"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “cezai şart” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin turizm ve seyahat acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, davalının 19.06.2014 tarihli iş sözleşmesi ile müvekkili bünyesinde kontrat müdürü olarak çalışmaya başladığını ve ayrıca sözleşmede gizlilik ve rekabet yasağı maddesinin yer aldığını, davalının kendi isteği ile 12.07.2015 tarihinde işten ayrılarak aynı sektörde faaliyet gösteren dava dışı rakip bir şirkette 14.07.2015 tarihinde kontrat sorumlusu olarak işe başladığını, bu durumun taraflar arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesini ihlâl ettiğini, ayrıca davacı şirketin otellerle yaptığı anlaşma bilgilerini dava dışı şirkette kullanarak müvekkilinin zararına neden olduğunu ileri sürerek davalının son aldığı net ücret olan 3.500TL’nin on beş katı tutarındaki 52.500TL cezaî şart ile davalının sır saklama yükümlülüğüne aykırılı davranması nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zarar için belirsiz alacak niteliğinde olmak üzere şimdilik 500TL tazminatın haksız eylem tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; sözleşmede davanın dayanağı olarak gösterilen rekabet yasağı maddesinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, davacı ile davalının çalıştığı şirketin faaliyet konusu aynı olsa da müşteri portföyünün farklı olduğunu, davacı şirkete ait bilgilerin paylaşıldığının soyut iddiadan ibaret olup kanıtlanması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.06.2017 tarihli ve 2015/437 E., 2017/337 K. sayılı kararı ile; davalının davacı şirket ile imzaladığı iş akdinin gizlilik ve rekabet yasağına ilişkin maddesinde coğrafi alan sınırlamasının bulunmadığı, bu durumun işçinin iktisaden mahvına sebep olabilecek nitelikte olduğu, davacı ve davalının çalıştığı şirketin faaliyet alanlarının aynı olduğu, bu hâliyle sözleşmedeki hükümlerin çalışma özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle gizlilik ve haksız rekabete ilişkin sözleşme hükmünün batıl nitelikte olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 30.05.2018 tarihli ve 2017/2056 E., 2018/900 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.10.2019 tarihli ve 2018/4879 E., 2019/6273 K. sayılı kararı ile; “…1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde ticari sırların ifşa edildiği iddiasına dayalı cezai şart istemi yönünden İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- İşçinin rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart istemi yönünden yapılan incelemede ise; rekabet yasağı hükümlerini içeren sözleşme 19.06.2014 tarihli olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 444. maddesi vd. hükümleri uyarınca değerlendirme yapılması gerekir.
6098 sayılı TBK 444/son maddesinde; rekabet yasağı sözleşmesinin hangi şartlarda yapılabileceği belirlenmiş olup, 445. maddesine göre; rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve rekabet yasağı süresinin, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşmaması gerekir. Maddenin 2. fıkrasına göre; hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirerek ve bu değerlendirme sonunda işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de göz önünde tutmak suretiyle hakkaniyete uygun biçimde, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilmektedir. Hakim, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlanmaları içeremeyeceği gerekçesiyle doğrudan ve ikinci bir değerlendirme yapmadan rekabet yasağı hükümlerinin geçersiz olduğuna karar vermemeli, maddenin 2. fıkrasındaki şartlar dahilinde değerlendirme yaparak sözleşme hükümlerini sınırlayabilme yetkisini kullanıp kullanmayacağını tartışmalı ve neticesine göre karar vermelidir.
Somut uyuşmazlıkta; sözleşmenin 8.2. maddesinde; ''Çalışan işverenin faaliyet gösterdiği iş kolunda, ilgili pazarlarda faaliyet gösteren hiç bir seyahat acentasında, şirketin Türkiye sınırları içinde faaliyet gösterdiği coğrafya dahilinde, 6 ay süre ile doğrudan ve dolaylı olarak çalışmayacağını, böyle bir şirkete 6 ay süre ile hiç bir şekilde ticari fayda sağlamayacağını açıkça kabul ve taahhüt eder.'' hükmü bulunmaktadır. Yerel mahkeme ve istinaf dairesince, ''şirketin Türkiye sınırları içinde faaliyet gösterdiği coğrafya dahilinde'' ibaresinin bir coğrafi alan sınırlaması içermediğinden işçinin ekonomik mahvına sebep olacağı gerekçesiyle davacı istemlerinin reddine karar verilmişse de, mahkemenin sözleşmedeki bu hükmü TBK'nın 445/2 maddesi uyarınca değerlendirmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.
3- Ayrıca, davalının, davacı şirketteki işinden kendi isteğiyle 12.07.2015 tarihinde ayrıldıktan sonra, 14.07.2015 tarihinde davacı ile aynı faaliyet alanında, aynı ilin sınırlarında bulunan rakip şirkette ve aynı pozisyonda işe başladığı anlaşılmakla, bir an için coğrafi alan sınırlaması bakımından bir geçersizliğin söz konusu olduğunun kabulü halinde dahi, davalı yanca geçersizlik savunmasında bulunulmasının savunma hakkının kötüye kullanımı niteliğinde olup olmayacağı tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.06.2020 tarihli ve 2019/639 E., 2020/289 K. sayılı kararı ile; rekabet yasağı süresi boyunca davacı işveren yönünden bir karşı edim ön görülmediği, davalının yaptığı işte uzman olduğu ve kendisinden başka bir işte çalışmasının da beklenemeyeceği, yaşamak için çalışmak ve gelir elde etmek zorunda olan işçinin ekonomik olarak mahvına sebep olacak ve işçinin çalışma özgürlüğünü ihlâl edecek nitelikteki cezaî şarta ilişkin hükmün 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 445/2. maddesi gereğince de geçerli kabul edilemeyeceği, dolayısıyla geçerli olmayan bir cezaî şarta ilişkin düzenlemenin geçersiz olduğu yönündeki savunmanın da hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesindeki rekabet yasağı maddesinin coğrafi alan sınırlaması içermemesi karşısında TBK’nın 445/2 maddesi gereğince hâkimin rekabet yasağının sınırlanmasına ilişkin takdir hakkını kullanmasının şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
16. Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez. Başka bir deyişle mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar, direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilir.
17. Somut olayda Özel Dairece, sözleşmedeki cezaî şart hükmünün TBK'nın 445/2 maddesi uyarınca değerlendirilmesi gerektiği ve ayrıca aynı ilde çalışmaya başlayan davalı yanca coğrafi alan sınırlamasının bulunmadığı ileri sürülerek geçersizlik savunmasında bulunulmasının savunma hakkının kötüye kullanımı niteliğinde olup olmayacağı tartışılmadan karar verildiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bunun üzerine mahkemece, cezaî şartın işçinin ekonomik mahvına sebep olacağından cezaî şarta ilişkin hükmün TBK'nın 445/2 maddesi gereğince de geçerli kabul edilemeyeceği, geçerli olmayan bir cezaî şarta ilişkin düzenlemenin geçersiz olduğu yönündeki savunmanın da hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
18. Görüldüğü üzere mahkemece, bozma kararı kapsamında irdeleme yapılarak bozmanın gereği eylemli olarak yerine getirilmek suretiyle yeni bir karar verilmiştir. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
19. Hâl böyle olunca; mahkemece verilen bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.