Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/903 E. 2022/1907 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İş mahkemesi hâkiminin verdiği kararın hukuka açıkça aykırı olduğu iddiasıyla açılan tazminat davasında HMK m.46'da belirtilen sorumluluk sebeplerinin oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Hâkimin dava konusu kararı verirken HMK’nın 46. maddesinde sayılan ve hâkimin hukuki sorumluluğunu gerektiren hallerin somut olayda gerçekleşmediği, davacı tarafından ileri sürülen iddiaların tazminat sorumluluğu doğuracak nitelikte olmadığı gözetilerek direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 9. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla))

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 9. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi :

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; işçilik alacakları istemiyle belirsiz alacak davası olarak açtıkları davayı mahkemenin kısmi dava olarak kabul ettiğini, davalı vekilinin yargılama sırasında istifa etmesine ve davalının vekille temsil edilmemesine rağmen davalı yararına vekâlet ücretine hükmedildiğini, verilen kararın miktar itibariyle kesin olmasına rağmen kararda istinaf yolunun açık olduğunun belirtildiğini, adli yardım talebi kabul edilmiş olduğu hâlde istinaf harç ve masraflarını ödemek zorunda bırakıldığını, açıklanan sebeplerle Bakırköy 44. İş Mahkemesinin 02.03.2021 tarihli ve 2021/91 E., 2021/73 K. sayılı kararının hukuka açıkça aykırı olup bu durumun HMK’nın 46/1-(c) maddesinin ihlâli mahiyetinde olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 1.000TL maddi tazminatın yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın HMK’nın 46. maddesinde sayılan koşullardan hiçbirisine uymadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 31.05.2022 tarihli ve 2021/8 E., 2022/4 K. sayılı kararı ile;

“…İ D D İ A :

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkilinin ... Demir Çelik San. Ve Tic. A.Ş.'de çalıştığını, haklı bir nedenle işten çıktığını, bunun üzerine işçilik alacaklarına dair Bakırköy 44. İş Mahkemesi'nde dava açtıklarını, davanın kısmen kabul ve kısmen reddedildiğini, Bakırköy 44. İş Mahkemesi Hakiminin; belirsiz alacak davası olarak açtıkları davalarında dava sanki kısmi dava olarak açılmış gibi hareket ederek hüküm altına aldığı alacaklardan kıdem tazminatı hariç diğerlerinde faiz başlangıcı bakımından dava/ıslah ayrımı yaptığını, bunun dışında hükümdeki ret ve kabul oranına göre karar miktar bakımından kesin olduğu halde istinaf kanun yolu açık olarak karar verdiği gibi davalı vekili 25.01.2019 tarihinde istifa ettiği ve bu husus davalı asıla tebliğ edildiği, karar tarihi itibariyle davalı yan vekille temsil edilmediği halde aleyhlerine 869,25.- TL ücreti vekalete hükmettiğini, son olarak da adli yardım talepleri kabul edilmiş olmasına rağmen istinaf kanun yoluna başvurduklarında ilgili harç ve masrafları yatırmaları aksi halde istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacakları hususunda muhtıra göndererek kabul edilen adli yardım talebi nedeniyle yatırmak durumunda olmadıkları istinaf harç ve masraflarını ödemek zorunda bıraktığını, ilgili mevzuatın açık hükümlerine açıkça aykırı olan bu işlemleri ile zararlarına sebep olduğunu, bu durumun H.M.K'nun 46/1-c maddesinde izah edilen fiile uyduğunu, bu sebeple de Bakırköy 44. İş Mahkemesi'nin 02.03.2021 tarih ve 2021/91 Esas, 2021/73 Karar sayılı hukuka açıkça aykırı kararı nedeniyle oluşan maddi zararlarının tazmini için fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00.- TL maddi tazminatın 02.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

S A V U N M A :

Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde özetle, zamanaşımı def'i'ni ileri sürmüş ve HMK’nın 46. Maddesinde öngörülen yasal koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

VE HUKUKİ NİTELENDİRME :

Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesi uyarınca hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı Kanun, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yer verilen düzenlemeyle, 46 ilâ 49. maddelerinde sorumluluk sebepleri, yargılamada görevli mercii, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirmiş, hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem benimsemiştir.

6100 sayılı Kanun'un 48. maddesi ikinci fıkrasının; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” emredici hükmü gereği, kararı veren ilk derece mahkemesi hakimine dava ihbar olunmuş ve usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmiş, ihbar olunan hakimce herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.

Görevli yargı merciine ilişkin olarak 6100 sayılı Kanun'un 47. maddesinde; “Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay’ın ilgili hukuk dairesinde açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür” hükmü yer almaktadır. Bu maddeye göre dava, karar temyiz edilse idi, temyiz incelemesi Yargıtay’ın hangi hukuk dairesinde yapılacak idiyse o hukuk dairesinde açılacaktır. Somut olayda Bakırköy 44. İş Mahkemesi hâkiminin kararından dolayı tazminat davası açılmakla, bu mahkemelerin temyiz mercii Dairemiz olduğundan, davaya bakmaya İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Dairemiz görevli bulunmaktadır.

6100 sayılı Kanun’un 46/1 maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra dava sebepleri tahdidi olarak gösterilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.07.2011 gün ve 2011/4 esas 2011/4 karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Hâkimlerin görevlerini yaparken yargısal faaliyetleri sebebiyle, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olmaları durumunda, vermiş oldukları zararlar için, 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde sayılan hallerde, haklarında tazminat davası açılabilecektir.

Dairemizce 6100 sayılı Kanun'un 137. vd. maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla ön inceleme ve tahkikat duruşmaları yapılmış, taraflara ait deliller toplanmıştır.

6100 sayılı Kanun'un 46, 2802 sayılı Kanun'un 93/A maddelerine göre, hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet ve kararları sebebiyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek olup; kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır. Yargı yetkisinin özellikleri, hâkimlerin kişisel sorumluluğunda özel bir düzenin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Kuşkusuz; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur.

Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için; 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi, hâkimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu sebebiyle, davacı aleyhine, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten adalete ve kanunlara aykırı karar verdiğinin yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi ve hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından ispatlanması gerekir.

Dava konusu uyuşmazlık, HMK’nın 46. maddesinde öngörülen hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine açılan tazminat davası niteliğindedir.

Somut olayda davacı vekili ilk derece mahkemesi hakiminin verdiği karar nedeniyle 6100 sayılı Kanun'un 46/1-c maddesinin ihlal edildiğini iddia ederek Devlet aleyhine tazminat istemi ile dava açmıştır.

İlgili mahkeme dosyası ve kararı incelendiğinde; kabulün 2.973,12.- TL, reddin ise 1,059,59,- TL olduğu, red/kabul oranına göre karar tarihinde ilk derece mahkemesi için kesinlik sınırı olan 5.880,00.- TL'nin altında kaldığı, dolayısıyla kararın kesin olduğu lakin gerekçeli kararın ilgili kısmında "gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere" yazıldığı, davalı vekilinin yargılama devam ederken vekillikten çekildiği, bu durumun davalı asıla tebliğ edildiği, karar duruşması itibariyle davalının bir vekille temsil edilmediği, lakin davacı aleyhine 869,25.-TL ücreti vekalete hükmedildiği, kıdem tazminatı dışında kabul edilen diğer alacaklar bakımından hüküm kurulurken dava dilekçesi ile istenen miktarlar bakımından dava, ıslah ile arttırılan miktarlar bakımından ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedildiği, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olduğu, davacı tarafın adli yardım talebinin kabul edildiği, kararın miktar itibariyle kesin olduğunun farkında olan davacı tarafın mahkemeye müracaatla tashih isteyip kararın kesin olduğunun tashih işlemi ile tespitini talep ettiği, mahkemece bu talebe olumlu cevap verilmediği, kararın kesin olduğunun bilincinde olan davacı tarafın buna rağmen karara karşı istinaf kanun yoluna müracaat ettiği, adli yardım talebi kabul edildiği için harç ve masraf yatırmadığı, mahkemenin adli yardıma ilişkin kararını gözden kaçırarak davacıya istinaf harç ve masraflarını yatırması aksi halde istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacaklarına ilişkin muhtıra çıkarttığı, muhtıra sonrasında davacı tarafın 59,30,- TL istinaf maktu harcı, 162,10.-TL istinaf yoluna başvurma harcı ve 150,00.-TL gider avansı yatırdığı görülmektedir.

Bakırköy 44. İş Mahkemesinin 2021/91E., 2021/73 K., 03.03.2021 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulü ile bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmiş, bu karara karşı başvurulan istinaf talebi ... Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi tarafından miktar itibariyle kesinlikten reddedilmiştir.

Davacı tarafça Bakırköy 44. İş Mahkemesi'nin 2021/91 Esas sayılı davasında usül ve yasaya açıkça aykırı kararlar verildiği ileri sürülmüş ise de; hakimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için 6100 sayılı Kanun'un 46 ncı maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin, ilgili hakimin özel kastının veya ağır ihmalinin ortaya konulamamış olması da gözetildiğinde gerçekleşmediği, bu nedenle de davanın esastan reddine, 6100 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca davacının takdiren 500,00 TL disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M :

Yukarıda açıklanan sebeplere, dosyalardaki delillere ve heyetin takdirine göre;

1-Davanın esastan REDDİNE,

2-6100 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca takdiren 500,00 TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,

3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

4-Peşin alınan 59,30.- TL karar ve ilam harcının davanın reddi nedeniyle alınması gereken 80.70 TL maktu karar ve ilam harcından mahsubu ile kalan 21,40.- TL' nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

5-6100 sayılı Kanun'un 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde iadesine, tebliğ gideri avanstan karşılanmak suretiyle iade kararının davacıya tebliğine,

6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına 7.425,00.- TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

8. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” şeklinde düzenlenmiştir.

10. Somut olayda HMK’nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

11. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

III. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 28.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.