Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/862 E. 2023/283 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İlk derece mahkemesinin Yargıtay bozma ilamına karşı verdiği kararın direnme kararı olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: İlk derece mahkemesinin, Yargıtay'ın bozma kararına uygulanması gereken hususlarda yeni bir delil toplamadan ve önceki karar gerekçesini değiştirmeden karar vermeyip, bozma ilamına aykırı, ilk kararında yer almayan yeni gerekçelerle hüküm kurması nedeniyle direnme kararı değil yeni hüküm verdiği gözetilerek dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin kızı ... ve eşi ...’in piyasaya yüklü miktarda borçlandığını, alacaklıların baskısı neticesinde ...’nın bir finans kurumundan kredi kullanmak istediğini, finans kurumu tarafından bir taşınmazın gösterecekleri bir kişiye teminat olarak devredilmesinin istendiğini, müvekkiline bu şekilde söylendiğini, kızının ısrarı ile müvekkilinin maliki olduğu 1205 ada 28 parsel sayılı taşınmazını vekil kıldığı dava dışı ... eliyle 30.07.2013 tarihinde dava dışı ...’e satış yoluyla devrettiğini, kredi kullanılıp geri ödendiğinde taşınmazın iadesinin kararlaştırıldığını, ancak müvekkiline ya da kızına bir kredi verilmediğini, taşınmazın da iade edilmediğini, finans kurumunun yetkilileri olarak kendilerini tanıtan dava dışı ... ve ...’in hileli hareketleri neticesinde devrin gerçekleştirildiğini, suç duyurusu üzerine ...’in dava konusu taşınmazı davalıya muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, dava konusu taşınmazı kendisini ... olarak tanıtan kişiden bedeli karşılığında satın aldığını, ... ile müvekkil arasında yapılan protokol uyarınca devrin gerçekleştirildiğini, davacıyı tanımadığı gibi iddia ettiği olayları da bilmediğini, tapu kaydına güvenen iyiniyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 16.01.2018 tarihli ve 2013/397 Esas, 2018/13 Karar sayılı kararıyla; davanın muvazaa ve aldatma hukuksal nedenlerine dayalı olduğu, muvazaa iddiası yönünden; kişinin kendi muvazaasına dayanmasının mümkün olmadığı, bu yöndeki iddiaya itibar edilemeyeceği, aldatma iddiası yönünden ise; taşınmaz satışlarının tapu memuru huzurunda ve yazılı şekilde yapıldığı, dava konusu taşınmazın da bu şekilde önce ...’e, akabinde davalıya devredildiği, resmî senedin aksinin tanık beyanları ile kanıtlanmasının mümkün olmadığı, davacı tarafın dolandırıcılık iddiasının inandırıcı deliller ile kanıtlanmadığı ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, ayrıca taşınmazın son kayıt maliki davalının iyiniyetli edinen olmadığının da ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 27.02.2019 tarihli ve 2018/1331 Esas, 2019/350 Karar sayılı kararıyla; davanın inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olduğu, davacı tarafından ibraz edilen yazılı delil ya da yazılı delil başlangıcı bulunmadığı, açıkça yemin deliline de dayanılmadığı, inançlı işlem iddiasının tanık beyanları ile ispatlanmasının mümkün olmadığı, kaldı ki ödeme dekontları, taşınmaz üzerindeki ipoteğin davalı tarafça ödenerek kaldırıldığı ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davalının iyiniyetli üçüncü kişi olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023 üncü maddesi koruyuculuğundan yararlanacağı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

''...Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 1205 ad 28 parsel sayılı taşınmazın ( 156 m2’lik ahşap üç ev ) tamamı davacı ... adına kayıtlı iken, ...’ya vekaleten dava dışı ...’nın anılan taşınmazın tamamını dava dışı ...’na 446.000,00 TL bedel üzerinden ( üzerinde ... Bankası lehine tesis edilen 200.000,00 TL’lik ipotek yükü ile birlikte ) 30.07.2013 tarihinde satış yoluyla devrettiği, ...’in de çekişmeli taşınmazın tamamını davalı ...’e 447.000,00 TL bedel üzerinden 07.11.2013 tarihinde temlik ettiği kayden sabittir.

Hemen belirtilmelidir ki; davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119/1-e). Aynı Kanunun 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez. Ancak, davada ileri sürülen olaylar belirsiz (müphem) veya çelişkili ise, belirsiz veya çelişkili gördüğü iddia veya sebepler (vakıalar) hakkında açıklama isteyebilir.

Öte yandan, hâkim yukarıda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK'nin 33.maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.

Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesi içeriği ve diğer beyanlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının; aldatma ( hile ) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Ne var ki mahkemece, aldatma iddiası üzerinde yeterince durulmadan sonuca gidildiği görülmüştür.

Hal böyle olunca, öncelikle 30.07.2013 tarihli ilk temlik yönünden aldatma iddiası üzerinde durulması, toplanan delillerin tartışılması, aldatma iddiası sabit görülür ise; davalı ...’ın ikinci el konumunda bulunduğu gözetilerek TMK’nin 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağının açıklığa kavuşturulması ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı niteleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...’’ gerekçesiyle bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın hile hukuksal nedenine dayalı olduğu, dosya kapsamı ve tanık beyanları uyarınca, davacının dava konusu taşınmazı satmak istemediği, kızı ve damadının tefecilere olan borcunu ödemek istediği, bu nedenle taşınmazı ipotek göstererek bankadan kredi çekmek istediği, dava dışı ... tarafından çeşitli yöntemlerle kredi çekilemeyeceğinin beyan edildiği, davacının yaşı bahane edilerek oğlu ...'a vekâlet vermesi sağlanarak davacının olay örgüsü dışına çıkartıldığı, davacı ve ailesinin zor durumları nedeniyle kurtuluş olarak gördükleri ...'ya fazlasıyla güvendiği, ...'nın da güven verici telkinleri ile bu güveni sağlamlaştırdığı, buna karşılık ...'nın "finans kurumu" adı altında unvanı belli olmayan hayali bir kuruluş intibası uyandırarak davacı ve ailesini oyaladığı, olayların gelişimi dikkate alındığında belirli bir finans kuruluşunun isminin anılmaması, taşınmazın satış bedelinin tam olarak davacıya ödenmemesi gibi hususların bir bütün olarak hile olgusunun varlığına delalet olduğu, ancak ikinci el konumundaki davalı ...’ın 4721 sayılı Kanun'un 1023 üncü maddesi uyarınca taşınmazı tapu siciline güvenerek iyiniyetle iktisap edip etmediğinin irdelenmesi gerektiği, ispat yükü üzerinde olan davacı tarafın bu olgu ile ilgili somut bir bilgi ya da belge sunmadığı, açıkça yemin deliline de dayanmadığı, tanık beyanlarına göre ilk el ... ile ikinci el davalı ...'ın birbirlerini tanımadıkları, ...'nın taşınmazı satmak istemesi nedeniyle davalının emlakçı ...'e başvurduğu, emlakçının haber vermesi üzerine davalının tapu siciline güvenerek taşınmazı iktisap ettiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; ilk derece mahkemesince bozma kararına karşı direnilmediğini, aksine bozma ilâmına uyularak yeni bir karar tesis edildiğini, bozmaya eylemli uymanın söz konusu olduğunu, davalının iyiniyetli olmadığını, davalının abisinin dava konusu taşınmazın bulunduğu sokakta emlak komisyoncusu olduğunu, kendisinin bu sürecin içerisinde yer aldığını, durumu bildiğini, bilmese dâhi müvekkilinin fiilen ikamet ettiği taşınmazı üçüncü kişilerin satın almasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davalı savunmasının çelişkili olduğunu, mahkemece olayların değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü belirterek hükmün bozulmasını istemiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın satış yoluyla temlik edilmesi işleminde davacı tarafın iradesinin aldatılmak suretiyle sakatlanıp sakatlanmadığı, ikinci el konumundaki davalının 4721 sayılı Kanun'un 1023 üncü maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmacağı, bu hususların davacı tarafça ispat edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır.

D. Ön Sorun

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

E. Gerekçe

1. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.

2. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.

3. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.

4. Somut olayda, ilk derece mahkemesince; aldatma ve muvazaa nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunulduğu, kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı ve aldatma iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince; eldeki davada inançlı işlem hukuksal nedenine dayanıldığı ve iddianın usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, davanın reddinin doğru olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; dava dilekçesi içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimi değerlendirilerek, davacı tarafın ilk temlik yönünden aldatma hukuksal nedenine dayandığı, öncelikle aldatma iddiası üzerinde durulması, sabit görülür ise ikinci el konumundaki davalının 4721 sayılı Kanun'un 1023 üncü maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağı belirlenip sonucuna göre hüküm kurulması gereğine değinilerek hükmün bozulduğu, bozma üzerine ilk derece mahkemesince; davanın, aldatma hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, dosya kapsamı ve toplanan delillerden ilk temlik yönünden aldatma iddiasının kanıtlandığı, ne var ki ikinci el konumundaki davalının iyiniyetli edinen olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 1023 üncü maddesi koruyuculuğundan yararlanacağı gerekçesiyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.

5. Görüldüğü üzere ilk derece mahkemesince ilk hükümde ilk temlik yönünden aldatma iddiasının kanıtlanamadığı gerekçe yapılmış ise de bozma üzerine verilen direnme kararının gerekçesinde ilk temlik yönünden aldatma iddiasının kanıtlandığı şeklinde yeni bir gerekçeye yer verilmiştir.

6. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil, bozmadan sonra yapılan değerlendirme ile yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm bulunmaktadır.

7. Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir.

8. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

29.03.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.