"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; ... İli ... İlçesi ... Köyü ... (Mahallesi) Mevkiinde kain, kuzeyi 382 ve 383 numaralı parseller, güneyi ve doğusu ekilemez arazi, batısı 389 numaralı parsel ile çevrili tahminen 20.000m2 yüzölçümlü taşınmaz ile aynı Köy ... Mevkiinde kain, kuzeyi ekilemez arazi, güneyi 289 ve 291; batısı 296, 299, 301, 304 ve 305; doğusu 286, 287 ve 288 numaralı parseller ile çevrili tahminen 10.000m2 yüzölçümlü taşınmazın 1952 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ekilemez arazi olarak tespit harici bırakıldığını, müvekkilinin babası tarafından masraf ve emek sarfı suretiyle imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hâle getirildiğini, ekilip biçildiğini, taşınmazların zilyetliğinin babasının ölümünden 6 yıl önce 1980 yılında müvekkiline devredildiğini, o tarihten beri de davacı tarafından tarım arazisi olarak kullanıldığını ileri sürerek taşınmazların müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; ileride yapılacak keşif sonucu taşınmazların belirlenecek değeri üzerinden eksik harcın tamamlattırılması ve taşınmazların gerçekten tespit harici bırakılıp bırakılmadığının, imar planı içinde kalıp kalmadığının, zilyetliğin malik sıfatıyla sürdürülüp sürdürülmediğinin tespit edilmesi, iktisabın kuru arazide 100, sulu arazide 40 dönümü geçemeyeceğine ilişkin hükmün dikkate alınması, ayrıca tespit harici bırakılma tarihinden itibaren 20 yıllık zilyetlik süresinin dolup dolmadığının saptanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuş, ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 713/6. maddesi uyarınca taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
6. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerindeki şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin re’sen araştırılması gerektiğini, Belediye sınırları içindeki taşınmazların imar ve ihya ile kazanılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazlarla ilgili kadastro ve tapulama işlemlerine karşı tüm dava açma sürelerinin geçtiğini, ayrıca 3402 sayılı Kanun’un 17. maddesindeki şartların oluşmadığını ve davaya konu yerlerin mera olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
8. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli ve 2013/342 E., 2015/561 K. sayılı kararı ile; 1952 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ekilemez arazi olarak tespit dışı bırakılan ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu hükümleri gereğince mahalle statüsüne alınan dava konusu taşınmazların davacıya babasından miras yolu ile intikal ettiği, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklarca beyan edildiği üzere ... Köyü (Mahallesi) ... Mevkiinde bulunan dava konusu taşınmazın mera olarak kullanıldığı, öncesinde taşlık ve ekilemez arazi vasfında olan taşınmaz üzerindeki kötü çalıları davacının babasının sürmek suretiyle kaldırdığı, köy muhtarı tarafından bu yerin ağaçlandırılması için ... Valiliğine başvurulması üzerine 10.05.1999 tarihli taşınmaz mala ait tespit ve tahmin edilen bedel hesap tutanağı düzenlendiği, ... Mevkiinde bulunan taşınmazın da evveliyatının çalılık olduğu, köyün hayvanlarının otlatıldığı, davacının babasının taşınmazdaki çalıları ve bir kısım ağaçları kaldırdığı ve traktörle işlediği ancak gerek davacının ve gerekse babasının bunların dışında 3402 sayılı Kanun’un 14. ve 17. maddelerinde düzenlenen imar ve ihya olarak nitelendirilebilecek başka bir faaliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 22.02.2019 tarihli ve 2016/6192 E., 2019/1302 K. sayılı kararı ile; "...Dava, TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin öncesinin çalılık olduğu, davacının ve murislerinin taşınmazları yalnızca sürdüğü, mevcut çalıları kaldırdığı varsa bir kısım taşları kaldırdığı başkaca imar-ihya faaliyeti yapılmadığı, ayrıca ... Mevkiinde bulunan taşınmazda köyün hayvanlarının otlatıldığı ve taşınmazların kadastro tespitinden sonra köylü tarafından mera olarak kullanıldığı kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, dosya kapsamında jeodozi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi ... tarafından hazırlanan 15.06.2015 tarihli raporda 1983 yılında çekilmiş 3663-3664 resim numaralı hava fotoğraflarında ve 1990 yılında çekilmiş 850 ve 851 resim numaralı hava fotoğraflarında (A) harfi ile gösterilen taşınmazın (A1) harfi ile gösterilen 16.516,00 metrekarelik kısmının sürülmüş ve nadasa bırakılmış, tarımsal faaliyet yapılan yer olduğu, (A2) harfi ile gösterilen 15.517,00 metrekarelik kısmının tarımsal faaliyet yapılmayan yer olduğu, (B) harfi ile gösterilen taşınmazın da sürülmüş ve nadasa bırakılmış, tarımsal faaliyet yapılan yer olduğu belirtilmiştir. Ne var ki hava fotoğraflarının incelenmesine ilişkin rapora ekli 1983 ve 1990 tarihli hava fotoğraflarında (B) harfi ile gösterilen taşınmazın bir kısmının sürülü, bir kısmının sürülü olmayan yer olduğu görülmektedir. Ziraat mühendisi ve orman mühendisi bilirkişi tarafından müşterek olarak hazırlanan 29.06.2015 tarihli raporda da (A) ve (B) harfleriyle gösterilen taşınmazlara ilişkin, bilimsel verilerle desteklenmeyen ve denetime imkan vermeyen soyut içerikli, gerekçesiz ve yetersiz rapor ile çekişmeli taşınmazların imar-ihya gördüğü belirtilmiştir. Bir yerin mera olduğundan söz edilebilmesi için ya başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri sadece köyün hayvanlarının otlatılmasına mahsus kadim mera olması ya da idari makamlarca mera olarak kullanılmak üzere tahsis edilmiş olması gerekir. Mahallinde yapılan keşif esnasında dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar çekişmeli taşınmazların evveliyatının taşlık ve çalılık olduğu davacının ve babasının taşları söküp, çalıları temizlediği daha sonra da tarla olarak ekip biçmek suretiyle kullandığı hatta 1 yıl ekip 1 yıl nadasa bıraktığı şeklinde beyanda bulundukları halde gerekçeli kararda çekişmeli taşınmazların mera olarak kabul edilme sebebi açklanmamış olduğu gibi usulüne uygun mera araştırması da yapılmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilemez.
Hal böyle olunca, doğru sonuca ulaşılabilmesi için çekişmeli taşınmazların evveliyatının kamu malı niteliğinde kadim veya tahsisli mera olup olmadığı belirlenmeli, çekişmeli taşınmazlara komşu taşınmaz kadastro tutanakları ile dayanakları getirtilmeli ve çekişmeli taşınmazlar başında taşınmazın bulunduğu köyden ve komşu köylerden yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, üç kişilik uzman ziraat mühendisi bilirkişi heyeti, önceki raporu hazırlayan bilirkişiden farklı üç kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendisi ve fen bilirkişisi hazır olduğu halde yeniden keşif yapılmalı ve bu keşifte taşınmaz bölümünün geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmaz bölümünün öncesinin mera olup olmadığı hususlarında mahalli bilirkişiler ve tanıklardan maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanakları ve dayanakları ile denetlenmeli, beyanlar arasındaki çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeli; fen bilirkişisine keşfi ve uygulamayı denetlemeye elverişli, ayrıntılı rapor ve harita düzenlettirilmeli; ziraat bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmaz bölümünün niteliği, kullanım durumu, imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihya edilip edilmediği hususlarında önceki tarihli ziraat bilirkişi raporunu da irdeler şekilde tarımsal niteliğini bildirir, taşınmaz bölümünü komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde, toprak yapısını, eğimini, bitki desenini ve diğer yönlerden mera vasfında olup olmadığını, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetlik var ise zilyetliğin şeklini ve süresini bildiren, taşınmaz bölümünün değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi kurulundan dosya arasında bulunan hava fotoğrafları üzerinde yeniden inceleme yapılarak çekişmeli taşınmaz bölümlerinin imar-ihyasının tamamlanmış olup olmadığı, özellikle (B) harfi ile gösterilen taşınmaz yönünden dosyada mevcut rapor ekindeki fotoğrafa işaretli bölüm yönünden taşınmaz bölümünün önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığının, imar-ihyaya muhtaç olup olmadığının, imar-ihyaya muhtaç yerlerden ise imar-ihyasına ne zaman başlanıldığının ve hangi tarihte tamamlandığının belirlenmesine çalışılmalı, kadim ya da tahsisli mera olmayan boş yerlerde hayvan otlatılmasının o yere mutlak surette mera vasfı kazandırmayacağı gözden kaçırılmamalı, taşınmazların imar-ihyasının tamamlandığı tarihten ...‘nın 16.02.2007 tarihli 525 sayılı kararıyla nazım imar planına alındığı tarihe kadar 3402 sayılı Kanun’un 14. madde koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; TMK’nın 713/4. ve 5. fıkraları gereğince gerekli yasal ilanlar yapılarak; toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece belirtilen hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz..." olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
11. Davalı ... Başkanlığının karar düzeltme talebinin Özel Dairenin 05.11.2019 tarihli ve 2019/3532 E., 2019/6973 K. sayılı kararı ile reddine karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
12. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2020 tarihli ve 2019/456 E., 2020/12 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten bozma ilamında belirtildiği üzere bir yerin mera olarak kabulü için tahsis kararı bulunmasının gerekmediği, dava konusu taşınmazlar ve çevresinin uzun süreden beri köylüler tarafından hayvan otlatılmak ve hayvanları barındırmak amacıyla kullanıldığı, Türkiye'de tarım arazisi dışında ve orman vasfı taşımayan yerlerdeki hayvan otlatma uygulamasının da bu şekilde olduğu, bu tarz kullanım durumunda ayrıca kadim mera araştırması veya tahsis kararı aranmadığı, kaldı ki, Mera Kanunu’nun 28.02.1998 tarihinde yürürlüğe girdiği, davacı tarafın 3402 sayılı Kanun’un 14. ve 17.maddelerinde belirtilen imar ve ihya niteliğini taşıyabilecek herhangi bir çalışmasının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.02.1999 tarihli ve 1999/8-84 E., 1999/118 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere imar ve ihya işleminin tarımsal amaçlı olmasının yanı sıra zor ve zahmetli, gider gerektiren bir uğraş verilmesini zorunlu kıldığı, ancak davacı tarafça sadece taşınmazın traktör ile sürüldüğü, üzerinde bulunan çalıların ve bir kısım yabani ağaçların kaldırıldığı, sürüm aşamasında çıkan taşların taşındığı, taşınmaz her sürüldükçe yeni taşların çıktığı, davacı tarafça toprak taşınması, zeminde mevcut ana kayanın tamamen kaldırılması, direnaj ve benzeri herhangi bir işlem yapılmadığı, 29.06.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda yer alan taşınmazın imar ve ihya gördüğü yönündeki tespitin, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve özellikle davacı tanıklarının beyanları ve teknik veriler ile örtüşmediği, aksi yöndeki kabulün yerleşik Yargıtay uygulamalarına aykırı olacağı gibi tescil harici bırakılan her yerin sadece sürülmesi, üzerindeki bitki örtüsünün (çalı ve ağaçlar) kaldırılması ve çıkan taşların temizlenmesi suretiyle mülk edinilmesine sebebiyet vereceği, böyle bir uygulamanın ise 3402 sayılı Kanun’un 14. ve 17.maddelerinin getirilme amacına açıkça aykırı olacağı, benzer bir davada aynı gerekçe ile davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 26.11.2019 tarihli ve 2016/16005 E., 2019/7754 K. sayılı ilamı ile onandığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararını Temyiz:
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerine dayalı tescil istemiyle açılan eldeki davada mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre bozma kararında belirtilen araştırma ve incelemelerin yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
16. Kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmesi mümkün değildir. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun 715. maddesinin son fıkrasında, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
17. Nitekim 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadasro Kanunu (3402 sayılı Kanun)'nun 17. maddesinde imar ve ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yoldan taşınmaz kazanılması imkânı getirilmiştir.
18. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun "İhya edilen taşınmaz mallar" başlıklı 17. maddesi;
"Orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." hükmünü içermektedir.
19. Anılan madde gereğince orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanun'un 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün bulunmaktadır.
20. Hemen belirtmek gerekir ki; 3402 sayılı Kanun'nun 17. maddesi aynı Kanun'un 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup bu Kanun'un uygulandığı yerler dışındaki taşınmazlar hakkında da uygulanır.
21. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis, hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Makilik ve fundalık yerler orman toprağı ise imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Zira kanun koyucu 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 169. ve 170. maddelerini gözeterek ormanların imar ve ihya ile kazanılmasını yasaklamıştır.
22. İmar ve ihya kavramları kanunda tanımlanmamış olmakla birlikte sözlük anlamlarına bakıldığında ihya, imar yani toprağı tarıma elverişli hâle getirme: imar ise, bayındır kılma olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Kurumu: Türk Hukuk Lûgatı, Yetkin Yayınları, ... 2021, Cilt I, s.553 ve 569).
23. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 E., 2010/1 K. sayılı kararında ise "İhya, bugünkü hukukumuzda, genel olarak üzerinde ekim, dikim yapılmayan yerlerin tarım arazisi haline getirilmesi olarak anlaşılmaktadır" denilmiştir.
24. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Tarıma müsait olmayan araziden maksat, yararlanılacak bitki ve ürünlerin yetiştirilmediği topraklardır. Ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerler ihya edilecek taşınmazlardır. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki tarıma elverişli olmayan bir taşınmazın tarım arazisi hâline getirilmesi ile imar ve ihyadan söz edilebilir. İhya yolu ile kazanma bakımından taşınmazın tarıma elverişli hâle getirilmesi önemli bir olgudur.
25. Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Bu tür yerlerin imar ve ihyaya gerek olmaksızın Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür.
26. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirildikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir.
27. Maddi olgu olan imar ve ihya, her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi ve tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir.
28. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde ise;
"Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.
(Değişik ikinci fıkra: 3/7/2005 - 5403/26 md.) Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır. (1)
(Değişik : 3/7/2005 - 5403/26 md.) 4342 sayılı Mera Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereği 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacak işlemlerde Kadastro Komisyonlarına konu uzmanı Ziraat Mühendisi dâhil edilir.
Taşınmaz malın, yukarıdaki fıkranın kapsamı dışında kalan kısmının zilyedi adına tespit edilebilmesi için, birinci fıkra gereğince delillendirilen zilyetliğin ayrıca aşağıdaki belgelerden birine dayandırılması lazımdır...." hükmü bulunmaktadır.
29. Önemle belirtmek gerekir ki, imar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesindeki yollama uyarınca taşınmazın aynı Kanun'un yukarıda içeriğine yer verilen 14. maddesi gereğince nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla en az 20 yıldan beri zilyetlik altında bulundurulması gerekmektedir. 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanır.
30. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2019 tarihli ve 2017/16-471 E., 2019/615 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
31. Öte yandan uyuşmazlıkla ilgisi nedeniyle mera kavramına kısaca değinilmelidir.
32. Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kullanmak üzere, yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına karşın kadimden beri (öncesi belli olmayan bir zamandan beri), ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin mevcut intifa hakları dışında üzerinde fiili ve hukukî tasarruflarda bulunamadıkları arazi parçasıdır. Bir yerin mera sayılabilmesi için bu amaçla bir köy veya kasabaya tahsis edilmesi, tahsis bulunmadığı takdirde, kadimden beri o yerin mera olarak kullanıla gelmiş olması gerekir. Bir yere hukuken mera vasfını verebilmek için bu iki unsurdan birinin bulunması gerekir (Cin, Halil: Türk Hukukunda Mera Yaylak ve Kışlaklar, 2. Bası, ... 1980, s. 37 vd.).
33. Mera olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri mera olarak kullanılagelen yerler alınıp satılamaz, üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilerek koru, bağ ve bahçe tesis edilemez. Meraların sınırlarının daraltılıp genişletilmesi ve zamanaşımı ile özel mülkiyete geçirilmesi mümkün değildir. Meraların vasfı değiştirilemez ve ziraat arazisi hâline getirilemez.
34. Tahsisli veya kadim mera olgusunun belirlenmesi usul ve şekil yönünden birbirinden farklıdır. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu hâlde kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.
35. Bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması hâlinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir (Hukuk Genel Kurulunun 30.10.1991 tarihli ve 1991/8-427 E., 1991/544 K.; 10.05.2006 tarihli ve 2006/8-240 E., 2006/292 K.; 14.11.2012 tarihli ve 2012/7-485 E., 2012/788 K.; 19.11.2014 tarihli ve 2013/8-1321 E., 2014/939 K. ile 03.12.2019 tarihli ve 2016/16-473 E., 2019/1282 K. sayılı kararları).
36. Somut olayda davacı vekilinin ... Belediyesi ... Köyü (Mahallesi) ... ve ... Mevkiilerinde bulunan, kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan, ekilemez arazi vasfındaki iki parça taşınmazı babasının imar ve ihya ederek tarıma elverişli hâle getirdikten sonra zilyetliğinde bulundurduğunu, ölümünden 6 yıl önce 1980 yılında müvekkiline devrettiğini, o tarihten beri de davacı tarafından tarım arazisi olarak kullanıldığını ileri sürerek taşınmazların davacı adına tapuya tescilini talep etmiş olup mahkemece mahallinde yapılan keşifte yerel bilirkişiler ile davacı tanıkları dinlenmiş, fen, jeodezi ve fotogrametri bilirkişileri ile orman ve ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır. Fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 18.05.2015 tarihli raporda A ve B harfleriyle gösterilen dava konusu taşınmazların ölçümü yapılarak alanları belirlenmiş ayrıca zemindeki görünümlerine ilişkin fotoğraflar çekilerek rapora eklenmiştir. Jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi ... tarafından hazırlanan 15.06.2015 tarihli raporda A ve B harfleriyle gösterilen dava konusu taşınmazların 1955 yılında çekilmiş 591 film 131-132 resim numaralı hava fotoğraflarında genel olarak boş görünümde başka bir deyişle tarımsal faaliyet yapılmamış yerler olduğu, 1983 yılında çekilmiş 3572 film 3663-3664 ve 1990 yılında çekilmiş 4129 film 850-851 resim numaralı hava fotoğraflarında A harfi ile işaretli taşınmazın A1 ile gösterilen ve 16.516 m2 olarak hesaplanan kısmının sürülmüş ve nadasa bırakılmış; A2 harfi ile gösterilen 15.517 m2 alana sahip kısmının boş, doğal görünümde diğer bir deyişle tarımsal faaliyet yapılmamış; B harfi ile işaretli taşınmazın ise sürülmüş ve nadasa bırakılmış, tarımsal faaliyet yapılan yer olduğu belirtilmiş, orman ve ziraat mühendislerinden oluşan iki kişilik bilirkişi kurulunun hazırladığı 29.06.2015 tarihli asıl ve tarihsiz ek raporlarda ise dava konusu taşınmazların para, emek, imkân ve zaman harcanarak imar ve ihya edilip bu günkü durumuna getirildiği yönünde görüş bildirilmiştir. Ayrıca ... Mevkiinde bulunan taşınmaza ilişkin olmak üzere 24.03.1999 tarihinde köy muhtarı tarafından taşınmazın ağaçlandırılması için ... Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğüne dilekçe verildiği, 10.05.1999 tarihli taşınmaz mala ait tespit ve tahmin edilen bedel hesap tutanağı düzenlendiği, 14.12.1999 tarihli Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün ... Valiliğine hitaben yazdığı yazıda köy muhtarlığına verilen 3 aylık ön izin süresi içinde ağaçlandırma işlemi yapılmadığından ön izin işleminin iptal edildiğinin bildirildiği, davacı ve babası adına belgesizden taşınmaz mal edinimi olup olmadığı konusunda ... Adliyesindeki asliye hukuk mahkemelerine müzekkereler yazılarak cevabi yazıların dosya içine alındığı, dava konusu taşınmazların bulunduğu ... Köyü'nün 5216 sayılı Kanun hükümleri gereğince ... Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.08.2004 tarihli ve 531 sayılı kararı ile mahalle statüsüne dönüştürülerek 16.02.2007 tarihli ve 525 sayılı kararı ile onaylanan 1/25000 ölçekli 2023 ... İmar Planı kapsamına alındığı anlaşılmıştır.
37. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; jeodezi ve fotogrametri bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda B harfi ile gösterilen taşınmazın 1983 ve 1990 yıllarında çekilmiş hava fotoğraflarında sürülmüş ve nadasa bırakılmış, tarımsal faaliyet yapılan yer olduğunun belirtilmesine rağmen fotoğraflar incelendiğinde taşınmazın bir kısmının sürülü, bir kısmının sürülü olmayan yer olarak göründüğü; ayrıca orman ve ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulunun raporunun bilimsel verilerle desteklenmeyen, denetime imkân vermeyen, soyut içerikli, gerekçesiz ve bu hâli ile yetersiz olduğu, yine keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların taşınmazların evveliyatının taşlık ve çalılık olduğu, davacının ve babasının taşları söküp çalıları temizledikten sonra tarla olarak ekip biçtiği hatta bir yıl ekip bir yıl nadasa bıraktığı yönündeki beyanlarına rağmen taşınmazın mera olarak kabul edilme nedeninin tam olarak gösterilmediği, usulüne uygun mera araştırması yapılmadığı dikkate alındığında Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olmadığı açıktır.
38. Bu nedenle dava konusu taşınmazların evveliyatının kamu malı niteliğinde kadim veya tahsisli mera olup olmadığı belirlenmeli, komşu taşınmaz kadastro tutanakları ile dayanakları getirtilerek taşınmazların bulunduğu köyden ve komşu köylerden yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, üç kişilik uzman ziraat mühendisi bilirkişi heyeti, önceki raporu hazırlayan bilirkişiden farklı üç kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendisi ile fen bilirkişisi hazır olduğu hâlde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, keşifte taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmazların öncesinin mera olup olmadığı hususlarında yerel bilirkişiler ve tanıklardan maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanakları ve dayanakları ile denetlenmeli, beyanları arasındaki çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeli, fen bilirkişisine keşfi ve uygulamayı denetlemeye elverişli, ayrıntılı rapor ve harita düzenlettirilmeli, ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazların niteliği, kullanım durumu, imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar ve ihya edilip edilmediği hususlarında önceki ziraat bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan raporları da irdeler şekilde taşınmazların tarımsal niteliğini, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, eğimini, bitki desenini ve diğer yönlerden mera vasfında olup olmadığını, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetlik var ise zilyetliğin şeklini ve süresini bildiren, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı rapor alınmalı, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi kurulundan dosya arasında bulunan hava fotoğrafları üzerinde yeniden inceleme yapılarak çekişmeli taşınmazların imar ve ihyasının tamamlanmış olup olmadığı, özellikle (B) harfi ile gösterilen taşınmaz yönünden dosyada mevcut rapor ekindeki fotoğrafa işaretli bölüm yönünden taşınmaz bölümünün önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığının, imar ve ihyaya muhtaç olup olmadığının, imar ve ihyaya muhtaç yerlerden ise imar ve ihyasına ne zaman başlanıldığının ve hangi tarihte tamamlandığının belirlenmesine çalışılmalı, kadim ya da tahsisli mera olmayan boş yerlerde hayvan otlatılmasının o yere mutlak surette mera vasfı kazandırmayacağı gözden kaçırılmamalı, taşınmazların imar ve ihyasının tamamlandığı tarihten ... Büyükşehir Belediye Başkanlığının 16.02.2007 tarihli 525 sayılı kararıyla nazım imar planına alındığı tarihe kadar 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesinin 4. ve 5. fıkralarındaki hükümler kapsamında gerekli yasal ilanlar yapılarak toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir.
39. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
40. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarı açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.