Logo

Hukuk Genel Kurulu2017/2085 E. 2021/1605 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İflas erteleme talebinde bulunan şirketin, mahkemenin bozma kararı sonrası yeniden bilirkişi incelemesi için gerekli ücreti ve kayyım ücretini yatırmaması üzerine verilen iflas kararına karşı yapılan temyizde, HMK'nın 325. maddesi uyarınca bu giderlerin Hazineden karşılanıp karşılanamayacağı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: İflas erteleme davalarının kamu düzenini ilgilendirdiği, borca batıklığın tespitinin mahkemenin görevi olduğu ve bozma kararı sonrası yapılacak bilirkişi incelemesinin hakimin re'sen başvurduğu bir delil niteliğinde olduğu gözetilerek, HMK'nın 325. maddesi uyarınca bilirkişi ücretinin Hazineden karşılanması gerektiği, ancak kayyım ücretinin bu kapsamda olmadığı gerekçesiyle direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “iflasın ertelenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen iflasın ertelenmesi talebinin reddi ile davacının iflasına ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin borca batık hâle geldiğini, bu durumun şirket ortakları ve genel kurul üyelerinin 23.05.2011 tarihli kararı ile tespit edildiğini, şirketin 2009 yılında kurulmasına rağmen kendi tescilli markasını kullanarak çok hızlı büyüdüğünü ve 2010 yılında 2.000.000TL'lik iş hacmine ulaştığını, 2010 yılının son çeyreğinde BUSKİ'den alınması gereken 413.000TL bedelli son hak edişinin idarece geciktirilmesi ve cezaya bırakılması sonucunda şirketin sıkıntıya düştüğünü, kullanılan dökümhanenin sahibi tarafından satılığa çıkarıldığını, dökümhanenin mevcut işyerine yakınlığı ve taşınmanın getireceği maddi yük nedeni ile satın alınmak zorunda kalındığını, bunun için de bankadan kredi kullanıldığını, alınan siparişlerin gecikmesi üzerine müşteriler tarafından ödeme yapılmayınca ilgili bankalar tarafından haciz işlemi yapıldığını, şirketin içinde bulunduğu sektörün %100 kârla çalışan bir sektör olduğunu, bu yüzden şirketin borçlarını çok kısa sürede ödeyecek hâle geleceğini, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 329/a maddesinde belirtilen fevkalade mühletten de yararlanmadığını, iflas erteleme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek şirketin aktif ve pasif dengesinin borca batık durumda olduğunun mahkemece belirlenecek bilirkişilerce tespitini ve bir yıl süre ile şirketin iflasının ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Müdahiller Cevabı:

5. Müdahiller vekilleri beyanlarında; iflasın ertelenmesi koşulları oluşmadığından talebin reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6. Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.05.2012 tarihli ve 2011/333 E., 2012/125 K. sayılı kararı ile; yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporları, kayyum raporları, dosyadaki tüm belgelere göre, davacı şirketin borca batık olduğu, fevkalade mühletten yararlanmadığı ve sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davacı şirketin iflasının bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde müdahil Ziraat Bankası A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 28.11.2012 tarihli ve 2012/4440 E., 2012/7032 K. sayılı kararı ile;

“…mahkemece davacı şirketin borca batıklık durumunun tereddüde yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve projenin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı ve süreç içindeki uygulamaların projede gösterilen iyileştirme unsurlarına uygun bulunup bulunmadığı hususunda somut verilere dayalı, teknik, denetime elverişli ve detaylı bir inceleme için, dosyanın oluşturulacak yeni uzman bir heyete tevdii ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir,…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, temyiz aşamasında müdahale talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle Yılmaz İnceel’in müdahale talebinin reddine karar verilmiştir.

Mahkemenin İkinci Kararı:

9. Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.11.2013 tarihli ve 2013/187 E., 2013/293 K. sayılı kararı ile, Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra, bozma kararı doğrultusunda yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinden her bir bilirkişi için 1.000TL olmak üzere beş kişilik bilirkişi ücreti olan toplam 5.000TL'yi yatırmak üzere davacıya iki haftalık kesin süre ve yine yatırılmayan kayyumlık ücretlerini yatırmak üzere bir haftalık süre verildiği, davacı vekilince verilen kesin süre içinde bilirkişi ücretlerinin yatırılmadığı ve kayyum ücretlerinin de verilen bir haftalık süre içinde mahkeme veznesine depo edilmediği anlaşıldığından davacı vekiline 10.10.2013 tarihli duruşmada son kez kesin süre verildiği, verilen sürenin kesin olduğu, bilirkişi ücreti ve kayyum ücretlerinin yatırılmaması hâlinde bu ücretlerin yatırılmasından vazgeçilmiş olduğunun kabul edileceği ihtar edilmesine rağmen davacı vekilince bilirkişi ve kayyum ücretlerinin yatırılmadığı, o tarihten sonra da biriken kayyum ücretinin depo edilmediği, her ne kadar 03.05.2012 tarihli karar ile dosyada alınan bilirkişi heyet raporları ve kayyum raporları nazara alınarak davacı şirket hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmiş ise de; esasen iflasın ertelenmesi, borca batık durumda olan bir sermaye şirketinin veya kooperatifin, malî durumunun ıslahının mümkün olması hâlinde o şirketin iflasının önlenmesini amaçlayan, bu şirket veya kooperatifin ekonomi içinde faaliyetine imkân tanıyan bir kurum olduğu, davacı şirketin ekonomi içinde kalmasını sağlamak kadar, alacaklılarının menfaatini de korumak gerektiği, davacının mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı gereğince dava sırasında herhangi bir takibe maruz kalmadan işlemlerine devam ettiği ve tedbir müessesesinin imkânlarından yararlandığı ancak Kanun’un hiç bir zaman kötü niyeti korumayacağı, davacı vekiline iki kez (bir tanesi kesin olmak üzere) süre verilmiş olmasına rağmen bilirkişi ve kayyum ücretlerinin yatırılmadığı, kayyum ücretini dahi karşılayamayan bir şirketin malî durumunu iyileştirme ümidinin kalmadığı, davacı şirket yönünden borca batıklık şartının yerine geldiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.

Özel Dairenin Onama Kararı:

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 19.09.2014 tarihli ve 2014/1311 E., 2014/5761 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Özel Dairece Verilen İkinci Bozma Kararı:

12. Özel Dairenin yukarıda belirtilen onama kararına karşı süresi içinde davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

13. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 06.11.2015 tarihli ve 2014/11038 E., 2015/7102 K. sayılı kararı ile;

“…Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 324 (6102 sayılı TTK'nın 376/3) ve İİK'nın 179. maddesi uyarınca borca batık hale gelen şirket bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorundadır. Erteleme talebi, anılan 324. madde hükmüne göre, borca batıklık bildirimi anlamındadır. Borca batıklık, mahkemece re'sen saptanmalıdır.

Bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir.

Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır.

Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir.

Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. İflasın ertelenmesine ya da bunun koşullarının oluşmaması halinde iflasa karar verilebilmesi için, borca batıklık olgusunun öncelikle gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

Davacı şirketin borca batık olduğunun doğru olarak tespiti halinde; iyileştirme projesinin, bütüncül bir değerlendirmeyle, 6102 sayılı TTK'nın 377. maddesi kapsamında nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içerip içermediği, İİK'nın 179. maddesi anlamında ciddî ve inandırıcı olup olmadığı ve HMK'nın 29. maddesinde açıklanan dürüstlük kuralına uygun davranma yükümlülüğüne ve gerçeğe uygun bir biçimde hazırlanıp, hazırlanmadığı, eş deyişle, iyileştirme projesinde yapılacak olanların tek tek malîyetinin, hangi ekonomik kaynaktan sağlanacağı, her bir proje kaleminin zaman olarak en geç hangi tarihte yapılacağı, yapılacak olanların ayrı ayrı borca batıklık üzerindeki zaman ve oran olarak etkisinin somutlaştırılması ve böylece iyileştirme projesinin neden ciddi ve inandırıcı olduğunun ayrıntılı ve zaman içinde sayısal olarak, denetlenmeye elverişli nitelikte olması gerekmekte olup, bu özellikte olmayan iyileştirme raporlarına ve bunlara dayalı düzenlenen bilirkişi ve kayyım raporlarına göre ne iflasın ertelenmesine karar verilebilir ne de iflas erteleme talep eden şirket alacaklıları aleyhine sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Mahkemece, bu niteliği haiz olmayan iyileştirme projeleri sunulduğunda iflasın ertelenmesini isteyen şirkete uygun bir süre verilerek, açıklanan özellikteki projenin sunulmasının ve soyut içerikli projenin somutlaştırılmasının sağlaması ve verilen sürede iyileştirme projesini sunmayan şirketin iyiniyetli olmadığı kabul edilerek, sadece borca batıklığı tespit ettirilerek, sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan özellikteki iyileştirme projelerinin sunulması halinde alınacak bilirkişi ve kayyım raporlarından sonra talep halinde ve gerektiğinde, hüküm tarihine kadar sadece gerekli tedbirlere karar verilmeli ve tarihlerine uygun şekilde proje kalemleri yerine getirilmediği takdirde tedbirler kaldırılarak, iflasın ertelenmesi ve ihtiyati tedbir müesseselerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilmelidir.

İyileştirme projesi, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olması nedeniyle 6102 sayılı TTK'nın 377. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermesi, İİK'nın 179. maddesinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olması gerekir.

Mahkemece önce, şirket varlıklarının rayiç değerlerinin ve bu kapsamda borca batıklığın tespiti, bu şartın yerine geldiğinin anlaşılması halinde de iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının, somut verilere dayalı olarak, bilimsel şekilde değerlendirilmesi gerektiğinden, alanında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden bilirkişi ve kayyım raporlarını, şirketin malî durumunu ve iyileştirme projesini açık ve somut dayanaklarla değerlendiren; açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınması, raporun sadece sonuç bölümüne değil, bütün kapsamına bakılması suretiyle bir karar verilmesi gerekir.

İflas erteleme davalarında, erteleme isteyen davacı şirketin malî durumunun mahkemece, yargılama sonuna kadar incelenmesi ve iyileştirme projesinin uygulanabilir olup olmadığının denetlenmesi gerekir. Diğer yandan, kayyımın görevlerinden biri de erteleme sürecinde şirketin malî durumundaki değişiklikler ve şirket yetkililerinin iyileştirme projesine riayeti konusunda mahkemeye bilgi vermektir. Kayyım raporlarında şirketin denetlendiği her döneme ilişkin aktif ve pasif durumunun ayrıntılı olarak açıklanması ve verilen ihtiyati tedbirlerle birlikte davacı şirketin malî durumunda düzelme olup olmadığı, iyileştirme projesinin uygulanıp uygulanmadığı ve borca batıklıktan kurtulma yolunda somut adımlar atılıp atılmadığı hususlarının ayrıntılı ve denetime elverişli olarak açıklanması gerekir. Mahkemece, kayyım raporlarının yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda hazırlanıp hazırlanmadığı denetlenmeli, bu hususları içermeyen eksik ve yetersiz denetim ile hazırlanan raporlara itibar edilmemelidir. İşte tüm bu açıklamalar karşısında, iflasın ertelemesi ya da iflas kamu düzenine ilişkin sonuçlar meydana getirmektedir.

İflas avansının yatırılmaması durumunda ise HMK'nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılarak, gerekli masrafların bu şekilde karşılanması gerekmektedir.

Somut olayda, her ne kadar, davacı yan bozma kararında belirtilen inceleme ve araştırma için gerekli olan bilirkişi ücreti ile kayyım ücretini verilen kesin süreye rağmen yatırmamış ise de, anılan hükümlerin kamu düzenini ilgilendirmesi karşısında, iflas kararı verilebilmesinin koşulu olan borca batıklığın tespiti bakımından da raporu gerekli olan bilirkişinin ücreti ve borca batıklığın devam edip etmediğinin tespiti bakımından da raporu gerekli olan kayyımın ücreti yönünden HMK'nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 15.05.2007 tarih ve 915 E., 4901 K; 15.10.2009 tarih ve 6893 E., 9398 K; 24.11.2010 tarih ve 11272 E., 13264 K. sayılı ilamları ile Dairemizin 15.09.2011 tarih ve 645 E., 343 K., 22.05.2014 tarih ve 2013/9348 E., 2014/3983 K., 01.07.2015 tarih ve 4958 E., 5085 K. sayılı ilamları bu yöndedir.)

Bu durumda mahkemece, davacı tarafça yatırılmayan bilirkişi ve kayyım ücreti yönünden, iflasın kamu düzenine ilişkin olduğu gözetilerek, HMK'nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılıp, gerekli masrafların bu şekilde karşılanması ve bozma ilamı doğrultusunda, oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme ve araştırma yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, iflas için gerekli olan borca batıklık koşulunun gerçekleştiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle iflasa karar verilmesi doğru olmamıştır.

Dairemizce, yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla, davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile onama kararı kaldırılarak, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile onama kararı kaldırılarak kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

14. Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.03.2016 tarihli ve 2016/164 E., 2016/168 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, iflasın ertelenmesi talebini hatta iflas bildirim görevini yönetim kuruluna yükleyen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 376. maddesi emredici bir düzenleme olmasına rağmen kamu düzeni ile ilgili bir kural olmadığı, bir kuralın kamu düzenine ilişkin olmasının, o kuralın alelade bir kamu yararını hedeflemesinin ötesinde büyük önemde olan bir kamu yararını hedeflemesi gerektiği, doğrudan kamu yararını hedefleyen ve muhafaza ve riayetinde topluluğun büyük bir menfaati bulunan davaların kamu düzenine ilişkin davalar olduğu, iflas bildirimi, iflasın açılması ve iflasın ertelenmesi talebiyle açılan davalarda İİK’nın 165/2. maddesinin mefhumu muhalifinden iflas kararı verilinceye kadar davacının davadan feragat etmesinin mümkün olduğu, bu durumun da iflas kararından önce davanın taraflarının dava konusu üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduklarını gösterdiği, diğer yandan iflasın ertelenmesi talebinde bulunan tacirlerin çoğunluğunun ödemelerini erteleme maksadıyla hareket ettiklerinin bilinen bir gerçek olduğu, borca batıklık durumunun belirlenmesi için, yargılama giderleri ile delil avansının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 325. maddesi gereğince Hazineden karşılanması yönünde hareket edildiğinde kamu menfaatinin korunmasının aksine zarar görmesine sebebiyet verileceği, bu nedenle somut olayda HMK’nın 325. maddesinin uygulanmasının doğru olmadığı, kesinleşmiş bir iflas kararı olmadan iflastan söz edilemeyeceği, bu nedenle iflasın açılması talebi, iflas bildirimi ve mal varlığının borca batıklık ön şartına bağlı iflasın ertelenmesi talepleri birer iddia olup iflas olarak değerlendirilmesinin yanlış olduğu, ancak kesinleşmiş iflas kararının icrası sırasında alacaklılar tarafından karşılanmayan masrafların HMK’nın 325. maddesi gereğince Hazineden karşılanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

15. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

16. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, iflasın ertelenmesi talebine ilişkin eldeki davanın kamu düzenine ilişkin olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre iflasın ertelenmesi talebinde bulunan tarafça, gerekli masrafın yatırılmaması hâlinde HMK’nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılarak araştırma ve incelemenin yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

17. Uyuşmazlık konusu itibari ile öncelikle uygulanması gereken yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda vardır.

18. İcra ve İflas Kanunu’nun 179. maddesi, 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un (7101 sayılı Kanun) 3. maddesi ile değiştirilmiş, aynı Kanun’un 179/a ve 179/b maddeleri ise yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak İİK’nın geçici 14. maddesi uyarınca, 7101 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflâsın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam edileceği belirtilmiş olup, somut uyuşmazlıkta İİK’nın 179. maddesi ile 179/a ve 179/b maddelerinin 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden ve yürürlükten kaldırılmadan önceki hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.

19. İcra ve İflas Kanunu’nun 7101 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değiştirilmeden önceki 179. maddesi; “Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddî ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur.

Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir. İflâsın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.”

Düzenlemesini içermektedir.

Aynı Kanun’un mülga 179/a maddesi;

“ Mahkeme, iflâsın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaylanması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır.

Kayyımın atanmasına ilişkin karar, kayyımın mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırları ve iflâsın ertelenmesine ilişkin talep 166 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usul ile mahkeme tarafından ilân ve ticaret siciline tescil ettirilir. Mahkeme bu arada erteleme talebini karara bağlar.

İflâs ertelenmişse kayyım her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor eder, mahkeme bu rapor üzerine veya gerek gördüğünde alacağı bilirkişi raporuna göre, erteleme istemini değerlendirir ve iyileştirmenin mümkün olamayacağı kanaatine varırsa erteleme kararını kaldırır.’’

Mülga 179/b maddesi;

“ Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.

Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticarî işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır.

206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.

Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir; ancak uzatma süreleri toplamı dört yılı geçemez. Kayyım, mahkemenin belirleyeceği sürelerde iflâsı ertelenenin faaliyetleri ve işletmenin durumu konusunda düzenli olarak mahkemeye rapor verir.

İflâsın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verir. Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflâsına karar verebilir.”

Şeklinde düzenlenmiştir.

20. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 324. maddesi;

“Son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, idare meclisi derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir.

Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. Şu kadar ki; şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa idare meclisi veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflas kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır.”

Hükmünü haizdir.

21. Bununla birlikte HMK’nın 325. maddesinde “Resen yapılması gereken işlemlere ilişkin giderler” düzenlenmiş olup anılan madde;

“Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir”

şeklindedir.

22. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 325. maddesi uyarınca, yargılama giderlerinin Hazineden karşılanabilmesi için, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava veya iş olması, hâkim tarafından re’sen başvurulan bir delil bulunması, son olarak da mahkemece verilen bir haftalık süre içerisinde taraflarca, yatırılması gereken giderin ödenmemesi gerekmektedir.

23. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 324 ve İİK'nın 179. maddeleri uyarınca borca batık hâle gelen şirketin iflasının ertelenmesi, borca batık durumda bulunan şirket tarafından sunulan, somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yoludur.

24. İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı iyileştirme projesi kapsamında şirketin malî durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir.

25. Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasın ertelenmesini istemesi hâlinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir. İflasın ertelenmesine karar verilebilmesi için, borca batıklık olgusunun öncelikle gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

26. İflasın ertelenmesi davalarında mahkemece erteleme isteyen davacı şirketin malî durumunun yargılama sonuna kadar incelenmesi ve iyileştirme projesinin uygulanabilir olup olmadığının denetlenmesi gerekir. Bununla birlikte mahkemece atanan kayyumun görevlerinden biri ise, erteleme sürecinde şirketin malî durumundaki değişiklikler ve şirket yetkililerinin iyileştirme projesine riayeti konusunda mahkemeye bilgi vermektir.

27. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekilince, 6762 sayılı TTK’nın 324. maddesi uyarınca şirketlerin yetkili organlarının aldığı karar ile, İİK’nın 179. maddesi kapsamında borca batıklığı gösteren şirket bilançosu ve iyileştirme projesi sunularak iflasın ertelenmesi talebinde bulunulmuş, mahkemece, davacı vekiline iki kez (bir tanesi kesin olmak üzere) süre verilmiş olmasına rağmen kayyumluk ücreti yatırılmadığı gibi verilen kesin süreye rağmen bilirkişi heyet ücretinin de yatırılmadığı, kayyum ücretini dahi karşılayamayan bir şirketin malî durumunu iyileştirme ümidinin kalmadığı, davacı şirket yönünden borca batıklık şartının yerine geldiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle iflasın ertelenmesi talebinin reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.

28. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında, İİK'nın 181. maddesi yollamasıyla 160. maddesi uyarınca, iflasın ertelenmesini isteyen, bu kararın ilânı, gerekli yerlere bildirilmesi, atanacak kayyum için belirlenecek ücreti ve alınacak erteleme tedbirlerinin uygulanması için gerekli masrafları avans olarak mahkeme veznesine peşin yatırması gerekmektedir.

29. İflasın ertelenmesi davaları, kamu düzenine ilişkin boyutları olan ve davalı şirketin iflasına karar verilmesi ile sonuçlanabilen, bu yönü ile sadece davacıyı değil tüm alacaklıları da ilgilendiren inşaî nitelikte davalardır.

30. Şirketin aktiflerinin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediği durumda, borca batık hâle gelen şirket bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorunda olup, borca batıklığın mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda tespit edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar mahkemece verilen kesin süreye rağmen davacı, bilirkişi ve kayyum ücretini yatırmamış ise de, anılan hükümlerin kamu düzenini ilgilendirdiği gerçeği karşısında bilirkişi ve kayyum ücretinin yatırılmaması durumunda, mahkemece HMK'nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılarak gerekli masrafların bu şekilde karşılanması gerekmektedir.

31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Özel Dairenin yeniden rapor alınması yönünde verdiği bozma kararından sonra hâkimin yeniden bilirkişi raporu alınmasına karar vermesi durumunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, hâkimin kendiliğinden başvurduğu delil olarak kabul edilmesi gerektiği, bilirkişi ücreti yönünden Özel Dairenin bozma kararının yerinde olduğu, ancak atanacak kayyumun mahkemece rapor sunmak zorunda olmasının hâkimin re’sen başvurduğu delil olarak düşünülemeyeceği ve kayyuma ödenecek ücret yönünden HMK’nın 325. maddesine göre işlem yapılamayacağı, kayyum ücreti yönünden HMK’nın 325. maddesinde belirtilen koşullar yok ise de, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 457/1 maddesi uyarınca kayyum ücretinin şirket malvarlığından karşılanması mümkün olmadığı takdirde Hazineden karşılanabileceği, direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ile; iflasın ertelenmesini isteyen şirketin iyileştirme projesi sunamadığı ya da sunduğu projenin gerçekçi ve uygulanabilir olduğu ispat edilemediği durumlarında mahkemece şirketin iflasına karar verileceği, mahkemenin iyileştirme projesinin gerçekçi ve uygulanabilirliğinin belirlenmesi için yapacağı bilirkişi incelemesi yönünden belirlenecek ücret ve giderlerin HMK’nın 325. maddesi kapsamında olmadığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

32. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.12.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

1- Uyuşmazlık iflasın ertelenmesi talebine ilişkin eldeki davanın kamu düzenine ilişkin olup olmadığı, iflasın ertelenmesi talebinde bulunan tarafça gerekli masrafın yatırılmaması hâlinde 6100 sayılı HMK’nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılarak araştırma ve incelemenin yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

2- Davacı şirket TTK’nın 324. maddesi gereğince borca batık hâle geldiklerini bu hususu şirket ortaklar ve genel kurul üyelerinin oybirliği ile aldığı kararla tespit ettiklerini beyanla borca batıklık bildiriminde ve iflas ertelenmesi talebinde bulunmuşlardır. Mahkemece davanın kabulü ile İİK’nun 179 ve 324 maddelerine göre iflasının bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmiştir. Özel Daire borca batıklık durumunun tereddüde yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve projenin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı ve süreç içindeki uygulamaların projede gösterilen iyileştirme unsurlarına uygun bulunup bulunmadığı hususunda somut verilere dayalı teknik ve denetime elverişli ve detaylı bir inceleme için dosyanın oluşturulacak yeni bir uzman heyete tevdi ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden eksik inceleme ile hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde bir karar verilmesi doğru değildir görüşü ile kararın bozulmasına karar vermiştir.

3- Mahkemece, Özel Dairenin bozma kararına uyularak yeniden bilirkişi incelemesi yapılması için toplam 5000TL yatırılmak üzere iki haftalık kesin mehil, yine yatırılmayan kayyımlık ücretlerin yatırılması için bir haftalık mehil verilmiştir. Daha sonra verilen kesin mehile rağmen kayyımlık ücreti ve bilirkişi ücreti yatırılmamıştır. Kayyımlık ücretinin dahi yatırmayan bir şirketin malî durumunu iyileştirme ümidinin kalmadığı, davacı şirket yönünden borca batıklık şartının yerine geldiği kanaatine varılarak davacı şirket hakkındaki iflas erteleme kararının İİK’nın 179/b-5 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.

4- Hüküm, Özel Daire tarafından karar düzeltme aşamasında bozulmuştur. Bozma kararında özetle;

İflas erteleme talebi TTK 324 göre borca batıklık bildirimi anlamında olup bu husus re’sen saptanmalıdır. Davacı şirketin borca batık olduğunun öncelikle yapılacak keşif, uzman bilirkişilerden alınacak rapor ve diğer verilerle saptanması gereklidir. Borca batık olduğu doğru olarak saptanırsa iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının somut verilerek dayalı olarak bilimsel şekilde değerlendirilmesi gerektiğinden uzman yeni bir bilirkişi heyetinden şirketin malî durumunu ve iyileştirme projesini kayyım raporlarının değerlendiren açıklamalı gerekçeli, denetime elverişli rapor alınması gerekir. Kayyım raporlarında şirketin denetlediği her döneme ilişkin aktif ve pasif durumun ayrıntılı olarak açıklanması verilen ihtiyati tedbirlerle birlikte davacı şirketin malî durumunda düzelme olup olmadığı iyileştirilme projesinin uygulanıp uygulanmadığı ve borca batıklıktan kurtulma yolunda somut adımlar atılıp atılmadığı hususlarının ayrıntılı ve denetime elverişli olarak açıklanması gerekir.

Bu açıklamalar karşısında iflas ertelenmesi ya da iflas kamu düzenine ilişkin sonuçlar meydana getirdiğinden iflas avansının yatırılmaması durumunda HMK’nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılarak gerekli masrafların bu şekilde karşılanması gerekmektedir görüşlerine yer verilmektedir.

Sonuç olarak bozma kararında; anılan hükümlerin kamu düzenini ilgilendirmesi karşısında iflas kararı verilebilmesinin koşulu olarak borca batıklığın devam edip etmediğinin tespiti bakımından raporları gerekli bilirkişi ve kayyımın ücreti yönünden HMK’nın 325 maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir. Bozma ilamı doğrultusunda oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtası ile inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken iflas için gerekli olan borca batıklık koşulunun gerçekleştiği kanaatine varıldığı gerekçesi ile iflas kararı verilmesi doğru olmamıştır gerekçesi ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş olup mahkemece direnme kararı verilmiştir.

5- Direnme kararında özetle TTK 376. maddesinin emredici nitelikte bir hukuk kuralı olduğu, kamu düzenine ilişkin bulunmadığı ancak kesinleşen iflas kararının icrasında HMK 325. maddesinin uygulanarak alacaklılarca karşılanmayan masrafların malîye Hazinesinden karşılanabileceği, iflas erteleme talebinde bulunanın, İİK 181. madde yollamasıyla 3494 sayılı yasanın 27 maddesi ile değişik 160. maddesindeki özel düzenlemeler gereğince bilirkişi incelemesi ile ilgili delil ikanesi avansını ve mahkemece görevlendirilen kayyımın ücretini belirlenen sürede mahkeme veznesine yatırması gerekirken HMK 323/d ve h ve 324. maddelerine dayalı mahkeme ara kararının geçerli sebep olmadan yerine getirilmemesi nedeniyle iflas açılması kararında direnilmesine karar vermiştir.

Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiş olup iflas ve iflas erteleme taleplerinin kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca karşılanmayan masrafların HMK 325. maddesi gereğince Hazineden karşılanması gerektiği ileri sürülmektedir.

6- Sermaye şirketleri veya kooperatif borca batık hâle geldiğinde şirket yönetim kurulu bu durumu derhal şirket merkezinin bulunduğu yer Ticaret Mahkemesine bildirmeye ve şirketinin iflasını istemeye mecburdur (TTK m. 326/3). 2003 yılında İİK’nın 179-179/b maddelerinde yapılan değişiklik ile iflas erteleme kararının şirketler için cazip hâle getirilmesinden sonra şirketler borca batık olmadıkları hâlde borca batık olduğu iddiası ile iflas erteleme talebinde bulunmaya başladılar (Kuru Baki İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013 s.1162).

7- Şirket borca batıklık bildirimin de bulunurken şirketin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair iyileştirme projesini sunarak iflas ertelenmesini de İİK’nun 179/1 fıkrasına göre isteyebilir. İflas erteleme talebi bir dava değildir. Şirketin mecburi iflas talebinden bağımsız bir talep de değildir. İflas erteleme talebi borca batık şirketin ( TTK m. 376/3 ve İİK m. 179 gereğince) kendi iflasını istemesi (mecburi iflas talebi ) için de ona bağlı bir kurumdur ( Kuru El Kitabı s. 1164).

Borca batıklık bildiriminin yapılması ve mahkeme tarafından incelemesi her durumda zorunlu iken iflasın ertelenmesinin incelemesi talebe bağlıdır ve bu talebin incelenme zorunluluğu yoktur. Öğretide katıldığımız bir görüşe göre borca batıklık bildiriminin zorunlu olması, geri alınmaması, kanun koyucunun borca batıklığın sonucuna iflas sonucunu bağlamış olması karşısında borca batıklık sonucunda verilecek iflas kararı ve beraberinde ortaya çıkan masraflar bakımından alacaklı ve borçlu arasında bir ayrım yapılmamalıdır. Borca batıklık nedenine dayanan doğrudan doğruya iflas hem koruduğu menfaat ve hem de bildirimin nyapılması anlamında diğer doğrudan doğruya iflas nedenlerinden ayrılmaktadır. Burada alacaklı ve kamu düzeni korunmaktadır.

Borca batıklık incelemesinde re’sen araştırma ilkesi uygulanması ve kanunun bizzat kendisinin borca batıklık incelemesine iflasın açılması sonucuna bağlanmış olması karşısında masrafların getirilmemesi gerekçe gösterilerek iflas açılmasına karar vermemek veya talebi reddetmek kanunun amacı ile bağdaşmaz. Bu hâlde (HMUK m. 415: HMK m.325) hükmü uygulanmalı verilen süre içerisinde taraflardan hiçbirisi masrafları getirmezse masrafların Hazineden ödenmesine kararı verilmelidir (Ermenek, İbrahim İflasın Ertelenmesi, Ankara 2010 s.198 vd).

8- İflas ertelenmesine ilişkin yargılama doğrudan doğruya iflas yargılaması için de ve fakat ondan bağımsız bir prosedürdür. Bu özelliği itibari ile iflas talebi hâlinde yatırılması gereken masrafları borca batıklık bildiriminde bulunurken yapılacak masraflardan ayrı olarak değerlendirmek ve incelemek gerekir. Bu masraflar özellikle iflas erteleme kararının tebliği ve ilanın gerektirdiği masraflar asliye ticaret mahkemesince alınacak muhafaza tedbirlerine yönelik masraflar ve iflasın ertelenmesi kararı ile birlikte atanacak olan kayyıma ödenecek ücret avansına ilişkin masraflardır.

9- İflas erteleme talebini inceleyen Asliye Mahkemesi erteleme şartlarının gerçekleştiğini tespit ederse erteleme kararı vermeden önce gerekli masrafların getirilmesi için kesin bir süre vermelidir (HMUK m. 94). Bu süre içerisinde masraflar yatırılmazsa mahkemenin iflas ertelenmesi talebini reddederek iflasın açılmasına karar vermesi gerekir.

Mahkemece öncelikle yaptığı incelemede şirketin borca batık olduğunu tespit eden ise iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı ve dolayısı ile iflas erteleme şartlarının olup olmadığını inceler. Mahkemece iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı sonucuna varır ise iflasın ertelenmesi talebinin reddine ve şirketin iflasına karar verir (İİK m 179/b).

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi keşif avansını yatırmayan davacı şirketin iflas erteleme talebinin samimi olarak kabul edilmeyeceği, kayyım ücretinin de ödenmediğinden şirketin iflasına dair verilen kararı onanmıştır (19 HD. 26.02.2009 tarih 11116/1511 (MİHDER 2009/2 s. 338-339; Kuru El Kitabı s. 1176).

Somut olayda şirketin borca batık olduğu, sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğu gerekçesi ile davacı şirketin iflasının bir yıl süre ile ertelenmesi kararı, Özel Daire tarafından yeniden bilirkişi incelemesi yapılması yönünden bozulduğu, mahkemenin bozma kararına uyması sonrasında kesin mehil verilmesine rağmen bilirkişi ücreti ve kayyımlık ücretinin yatırılmadığı görülmektedir.

Borca batıklık durumunun tespiti zorunlu olup, bu hususta yaptırılacak bilirkişi ücretinin davacı şirket tarafından yatırılmaması hâlinde HMK 325. maddesi ile tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde uygulama alanı bulmaktadır.

İflas erteleme kararı verilebilmesi İİK’nın 179/1 fıkra 3. cümlesine göre iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması koşuluna bağlıdır. İİK’nın 179/a maddesi iflas erteleme talebi üzerine mahkemenin derhal kayyım ataması düzenlemektedir. Kayyım ücretinin verilen kesin sürede yatırılmaması durumunda davacının iflas erteleme talebinden vazgeçtiği kabul edilmelidir.

Bu durumda sadece borca batıklığın tespiti için yaptırılması zorunlu olan bilirkişi ücreti HMK 325. maddesi uygulanarak Hazineden karşılanmalıdır. Bu itibarla iflas erteleme talebinin kamu düzenini ilgilendirdiği kayyım ücreti yönünden de HMK’nın 325. maddesinin uygulanması gerektiği görüşüne katılamıyorum.

Bu nedenle davacı şirket yönünden borca batıklık şartının yerine geldiği kanaati ile davacı şirketin iflasına karar veren mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumdan çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.

Davacı vekili, müvekkili şirketin borca batık hâle geldiğini, bu durumun şirket ortakları ve genel kurul üyelerinin 23.05.2011 tarihli kararı ile tespit edildiğini, borca batıklık koşullarını taşıyan 30.04.2011 tarihli bilançonun aktifler toplamı 1.989.000,80TL, pasifler toplamının ise 2.817.000,84TL olduğunu, borçların yaklaşık %70,61'ini karşılayacak durumda olduğunu, müvekkili şirketin 1 yıl süre ile şirketin iflasının ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Müdahiller vekilleri beyanlarında, iflasın ertelenmesi koşulları oluşmadığından talebin reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece, yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporları, kayyum raporları, dosyadaki tüm bilgi ve belgelere göre, davacı şirketin borca batık olduğu, fevkalade mühletten yararlanmadığı ve sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davacı şirketin iflasının 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmiştir.

Müdahil T.C. Ziraat Bankası A.Ş.’nin temyiz itirazı üzerine,

Özel Dairece, mahkemece davacı şirketin borca batıklık durumunun tereddüde yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve projenin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı ve süreç içindeki uygulamaların projede gösterilen iyileştirme unsurlarına uygun bulunup bulunmadığı hususunda somut verilere dayalı, teknik, denetime elverişli ve detaylı bir inceleme için dosyanın oluşturulacak yeni uzman bir heyete tevdii ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra, bozma kararı doğrultusunda yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinden her bir bilirkişi için 1.000TL olmak üzere toplam 5 kişilik bilirkişi ücreti olan 5.000TL'yi yatırmak üzere 2 haftalık kesin süre ve yine yatırılmayan kayyımlık ücretlerini yatırmak üzere 1 haftalık süre verildiği, davacı vekilince verilen kesin süre içinde bilirkişi ücretlerinin yatırılmadığı ve kayyım ücretlerinin de verilen 1 haftalık süre içinde mahkeme veznesine depo edilmediği anlaşıldığından davacı vekiline 10.10.2013 tarihli duruşmada son kez kesin süre verildiği ve verilen sürenin kesin olduğu, bilirkişi ücreti ve kayyım ücretlerinin yatırılmaması hâlinde bu ücretlerin yatırılmasından sarfınazar edilmiş olduğunun kabul edileceği ihtar edilmesine rağmen davacı tarafça 22.000TL tutarındaki kayyımlık ücretinin yatırılmadığı gibi verilen kesin mehillere rağmen bilirkişi heyet ücretinin de yatırılmadığı, kayyım ücretini dahi karşılayamayan bir şirketin malî durumunu iyileştirme ümidinin kalmadığı, davacı şirket yönünden borca batıklık şartının yerine geldiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle davacı şirket hakkındaki iflas erteleme kararının kaldırılmasına ve davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyiz itirazı üzerine, Özel Dairece ilk olarak hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine;

Özel Dairece borca batık duruma gelen şirketin bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorunda olduğu, erteleme talebinin borca batıklık bildirimi anlamında olduğu ve borca batıklığın, mahkemece re'sen saptanması gerektiği, bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporların da değerlendirilmesi gerektiği, 6100 sayılı HMK'nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılıp, gerekli masrafların bu şekilde karşılanması ve bozma ilamı doğrultusunda oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme ve araştırma yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekçesiyle davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile onama kararı kaldırılarak, kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece önceki gerekçe yanında, iflas erteleme talebi ve hatta iflas bildirim görevini yönetim kuruluna yükleyen 6102 sayılı TTK’nın 376. maddesi emredici bir düzenleme olmasına rağmen kamu düzeni ile ilgili bir kural olmadığı, bir kuralın kamu düzenine ilişkin olmasının, o kuralın alelade bir kamu yararını hedeflemesinin ötesinde büyük önemde olan bir kamu yararını hedeflemesi gerektiği, doğrudan kamu yararını hedefleyen ve muhafaza ve riayetinde topluluğun büyük bir menfaati bulunan davaların kamu düzenine ilişkin davalar olduğu, iflas bildirimi, iflasın açılması ve iflasın ertelenmesi talebiyle açılan davalarda 2004 sayılı İİK’nın 165/2. maddesinin mefhumu muhalifinden iflas kararı verilinceye kadar davacının davadan feragat etmesinin mümkün olduğu, bu durumun da iflas kararından önce davanın taraflarının dava konusu üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduklarını gösterdiği, diğer yandan iflasın ertelenmesi talebinde bulunan tacirlerin çoğunluğunun ödemelerini erteleme maksadıyla hareket ettiklerinin bilinen bir gerçek olduğu, karar tarihi itibarıyla Konya'da yaklaşık yirmi dört bin, ülkenin tamamında ise yüz binlerce iflasa tabi kişinin bulunduğu nazara alındığında borca batıklık durumunun belirlenmesi için, yargılama giderleri ile delil avansının 6100 sayılı HMK’nın 325. maddesi gereğince Hazineden karşılanması yönünde hareket edildiğinde kamu menfaatinin korunmasının aksine zarar görmesine sebebiyet verileceği, bu nedenle somut olayda 6100 sayılı HMK’nın 325. maddesinin uygulanmasının doğru olmadığı kesinleşmiş bir iflas kararı olmadan iflastan söz edilemeyeceği, bu nedenle iflasın açılması talebi, iflas bildirimi ve mal varlığının borca batıklık ön şartına bağlı iflasın ertelenmesi talepleri birer iddia olup iflas olarak değerlendirilmesinin yanlış olduğu, ancak kesinleşmiş iflas kararının icrası sırasında alacaklılar tarafından karşılanmayan masrafların HMK’nın 325. maddesi gereğince Hazineden karşılanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık; iflasın ertelenmesi talebine ilişkin eldeki davada iflasın ertelenmesini talep eden davacı şirket tarafından mahkemece verilen kesin süre içinde bilirkişi ve kayyım ücretlerinin yatırılmaması durumunda 6100 sayılı HMK’nın 325. maddesi uyarınca ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

İflasın ertelenmesi 6762 sayılı TTK. 324. maddesi, Kooperatifler Kanunu 63. maddesi ve İcra İflas Kanununun 179. maddesinde düzenlenmiş bir hukuksal kurumdur. İflasın ertelenmesi borçlu şirketin iflas durumunun mahkemenin öngöreceği süre içinde ertelenmesidir.

İflasın ertelenmesi, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 324. maddesinde; “Son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, idare meclisi derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir. Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. Şu kadar ki; şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa idare meclisi veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflas kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır.” Şeklinde düzenlenmiştir.

Ayrıca iflasın ertelenmesi İİK 179. maddesinde; “Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa, iflasın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur. Mahkeme, gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir. İflasın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.” Şeklinde TTK 324. maddesine paralel şekilde bir düzenleme getirilmiştir.

İİK. 179/a maddesine göre; “İflasın ertelenmesine karar veren mahkeme, şirketin veya kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli her türlü tedbiri iyileştirme projesini de göz önünde tutarak alır. Mahkeme erteleme kararı ile birlikte kayyım atanmasına karar verir. Mahkeme, yönetim organının yetkilerini tümüyle elinden alıp kayyıma verebileceği gibi yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğini kayyımın onayına bağlı kılmakla da yetinebilir. İflasın ertelenmesi kararında kayyımın görev ve yetkileri ayrıntılı olarak gösterilir. Mahkeme erteleme kararının hüküm fıkrasını 166 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan eder ve gerekli bildirimleri yapar.”

İİK. 179/b maddesinin beşinci fıkrasına göre; “İflasın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflasına karar verir. Erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflasına karar verebilir.”

Bu yasal düzenlemelere göre şirketin aktifleri şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği şirket yönetim kurulu tarafından tespit edilmesi durumunda bu durum derhal mahkemeye bildirilir. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. Ancak şirket İİK’nın 317. maddesi gereği fevkalade mühletten faydalanılmamış olması durumunda şirketin iflastan kurtulması mümkün ise bir iyileşme projesi ile birlikte iflasının bir yıl süre ile ertelenmesini isteyebilir. İİK’nun 179/a maddesine göre iflasın ertelenmesi talebi ile birlikte mahkeme gerekli tüm tedbirleri alarak alacakların haklarının korunması amacı ile şirkete geçici bir kayyım atar. Mahkeme yapacağı inceleme sonucu şirketin gerçekten borca batık olduğu ve şirketin sunmuş olduğu iyileşme projesinin gerçekçi ve uygulanabilir olduğu ve bu iyileşme projesi ile şirketin iflastan kurtulabileceği kanaatine varması durumunda şirketin iflasının bir yıl süre ile ertelenmesine karar verir. Mahkeme iflasın ertelenmesi kararı ile birlikte şirketin sunduğu ve mahkemece de kabul edilmiş olan iyileşme projesinin uygulanması ve alacaklıların haklarının korunması amacı ile kayyım görevlendirir. Mahkemece görevlendirilen kayyım iyileştirme projesinin uygulanıp uygulanmadığı ve iflasın ertelenmesinin şirket aktifleri ve pasifine ne derece yansıdığının izlenmesi amacı ile hazırladığı raporu mahkemeye sunar.

Her ne kadar mahkeme şirketin aktifleri şirket borçlarını karşılamaya yetmediğinin tespit edilmesi durumunda mahkemece kendiliğinden şirketin iflasına karar vermesi verilmesi kamu düzenine ilişkin ise de şirket talepte bulunmadan mahkeme kendiliğinden şirketin aktif ve pasifini denetleyerek şirketin borca batık olup olmadığı yönünde biri inceleme yapması mümkün değildir. Bu nedenle şirketin borca batık olması durumunda dahi mahkemenin iflas kararı verebilmesi için şirketin mahkemeye müracaatı gereklidir.

Bunun yanında mahkeme kendiliğinden iflasın ertelenmesi incelemesi ve kayyım ataması yapamaz. Devlet de iflasın ertelenmesini isteyemez; ancak, eğer Devlet herhangi bir nedenle şirketten alacaklı ise, her alacaklı gibi iflasın ertelenmesini talep edebilir (Bankacılar Dergisi, Sayı 53, 2005 23 İflasın Ertelenmesi, Prof. Dr. Selçuk Öztek sayfa 37).

Borca batıklığı yönetim kurulunca belirlenerek mahkemeye müracaatta bulunan şirket iflasının ertelenmesini ve talep etmediği sürece mahkemece kendiliğinden tedbir kararı verilerek şirketin iflasının ertelenmesi şartlarının varlığını araştıramaz.

Davacı şirketin sadece iflasının ertelenmesini istemesi yetmez iflasın ertelenmesi talepli dilekçesi ile birlikte şirketi iflastan kurtaracak, borçlarını ödeyebilir hâle getirecek iyileşme projesini de mahkemeye sunması gerekir. Davacı şirketin sunmuş olduğu iyileşme projesi şirket tarafından uygulanabilir, gerçekçi ve uygulandığında şirketin borçlarını ödeyebilecek duruma getirecek nitelikte olmalıdır.

Mahkemenin verdiği kesin süreye rağmen iflasının ertelenmesini isteyen şirket bir iyileşme proje sunmadığında yada sunmuş olduğu iyileşme projesinin gerçekçi ve uygulanabilir olduğu ispat edilmediği durumlarda mahkeme şirketin iflasına karar verecektir. Bu nedenle mahkemenin iyileşme projesinin gerçekçi ve uygulanabilirliğinin belirlenmesi için yapacağı bilirkişi incelemesi için mahkemece belirlenecek ücret ve giderler Hukuk Muhakemeleri Kanunu 325. maddesinde düzenlenen tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği, hâkim tarafından resen başvurulan dava ve işlerle ilgili deliller için gereken giderler değildir.

Ayrıca mahkemece şirketin borca batıklığının ve sunulan iyileşme projesinin gerçekçi, uygulanabilir ve şirketi iflastan kurtarabilecek bir proje olduğunun tespit edilmesi durumunda, şirketin iflasının ertelenmesi kararı ile birlikte alacakların haklarını koruyaracak, iyileşme projesinin ve şirket yönetiminin denetlenmesi hatta doğrudan şirketin yönetimini üstlenecek bir kayyım ataması gerekecektir. Şirkete atanacak kayyım da davacı şirketin iflasının ertelenmesi talebinin bir sonucu olacaktır. Mahkeme, iflasın ertelenmesini istemeyen bir şirkete kayyım ataması yapması düşünülemez.

Bütün bu masrafların peşin olarak yatırılması için erteleme talebinde bulunan kişiye kesin bir süre tanınmalı ve bu süre içinde masraflar yatırılmazsa iflasın ertelenmesi talebi reddedilerek diğer şartlar ve özellikle borca batıklık şartı yerine gelmiş ise şirketin iflasına karar verilmelidir. Şu hususa da işaret etmek gerekir ki, doğrudan iflas yolunda uygulanacak usulü gösteren İİK m.181, İİK m.160’a yollama yaptığı için, bu maddede öngörülen masraf avansının da kıyasen iflasın ertelenmesi kararında da uygulanabileceği kabul edilmelidir.

Bütün bu masrafları karşılamak bakımından iflasın ertelenmesi talebinde bulunan şirket adli yardımdan yararlanabilir mi? Türk hukukunda adli yardımdan sadece gerçek kişiler yararlanabileceği için bunun mümkün olmadığı söylenebilir. Kaldı ki, iflasın ertelenmesi talebine ilişkin masrafları depo edemeyecek durumda olan bir şirketin kurtarılmasının mümkün olabilip olamayacağı da ciddi şekilde sorulabilir (Bankacılar Dergisi, Sayı 53, 2005 23 İflasın Ertelenmesi, Prof. Dr. Selçuk Öztek, sayfa 40).

İflâsın ertelenmesi giderlerinin peşin olarak ödenmesi: İflâsın ertelenmesini istemiş olan borçlu şirket (ya da; kooperatif) veya alacaklının İİK’nun 181. maddesinde 160. maddeye yapılan atıf nedeniyle «iflâsın ertelenmesi kararının ilanı (İİK. mad. 179/a/IV) (ve gerekli yerlere bildirimi)», «atanacak kayyım için belirlenecek ücretin bir kısmının karşılanması» (İİK. mad. 179a/ II), «alınacak tedbirlerin, uygulanabilmesi» (İİK. mad. 179a/I) için gerekli giderleri mahkeme veznesine depo etmesi gerekir (23. HD. 15.09.2011 T. 645/343 Av. Talih UYAR 2017/1 Ankara Barosu Dergisi 275). Mahkemenin avans olarak belirleyeceği miktardaki giderlerin, tayin ettiği süre içinde yatırılmaması hâlinde, mahkemece iflâsın ertelenmesi talebi reddedilerek, «borçlunun iflâsına» karar verilir (6728 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikten Sonra “İflasın Ertelenmesi” Av. Talih UYAR sayfa 274 ve 275).

Tüm bu gerekçelerle iflasın ertelenmesini talep eden şirket tarafından bilirkişi ve kayyım ücretlerinin mahkemeye depo edilmesi için kesin süre verildiği ve kesin süre içinde bu ücretlerin yatırılmaması üzerine HMK’nın 324. maddesi gereği bilirkişi incelemesinden ve kayyım atanmasından vazgeçmiş sayılan davacı şirketin iflasın ertelenmesi şartlarının oluştuğunu ispat edemediğinden iflasın ertelenmesi talebinin reddi ile borca batık olan şirketin iflası yönünde verilen mahkeme kararının onanması gerekirken davacının karşılaması gereken giderlerin HMK’nın 325. maddesi gerekçe gösterilerek devlete (Hazine’ye) ödettirilmesi yönünde çoğunluk tarafından verilen bozma kararına katılmıyorum.

Mahkemece yapılan yargılama sonucu bilirkişi raporu da alınarak iflasın 1 yıl süreyle ertelenmesine dair verilen karar özel dairece, eksik inceleme bulunduğu ve yeniden bilirkişi kurulu raporu alınması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ve bozma kararına uyularak 22.000TL kayyım ücreti ile. 5.000TL bilirkişi ücretinin yatırılması için verilen süreye uyulmaması nedeniyle iflas kararı verilmiştir.

Özel Dairece bu kez yapılan temyiz incelemesi sonucu; araştırmaya konu hususların kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle HMK 325. madde hükmüne dayalı olarak bilirkişi ücreti ve kayyım ücretinin karşılanması gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuş, mahkemece iflasın ertelenmesi taleplerinde anılan maddenin uygulanma koşulları bulunmadığı da belirtilmek suretiyle önceki hükümde direnilmiştir.

Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık; iflasın ertelenmesi talebine ilişkin eldeki davanın kamu düzenine ilişkin olup olmadığı, iflasın ertelenmesi talebinde bulunan tarafça, kayyım ücreti ve yeniden yapılmasına karar verilen bilirkişi ücretinin yatırılmaması hâlinde 6100 sayılı HMK’nın 325. maddesi uyarınca araştırma ve incelemenin yapılması gerekip gerekmediği noktasındadır.

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir (HMK 325/1).

HMK'da yer alan bu madde kapsamında yargılama giderlerinin Hazine tarafından karşılanabilmesi için, birinci koşul tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerden olması, ikinci koşul hâkimin re'sen başvurduğu delil olması, üçüncü koşul ise ispat yükü altında olanın bir haftalık kesin süre içinde bu gideri yatırmamış olmasıdır.

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği bir dava olsa da hâkimin re'sen başvurması söz konusu olmayan, tamamen ispat yükü altındaki taraf insiyatifi altında bildirilen delillerin toplanması için ise bu giderlerin Hazineden karşılanması mümkün değildir.

Bu madde hükmünün iflas erteleme taleplerinde uygulanıp uygulanmayacağı konusunda öncelikle iflas erteleme taleplerinin hukukî niteliği ve talepte bulunanın ispat yükü altında olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.

2004 sayılı İcra İflas kanunu 179/b-5 maddenin dava tarihine göre uygulanması gereken değişiklik öncesi hükmüne göre; iflasın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkemece şirketin veya kooperatifin iflasına karar verileceği, erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflasına karar verebileceği düzenlenmiştir. Bu hükmün sonucu olarak iflas erteleme taleplerinde borca batıklıktan kurtulmanın mümkün olmadığı saptanmışsa iflas kararı verilecek olması hâkimin bu hususu kendiliğinden gözetmesini gerektirdiği kadar iflas erteleme talebinde bulunanın talebiyle ilgili olarak tasarruf yetkisinin sınırlandırılmış olma sonucunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle iflas erteleme talepleri, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği işlerden değildir

2004 sayılı İcra İflas Kanunu 179. maddenin dava tarihine göre uygulanması gereken değişiklik öncesi hükmüne göre; iflas erteleme talebinde şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesinin mahkemeye sunulması gerektiği gibi iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulması zorunludur. Mahkeme projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa, iflasın ertelenmesine karar verebilecektir.

Bu hükmün sonucu olarak iflas erteleme isteyen tarafın, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğu noktasında başta sunacağı proje ve belgeler yönünden ispat yükü altında olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Hâkim sunulan projenin inandırıcılığı konusunda proje ve belgeleri denetlemek için bilirkişi raporu alınmasına karar vermiş ise bu kapsamda alınan rapor da hâkimin kendiliğinden başvurduğu delil olmayıp sunulan proje ve delillerin inandırıcılığını belirleyebilmek için iflas erteleme isteyenin ispat yükü kapsamında başvurulmuş bir delildir.

İyileştirme projesi ile bunun ciddi olduğuna dair belgeler sunulmuş ve bilirkişi raporu da alınarak iflasın ertelenmesine karar verilmiş iken uyulan bozma kararı sonrasında hâkimin bu raporu yeterli görmeyerek yeniden rapor alınmasına karar vermesi hâlinde ise yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi delilini, hakimin kendiliğinden başvurduğu delil olarak kabul etmek gerekir.

Somut olayda önceki rapora dayalı hükmün bozulması üzerine mahkemece yeniden bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş ancak verilen süre içinde bilirkişi ücreti yatırılmamıştır. HMK 325. madde kapsamında yargılama giderlerinin Hazine tarafından karşılanabilmesi için gerekli üç koşul olan, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerden olması, hâkimin re'sen başvurduğu delil olması ve ispat yükü altında olanın bir haftalık kesin süre içinde bu gideri yatırmamış olması koşulları somut olayda gerçekleşmiş bulunduğundan bilirkişi ücreti yönünden HMK 325. madde hükmüne göre işlem yapılması gerektiğine değinen bozma kararı yukarıda açıklanan esaslara uygun olduğu hâlde önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

Kayyım ücreti yönünden ise öncelikle iflas erteleme talebi üzerine şirkete kayyım atanmasının hukukî niteliği üzerinde durulmalıdır. İflas erteleme talebinde uygulanması gereken İİK 179/a maddenin değişiklik öncesi hükmüne göre; mahkeme, iflâsın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaylanması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır. Maddede, yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarının onaylanması için kayyım atanacağı belirtildiğinden bunun iflas erteleme kapsamında bir temsil kayyımlığı olmayıp yönetim kayyımlığı olduğu anlaşılmaktadır. Yönetim kayyımının mahkemeye rapor sunmak zorunda olması kayyımlık ödevine bağlı bir yükümlülük olup mahkemenin HMK hükümlerine göre bilirkişi deliline başvurması niteliğini taşımamaktadır.

Kayyım atanması ve kayyımın mahkemeye rapor sunmak zorunda olması, hâkimin re'sen başvurduğu delil olarak düşünülemeyeceği gibi kayyıma ödenecek ücretin yargılama gideri niteliği de taşımamasına göre kayyım ücreti yönünden HMK 325. madde hükmüne göre işlem yapılması mümkün değildir.

Kayyım 2004 sayılı İİK hükümlerine göre atanmakta ise de bu kanunda kayyım ücreti yönünden bir hüküm bulunmamaktadır. Gerek 6102 sayılı TTK gerekse 6100 sayılı HMK’da da kayyım ücreti düzenlenmemiştir.

Kayyımlıkla ilişkin hükümler 4721 sayılı TMK’da yer almakta olup iflas ertelemede kayyım atanmasının düzenlendiği İİK’da hüküm bulunmayan hâllerde, şirkete atanan kayyım hakkında da bu hükümler uygulanmalıdır. TMK da kayyımlık ücretini düzenlememiş ise de 457/1. maddede vasi ücreti düzenlenmiştir. Bu hüküm kayyımlık ücreti bakımından da kıyasen uygulanmalıdır. Maddede vasinin, vesayet altındaki kişinin malvarlığından, olanak bulunmadığı takdirde Hazineden karşılanmak üzere kendisine bir ücret verilmesini isteyebileceği, ödenecek ücretin yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde tutulmak suretiyle her hesap dönemi için vesayet makamı tarafından belirleneceği hükmü bulunmaktadır. Bu kayyım ticaret mahkemesi tarafından atandığından bu yönüyle getirilmiş özel düzenleme gözetilip vesayet müessesi kapsamında kalan kayyıma ödenecek ücretinin de ticaret mahkemesi tarafından saptanması gerekir.

Kayyım ücreti yönünden HMK 325. madde koşulları yok ise de kıyasen uygulanması gereken TMK 457/1. madde hükmüne göre şirket malvarlığından karşılanması mümkün olmadığı takdirde kayyım ücretinin Hazineden karşılanmasının mümkün olduğu üzerinde de durularak işlem yapılması gerekir.

Mahkemece anılan hükümlere uygun işlem yapılmaksızın kayyım ücreti ve bilirkişi giderinin yatırılmadığı gerekçesiyle iflas kararı verilmesi doğru olmamıştır

Direnme hükmünün yukarıda açıklanan nedenlere dayalı olarak kısmen özel daire kararından değişik nedenle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan, tümüyle özel daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.