Logo

Ceza Genel Kurulu2025/36 E. 2025/79 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ceza Genel Kurulu'nun bozma kararına uyan yerel mahkemenin verdiği hükmün, direnme kararı sayılıp sayılamayacağı ve bu bağlamda Ceza Genel Kurulu tarafından incelenmesinin gerekip gerekmediği hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Ceza Genel Kurulu'nun bozma kararına uyan yerel mahkemenin verdiği hüküm, yeni bir hüküm olarak değerlendirildiğinden ve CMK 307/4. maddesi gereği Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı direnme kararı verilemeyeceğinden, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 10. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ağır Ceza

SAYISI : 525-149

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 188/3, 62, 52/2-4, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis ve 30.000,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, müsadereye, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.12.2018 tarihli ve 437-523 sayılı hükmün, sanık ve müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 25.10.2019 tarih ve 470-1939 sayı ile TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Söz konusu hükmün sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 26.10.2021 tarih ve 1800-10651 sayı ile; "Ev arama tutanağı içeriği ve tüm dosya kapsamına göre; kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulunmayan sanığın savunmalarının aksine, tanık ...’ın çantasında ele geçirilen uyuşturucu maddeler ile ilgisi olduğuna dair mahkûmiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Dosyanın gönderildiği İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi ise 30.12.2021 tarih ve 377-464 sayı ile bozma kararına direnerek sanığın önceki hüküm gibi mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca 03.05.2023 tarih ve 372-241 sayı ile; "...Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü alınmadan ve hazır bulunan sanık ve müdafiinin esasa ilişkin savunmaları tespit edilmeden yargılamanın bitirilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Ceza Genel Kurulunun bozma ilamına uyan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince 27.03.2024 tarih ve 525-149 sayı ile Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü ile sanık ve müdafiinin esasa ilişkin savunmaları da tespit edilmek suretiyle önceki kararda olduğu gibi direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.10.2024 tarihli ve 57251 sayılı onama istekli tebliğnamesiyle dosya, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 10.12.2024 tarih ve 8045-25886 sayı ile direnme kararının yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KONUSU ve ÖN SORUN

İlk Derece Mahkemesi ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa isnat edilen uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca direnme hükmünün Yargıtay Ceza Genel Kurulunca bozulması üzerine İlk Derece Mahkemesince bozma ilamı gereği işlem yapılmasından sonra önceki Özel Daire kararına karşı direnilmesinin yeni hüküm olup olmadığı ve bu bağlamda incelemesinin Ceza Genel Kurulunca yapılıp yapılmayacağının öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.

III. ÖN SORUNU İLİŞKİN OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

İlk Derece Mahkemesince sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanık ve müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, hükmün sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece, sanığın isnat edilen suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün Ceza Genel Kurulunca; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü alınmadan ve hazır bulunan sanık ve müdafiinin esasa ilişkin savunmaları tespit edilmeden yargılamanın bitirilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasından sonra Yerel Mahkemece bozma kararı doğrultusunda işlem yapılarak, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü ile sanık ve müdafiinin esasa ilişkin savunmaları alınmak suretiyle önceki mahkûmiyet hükmünde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Doktrinde Ön Soruna İlişkin Açıklamalar

CMK'nın "Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri" başlıklı 307. maddesi şöyledir;

"(1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

(2) Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.

(3) Yargıtaydan verilen bozma kararına uyulması hâlinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı, istinaf veya temyiz sınırlarına bakılmaksızın sadece temyiz yoluna başvurulabilir.

(4) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.

(5) Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262 nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.".

Buna göre Yargıtayca verilen bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği bölge adliye veya ilk derece mahkemesince yeni bir tensip kararıyla duruşma günü tayin edilecek ve ilgililer duruşmaya çağrılıp bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra bozma ilamına uyulup uyulmaması yönünde bir karar verilecektir. Bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin, göreve ilişkin olanlar dışında bozma ilamına uyma ya da direnme kararlarından birisini verebilmesi mümkündür. Maddenin dördüncü fıkrasında bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin bozma kararına direnme hakkı olduğu vurgulandıktan sonra, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymanın zorunlu olduğuna işaret edilmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise sınırlı biçimde uygulanabilecek olan cezayı aleyhe değiştirememe veya aleyhte düzeltme yasağı kabul edilerek yalnız sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, bozma üzerine yeniden kurulan hükümde belirlenen ceza ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bozmadan sonra serbestlik kuralı uyarınca bozma kararına uyma ya da direnme kararlarından birini verme konusunda serbest olan mahkemelerin Özel Dairelerin bozma kararlarına uymayı tercih etmeleri durumunda, bu kez uymadan sonraki serbestlik kuralı devreye girecektir. Serbestlik kuralı, ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi amacının zorunlu bir sonucu olup mahkemenin bozma kararına uyulmasına karar verdikten sonra da, sanığın hukuki durumunu yeniden serbestçe değerlendirme hak ve yetkisi bulunmaktadır. Temyiz edilen önceki hüküm bozma kararı verilmesiyle ortadan kalkmış olduğundan, mahkemece önceki karardan farklı olarak, suçun sübutu ve niteliği de dâhil olmak üzere sanığın hukuki durumuyla ilgili tüm hususlarda, CMK'nın 217. maddesi uyarınca ulaşılan vicdani kanaat doğrultusunda serbestçe karar verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Özel Daireleri tarafından da ilk temyiz incelemesinde yerinde görülerek bozma konusu yapılmayan hususlar, lüzumu hâlinde hükmün yeniden temyizen incelenmesi sırasında bozma konusu yapılabilmekte, hatta ilk bozma kararından tamamen farklı olacak şekilde bozma kararı verilebilmektedir.

Kunter'e göre; "Uymadan sonraki duruşmanın bozmadan önceki duruşmanın devamı niteliğinde olması, mahkemenin uymadan sonraki serbestliğini de açıklar. Gerçekten mahkeme bozmaya uymadan sonra ikinci son kararında kaide olarak serbesttir. Gerek Yargıtay'ın görüşü ile gerek eski kararı ile bağlı değildir. ...Serbestlik kaidesi ceza muhakemesinde hakikatın araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi gayesinin tabii ve mantıki sonucudur. Gerçekten, temyiz yolu davası açılmakla son kararın yargılaşmasının önüne geçilmiştir. Yargıtay son kararı bozduğu, mahkeme de buna uyduğu için son karar ortadan kalkmıştır. Ortada, değil yargı, son karar dahi olmadığından, yargının otoriteleri de bahis konusu olmamak gerekir. O halde mahkeme hakikate en uygun ve en isabetli kararı vermek imkanına malik bulunmalıdır... Nitekim Yargıtay da ilk bozma kararı ile bağlı değildir." (Nurullah Kunter, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, İstanbul 1989, 9. Bası, s. 1112-1114). Bu serbestlik iki konuda kısıtlanmıştır:

1- Bozmaya uyan mahkemenin bozma nedenine göre gerekli işlemleri yapması gerekir.

2- Hüküm sadece sanık lehine temyiz edilmişse, verilecek yeni karar öncekinden daha ağır bir cezayı içeremez (Nur Centel - Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2014, 11. Bası, s. 790-791). Esas itibarıyla doktrinde hâkim görüş de böyledir (Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, Vedat Yayıncılık, 2005, s. 500-501, Bahri Öztürk - Veli Özer Özbek - Mustafa Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, 6. Bası, s. 459-461, Nurullah Kunter - Feridun Yenisey - Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, İstanbul, 2010, 18. Bası, s. 1782).

Şu hâle göre; Yargıtayın belli bir eksiklik nedeniyle hükmü bozduğu durumlarda bozmaya uyma kararı veren derece mahkemesinin, bu eksikliği mutlaka ikmal etmesi gerekir. Bu durum bozmadan/uymadan sonraki serbestlik ilkesinin ilk istisnasını oluşturur. Derece mahkemesi bundan sonra kural olarak ceza muhakemesinde hakikatın araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi gayesinin tabii ve mantıki sonucu olarak ne Yargıtayın görüşü ile ne de eski kararı ile bağlı olmaksızın ikinci son kararında serbestçe hareket edebilecektir. İkinci/son hüküm yönünden bozmadan/uymadan sonraki serbestlik ilkesinin (ikinci) istisnasını ise cezayı aleyhe değiştirememe veya aleyhte düzeltme yasağı (CMUK madde 326/son) oluşturur.

Diğer yandan, Ceza Genel Kurulunun 27.05.2014 tarihli ve 54-280, 24.04.2012 tarihli ve 391-173 ile 17.04.2007 tarihli ve 325-100 sayılı kararları başta olmak üzere istikrar kazanmış kararlarında; uyma kararının dönülebilecek nitelikte bir ara kararı niteliğinde olmayıp davanın esasına etkili olan kararlardan olduğu, bozmaya uymakla, mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğduğu, sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da örtülü olarak geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulmasının, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle bozmaya uyan derece mahkemesinin dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönerek, önceki hükmünde direnmesinin isabetsiz olduğu ve kurulan hükmün de yeni bir hüküm olduğu kabul edilegelmiştir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.03.2012 tarihli ve 80-126 sayılı kararında; "Ceza Genel Kurulunun 05.10.2010 gün ve 172-185, 11.07.2006 gün ve 152-185 ile 29.06.2004 gün ve 132-153 sayılı kararları başta olmak üzere uyum ve kararlılık gösteren içtihatları uyarınca; Ceza Genel Kurulunun bozma kararı ile direnme hükmü tümüyle ortadan kalkmış olup yerel mahkeme artık yeni ve değişik bir karar vermekte serbesttir. Bozmaya uyularak verilen kararlar da yeni bir karar olup, hukuken direnme niteliğinde olmadığından öncelikle Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir. Özel Dairece incelenmeyen bir hükmün doğrudan doğruya ve ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi olanaklı değildir. Özel Daire görüşü belli olduğundan, tekrar dairece inceleme yapılmasının davayı gereksiz yere uzatacağı gibi bir görüş de ileri sürülemez. Zira, davaların uzamasını önlemek amacıyla da olsa, emredici usul kurallarının uygulanmasından vazgeçilemeyeceği gibi, Özel Daire görüşünde değişiklik olabilmesi de her zaman olanaklıdır." şeklindeki açıklamalarında da görüldüğü üzere; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bozma kararına uyulduktan sonra verilen kararların yeniden ve doğrudan Genel Kurulca incelenmesi, söz konusu kararlara karşı direnilemeyeceğine ilişkin CMK'nın 307/4. maddesine de aykırılık teşkil etmektedir.

B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Değerlendirme

Ceza Genel Kurulunca 03.05.2023 tarih ve 372-241 sayı ile Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü alınmadan ve hazır bulunan sanık ile müdafiinin esasa ilişkin savunmaları tespit edilmeden yargılamanın bitirilmesi isabetsizliğinden verilen bozma kararı üzerine, İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyulmak suretiyle sanık hakkında yeniden kurulan mahkûmiyet hükmünün, Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı direnme kararı verilemeyeceği yönündeki açık kanun hükmü karşısında, CMK'nın 307. maddesi kapsamında bir direnme hükmü olarak nitelendirilemeyeceği ve yeni bir hüküm olduğu, aksinin kabulünün, hükmün temyizi aşamasında Özel Dairece incelenmesi gereken hususun; temyizin kapsamının belirlenerek İlk Derece Mahkemesince bozma üzerine kurulan mahkûmiyet hükmünün gerek hukuka uygunluk gerek uygulama yönünden Ceza Genel Kurulunca denetlenmesi sonucunu doğuracağı, bu aşamada Özel Dairenin bir önceki bozma ilamına atıf yapılarak yeniden kurulan hükmün bir direnme kararı olarak kabul edilmesinin ve dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince Ceza Genel Kurulunun bozma ilamı üzerine kurulan mahkûmiyet hükmünün direnme kararı niteliğinde olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Ulaşılan sonuç karşısında asıl uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.03.2024 tarihli ve 525-149 sayılı kararı yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.