Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/468 E. 2022/254 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İtirazın iptali davasında, icra takibine konu alacağın likit olup olmadığı ve buna bağlı olarak davacı kurum lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekip gerekmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı Kurum vekilinin direnme kararına karşı yaptığı temyiz başvurusunda, uyuşmazlık konusu icra inkâr tazminatının hesaplandığı asıl alacak miktarı, direnme kararının verildiği tarihte geçerli olan temyiz kesinlik sınırının altında kaldığından, temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “İtirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Sakarya 2. İş Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi tarafından verilen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne dair karar davacı ... (Kurum/SGK) vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı ... vekili dava dilekçesinde; davalının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı hâlde hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla ölüm aylığı aldığını, bu nedenle 01.02.2009-30.06.2014 tarihleri arasındaki dönem için çıkarılan borcun ödenmemesi üzerine hakkında Sakarya 1. İcra Müdürlüğünün 2015/3237 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin vefat eden babasından dolayı ölüm aylığı almakta iken Kurum tarafından boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığından bahisle ölüm aylığının kesilerek 01.02.2009-30.06.2014 tarihleri arasında ödenmiş ölüm aylıklarının iadesinin istendiğini, bu amaçla yapılan icra takibinin itiraz etmeleri sonucunda durduğunu, davalının eski eşi ile birlikte fiilen yaşamadığını, velayeti kendisinde olan müşterek çocuklarının babaları ile görüşmeleri dışında müvekkilinin boşandığı eşi ile bir ilişkisinin bulunmadığını ancak 24.12.2008 tarihinde boşandığı eşi ile 15.01.2015 tarihinde yeniden evlendiğini, dava konusu alacak likit olmadığından icra inkâr tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Sakarya 2. İş Mahkemesinin 10.05.2017 tarihli ve 2016/71 E., 2017/165 K. sayılı kararı ile; davalının eşi ile anlaşmalı olarak boşandığı, komşularının boşanmadan haberdar olmadıkları, davalının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığı hususunda güçlü delil olduğu, denetmen raporu içeriğinin aksinin ispat edilemediği, davalının aylığının kesilmesine ve ödenen aylıkların iadesine ilişkin Kurum işleminin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile Sakarya 1. İcra Müdürlüğünün 2015/3237 E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 52.354,02TL asıl alacak, 15.995,03TL faiz olmak üzere toplam 68.349,05TL üzerinden devamına ve %20 oranında icra inkâr tazminatı olan 10.470,80TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. Sakarya 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 25.04.2018 tarihli ve 2017/1861 E., 2018/647 K. sayılı kararı ile; tanıklardan bir kısmının açıkça davalının boşandığı eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiğini beyan etmeleri nedeniyle aksi yöndeki tanık beyanlarının denetmen raporunun aksini ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile Sakarya 1. İcra Müdürlüğünün 2015/3237 sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 52.354,02TL asıl alacak, 15.995,03TL faiz olmak üzere toplam 68.349,05TL üzerinden devamına, alacak likit olmadığından %20 icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli ve 2018/5343 E., 2019/5469 K. sayılı kararı ile; davacı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2-Davacı Kurum tarafından davalıya yersiz yapılan ödemelerin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi yapılması, davalının itirazının iptali talebiyle açılan davada icra inkar tazminatına da hükmedilmesinin talep edilmesi ve dava konusu alacağın likid olduğunun anlaşılması karşısında davacı kurum lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve davacı Kurum yönünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34.Hukuk Dairesince verilen hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin 10.12.2019 tarihli ve 2019/1742 E., 2019/2301 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten ölüm aylığının bağlandığı ve kesildiği tarihler arasında davalı eşe ödenen miktar belirli ise de iadesi gereken tutarın davalının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı süreyle sınırlı olması nedeniyle davalının boşandığı eşi ile birlikte yaşayıp yaşamadığının ve fiilen birlikte yaşama varsa bunun süresinin tespitinin yargılamayı gerektirdiği, bu durumda da likit bir alacağın varlığından söz edilemeyeceği, ayrıca yasal düzenlemelere göre davacı Kurumun açtığı itirazın iptali davası sonucunda haklı çıkması hâlinde davalı taraftan icra inkâr tazminatı almaya hak kazanabilmesine rağmen Kurumun icra takibinde haksız ve kötü niyetli olması hâlinde icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulmamasının kanun önünde eşitlik ve adil yargılanma ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, itirazın iptali davasına konu alacağın likit olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacı ... lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, uyuşmazlık konusu olan icra inkâr tazminatı bakımından talep edilen asıl alacak miktarı 52.354,02TL olduğu dikkate alındığında Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 10.12.2019 tarihi itibariyle 58.800TL olan temyiz kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacı Kurum vekilinin temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

16. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.

17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 341. maddesinde yer alan;

“(Değişik:22/7/2020-7251/34 md.) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:

a) Nihai kararlar.

b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.

(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.

(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.

(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.

(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir” şeklindeki düzenleme ile istinaf yoluna başvurulabilen kararların neler olduğu düzenlenmiştir.

18. Öte yandan HMK’nın 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-(a) maddesi uyarınca “Miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamaz.

19. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınır her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle ile belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.

20. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağından duraksama bulunmamaktadır.

21. Bundan başka, kesinlik sınırı kamu düzenine ilişkin olup sınırın belirlenmesinde dava konusu alacağın değeri dikkate alınır. Başka bir deyişle alacak davalarında istinaf kesinlik sınırı belirlenirken, yalnız alacağın aslı yani asıl talep nazara alınır; faiz, icra tazminatı, ihtarname, delil tespiti ve yargılama gideri gibi giderler hesaba katılmaz (Kuru, Baki : Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, Cilt II, s. 1342).

22. Bu aşamada direnme kararının dayanağını oluşturan itirazın iptali davası ve icra inkâr tazminatına değinilmesi gerekmektedir.

23. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir.

24. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 1. fıkrasına göre takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptali davası açabilir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre de, itirazın iptali davasında borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir. Kanunda öngörülen tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.

25. İcra inkâr tazminatı Kanun’a borçlu olduğu miktarı bilebilecek ya da bu miktarı tayin edebilecek durumda olan borçlunun ödeme emri üzerine icrada borcunu inkâr etmesini önlemek amacıyla konulmuştur. İcra inkâr tazminatı için müstakil ayrı bir dava açılamaz. Ayrıca açılan itirazın iptali davasında talep edilen icra inkâr tazminatında ayrıca harç ödenmemiş olması da talebin geçersizliğini gerektirmez [Yavuz, Nihat: Uygulamada ve Öğretide İtirazın İptali ve Tahsil ( Eda) Davası, Ankara 2007, s. 228 vd.].

26. İcra inkâr tazminatı hüküm altına alınan alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. İcra inkâr tazminatı Borçlar Kanunu anlamında bir tazminat olmayıp borçlunun ödeme emrine haksız yere itiraz etmesini önlemek için konulmuş bir müeyyidedir (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2017, s. 112). Bu nedenledir ki Kanunda oran ile ilgili olarak üst sınır da öngörülmemiştir.

27. Somut olayda davacı Kurum vekili dava dilekçesi ile 52.354,02TL asıl alacak ve 16.383,52TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 68.737,54TL alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali ile icra takibinin devamına, alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesi talep etmiştir.

28. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu davalının itirazının iptali ile dava konusu alacağın likit olduğu gerekçesiyle Kurum lehine asıl alacak miktarı olan 52.354,02TL üzerinden hesap edilen %20 oranında icra inkâr tazminatı 10.470,80TL’nin davalıdan tahsiline dair verilen karar verilmiş, taraf vekillerinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile Sakarya 1. İcra Müdürlüğünün 2015/3237 sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 52.354,02TL asıl alacak, 15.995,03TL faiz olmak üzere toplam 68.349,05TL üzerinden devamına, alacak likit olmadığından %20 icra inkâr tazminatı talebinin reddine verilmiştir.

29. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davacı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davacı Kurum lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesi tarafından direnme kararı verilmiştir.

30. Bu durumda direnme kararının davacı Kurum vekili tarafından temyiz edildiği gözetildiğinde uyuşmazlık konusu olan icra inkâr tazminatı bakımından direnme kararında reddedilen miktar olan icra inkâr tazminatının hesap edilmesinde esas alınan asıl alacak tutarı 52.354,02TL dikkate alınması gerekmekte olup bu miktarın direnme kararının verildiği 10.12.2019 tarihinde geçerli olan ve HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen 58.000TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.

31. Hâl böyle olunca davacı Kurum vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı ... vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 03.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

...