"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/379 E., 2021/40 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 11.03.2020 tarihli ve
2020/505 Esas, 2020/1298 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiş ise de davalı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine önceki karar kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı ... İşletme Müdürlüğü (Orman İdaresi) vekili dava dilekçesinde; Antalya ili, ... ilçesi, ... beldesi, ... mahallesinde bulunan 1854 parsel sayılı taşınmazın Kadastro Komisyonunca 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmaları sonucunda davalı taraf adına tespit edildiğini, bu çalışmanın 25.02.2012 tarihinde ilân edildiğini, ... beldesinde ilk orman tahdidinin 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 3302 sayılı Kanunla değişik 1 ve 2/B maddesine göre yapıldığını, bu tahdidin 25.01.1991 tarihinde ilân edildiğini ve süresinde kesinleştiğini, orman tahdidine göre dava konusu parselin bir kısmının kesinleşmiş orman tahdidi sınırları içerisinde kaldığını, bu yerin 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'a göre devletleştirilen ve iadeye tâbi olmayan yerlerden olduğunu, Kadastro Komisyonunca yapılan tespitin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu yerin devlet ormanı olarak tespit ve tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın orman sınırları içerisinde kalan kısmının orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dosyaya celp edilen tapu kaydından anlaşılacağı üzere dava konusu taşınmazın 31.10.2008 tarihinde satış suretiyle müvekkili adına tescil edildiğini, dava konusu taşınmazda yapılan bir tespit işlemi olmadığını, dolayısıyla davanın yasal dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı
6. ... Kadastro Mahkemesinin 31.05.2013 tarihli ve 2012/134 Esas, 2013/79 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın bulunduğu ... beldesi, Merkez mahallesinin Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama çalışmaları kapsamında olmadığı, taşınmaz için yenileme kadastro tutanağı düzenlenmediği ve davacının taşınmazın bir kısmının orman olduğu yönündeki mülkiyete ilişkin iddiasını değerlendirmede mahkemenin görevli olmadığı gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine, talep hâlinde dosyanın yetkili ve görevli ... Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
7. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.06.2014 tarihli ve 2013/510 Esas, 2014/361 Karar sayılı kararı ile; tapulama tutanağına göre 1854 parsel sayılı taşınmazın ham toprak niteliği ile Hazine adına tespitinin yapıldığı, kadastro tutanağının askıya çıkarıldığı, askı ilân süresi içerisinde Kadastro Mahkemesinde dava açılmadığından 02.04.1991 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin taşınmazın 25.01.1991 tarihinde ilân edilen ve süresinde kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığını beyan ettiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinde kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz edilemeyeceği ve dava açılamayacağının düzenlendiği, her ne kadar davacı tarafından yenileme çalışmalarına itiraz edildiği belirtilmiş ise de dava konusu taşınmazda yenileme çalışmasının yapılmadığı, kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 22.01.2015 tarihli ve 2014/7885 Esas, 2015/299 Karar sayılı kararı ile; "...Mahkemece, davanın esasına girilmeden 3402 sayılı Kanunun12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanunun 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen "Bu hüküm iddianın ve taşınmazın niteliği ile devlet ya da diğer kamu tüzel kişilikleri olsa dahi tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" hükmü ve 5841 sayılı Kanunun 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen geçici 10. maddesindeki (Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.) hükmü, Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 23.07.2011 tarihli 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Değinilen yönler gözetilerek, davacı ... Yönetimi tarafından çekişmeli taşınmazın, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki orman sayılan yerlerden olduğu iddiasında bulunulduğu ve bu tür iddiaları içeren davalarda, yargısal uygulamada istikrar kazandığı üzere, 10 yıllık hak düşürücü süre ile bağlı kalınmaksızın her zaman dava açılabileceği gibi, hak düşürücü sürenin geçtiği de ileri sürülemeyeceğinden (H.G.K.’nun 21.02.1990 gün ve 1989/1 - 700 - 101, 2012/1383- 7380, 05.05.1999 gün ve 1999/1-302 -258, 05.05.1999 gün ve 1999/1-304 -260, 30.06.1999 gün ve 1999/1-544-561, 22.03.2000 gün ve 2000/1-209-180, 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97, 09.06.2004 gün ve 2004/1-335-354, Yargıtay 7. H.D.'nin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 - 4268, 14. H.D.'nin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034 ve 20. H.D.'nin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261 sayılı kararları) mahkemece işin esası incelenerek toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekir (H.G.K.'nun 08.06.2011 gün ve 2011/1- 361 E. ve 2011/390 sayılı kararı)..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı
10. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.05.2016 tarihli ve 2015/161 Esas, 2016/272 Karar sayılı kararı ile bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu taşınmaz tarla vasfı ile davalı adına kayıtlı ise de orman ve fen bilirkişileri tarafından hazırlanan raporlarda (A) harfi ile gösterilen 1.116,13 m²'lik kısmının orman sayılan yerlerden olduğunun tespit edildiği, taşınmazın bu kısmının orman vasfında olduğu, bu nedenle özel mülkiyete konu edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü ile 09.02.2016 hâkim havale tarihli bilirkişi raporu ve krokisinde (A) harfi ve kırmızı boyalı olarak gösterilen 1.116,13 m²'lik kısmın tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Onama Kararı
11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
12. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 04.11.2019 tarihli ve 2017/4985 Esas, 2019/6240 Karar sayılı kararı ile; "...İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişi raporuna göre, mahkemece davanın kabulü yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerekirken, hükmedilmesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hükmün 5, 6 ve 7. bentleri hükümden çıkartılarak yerine “6099 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı ... Yönetimi üzerinde bırakılmasına,” ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve yerel mahkemenin 11/05/2016 gün ve 2015/161 E.- 2016/272 K. sayılı kararının ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA,..." karar verilmiştir.
Karar Düzeltme Talebi Üzerine Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
13. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, Özel Dairenin 11.03.2020 tarihli ve 2020/505 Esas, 2020/1298 Karar sayılı kararı ile; "...Karar düzeltme istemi üzerine dosyanın yeniden yapılan incelemesi sonucunda; mahkemece orman kadastro haritası ve tapulama paftasının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu, orman bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda; çekişmeli 1854 parsel sayılı taşınmazın (A) harfli 1116.13 m2'lik bölümünün kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı bildirilmişse de, orman kadastro çalışma tutanaklarının incelenmesinde; orman sınır hattının, dava konusu parselin sınırından geçirildiği, orman kadastro tutanağında “..289 nolu OS noktası tesis edildi. Buradan sağ yan orman, sol yan Halime ve ... Atıcı arazileri olmak üzere güney doğu yönde gidilerek ... Atıcı arazisinin güney batı köşesine sabit taşa 290 nolu OS noktası tesis edildi. Buradan sağ yan orman, sol yan ... Atıcı arazisi olmak üzere kuzeydoğu yönde gidilerek aynı şahsa ait harman yerinin güney doğusundaki sabit taşa 291 nolu OS noktası tesis edildi. Buradan sağ yan orman, sol yan ... Atıcı zeytinlik arazisi olmak üzere kuzeybatı yönde gidilerek sırtta taşın başındaki taşa 292 nolu OS noktası tesis edildi..'' denilmek suretiyle 289, 290, 291, 292 OS noktalarının parselin ilk maliki ... Atıcı arazileri sınır olmak üzere tesis edildiği, orman kadastrosu yapılırken tapulama çalışmaları sonucu oluşan parsel sınırlarının takip edildiği belirtilmesine rağmen, tutanaklar uygulanmadığı için orman bilirkişi raporunun hükme yeterli olmadığı, Ayrıca 30.01.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda çekişmeli alanın ilk tesis kadastro çalışmalarında oluşan teknik evraklarına göre oluşturulan sınır ve dava konusu parselin 22/a çalışmalarında 719 ada 1 nolu orman parseli ile olan ve geçerli sınır olarak alınan müşterek sınırlarına göre davaya konu edilen 1854 nolu parselin içerisinde kaldığının belirtildiği anlaşılmakla dosyadaki bilirkişi raporu ve tahdit krokisiyle tahdit tutanakları arasındaki çelişki giderilmediği, taşınmazın kesinleşmiş orman tahdidine göre konumu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmediği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesi “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmünü içermekte olup 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslarda da gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verilerek uygulama yapılması gerektiği belirtilmiştir.
O halde mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, büro orman sınır noktaları tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, orman kadastrosu ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastro haritasına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde ve aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilmeli, çekişmeli taşınmazın tahdit içinde ve dışında kalan bölümleri açıkça ve anlaşılır şekilde bu haritada işaretlenmeli, tutanaklardaki anlatımlar değerlendirilmeli, tutanaklarla tahdit haritası arasında çelişki bulunup bulunmadığı belirlenmeli, çelişki bulunmakta ise çekişmeli parsel yönünden tahdit tutanakları ile haritalar arasındaki çelişki tahdit tutanaklarına değer verilmek suretiyle giderilecek şekilde müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak, açıklamalı, krokili rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde düzeltilerek onandığı anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı
14. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.01.2021 tarihli ve 2020/379 Esas, 2021/40 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle bozma kararı doğrultusunda gerekli tetkik ve incelemeler yapılarak karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
15. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tapu iptali ve tescil istemine ilişkin eldeki davada, dosyadaki bilirkişi raporu ve tahdit krokisiyle tahdit tutanakları arasında çelişki bulunup bulunmadığı, Mahkemece taşınmazın kesinleşmiş orman tahdidine göre konumunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenip belirlenmediği, buradan varılacak sonuca göre alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
17. 1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu, Cumhuriyet döneminin ormanlarla ilgili ilk toplu mevzuatı olarak yürürlüğe girmiştir. Ormanın hukuki tanımı ilk defa bu Kanun'da yapılmış, 1938 yılında 3444 sayılı Kanun ile bazı maddeleri değiştirilmiş, 1945 yılında da 4785 sayılı Kanun ile orman tanımının yer aldığı 1 inci maddesinde değişiklik yapılarak Devlet Ormanları dışındaki özel ormanların bazı istisnalar hariç olmak üzere devletleştirilmesi esası getirilmiştir.
18. 08.02.1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu'nun 1 inci maddesinde orman; "Bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri yerlerile beraber orman sayılır" hükmü 24.03.1950 tarihli 5653 sayılı Kanun ile değişik 1 inci maddesinde ise; "Kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup her hangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri yerleriyle birlikte orman sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. 31.08.1956 tarihli 6831 sayılı Orman Kanunu'nda da orman tanımına yer verilmiştir. Buna göre orman; "Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır" şeklinde tanımlanarak maddenin kapsamı daha da genişletilmiştir.
19. Öte yandan devlete ait ormanların hepsinin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağı Anayasa ve kanunlarda belirtilmiştir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 169 uncu maddesi, "Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz..." hükmünü haizdir.
20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesine gelince; Antalya ili, ... ilçesi, ... beldesi (Çavuşköy), 1854 parsel sayılı 10.542,77 m² yüz ölçümündeki taşınmaz tarla niteliği ile davalı adına tapuda kayıtlı olup, davacı ... İdaresi dava konusu taşınmazın bir kısmının kesinleşen orman sınırları içerisinde kaldığını ileri sürerek orman sınırları içinde kalan kısmının orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
21. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu ... beldesinde orman kadastrosu 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1 inci maddesine göre (7) numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılmış, Komisyon çalışmalarına 17.07.1985 tarihinde başlayıp 30.09.1985 tarihinde bitirmiş ise de sonuçlar ilân edilmemiştir. Aynı Komisyonun tekrar görevlendirilmesi üzerine çalışmalarına 05.05.1987 tarihinde başlamış ve aynı gün çalışmalarını bitirmiş, 10.06.1987 tarihinde çalışmalarını sonuçlandırmışsa da Antalya Valiliğince 09.06.1988 tarihli tutanak ile onaylanmayarak iade edilmiştir.
22. Dava konusu yerde 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2/B maddesinin uygulanmasının mümkün hâle gelmesi üzerine 2/B uygulaması yapmak üzere bu defa (29) numaralı Orman Kadastro Komisyonu görevlendirilmiş ancak bu Komisyonun çalışmaları da 29.05.1990 tarihli emirle iptal edilmiştir.
23. Nihayetinde 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulamaları yapmak üzere (26) numaralı Orman Kadastro Komisyonu görevlendirilmiş, Komisyon çalışmalarına 18.02.1991 tarihinde başlayıp 25.04.1991 tarihinde bitirmiş, 25.09.1991 tarihinde askı yoluyla ilân ederek sonuçların 26.03.1992 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
24. (26) numaralı Orman Kadastro Komisyonu Tutanağı incelendiğinde dava konusu yeri ilgilendiren çalışmanın tutanağın 49 uncu sayfasında düzenlendiği görülmüş, ilgili sayfaya bakıldığında "...7 nolu Orman Kadastro Komisyonunun çalışmaları ile birlikte aynı zamanlarda başlayan tapulama çalışmaları sonucunda da tapulama parsellerinin orman sınırlarının içine sokulduğu görülmüştür...sınır düzeltilmesine 227 nolu OS. noktasından başlandı. 227 nolu OS. noktasından 292 nolu OS. noktasına kadar sınır düzeltilmesine gerek görülmediğinden komisyonumuzca bu hatta aynen uyulmuştur..." tespitine yer verildiği, dolayısıyla (7) numaralı Orman Kadastro Komisyonu'nun 227 numaralı OS.'den 292 numaralı OS.'ye kadar olan tespitlerine dokunulmadığı anlaşılmıştır.
25. (26) numaralı Orman Kadastro Komisyonu'nun atıfta bulunduğu (7) numaralı Orman Kadastro Komisyonu'nun 05.05.1987 tarihinde başlayıp aynı gün bitirilen ancak ilân edilmeyen kadastro çalışmasına ilişkin olarak ise tutanağın 33 üncü sayfasında "...Buradan sağ yan orman, sol yan Halime Atıcı arazisi olmak üzere güney yönde gidilerek arazinin g.batı köşesinde sabit taşa 289 nolu OS noktası tesis edildi. Buradan sağ yan orman, sol yan Halime ve ... Atıcı arazileri olmak üzere g.doğu yönde gidilerek ... Atıcı arazisinin g.batı köşesinde sabit taşa 290 nolu OS noktası tesis edildi. Buradan sağ yan orman, sol yan ... Atıcı arazisi olmak üzere k.doğu yönde gidilerek aynı şahsa ait harman yerinin g.doğusundaki sabit taşa 291 nolu OS noktası tesis edildi. Buradan sağ yan orman, sol yan ... Atıcı zeytinlik arazisi olmak üzere k.batı yönde gidilerek sırtta taşın başındaki sabit taşa 292 nolu OS noktası tesis edildi...'' denilmek suretiyle OS.289, 290, 291, 292 noktaları parselin ilk maliki ... Atıcı arazileri sınır olmak üzere tesis edilmiştir.
26. Fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 30.01.2016 tarihli raporda davacının tescil talebinde bulunduğu alanın Orman Komisyonlarınca ölçüsü yapılarak düzeltilen ve OS. 289, 290, 291, 292 noktaları birleştirilerek oluşturulan sınırlara göre ekli krokisinde (A) harfi ve kırmızı boyalı olarak gösterilen alan olup yüz ölçümünün 1116,13 m² geldiği tespit edilmiştir.
27. Orman bilirkişisi tarafından düzenlenen 02.02.2016 tarihli raporda ise "...orman kadastro harita ve tutanaklarını zeminde uyguladım. 289-292 no.lu OS noktalarının yerlerini zeminde buldum. Açı, mesafe, yönleri ölçerek ve GPS cihazıyla koordinat denetimlerini yaparak doğruluklarını kontrol ettim. Doğru yerlerinde olduğunu belirledim. Buna göre davaya konu 1854 parsel no.lu taşınmazın A ile işaretli bölümü orman sınırları içinde "ORMAN SAYILAN" yerlerdendir...Davaya konu taşınmazın meylini klizimetre ile ölçtüm. Taşınmaz düz, %18-20 meyillidir...toprak muhafaza karakteri taşır. Toprak sığ, koyu renklidir. Taşınmaz kızılçam ormanıdır. Taşınmazın üzerinde kızılçam, keçiboynuzu ve pırnallar vardır. Taşınmazın bir cephesi devlet ormanı, diğer cephesi ise eskiden tarım alanı olarak kullanılan orman içi açıklığıdır. Meyli, bitki örtüsü ve toprak yapısı itibariyle bitişiğindeki devlet ormanının devamıdır. Davaya konu taşınmazın tamamı 3316 s.y. ya göre "ORMAN SAYILAN" yerlerdendir...Taşınmazın A ile işaretli bölümü 6831 s.y. göre "ORMAN SAYILAN" yerlerden olduğunu tespit etmiştir.
28. Özel Dairece orman kadastrosu yapılırken tapulama çalışmaları sonucu oluşan parsel sınırlarının takip edildiği belirtilmiş ise de orman kadastro tutanağında gerçek kişilere ait tarla sınırları takip edilmiş olup dava konusu 1854 sayılı parsele ilişkin tapulama çalışması 1986 yılında gerçekleştirilmiş ve (7) numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından tapulama kadastro parsellerinin sınır alınarak çalışma yapıldığına ilişkin bir tespit ve ibareye yer verilmemiştir. Yine her ne kadar dava konusu 1854 kadastro parseli ile 22/a ile oluşan dava dışı bitişik 719 ada 1 sayılı orman parselinin sınırları arasında çelişki bulunduğu bildirilmiş ise de 22/a çalışması bakımından 1854 sayılı parselin sınırında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Keza orman bilirkişisi tarafından düzenlenen 02.02.2016 tarihli raporda 1992 yılı çekimi hava fotoğrafında da dava konusu taşınmazın (A) ile işaretli bölümü orman alanı içinde görülmektedir.
29. Yukarıda ayrıntılarına yer verilen hususlar bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın tarla vasfı ile davalı adına tapuda kayıtlı olduğu ancak orman mühendisi ve fen bilirkişileri tarafından düzenlenen raporlarda (A) harfi ile gösterilen 1116,13 m² kısmın kesinleşmiş orman sınırları içinde kaldığı ve orman sayılan yerlerden olduğu, bu hâli ile dava konusu yerin özel mülkiyete konu edilemeyecek, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken yerlerden olduğu, taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline ilişkin yerel mahkeme kararının isabetli olduğu anlaşılmaktadır.
30. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçeyle onanması gerekmiştir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.