"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/06/2010
NUMARASI : 2010/545-2010/954
Taraflar arasındaki imzaya itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9.İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.07.2009 gün ve 2008/2179-2009/1389 sayılı kararın incelenmesi davacı/borçlu tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.03.2010 gün ve 2009/23469-2010/5510 sayılı ilamı bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı/borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, imzaya itiraza ilişkindir.
Mahkemece ilk kararda “davanın kabulü ile takibin İİK.nun 170.maddesi gereğince durdurulmasına, tazminat isteğinin reddine” karar verilmiş; davacının temyizi üzerine Özel Dairece karar bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiş ise de ilk hükümden farklı olarak sadece “tazminat isteminin reddine” karar verilmiştir.
Öncelikle belirtelim ki, yerel mahkemelerin direnme kararları (HUMK.’nun 429/II md) bir davayı sona erdiren (nihai) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Direnme kararı ile mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı direnme doğrultusunda mahkemenin yazmasından ibarettir. Bu bakımdan direnme kararından dönme (Rücu) mümkün değildir. Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması Kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardandır. Nitekim bu kurala kanun koyucu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 381. ve 388.maddeleriyle hayatiyet kazandırmıştır.
Gerçektende, HUMK.’nun 381. ve 388.maddeleri emredici hükümlerden olup Kamu düzeni amacı ile vaz’edilmişlerdir. Bu maddeler hükmünce kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Davanın tamamen reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek farklı bir hüküm kurulamaz. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı için hiç bir süretle üstün görülemez.
Mahkeme herhangi bir ayrıma girmeksizin ve kısmen direndiğine ilişkin bir açıklık getirmeksizin önceki kararında direnme yönünde karar vermişse direnme kararında yer alacak hüküm fıkrası direnilen ilk karardan farklı olamaz. Zira, direnilmekle bir taraf lehine gerçekleşen usulü kazanılmış hakkı ortadan kaldıracak nitelikte hüküm kurmak olanaklı değildir.
Somut olayda da; yukarıda açıklandığı üzere önceki kararda direnildiği ifade edilmiş ise de ilk karardan farklı olarak sadece “tazminat isteminin reddine” karar verilmiş; kararın “davanın kabulü ile takibin İİK.nun 170.maddesi gereğince durdurulmasına” bölümüne ise kararda yer verilmediği gibi neden yer verilmediği de hüküm fıkrasında açıklanmamıştır. Mahkeme ilk kararında direnmekle önceki hükmünü aynen oluşturmak zorundadır. Hükmün bütünlüğü de nazara alındığında, ilk hükme uygun oluşturulmayan direnme kararı usulen eksiktir.
Mahkemenin bu kararı yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olup; direnilen ilk karardaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmak üzere kararın bozulması gerekmiş; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.
SONUÇ: Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince usul yönünden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 29.09.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.