNİM tarafından sağlanır.",

"Davaya katılma" başlıklı 46. maddesinde;

"Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan ve herhangi bir şekilde haberdar olduğu idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya müdahil olarak katılabilir."

Şeklinde düzenlemeler mevcuttur.

29.02.2020 tarihli ve 31054 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.12.2019 tarihli ve 6-7 sayılı kararında; 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 20/2. maddesi uyarınca, Bakanlığın gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabileceğinin hüküm altına alındığı, 6284 sayılı Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak açılan ceza davalarında Bakanlığın katılma hakkının bulunduğunda tereddüt olmadığı, ancak kanun koyucunun katılma hakkına yer verdiği bazı özel kanunlarda kamu davasından haberdar edilmeyi de ayrıca düzenlediği, 6284 sayılı Kanun'da Bakanlığın kamu davasından haberdar edilmesine ilişkin bir hüküm bulunmamasının kanun koyucunun bir tercihi olduğu, bu nedenle duruşmayı ihbar mükellefiyetinin kanun koyucunun iradesine aykırılık oluşturacağı gibi Kanun'da yer almayan bir zorunluluğun mahkemelere yükletilmesi sonucunun doğuracağı, öte yandan şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes tarafından bu durumun resmi makamlara ihbar edileceğinin düzenlendiği, yine kolluk birimlerinin de henüz soruşturma aşamasında kapsama giren suçlarla ilgili olarak intikal eden olayları Bakanlık bünyesindeki İl Müdürlüklerine bağlı olarak faaliyet yürüteceği Kanun'da öngörülen ŞÖNİM birimlerine iletme zorunluluğu olduğundan, Bakanlığın bu kapsamdaki eylemlerden soruşturma aşamasında da haberdar olacağı, yukarıda adı geçen Uygulama Yönetmeliğinin 46. maddesinde Bakanlığın Kanun kapsamındaki şiddet eylemleri dolayısıyla açılan ve herhangi bir şekilde haberdar olduğu tüm davalara müdahil olarak katılabileceğinin düzenlendiği, öte yandan Bakanlığın davadan haberdar edilmemesi durumunda şiddet mağdurlarının hukuken korunmasız hâle geleceklerinden bahsedilmesinin de mümkün olmadığı, keza Cumhuriyet savcılarının ve şiddet mağdurlarına Kanun gereği resen görevlendirilecek vekillerin de mağdurun haklarını gözetmekle yükümlü olacağı gerekçeleriyle, kovuşturma evresinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının açılan davadan haberdar edilmesi zorunluluğunun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.12.2022 tarihli ve 372-826 sayılı kararında ise; CMK'nın 237/2. maddesinde açıkça yazılı olan "kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz" düzenlemesi karşısında; ilk derece mahkemelerince verilen hükme karşı olağan bir kanun yolu olarak düzenlenen istinaf evresinde, suçtan zarar gören kurum tarafından ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteği bulunmadığı müddetçe Bölge Adliye Mahkemesince kamu davasına katılma kararı verilemeyeceğine karar verilmiştir.

B. Ön Soruna Dair Hukuki Nitelendirme

Sanık hakkında eşine karşı işlediği nitelikli kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında, gerek İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama evresinde gerekse Bölge Adliye Mahkemesince yürütülen duruşmalı istinaf incelemesi sırasında davadan haberdar edilmeyen ve Bölge Adliye Mahkemesinin 09.03.2017 tarihli hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine açılan kamu davasından haberdar olan suçtan zarar gören kurumun, Özel Dairece verilen 04.02.2019 tarihli bozma ilâmından sonra yapılan tebligata rağmen İlk Derece Mahkemesince reddedilen veya karara bağlanmayan bir katılma talebinde bulunmadığı, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesince 19.06.2019 tarihinde sanığın aleyhine hüküm kurma yasağı çerçevesinde bozma öncesi hükümle aynı şekilde cezalandırılmasına karar verildiği, kurulan bu hükme yönelik olarak suçtan zarar gören kurum vekilinin 25.07.2019 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu anlaşılan dava dosyasında;

29.02.2020 tarih ve 31054 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.12.2019 tarihli ve 6-7 sayılı kararında; 6284 sayılı Kanun uyarınca ilgili Bakanlığın açılan kamu davasından ve duruşmadan haberdar edilmesi zorunluluğu olmadığına karar verilmiş olmasına rağmen, Özel Dairece 09.11.2021 tarihinde verilen bozma ilâmında suçtan zarar gören kurum vekilinin davadan ve yargılamanın geldiği aşamadan haberdar edilmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmesi üzerine, devam eden hukuki süreçte Bölge Adliye Mahkemesince, CMK'nın 237/2. maddesine aykırı biçimde suçtan zarar gören kurumun davaya katılmasına karar verilmesi ve buna bağlı olarak aleyhe istinaf başvurusu bulunduğunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılması suretiyle sanık hakkında daha fazla cezaya hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteminin esastan reddiyle hükmün onanmasına dair kararın kaldırılmasına ve Bölge Adliye Mahkemesince kurulan hükmün bozulmasına karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,

2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25.10.2022 tarihli ve 7889-8280 sayılı temyiz isteminin düzeltilerek esastan reddi ile hükmün onanmasına dair kararının KALDIRILMASINA,

3- Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 28.03.2022 tarihli ve 719-903 sayılı hükmünün; 6284 sayılı Kanun gereği duruşmadan haberdar edilmesi zorunluluğu olmayan ve İlk Derece Mahkemesince yürütülen kovuşturma aşamasında reddedilen veya karara bağlanmayan bir katılma talebi de bulunmayan suçtan zarar gören kurumun kanun yolu aşamasında davaya katılmasına karar verilmesi suretiyle hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,

4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabul edilerek Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi kararının bozulması nedeniyle, sanık hakkında verilen cezanın infazına başlanmışsa İNFAZININ DURDURULMASINA, yargılamaya konu nitelikli kasten öldürme suçundan cezaevindeyse TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse derhâl salıverilmesi için ilgili kuruma YAZI YAZILMASINA,

5- Dosyanın, CMK'nın 304/2-b maddesi uyarınca bozma kararının içeriği doğrultusunda gereği için Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.12.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.