"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.10.1992 tarihli ve 1992/155 E., 1992/710 K. sayılı ve 20.10.1992 tarihli ve 1992/154 E., 1992/709 K. sayılı kararlarıyla murisinin de ortak olduğu Polatlı ... hudutlarında ve tapunun 9 ve 10 parselinde kayıtlı taşınmazların ortaklığının satış yoluyla giderilmesine karar verilerek kararların kesinleştiğini ancak daha sonra Hazinenin Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1993/161 E. sayılı dosyası ile aleyhlerine açtığı ve Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/65 E. sayılı dosyasıyla devam eden tapu iptali ve tescil davasında taşınmazlara tedbir konulduğunu, bu sırada Hazine tarafından Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinde kullanılan mirasçılık belgesinin iptali için dava açıldığını ancak davanın reddedildiğini ve kararın onanarak kesinleştiğini, böyle olunca Hazine vekillerinin tapu iptali ve tescil davasını ıslah edeceklerini belirtmelerine rağmen etmediklerini, bu sırada davaya üçüncü kişilerin müdahillik taleplerinin kabul olunduğunu, takip edilmemesi nedeniyle Hazine yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine rağmen müdahil olanlar yönünden davaya devam edildiğini ileri sürerek ilgili taşınmazlara haksız yere tedbir konulması ve tedbirin devam ettirilmesi nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak suretiyle 1.000TL maddi tazminatın davalı hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/65 E. sayılı dosyasına sunulan dava dilekçesi tefrik olunarak Mahkemenin 2009/721 sayılı esasına kaydedilmiş; yapılan yargılama sonunda 24.04.2014 tarihinde 2014/103 K. sayılı karar ile; davacının isteminin Hazinenin kamu gücünü kullanarak haksız dava açmasıyla zarara uğradığı iddiasına dayandığı gerekçesiyle yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; kararın davacı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21.01.2015 tarihli ve 2014/12718 E., 2015/581 K. sayılı kararı ile idari yargının değil adli yargının görevli olduğundan bahisle bozma kararı verilmiştir.
6. Bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği Ankara Batı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/123 E., 2020/96 K. sayılı kararı ile; talebin dosyaya bakan hâkimlerin davanın uzamasına sebep olmaları nedeniyle tazminat istemine ilişkin olduğu gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine, dosyanın Yargıtay ilgili dairesine gönderilmesine karar verilmiş; davacı Yargıtay ilgili hukuk dairesine sunulmak üzere verdiği 20.05.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 60.000TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Cevabı:
7. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin dolduğunu, ıslah talebini kabul etmediklerini, bu talebin de zamanaşımına uğradığını, ıslah dilekçesinin usulüne uygun yazılmadığını ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesindeki şartların oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Özel Daire Kararı:
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 30.11.2021 tarihli ve 2020/41 E., 2021/123 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından davanın 10/07/2009 tarihli dilekçe ile karşı dava olarak açıldığı, 2009/65 E sırasında kayıtlı dosyada tefrik kararı verilerek Sincan 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/721 esasına kaydedilen davacının karşı davasının yapılan yargılaması sonucunda 24/04/2014 gün ve 2009/721 esas 2014/103 karar sayılı ilamı ile davacının adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle tazminat istemediği, hazinenin eylem ve işlemleri ile zarara uğradığı iddiasını içerdiği gerekçesiyle yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verildiği, temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 21/01/2015 gün ve 2014/12718 esas 2015/581 karar sayılı ilamı ile haksız olarak açılan dava ve ihtiyati tedbir talebi nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istendiği, eylemin idari işlemden kaynaklanmadığı, adli bir işlemden kaynaklandığı şeklindeki gerekçeyle adli yargıda görülmesi gerekçesiyle bozulduğu, bozmadan sonra yapılan yargılama sonucu Ankara Batı 1.Asliye Hukuk Mah.nin 12/03/2020 gün 2015/123 esas 2020/96 karar sayılı ilamı ile davacının iddiasına göre Polatlı 1.Asliye Hukuk Mah.nin 1993/161 esas 2008/706 karar sayılı dosyası ile başlayıp, Sincan 1.Asliye Hukuk Mah.nin 2009/65 esas 2009/572 karar sayılı dosyası ile devam eden davanın uzamasına dosyaya bakan hakimlerin sebep olması nedeniyle tazminat davası açıldığı anlaşılmakla davanın hakimlerin fiil ve kararlarından dolayı Devlet aleyhine açılan tazminat davası olduğundan görevsizlik nedeniyle usulden reddine ve Yargıtay ilgili dairesine gönderilmesine karar verildiği, davacının talebi üzerine dosyanın Dairemize geldiği anlaşılmaktadır.
Dosya Dairemize geldikten sonra davacının Dairemize hitaben “davanın tamamen ıslahı” adı altında dilekçe verdiği ve yerel mahkeme yargıçları, Yargıtay yüksek yargıçları ve Maliye Hazinesinin haksız fiilleri sebebiyle maddi ve manevi zarara uğradığını beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 60.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini, kanunsuz kararların bütün sonuçları ile birlikte iptal edilmesini istediği, HMK’nun 46.maddesine aykırı davranıldığını, eski tapu malikleri 1/2’şer hisse sahipleri Seyit Mehmet ile Hacı Tahir’in mirasçısız öldükleri, malların devlete kalması gerektiği iddiasıyla hazinenin Polatlı 1.Asliye Hukuk Mah.nin 1993/161 esas sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil davası açtığını, bu davada bekletici mesele yapılarak taşınmaza uygulanan veraset ilamının iptali istemiyle Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinde verasetin iptali davası açıldığını, reddedilip onanarak kesinleştiğini, kendilerinin mirasçı olduğuna dair Ankara 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 17/03/1986 gün ve 146 esas 338 karar sayılı mirasçılık belgesinin ilam niteliği kazandığını, 27/02/1997 günlü oturumda onanarak kesinleşen dosyanın mübaşir vasıtasıyla getirtilerek dosya arasına alındığının belirtildiği, ancak Hazine avukatlarının davayı tümden ıslah edeceklerini söyleyerek süre istediklerini, duruşmanın ertelendiğini, hazine vekillerinin sürekli mahkemeyi oyaladıklarını, nihayet 11/09/1997 günlü celsede tümden ıslah taleplerinden vazgeçtiklerini mahkemeye bildirdiklerini, hakimin 27/02/1997 günlü celsede ıslah talebinden tümden vazgeçilmesi nedeniyle konusuz kalan davayı resen reddetmesi gerekirken kanunun emredici hükmünü uygulamayarak davayı sürdürdüğünü, yok hükmündeki davaya başkalarının müdahale talebinde bulunduğunu ve mahkemece taleplerinin kabul edildiği, en son Ankara Batı 1. Asliye Hukuk Mah.nin 11/02/2016 gün ve 2009/637 esas 2016/46 karar sayılı ilamı ile verasetin iptaline ilişkin karşı davanın reddi şeklinde aleyhine sonuçlandığını, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 3,5 aydan daha kısa bir sürede eksik inceleme ile aleyhine olacak şekilde onadığını, karar düzeltme taleplerinin de reddedilerek kesinleştiğini, keyfi kararlarla taşınmazların elinden alındığını, maddi ve manevi zarara uğradığını, hazinenin elinde bulundurduğu kamu gücünü kanuna aykırı olarak kullanarak aleyhine dava açarak mallarının hakkında tasarruf etmesine engel olduğunu, kanunun açık emirlerini uygulamayarak taşınmazlarının elinden çıkmasına yerel mahkeme hakimleri ve yüksek yargıçlar dahil tüm yargıçlara izafeten ... aleyhine haksız fiil talepli bu davayı açtığını beyan ettiği görülmüştür.
Yine davacının aynı konuda yargılamanın uzaması nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu, 10/03/2015 günlü karar ile ... tarafından açılan davada yargılama sürecine yönelik ihlal iddialarının zaman bakımından yetkisizlik; asli müdahiller tarafından açılan davada yargılama sürecine yönelik ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna; asli müdahiller tarafından açılan davada yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddiasının kabul edilebilir olduğuna, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve 7.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 46 maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK 46. maddesine göre Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a)Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b)Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c)Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç)Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d)Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e)Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
Somut olayda, davanın tamamen ıslahına ilişkin dilekçede sorumluluğa dayanak yapılan olgular hazine, yerel mahkeme yargıçları ve Yargıtay Başkan ve Üyelerinin haksız fiilde bulundukları, konusuz kalan davanın resen reddine karar verilmesi gerekirken sürdürüldüğü, Yargıtay’da gerekli ve yeterli inceleme yapılmadan kısa sürede onandığı, karar düzeltme isteminin aynı şekilde reddedildiği, taşınmazının haksız şekilde elinden alındığı, açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı kararlar verildiği iddialarıdır.
Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Davacının iddiası ve gelişim biçimi itibariyle hukuki süreç işlemiştir. Davacı, HMK 46. maddede sayılan sınırlı hukuki sorumluluk nedenlerinin eldeki davada gerçekleştiğini kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan HMK’nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasına hükmedilmesi gerektiğinden, bu konuda dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde bulundurulmuş, 1.000,00-TL disiplin para cezasının verilmesinin uygun olacağı değerlendirilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-HMK'nun 46. maddesindeki şartlar oluşmadığından davanın esastan reddine,
2-HMK'nun 49.maddesine göre takdiren 1.000,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 1.065,90-TL'den mahsubuna, kalan 1.006,60-TL'nin istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 5.940,00-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
9. Özel Daire kararı süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
10. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
11. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
12. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
13. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Kararın tebliğinden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.12.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.