"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacılar İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın yaptığı kazada, araçta yolcu olarak bulunan müvekkillerinin eşi/annesinin ölmesi nedeniyle davacıların manevi zarara uğradıklarını, davalı sürücünün kazada tam kusurlu olduğunu ileri sürerek her bir davacı için 250.000TL olmak üzere toplam 750.000TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; kazaya ilişkin ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkili sürücüye atfedilen tam kusuru kabul etmediklerini, istenen tazminatların fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.06.2013 tarihli ve 2012/444 E., 2013/331 K. sayılı kararı ile; dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep edildiğinde dosyanın yetkili ... Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
7. Talep üzerine dosyanın gönderildiği ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.12.2014 tarihli ve 2013/568 E., 2014/556 K. sayılı kararı ile; davacıların yolcu olan desteğinin, davalı Konforlu Seyahat Turizm San. ve Tic. A.Ş.’nin maliki ve davalı ...'in sürücüsü olduğu araçla seyir hâlinde iken sürücünün direksiyon hâkimiyetini kaybederek aracın devrilip sürüklenmesi sonucu öldüğü, davalı sürücünün olayda tam kusurlu olduğu, zamansız olarak eş ve annelerini kaybeden davacıların olay nedeniyle büyük üzüntü yaşadıkları için manevi tazminat talep etme haklarının bulunduğu, manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararların karşılanmasını da amaç edinmediği, manevi tazminat miktarının tayininde tarafların sıfatı, işgal ettikleri makam, gelir durumları dikkate alınarak tazminatın zenginleştirici ve fakirleştirici etki yapmaması hususlarının göz önüne alındığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile davacıların her birisi için ayrı ayrı 30.000TL olmak üzere toplam 90.000TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 14.05.2018 tarihli ve 2015/9530 E., 2018/4961 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle, ölenin yakınlarının manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, dava konusu kaza sonucu davacılar murisinin ölümünden duyulan üzüntü nedeniyle, murisin eşi ve çocuğu olan davacılar için toplam 750.000,00 TL. manevi tazminat isteminde bulunmuş; mahkemece talebin kısmen kabulüne karar verilerek hükümde belirtilen miktarlarda manevi tazminata karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK'nun 56. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 47.) maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu edilen kazada, davalı tarafa ait araçta yolcu olarak bulunan davacılar murisi Şükran Balaban ile birlikte 2 yolcu daha ölmüş ve 22 yolcu da yaralanmış olup; zarar görenlerin çokluğu ve davalı tarafın zarar talepleri karşısında içine düşebileceği mali güçlüğün de tazminat miktarlarının belirlenmesi sırasında dikkate alınması gerekir. Aynı kazada ölen başka bir yolcunun yakınları tarafından açılan manevi tazminat davasında, davalı taraf aleyhine 90.000,00 TL. manevi tazminata karar verildiği (Dairemizin 2015/16630 Esas sayılı dosyasına konu) hususu da gözetildiğinde, ifade olunan durumun somut biçimde gerçekleştiği görülmektedir.
O halde mahkemece; meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların eşi/ annesi olan murislerinin ölümü nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geldiği tarih ve olay tarihindeki paranın alım gücü, kazada zarar görenlerin çokluğu ve zarar talepleri nedeniyle davalı yanın içine düşebileceği mali güçlükler, manevi tazminatın yukarıda açıklanan amacı göz önünde bulundurularak davacılar için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha düşük manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan, bir miktar yüksek manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.10.2018 tarihli ve 2018/562 E., 2018/495 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma gerekçesinin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 56. [818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 47.] maddesinde düzenlenen manevi tazminatın yasal koşullarına, dava konusu olayın özelliğine, sürücünün kusur durumuna, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ve özellikle taraflar arasındaki hakkaniyet dengesine uygun bir gerekçe olmadığı, mahkemece verilen kararın yerinde olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların eşi/annesi olan Şükran Balaban’ın ölümü nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunan davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarının bir miktar yüksek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
14. Dava konusu olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan BK’nın 47. (TBK m. 56) maddesinde;
“Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.”
hükmü yer almaktadır.
15. Görüldüğü üzere BK’nın 47. maddesi gereğince vücut bütünlüğü zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
16. Borçlar Kanunu’nun 47. (TBK m. 56) maddesi hükmüne göre takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
17. Hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır.
18. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır.
19. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü Kanun’un takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 4. maddesinde belirtilmiştir.
20. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır.
21. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna dair bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
22. O hâlde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2018 tarihli ve 2017/17-1098 E., 2018/1384 K.; 02.03.2021 tarihli ve 2020/17-41 E., 2021/182 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
23. Yukarıda yapılan bu kısa açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, olayın meydana geliş şekli, dosyadaki tutanak ve kanıtlar, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenler ve olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında; meydana gelen trafik kazası sonucu davacılardan ...’ın eşi, Ayça Balaban ve ...’ın annesi olan Şükran Balaban’ın ölümü nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunan davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarı yerindedir.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarının bir miktar yüksek olduğundan kararın bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harçlar peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.05.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.