"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Tespit ve alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 13. İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı Türk Hava Yolları A.Ş.’de uçak teknisyeni olarak 01.09.1974 tarihinden emekli olduğu 01.07.2003 tarihine kadar çalıştığını, dava dışı işverenin 25.06.2006 tarihine kadar kamu kurumu niteliğini muhafaza ettiğini, uçuş ekibinde görev yapan müvekkilinin hizmet süresine 3160 sayılı Kanun’un 15. maddesi gereğince yılda 90 gün itibari hizmet süresi eklenmesi ve bu sürenin yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınması gerektiğini ayrıca 4447 sayılı Kanunda yer alan lehe hükümlerin müvekkilinin yaşlılık aylığı hesaplamasında gözetilmediğini ileri sürerek dava dışı işveren nezdinde geçen çalışmalarındaki itibari hizmet süresinin tespitini ve 01.07.2003 tarihinden itibaren aylık farklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) cevap dilekçesinde; dava dışı işveren Türk Hava Yolları A.Ş. tarafından davacının 3160 sayılı Kanun’a tabi çalışan olduğuna ilişkin bildirim yapılmadığını ve belge sunulmadığını ayrıca iddia olunan sürenin prim ödeme gün sayısına eklenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Kararı:
6. Ankara 13. İş Mahkemesinin 06.02.2014 tarihli ve 2012/515 E., 2014/120 K. sayılı kararı ile; filli olarak toplam uçuş gün sayısı bir yılı doldurmayan davacının itibari hizmetten yararlanmasının mümkün olmadığı, bu nedenle de davacıya bağlanan aylıkta herhangi bir değişikliğin söz konusu olmayacağı ve fark alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
7. Ankara 13. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 05.05.2015 tarihli ve 2014/11337 E., 2015/9922 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, 01/09/1974-01/07/2003 tarihleri arasında Türk Hava Yolları'nda uçucu lisans sahibi uçak teknisyeni olarak çalıştığını belirterek, 3160 sayılı Yasa uyarınca işveren nezdinde geçen çalışmalarında itibari hizmet süresinin tespitini ve yaşlılık aylığı tarihi olan 01/07/2003 tarihinden itibaren her ay hesaplanacak aylık farklarının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İtibari hizmet süresinin tespiti istemine ilişkin bu tür davalarda dava sonucunda mahkemece verilecek hüküm gerek işverenin gerekse Sosyal Güvenlik Kurumu'nun hak alanını etkileyeceğinden işveren ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
Somut olayda, işveren davaya dahil edilmeden yargılamaya devam olunarak sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, davacıya davayı işverene yöntemince yöneltmesi için önel vermek ve işverenin göstereceği deliller toplandıktan sonra çıkacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 13. İş Mahkemesinin 24.12.2015 tarihli ve 2015/393 E., 2015/2170 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten işlemi yapan davalı Kurum olduğundan işverenin eldeki davaya dâhil edilmesinin gerekli olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacıya işveren Türk Hava Yolları A.Ş.’ye davanın yöneltilmesi için süre verilerek işverenin göstereceği deliller toplandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve mevzuat hükümlerine kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.
13. Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukukî bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmaktadır. Dava arkadaşlığı zorunlu ve ihtiyari olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.
14. Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukukî ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hâllerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında, dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
15. Bazı durumlarda ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı hâlde kanun, gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını ve taraflar arasındaki hukukî ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
16. Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı hâlleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Mecburi Dava Arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır. Maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
17. Mecburi dava arkadaşı olarak birlikte dava açılması gereken hâllerde, dava bunlardan biri ya da bazılarına karşı açılmış ise bu durumda davalı kişi ya da kişilerin tek başına davalı sıfatı bulunmamaktadır. Çünkü davalı sıfatı mecburi dava arkadaşlarının tümüne aittir. Ancak mecburi dava arkadaşlarının tümüne karşı açılmayan bu davalarda, dava sıfat yokluğundan hemen reddedilmemeli mahkemece davanın diğer mecburi dava arkadaşlarına teşmil etmesi için davacı tarafa süre vermesi gerekir (Kuru, Baki.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, s.1218).
18. Gelinen bu noktada itibari hizmet süresi konusuna kısaca değinilmelidir.
19. İtibari hizmet süresi, ağır ve yıpratıcı işlerde çalışanların erken yıpranmaları nedeniyle kanun koyucu tarafından belirlenmiş erken emeklilik sağlayan düzenlemelerden biridir. İtibari hizmet süresi fiilen olmayan ancak kanun koyucu tarafından verilen imkân nedeniyle varsayılan bir sürenin sigortalılık süresine eklenmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.
20. Öte yandan 3570 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile değişik 3160 sayılı Kanun’un 15. maddesi; “Emniyet Genel Müdürlüğünde veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan Devlet memurları ile sözleşmeli personelden; pilot, uçuş ekibi ve kurbağa adam olarak görev yapmakta olanların, uçucu ve kurbağa adam olarak geçirdikleri fiili hizmet müddetlerinin her yılı için, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 32 nci maddesinin (b) fıkrası ile 36 ncı maddesinin (A) fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde gösterilen hizmet müddetleri dışında, ayrıca altı ay itibarî hizmet müddeti eklenir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine tabi olarak çalışan sözleşmeli personele yukarıdaki fıkrada belirtilen itibari hizmet müddeti 90 gün olarak eklenir.” düzenlemesini içermektedir.
21. İtibari hizmet süresinin tespiti davasında davalıların sigortalı işvereni ve Sosyal Güvenlik Kurumu olduğu, dava sonucunda verilecek hükmü Kurumun icra edeceği, işverenin de hüküm ile yükümlülük altına gireceği anlaşıldığından davanın işverene ve Kuruma karşı açılmasının zorunlu olduğu, bu davalarda hak alanını ilgilendiren ve kendilerini savunmaları gereken Sosyal Güvenlik Kurumu ile işveren arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu açıktır.
22. Somut olayda davacı vekili tarafından müvekkilinin dava dışı işveren nezdinde geçen çalışmaları yönünden itibari hizmet süresinin tespiti ve 01.07.2003 tarihinden itibaren aylık farklarının tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan eldeki davada mahkemece yargılama sonucunda verilecek hükmün davacının çalışmalarının geçtiği dava dışı işveren olan Türk Hava Yolları A.Ş.’yi de etkileyecek mahiyette olduğundan davalı ... ile dava dışı Türk Hava Yolları A.Ş. arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
23. Bu itibarla öncelikle davacıya davayı Türk Hava Yolları A.Ş.’ye yöneltilmesi için süre verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra Türk Hava Yolları A.Ş.’nin sunacağı deliller toplanmalı ve sonrasında tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
24. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
25. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 17.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.