"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Karabük İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık başlangıç tarihinin 1.9.1989’dan itibaren tesciline ilişkin 16.12.2015 tarihli başvurusunun davalı Kurum tarafından kabul edilmediğini ancak kırtasiye işletmeciliği işinden dolayı 01.09.1989-30.11.1989 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğunu, 1479 sayılı Kanun’un 3165 sayılı Kanun ile değişik 24. maddesi uyarınca vergi mükellefiyetinin başlangıç tarihi itibariyle zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğini, 27.11.2000 tarihinde 506 sayılı Kanun’a tabi sigortalılığının başlaması nedeniyle red yazısında belirtilenin aksine hakkında 5510 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığını, vergi kaydının da Kuruma gönderilmesine rağmen Kurumun kusuru ile sigortalılık tescilini yapmadığını, re'sen yapılması gereken işlemin yapılmamasından dolayı aleyhine sonuç doğmasının mümkün olmadığını ileri sürerek 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık tescil tarihinin vergi kaydına istinaden 01.09.1989 tarihinden itibaren tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; 5510 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesindeki hüküm karşısında davacının 01.09.1989-30.11.1989 tarihleri arasındaki vergi kaydına istinaden 4/b tescilinin yapılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Karabük İş Mahkemesinin 31.05.2016 tarihli ve 2016/51 E., 2016/342 K. sayılı kararı ile; 1479 sayılı Kanun’un 14.3.1985 tarihli ve 3165 sayılı Kanun ile değişik 24. ve 25. maddeleri uyarınca 01.09.1989 tarihinde vergi mükellefi olan davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.09.989 olarak tespit gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Karabük İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 06.02.2018 tarihli ve 2016/12579 E., 2018/643 K. sayılı kararı ile; "...1479 sayılı Kanun’un 26'ncı maddesi sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, aynı Kanunun 25'inci maddesi ise, yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağını hüküm altına almıştır. Öte yandan, kanun koyucu, 26'ncı madde ile sigortalılara, 3 ay içinde Kurum'a başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak yükümünü getirmiş, tescillerini yaptırmayanlar hakkında ise, Kurumca re'sen tescil işleminin yapılacağı emredici şekilde kurala bağlanmıştır.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24'üncü maddesine göre, bir kimsenin zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekli iken, anılan maddelerde 19.4.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Öte yandan, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun'un 6'ncı maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanunun 24'üncü maddesinde, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. Yine 22.03.1985 tarihinde 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların Bağ-Kur sigortalısı olacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur’a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında Bağ-Kur Kanununda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan ilki, “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek-Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.
619 sayılı KHK’nin Geçici 1'inci maddesi hükmünde ise; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” denilmekte olup, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK tüm hükümleriyle iptal edilmiştir.
4956 sayılı Kanunun 47'nci maddesiyle, Bağ-Kur Kanununa eklenen Geçici 18'inci madde; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49' uncu ve ek 15’inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmünü amirdir.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 8. maddesinde “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.” hükmünü amirdir.
Eldeki davada, mahkemece, 01.09.1989-30.11.1989 tarihleri arasında sigortalı olduğunun tespiti karar verilmesi istemiyle dava açan davacının 27.11.2000 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı nedeniyle 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesine tabi olmadığı gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, maddedeki açık ifadeden de anlaşılacağı üzere 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalılık nedeniyle herhangi bir tescili veya prim ödemesi olmayan davacı hakkında 506 sayılı Yasa kapsamında yapılan sigortalılık bildirimleri nedeniyle 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığa hükmedilmesi imkân bulunmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. .." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Karabük İş Mahkemesinin 26.03.2018 tarihli ve 2018/18 E., 2018/66 K. sayılı kararı ile; Anayasa Mahkemesince iptal edilen 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 1. maddesinin somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığı, bu itibarla 1479 sayılı Kanun’un 3165 sayılı Kanun ile değişik 24. maddesinin sigortalılık için aradığı şartlar dikkate alındığında davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının vergi mükellefiyetinin oluşturulduğu tarih itibariyle başlatılmasında yasal zorunluluk bulunduğu, öte yandan 01.09.1989 başlangıç tarihli vergi kaydını da içeren giriş bildirgesinin 16.12.2015 tarihinde Kuruma ibraz edilmiş olması karşısında anılan tarih itibariyle 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 1. ve 1479 sayılı Kanun’un 4956 sayılı Kanun ile eklenen geçici 18. maddelerinin yürürlükte olmamasına rağmen sigortalılık durumunun 1479 sayılı Kanun’un 24. ve 25. maddelerine göre değerlendirilmesi sonucu davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 27.11.2000 tarihinde 506 sayılı Kanun’a tabi sigortalılığı başlayan davacının 1479 sayılı Kanun’un 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile eklenen geçici 18. maddesindeki hüküm dikkate alındığında 1.9.1989-30.11.1989 tarihleri arasındaki vergi kaydına istinaden 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık başlangıç tarihinin 01.09.1989 olarak tespitine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
13. Bilindiği üzere sosyal güvenlik hakkı, temel insan haklarından olup uluslararası hukuk normları ve Anayasalarda güvence altına alınmıştır. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi sosyal güvenlik haklarına olumlu yansımakla birlikte kimi zaman bu hakları sınırlayıcı düzenlemelere gidildiği de görülmektedir.
14. Öncelikle belirtilmelidir ki dava, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 4/1-b maddesi kapsamındaki sigortalılığa ilişkindir. Ancak 5510 sayılı Kanun'un geçiş hükümlerini düzenleyen geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir." hüküm uyarınca davanın yasal dayanağını mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu (1479 sayllı Kanun) oluşturmaktadır.
15. Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde Bağ-Kur'a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında 1479 sayılı Kanun'da öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
16. 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan “esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara” Kanun'da yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup Kanun'un 26. maddesinde sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, bu Kanun'a göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğu, aksi durumda Kurum tarafından re'sen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır.
17. 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna 3 Ek Madde ile 6 Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun (3165 sayılı Kanun)'un 6. maddesi ile 1479 sayılı Kanun'un 24. maddesinde yapılan değişiklikle; “...gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar"ın sigortalı sayılacağı belirtilmiş, yine 3165 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile değiştirilen 25. maddesinde ise, gelir vergisi mükellefi olanların mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanların Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılacakları hükme bağlanmıştır.
18. Buna karşın sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemelere yer verilen 1479 sayılı Kanun'da, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun)'nun 79/10. maddesine (5510 sayılı Kanun m. 86/9) paralel nitelikte bir hüküm bulunmadığı için kural olarak hizmet tespiti davası açılmasının mümkün olmadığını dikkate alan yasa koyucu, sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde Kuruma tescil edilmemiş sigortalılara zaman zaman kendi ad ve hesabına bağımsız çalıştıkları süreleri borçlanma ve bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi olanağını tanımıştır.
19. Belirtilen düzenlemelerden ilki olan 1479 sayılı Kanun'a 14.04.1982 tarihli olup 20.4.1982 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2654 sayılı 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Ek Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun (2654 sayılı Kanun) ile eklenen “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek geçici 13. maddesinde;
"1479 sayılı Kanun ve aynı Kanunda değişiklik yapan kanunlara göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlüğe tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetleri bu Kanunun yürürlüğe yürürlüğe girdiği tarihte başlar.
Ancak Bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak kayıt ve tescili bulunmak kaydı ile 1.10.1972 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihine kadar vergiye dair ellerinde kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalılar belgeledikleri süreyi borçlanabilirler.
Borçlanma primleri sigortalının bulunduğu basamak üzerinden yürürlükte prim tutarına göre hesaplanarak defaten veya bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç iki yıl içinde ödenir. Bu süre içinde primi ödenmeyen süreler hizmetten sayılmaz..." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
20. Daha sonra 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname /619 sayılı KHK)'nin geçici 1. maddesinde ise, “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmüne yer verilmiş ise de anılan Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesinin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı ile tüm ekleriyle birlikte iptal edilmiştir.
21. Anayasa Mahkemesinin 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi iptal etmesinden sonra benzer bir düzenlemeyi öngören 4956 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Yürürlükten Kaldırılması ve Bu Kanunlara Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun (4956 sayılı Kanun)'un 47. maddesi ile 1479 sayılı Kanuna eklenen geçici 18. madde;
“Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49 uncu ve ek 15 inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmünü amir olup bu madde 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş ve maddede öngörülen başvuru süresi 02.02.2004 günü mesai bitimi itibariyle sona ermiştir. Maddede öngörülen altı aylık yasal sürenin geçirilmesi hâlinde 04.10.2000 tarihi öncesi vergiye kayıtlı olunan dönemin 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
22. Öte yandan 1479 sayılı Kanunun geçici 18.maddesinde öngörülen “yazılı başvuru” şartı şekil şartı olmayıp sigortalının, kanunda belirtilen altı aylık süre içerisinde, 04.10.2000 tarihi öncesi vergiye kayıtlı olduğu süre yönünden Kuruma başvuruda bulunması veya borçlanma süresine ilişkin primi ödemesi hâlinde borçlanma iradesini ortaya koymuş olacağından bu iradenin sözkonusu maddeden yararlanması için yeterli sayılması gerekir. Ancak altı aylık yasal sürenin geçirilmesi hâlinde anılan maddeye göre 04.10.2000 tarihi öncesi vergiye kayıtlı olunan dönemin 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
23. Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2010 tarihli ve 2010/21-467 E. 2010/464 K.; 15.06.2011 tarihli ve 2011/10-170 E., 2011/413 K. ile 29.02.2012 tarihli ve 2011/10-802 E., 2012/104 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
24. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki; 1479 sayılı Kanun'un geçici 18. maddesinin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2, 10, 60 ve 138. maddelerine aykırı olduğu iddiası ile yapılan itiraz üzerine Anayasa Mahkemesince verilen 22.3.2012 tarihli ve 2011/9 E., 2012/44 K. sayılı kararda, 1479 sayılı Kanun'un itiraz konusu geçici 18. maddesinin Bağ-Kur sigortalılarının kazanılmış haklarını ihlal etmediği, aksine belirtilen tarihe kadar Bağ-Kur'a kaydını yaptırmayan ve sosyal güvenlik sistemi dışında kalan kimselerin, vergi kaydı, meslek kuruluşu kaydı vb. belgelere dayalı olarak Kuruma kayıt ve tescil edilmelerine imkan tanındığı ve zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanlara da 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve gösterilen süreler içinde başvurmak ve primlerini ödemek şartıyla geçmişe dönük borçlanma olanağı getirdiği, hukuk devletinde, belli bir hakkın kullanılabilmesi için belli sürelerin öngörülmesinin kazanılmış hakların ihlali olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiş ayrıca bu hükmün eşitlik ilkesine de aykırı olmadığı vurgulandıktan sonra, "...Kural, Bağ-Kur sigortalılarına geçmişe dönük borçlanma imkanı getirmiş, ancak geçmiş hizmetlerin sigortalılık süresi olarak sayılması için başvuruda bulunulmasını ve bu sürelere isabet eden primlerin ödenmesini belli sürelere bağlamıştır. Böylece Bağ-Kur sigortalıların geçmiş çalışmaları tümüyle yok sayılmamıştır. İtiraza konu kuralda geçmiş sürelerin borçlanılması ve bu sürelere ait primlerin ödenmesi için belli hak düşürücü süreler öngörülmesi nedeniyle sosyal güvenlik hakkının sınırlandırıldığı yönündeki iddialar da isabetli görülmemiştir." şeklinde değerlendirme yapılarak sonuç olarak 1479 sayılı Kanun'un geçici 18. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar verilmiştir.
25. Nihayet 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Kanunu'nun geçici 8. maddesinde de benzer yönde bir düzenleme yapılmış olup sözü edilen maddeye göre;
"Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.
Ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalıya tebliğ edilen borç tutarının bu süre içerisinde tam olarak ödenmemesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve ödenen tutar bu Kanunun 89 uncu maddesine göre iade edilir".
26. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 8. maddesi uyarınca öncelikle 5510 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren sigortalılıklarının başlatılmış olması gerekmektedir. Diğer bir söyleyişle Kanun'un yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden sonra 5510 sayılı Kanun'un 4/1-b maddesi kapsamında sigortalı olarak tescil edilmeleri gerekmektedir. Eğer tescil söz konusu değilse bu durumda 04.10.2000 ile 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihleri arasında bir sigortalılığın varlığından bahsetmek de mümkün olmayacaktır. Tescilin bulunması hâlinde ise 04.10.2000 tarihi ile 5510 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi arasında geçen sürenin sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilmesi için sigortalının 5510 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması ve Kurum tarafından hesaplanarak kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi gerekmektedir.
27. Somut olayda davacının 01.09.1989-30.11.1989 tarihleri arasında kırtasiye işletmeciliği faaliyetinden dolayı Karabük Vergi Dairesi mükellefi olarak vergi kaydının bulunduğu, 27.11.2000-15.10.2007 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanun 4/1-a maddesi); 15.11.2007-30.09.2008 tarihleri arasında topluluk sigortası kapsamında sigortalılığı mevcut olan davacının 01.10.2008 tarihinden itibaren hukuk danışmanlığı ve temsil faaliyeti (avukatlık faaliyeti) nedeniyle mevcut ve devam eden vergi kaydına istinaden 5510 sayılı Kanun'un 4/1-b maddesine göre sigortalılığının devam ettirildiği, davacının Kurum kayıtlarına 22.12.2015 tarihinde giren 16.12.2015 tarihli başvurusu ile 01.09.1989-30.11.1989 tarihleri arasındaki vergi kaydı nedeniyle 1479 sayılı Kanun gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin 01.09.1989 tarihinden itibaren tescilini talep ettiği, davalı Kurumun 11.02.2016 tarihli cevabi yazısı ile talebin kabul edilmediği anlaşılmıştır.
28. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 27.11.2000 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'a (5510 sayılı Kanun 4/1-a maddesi) tabi zorunlu sigortalı olan ve 1479 sayılı Kanun'un 4956 sayılı Kanun'un 47. maddesi ile eklenen geçici 18. maddesi kapsamında 4.10.2000 tarihinden önce sigortalılık tescili ve prim ödemesi bulunmayan davacının 01.09.1989-30.11.1989 tarihleri arasındaki vergi kaydına istinaden geriye dönük olarak sigortalılığının tesciline olanak bulunmamaktadır.
29. Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2010 tarihli ve 2010/10-467 E., 2010/464 K., 27.11.2013 tarihli ve 2013/21-444 E., 2013/1593 K., 12.04.2017 tarihli ve 2017/10-955 E., 2017/722 K.. ile 17.01.2018 tarihli ve 2015/10-559 E., 2018/50 K. sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır.
30. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
31. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
32. Dava tarihinin 12.02.2016 olmasına rağmen karar başlığında 26.02.2018 olarak yazılması ise mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edilmiş ve işin esasına etkili görülmeyerek bozma nedeni yapılmamıştır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.