"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "Tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 20. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karara yönelik davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; 01.01.1991 tarihinde ağabeyi olan davalı ...’ya ait işyerinde işe girerek yaklaşık 15 gün çalıştığını, işe giriş bildirgesi düzenlenerek süresinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK/Kurum) verilmesine rağmen primlerinin ödenmemesi nedeniyle Kurum kayıtlarında işe girişinin 01.01.1991 olarak görünmediğini, emeklilik için başvurduğunda bu durumu öğrendiğini ileri sürerek sigortalılık başlangıç tarihinin 01.01.1991 olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu cevap dilekçesinde; kamu düzenini ilgilendiren bu tür davalarda tüm araştırmaların mahkemece re’sen yapılması gerektiğini, davalının kardeşi olan davacıyı sosyal güvenlik hakkından mahrum bırakma nedeninin ve eylemli çalışma bulunup bulunmadığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı ... cevap dilekçesinde; davacının kendisine ait Telsiz Mah. Balıklı Yolu No:83/C Zeytinburnu adresindeki kaporta ve boya işleri yapılan işyerinde 01.01.1991 tarihinde işe girerek 20-25 gün kadar çalıştığını, işe giriş bildirgesi verdiği hâlde verimli çalışmadığı gibi ay sonuna doğru kendi isteği ile işten ayrıldığını, çalıştığı süreye ait ücretini aldığını, parası olmadığı için primlerini ödeyemediğini belirtmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. Bakırköy 20. İş Mahkemesinin 06.02.2017 tarihli ve 2013/829 E., 2017/16 K. sayılı kararı ile; işe giriş bildirgesinin süresinde Kuruma verildiği, bildirge üzerindeki sigorta sicil numarasının bildirgenin verildiği yıla ait serilerden olduğu, işe giriş bildirgesi altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığının belirlenmesinin dava konusu dönemdeki çalışmanın davacıya ait olmadığı anlamına gelmeyeceği, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere imzanın zaman içinde değişebileceği, öte yandan davacının işe giriş bildirgesinin verildiği tarih itibariyle faal olan davalıya ait işyerindeki fiili çalışmasını doğrulayan tanıkların komşu işyeri sahibi ve çalışanı olduğu, bu nedenle tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporu dikkate alındığında davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.01.1991 olarak tespitine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
8. Bakırköy 20. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
9. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin 06.12.2017 tarihli ve 2017/891 E., 2017/1142 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi kararındaki gerekçeye benzer yönde tespit ve değerlendirmeler yapılarak davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
11. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 15.03.2018 tarihli ve 2018/1254 E., 2018/2398 K. sayılı kararı ile; "...E)Temyiz:
Davalı Kurum vekili “Tanıklar komşu işyeri tanığı olarak nitelendirilemez. Çalıştıkları yerler arası mesafeler çok uzak. ” gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; " Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir." hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa'nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa'nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa'nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa'nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.09.1999 gün 1999/21-510-527, 30.06.1999 gün 1999/21-549-555, 05.02.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 03.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 01.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da kolluk yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 22/10/1967 doğumlu davacının, bildirgedeki işe giriş tarihi olan 01/01/1991 tarihinde 24 yaşında olduğu, işe giriş bildirgesinin 6602233214 sicil numaralı Telsiz Mah. Balıklı yolu 83/C Zeytinburnu adresindeki, ... ünvanlı oto kaporta tamiri işyerinden 17/01/1991 tarihinde 039389 varide sayısı ile Kuruma verildiği, sigorta sicil numarasının verildiği yılın serilerine ait olduğu,bildirgedeki doğum tarihinin 1969 olarak yanlış bildirildiği, bilirkişi tarafından işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiği, işyerinden dönem bordrosu verilmediği,talep tarihinde yasa kapsamında olduğu, Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezinden gelen yazı cevabında; tanık Mustafa Sultansu'ya ait işyerinin 27/01/1988 – 31/12/1993 tarihleri arasında yasa kapsamında olduğu, 1990-1991 yıllarına ait dönem bordrolarının incelenmesinde tanık ...'nun bu işyerinin kayıtlarında bulunan bordrolu tek çalışan olduğu, tanık ...'nun hizmet cetveli incelendiğinde; 1991/01 döneminde Mustafa Sultansu'ya ait işyerinden sigortaya bildiriminin yapıldığı, davacı tanığı Mustafa Sultansu'ya ait Zeytinburnu Vergi Dairesi kayıtları incelendiğinde; 17/02/1981 tarihinde Telsiz Mahallesi G-2 Sok. No:18 Zeytinburnu/İstanbul adresinde faaliyete başladığı, 26/01/1994 tarih ve 4320 sayılı dilekçe ile işyerini 01/01/1992 tarihinden itibaren Asım Kazancıgil Cad. Hacı Vehbi Cami Sok. No:2 Zeytinburnu/İstanbul adresine taşıdığı, davacının hizmet cetvelinde 2002 yılından itibaren 4/B zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılığı, 2012 yılından itibaren 270 gün 4/A sigortalılığı olduğu, Zeytinburnu Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen yazı cevabında; davalı 1050025581 vergi nolu ...'nun 1990-1991 tarihleri arasında işyeri adresinin Telsiz Mahallesi Asım Kazancıgil Cad. No:18 olduğunun belirtildiği ve ekinde kira kontratı fotokopisinin olduğu, davacının 1987-1989 tarihleri arasında askerlik yaptığı, işveren ...’nun davacının abisi olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda, davalı işverenin davacının erkek kardeşi olduğunun anlaşılmasına göre bir kişinin kendi kardeşini sigortasız çalıştırmasının hayatın olağan akışına aykırı olması, işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edilmesi, dosyadaki krokiden komşu işyeri olarak kabul edilen Mustafa Sultansu'ya ait işyerinin davalı işverenin işyerine uzak olduğunun anlaşılması, tanıkların çalışma tarihine ilişkin net bilgi verememeleri hususları birlikte değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Bakırköy 20. İş Mahkemesinin 24.12.2018 tarihli ve 2018/189 E., 2018/378 K. sayılı kararı ile; dinlenen tanıkların aynı mahallede işyeri olan Mustafa Sultansu ile Mustafa Sultansu'nun yanında sigortalı çalışan ... olduğu, bu işyerinin davalı işverene ait işyerine yaklaşık 70 metre mesafede bulunduğunun Zeytinburnu Belediye Başkanlığı tarafından yapılan araştırma sonucu belirlendiği, aynı mahiyette olan tanığa ait işyeri ile davalı işverenin işyeri arasındaki 70 metrelik mesafenin fazla olduğunu iddia etmenin hakkaniyete aykırı olduğu gibi İstanbul’un fiziki şartlarının doğru değerlendirilmediği anlamına geleceği, ayrıca tanık ...'nun davalı işverene ait işyerinin iki dükkan ötede olduğunu beyan ettiği, bir kısım işyerlerinin yola ya da sokağa cephesinin dahi bazen 100 metre olduğu dikkate alındığında 70 metre mesafenin uzak olduğunu ve komşu işyeri olmadığını kabul etmenin fiziki şartlara da uygun olmadığı, öte yandan davacının imzasının 1991 yılından günümüze kadar geçen sürede değişmiş olabileceği, bildirgenin verildiği yıl itibariyle Kurumun fotoğrafsız işe giriş bildirgesini kabul etmesi, bildirgelerin muhasebeciler tarafından da veriliyor olması ve bunların Kurumca kabul edilerek işleme konulması hususları dikkate alındığında mevcut durumun davacı aleyhine sonuç doğurmasının hakkaniyete uygun olmayacağı, kaldı ki Kurumca gönderilen kayıtlarda davacının sigorta başlangıç tarihinin 01.01.1991 olarak göründüğü, bildirge ile verilen sigorta sicil numarasını davacının daha sonraki yıllarda da kullandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; toplanan delillere göre davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.01.1991 olarak tespitine mi yoksa talebin reddine mi karar verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1.fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun)’dur.
16. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre, "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir".
17. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine ilişkin her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden aynı Kanun’un 79. maddesinin 10. fıkrasına dayalı olan ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup bunun doğal sonucu olarak da söz konusu (1) bir günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla sigortalılıktan söz edilebilmesi için çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir.
18. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79. maddesinin 10. fıkrasında ise "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” hükmü bulunmaktadır.
19. Öte yandan 506 sayılı Kanun'un 2. ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kimselerin ayrıca aynı Kanun'un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir.
20. Ne var ki 506 sayılı Kanun'un 2. ve 6. maddelerindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde sigortalılığı oluşumu için fiilî çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiilî ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece sigortalılıktan söz edilemez.
21. Gelinen bu noktada fiilî çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği konusu üzerinde durulmalıdır.
22. Fiilî veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir.
23. Ancak yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de fiilî çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Bu nedenle işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine ilişkin bu tür davalarda, hâkim görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir.
24. Bu kapsamda işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde işyerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu işyeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.
25. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2020 tarihli ve 2018/21-1021 E., 2020/743 K.; 09.12.2020 tarihli ve 2017/10-2070 E., 2020/1020 K.; 16.12.2020 tarihli ve 2017/21-2336 E., 2020/1044 K. ile 27.05.2021 tarihli ve 2017/(21)10-2130 E., 2021/640 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
26. Somut olayda 01.10.1967 doğum tarihli davacının bildirgedeki işe giriş tarihi olan 01.01.1991 tarihinde 24 yaşında olduğu, 02.09.1987-01.03.1989 tarihleri arasında askerlik görevini yerine getirdiği, davalı ...'ya ait Telsiz Mah. Balıklı Yolu 83/C Zeytinburnu adresindeki 6602233214 sicil numaralı işyerinden verilen 1 Ocak 1991 işe giriş tarihli bildirgenin 17.01.1991 tarihinde 039389 varide numarası ile Kurum kayıtlarına girdiği, Unkapanı Sosyal Güvenlik Merkezinin 14.01.2016 tarihli ve 324591 sayılı yazısında sigorta sicil numarasının bildirgenin verildiği yıla ait serilerden olduğunun bildirildiği, işyerinden dönem bordrosu verilmediği, Zeytinburnu Vergi Dairesinin 05.05.2015 tarihli yazısında 23.01.1987-31.12.2008 tarihleri arasında vergi mükellefi olan davalı işverenin 1990-1991 yıllarındaki işyeri adresinin Telsiz Mah. Asım Kazancıgil Caddesi No:18 olduğunun belirtildiği, yazı ekindeki kira kontratında da bu adresin yazılı olduğu, 02.03.1984-31.12.2011 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur (5510 sayılı Kanun m.4/b) sigortalısı olan davalı işverenin davacı adına 1991 yılı Ocak ayında 10 günlük çalışma karşılığı ücret tahakkukunu içeren imzalı ücret bordrosu ile işyeri sicil numarasına ilişkin belgenin yanı sıra Bakırköy Sigorta Müdürlüğünce davalıya hitaben yazılan 21.01.1991 tarihli 6602233214 sicil numaralı işyerinin (111) tehlike sınıfında tasnif edildiğine ve iş kazaları ile meslek hastalıkları sigorta prim nispetinin %2,5 olduğuna dair Kurum yazısını ayrıca aylık sigorta primleri bildirgesini sunduğu, mahkemece davacı tanığı olarak beyanı alınan Mustafa Sultansu'nun 17.02.1981 tarihinde karayolu taşımacılığı ile özel ve ticarî araçlar için çekme ve yol yardımı faaliyetleri işinden dolayı başlayan vergi mükellefiyeti kapsamındaki işyerini 01.01.1992 tarihinden itibaren Asımkazancıgil Cad. Hacı Vehbi Cami Sok. No:2 Zeytinburnu adresine naklettiği, Zeytinburnu Vergi Dairesinin 29.05.2014 tarihli yazısı ekindeki mükellef tesis formunda tanığın ikamet adresinin Telsiz Mah. G/2 Sok. Kapı No:18 Daire No:17 Zeytinburnu, işyeri adresinin ise Telsiz Mah. Asım Kazancıgil Cad. Kapı No:54 Daire No:23 Zeytinburnu olarak göründüğü, 10.02.1992 tarihli yoklama fişinde tanığın Telsiz Mah. Asım Kazancıgil Cad. No:54 Zeytinburnu adresindeki işyerini 01.01.1992 tarihinden itibaren Asım Kazancıgil Hacı Vehbi Cami Sok. No:2 Zeytinburnu adresine naklettiğinin yazılı olduğu, tanık adına kayıtlı oto tamiri mahiyetindeki Z. Burnu A. Kazancıgil H.V. Cami Sk. No: 2 İstanbul adresindeki 0528011 sicil numaralı işyerinin 27.01.1988 tarihinde Kanun kapsamına alındığı, 31.12.1993 tarihinde iş bitimi nedeniyle "İz" olduğu, tanığın adresinin Telsiz Mah. G/2 Sok. Kapı No:18 İstanbul olarak kayıtlı bulunduğu, bu işyerine ait 1990-1991 yıllarına ait dönem bordrolarında bildirimi yapılan tek sigortalı olan ... adına 1988/1-31.12.1990 ve 01.01.1991-31.12.1991 tarihleri arasındaki dönemde sözü edilen işyerinden bildirilen çalışma kaydının mevcut olduğu, 04.01.2002-30.11.2011 tarihleri arasında zorunlu; 29.02.2012-30.09.2012 isteğe bağlı 1479 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanun 4/b) sigortalısı olan davacının 01.10.2012 tarihinde 4/a sigortalılığının başladığı, grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 29.09.2014 tarihli raporda bildirge altındaki imzanın davacıya ait olmadığının belirtildiği, Telsiz Mah. Balıklı Yol Sok. No:83/C ile Telsiz Mah. G/2 Sok. No:18 arasındaki mesafenin bildirilmesine ilişkin müzekkereye verilen Zeytinburnu Belediye Başkanlığının 14.01.2015 tarihli üst yazısında Telsiz Mah. Balıklı Yol Sokakta 83/C numaralı yer olmamakla birlikte son numaranın 78 olduğu, Telsiz Mah. G/2 Sok. adının değişerek Dursun Kılıç Caddesi olduğu, Dursun Kılıç Caddesi 18-20 numaralı yer ile Balıklı Sok. No:78 arasındaki mesafenin ekteki haritada işaretlendiği belirtilerek buna ilişkin haritanın gönderildiği, davacı vekilinin 24.02.2015 tarihli dilekçesinde Telsiz Mah. G-2 Sok. No:18 adresinin tanığın eski ev adresi olduğunu, 1992 yılına kadar olan dönemdeki iş adresinin Telsiz Mah. Asım Kazancıgil No:10/A Zeytinburnu olduğunu, bu adres ile davalıya ait işyeri adresi arasındaki mesafenin sorulması gerektiğini beyan ettiği, bunun üzerine yazılan müzekkereye Zeytinburnu Belediye Başkanlığınca verilen 08.05.2015 tarihli yazıda güncel numaraj verilerinden hareketle aradaki mesafenin 77 metre; Zeytinburnu Emniyet Müdürlüğü Şehit Bülent Üstün Polis Merkezi Amirliğinin 24.01.2015 tarihli yazısında ise Telsiz Mah. Balıklı Yolu Sk. No:83/C numarasının olmadığı sokakta son numaranın 75 olduğu, diğer adres olan Telsiz Mah. Dursun Kılıç (G-2) Sk. No:18 arasının yaklaşık 1000 metre; 12.05.2015 tarihli kolluk araştırmasında ise Telsiz Mah. Asım Kazancıgil Cad. No:10/A ile Telsiz Mah. Balıklı Kazlı Çeşme Yolu Cad. No:83/C arasındaki mesafenin 55 metre olduğunun bildirildiği, davacı tanıklarının davacının 1990-1991 yıllarında davalıya ait işyerinde çalıştığını beyan ettikleri tanık ...'nun davalı işyerinin iki dükkan ötede olduğunu belirttiği anlaşılmıştır.
27. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 02.03.1984-31.12.2011 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanun m. 4/b) sigortalısı olan ve vergi mükellefiyeti bulunan davalı işveren adına işe giriş bildirgesinin verildiği tarih itibariyle kayıtlı ve Kanun kapsamında bir işyerinin bulunduğu, işe giriş bildirgesinin bu işyerinden süresinde Kuruma verildiği ve Kurumca kabul edilerek kayıtlara işlendiği, davacıya verilen sigorta sicil numarasının bildirgenin verildiği yıla ait serilerden olduğu, Zeytinburnu Belediye Başkanlığının yazısına göre 77 metre, kolluk araştırmasına göre 55 metre mesafede bulunan komşu işyeri sahibi tanık Mustafa Sultansu ile tanığa ait işyerinin kayıtlarına geçmiş çalışanı olan tanık ...'nun davacının iddiasını teyit eder yönde beyanda bulundukları, bu deliller karşısında işe giriş bildirgesi altındaki imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin bilirkişi raporundaki saptamanın, imzanın zaman içinde değişebileceği dikkate alındığında sonuca etkisinin bulunmadığı, bu nedenle davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.01.1991 olduğunun tespitine dair direnme kararının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.
28. Hâl böyle olunca usul ve yasaya uygun direnme kararı onanmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 18.05.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.