Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/949 E. 2022/1541 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hâkim kararından dolayı açılan tazminat davasında, davacının adli yardım talebinin reddi üzerine temyiz aşamasında gerekli harçları yatırmaması nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, adli yardım talebinin reddine dair kararın kesinleşmesinden sonra temyiz aşamasında mali durumunu gösterir yeni bir belge sunmaması ve temyiz harçlarının davacı ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürecek miktarda olmaması gözetilerek, yerel mahkemenin davayı usulden reddetme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 12. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın usulden reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacının tefrik edilen dava dilekçesinde; ortağı olduğu şirketin kasten batırılmasında ve şirket malvarlıklarının şirketin ortağı tarafından sahte senet, olmayan alacaklar şekli ile asliye ticaret mahkemesince verilmeyen tedbir kararı ve icra daireleri ile icra hukuk mahkemelerinin kararları nedeniyle 6.000.000TL maddi ve 1.000.000TL manevi tazminatın,”2.000.000TL belirsiz alacak ve tespit talebinin” dava tarihinden itibaren işletilecek en yüksek ticarî faiziyle ödenmesini talep etmiştir.

5. Davalı Türkiye Cumhuriyeti Devletine izafeten Maliye Hazinesine ve ihbar olunanlara dava dilekçesi tebliğ edilmemiş ve dosya üzerinden karar verilmiştir.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla) 07.10.2019 tarihli ve 2018/12 E., 2019/9 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı, dava dilekçesinde özetle; 2005 yılında ... ile Medikal Kozmetik ve Dış Tic. Ltd. Şti.'ni kurduğunu, başka şirketler ile de anlaşmalar yapıldığını, ortağı ile aralarındaki ticari işleyişin büyük başarı gösterdiğini, 2014 yılının başlarında ... ile aralarındaki kişisel ve yönetsel sorunlar başladığını, bu tarihten sonra da zihnen ve fiilen şirketle ilişkisini kestiğini, bu nedenle aralarında husumet başladığını ve icra hukuk mahkemelerinde birden çok davalar açıldığını ve açılan bu davalarda hakimlerin haksız ve hukuka aykırı karar verdiklerini belirterek uğradığı maddi ve manevi zararının tahsili için dilekçesinde belirtilen tazminatın hazineden alınarak kendisine verilmesini talep etmiştir.

Davacı adli yardım talebinde bulunmuş, Dairemizce adli yardım talebinin reddine karar verilmiş, davacının bu karara itirazı üzerine, adli yardım talebinin reddine ilişkin karar Yargıtay 13.Hukuk Dairesince incelenmiş ve kesin olarak reddedilmiştir.

Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi kapsamında, hâkimin kararından dolayı hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, HMK’nun 120. maddesi gereği dava açarken yatırması gereken harç ve gider avansını yatırmamış olup, bu nedenle davacıya, başvurma harcı, nispi harç ve tarifede belirlenen gider avansını yatırması için HMK’nun 120. maddesi uyarınca iki haftalık kesin süre verilmiş, davacı verilen kesin süre içerisinde harç ve gider avansını yatırmamıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/3-629 Esas, 2011/613 Karar sayılı kararında da; “Yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, yargı harçları ödemekle yükümlüdür. .…yargı harçlarının konusunu oluşturan harçların ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup, bunlar başvurma harcı, celse harcı ve karar ve ilam harcıdır.…mahkemece, dava açılırken usulünce yatırılmış yargı harcı olmadan yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş, davacıya anılan yargı harçlarını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır” şeklindeki saptama ile harç konusu vurgulanmıştır.

Somut olayda, davacı, HMK’nun 120.maddesi uyarınca, kendisine verilen (2) haftalık kesin süre içinde harç ve gider avansını yatırmamıştır.

Bu durumda, davanın ön inceleme duruşması yapılmaksızın dosya üzerinden HMK’nun 114/g ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, usulden ret halinde HMK’nun 49.maddesinde öngörülmediğinden disiplin para cezasına hükmedilmemiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;

1-Davanın usulden REDDİNE,

2-...nun 49. maddesi uyarınca, davanın usulden reddedilmesi nedeniyle davacının disiplin para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına,

3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 68,20 TL başvurma harcı ve 92,50 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline,

Kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere dosya üzerinden oybirliğiyle karar verildi…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

7. Kararın süresi içinde davacı tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 28.11.2019 tarihli ve 2018/12 E., 2019/9 K. sayılı ek kararı ile;

1-6100 sayılı HMK’nun 334/1. maddesi; “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler”, aynı Kanunun 336/2. maddesi ise; “Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır” şeklinde düzenlenmiştir.

Yukarıda anılan yasal düzenlemelere göre; davacı, adli yardım talebini mali durumunu göstermeye yeterli önceki aşamalardan farklı somut bir belgeye dayandırmadığından ve yargılama safahatında adli yardım talebi kesin olarak reddedildiğinden, temyiz yasa yoluna başvurusu nedeniyle adli yardım talebinin (REDDİNE);

2-Temyiz harç ve masraflarının yatırılması için davacı tarafa HUMK'nun 434/3. maddesi uyarınca, yöntemine uygun kesin süre içeren meşruhatlı muhtıra gönderilmesine, muhtırada belirtilecek süre beklendikten sonra, anılan madde uyarınca işlem yapılmasına,…” karar verilmiştir.

8. Davacı tarafından Özel Dairece verilen kesin sürede 218,50TL temyiz yoluna başvurma harcı ve 100TL gider avansı yatırılmış, ancak 44,40TL maktu temyiz karar harcı yatırılmamıştır.

Hukuk Genel Kurulu Kararı:

9. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.04.2022 tarihli ve 2020/12-505 E., 2022/488 K. sayılı kararı ile;

“… 10. Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar HMK’nın 334 ilâ 340. maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan Kanun’un 336/3. maddesine göre “Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya yapılır.”

11. Mahkeme kararını adli yardım talepli olarak temyiz eden taraf, adli yardımı Yargıtaydan talep etmelidir. Yargıtay tarafından öncelikle adli yardım talebi incelenir. Bu kapsamda davacının temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar vermeye yetkili mercii, temyiz incelemesi yapmakla görevli bulunan Hukuk Genel Kuruludur.

12. Hâl böyle olunca; davacının temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar vermeye yetkili mercii ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Özel Daire olmayıp Hukuk Genel Kurulu olduğundan Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin 28.11.2019 tarihli ve 2018/12 E., 2019/9 K. sayılı ek kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş ve davacının temyiz aşamasındaki adli yardım talebinin incelenmesine geçilmiştir.

13. Davacının kanun yoluna başvuru sırasındaki adli yardım talebinin incelenmesinde;

Sosyal hukuk devletinin bir gereği olarak kabul edilmiş olan adli yardım, ekonomik bakımdan yetersiz olan kimselere, yargı organları önünde haklarını arayabilmeleri veya savunma yapabilmeleri için parasal kolaylıklar sağlanması anlamına gelir. Bu anlamdaki kolaylıklar yargılama giderlerinden muafiyet ve ücretsiz hukukî yardım sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir (Pekcanıtez Hakan / Özekes Muhammet/ Akkan Mine/ Taş Korkmaz Hülya: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt III, İstanbul 2017, s. 2410-2411).

14. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Adli yardımdan yararlanacak kişiler” başlıklı 334/1. maddesi “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.” hükmünü içermektedir.

15. Adli yardımdan yararlanmanın ilk koşulu ödeme gücünden yoksunluktur. Hukukî yollara müracaatta ve süreç boyunca gerekli olacak giderleri, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksunluk, aslında nakit ya da nakde dönüştürülebilecek kaynak yetersizliğini ifade etmektedir.

16. Talepte bulunan kişinin adli yardımdan yararlanabilme bakımından malî yetersizlik içinde olup olmadığı, kişinin malî durumu, bu çerçevede geliri, mal varlığı, borçları ve sosyal durumu, yani kendisi ve ailesinin yaşam düzeyi ve ihtiyaçları da göz önüne alınarak, her olay kendi koşullarına göre tespit edilecektir.

17. Adli yardımdan yararlanabilmenin ikinci koşulu ise asıl davadaki taleplerin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Başka bir deyişle söz konusu iddia veya savunmada açıkça haksız durumda bulunmamak ve haklı olduğu yolunda hâkimde yaklaşık bir kanaat oluşturabilmek gerekir. Haksız yargılama ve takiplerin çoğalıp mahkemelerin ve icra organlarının gereksiz yere uğraştırılmaması ve adli yardım kurumunun kötüye kullanılmamasının engellenebilmesi için haklılık koşulu özenle incelenmelidir (Pekcanıtez/Özekes/Akkan/Taş Korkmaz, s. 2417-2419).

18. Adli yardım talebinde bulunan kişi iddiasının ve adli yardım talebinin dayanağı olan delilleri göstermeli ve mahkemeye sunmalıdır. Bu husus HMK’nın 336/2. maddesinde “Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir.

19. Adli yardım talep eden kişi, elinde bulundurduğu veya o sırada bilinen delilleri sunmamışsa mahkemece başka bir inceleme yapılmaksızın dosya üzerinden adli yardım talebi derhal reddedilmelidir.

20. Öte yandan talepte bulunanın malî gücüyle ilgili ispat konusunda hâkim tam bir kanaate sahip olmalıdır; bu yönüyle malî yetersizlik koşulunun ispatı için tam ispat ölçüsünün geçerli olduğunun kabulü gerekir. Haklılık koşulunun ispatında ispat ölçüsü, yaklaşık ispattır.

21. Kanun yoluna başvuru aşamasında ise temyize müracaat için gerekli olan giderleri karşılamak zorunda kalındığında, talepte bulunanın kendisi ve ailesinin geçiminin ciddi ölçüde zor duruma düşüp düşmeyeceği araştırılır. Temyiz aşamasındaki haklılık koşulu ise temyiz talebinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması koşulu şeklinde anlaşılmalıdır. Yargıtay, adli yardım talebini bu aşamada reddederse temyiz incelemesine geçilmez, dosya ilgili mahkemeye çevrilerek bu mahkemece temyiz harcının yatırılması için talepte bulunana süre verilir (Pekcanıtez/ Özekes/ Akkan/ Taş Korkmaz, s. 2427).

22. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Adli yardım talebinin incelenmesi” başlıklı 337. maddesinin 1. fıkrasında mahkemenin adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebileceği, ancak talep hâlinde incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı düzenlenmiştir. 2. fıkrada ise “Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir.” hükmü yer almaktadır.

23. Madde hükmünde açıkça belirtildiği üzere adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itiraz incelemesi sonucunda verilen karar kesindir. Adli yardım talebi reddedilen taraf ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanarak yeniden talepte bulunabilir.

24. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12. Hukuk Dairesine sunduğu 06.04.2016 tarihli dilekçesiyle asliye ticaret mahkemesince verilmeyen tedbir kararı ve icra daireleri ile icra hukuk mahkemeleri hâkimlerinin verdiği kararlar nedeniyle uğramış olduğu zarar olan 6.000.000TL maddi ve 1.000.000TL manevi tazminatın, “2.000.000TL belirsiz alacak ve tespit” isteminde bulunduğu, Özel Dairece; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 24.05.2019 tarihli yazısındaki kayıtlara göre davacının 2.442,14TL yaşlılık aylığı aldığı, Kartal Emniyet Müdürlüğünün 13.06.2019 tarihli tutanağına göre de 1800TL kira verdiği, Gelir İdaresi Başkanlığının 88648695-708.05.- E.61908 sayılı yazılarına göre de şirket müdürlüğü görevlerinde bulunduğu tespit edilmiş olup malî gücünün adli yardım talebini gerektirmediği kanaatine varıldığından davacının adli yardım talebinin reddine karar verildiği, adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itiraz incelemesi sonucunda Yargıtay 13. Hukuk Dairesince, toplanan deliller, Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğünden gelen yazı cevabı, Gelir İdaresinden gelen yazı cevabı ve tüm dosya içeriğine göre davacının adli yardımdan yararlanması için aranan yasal koşulların bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine kesin olarak karar verildiği, bunun üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince başvurma ve peşin nispi harçlar ile gider avansını yatırması için davacıya kesin süreli muhtıra gönderildiği, muhtıranın tebliğine rağmen davacının süresi içinde harç ve gider avansını yatırmaması üzerine Özel Dairece davanın usulden reddine karar verildiği, davacının verilen bu karara karşı adli yardım talepli olarak temyiz isteminde bulunduğu ancak temyiz dilekçesinde, yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren malî durumuna ilişkin yeni belgeler sunmadığı anlaşılmaktadır.

25. Davacı, Özel Dairenin adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı itiraz etmiş ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesince verilen adli yardım talebinin reddine ilişkin karar HMK’nın 337/2. maddesi gereğince kesinleşmiştir. Kararın kesinleşmesinden sonra davacı tarafından kanun yoluna başvuru sırasında önceki aşamalardan farklı malî durumunu gösterir belge sunulmamıştır. Hâl böyle olunca Özel Dairece dava usulden reddedildiğinden kanun yoluna başvururken temyiz yoluna başvurma ve maktu temyiz karar harçları ile temyiz gider avansı yatırılması gerektiği, bunun ise yüklü bir miktar olmadığı, davacının kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken temyiz giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olmadığını ispatlayamadığı sonucuna varılmıştır.

26. O hâlde, davacının adli yardım talebi, HMK’nın 334/1. maddesinde belirtilen koşulları sağlamadığından adli yardım talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

27. Davacının sunduğu temyiz dilekçesinin süresinde temyiz defterine kaydedildiği, Özel Dairece verilen kesin sürede 218,50TL temyiz yoluna başvurma harcının ve 100TL gider avansının yatırıldığı ancak 44,40TL maktu temyiz karar harcının yatırıldığına dair makbuzun bulunmadığı anlaşıldığından, davacıya maktu temyiz karar harcını ikmal etmesi için muhtıra çıkarılarak bir haftalık kesin süre verilmeli, kesin süre içinde harç yatırıldığı takdirde dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmeli, süresi içinde harç yatırılmadığı takdirde HMK’nın 366. maddesi yollamasıyla HMK’nın 344. maddesi gereğince davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- (10-12 nolu) paragraflardaki gerekçelerle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin 28.11.2019 tarihli ve 2018/12 E., 2019/9 K. sayılı ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2- (13-25 nolu) paragraflardaki gerekçelerle davacının adli yardım talebinin REDDİNE,

3- HMK’nın 366. maddesi yollamasıyla HMK’nın 344. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere dosyanın YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİNE GERİ ÇEVRİLMESİNE, 07.04.2022 tarihinde oy birliği ile…” karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı Sonrası:

10. Özel Dairece; Harçlar Kanunu uyarınca 397,80TL temyiz yoluna başvurma harcı ile 80,70TL temyiz karar harcı olmak üzere toplam 478,50TL harcın yatırılması ve makbuzun ibraz edilmesi için muhtıra tebliği tarihinden itibaren yedi günlük kesin süreyi içeren 27.09.2022 tarihli muhtıra davacıya 04.10.2022 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı tarafından 07.10.2022 tarihinde 397,80TL temyiz yoluna başvurma harcı ile 80,70TL temyiz karar harcı ve 100TL gider avansı yatırılmış ve dosya yeniden Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

ÖN SORUN

11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, davacının temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına yönelik istemi ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

III. GEREKÇE

Ön sorun Yönünden;

12. Ön sorun ile ilgili hususların açıklığa kavuşturulması açısından temyiz incelemesinde duruşma yapılmasına ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi ve konunun adil yargılanma hakkı kapsamında irdelenmesi gereklidir.

13. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin 1. fıkrasında:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü yer almaktadır.

14. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir. Anılan maddeye göre, “Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir…”.

15. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin 1. fıkrası :

“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir” şeklindedir.

16. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle anılan ilke hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. "Duruşmalı yargılama hakkı" her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz. Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin, tarafların iddia veya savunmaları yazılı olarak alındıktan sonra dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (Anayasa Mahkemesi, Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016, § 36; Cengiz Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016, § 80; Kırmızı GAA İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014, § 23; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.9.2013, § 32).

17. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “aleni yargılama” hakkının tanınması, zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte AİHS’nin bu maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük mutlak değildir (Anayasa Mahkemesi, Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 07.01.2016, § 44). Yargılamada, tarafların şüpheye yer vermeyecek şekilde bu haklarından vazgeçmesi ve kamu yararının sözlü yargılama yapılmasını gerekli kıldığı bir durumun bulunmaması hâlinde duruşma yapılmayabilir. Vazgeçmenin, açıkça veya zımnen yapılması mümkündür. Duruşma yapılmasına ilişkin talebin sürdürülmemesi ya da hiç ileri sürülmemesi, zımnen vazgeçmeye örnek gösterilebilir. Bunun yanında dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukukî ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (Adnan Altın kararı, § 46). (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları için bkz. Blom/İsveç, B. No:28338/95, 14.3.2000; Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San ve Tic. Ltd. Şti/Türkiye ve diğer 7 başvuru, B. No:40988/06, 2.7.2013).

18. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca özellikle inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı, oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak, adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir (Jussila/Finlandiya, § 41, Döry/İsveç, B. No:28394/95, 12.11.2002, § 37, Mehmet Emin Şimşek/Türkiye, B. No: 5488/05, 28.2.2012, § 30). (Adnan Altın kararı, § 47).

19. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılabilir. Yargıtay, istinaf mahkemesi gibi, bir vakıa, tahkikat ve yargılama mahkemesi değildir. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı incelenerek, hüküm mahkemesine bildirilmiş olan vakıaların usulüne uygun biçimde incelenip incelenmediği, özellikle o vakıalara kanunların (hukukun) doğru uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilir.

20. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru yoluyla önüne gelen davalarda verdiği, Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016; Cengiz Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016; Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 07.01.2016; Kırmızı GAA İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.09.2013 kararlarında, başvurucuların duruşma talepleri bulunmasına rağmen dosya üzerinden inceleme yapılmasının adil yargılanma hakkının ve bu kapsamda aleni yargılama hakkının ihlali niteliğinde olduğu yönündeki başvurularının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

21. Yukarıda yapılan açıklamalar ve özellikle temyiz yolunda yeni vakıa ve delillerin Yargıtay tarafından incelenemeyecek olması karşısında, duruşma isteminin reddi kararlarının hak ihlali olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir.

22. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2021 tarihli ve 2017/12-2540 E., 2021/571 K.; 17.09.2019 tarihli ve 2019/4-60 E., 2019/879 K.; 22.11.2017 tarihli ve 2016/11-1239 E., 2017/1398 K. ve 22.11.2017 tarihli ve 2017/8-2835 E., 2017/1399 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

23. Somut olayda dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup karmaşık bir dava türü olmadığı gibi verilen karara karşı temyiz istemleri için taraflara başvuru olanağı tanınmıştır.

24. Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen ve eldeki davanın dayanağı olan HMK’nın 46 ve devamı maddeleri gereğince, Dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca Yargıtay Kanunu’nda da bu işlerin temyizinin duruşmalı olarak inceleneceği konusunda açık bir hükme yer verilmemiştir.

25. Şu durumda, Hukuk Genel Kurulunun ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının dâhi temyiz incelemelerinin açıklanan nedenlerle duruşmalı yapılamayacağı öngörülmüşken diğer işlerinin duruşmalı yapılacağını kabule olanak verecek yasal bir düzenleme ve gereklilik bulunmadığı açıktır. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tabi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılması olanaklı görülmemektedir.

26. Bu nedenle davacının duruşma isteğinin reddine oy birliğiyle karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Esas Yönünden;

27. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

28. Davacının, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12. Hukuk Dairesine sunduğu 06.04.2016 tarihli dilekçesiyle asliye ticaret mahkemesince verilmeyen tedbir kararı ve icra daireleri ile icra hukuk mahkemeleri hâkimlerinin verdiği kararlar nedeniyle uğramış olduğu zarar olan 6.000.000TL maddi ve 1.000.000TL manevi tazminatın, “2.000.000TL belirsiz alacak ve tespit” isteminde bulunmuştur. Özel Dairece; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 24.05.2019 tarihli yazısındaki kayıtlara göre davacının 2.442,14TL yaşlılık aylığı aldığı, Kartal Emniyet Müdürlüğünün 13.06.2019 tarihli tutanağına göre de 1800TL kira verdiği, Gelir İdaresi Başkanlığının 88648695-708.05.- E.61908 sayılı yazılarına göre de şirket müdürlüğü görevlerinde bulunduğu tespit edilmiş olup malî gücünün adli yardım talebini gerektirmediği kanaatine varıldığından davacının adli yardım talebinin reddine karar verilmiştir. Adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itiraz incelemesi sonucunda Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 09.09.2019 tarihli ve 2019/4 D. İş sayılı kararı ile toplanan deliller, Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğünden gelen yazı cevabı, Gelir İdaresinden gelen yazı cevabı ve tüm dosya içeriğine göre davacının adli yardımdan yararlanması için aranan yasal koşulların bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine kesin olarak karar verilmiştir.

29. Davacı, Özel Dairenin adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı itiraz etmiş ve Yargıtay 13. Hukuk Dairesince verilen adli yardım talebinin reddine ilişkin karar HMK’nın 337/2. maddesi gereğince kesinleşmiştir. Bunun üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince başvurma ve peşin nispi harçlar ile gider avansını yatırması için davacıya kesin süreli muhtıra gönderilmiş, muhtıranın tebliğine rağmen davacının süresi içinde harç ve gider avansını yatırmaması üzerine Özel Dairece davanın usulden reddine karar verilmiştir.

30. Hâl böyle olunca usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 17.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.