Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/151 E. 2022/1621 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığın iptaline ve yersiz ödeme iddiası ile borç çıkarılmasına yönelik Kurum işleminin iptali ve sigortalığın tespiti ile yaşlılık aylığının yeniden bağlanması istemine ilişkin davada, davacının kendi nam ve hesabına faaliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda yapılması gereken araştırmanın kapsamı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının kendi nam ve hesabına çalışıp çalışmadığının tespiti için vergi yoklama fişleri, trafik cezaları, oda ve sicil kayıtları, prim ödemeleri gibi tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Manisa 3. İş Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline 01.07.2011 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığını, müvekkilinin yaşlılık aylığından sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılmasının durdurularak kesintilerin iadesi amacıyla 24.12.2015 tarihinde davalı Kuruma dilekçe verdiğini Kurum tarafından verilen 10.06.2015 tarihli cevabi yazıyla vergi kaydının 08.03.2005 tarihinde sona erdiği ve tahsis talep tarihi olan 16.06.2011 tarihine kadar devam etmediği anlaşıldığından yaşlılık aylığının iptal edildiğinin bildirildiğini, yersiz ödenen yaşlılık aylıklarının iadesine ilişkin borç bildirimi yazısı gönderildiğini ancak müvekkilinin taşımacılık faaliyetinden dolayı 13.06.1996 tarihinde başlayan vergi mükellefiyetinin tahsis talep tarihine kadar devam ettiğini, vergi kaydının olmadığı kabul edilse bile yaşlılık aylığının bağlanmasındaki işlemlerde kusurunun bulunmaması yanı sıra primlerin tahsil edilerek uzun yıllar kullanılması dolayısıyla davacının zorunlu olmasa dahi isteğe bağlı sigortalı kabul edilmesi gerektiğini, ilgili dönemde müvekkilinin oda ve sicil kaydının da aktif olduğunu ileri sürerek müvekkilinin yaşlılık aylığının kesildiği tarih itibariyle yeniden bağlanması ile ödenmesi gereken aylıkların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine, yaşlılık aylıklarının iadesine ilişkin Kurum işleminin iptaline, iptal edilen sigortalılık süresinin geçerli kabul edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... (Kurum/SGK) vekili cevap dilekçesinde; davacının 01.10.2008 tarihinden sonraki dönem yönünden 5510 sayılı Kanun’un 4. ve 7. maddeleri gereğince vergi mükellefiyet kaydı bulunmadığından bu Kanun kapsamında sigortalı kabul edilmesinin mümkün olmadığını, meslek odası ve esnaf sicil kayıtlarının ise ancak vergiden muafiyet durumunda dikkate alındığını, davacının vergi kaydının 13.06.1996 ilâ 08.03.2005 tarihleri arasına ilişkin olduğunu, bu nedenle bu dönemden sonraki sigortalılığının iptali gerektiğini, sadece iyi niyet kuralları dikkate alınarak yasal hükümlerin gözardı edilemeyeceğini, isteğe bağlı sigortalılık talebinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

6. Manisa 3. İş Mahkemesi 15.06.2017 tarihli ve 2016/265 E., 2017/174 K. sayılı kararı ile; davacının 14.06.1996–06.06.2016 tarihleri arasında Manisa Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Memurluğunda, 13.06.1996-16.10.2015 tarihleri arasında ise Manisa Şöforler ve Otomobilciler Odasında kaydı bulunmakla birlikte vergi kaydının 08.03.2005 tarihinde sona erdiği, davacının 01.10.2008 tarihine kadar esnaf sicil ve oda kaydı devam ettiğinden bu tarihe kadar 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı kabul edilmesi gerektiği, 01.10.2008 tarihi sonrası dönem yönünden ise 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 7. fıkrasının (d) bendi kapsamında hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar yönünden zorunlu sigortalılık için gelir vergisi yükümlüsü olma koşulu bulunmakta olup davacının vergi kaydı 08.03.2005 tarihinde sona erdiğinden 01.10.2008 tarihi sonrası 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesi kapsamında sigortalı olamayacağı, davacıya toplam 9497 gün üzerinden aylık bağlanmış olup 01.10.2008-16.06.2016 tarihleri arası 976 günün iptal edilmesi ile kalan hizmet süresi 8521 güne düştüğünden 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlanması şartlarını kaybettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının 30.04.2008–01.10.2008 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin iptaline ilişkin Kurum işleminin yerinde olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı:

7. Manisa 3. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekillerince süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 15.11.2018 tarihli ve 2017/2018 E., 2018/1762 K. sayılı kararı ile; davacının 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının dayanağını oluşturan vergi kaydı minibüs işletmeciliği faaliyetine dayalı olup adına tescilli 45 AT 663 plakalı minibüsün arızalı ve vergi borçları nedeniyle 2005 yılından itibaren garajda bekletiliyor olması nedeniyle bu araçla ticarî faaliyetinin bulunmadığının tespiti üzerine vergi kaydının geçmişe dönük olarak 08.03.2005 tarihi itibariyle sona erdirildiği ancak aracın davacı adına olan tescil kaydının 21.12.2015 tarihinde devirle son bulduğu, Vergi Dairesi tarafından yürütülen işlemler kapsamında düzenlenen 26.01.2006 ve 23.07.2012 tarihli yoklama fişlerinde davacının adına kayıtlı minibüsü işletmemekle birlikte günlük yevmiye ile araçlarda şoförlük yaptığı tespitine yer verildiği, bu hâliyle vergi kaydı iptal edilen dönemde süreklilik ve bağımlılık unsurlarını içerir biçimde hizmet akdine dayalı bir çalışma ilişkisi bulunmayan davacının çalışmasının kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma niteliğinde geçtiği, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 24.09.2018 tarihli ve 2017/5450 E., 2018/6966 K. sayılı kararında belirtildiği üzere önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların sigortalılık niteliklerine son vermediği, mevzuatta yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içerdiği aksi yöndeki kabulün kazanılmış hakları ortadan kaldırmak anlamına geleceği bu durumun kabulünün ise hukuken mümkün olmadığı, somut olayda davacının geçmişe dönük olarak vergi kaydının iptal edildiği, buna karşın oda ve sicil kaydının devam ettiği dönemde sigortalılık iradesini sona erdirmeyip bu döneme ilişkin prim borcunu da yapılandırma kapsamında 16.06.2011 tarihinde ödeyen davacının primi ödenmiş sigortalılığının aylık bağlandıktan yıllar sonra iptalinin, mevzuat hükümlerinin yanı sıra objektif iyi niyet ilkesi ve sosyal güvenlik hakkı ile de bağdaştırılması mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

9. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 13.11.2019 tarihli ve 2018/7364 E., 2019/8517 K. sayılı kararı ile; “...IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:

Davalı Kurum vekili, istinaf sebeplerinde belirtilen nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.

V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:

Vergi kaydına bağlı olarak 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı 13.061996 tarihi itibariyle başlatılmış olan davacının, 14.06.1996 - 06.06.2016 tarihleri arasında Manisa Esnaf Sicil kaydı, 13.06.1996 - 16.10.2015 tarihleri arasında Manisa Şöforler ve Otomobilciler Odası kaydı mevcut olup; 16.06.2011 tarihli başvurusu üzerine, 01.07.2011 tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasaya dayalı olarak yaşlılık aylığı bağlanmış ise de; aylık bağlandıktan sonra 2016 yılı içerisinde yapılan yazışmalar sonucunda, davacının 08.03.2005 tarihi sonrasında vergi kaydı bulunmadığının tespiti üzerine, yaşlılık aylığının başlangıç tarihi itibariyle iptal edildiği anlaşılmıştır. 27.08.2001 tarihine kadar prim ödemesi bulunan davacının, bu tarih sonrasındaki prim ödemesinin ise 16.06.2011 tarihinde gerçekleştiği ve bu tarihte 37.822,00 TL prim borcu ödemesi yaptığı belirlenmiş; 30.04.2008 - 16.06.2011 tarihleri arasındaki döneme ilişkin sigortalılığın iptali, aylık bağlanması için gerekli prim ödeme gün sayısına ilişkin koşulun ortadan kalkmasına yol açmıştır.

Davacının, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının dayanağını oluşturan vergi kaydı minibüs işletmeciliği faaliyetine dayalı olup; adına tescilli 45 AT 663 plakalı minibüsün arızalı ve vergi borçları nedeniyle 2005 yılından itibarin garajda bekletiliyor olması nedeniyle, bu araçla ticari faaliyetinin bulunmadığının tespiti üzerine, vergi kaydı geçmişe dönük olarak ve 08.03.2005 tarihi itibariyle sona erdirilmiştir. Aracın davacı adına olan tescil kaydı ise, 21.12.2015 tarihinde devirle son bulmuştur.

Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun'un Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleridir.

01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.

22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.

02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.

Mahkemece, dava konusu dönemde davacının kendi nam ve hesabına faaliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Bu kapsamda, dosya içerisindeki yoklama fişleri içerikleri irdelenmeli, davacının başka araçlarda çalıştığı iddiası kapsamında bu çalışmanın yevmiye usulü olup olmadığı, kiralama suretiyle başka araçlarda çalışıp çalışmadığı hususu belirlenmeli, bu kapsamda kiralanmış bir aracın bulunup bulunmadığı ya da kendi adına bir aracın bulunup bulunmadığı araştırılmalı, yine davacının vergiden muafiyet kaydının olup olmadığı araştırımalı, tüm bu deliller birlikte değerlendirilerek davacının çalışmasının kendi nam ve hesabına mı, sürekli mi olup olmadığı belirlenmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Mahkemece yukarıda belirtilen hukuki ve maddi olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 11.03.2020 tarihli ve 2020/181 E., 2020/504 K. sayılı kararı ile; 26.01.2006, 07.03.2006 ve 23.07.2012 tarihli vergi dairesi yoklama fişlerinde yer alan davacının günlük yevmiye ile araçlarda şoförlük yaptığı yönündeki beyanın davacının bağımlılık unsuru içermeyecek biçimde başkalarına ait araçlarda kendi nam ve hesabına çalıştığı tespitini içerdiği, 13.03.2002-23.06.2010 tarihleri arasında düzenlenmiş trafik ceza tutanaklarının varlığının da dava konusu dönemde davacının hizmet akdine dayalı olmaksızın şoför olarak çalışmasının varlığını ortaya koyduğu ancak bu faaliyetin vergilendirmeyi gerektirir düzeyde bulunmadığı, vergi kaydının sonlandırılması işleminin davacının kendi nam ve hesabına ticarî faaliyetinin son bulma tarihi konusunda bir tespit içermediği ve tüm işlemlerin 10 yıl geriye dönük olarak yapıldığı, yoklama fişlerindeki bulgular, trafik ceza kayıtları, bağımlı çalışmaya ilişkin kaydın bulunmaması, oda ve sicil kayıtlarının yanında sigortalılık iradesinin devamına bağlı olarak gerçekleşen prim ödemesi de dikkate alındığında başkaca araştırma yapılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığın iptaline ve yersiz ödeme iddiası ile borç çıkarılmasına yönelik Kurum işleminin iptali ve sigortalığın tespiti ile yaşlılık aylığının yeniden bağlanması istemine ilişkin eldeki davada dava konusu döneme ilişkin davacının kendi nam ve hesabına faaliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda Özel Daire bozma kararında belirtilen araştımaların yapılarak sonuca gidilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.

15. Bilindiği üzere sosyal güvenlik hakkı, temel insan haklarından olup uluslararası hukuk normları ve Anayasalarda güvence altına alınmıştır. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi sosyal güvenlik haklarına olumlu yansımakla birlikte kimi zaman bu hakları sınırlayıcı düzenlemelere gidildiği de görülmektedir.

16. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmakta olup bu durumda mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu (1479 sayılı Kanun) hükümlerine değinilmesi gerekmektedir.

17. 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan “esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara” Kanun'da yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup Kanun'un 26. maddesinde sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, bu Kanun'a göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğu, aksi durumda Kurum tarafından re'sen tescil işlemi yapılacağı hükme bağlanmıştır.

18. 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 24. maddesinde sigortalı olmanın koşullarına yer verilmiştir. 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanun’un ilk şeklinde Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'un 24. maddesinin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulu kaldırılmış, sadece Kanun'un temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulu getirilmiştir.

19. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'un 24. maddesi tekrar değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma kabul edilmiştir.

20. 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun'un 6. maddesi ile 1479 sayılı Kanun'un 24. maddesinde yapılan değişiklikle; “...gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar"ın sigortalı sayılacağı belirtilmiş, yine 3165 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile değiştirilen 25. maddesinde ise gelir vergisi mükellefi olanların mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanların Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılacakları hüküm altına alınmıştır.

21. 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile 24. maddede yine değişiklik yapılmış ve zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunmasının gerektiği hükme bağlanmıştır.

22. Son olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine göre, “b) Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;

1) Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,

2) Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar,

3) Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,

4) Tarımsal faaliyette bulunanlar

sigortalı sayılırlar”.

23. Vurgulanmalıdır ki, ilgili vergi, kanunla kurulu meslek kuruluşu, esnaf ve sanatkarlar sicil memurluğu kayıtları zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olmakla birlikte tek başına yeterli olmayıp anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden zorunlu sigortalılık için kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun da gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Ayrıca anılan sigortalılık niteliğine ait olmayan sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesinin ilgili yararına usulî kazanılmış hak oluşturması da mümkün değildir.

24. Somut olayda; 13.06.1996 tarihinde başlayan minübüs işletmeciliği faaliyetine dayalı vergi kaydına istinaden 06.11.1996 tarihli Bağ-Kur’a giriş bildirgesi ile 13.06.1996 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı başlatılan davacının, 14.06.1996-06.06.2016 tarihleri arasında Manisa Esnaf ve Sanâtkarlar Sicil Memurluğunda; 13.06.1996-16.10.2015 tarihleri arasında Manisa Şöforler ve Otomobilciler Odasında kaydının mevcut olduğu, 24.06.1997-27.08.2001 tarihleri arasında yapılan prim ödemeleri dışında 16.06.2011 tarihinde toplu olarak prim ödemesi gerçekleştirdiği ve 16.06.2011 tarihli tahsis talebi doğrultusunda 01.07.2011 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanun’a göre yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının 24.12.2015 tarihli dilekçesi ile esnaf faaliyeti olmadığından aylıklarından kesilen sosyal güvenlik destek primlerinin iadesini talep etmesi üzerine Kurum tarafından 08.03.2005 tarihinden sonraki dönemde vergi kaydı bulunmadığı tespit edildiğinden bahisle 30.04.2008-16.06.2011 tarihleri arasındaki döneme ilişkin sigortalılığının iptal edilerek aylık bağlanması için gerekli prim ödeme gün sayısı koşulunun oluşmadığı belirtilerek yaşlılık aylığının başlangıç tarihi itibariyle iptal edilerek yapılan ödemelerin borç kaydedildiği anlaşılmıştır.

25. Diğer taraftan Manisa Mesir Vergi Dairesi tarafından davacının mükellefiyeti ile ilgili 26.01.2006, 07.02.2008 ve 23.07.2012 tarihlerinde yoklama fişlerinin düzenlendiği ve davacı adına düzenlenen trafik ceza tutanakları listesinin gönderildiği görülmüştür.

26. Şu hâlde yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; uyuşmazlık konusu dönem yönünden davacının kendi nam ve hesabına faaliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, yoklama fişlerinin içerikleri irdelenmeli, davacının başka araçlarda çalıştığı iddiası kapsamında bu çalışmanın yevmiye usulü olup olmadığı, kiralama suretiyle başka araçlarda çalışıp çalışmadığı, bu kapsamda kiralanmış bir aracın bulunup bulunmadığı ya da kendi adına bir aracının mevcut olup olmadığı araştırılmalı ve davacının vergiden muafiyet kaydı bulunup bulunmadığı tespit edilerek toplanan deliller ışığında davacının çalışmasının kendi nam ve hesabına mı yoksa hizmet akdine dayalı sürekli bir çalışma mı olduğu belirlenerek karar verilmelidir.

27. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2. maddesi uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.