Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/152 E. 2022/1488 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yaşlılık aylığı bağlanması için yapılan ilk tahsis talebi tarihinde şartları taşımayan davacı için, dava tarihi itibariyle şartların oluşması halinde aylık bağlanıp bağlanamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Sosyal güvenlik hukukunun sosyal koruma, dayanışma ve denkleştirme ilkeleri ile usul ekonomisi ve davaların kamusal yapısı gözetilerek, davacının ilk tahsis talebi tarihinde yaşlılık aylığı bağlanma koşullarını taşımasa da dava tarihi itibariyle 44 yaşını doldurmuş olması nedeniyle, isteminden daha sonraki bir tarihte de olsa aylık bağlanmasına karar verilmesi gerektiği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki "Tespit ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ... İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin sigortalılık başlangıç tarihinin 01.01.1987 olmasına rağmen davalı Kurumca 18 yaşını ikmâl ettiği tarih kabul edilerek 01.10.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığını ancak Kurum işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek 28.09.2012 tarihli tahsis talebine istinaden takip eden ay başı itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. ... İş Mahkemesinin 14.03.2017 tarihli ve 2016/1122 E., 2017/92 K. sayılı kararı ile; davacının kesinleşen mahkeme kararı ile tespit edilen sigorta başlangıç tarihinin 17.08.1987; prim gün sayısının yurt dışı hizmet borçlanması dahil 5262 olduğu, 28.09.2012 tahsis talep tarihinde koşulları oluşmamış ise de 506 sayılı Kanun’un geçici 81/B-e maddesi uyarınca 44 yaşını ikmâl ettiği 17.08.2013 tarihinde yaşlılık aylığı almaya hak kazandığı, bu nedenle 01.09.2013 tarihinden yaşlılık aylığı bağlanarak 01.10.2014 tarihine kadar ödenmesi gereken aylıkların 01.12.2014 tarihinden toplu ödemenin yapılacağı tarihe kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsili gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.

8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 30.05.2017 tarihli ve 2017/858 E., 2017/967 K. sayılı kararı ile; 28.09.2012 tarihli tahsis talep tarihi itibariyle 506 sayılı Kanun’un geçici 81/B-e maddesindeki tahsis koşullarından 44 yaş koşulunun oluşmadığı, bu nedenle davanın reddi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 08.10.2019 tarihli ve 2017/4252 E., 2019/7122 K. sayılı kararı ile; "...6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26. maddesinde, hakimin, tarafların istem sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceği açıklanmış olmakla, hukuk yargılamasına “istemle bağlılık” ilkesi egemen kılınmıştır.

Eldeki davada ise, davacının talebi tahsis istemine yönelik olup, Bölge Adliye Mahkemesince davacının 28.09.2012 tarihli tahsis talep tarihine göre, aylık bağlama koşulları gerçekleşmeyen davacı hakkında "davanın reddine" karar verilmesi gerektiği düşüncesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, dava tarihinin 10.06.2016 olması ve 28.09.2012 tarihli tahsis talebinin varlığı anlaşılmakta olup, davacı hakkında bu tarih itibari ile tahsis koşullarının oluşmadığı anlaşılsa dahi, tahsis koşullarından olan 44 yaş koşulunu doldurduğu tarih de gözetilerek, davacının isteminden daha sonraki bir tarih itibari ile de olsa tahsis şartlarının devam etmesi halinde aylığa hükmedilmesinin, usul ekonomisinin gereği olduğu gibi sigortalılık hakkının vazgeçilmez haklardan olması ve bu tür davaların kamusal yapısına da uygun düşeceğinin gözetilmemesi ile yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 23.09.2020 tarihli ve 2020/548 E., 2020/1076 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 28.09.2012 tarihli ilk tahsis talebi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanma koşulları oluşmayan davacının tahsis koşullarından olan 44 yaş koşulunu doldurduğu tarih de gözetilerek isteminden daha sonraki bir tarih itibari ile de olsa tahsis şartlarının devam etmesi hâlinde aylığa hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

15. Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal hukuk devleti, niteliğinin bir gereği olarak “sosyal güvenlik” kavramını yaşama geçirerek somutlaştırır. Sosyal devletin gerçekleşme aracı olan sosyal güvenlik kavramı insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, gelecekten emin olma düşüncesinin, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak sosyal güvenliğin varlık koşulu, diğer bir ifadeyle olmazsa olmazıdır.

16. Bu nedendir ki sosyal güvenlik hakkına temel insan hakları arasında yer verilmiş ve uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 60. maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı hükme bağlanmıştır.

17. Sosyal güvenlik hakkı kapsamında sigortalılara sağlanan haklardan biri de yaşlılık aylığı bağlanmasıdır. Zira insanlar genellikle belli bir yaşa ulaştıktan sonra çalışma gücünü kısmen ya da tamamen kaybetmeleri nedeniyle aktif çalışma hayatına son verme ihtiyacı duyarlar. Aktif olarak çalışıp gelir elde etme imkanından yoksun oldukları bu dönemde gelir kaybına uğrarlar. İşte uzun vadeli sigortalı kollarından biri olan yaşlılık sigortasının temel amacı sigortalıya ömrünün iş göremediği geri kalan kısmında yardım etmek ve geçimini sağlayacak sürekli bir gelir sağlamaktır.

18. Ancak yaşlılık aylığı bağlanması kanunlarda belli koşullara bağlanmıştır. Bunlar hizmet akdine tabi olarak çalışan sigortalılar yönünden belli bir yaşa ulaşma, belli bir süre sigortalı olma ve prim ödeme, çalıştığı işten ayrılma ile yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma yazılı istekte bulunma olarak sayılabilir.

19. Türk sosyal güvenlik sisteminde hizmet akdine tabi olarak çalışanlar ile kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalılar yönünden zorunlu emeklilik öngörülmediğinden yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşması üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalının talebi olmadan aylık bağlanması mümkün değildir. Bu itibarla sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunması zorunludur.

20. Gelinen bu noktada yaşlılık aylığı bağlanma koşullarına kısaca değinilmesi gerekmekte olup 5510 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin 2. fıkrasındaki; "17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır." hükmü uyarınca davanın yasal dayanağını mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. ve geçici 81. maddeleri oluşturmaktadır.

21. 25.08.1999 tarihinde kabul edilerek 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesindeki düzenlemeler kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşullarının 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki “sigortalılık süresi”nin kaç yıl olduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.

22. Buna göre 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddenin (A) bendi uyarınca 4447 sayılı Kanun'un yürürlükten tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında 4447 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacaktır.

23. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 81. maddenin (B) bendi ile maddenin (A) bendindeki şartları taşımayan sigortalılar yönünden 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak kademeli bir sistem benimsenmiştir. Bu kapsamda olmak üzere 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (B) bendinin (e) alt bendinde sigortalılık süresi 14 yıldan fazla 15 yıldan az olanların kadın sigortalıların 20 yıllık sigortalılık süresinin ve 44 yaşını doldurmaları ve 5225 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları durumunda yaşlılık aylığından yararlanabilecekleri belirtilmiştir.

24. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. maddesinde yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarını taşıyan sigortalıya yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiş, aynı yöndeki düzenlemeye 5510 sayılı Kanun'un 28. maddesinde de yer verilmiştir. Bu nedenle yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte (tahsis talebinde) bulunulması gerekmektedir.

25. Konuyla ilgisi nedeniyle taleple bağlılık ilkesine kısaca değinilmelidir.

26. Medeni yargılama hukukuna hâkim olan ilkelerin bir bölümü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nda açıkça düzenlenmiş ve 26. maddesinde "Taleple bağlılık ilkesi"ne yer verilmiştir.

27. Taleple bağlılık ilkesi, hâkimin tarafların talepleriyle bağlı olduğunu, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremeyeceğini, ancak duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceğini ifade eder. Belirtmek gerekir ki hâkim bazı durumlarda taleple bağlı değildir. Bu durumlar Kanunda açıkça belirtilmiştir.

28. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam, tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre hâkim, tarafların dilekçelerinde talep edilen hususları karşılar. Hâkimin, tarafların talep etmediği bir hususta karar vermesi mümkün değildir. Tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukukî sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur.

29. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir. Tarafın maddî hukuktan kaynaklanan bir hakkının, bazı istisnaî durumlar hariç olmak üzere sadece bir kısmını ileri sürmesine bir engel yoktur. Bu durumda mahkemece talep edilenden fazlasına karar verilemez. Taleple bağlılık ilkesine yüklenen bu anlam aynı zamanda 24. maddede ifade edilen "tasarruf ilkesi" ve 25. maddesinde yer alan "taraflarca getirilme ilkesi" ile de bağlantılıdır.

30. Çok istisnai hâller dışında hâkimin talep edilenin dışında bir şeye karar verememesi taleple bağlılık ilkesinden çıkan üçüncü sonucu oluşturmaktadır. Talep edilenden farklı bir şeye karar verememe, verilen hükmün sonuç kısmına bakılmak suretiyle tespit edilir. Buna göre talepte bulunan kişinin gerçek iradesi ile mahkemenin verdiği hükümdeki sonuç kısmının aynı olup olmadığı, talep edilenden farklı bir şeye karar verilip verilmediği bu şekilde anlaşılır. Aynı ilkelere Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 24.05.2019 tarihli ve 2017/8 E. 2019/3 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.

31. Somut olayda davacının 09.05.2012 tarihli dilekçesi ile yurt dışında geçen 17.08.1987-17.03.2002 tarihleri arasındaki hizmet süresini borçlanma talebinde bulunması üzerine davalı Kurumca bu tarihler arasındaki süre için 5251 gün üzerinden tahakkuk ettirilen borcu 31.07.2012 tarihinde ödediği, Türkiye'de 20.04.2012-30.04.2012 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı hizmetinin bulunduğu, davalı Kurumca borçlanılan sürenin 20.04.2012 tarihinden geriye doğru gidilerek 19.09.1997-20.04.2012 tarihleri arasına mal edildiği, 28.09.2012 tarihli tahsis talebinin Kurumun 05.10.2012 tarihli cevabi yazısı ile 20 yıl sigortalılık süresini 09.09.2017 (19.09.2017); 54 yaşını 17.08.2023 tarihinde dolduracağı ve 5975 prim gün sayısı bulunmadığından bahisle reddedildiği, davacının ... İş Mahkemesinin 2013/801 Esas sayılı dosyası ile ... Rant Sigortasına giriş tarihinin Türkiye'de sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespiti istemiyle açtığı davada Mahkemece 23.12.2013 tarihli ve 2013/1886 K. sayılı karar ile davanın kabulüne, davacının Türkiye sigorta başlangıç tarihinin ... Rant Sigortasına giriş tarihi olan ve 18 yaşını doldurduğu 17.08.1987 olduğunun tespitine karar verildiği, kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 12.05.2014 tarihli ilamı ile onanarak kesinleştiği, 23.09.2014 tarihinde ikinci kez tahsis talebinde bulunan davacıya 01.10.2014 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesi kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı, 28.09.2012 tarihinden itibaren aylık bağlanarak birikmiş aylıklarının ödenmesine ilişkin taleplerinin Kurum tarafından 28.09.2012 tarihinde emeklilik şartlarının oluşmadığı belirtilerek reddedilmesi nedeniyle davacının eldeki davayı açtığı, ilk derece mahkemesince 28.09.2012 tarihinde 506 sayılı Kanun'un geçici 81/B-e maddesi uyarınca tahsis koşullarından olan 44 yaşını tamamlamamış olan davacıya bu koşulu yerine getirdiği 17.08.2013 tarihini takip eden ay başı olan 01.09.2013 tarihinden itibaren aylık bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı Kurum vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından 28.09.2012 tarihinde tahsis koşullarının oluşmadığı belirtilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddedildiği anlaşılmıştır.

32. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı Kurumca sigorta başlangıç tarihinin Türkiye'deki sigortalı hizmetinin başladığı 20.04.2012 tarihinden borçlandığı süre kadar geriye gidilerek 19.09.1997 tarihi olarak belirlenmesi ve buna bağlı olarak 28.09.2012 tarihli tahsis talebinin reddedilmesi üzerine davacının ... İş Mahkemesinde açtığı dava ile sigortalılık başlangıç tarihinin 17.08.1987 olduğunu tespit ettirdiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 12.05.2014 tarihinde kesinleştiği ve eldeki davanın 20.06.2016 tarihinde açıldığı ayrıca 28.09.2012 tarihinde yapılmış bir tahsis talebinin bulunduğu dikkate alındığında davacı hakkında bu tarih itibariyle tahsis koşullarının oluşmadığı anlaşılsa bile tahsis koşullarından olan 44 yaşını doldurduğu tarih de gözetilerek isteminden daha sonraki bir tarih olsa dahi tahsis koşullarının devam etmesi hâlinde aylığa hükmedilmesi gerekmektedir. Varılan bu sonuç ise usul ekonomisinin gereği olduğu gibi sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortaların yanı sıra bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını esas alan sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine, ayrıca bu tür davaların kamusal yapısına uygundur.

33. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2011 tarihli ve 2011/10-291 E., 2011/399 K. ile 28.09.2011 tarihli ve 2011/10-475 E., 2011/560 K., 30.03.2022 tarihli ve 2019/(21)10-803 E., 2022/425 K., 02.11.2022 tarihli ve 2021/10-226 E., 2022/1418 K. ile 09.11.2022 tarihli ve 2021/10-231 E., 2022/1470 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.

34. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykıdır.

35. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarı açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2. maddesi uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.