Logo

Hukuk Genel Kurulu2012/5-59 E. 2012/202 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı vekilinin, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasında verilen kısmi kabul kararına itirazı üzerine Yargıtay'ın bozma ilamına karşı yerel mahkemenin direnme kararı vermesi üzerine, direnme kararının Hukuk Genel Kurulu'nda incelenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Bozma ilamında yer alan asıl bozma nedenine uyulmasına rağmen, "kabule göre de" ifadesiyle başlayan ve usul hukuku anlamında bozma niteliği taşımayan hususlara da direnilmesi ve bu hususların Hukuk Genel Kurulu'nca incelenmesinin mümkün olmaması, ayrıca asıl bozma nedenine uyulması suretiyle verilen yeni hükmün temyiz incelemesinin Özel Daireye ait olması gözetilerek, dosyanın Yargıtay’ın ilgili Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bolu 1.Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 13.10.2011

NUMARASI : 2011/229 E-2011/414 K.

Taraflar arasındaki "kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.11.2010 gün ve 2009/353 E- 2010/779 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 22.06.2011 gün ve 2011/3326-11299 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 297) maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

Aynı kural, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 389. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 298.)maddesinde de tekrarlanmış; HUMK.nun 381. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 294.) maddesinde ise “Kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.

Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.

6100 sayılı HMK’nun yürürlüğünden sonraki dönemde de Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.sayılı kararıyla bu ilkeler aynen kabul edilmiştir.

Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisi yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği gibi bozma kararı karşısında uyulup uyulmama yönünden varılacak sonucun ortaya konulması dolayısıyla direnme ve uymaya yönelik hüküm fıkralarının da aynı unsurları taşıması gerektiği aşikardır.

Direnme kararları, yapıları gereği, Yasa’nın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde göstermelidir.

Ayrıca, bozma ilamlarında “kabule göre de” veya “kaldı ki” gibi söz dizinleriyle başlayan, bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret eden, hükmü o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar; usul hukuku anlamında “bozma” niteliği taşımamaktadır. Dolayısıyla, yerel mahkemelerin, bozma ilamında yer alan bu tür ifade ve açıklamalara ilişkin direnme ya da uyma kararı veremeyecekleri belirgindir. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 6.3.1996 gün ve 1995/14-966 E.,1996/124 K. sayılı ; 28.02.2007 gün ve 2007/2-91 E., 2007/85 K. sayılı kararları).

Somut olaya gelince:

Mahkemece bozma ilamında yer alan (verasete ilişkin) asıl bozma nedenine uyulmuş; “kabule göre de” ibaresi ile başlayan ve usuli anlamda bozma niteliği taşımayan vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin eleştiri mahiyetindeki açıklamalara da bunlar, bozma nedeni gibi kabul edilerek direnilmiştir.

Yukarıda da açıklandığı üzere bozma ilamlarında yer alan kabul biçimine göre açıklamalar gerçek ve usuli anlamda geçerli bozma kararı mahiyetinde olmadıklarından bunlara uyulması ya da direnilmesi de olanaklı değildir. Bu nedenle ortada Hukuk Genel Kurulunca incelenebilecek usulen direnme mahiyeti taşıyan bir karar da bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Mahkemece bozma ilamının verasete ilişkin asıl bozma nedenine mahkemece uyulmuş olmakla; açık biçimde yeni hüküm niteliğindeki bu hükmün temyiz inceleme görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.

O halde, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 16.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.